Altin Kizlar (Golden Girls) dizisinde Sophia Petrillo karakterine hayat veren Amerikali aktris Estelle Getty'nin dogum yildonumu (25 Temmuz 1923)
|
|
DNA, RNA, virus, komur ve grafitin yapilarinin anlasilmasinda buyuk katkilarda bulunan Ingiliz biyofizikci (DNA'nin Karanlik Leydisi) Rosalind Elsie Franklin'in dogum yildonumu (25 Temmuz 1920)
"Benim gorusume gore, iman icin gerekli olan her sey, elimizden gelenin en iyisini yaparak, amaclarimiza basarili olacagimiz inancidir: insanlığın gelisimi."
Altin Kizlar (Golden Girls) dizisinde Sophia Petrillo karakterine hayat veren Amerikali aktris Estelle Getty'nin dogum yildonumu (25 Temmuz 1923)
Italyan ressam Lino Selvatico'nun olum yildonumu (25 Temmuz 1924)
Mamma e bambino, 1922
Signora in giallo
Mussolini, 25 Temmuz 1943'te Villa Savoia'da tutuklandi ve Italya'da fasizm son buldu.
Amerikali aktor ve komedyenler Dean Martin ve Jerry Lewis, ilk komedi gosterilerini 25 Temmuz 1946'da New Jersey, Atlantic City'deki Club 500'de gerceklestirdiler.
Amerikali aktor Sidney Poitier, ilk kez 72 yil once bugun Sepia Cinderella filminde gorucuye cikti. (25 Temmuz 1947)
Amerikali Sair Frank O'Hara'nin olum yildonumu (25 Temmuz 1966)
Nasil da matraksin bugun New York
tipki Swingtime'daki Ginger Rogers gibisin
ve St.Bridget'in biraz sola meyleden kulesi gibisin
burada henuz atlamisim V-gunleriyle dolu yataktan disari
(biktim usandim D-gunlerinden) ve mavisin sen orada hala
kabullenirsin beni aptalca ve ozgurce
butun istedigim bir odadir orada
ve icinde de sen olacaksin
ve trafik SIKISIKLIGI bile oyle kalin bir yoldur
degil mi ki insanlar birbirlerine surtunup durur
ve kilitlenir onlarin cerrahi gerecleri
desteklerler birbirlerini
geri kalan zamaninda gunun (amma da gun)
bir slayt gosterimini denetlemeye giderim ve derim ki
bu resim o kadar da mavi degil
nerede Lana Turner
yemege cikti
ve Garbo sahne arkasinda Met'te
herkes paltosunu cikariyor
ki gosterebilsinler gogus kafeslerini gogus seyredicilerine
ve kucukk cantalardaki taytlariyla ve ayakkabilariyla
danscilarla doludur park
ki SIKLIKLA West Side Y'de spor yapanlarla karistirilmislar
neden olmasin ki
bagiriyor Pittsburgh Pirates cunku kazanmislar maci
ve bir anlamda hepimiz kazanmisiz maci
yasiyoruz
apartman dairesi bosaltildi eglence olsun diye
tasraya tasinan escinsel bir cift tarafindan
bir gun oncesinden tasindilar
bicaklamalar bile yardimci oluyor nufus patlamasina
yanlis bir ulke olsa bile
ve butun bu yalancilar terk etmisler Birlesmis Milletler'i
ickiye olan ihtiyacimiza oranla (ki cok hoslaniriz ickiden)
artik ilgimizi cekmemektedir Seagram binasi
ve yasli adam ustune oturabilsin ve bira icsin diye
ve henuz gunes parildiyorken daha
karisitarafindan gun ilerlediginde alasagi edilsin diye
sarkuterinin hemen yanindaki
kaldirima konmus olan su kucuk kutu
ah tanrim nasil da harika
yataktan cikmak
ve o kadar cok kahve içmek
ve o kadar cok sigara icmek
ve seni o kadar cok sevmek
|
|
Polonyali roman ve oyun yazari Witold (Marian) Gombrowicz’in olum yildonumu (25 Temmuz 1969)
“Yillar erir ay olur, aylar gun, gunler saat, dakika, saniye, saniyeler de ucup gider. Yakalayamazsiniz, ucup giderler. Neyim ben? Bir saniyeler yigini, ucup gitmis. SonuC : Hic. Hic.”
"Years disintegrate into months, months into days, days into hours, minutes into seconds, seconds run past. You won't catch them. Everything runs past. Flies away. Who am I? I am a certain number of seconds - that have run past. The result: nothing. Nothing."
“Trenle yolculugun sonsuz huznu, ezbere bilinen o huzun, ucurumun ya da elektrik tellerinin bir gorunup bir kaybolan cizgisi, pencerede birdenbire beliriveriyor bir agac, bir telgraf diregi, bir kulube, manzaranin hizla geriye dogru kayisi, durmaksizin gerileyisi... Derken bir baca, bir tepe ufukta gorunuverir... uzun bir donemecte, hicligin icine gomulur.”
“The eternal sadness of a train journey, this sadness learned by heart, the ascending and descending line of the telegraph wires or the embankment, the sudden appearance of a tree in the window, of a telegraph pole, a signalman's hut, the landscape sliding swiftly past, its incessant retreat… as a chimney or a hill on the horizon a chimney or a hill … appeared and persisted for a long time, stubbornly, like a prevailing anxiety, a dominant anxiety … until, with a slow turning, it all fell into nothing.”
Yer İmleri