Sayfa 981/1004 İlkİlk ... 481881931971979980981982983991 ... SonSon
Arama sonucu : 8026 madde; 7,841 - 7,848 arası.

Konu: Seans & Geyik Odası - I

  1. #7841
    Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye'nin notunu "B+"da teyit etti, not görünümünü ise değiştirmeyerek "durağan" olarak belirledi.

    Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings, Türkiye'nin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin dört kademe altında "B+" olarak teyit etti. Ayrıca kurum, not görünümünü değiştirmeyerek durağanda bıraktı.S&P ayrıca, Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 3.6, 2022 yılında ise yüzde 3.5 büyüyeceği tahmininde bulundu.

    MOODY'S KREDİ NOTUNU B1'DEN B'2'YE İNDİRMİŞTİBir başkan kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody's Investors Service, Türkiye'nin dış kırılganlıklarının yanında mali tamponlardaki aşınmayı ve kurumsal zorlukları işaret ederek ülkenin kredi notunu B1'den B2'ye indirdi. Kuruluş Türkiye'nin not görünümünü ise, mali ölçümlerin beklenenden daha hızlı kötüleşebileceğini kaydederek "negatif"te bıraktı.FİTCH TÜRKİYE'NİN GÖRÜNÜMÜNÜ 'NEGATİF'E ÇEVİRMİŞTİFitch Ratings ise Türkiye'nin kredi notunu "BB-" olarak teyit ederek, not görünümünü 'durağan'dan 'negatif'e çevirmişti.

  2. Güney doğuda yaşayan arkadaşalar ahkam kesiyorlar ülkede demokrasi ve hukuk yok diye
    onlar ya 2000 öncesi Türkiye de yaşamamışlar yada çok nankördürler
    neyiniz eksik benden farklı hangi muameleyi görüyorsunuz
    ana dilinizde konuşamadığınız günleri çabuk unuttunuz
    (....k havuzunda ıslatılıp ıslatılıp dövülenleride dinlememişlerdir)
    hangi devlet kendi topraklarının parçalanması için çırpınanlara
    eline silah alıp dağa çıkanlara destek verenlere taviz verir papuç bırakır
    ben ülkeme de başkanına da dünyanın vicdanı diyorum, nereden nasıl baktığınıza bağlı.
    gazeteci,stk.cı siyasetçi kılığında terörislere aferin iyi yapıyorsunuz denilmesi mi bekleniyor.
    kimse ülkenin temeline dinamit koyanlara merhamet beklemesin.

    hangi ülkede demokrasi ve hukuk varmış
    haydut devlette mi fransada mı?

    Adalet herkese eşit davranmak değildir, herkese hak ettiği gibi davranmaktır.

    Koçari'ce
    Son düzenleme : koçari; 23-01-2021 saat: 20:06.

  3. #7843
     Alıntı Originally Posted by koçari Yazıyı Oku
    Güney doğuda yaşayan arkadaşalar ahkam kesiyorlar ülkede demokrasi ve hukuk yok diye
    onlar ya 2000 öncesi Türkiye de yaşamamışlar yada çok nankördürler
    neyiniz eksik benden farklı hangi muameleyi görüyorsunuz
    ana dilinizde konuşamadığınız günleri çabuk unuttunuz
    (....k havuzunda ıslatılıp ıslatılıp dövülenleride dinlememişlerdir)
    hangi devlet kendi topraklarının parçalanması için çırpınanlara
    eline silah alıp dağa çıkanlara destek verenlere taviz verir papuç bırakır
    ben ülkeme de başkanına da dünyanın vicdanı diyorum, nereden nasıl baktığınıza bağlı.
    gazeteci,stk.cı siyasetçi kılığında terörislere aferin iyi yapıyorsunuz denilmesi mi bekleniyor.
    kimse ülkenin temeline dinamit koyanlara merhamet beklemesin.

    hangi ülkede demokrasi ve hukuk varmış
    haydut devlette mi fransada mı?

    Adalet herkese eşit davranmak değildir, herkese hak ettiği gibi davranmaktır.

    Koçari'ce
    Katiliyorum kardesim.

  4. #7844
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    ISPARTA K.
    Gönderi
    4,238
     Alıntı Originally Posted by kuluçka Yazıyı Oku
    Alarko Holding'de yüklü hisse satış hazırlığı
    https://www.borsagundem.com/haber/al...irligi/1544634
    sanırım virgül hatası yapmışlar. Alarkonun sermayesi 435 milyon. halka açıklık dışında %50 şer Alaton ve Garihler ortak. kişinin satacağı hisse senedi maksimum 300 000 lot ise ne kadar yüklüdür... sanırım borsa gündemde birileri yanlış yönlendirme yapmakta...

  5.  Alıntı Originally Posted by tovbekar Yazıyı Oku
    sanırım virgül hatası yapmışlar. Alarkonun sermayesi 435 milyon. halka açıklık dışında %50 şer Alaton ve Garihler ortak. kişinin satacağı hisse senedi maksimum 300 000 lot ise ne kadar yüklüdür... sanırım borsa gündemde birileri yanlış yönlendirme yapmakta...
    Şüphesiz öyle
    zaten % 30'a yakını halka açık
    o kadar olmayan hisseyi nasıl satacaklar.
    301.740. pay satılacak görünen o
    olsa olsa 1 payın küsüratı olur o son üç rakam.

  6. #7846
     Alıntı Originally Posted by koçari Yazıyı Oku
    Şüphesiz öyle
    zaten % 30'a yakını halka açık
    o kadar olmayan hisseyi nasıl satacaklar.
    301.740. pay satılacak görünen o
    olsa olsa 1 payın küsüratı olur o son üç rakam.
    virgülden sonrası küsürat zaten. 301.740,936

  7. müco ve kağıtları

    müco gazetede yaptığı operasyondan(operasyona 80 kuruşlardan başladı) sonra bir operasyon yapmadı yada yapamadı diyelim

    meraktan iki hissesini takip ediyorum, şeytana uymazsam ayağım kaymazsa işim olmaz, olmamalı.

  8. Nazım Hikmet'in annesiyle Yahya Kemal arasındaki aşkı farkettiği an...
    Reha Muhtar


    Celile Hikmet resimleri ile olduğu kadar güzelliği ile de tüm İstanbul'un diline destan bir kadındı... İstanbul sosyetesinin en çok konuşulan kadınları arasındaydı...

    1900 yılında bu dillere destan güzellik, Osmanlının meşhur valilerinden Nazım Paşanın oğlu Hikmet Bey ile evlendi...

    Türk şiirinin dünya çapındaki en önemli ismi olan Nazım Hikmet de bu beraberlikten doğacaktı...

    1916 ya gelindiğinde Celile Hanımla eşi Hikmet Bey arasında şiddetli bir geçimsizlik başladı...

    ***


    O günlerde Yahya Kemal, Bahriyede okuyan genç Nazım Hikmetin şiir hocası olarak eve gelip gitmeye başlamıştı...

    Nazım Hikmetin annesi Celile Hanımla, Yahya Kemal arasında filizlenen aşk kısa bir süre sonra Celile Hanımın anlaşamadığı eşinden boşanmasıyla sonuçlandı...

    Tutkuyla, ateşle, kıskançlıklarla dolu tarihin sayfalarının arasına gizlenen aşk başlıyordu...

    O aşkın aktörleri sadece Celile Hanım ve ünlü şair Yahya Kemal değildi...

    Nazım Hikmet, Necip Fazıl hatta Celile'nin yeğeni Oktay Rıfatın, yani Türk şiir dünyasının bütün ustalarının bir tarafından dahil oldukları bir aşktı o...

    ***


    Heybeliada da okuyan genç Bahriyeli Nazım, hafta sonları okuldan çıkar annesinin yanına gelirdi...

    Yahya Kemal o günlerde genç birer Bahriyeli olan Nazım Hikmet ve Necip Fazılın bulunduğu öğrenci grubuna şiir dersleri verirdi...

    Yahya Kemal hafta sonları Genç Nazım Hikmet'e Türkçe ile şiir dersleri verirken, İstanbul'un en güzel kadınlarından olan, ressam Celile Hanım'la yakınlaştı...

    Nazım'a verdiği derslerden arta kalan zamanlarda Celile Hanım ile Yahya Kemal sanat ve edebiyatla başlayan uzun sohbetlere başlamışlardı..
    Bir süre sonra bu ilişkinin kokusu Nazım'ın ve Necip Fazıl'ın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde duyuldu...

    ***


    Dedikoduların ayyuka çıkması üzerine Yahya Kemal bir süre okula gelmedi...

    Geldiğinde karşısına öğrencisi Necip Fazıl çıkacaktı...

    Hocası olan Yahya Kemal'e şöyle dedi:

    Hocam, kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk... Sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim...

    Hocasına yönelik bu alaycı, ironik, dalga geçen tutum bir Deniz Harp Okulu öğrencisi Bahriyeli için kabul edilmez bir davranıştı...

    Necip Fazıl Bu aşk ilişkisini alaycı bir şekilde ima eden sözleri nedeniyle Kodes adı verilen tahta dolabın içinde cezaya gönderildi okulda...

    ***


    Ne ki bu Fransızcayı ana dili gibi konuşan, piyano çalan, natürmort resimler yapan dünyalar güzeli, sanatçı genç kadın Celile ile Yahya Kemal'in aşkı alevinden bir şey kaybetmiyordu...

    HOCAM OLARAK GİRDİĞİNİZ BU EVE BABAM OLARAK...

    Olayı genç Nazım Hikmet de fark etmişti...

    Necip Fazıl dan sonra bir gün Yahya Kemal'in siyah pardösüsünün cebine bir not bıraktı...

    Kâğıtta Yahya Kemal'e hitaben şöyle yazıyordu:

    Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz...

    Bu not üzerine ünlü şair, tedirgin oldu...

    Bir süre Celile Hanım'ın evine gelmedi...

    Genç Nazım'la karşılaşmaktan çekindi...

    Celile Hanım ise Yahya Kemal yüzünden kocasından boşanmış, bütün İstanbul'un kulaktan kulağa dedikodusunu yaptığı bir aşka evet demişti...

    Artık evlenmek istiyordu...

    Yahya Kemal bir taraftan kadını deliler gibi kıskanıyor, diğer yandan bu eviliğe yanaşmıyordu...

    ***


    Aşkını dile getirdiği olay inanılmazdı:

    1916 yılından 1919 yılına kadar bir kadına deli gibi aşık oldum...

    Bu kadın yazın adada otururdu...

    Ben de orada idim...

    Deli divane olmuştum...

    Sonbahar da Nişantaşındaki evini düzenlemek için İstanbul'a inerdi...

    1916 Sonbaharında yine İstanbul'a iniyordu...

    Ben müthiş muzdariptim...

    Artık vapur giderken iskeleden mendil sallamalar, ağlamalar...

    O gidinceye kadar Ada dopdolu idi...

    Gider gitmez benim için boşalıverirdi...

    Tam o günlerde Berlin Büyükelçisi Hakkı Paşa İstanbul'a dönecek lafı çıktı...

    Hakkı Paşa, benimkinin uzaktan akrabası oluyordu ve İstanbul'a geldiğinde geceler düzenler, İstanbul'un bütün güzel kadınlarını çağırırdı...

    Benimki de oralara gidecek diye içim burkuluyordu...

    Hatta kendisine bu endişemi söylemiştim...

    Gitmeyeceğine yemin etmişti...

    Bir gece Ada Otelinde otururken, yandaki iki kişinin Berlin Büyükelçisi bu gece davet veriyor... İstanbul' daki bütün güzel kadınlar davetl lafını ettiklerini duydum...

    ***


    Müthiş bir acıyla yerimden kalktım...

    İskeleye doğru gittim... Son vapur çoktan kalkmıştı...

    Sert bir lodos esiyordu... Deniz karmakarışıktı, ancak ne olursa olsun, sandalla Maltepe'ye geçmeye karar verdim...

    Sandalcılara gittim, yanaşmıyorlardı...

    Çok para verince biri ikna oldu...

    Açıldık, bir süre sonra lodos büsbütün arttı...

    Denizde çalkalanıp duruyorduk... Sandalcı bana küfretmeye başlamıştı...

    Ölmek üzereydik, ama ben sadece sevgilimin katıldığı geceyi düşünerek müthiş bir kıskançlık duyuyor ve bir an önce orada olmak istiyordum...

    Sırılsıklam Maltepe'ye gelebildik...

    Hemen bir kahvehaneye gidip, araba bulmaya çalıştım...

    Yoktu...

    Bunun üzerine Maltepe'den Bostancı'ya yürümeye karar verdim...

    Tren yoluna çıkarak koşmaya başladım...

    Maltepe-Bostancı arasının bu kadar uzun olduğunu o zamana kadar fark etmemiştim...

    ***


    Kan ter içinde Bostancı'ya geldim...

    Vakit hayli geçti...

    Karakola gittim. Bana bir araba bulunuz hastam var dedim...

    Aradılar taradılar birini buldular..

    Yine bir sürü para verdim...

    Arabayla yola koyuldum...

    Kadıköy, oradan Üsküdar... Karşıya geçtim. Doğru Nişantaşı!.. Sevgilimin oturduğu apartmanın kapıcısı ahbabımdı. Penceresini vurarak onu uyandırdım. Benimki evde mi diye sordum?

    Adam halime bakıp şaşırdı: Evde, bu akşam çıkmadı! dedi, Ne diyorsun diye bağırdım Bütün katettiğim mesafe sanki başıma yıkılmıştı. Eve kaçta geldiğini araştırttım...

    Sözüne inanamıyordum. Çık bir bak! Evde mi? diye adamı zorladım...

    Adam çarnaçar çıktı. Bir münasebetle hizmetçisine sormuş uyuyor! demiş... Geldi haber verdi... Sanki dünyalar benim oldu...

    Apartmanın karşısında bir arabacı meyhanesi vardı. Orada sabaha kadar içtim...

    Sabahleyin, doğru eve çıktım... Benim halim berbat. Toz toprak içinde olduğumu görünce şaşırdı ve hemen anladı... Sarmaşdolaş olduk...

    ***


    Yahya Kemal deli gibi aşıktı, ama evlenmekten hayatı boyunca korkmuştu...

    Belki, böylesi bir kadına hiçbir zaman sahip olamayacağını bilmekten, belki o beraberlikte ters bir olaydan ürkmekten, belki de genç Nazım Hikmet ten ve etraf ne der diye ürkmekten?..

    O günlerde Celile Hanım, Yahya Kemal'e bir mektup yazdı, şöyle diyordu:

    Bugün Pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim...

    Gelmedin mahzun oldum...

    Verdiğin konferansa gelmedim, kalabalıktır memnun olmazsın diye, fakat hep aklım sende idi...

    Çok çok göreceğim geldi...

    Beni niye aramadın...

    Sana gücendim canımın içi, pek göreceğim geldi... Ben o günden beri yani Salı gününden beri evdeyim, dikiş dikiyorum... Evimiz için çalışıyorum...

    Hiçbir zaman o evlilik olmadı...

    Yahya Kemal hep kaçtı o evlilikten ve beraberlikten...

    NAZIM HİKMET'E YARDIM ETMEDİ...

    Uzun yıllar geçti bu olayın üzerinden...

    Nazım Hikmet büyük bir şair olmuştu...

    Sosyalistti...

    Dönemin iktidarı tarafından hapislerde süründürülüyordu...

    Celile artık yaşlanmıştı...

    O güzelliğinden eser kalmamış üstüne üstlük kör olmuştu...

    Oğlunun hapislerden kurtulması için Galata Köprüsü'nde açlık grevine başlamıştı o görmeyen gözleriyle anne yüreği...

    Tuhaf bir rastlantı sonucu, Celile açlık grevi yaparken, Yahya Kemal Galata Köprüsü'nden geçiyordu...

    Büyük aşkını gördü...

    Ama yanına gitmedi...

    Bir zamanlar Hocam olarak girdiğin eve babam olarak girmeni istemiyorum diyen genç Nazım Hikmet'in kurtulması için kör gözlerle açlık grevi yapan Celile'ye destek imzasını vermedi...

    Hızla uzaklaştı oradan...

    ***


    Öldüğünde evraklarının arasından içinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı Yahya Kemal'in...


    Şöyle yazıyordu:

    Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930 da Sirkeci garında gece saat 10 da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir... Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim..

    Celile muhtemelen bu aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece Paris'e giderken, Sirkeci Garında vermişti Yahya Kemal'e göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği...

    SESSİZ GEMİ...

    Yahya Kemal'in Sessiz Gemisi hep ölüme yazılmış bir şiir olarak bilinir...

    Oysa demir alıp bu limandan kalkan gemi...

    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri...

    Yahya Kemal'in hayatındaki en büyük aşkı olan Celilesinin Ada dan gemiyle İstanbul'a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır...

    Ölümdür elbette Sessiz Gemi'nin konusu...

    Ama aşkta aranan ölümdür ve Celile'nin ardından ada limanında bakakalan Yahya Kemal den esintiler içerir...

    ***


    Artık demir almak günü gelmişse zamandan...
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol...
    Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli...
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...
    Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu...
    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler...
    Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...
    Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...
    Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...


    Bu hikayeyi yeri geldiği için bir kere daha paylaşmıştım, insanlık hali kimler kimlerle iç içe ve barışık yaşamış görülmesi dileğimle bi kere daha paylaşıyorum, sayfayı bilerek yapıştırıyorum, linki açmaya üşenirsiniz diye.

    Bir aşkın ve dillerden düşmeyen bir şah eser'in hikayesi.
    Son düzenleme : koçari; 24-01-2021 saat: 04:03.

Sayfa 981/1004 İlkİlk ... 481881931971979980981982983991 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •