Sayfa 6956/7020 İlkİlk ... 595664566856690669466954695569566957695869667006 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 55,641 - 55,648 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Fransiz ressam Vincent Courdouan’in olum yildonumu ( 7 Mart 1810 )

    Embarquement des zouaves partant d'Alger pour la Crimée, 1855 ( Musée d'art et d'histoire de Narbonne )




    Mers-El-Kébir, 1887 ( Musée d'art de Toulon )


  2. Fransiz ressam Alexandre Antigna’nin dogum yildonumu ( 7 Mart 1817 )


    L'Incendie, 1850– 1851 ( Musée des beaux-arts d'Orléans )




    La halte forcée, 1855 ( Musée des Augustins de Toulouse )


  3. Librettosunu Gaetano Rossi’nin yazdigi, Giacomo Meyerbeer’in besteledigi 2 perdelik Misir'da Bir Hacli ( Il Crociato in Egitto - The Crusader in Egypt ) ilk kez 7 Mart 1824’te Venedik, Teatro La Fenice’de sahnelenedi.


  4. Ressam Alberto ve Diego Giacometti’nin babalari, Isvicreli ressam Giovanni Ulrico Giacometti’in olum yildonumu ( 7 Mart 1868 )

    Portrait of his daughter, Ottilia, 1912




    Flowery Valley, 1912


  5. Roma città aperta ( Roma Acik Sehir,1945 ) filminin Pina karakteri, Bellissima ( 1951 ) filminin Maddalena Cecconi karakteri, Italyan sinemasinin Akademi Odullu sembol aktrisi, Nannarella lakapli Anna Magnani'nin dogum yildonumu ( 7 Mart 1908 )





    " Kirisikliklarimi rotuslemeyin, onlari kazanmam kolay olmadi. / Lasciami tutte le rughe, non me ne togliere nemmeno una. C'ho messo una vita a farmele! ”




  6. Fransiz polisiye roman yazari Léo Malet'nin dogum yildonumu (7 Mart 1909)


    —Sen buna gunes mi diyorsun?

    —Yok, ay mi?

    —Her halukarda ay kadar soguk. Soruyorum kendime, okulda ogrendigimiz dogru mu diye, tek bir gunes mi varmis? Birkac tane varsa sasirmam buna...

    —Buradakinin daha ziyade cirkin oldugu da bir gercek, diye kabul etti Gina. ( Gunes Bize Haram )



    —Tu appelles ça du soleil ?

    —C'est peut-être la lune ?

    —C'est aussi froid qu'elle en tous cas... je me demande si c'est vrai, ce qu'on apprend à l'école, qu'il n'y a qu'un seul soleil ? Ca ne m'étonnerait pas qu'il y en ait plusieurs...

    —Le fait est qu'ici il est plutôt moche, a reconnu Gina.

  7. Italyan roman yazari Antonio Fogazzaro’nun olum yildonumu ( 7 Mart 1911 )



    “ Azizim, hem dunyada kalmak, hem de oradan cikmak gerek. Hucreniz yureginizin icinde, yureginizin en derin yerinde olmali. Evet, azizim, acinizdan aglayin ama sefkat de aglatsin sizi. “ Bu Yeni Kucuk Dunya



    “ Caro, bisogna restar nel mondo e bisogna uscirne. Bisogna che la Sua cella sia nel Suo cuore, nel più interno del Suo cuore. Sì, caro, pianga di dolore, ma pianga pure di tenerezza. “


    “ Markiz Orsola’nin torunu Franco Maironi, Luisa Rigey adinda bir genc kizi sevmektedir. Iki genc Markiz’in arzusu hilafina evlenirse de, mesut olamazlar. Buna sebep eslerin ruh ve duygu yapilaridir. Franco mistiktir, dindardir, dalinca ozlemlidir. Bunun icin de hayatin her turlu zorluklarini yenecek irade gucunden yoksundur. Pratik bir deger tasimiyor gibi gozuken katolikligin vicdaninda uyandirdigi tereddutler icerisinde bocalamaktadir. Luise ise dindar degildir, ama davranislarinda daha kararli, daha aktiftir, dolayisiyle kocasina ustun bir durumdadir. Luisa obur dunyayi hic dusunmez, insan kafasinin alamayacagi ustun tanrisal bir adaletin, tanrisal takdirin varligindan habersiz gorunur. Ister ki hak ve adalet bu dunyada yerini bulsun. Ancak kucuk kizlari Maria’nin beklenmedik olumu, durumun hic de sanildigi gibi olmadigini acikca ortaya koyar.” O Eski Kucuk Dunya



    “ Marchesa Orsola Maironi in onore del nipote Franco. All’evento partecipano le più importanti personalità del paese ma l’ospite principale è Carolina Carabelli, la nobile donna scelta dalla ricca Marchesa come futura moglie per suo nipote, per porre velocemente rimedio ad un rischioso crescente slancio amoroso del ragazzo. Franco è infatti innamorato di Luisa Rigey, una ragazza di umili origini, e ha già provato a chiedere alla nonna il consenso per il loro matrimonio. La fredda Marchesa si è però opposta ed ha organizzato appunto la cena per presentargli ufficialmente la prescelta. Il giovane, dal carattere focoso e impulsivo, arriva però in ritardo, si comporta malamente, e dopo una sfuriata abbandona anche gli ospiti rendendo più che chiaro di non essere disposto ad assecondare i piani di Orsola.

  8. Japon roman ve oyun yazari, fotografci Kōbō Abe’nin dogum yildonumu ( 7 Mart 1924 )

    “ Aslinda, disardan bakildiginda bir kutu, dik acili bir dikdortgenler prizmasindan baska bir sey degildir. Ama, ona icerden bakilirsa, birbirlerine bagli halkalarin olusturdugu bir labirentten olusmus bir bulmaca oldugu gorulur. Biz mucadele ettikce, kutu da, vucudumuzdan ortaya cikan yeni bir deri gibi, labirenti tamamlanmayan ve ic duzenlemeyi daha karisik hale sokan yeni halkalar uretmektedir. Tek bir sey kesindir: Kaybolmus olan o, simdi bu labirentin icinde bir yere saklaniyor. Ozellikle kacmadi ama benim bulundugum yeri bulamiyor. Simdi, aciklikla ve guvenle konusabilirim. Hic pisman degilim. Isaretler cok fazla ve gercek de bunlarin sayisiyla dogru orantili olarak var olabilirse cok iyi olur. “ Kutu Adam



    “ Actually a box, in appearance, is purely and simply a right-angled parallelepiped, but when you look at it from within it's a labyrinth of a hundred interconnecting puzzle rings. The more you struggle the more the box, like an extra outer skin growing nom the body, mates new twists for the labyrinth, making the inner disposition increasingl y more cornplex. One thing alone is cenain and that is that even she [the nurse who has aicked the namtor], who has at present vanished, is hiding somewhere in this labyrinth. She's not necessariiy running away, she just can't fuid where I am. At this point I can speak out clearly with assurance. I have no regret. “



    “ Elbette, voltaj asiri artarsa teller yaniverir. Asla boyle bir kumari oynamak istemiyordu. Bir ara, hayali bir kaleyi koruyan askerin oykusunu anlatmak niyetindeydi. Bir kale varmis. Hayir, kale olmasa da, bir fabrika, banka ya da kumarhane de olabilir. Neyse, nobetci asker ya da bekci gece gunduz, dusman saldirisina karsi tedbiri elden birakmadan bekler. Nihayet, o yolunu gozledigi dusman cikip geliverir. Iste o an, diyerek alarm sinyalini gonderir. Ancak, ne tuhaftir ki, esas birliklerden hicbir yanit alamaz. Dusmanin, askeri kolaylikla bir vurusta ezip gectigini soylemeye gerek yok. Gitgide siliklesen bilincinin arasinda, dusmanin hic bir direncle karsilasmaksizin kapiyi, surlari, binalari ruzgar gibi gecip gittigini gorur. Hayir, aslinda ruzgar gibi olan dusman degil, kalenin kendisidir. Asker, tek basina, corak arazide kurumus kalmis agaclar gibi, bir hayalin basinda bekleyip durmustur aslinda. ” Kumlarin Kadini



    “ If the voltage is too high the filament bums out. Never had he intended to deceive her like this. Sometime he would tell her the story of the guard who protected the imaginary castle. There was a castle. No. It wasn't necessarily a castle, it could be anything: a factory, a bank, a gambling house. So the guard could be either a watchman or a bodyguard. Now the guard, always prepared for the enemy attack, never failed in his vigilance. One day the longexpected enemy finally came. This was the moment, and he rang the alarm signal. Strangely enough, however, there was no response from the troops. Needless to say, the enemy easily overpowered the guard in one fell swoop. In his fading consciousness he saw the enemy sweeping like the wind through the gates, over the walls, and into the buildings unhindered by anyone. No, it was the castle, not the enemy, that was really like the wind. The single guard, like a withered tree in the wilderness, had stood guarding an illusion. ”

Sayfa 6956/7020 İlkİlk ... 595664566856690669466954695569566957695869667006 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •