'' GERÇEĞİN AYNASI
1877-78 Osmanlı-Rusya Savaşı sırasında Serasker Redif Paşa, Damad Mahmud Paşa başta olmak üzere yerleşik düzenin elden gitmemesine çalışan, yeni kurulan Meclis-i Mebusan’ın kendi düzenlerine müdahalesinden ödleri patlayan Osmanlı devlet adamları, kötü yönetilen savaşın kayıplarından sorumlu tutulacakları ve mutlaka cezalandırılacakları endişesiyle karşı hamlelere giriştiler. Bu hamleler neticesinde ilk Osmanlı Parlamentosu tatil edildi, Anayasa askıya alındı ve II. Abdülhamid otuz yıl sürecek istibdad idaresinin temelini attı. Mahmud Celaleddin Paşa “Mir’at-i Hakikat” adlı eserinde, Ardahan’ın kaybından sonraki gelişmeleri şöyle aktarıyor:
«Harbin ilânından hemen yirmi gün sonra Anadolu sınırında, en belli başlı dayanak noktası olan öyle mühim bir mevki'in bu sûretle düşman istilâsına uğramış olması, devlet erkânı ve mebuslara son derece ağır geldiğinden, o esnâda toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi’nde büyük dedikodular çıktı. Bu hezimeti, Seraskerlik Makamı’nın savaş için gerekli tedbirleri almaktaki dikkatsizliğine hamlederek; "Ardahan elden gitti, Serasker Redif Paşa'ya güvenimiz yoktur, vükelâ mes’uldür” diye bağrıştılar ve bu meâlde bir mazbata hazırlayıp Bâbıalî'ye gönderdiler. Mebusların bu kararı ise, İstanbul halkının hamiyet duygularını kabartıp, her ağızdan uluorta sözler çıkmaktaydı. İşte böyle bir anda, talebelerden büyük bir grup Ayasofya Meydanı'nda toplanarak, Mebusan Meclisi binasını sardılar ve “Vatan, millet mahvoluyor; millet, Serasker Redif Paşa ve Tophane Müşiri Dâmâd Mahmud Paşa’nın azledilip, cezâlandırılmalarını istemektedir." diye nâra attılar. Mebusan Meclisi Reisi Ahmed Vefik Efendi, talebe topluluğunu yumuşak sözlerle dağıtıp, olup bitenleri Pâdişâh’a arzetti.
Ancak Redif ve Mahmud Paşaların can başlarına sıçrayıp Sadrâzam Edhem Paşa ise onların ikbâl pençeleri altında ezildiğinden, Mebusan Meclisi'ni Pâdişâh Hazretlerine fesad yuvası olarak tanıttılar. Bu sebeple, “İstanbul'da ihtilâl yapılması kararlaştırılmıştır” diyerek, Abdülaziz Hân’ın tahttan indirilme vak’asından ötürü yerleşmiş olan dehşet eserlerini büyütmeye ve bununla da ikballerini koruma tedbirini yürütmeye yol buldular. Şöyle ki: “Harp zamanında şiddet lâzımdır, kanun ile hareket etmek tehlikelidir" diye İstanbul’da örfî idâre ilân ettiler. Tam selâhiyetle askerî bir hükümet divânı teşkil edip o vâsıta ile ahâliden haklarında en ufak bir şüphe sezilenlerin evlerinin basılıp yakalanmaları ve Divân-ı Harb’de alelusûl sorguya çekildikten sonra, idâma kadar cezâlandırılabilmeleri için özel kararnâme çıkardılar. İlkönce Mebusan Meclisi’ne başvurmuş olan talebeleri birer ikişer medreselerinde bastırıp memleketlerine sürgün ettiler ve içlerinden çekindikleri adamları, sürgün yerlerine götürmeye tahsis olunan vapurlarda boğdurup denize attırdılar.»
(Mahmud Celaleddin Paşa, Mir'at-i Hakikat, İsmet Miroğlu neşri, sf. 339-340) ''
Sinan Çuluk'tan alıntıdır
Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!
Yer İmleri