Sayfa 3735/7020 İlkİlk ... 273532353635368537253733373437353736373737453785383542354735 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 29,873 - 29,880 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Amerikali ressam Albert Pinkham Ryder'in olum yildonumu (28 Mart 1917)

    The Lone Scout, c. 1885




    The Race Track / Death on a Pale Horse, 1895 – 1910) (Cleveland Museum of Art)


  2. Italyan sair, muzisyen, muzikolog ve Ikinci Dunya Savasi sonrasinin en onemli yazarlarindan Amelia Rosselli'nin olum yildonumu (28 Mart 1930)

    Ucsuz kadavralari sayiyoruz. Son insan turuyuz biz.
    Kadavrayiz biz, istiraplarin ustunde curumus filo!
    Beslemiyordu beni dinginlik yaz gunesiydi benim arzum.
    Benim en cok arzum savasi kazanmak, kotuluk,
    uzunc, palavralar, bilincsizlik, cogullugu kotulugun,
    palavralar, bilincsizlik, karsilanan gereksinimleri her kotulugun,
    her iyiligin, her savasin, her zorunlugun, her palavranin: bilincsizligin
    yerlesik dalaveresinden ayri zalimlik. Ask, ask duser
    ve sirt ustu uzanirsin yildizina, benim yuvamdir.


    Dustum tek sira bir savas duzeninin uzerine. Bir nakaratti iyilik
    beni degil kendi kendini aldatan! Zenginler ve yoksullar
    arasindaki hudut.



    Contiamo infiniti cadaveri. Siamo l'ultima specie umana.
    Siamo il cadavere che flotta putrefatto su della sua passione!
    La calma non mi nutriva il solleone era il mio desiderio.
    Il mio pio desiderio era di vincere la battaglia, il male,
    la tristezza, le fandonie, l'incoscienza, la pluralità
    dei mali le fandonie le incoscienze le somministrazioni
    d'ogni male, d'ogni bene, d'ogni battaglia, d'ogni dovere
    d'ogni fandonia: la crudeltà a parte il gioco riposto attraverso
    il filtro dell'incoscienza. Amore amore che cadi e giaci
    supino la tua stella è la mia dimora.

    Caduta sulla linea di battaglia. La bontà era un ritornello
    che non mi fregava ma ero fregata da essa! La linea della
    demarcazione tra poveri e ricchi

  3. Ferzan Ozpetek'in Serseri Mayinlar (Mine vaganti, 2010) filminde Buyukanne karakterine hayat veren Italyan aktris Ilaria Occhini'nin dogum yildonumu (28 Mart 1934)




  4. 2010 yilinda Nobel Edebiyat Odulu alan Perulu roman, oyku ve oyun yazari, gazeteci ve sair Mario Vargas Llosa’nin dogum gunu (28 Mart 1936)

    "Edebiyat meslegi bir hobi, bir spor veya bos vakitlerde icra edilen kibar bir oyun degildir. Ayricalikli ve ayirici bir fedakarlik, onune baska hicbir seyin gecemeyecegi bir oncelik, kurbanlarini koleye donusturen ozgurce tercih edilmis bir usakliktir. "Genc Bir Romanciya Mektuplar



    "La vocación literaria no es un pasatiempo, un deporte, un juego refinado que se practica en los ratos de ocio. Es una dedicación exclusiva y excluyente, una prioridad a la que nada puede anteponerse, una servidumbre libremente elegida que hace de sus víctimas (de sus dichosas víctimas) unos esclavos."



    “Flora tartisma sirasinda, Toulon'lu burjuvalarin, metreslerinin masraflarini karsilamak icin aralarinda gruplasma aliskanliklari oldugunu ogrendi. Dort bes tuccar, sanayici ya da cesitli mal sahibi, sayilari kadar metresin bakimini ustlenmek icin bir butce olusturuyordu; bu utanmaz arlanmazlar metreslerini de paylasiyordu. Boylelikle bakim masraflari aza indirgenirken, her biri minyatur bir haremin tadini cikarabiliyordu.” Cennet Baska Yerde



    “ Durante el debate, Flora se enteró de que los burgueses de Toulon tenían la costumbre de asociarse para mantener queridas en grupo. Cuatro o cinco comerciantes, industriales 0- rentistas hacían un fondo común para mantener a otras tantas amantes, a las que estos sinvergüenzas compartían. Así rebajaban los gastos de manutención y cada cual disfrutaba de un pequeño harén. “

  5. 1941 yilinda En Iyi Film Akademi Odulu alacak olan, Daphne du Maurier’in romanindan uyarlanan, Alfred Hitchcock’in yonettigi, Laurence Olivier ve Joan Fontaine’in rol aldigi Rebecca, promiyerini 28 Mart 1940’da New York City’de yapti.





    "Dun gece ruyamda yine Manderley'ye gittim. / Last night I dreamt I went to Manderly again."

  6. Ingiliz yazar ve romanci Virginia Woolf'un olum yildonumu (28 Mart 1941)



    "Mevsimlerim ben, diye dusuyorum bazen, Ocak, Mayis, Kasim aylariyim; camurum, sisim, safagim. Sagğa sola firlatilamam, havada usulca suzulemem, baska insanlarin arasinda karisamam."



    "Insanlarin mutlu gorunmelerini ne kadar da cok istedigini dusundu, dondu ve Bond Caddesi'ne dogru yururken sinirlendi cunku bir seyler yapmak icin baska nedenler aramak ne kadar aptalcaydi. Richard gibi kendileri icin bir seyler yapan o insanlardan biri olmayi istedigini dusundu karsiya gecmek icin beklerken, oysa yaptiklarinin yarisini yapilmasi gerektigi icin yapmiyorlardi; insanlarin sunu ya da bunu dusunmeleri icin yapiyorlardi; tam bir aptallik oldugunu biliyordu. Ah keske hayatimi yeni bastan yasayabilseydim diye dusundu kaldirima adim atarken, her sey o zaman bambaska olurdu!"



    "How much she wanted it- that people should look pleased as she came in, Clarissa thought and turned and walked back towards Bond Street, annoyed, because it was silly to have other reasons for doing things. Much rather would she have been one of those people like Richard who did things for themselves, whereas, she thought, waiting to cross, half the time she did things not simply, not for themselves; but to make people think this or that; perfect idiocy she knew (and now the policeman held up his hand) for no one was ever for a second taken in. Oh if she could have had her life over again! she thought, stepping on to the pavement, could have looked even differently!"



    "Her seyin icinden bir bicak gibi keserek geciyordu; ayni zamanda da disaridan bakiyordu her seye. Taksileri seyrederken disarida, uzakta, ta deniz kiyisinda ve bir basina oldugu duygusu vardi icinde surekli; bir tek gun yasamanin bile cok, cok tehlikeli oldugunu hissetmisti hep. / Affondava come una lama nelle cose e al tempo stesso ne rimaneva fuori, osservava. Aveva l'impressione costante, anche ora guardando i taxi, di essere lontana, lontanissima, in mare aperto, e sola.Sempre aveva l'impressione che vivere, anche un solo giorno, fosse molto, molto pericoloso." Virginia Woolf, Bayan Dalloway / Signora Dalloway





    "Dunyanin guzelligi solmadan az once, iki ayri cehreye sahiptir. Bir nesedir, oteki ise insanin yuregini delen aci."

  7. 20. yuzyil Ispanyol edebiyatinda ozel bir yeri olan sair ve drama yazari Miguel Hernández Gilabert’in olum yildonumu (28 Mart 1942)



    Gorundugu gibidir dunya
    sergilenmis bes duyumun
    ve seninkilerin onunde,
    benimkilerin kiyilari olan.
    Degil bizimkisi
    otekilerin dunyasi:
    Aynisi degil.
    Ben yatagiysam suyun,
    seninle irmagiz ikimiz
    derinlestikce daha
    usul ve kipirtisiz gorunen.
    Goruntuleri yasamin:
    ayni anda ulasir ikimize
    ve kendimizi birakmis bulur bizi,
    ikimiz birden ayni ritme.
    Ama her sey bizim
    kendi cilginligimizdan dogar.
    Hava, onu soluyan
    yuregimin buyuklugunde
    ve gunes sanki ona
    meydan okudugum isik gibi.
    Gozumuz gormeden kimseyi
    hep karanlik hep gonulsuz
    yalnizca icimize cevirdik bakisi
    en icerdekini gormeye.
    Caba ve ask gerektiriyor
    seni boyle benimle gormek;
    nasil birlikteyse suyla kum
    hep bir arada, oyle gorunmek.
    Ne kimse beni gercekten gorecek
    ne de kimse benim gordugume benzeyecek.
    Gorundugumuzden bir fazlasiyiz,
    dusunebildiklerimizden bir eksik.
    Basimiza gelenlerden biri
    fark edilmeden gelir gecer.
    Ne kimse gordo bizi, ne de biz
    kimseyi, gormeyen gozlerimizle.



    El mundo es como aparece
    ante mis cinco sentidos,
    y ante los tuyos que son
    las orillas de los míos.
    El mundo de los demás
    no es el nuestro: no es el mismo.
    Lecho del agua que soy,
    tú, los dos, somos el río
    donde cuanto más profundo
    se ve más despacio y límpido.
    Imágenes de la vida:
    cada vez las recibimos,
    nos reciben entregados
    más unidamente a un ritmo.
    Pero las cosas se forman
    con nuestros propios delirios.
    El aire tiene el tamaño
    del corazón que respiro
    y el sol es como la luz
    con que yo le desafío.
    Ciegos para los demás,
    oscuros, siempre remisos,
    miramos siempre hacia adentro,
    vemos desde lo más íntimo.
    Trabajo y amor me cuesta
    conmigo así, ver contigo:
    aparecer, como el agua
    con la arena, siempre unidos.
    Nadie me verá del todo
    ni es nadie como lo miro.
    Somos algo más que vemos,
    algo menos que inquirimos.
    Algún suceso de todos
    pasa desapercibido.
    Nadie nos ha visto. A nadie
    ciegos de ver, hemos visto.

  8. Amerikali filozof, yazar ve bilissel bilimci Daniel (Clement) Dennett'in dogum gunu (28 Mart 1942)

    "Konusmak bizi bir araya getirir. Norvecli bir balikci ya da Nijeryali bir taksi soforu, seksen yasinda bir rahibe ya da bes yasinda dogustan kor bir erkek cocugu, bir satranc ustasi ya da bir fahise ya da bir savas pilotu olmanin neye benzeyecegi hakkinda, hepimiz bir hayli bilgi sahibi olabiliriz. Bu konularda bildiklerimiz, ornegin bir yunus baligi, bir yarasa ya da hatta bir sempanze olmanin neye benzeyecegi hakkinda bildigimiz seylerden cok daha fazla olabilir. Dunya uzerinde degisik bolgelere yayilmis olan biz insanlar, birbirimizden ne kadar farkli olursak olalim, farkliliklarimizi arastirabilir ve bunlarla ilgili bilgi alisverisi yapabiliriz. Oysa bir suru icinde omuz omza duran gruplar, birbirlerine ne kadar benzerlerse benzesinler, farkliliklari bir yana, benzerlikleri hakkinda bile pek bir sey bilemezler. Isaretleri kiyaslayamazlar. Yan yana, benzer deneyimler edinebilirler, ama deneyimlerini bizim gibi gercek anlamda paylasamazlar." Aklin Turleri



    "Conversation unites us. We can all know a great deal about what it's like to be a Norwegian fisherman or a Nigerian taxi driver, an eighty-year-old nun or a five-yearold boy blind from birth, a chess master or a prostitute or a fighter pilot. We can know much more about these topics than we can know about what it's like (if anything) to be a dolphin, a bat, or even a chimpanzee. No matter how different from one another we people are, scattered around the globe, we can explore our differences and communicate about them. No matter how similar to one another wildebeests are, standing shoulder to shoulder in a herd, they cannot know much of anything about their similarities, let alone their differences. They cannot compare notes. They can have similar experiences, side by side, but they really cannot share experiences the way we do. Some of you may doubt this."

Sayfa 3735/7020 İlkİlk ... 273532353635368537253733373437353736373737453785383542354735 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •