Sayfa 9/9 İlkİlk ... 789
Arama sonucu : 69 madde; 65 - 69 arası.

Konu: Eklem Kireçlenmesi ve Ağrı

  1. #65
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Manisa-İzmir
    Gönderi
    408
    Blog Entries
    1
     Alıntı Originally Posted by Lucky Player Yazıyı Oku
    yuvarlandınız mı ?
    Yok üstad! Onun yerine ısırganı yumurta ile kavurup yuvarlıyorum. Hem daha sağlıklı hem de acısız. Yine de tavsiye için teşekkürler.

    Saygılar...
    Yazdıklarımı lütfen yatırım tavsiyesi olarak almayınız. Pala'dan yediğim kazıkların haddi hesabı yok. Körle yatan şaşı kalkarmış.

  2. #66
    Duhul
    Oct 2021
    İkamet
    St.Tropez . Miami . Panama . Los Angeles . Sütlüce daimi terk 84
    Gönderi
    3,668
    romatizma için iyi dedilerdi ısırgan tarlasında yuvarlanmak. gerçi biz onu farklı sebepten yapıyoruz , vücuttaki değişik durumlardaki acı eşiğimizi yükseltmek için
    kainatın BİR varlığından bütünleşip! kendi birliğinde meçhul bir menzile yol almakta olan, insan dediğimiz yüce varlığa salat ve selam olsun ! hamza sütbıyık -aka- klaus maximilian kerpenter münche

  3. #67
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Manisa-İzmir
    Gönderi
    408
    Blog Entries
    1
    Merhaba dostlar! Bir arkadaşımın isteği üzerine KARACİĞER YAĞLANMASI ile ilgili derlediğim bilgileri(uyguladığım) burada da vermenin faydalı olacağını düşündüm. Saygılarımla:

    KARACİĞER YAĞLANMASI NEDİR?
    Tanım olarak: Karaciğer yağlanması, fazla kilolu bireylerde veya fazla alkol kullanımı nedeniyle şeker hastalığı ya da insülin direnci olan kişilerde görülen, karaciğerde yağ birikmesi durumudur.
    Bazen kilolu olmasa, alkol kullanmasa şeker hastalığı ya da insülin direnci olmasa da, kullanılan ilaçlar neden olmasa da karaciğer yağlanması görülebilir.
    Peki bunun sebebi nedir?
    Beslenme tarzı en büyük etkendir. Beslenmede yapılan iki büyük yanlış karaciğerin yağlanmasına sebep olur. Bunlar: 1.Karışık yemek(et ürünleri ile süt ürünlerini birlikte tüketmek) 2.Yemekle birlikte ya da hemen sonra şekerli ürün tüketmek(meyve dahil).
    Karışık Yemek: İnsan yiyeceğine karar verdiği anda beyin vücuda emir verir ve yiyeceğe göre sindirim için gereken parçalayıcı enzim üretilir. Böylece ağızda başlayan parçalanma midede asit ve enzimler ile devam eder. Yiyeceğin midede bulunma süresi de böylece daha kısa sürer. Ancak et ürünlerinin sindirimi için vücut tarafından üretilen enzim ile süt ürünlerinin sindirimi için üretilen enzim birbirini nötrler. Yani üretilen enzimler bir işe yaramaz ve yiyeceğin midede kalma süresi uzar. Bu süre uzayınca sindirim tamamlanmadan midedeki yiyecekler bozulmaya/kokuşmaya sebep olur. Bu da karaciğere ek ve büyük bir yük bindirir.
    Nasıl önlenir: Önlemek için iki yol vardır.
    1. Et ürünlerini tüketirken kesinlikle süt ürünü tüketmemek. Yani dönerin yanında ayrana son ya da kahvaltıda yumurta ile peyniri birlikte tüketmeye son. İskendere son. Listeyi uzatmak kolay. Kural basit et(kırmızı, tavuk, balık, yumurta, sakatat) tüketirken süt ürünü tüketilmemelidir.
    2. Ben iskenderden vazgeçemem ya da köfteyi ayran olmadan ağzıma koyamam diyenlere. Sindirim uzun sürse de sindirim tamamlanmadan yediklerimizin midede bozulmasını engellememiz gerekir. Bunun için de bozulmaya sebep olan mikro organizmaların çoğalmasını engellememiz gerekir. Ben bu mikro canlıları kontrol altında tutabilmek için yemekte kekik, biberiye, tarçın ve karanfil gibi antiseptikleri kullanıyorum. Yemeği pişirirken ya da tabağımda üzerine serperek tüketiyorum. Böylece örneğin sindirimin 60. dakikasında bozulma başlayacaksa 180. dakikaya bunu erteleyerek karışık yemenin vereceği zarardan çok daha hafif etkilenilebilir.

    Yemekte Şeker Tüketmek: Yemek sırasında kola içmek ya da hoşaf tüketmek buna örnektir. Yemekten hemen sonra yenen tatlı, meyve, hatta şekerli çay da aynıdır. Burada sorun şekerdir. Şekerin karaciğeri yorması bir yana asıl darbe yediklerimizin şeker ile buluşarak midede hızlı bir şekilde alkolleşmesinden gelir. Bu alkolleşmenin de sebebi yine mikro canlılardır. Hiç alkol kullanmayan insanlar bile her öğününde düşük dozlarda alkolleşme sonucu karaciğerine uzun vadeli büyük bir yük bindirir. Bunu önlemenin yolu da yemek ile şekerli ürün arasında en az 2 saat olması ya da yukarıda saydığım antiseptikler ile alkolleşmeyi geciktirip bu süreçte sindirimin gerçekleşmesini ummaktır.

    Eğer seçiminiz antiseptikler olursa başka hastalığınız varsa antiseptiklerin yan etkisinin olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Örneği kekik ve biberiye tansiyonu yükseltir. Sizin de tansiyonunuz varsa bir de üzerine tansiyonu iyice yükseltecek olan çay ve sigara kullanıyorsanız daha dikkatli olmalısınız. Karanfile alerjiniz var mı bilmelisiniz. Karanfil ayrıca kanın pıhtılaşmasını yavaşlatır. Tarçın kullanıyorsanız kesinlikle antibiyotik kullanmamalısınız. Çünkü tarçın antibiyotiğin etkisini üç kata kadar arttırır. Bu da sindirim sisteminizde ciddi yaralar açabilir. Ayrıca antiseptiklerin çoğu hamileler için tehlikelidir. Araştırarak size uygun başka antiseptikler de bulabilirsiniz.


    OLUŞAN KARACİĞER YAĞLANMASINI NASIL GERİLETEBİLİRİZ/TEMİZLEYEBİLİRİZ?
    Eğer karaciğer yağlanması gibi bir sorununuz olduğundan şüphe ediyorsanız önce mutlaka doktorunuza görünmeli ve gerekli tetkiklerini yaptırmalı, onun uyarıları doğrultusunda tedavi sürecine başlamalısınız.

    Ben uyguladığım kürü anlatayım: Bir limonun suyunu yarım bardak oda sıcaklığındaki suya sıkıp için egövdesiyle beraber 15 dal kadar maydanoz doğrayıp blenderden geçirelim ve sabah kahvaltısından 20-30 dk önce aç karnına içelim. Eğer bulabilirsek karahindiba yaprağı da(8-10 dal) katılırsa etkisi çok daha iyi olacaktır. Bu kürü iki hafta yapıp iki hafta ara verdikten sonra iki hafta daha yapabiliriz. Bu kürü yaptığınızda ayrıca vücudunuzda kireçlenme varsa çözüldüğünü hissedebilirsiniz. Bel fıtığı hikayeniz varsa ve bu kürle birlikte ağrılarınız nüksederse kürü hemen bırakmanız gerekir. Çünkü fıtığın etkisini çoğunlukla ortadan kaldıran ya da azaltan kireçlenmeyi çözersiniz. Uygulanan bu kür senede iki defadan fazla yapılmamalıdır. Kürü yaparken ve sonrasında zaman zaman yeşil çay, adaçayı tüketerek karaciğere yardımcı olabiliriz. Ayrıca başta enginar olmak üzere bamya ve bamya tohumu, kabak çekirdeği(glutatyon kaynakları) tüketmemiz de yardımcı olacaktır. Eğer kahve içiyorsanız bu ihtiyacınızı karahindiba kahvesi ile gidererek karaciğerinizi sevindirebilirsiniz.
    Yazdıklarımı lütfen yatırım tavsiyesi olarak almayınız. Pala'dan yediğim kazıkların haddi hesabı yok. Körle yatan şaşı kalkarmış.

  4. #68
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Manisa-İzmir
    Gönderi
    408
    Blog Entries
    1

    Gluten(un)-Tuz-Yağ

    Gluten(un)-Tuz-Yağ hemen her yediğimizin içindeler.

    Gluten

    İnsan vücudu % 7 glutene göre ayarlı. Yaratan böyle yaratmış. (Ya da vücudumuz buna göre uyum sağlamış da diyebilirsiniz.) Karakılçık, Kablıca, Siyez... hepsinde gluten % 7 civarında.

    Gluteni zararlı diye biliyoruz çoğunlukla ama yanlış. Bu oranda gluten bizi diabete ve felce karşı koruyor. Ya oran artarsa?

    Siz benzinli bir araca 5-30 yağ koyacağınıza 20-50 yağ koyarsanız motoru dağıtırsınız değil mi? O halde vücudunuz % 7 glutene göre dizayn edilmişken niye % 50 gluten alırsınız? Alırsanız ne olur? Cevap motordaki kadar net.

    Genetiği ile oynanmış % 27 gluten içerikli unu iyice işleyip % 45-55 arasına çıkartıp ekmek,poaça vb. tüketiyoruz. Sonra gelsin hastalıklar. Bizi buna karşı uyaran bir kurum var mı?

    Tuz

    Tuzun topaklanmaması için içine Potasyum Ferrosiyanür koyuyorlar dostlar. İnanmıyorsanız aldığınız tuz paketinin arkasında içindekiler bölümüne bakın. Çok az bir oranda olduğu için zararı yok diyorlar. Hatta birçok avrupa ülkesinde de var diyorlar.

    O halde ABD'de kullanımı çok zehirli diyerek niye yasaklanmış?

    Ağır metallerin vücuttan atılmasının çok zor olduğu ve birikim yaptığı yanlış mı? Eğer yanlış değilse, vücudumuza giren siyanür birikiyorsa bize hangi zararları verebilir? Bu maddelerin tuza eklenmesine neden biz izin veriyoruz da ABD izin vermiyor; yoksa onlar akılsız mı?

    Sakın beni yanlış anlamayın, tuz tüketmeyin demiyorum. 5-6 gr günlük tuz tüketimi yeterli. Hatta tuz içinde bulunan bazı mineralleri almazsanız zamanla sizi olumsuz etkileyebilir. (Lütfen araştırın.)

    Tansiyon hastalarına söylenen ilk şey "tuzu bırak" tır. Burada size bir anekdot geçeyim: 16. yy da Amerika keşfedilince oraya götürmek için Afrika'dan gemilerle köle sevkiyatları başlar. 2-3 aylık yolculuktan sonra Amerikaya ulaşan bir gemiden(A) inen kölelerin % 90 ı yaşıyorken diğerinde(B) yaşayan köle oranının % 40 bile bulmadığı görülür. Sebep sonradan anlaşılır. Doğu Afrika tuz bakımından zengindir ve oradan gelen köleler ortalama 10 gr tuz tüketimine alışıktır. Bu tuzu yolculuk boyunca almadıkları için çoğu ölmüştür. Batı Afrika'da ise tuz tüketimi neredeyse yoktur ve bu sebeple oradan gelen köleler yaşamışlardır. Tabi buna yaşamak denirse.

    Evet size önce tuzu bırak derler ama tansiyonu aynı şekilde yükselten çayı bırak demezler. Çayın da faydaları var ancak günde 2-4 bardağın. Fazlası inanın ki tansiyon yapmakla kalmaz. (Lütfen araştırın.)

    Sadede gelirsek, hangi tuz tüketilmeli diye baktığımızda karşımıza doğal deniz tuzu(işlenmemiş) ya da kaya tuzu çıkıyor. Sadece siyanür vb. katkılarla zehirlenmeden ve vücudumuz için gerekli olan mineralleri almış oluyoruz. (Lütfen Araştırın.)

    Yağ

    Marketlerde satılan paketlenmiş ve yağ tebliğine göre satışa sunulmuş her yağın içinde "Kostik" olduğunu ve kostiğin çok kuvvetli bir asit olduğunu, insan sağlığına zararlı olduğunu biliyor muydunuz? (Lütfen araştırın.)

    Kızkardeşimin eşi yağ fabrikasında çalışıyor ve her tanka uygun miktarda kostiği kendi eliyle ilave ediyor. Ben oradan biliyorum. Ayçiçek, kanola, zeytin... yağ farketmiyor.

    Anadoluda 4000 yıllık zeytinyağı bulunmadı mı? O yağ bozulmuş muydu? Cevap hayır. Peki neden yağa kostik konur?(Lütfen araştırın.)

    Saygılarımla...

    Not:Büyüklerimizin dediği gibi: Hastalıktan kurtulmanın en kolay yolu korunmaktır.
    Yazdıklarımı lütfen yatırım tavsiyesi olarak almayınız. Pala'dan yediğim kazıkların haddi hesabı yok. Körle yatan şaşı kalkarmış.

  5. #69
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Manisa-İzmir
    Gönderi
    408
    Blog Entries
    1

    Orta Kulak İltihabı

    Hafta içi bir velimle konuşurken kızının orta kulak iltihabından çok çektiğini söyledi. Ben de bunun üzerine banyo yaparken kulak tıkacı kullanmasını tavsiye ettim. Kulak tıkacına rağmen kulağa su kaçma ihtimali olabilir, mutlaka banyo sonrası sakız çiğnemesini de tavsiye ettim. Zamanında ben böyle kurtulmuştum. Velim benim söylediklerimi neden doktorlar bize söylemiyor, çocuk hasta olmadan önlem almamıza neden yardım etmiyorlar diye serzenişte bulununca kendim de bu rahatsızlıktan çok çektiğim için buraya yazayım istedim. Doktor arkadaşlar alınmasın ama ben de kendi kendime önlem alarak kurtuldum, bana da hiçbir doktor söylemedi/tavsiye etmedi malesef. Üstelik senede 3-4 defa orta kulak iltihabından doktora gittiğim zamanlar oldu çocukken.

    Kulağa kaçan su gece ortam ısısı düşünce hızla kulak içinde soğur ve hastalığa sebep olur. Engellemek için ya suyun kulağa kaçmasını önlemeliyiz ya da sakız çiğneyerek östaki borusundan sıvının boşalmasını sağlamalıyız.

    Umarım birilerine faydası dokunur.

    Saygılarımla...
    Yazdıklarımı lütfen yatırım tavsiyesi olarak almayınız. Pala'dan yediğim kazıkların haddi hesabı yok. Körle yatan şaşı kalkarmış.

Sayfa 9/9 İlkİlk ... 789

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •