Sayfa 1/3 123 SonSon
Arama sonucu : 18 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel

  1. Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel

    Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel...

    Forum Kurallarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz


    Borsanın Altın Kuralları Md. 6: " Seans içinde karar vermeyin. Kararlarınızı, etkilenmeyeceğiniz bir ortamda verin. Seans anında görüşlerinize ters düşen hareketlerin planlarınızı etkilemesine izin vermeyin. Daha önce düşünmediğiniz yeni fikirler oluşturmayın. İyice incelenmeden yapılan hareketlerin genellikle zararla sonuçlandığı gözlenir."


    Forumun Altın Kuralı : Forumda okuduğunuz bilgileri fikir vermesi amacıyla ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendirin. Hiç kimse sizi tanımadan size para kazandırmak heveslisi değildir. Hayatta karşılaşmadığınız ve adını soyadını dahi bilmediğiniz bir kişinin tavsiyesi ile senet almaya kalkışmayın, sonu %99 hüsran olacaktır.


    Not: Lütfen dini tartışmalara girmeyelim.


  2. Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel

    Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel...
    Forum Kurallarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz


    Borsanın Altın Kuralları Md. 6: " Seans içinde karar vermeyin. Kararlarınızı, etkilenmeyeceğiniz bir ortamda verin. Seans anında görüşlerinize ters düşen hareketlerin planlarınızı etkilemesine izin vermeyin. Daha önce düşünmediğiniz yeni fikirler oluşturmayın. İyice incelenmeden yapılan hareketlerin genellikle zararla sonuçlandığı gözlenir."


    Forumun Altın Kuralı : Forumda okuduğunuz bilgileri fikir vermesi amacıyla ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendirin. Hiç kimse sizi tanımadan size para kazandırmak heveslisi değildir. Hayatta karşılaşmadığınız ve adını soyadını dahi bilmediğiniz bir kişinin tavsiyesi ile senet almaya kalkışmayın, sonu %99 hüsran olacaktır.


    Not: Lütfen dini tartışmalara girmeyelim.


  3. Hayırlı olsun

  4.  Alıntı Originally Posted by Objektif Yazıyı Oku
    Nur içinde yatsın inş.

  5. ŞEREFİMLE ÖLMEYE HAZIRIM!...

    Her vatanın kurtuluşunun ve kuruluşunun temelinde sıkıntı, yokluk, acı,
    gözyaşı ve ölüm vardır. Bütün bunlara daha iyi, daha onurlu ve daha özgür bir
    yaşam için razı olunur. Tarih, izleri günümüze kadar gelen ve gelecekte de
    devam edecek olan özgürlük mücadelelerinin canlı tanığıdır. Onun içindir ki,
    vatan toprakları üzerinde yaşayanlar onun değerini bilmek ve ona sahip
    çıkmak sorumluluğuyla yükümlüdürler. Mehmet Akif Ersoy’un aşağıdaki
    dizelerinde bakınız bu gerçek nasıl dile getiriliyor:
    “Sahipsiz kalan bir vatanın batması haktır,
    Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
    Aşağıdaki anekdot, Mehmet Akif Ersoy’un bu dizelerinde işaret edilen
    vatan gerçeğini en iyi anlayan ve ona karşı olan sorumluluğunun gereğini
    eksiksiz olarak yapmış olan ATATÜRK’ün vatan anlayışı ve sevgisi
    konusundaki düşüncelerini yansıtması açısından önemlidir:
    Mustafa Kemal’in Samsun ve çevresindeki faaliyetlerinden korkan
    İstanbul Hükûmeti, İçişleri Bakanı Ali Kemal’in bir genelgesi ile onu görevden
    alır. Bu sıralarda, Ali Galip adında birisi de, Erzurum valiliğine atanmak
    maskesi altında Mustafa Kemal’i tutuklamakla görevlendirilir. Ve Sivas’ta bazı
    tertiplere başvurur. Bu komployu Amasya’da haber alan Mustafa Kemal, bir
    atlı birlik oluşturarak habersizce Tokat’a gider. Kendileriyle sohbet etmek
    üzere şehrin ileri gelenlerini toplar. Bu toplantıda bulunan avukat Ali Bey,
    gözlemini şöyle anlatıyor:
    “Yirmi kişi kadar vardık. ATATÜRK, etrafında bazı kişilerle birlikte geldi.
    Köşede bir sandalye vardı. Selâm verip oraya oturdular ve bize memleketin
    kurtuluş yolu hakkında hiçbir şekilde unutamayacağım şu açıklamada
    bulundular:
    -Hiçbir savunma aracına sahip olmasak bile, dişimiz tırnağımızla, zayıf
    ve dermansız kolumuzla mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi,
    namusumuzu korumayı kaçınılmaz görüyorum. Tarih, bize vatan uğrunda
    canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini göstermektedir. Ben
    hayatımı, hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her
    an memleket için şerefimle ölmeye hazırım.”

    18 Arıburnu; Atatürk’ten Anılar, s. 195.
    Tarih göstermiştir ki bilge herşeyi bilmez,sadece ahmaklar herşeyi bilir...



  6. BU MİLLETVEKİLİ AYRICALIĞINI HİÇ DE BEĞENMEDİM!...

    Çalışkan ve yeteneğini geliştiren insanlar, her çağda ve her toplumda
    emeklerinin karşılığı olarak daha refah içerisinde yaşamışlardır. Bunun böyle
    olması eşitsizlik değil hakkın yerine gelmesidir. Asıl eşitsizlik tembel ile
    çalışkanın, yetenekli ile yeteneksizin eşitliğidir. Çağdaş devlet, tüm topluma
    aynı imkânları sunan devlettir. Çalışkanlar bu imkânlardan diğerlerine göre
    daha fazla yararlanırlar. Bu durum insanları daha fazla çalışmaya iterek
    kalkınmanın yolunu açar. Aksi durum tembelliği yaygınlaştırarak toplumu
    yoksulluğa ve geri kalmışlığa mahkûm eder.
    Bir şeye bedelini ödemeden sahip olmak haksızlıktır. Böyle bir
    haksızlığı devlet idaresinde görev alanların yapması daha büyük haksızlıktır.
    Çünkü toplumda hakka dayalı eşitliği sağlamak yöneticilerin temel görevidir.
    Bu görevi yerine getirenlerin buna uymaması toplum açısından son derece
    kötü bir örnektir. Bu durum devlete ve adalete olan güveni azaltır. Bu
    nedenledir ki ATATÜRK, devletin toplum fertleri karşısında yansızlığını
    öngören Halkçılık ilkesini devletin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiştir.
    O, toplumda bir hakka dayanmayan ayrıcalıkları ortadan kaldırmak için
    mücadele etmiştir. Amaç kanunlar önünde eşit, sınıfsız, ayrıcalıksız saygın bir
    toplum yaratmaktır. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün düşünce ve
    hareketindeki halkçılık anlayışını yansıtan güzel bir örnektir:
    ATATÜRK, bir sabah Florya’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönüyor.
    Yeşilköy İstasyonu’nun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve
    başyavere:
    -Sorunuz, tren var mı? diye emir veriyor.
    O sırada tren hemen hareket etmek üzeredir. Hep birlikte otomobilden
    inip emrindekilerle birlikte trene biniyor.
    Karar ani verildiği ve uygulandığı için, bu trene biniş hemen hemen
    kimsenin dikkatini çekmiyor.
    Bir süre sonra, her şeyden habersiz olan kondüktör, ATA’nın bulunduğu
    kompartımana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. ATA hemen
    sesleniyor:
    -Görevini yap!... (Emrindekileri göstererek) Bu efendilere niçin bilet
    sormuyorsun?
    Emrindekiler cevap veriyor:
    -Paşam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz!...
    ATA hayretle:
    -Bu ayrıcalığı hiç beğenmedim, diyor. Çok ayıp ve acayip bir usul. Çok
    güzel halkçılık!...

    Kaynak:Anekdotlarla ATATÜRK
    Tarih göstermiştir ki bilge herşeyi bilmez,sadece ahmaklar herşeyi bilir...



  7. ATATÜRK VE DÜNYADAKİ MÜSLÜMANLARIN GERİ KALIŞI

    ATATÜRK evrensel kişiliğiyle tam bir dünya insanıydı. Dünyanın hangi
    köşesinde olursa olsun acı çeken ulusların karşı karşıya oldukları sorunlara
    ilgi duymuş ve o sorunların çözümüne katkıda bulunmak istemiştir. Özellikle
    de İslâm dünyasının geri kalmışlıkla ilgili sorunlarının tespiti ve çözümleri
    konusunda büyük bir gayret göstermiştir. Halka hitap etme ortamını bulduğu
    her yerde halkı bilinçlendirmeye yönelik mesajlar vermiştir. Aşağıda yer alan 5
    Şubat 1923’te Akhisar Belediyesinde yaptığı konuşma da bunlardan birisidir.
    Bu konuşmasında dünyadaki Müslümanların geri kalış sebeplerini şöyle
    analiz etmiştir:
    Efendiler! Yalnız biz eziyet görmedik, bütün Müslümanlar eziyet gördü ve
    esir oldu, düşmanlar bizi esaret zinciri altında bırakmak istediler, fakat
    milletimizin karar ve onuru bu zincirleri parçaladı, istiklâlini elde etti. İslâm
    topluluğunun uğramış olduğu eziyet ve sefaletin elbette birçok sorumluları
    vardır. İslâm âlemi dinî gerçekler dairesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı, bu
    sonuçlarla karşı karşıya kalmazdı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. Kabul ederim
    ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan fazla çalışmak zorundayız.
    Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine
    göre ilim ve fenden ve her türlü medenî icatlardan en yüksek derecede
    yararlanmak mecburidir.
    Hepimiz kabul etmek zorundayız ki, bu konudaki hatalarımız çok
    büyüktür. Sizin de anladığınız ve şimdi belirttiğiniz üzere, Türkiye Büyük Millet
    Meclisi Hükûmeti en yasal ve en uygun bir şekilde kurulmuştur. Dinimizin
    istediği çalışmak sayesindedir ki, üç buçuk senelik az bir süre içinde çok
    önemli sonuç elde edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, çok iyi
    bilirsiniz ki eski Babıâli Hükûmeti değildir, eski Osmanlı Devleti değildir. Onlar
    artık tarihe karışmıştır.
    Düşmanlarımız Osmanlı Devletini yıkarak ana unsur olan Türk milletini
    de yok etmek istiyorlardı. Halbuki Türk milleti yeni bir iman ve kesin bir millî
    karar ile yeni bir devlet kurmuştur. Bu devletin dayandığı esaslar “Tam İstiklâl”
    ve “Kayıtsız Şartsız Millî Hâkimiyet” den ibarettir. Millet bu hâkimiyetin bir
    zerresinden vaz geçmeyecektir; gözünü açmıştır.
    Bizim dinimiz milletimize değersiz, tembel ve alçak olmayı öğütlemez.
    Tam tersine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin izzet ve şerefini
    korumalarını emrediyor. Her yerde olduğu gibi buradaki görüşme ve
    ilişkilerden de anladım ki, millet, hâkimiyetini koruma konusunda büyük bir
    karar ve güç göstermektedir. Gerçeği gören ve anlayan milletimiz elbette,
    bundan sonra candan ve gönülden çalışacak, rahatlık ve mutluluğa sahip
    olacaktır.

    Atatürkçülük (Birinci Kitap); s. 385
    Tarih göstermiştir ki bilge herşeyi bilmez,sadece ahmaklar herşeyi bilir...



  8. ATATÜRK’ÜN COŞKUN TEZAHÜRLER HAKKINDA BİR YARGISI

    Tarihte yaşadığı dönemde ünü göklere çıkarılmış hem kendi hem de
    başka ulusların kederine hükmetmiş nice liderler vardır .Bunların büyük bir
    çoğunluğu ölümleriyle birlikte sabun köpüğü gibi kaybolup gitmişlerdir.
    Öncelikle de kendi uluslarınca unutulmuşlardır. Bunda en büyük etken bu
    liderlerin düşüncelerinin sadece yaşanılan anla sınırlı olup geleceğe yönelik
    yeni ufuklar açmamış olmasıdır. Oysa ATATÜRK her geçen an bıraktığı
    düşünce mirasıyla insanlığın ve Türk milletinin gözünde büyüyerek geleceğe
    akmaya devam etmektedir.
    Türk milletinin gönlündeki ATATÜRK sevgisi nedensiz değildir. O,
    yüzyıllar boyunca hak ettiği değerden yoksun bırakılmış olan Türk insanına
    kendisini adamıştır. Sıkıntılara, zorluklara, ihanetlere aldırmadan,
    umutsuzluğa düşmeden çalışarak milletini karanlıktan aydınlığa çıkarmıştır.
    Türk milletinin ATATÜRK’ü sevmesinin anahtarı “Millete efendilik yoktur,
    hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” sözünde gizlidir.
    Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün bu anlayışını yansıtması açısından güzel bir
    örnektir:
    Yaşadıkları sürece yığınlara hâkim olmuş, alkışlar ve takdirler toplamış
    nice tarihî kişiler, hayatlarında veya ölümlerinden sonra zaman çarkının
    dişlileri arasında kaybolup gittiler. Bunlar “yalancı şöhretler”di ve yaptıkları
    köksüzdü, temelsizdi. Bunun içindir ki, eserlerinin ömrü, kendi ömürlerini
    aşamadı.
    Bunların çoğu, lehlerinde yapılmış birtakım gösterilerin gururuna da
    kapıldılar. Ve bunları “ebedî yaşama”nın bir delili sandılar. “Zafer
    sarhoşluğu”nun uykusunda kaybolup gittiler.
    ATATÜRK’e 12 yıl yaverlik yapmış olan Sayın Naşit Mengü’nün çeşitli
    anılarını dinlerken, bir yandan da bunları düşünüyordum. ATATÜRK, kendisi
    hakkındaki büyük sevgi gösterileri karşısında nasıl duygulanıyor, neler
    düşünüyordu?
    Bu soruma Naşit Mengü şu yanıtı verdi:
    -Yıl 1927... ATATÜRK, Anadolu’ya geçtikten sonra ilk defa İstanbul’a
    dönüyor. Bütün kent halkı sokakları ve denizleri kaplamış. Bayramların en
    büyüğünü yaşıyorlar. Kıyılardan, denizlerdeki sandallardan ATATÜRK’ün
    motoruna doğru eller uzanıyor, “Yaşa, var ol!” sesleri kubbelerde yankılar
    yapıyordu.
    ATATÜRK de ayakta, mendil sallayarak bu sevgi gösterilerine karşılık
    veriyor. Ben, rahmetli Salih Bozok’la ATA’nın bir adım gerisindeyiz. Rahmetli
    Salih, halkın bu coşkun gösterilerinden çok heyecanlandı. Gözlerinden yaşlar
    süzülüyordu. Gazi’ye eğilerek:
    -Paşam, dedi, halkın şu coşkun tezahürlerine bakınız. Bu millet
    ebediyete kadar uğrunuza ateşe atılmakta tereddüt etmez.
    ATATÜRK şu yanıtı verdi:
    -Kendilerine faydalı olduğunuz, onlara müspet yolda hizmet ettiğiniz
    müddetçe milletin sevgisini kazanabilirsiniz. Vaatlerinizi yerine getirmez,
    milletin refahına hizmet etmezseniz bu gün bizi alkışlayan bu topluluk yarın
    yuhalar.


    94 Banoğlu; s. 73-74.
    Sadi Borak; Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, İstanbul, 1966, s. 81-82.
    Tarih göstermiştir ki bilge herşeyi bilmez,sadece ahmaklar herşeyi bilir...



Sayfa 1/3 123 SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •