Sayfa 15/233 İlkİlk ... 513141516172565115 ... SonSon
Arama sonucu : 1862 madde; 113 - 120 arası.

Konu: Mustafa Kemal ATATÜRK

  1. #113
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,118
    Blog Entries
    12

  2. #114
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,118
    Blog Entries
    12

    Atatürk'ün Yaveri Muzaffer Kılıç anlatıyor ;

    Bir gün Atatürk'le beraber Abidinpaşa'dan gelip Samanpazarı yoluyla Ulus'a geçiyorduk. O zamanlar Samanpazarı'nda bulunan üç beş dükkandan birisi Ali Efendi isimli kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankarada böyle güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk'ün de dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik. Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı, Ata'yı görünce, buyurun Paşam diyerek heyecanla bir emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı çok güzel bulduklarını ifade ettiler.

    Kitapçı ; - "Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için bana bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok" dedi.
    Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler.
    Kitapçı ezile büzüle; - "Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler, müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim"dedi.
    Bu sefer Atatürk daha çok merak edip; - "Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek isteriz" dediler.
    Kitapçı; - "Paşam 40 lira istemişlerdi" deyip yine halı sahibinin ismini vermedi.
    Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek ve sıkılarak; - "Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam" dedi.
    Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak Mecliste görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü doğru bir kişiydi.

    Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira bırakmamı emretti. Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu.
    Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek; - "Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama, kapısını kimseye kapamıyor" diyerek onu övdü, sonra da kitapçıya dönerek;
    "Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşam üzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz." dediler.

    Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık. Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında karşıladı. Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.
    Abdülhalim Efendi; - "Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım." dedi.
    Atatürk de; - "Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz." diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler.
    Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak; - "Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı..." derken Atatürk sözünü keserek mütebessim; - "Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz." diyerek veda edip ayrıldılar.

    Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı. Bu ibret verici anı; O büyük asker, devlet adamı ve devrimci liderin, en az bu nitelikleri kadar büyük olan insanlığını anlatmasının yanı sıra, onun, gerçek dindar ve üstelik bir tarikat mensubu olan Çelebiye saygısını göstermesi bakımından da ayrı bir önem taşıyor. Abdülhalim Efendi, o halıyı Konya Mevlânâ Müzesi kurulunca oraya armağan etmiştir. Görülüyor ki, Abdülhalim Efendi de bu asil davranışı kötüye kullanmamış ve halıyı sahiplenmeyip, layık olduğu yere armağan etmiştir. (1922)


    Atatürkten Hiç Yayınlanmamış Anılar/Prof.Yurdakul Yurdakul

  3. #115
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,118
    Blog Entries
    12


    Bulunsunn ...



     Alıntı Originally Posted by Koray Yazıyı Oku

    Le Mans 24

    > Program ...


    17 Haziran (Tsi) 16:00'da başlıyorr, (Eurosporttann canlı yayınn)
    Pilotlar arasında bir de Türk varr, Salih Yoluç


  4.  Alıntı Originally Posted by Koray Yazıyı Oku
    Şu asalete bak kurban olurum...

    Dünyanın en büyük insanı, en zeki, en ahlaklı, en namuslu, en fedakar, en stratejist bizim ATA'mız.. Bu yüzden dünyanın en şanslı milletiyiz......

    YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA adın sonsuza kadar aklımıza ve kalbimize yazıldı........
    "İyi insanlar cennete gider değil, İyi insanlar nereye giderse orası cennet olur."

  5. #117
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İSTANBUL
    Yaş
    47
    Gönderi
    9,242
    seni çok seviyoruz ATAM...evlatlarımızı da senin sevginle büyütüyoruz...
    ÜYELİK : KASIM 2006


  6. “Sen bilmezsin. O bilmez. Hiç kimse bilmez, bilemez. Hatta ben bile. Bir tek paşa gönlüm bilir.”
    Aşık Veysel Şatıroğlu

  7. GELENEKSEL DOSTLUK YOKTUR

    Birinci Dünya Savaşı sonunda (30 Ekim 1918 tarihinde) imzaladığı
    Mondros Mütarekesi’yle yenilgiyi kabul etmiş olan Osmanlı Devleti aynı
    zamanda bu mütarekeyle kendi geleceğini de batılı devletlerin insaf
    duygularına teslim etmişti. Padişah Vahdettin, Anadolu’nun İngiltere, Fransa
    gibi ülkeler tarafından parçalanacağı söylentilerine ‘’İngiltere ve Fransa bizim
    eski ve sağlam dostlarımızdır. Böyle bir işe kalkışmazlar.” cevabını
    vermekteydi. Oysa devletler arası ilişkileri dostluklar değil çıkarlar
    belirlemekteydi. Bu gerçeği görememenin bedelini Türk ulusu savaş
    meydanlarında binlerce yeni şehitler vererek ödemek zorunda kaldı.
    Vahdettin, kurtuluşu teslimiyette görürken, bir akıl adamı olan
    ATATÜRK, ülkeler arası ilişkilerin rengini çıkar birliğinin veya çıkar
    çatışmalarının belirlediğinin farkında olduğu içindir ki Türk ulusunun
    kurtuluşunu “Ya istiklâl ya ölüm”de görmüştür. İşte iki yönetici arasındaki fark:
    Birinin dünya gerçeklerinden uzaklığı devletin parçalanmasını hazırlarken,
    diğerinin gerçekçiliği yeni bir devletin güçlü temeller üzerinde doğuşunu
    sağlamıştır. Aşağıdaki diyalog ATATÜRK’ün devletler arası ilişkilere yönelik
    düşüncelerini yansıtan güzel örneklerden birisidir:
    ATATÜRK, Ankara Erkek Lisesinde yapılan bir sınavda bulunuyordu.
    Sınava giren çocuklardan biri sorulan soruya şöyle cevap vermişti:
    -Fransa ile olan geleneksel dostluğumuz gereği...
    ATATÜRK hemen öğrencinin sözünü keserek sordu:
    -Hangi geleneksel dostluk? Bu da nereden çıktı, kim söyledi bunu?
    O zaman coğrafya öğretmeni ATA’nın öfkesini azaltmak için:
    -Ben söyledim Paşam diye yanıt verdi.
    Gazi bu kez bana döndü.
    -Sen söyle bakalım tarih hocası... deyince hemen ayağa kalkarak yanıt
    verdim:
    -Paşam ortada geleneksel bir dostluk yoktur. Yalnız ortak hareketlere
    Fransız yazarları bu adı yakıştırmışlardır. Örneğin Kırım Savaşı’nda olduğu
    gibi...
    ATATÜRK bu yanıtımdan hoşlandı.
    -Aferin, dedi. Bu gerçekten böyledir. Ne yazık ki Türk’ün geleneksel
    dostu yoktur. Ortak çıkarlar söz konusu olunca Avrupalılar hemen buna
    geleneksel dostluk adını yakıştırmışlardır, dedi.

    21 Hilmi Yücebaş; Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları, İstanbul, 1983, s.
    87-88
    Dr. Semih Nafiz Tansu22
    Tarih göstermiştir ki bilge herşeyi bilmez,sadece ahmaklar herşeyi bilir...




  8. “Sen bilmezsin. O bilmez. Hiç kimse bilmez, bilemez. Hatta ben bile. Bir tek paşa gönlüm bilir.”
    Aşık Veysel Şatıroğlu

Sayfa 15/233 İlkİlk ... 513141516172565115 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •