Special Days Image
Sayfa 2790/7020 İlkİlk ... 179022902690274027802788278927902791279228002840289032903790 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 22,313 - 22,320 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Italyan gazeteci ve yazar Oriana Fallaci'nin olum yildonumu (15 Eylul 2006)

    "Bizim yarinimiz gelmemisti, belki de hic gelmeyecekti. Her zaman vaatlerle aldatilacaktik: Bir tesbihin taneleri gibi birbiri ardina dizili dus kirikliklariyla dolu yasamimizin cilesini cekmemize, yalanci avuntular, degersiz armaganlar, yarim yamalak rahatlamalar yardim edecekti sesimizi kistirip."



    "Il nostro domani non era giunto, e forse non sarebbe mai giunto. Avrebbero sempre continuato a imbrogliarci con le promesse: in un rosario di delusioni alleggerite da falsi sollievi, miserandi regali, pietose comodità per tenerci quieti."




    "En azindan sunu ogrenmek de bir kazanctir; bir insanin bir baska insana, bir erkegin bir kadina ya da bir kadinin bir erkege duyabilecegi o gizemli cosku kadar kisi ozgurlugunu tehdit eden baska hicbir sey yok yeryuzunde.

    Hicbir bag, zincir ya da demir parmaklik boylesine kesin bir kolelik icinde tutamaz seni, boylesine derin bir umursamazliga surukleyemez. Bu cosku adina kendini bir baskasina tumuyle vermekten kesinlikle kacinmalisin; kendi kendini, haklarini, onurunu dolayisiyla ozgurlugunu unutmak demek olur yoksa.

    Suyun icinde cirpinan kopek gibi karaya ulasmaya calisir durursun bos yere; adini sevmek ve sevilmek koyduklari bu kiyi var olmadigindan horlanir, kucumsenir, dus kirikliklarina ugrarsin. Hicbiri olmasa bile durup dururken neden suya atladigini sorarsin kendine sonunda; kendi kendinden hosnutsuzluk, kendinde goremedigin bir seyi bir baskasinda bulma umudu mu?

    Yalnizlik, ic SIKINTISI, derin sessizlikler korkusu mu? Birine sahip olmak birine ait olmak gereksinmesi mi? Kimileri icin butun bunlar ASKTIR iste." Oriana Fallaci, Dogmamis Cocuga Mektup



    “A qualcosa servì, dopotutto : a capire che nulla minaccia la tua libertà quanto il misterioso trasporto che una creatura prova verso un’altra creatura,ad esempio un uomo verso una donna, o una donna verso un uomo.

    Non vi sono né cinghie né catene sbarre che costringano a una schiavitù più cieca, a un oblio altrettanto cieco dei tuoi diritti, della tua dignità, della tua libertà. Guai se ti regali a qualcuno in nome di quel trasporto.

    Come un cane che annaspa nell’acqua cerchi invano di raggiungere una riva che non esiste, la riva che ha nome Amare ed Essere Amato, e finisci neutralizzato deriso deluso. Nel caso migliore finisci col chiederti cosa ti spinse a buttarti nell’acqua : lo scontento di te stesso, la speranza di trovare in un altro ciò che non vedevi in te stesso ?

    La paura della solitudine, della noia, del silenzio ? Il bisogno di possedere ed essere posseduto ? Secondo alcuni è questo l’amore.”

  2. 623 milyar dolar buyukluge sahip yatirim sirketi Lehman Brothers, 15 Eylul 2008'de iflas basvurusu yapti.(Lehman Brothers files for Chapter 11 bankruptcy, the largest bankruptcy filing in U.S. history. / Fallimento della Lehman Brothers e inizio della crisi economica mondiale)


  3. “Doseme tahtalari ovulmaktan sapsariydi. Arkamdaki pencereden bir sirt, sirtta bir mezarlik gorunuyordu. Necip'in burus burus annesinin damarli elini optuk. Az Turkce biliyordu. Dilinin dondugu kadar sordu, anlatmaya calistik. Oda karariyordu. Necip'in tutunde calisan kizkardesi, mavi kupeleri, onduleli saclari, serbest haliyle geldi. ‘Hos geldiniz’ dedi, sonra konsolun uzerindeki pembe karpuzlu lambayi yakip cikti. Cok gecmeden. Necip'in kaba biyikli babasi, ustu basi harc bulasiklari icinde amcasi, marangoz abisi de geldiler. Kirik Turkceleri ve nasirli elleriyle cok hos, insanlardi. Hele babasi. Kaim, siyah biyigini sivazliyarak anlatiyor, SIK SIK kufrediyordu. Bir ara Necip'in kiz kardesi sofra bezini yere yaydi, hamur tahtasini uzerine koydu, pecete yerine kullanacagimiz havlulari dizdi, dogranmis ekmek kabini getirdi. Butun bu isleri oyun oynar gibi yapiyor, arada, altin disiyle soyle bir guluveriyordu. Kime guluyordu? Gazi'ye mi, bana mi? Yemekler yenilip, kahveler icilip, dereden tepeden konusulduktan sonra. Necip'in kizkardesinin hazirladigi yataklarimiza kavustuk. Yataklarimiz ayri ayri ve yan yana serilmisti. Ustaca yamali, fakat sakiz gibi ortuler, yorgan ve carsaflar. Her sey sabun kokuyordu. Yataklarimiza girdik;


    ‘Oooh... Dedim, dunya varmis.’ Gazi yastigindan basini kaldirdi:

    ‘Ne?’ dedi, ‘kizi mi soruyorsun? Derhal nisanlanabilirim!’ Ona fena halde kizdim.

    ‘Hergele... ‘

    ‘Sensin. Elini cabuk tutmasam cunku.. ‘

    ‘Eee? ‘

    ‘Dikkat ettim, kiza kotu kotu bakiyordun...’ "



    "The floorboards were yellow from years of polishing. I could see the side of a hill out of the window, occupied by a graveyard. We respectfully kissed Nejip’s ageing mother’s wrinkled hands. She spoke a little Turkish. She asked us polite questions, as best she could, and we tried to provide answers. It was getting dark. Nejip’s sister, who also worked in the tobacco warehouse, entered the room wearing blue earrings and with her curly hair uncovered. ‘Welcome,’ she said and went and lit the pink lamp on the sideboard before leaving us again. Before long we have been involved with Nejip’s dark-moustachioed father, his plaster-splattered uncle and his elder brother, who turned out to be a carpenter. They all had thick and calloused hands and chatted to us in their broken Turkish. I thought they were wonderful people, particularly the father. He talked about various matters, smoothed his thick moustache in an authoritative manner and swore frequently. Meanwhile Nejip’s sister laid out a dining-cloth across the floor, laid a chopping-board down on it, set down little flannels we would be using as napkins and brought in the bread-box. She did all this as if playing a little game, smiling now and then and revealing a sparkling gold tooth whenever she did so. I wondered who she was smiling for: me or Gazi? After we had eaten our meal, drunk our coffees and chatted about things of no consequence, we retired to the beds Nejip’s sister had made up for us. Our beds had been laid out side by side. All the bedding was spotlessly clean, expertly patched here and there and smelling of soap. We climbed into our beds.

    ‘Ahhh…’ I sighed. ‘This is great!’ Gazi lifted his head up.

    ‘What? You mean the girl? I could get engaged to her immediately!’

    ‘You unscrupulous…’

    ‘No, that’s what you are! Now, I know that if I don’t beat you to it…’

    ‘What?’

    ‘Come on, I saw you. Giving her all those leery looks…’

  4. "15 Eylul 1840 gunu sabah altiya dogru Saint-Bernard Rihtimindan yola cikmaya hazirlanan la Ville-de- Montereau gemisinden genis burgaclar halinde done done dumanlar yukseliyordu. Insanlar nefes nefese kosusuyor; variller, halatlar, camasir sepetleri gelis gidisi engelliyordu; gemicilerin kimseye cevap verdigi yoktu; insanlar birbirine carpiyordu; yukler iki tambur arasindan gemiye cikariliyor ve butun bu patirti, sac levhalardan sizarak her seyi beyazimsi yogun bir bulutla saran buharin hisirtisi arasinda kaybolurken, bas taraftaki kampana araliksiz calmaya devam ediyordu. Sonunda gemi hareket etti; magazalarin, santiye ve fabrikalarin siralandigi iki kiyi, cozulen iki genis kurdele gibi kayip gitti."



    "Il 15 settembre 1840, verso le sei del mattino, il Villede-Montereau, pronto a partire, lanciava grosse volute di fumo davanti al quai Saint-Bernard. Arrivavano ritardatari affannati: barili, gomene, cesti di biancheria intralciavano il passaggio; i marinai non prestavano orecchio a nessuno; la gente si urtava, i bagagli si ammucchiavano fra i due tamburi delle ruote. Il frastuono era assorbito dal sibilo del vapore che sfuggiva dalle lastre di lamiera e avvolgeva ogni cosa in una nube biancastra, mentre la campana a prua squillava senza posa. Finalmente il battello partì; e le due rive, fitte di magazzini, di cantieri e di officine, sfilarono come due nastri che si svolgano."

  5. Grant Snider, Okur Manifestosu


  6. 20th Century Fox, Matt Damon, Christian Bale, Caitriona Balfe, Josh Lucas'in rol aldigi ve 1966 yilinda duzenlenen Le Mans 24 Saat Yarisi’nin gercek hikayesini konu alan Ford V Ferrari"nin yeni fragmanini yayinladi.



  7. Erken donemin Ingiliz kadin sairi Anne Bradstreet’in olum yildonumu (16 Eylul 1672)



    Eger iki bir olsaydi hic suphesiz biz o’yuz.
    Eger bir adam bir kadin tarafindan her zaman sevilseydi, o zaman o sensin
    Eger bir kadin her zaman mutlu olsaydi kocasindan,
    Benimle karsilastir o kadinlarini senin karsilastirabilirsen
    Ben senin askina butun altin madenlerinden daha cok paha bicerim,
    Ya da Sark’in sahip oldugu butun zenginliklerden.
    Nehirler susuzlugunu yatistiramaz, askim o kadar zengin
    Ne de yatistirmalari gereklidir cunku senden gelen ask bana yeterlidir.
    Senin askin oyledir ki hicbir yolu yoktur onu geri odemenin benim icin;
    Gokler sana cogaltarak odesinler diye dua ederim.
    Sonra biz yasadigimiz surece askta oyle sebat edelim
    Ki artik yasamadigimiz zaman her zaman yasayabilelim.

Sayfa 2790/7020 İlkİlk ... 179022902690274027802788278927902791279228002840289032903790 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •