Sayfa 2255/7020 İlkİlk ... 125517552155220522452253225422552256225722652305235527553255 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 18,033 - 18,040 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. DC Universe, Swamp Thing dizisinin teaserini yayinladi.


  2. Fransiz sair (Louise Charly 'La Belle Cordière') Louise Labé'nin dogum yildonumu (25 Nisan 1566)



    Yasiyorum, oluyorum; tutusuyorum ve boguluyorum ;
    Hayat bana hem cok kolay hem cok agir geliyor.
    Cok buyuk sikintilarim var, sevincle karisiyor;
    Soguga dayaniyorken sicaktan bunaliyorum.

    Birden beni gulme ve aglama tutuyor,
    Ve zevk icindeyken bir cok yakinma beni uzuyor, dayaniyorum.
    Birdenbire kuruyorum ve yeseriyorum;
    Iyi huyum cekip gidiyor, ve bu bir zaman suruyor.

    Boylece ask kararsiz sekilde beni yonlendiriyor;
    Daha cok aci cektigimi dusundugumde, dusunmeye kalmiyor
    Kendimi uzuntunun disinda buluyorum.

    Sonra, sevincimden emin olduguma inanmam
    Ve arzu ettigim mutlulugun ustunde olmam,
    Beni ilk mutsuzluguma yeniden birakiyor.


  3. Italyan Ronesans sairi Torquato Tasso’nun olum yildonumu (25 Nisan 1595)

    "Turklerden bahsediyorum. Dusmanina saldirirken amansiz bir kasirgaya, korkunc bir denize ve insafsiz bir yildirima benzeyen Turk; dost yaninda ve silahsiz dusman karsisinda bir seher yelidir, berrak bir goldur. Gonul acan bu yeli yildirma, goz kamastiran bu golu coskun bir denize cevirmek, tabiati da inciten bir gaflet olur."



    "I'm talking about the Turks. The Turk that resembles a merciless hurricane, a terrible sea and an unforgiving thunderbolt when attacking his enemy; is like a dawn wind and a lucid lake beside friends and unarmed enemies. Do not intimidate this wind which opens its heart to you, because to turn this dazzling lake into a roaring sea will be such a carelessness as to offend nature itself."




    Bu kiyilar yoksun
    kadinimin dudaklari kadar
    kirmizi ciceklerden.
    Pinarlar, guller, zambaklar arasinda,
    yaz ruzgarlarinin sesi,
    tutmuyor onun tatli ezgisinin yerini.
    O hos sarki beni tutusturur
    onu yalniz opusmelerimiz susturur.



    Non sono in queste rive
    Fiori cosí vermigli
    Come le labbra de la donna mia,
    Né ’l suon de l’aure estive
    Tra fonti e rose e gigli
    Fa del suo canto piú dolce armonia.
    Canto che m’ardi e piaci,
    T’interrompano solo i nostri baci!

  4. Ingiliz yazar Daniel Defoe, Robinson Crusoe'nun Maceralari'ni 25 Nisan 1719'da yayinci William Taylor araciligiyla yayinladi.

    "Ben 1632 yilinda York sehrinde iyi bir aileden dogdum. Ailem oranin yerlisi degildi. Babam once Hull’da yerlesmis, Bremenli bir yabanciydi. Hali vakti yerinde bir tuccar olan babam daha sonra ticareti birakip York’a yerlesmis, sehrin onde gelen ailelerinden Robinsonlar’in kizi olan annemle evlenmisti. Bu yuzden adim Robinson Kretznaer olmustu. Ama Ingiltere’deki kelimeleri carpitma aliskanligindan dolayi simdi bize Crusoe diyorlar. Biz de benimsedik bu ismi. Zaten arkadaslarim da beni boyle cagiriyorlar.

    Iki agabeyim vardi. Biri, bir zamanlar unlu Albay Lockhart’in kumandanligini yaptigi Flanders Piyade Alayi’nda Yarbay idi. Unlu Albay, Dunkirk yakinlarinda Ispanyollar’a karsi yapilan savasta olmustu. Oteki agabeyimin akibetine gelince: Bu konuda bildiklerim, annemle babamin daha sonralari benim basima gelenler hakkinda bildiklerinden daha fazla degildi.

    Ailenin ucuncu oglu olarak ticaretten hic nasibim yoktu. Cocuklugumdan beri aklim bir karis havada, kafam abuk sabuk fikirlerle doluydu. Cok yasli olan babam bana enikonu iyi bir egitim vermis, mevcut okullardan alabilecegim duzeyde bilgiyle donatmisti beni. Ve de hukukcu olmamı istiyordu. Ama benim aklim fikrim denizlerdeydi. Denize acilmak disinda hicbir sey beni tatmin etmiyordu. Oylesine gucluydu ki bu istegim, ne babamin nasihatleri, ne annemin ve arkadaslarimin ikna cabalari, yalvarip yakarmalari kar etti. Sanki kaderim beni sefil bir hayat yasamaya mahkum etmisti..."



    "I was born in the year 1632, in the city of York, of a good family, though not of that country, my father being a foreigner of Bremen, who settled first at Hull. He got a good estate by merchandise, and leaving off his trade lived afterward at York, from whence he had married my mother, whose relations were named Robinson, a good family in that country, and from whom I was called Robinson Kreutznear; but by the usual corruption of words in England we are now called, nay, we call ourselves, and write our name, Crusoe, and so my companions always called me.

    I had two elder brothers, one of which was lieutenant-colonel to an English regiment of foot in Flanders, formerly commanded by the famous Colonel Lockhart, and was killed at the battle near Dunkirk against the Spaniards; what became of my second brother I never knew, any more than my father and mother did know what was become of me.

    Being the third son of the family, and not bred to any trade, my head began to be filled very early with rambling thoughts. My father, who was very ancient, had given me a competent share of learning, as far as house-education and a country free school generally goes, and designed me for the law, but I would be satisfied with nothing but going to sea; and my inclination to this led me so strongly against the will, nay, the commands, of my father, and against all the entreaties and persuasions of my mother and other friends, that there seemed to be something fatal in that propension of nature tending directly to the life of misery which was to befall me..."






    “Mart'taki yagmur mevsiminin ve bu issiz adaya ayak basisimin yirmi dorduncu yilinin yagmurlu gecelerinden birisiydi; yatagima ya da hamagima uzanmistim, uyaniktim, sagligim oldukca yerindeydi, hicbir agrim, huzursuzlugum yoktu; birazdan anlatacagim seyin disinda ne bedensel ne de kafami her zamankinden daha fazla kurcalayan herhangi bir zihinsel rahatsizligim vardi. Fakat uyumak icin hicbir bicimde gozlerimi kapatamiyordum; yok, butun gece boyunca gozumu bile kirpmadim. Gecenin ilerlemis saatlerinde beynimin, bellegimin o islek, devasa caddesinde donup duran dusunce kalabaligini yazmak mumkun degil. Minyatur ya da kisaltilmis diyebilecegim bicimiyle yasamimin bu adaya gelene kadarki kismini ve ardindan da bu adaya geldikten sonraki bolumunu gozden gecirdim. “



    “It was one of the nights in the rainy season in March, the four- and-twentieth year of my first setting foot in this island of solitude, I was lying in my bed or hammock, awake, very well in health, had no pain, no distemper, no uneasiness of body, nor any uneasiness of mind more than ordinary, but could by no means close my eyes, that is, so as to sleep; no, not a wink all night long, otherwise than as follows: It is impossible to set down the innumerable crowd of thoughts that whirled through that great thoroughfare of the brain, the memory, in this night's time. I ran over the whole history of my life in miniature, or by abridgment, as I may call it, to my coming to this island, and also of that part of my life since I came to this island.”


  5. Ingiliz humanist sair William Cowper’in olum yildonumu (25 Nisan 1800)



    "Siirin acilarinda bir haz vardir / Bir tek ozanlarin bildiği."




    “Tanri kirlari yaratti, insan ise kenti.”




    “Bilim, bu kadar cok şey ogrettigi icin gururlu, akil daha fazla bilmedigi icin alcak gonulludur.”

  6. Ispanyol realist roman yazari Leopoldo (García-) Alas’in (y Ureña) dogum yildonumu (25 Nisan 1852)



    “Tek basina erdemlikte karamsarliga karsi, cok miktarda guclu arguman vardir. / Only virtue has powerful arguments agaisnt pessimism.”




    “Herkes kral olabilir lakin hic kimse tek basina olamaz. / Anyone can be king; almost no one can be solitary.”

  7. Ingiliz sair, kisa hikaye ve roman yazari Walter de la Mare’nin dogum yildonumu (25 Nisan 1873)



    Bana pan oldu dediler,
    Oyleyse kimdi sakiyan sessizce
    Kul rengi murverlerle kapli
    O yesil vadinin dibinde

    Bazen ruhumun buyusuyle
    Canlanan bir kustu sanki oten
    Bazen denizin iniltisiydi
    Karada yuregime seslenen

    Soluk guzelligiyle cuha ciceklerinin
    Donanmis kirlarda bile
    Eski bir acinin gozyaslarina
    Rastladim menekselerde



    They told me Pan was dead, but I
    Oft marvelled who it was that sang
    Down the green valleys languidly
    Where the grey elder-thickets hang.

    Sometimes I thought it was a bird
    My soul had charged with sorcery;
    Sometimes it seemed my own heart heard
    Inland the sorrow of the sea.

    But even where the primrose sets
    The seal of her pale loveliness,
    I found amid the violets
    Tears of an antique bitterness.

  8. Radyonun temellerini atan Nobel Fizik Odullu Italyan mucit ve elektrik muhendisi Guglielmo (Giovanni Maria) Marconi'nin dogum yildonumu (25 Nisan 1874)


Sayfa 2255/7020 İlkİlk ... 125517552155220522452253225422552256225722652305235527553255 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •