Sayfa 4072/7020 İlkİlk ... 307235723972402240624070407140724073407440824122417245725072 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 32,569 - 32,576 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Macar kokenli Fransiz yazar ve felsefeci Georges Politzer’in olum yildonumu (23 Mayis 1942)

    “Nicin yasam, ciceklerini ve meyvelerini verdikten sonra olume dogru yonelir? Cunku yasam, yalnizca yasam degildir. Yasam olume donusur, cunku yasam bir ic celiski tasir, cunku yasam olume karsi gundelik savasimdir. (her an bir kisim hucreler olur, baskalari onlarin yerini alir, ta ki olum onlara da ustun gelinceye kadar)” Felsefenin Temel İlkeleri



    “Pourquoi la vie, après avoir donné ses fleurs et ses fruits, décline-t-elle jusqu’à la mort ? Parce qu’elle n’est pas que la vie. La vie se transforme en la mort parce que la vie porte une contradiction interne, parce qu’elle est lutte quotidienne contre la mort (à chaque instant des cellules meurent, d’autres les remplacent, jusqu’au jour où la mort l’emportera)”



    “Gercek duygusuna sahip olmamak, bulutlar ustunde yasamak, durumlari ve gercekleri hic hesaba katmadan pratige iliskin tasarilar yapmak, gerceklesebilir olup olmadiklarina bakmadan guzel tasarilara birinci derecede onem vermek, idealistce bir tutumdur. Durmadan elestirenler, ama islerin daha iyi yurumesi icin hicbir sey yapmayanlar, hicbir cozum onermeyenler, kendi kendilerine karsi elestiri duygusundan yoksun olanlar, iste butun bunlar, tutarli olmayan materyalistlerdir.”



    “Ne pas avoir le sens des réalités, vivre dans la lune et, pratiquement, faire des projets en ne tenant aucun compte des situations, des réalités, est une attitude idéaliste qui accorde l'importance première aux beaux projets sans voir s'ils sont réalisables ou non. Ceux qui critiquent continuellement, mais qui ne font rien pour que cela aille mieux, ne proposant aucun remède, ceux qui manquent de sens critique eux-mêmes, tous ceux-là sont des matérialistes non conséquents.”

  2. Alman yazar Thomas Mann, 29 Ocak 1947’de bitirecegi Doktor Faustus romanini 23 Mayis 1943 Pazar gunu yazmaya basladi.

    " 'Bir baska sefer, ‘Bir kultur cagi olarak, cagimizda kulturden biraz fazla soz ediliyor gibi geliyor bana, diye bir ifade kullandi. ‘Sence de oyle degil mi? Kultur sahibi olunan diger caglarda bu kelimeyi kullaniyorlar miydi, agizlarina aliyorlar miydi, bilmek isterdim. Bu adi verdigimiz kavramin en onemli olcutu, naiflik, ayirdinda olmamak, kendiligindenmis gibi gorunmek olmali. Bizim eksigimiz iste bu naiflik; onun eksikligi, denebilir ki bizi kulturle, hem de seckin kulturle hem de tumuyle bagdasabilecek, cok renkli bir barbarliktan uzaklastiriyor. Demek istedigim su ki, bulundugumuz asama, uygarlik asamasi, kuskusuz, ovguye deger bir durum. Ancak yeniden kultur sahibi olabilmemiz icin, cok daha barbar olmamiz gerektigi de suphe goturmez. Teknoloji ile konfordan soz acarak kulturden bahsetmis oluyoruz. Ama ona sahip degiliz."



    “ 'Ein andermal äußerte er:' Für ein Kultur-Zeitalter scheint mir eine Spur zuviel die Rede zu sein von Kultur in dem unsrigen, meinst du nicht? Ich möchte wissen, ob Epochen, die Kultur besaßen, das Wort überhaupt gekannt, gebraucht, im Munde geführt haben. Naivität, Unbewußtheit, Selbstverständlichkeit scheint mir das erste Kriterium der Verfassung, der wir diesen Namen geben. Was uns abgeht, ist eben dies, Naivität, und dieser Mangel, wenn man von einem solchen sprechen darf, schützt uns vor mancher farbigen Barbarei, die sich mit Kultur, mit sehr hoher Kultur sogar, durchaus vertrug. Will sagen: unsere Stufe ist die der Gesittung, — ein sehr lobenswerter Zustand ohne Zweifel, aber keinem Zweifel unterliegt es auch wohl, daß wir sehr viel barbarischer werden müßten, um der Kultur wieder fähig zu sein. Technik und Komfort — damit redet man von Kultur, aber man hat sie nicht. “

  3. Fransizca yazan Isvicreli roman yazari Charles Ferdinand Ramuz'nun olum yildonumu (23 Mayis 1947)

    "O da gitmisti; yola cikma sirasi ondaydi, hafif muzigi duyuyordu hala, camlarin arasindan geliyordu simdi, onlarin kirmizi govdeleri arkasinda hafif hafif dalgalanarak geliyordu, dusen igne yapraklar yuzunden her yer kirmiziydi, Victorine bu yapraklarin uzerinde kayiyordu. Hafif muzik gelirdi, yukardan camlarin arasindan kendilerini karsilamaya gelirdi müzik; Victorine'nin ayakkabilari civisizdi ve kayardi."



    "De son côté, il s'était mis en route ; c'était à son tour à lui de se remettre en route, pendant que la petite musique venait toujours, mais elle venait à présent pour lui entre les pins, dans se pensées, bougeant doucement derrière leurs troncs rouges, et par terre aussi c'était tout rouge, à cause des aiguilles tombées sur lesquelles Victorine glissait. Pendant que la petite musique venait, et la petite musique venait d'en haut à leur rencontre, entre les pins ; tandis que Victorine glissait, parce qu'elle n'avait pas de clous à ses souliers."



    "Ipi cozduler, kapiyi hafifce araladilar, ay isigi mavi, dar bir cizgi halinde onlerine, dovulmus topragin uzerine vurdu. Ay once bir ucgen oldu, sonra iceri suzulen aydinlik bir yol haline geldi, Clou'yu tanimislardi, ama Clou girmiyordu iceri.

    Ay isiginda duruyordu.

    'Hayret acmak icin acele etmediniz... Elinizi kolunuzu tutan ne? Kendinizi iceri hapis mi ettiniz?' "



    "Ayant dénoué la corde, ils n'ont fait qu'entr'ouvrir la porte légèrement, tandis que la lune venait en une étroite bande bleue sur la terre battue devant eux. Et la lune a été un triangle, puis elle a été une belle route claire disant d'entrer, car ils avaient reconnu Clou ; mais Clou n'entrait pas.

    Il se tenait dans la lune:

    'Eh bien, vous n'êtes pas pressés d'ouvrir... Qu'est-ce qu'il vous prend? Vous vous enfermez?' "

  4. Ingiliz polisiye roman yazari Agatha Christie, (Crooked House) Carpik Evdeki Cesetler romani 23 Mayis 1949 tarihinde Collins Crime Club araciligiyla Londra'da yayimladi. (Amerika, Mart 1949, Dodd, Mead and Company)

    “Tetigi cekmem gerektigi zaman bunu yapamayacagimdan korkuyordum! Insan oldureceginin Nazi oldugundan nasil emin olabilir? Belki karsisindaki de durust bir delikanli zavalli bir koylu! Siyasetle hic ilgisi olmayan biri. Yalnizca ulkesine hizmete cagrilmis, gorevini yapiyor! Ben, savasin yanlis olduguna inaniyorum, anladin mi?”



    "Afraid that when I had to pull a trigger –I mightn’t be able to bring myself to do it. How can you be sure it’s a Nazi you’re going to kill? It might be some decent lad– some village boy– with no political leanings, just called up for his country’s service. I believe war is wrong, do you understand?”

  5. Flaman Symbolist ressam Jan Frans De Boever'in olum yildonumu (23 Mayis 1949)

    Sisina, 1917




    Sibylle, 20th century


  6. Uluslararasi duzeyde en cok satan Amerikali yazar, gazeteci, senarist, oyun yazari, radyo ve televizyon yayincisi, hayirsever ve muzisyen Mitchell David Albom’in dogum gunu (23 Mayis 1958)

    “Zamanin sayilmadigi bir yasami hayal etmeye calisin. Muhtemelen yapamazsiniz. Su anda hangi ayda, hangi yilda, haftanin hangi gununde oldugunu bilirsiniz. Duvarinizda ya da arabanizda gosterge panelinde bir saat vardir. Bir programiniz, takviminiz, yemek saatiniz, sinema gununuz vardir. Kuslar gec kalmaz. Kopekler saatlerine bakmaz. Geyiklerin dogum gunlerini unutmak gibi bir dertleri yoktur. Zamani yalnizca insanoglu sayar. Saat baslarinda yalnizca insanoglu can calar. Ve iste bu yuzden, baska hicbir yaratigin katlanmak zorunda kalmadigi felc edici bir korkudan yalnizca insanoglu muzdariptir. Zamani bitirmekte oldugu korkusundan.” Zamani Anlamak



    “Try to imagine a life without timekeeping. You probably can’t. You know the month, the year, the day of the week. There is a clock on your wall or the dashboard of your car. You have a schedule, a calendar, a time for dinner or a movie. Yet all around you, timekeeping is ignored. Birds are not late. A dog does not check its watch. Deer do not fret over passing birthdays. an alone measures time. Man alone chimes the hour. And, because of this, man alone suffers a paralyzing fear that no other creature endures. A fear of time running out.”



    “Kaybedilmis ask hala asktir. Yalnizca sekli degisir.Yasam sona ermek zorundadir ama ask degil.” Cennette Karsilasacaginiz Bes Kisi



    “Lost love is still love. It takes a different form. Life has to end; love doesn’t.”




    “Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak, evin ipotegini odemek,yeni bir araba almak, kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce seylere oylesine sarilmis ki etrafimiz. Hayatimizi surdurebilmek icin bir suru ivir zivirla ugrasmak zorundayiz. Bu yuzden soyle bir geri cekilip hayatimiza bakarak, ‘Bu mu yani? Hayattan istedigim her sey bu mu? Burada eksik olan bir sey yok mu?’ demek aliskanligina sahip degiliz.” Ogretmenim Mori'yle Sali Bulusmalari



    “We’re so wrapped up with egotistical things, career, family, having enough money, meeting the mortgage, getting a new car, fixing the radiator when it breaks—we’re involved in trillions of little acts just to keep going. So we don’t get into the habit of standing back and looking at our lives and saying, Is this all? Is this all I want? Is something missing?

  7. Stanley Kubrick'in yonettigi, Jack Nicholson, Shelley Duvall ve Danny Lloyd'un basrollerini paylastigi Cinnet (The Shining) 23 Mayis 1980'de Los Angeles, California'da gosterime girdi.





  8. Norvecli sair Olav Håkonson Hauge’nin olum yildonumu (23 Mayis 1994)

    Hergun bir siir yazmak istiyorum,
    her gun.
    O yeterince kolay olmali.
    Browning yapip durdu, ama,
    o kafiyeledi ve
    vuruslari saydi
    cali gibi kaslarla.
    Boylece, her gun bir siir.
    Birsey akliniza geliverir,
    birsey olur,
    birsey dikkatinizi ceker.
    - Kalkarim. Aydinlik simdi.
    En iyidir niyetlerim.
    Ve sakrakkusunun yukseldigini gorurum kiraz agacindan,
    tomurcuklarimi caliyor orda benim.



    Je veux écrire chaque jour un poème,
    chaque jour.
    Ce doit être facile.
    Browning s’y était mis,
    il faisait des rimes
    et battait la mesure
    avec ses sourcils en broussaille.
    Donc, un poème par jour.
    Quelque chose te surprend
    quelque chose arrive
    quelque chose attire ton attention.
    – Il fait jour, je me lève
    avec les meilleures intentions.
    Et je vois le bouvreuil qui
    s’envole au-dessus du cerisier
    où il pique mes bourgeons.

Sayfa 4072/7020 İlkİlk ... 307235723972402240624070407140724073407440824122417245725072 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •