Sayfa 823/823 İlkİlk ... 323723773813821822823
Arama sonucu : 6584 madde; 6,577 - 6,584 arası.

Konu: EREGL - Ereğli Demir Çelik


  1. https://twitter.com/ForeksTurkey/sta...7tjva-7Zw&s=19

    Eğer tahmini tutarsa Doların bu seviyelerde olması bize olumlu ihracatçıya olumsuz yansır.

    Usd bilanço dan kaynaklı vergi yükünden kurtulmuş oluruz.

  2. Türkiye'de ticari kredi piyasası hala canlı,
    Borsa'da halka arzlar devam ettiğine göre ilgi yüksek herhalde?
    ABD'de petrol,gaz ve yatırım sektörlerinde büyük şirket satın almaları gerçekleşti,
    Borsalar zaten olumlu seyrediyor, faizler de şimdilik stabil.
    Yabancılar bizim tahvilleri aldıklarına göre kısa vadede enflasyon ve faizlerde düşüş bekliyor olmalılar?
    Dış ticaret açığı can sıkmaya devam edecek gibi uzun vadede.

  3. #6580
    Az çok bir şey anladım sefia raporunu okuyarak burada özet geçiyorum.

    AB'ye ihracat yapan ülkelerin aynı zamanda Sınırda Karbon Düzenleme
    Mekanizması (SKDM) kapsamında değerlendirileceği de bilinmektedir. Söz konusu uygulama
    AB ile ticari ilişkiler içerisinde olan ülkelerin karbon yoğun üretimlerini doğrudan etkileyecek bir
    potansiyel taşımaktadır.

    2026 yılında ise karbonun maliyetlendirilmesi ile SKDM (sınırda karbon vergisi)’nin devreye alınması
    planlanmaktadır.

    **2026'ya kadar bir vergi durumu yok.

    2019 yılı itibariyle AB’nin toplam çelik ithalatının %15,3'ü Rusya'dan sağlanmıştır ( Tablo 2 ). Rusya'nın ardından Türkiye ve Ukrayna, sırasıyla
    %11,7 ve %9,7'lik paylarıyla AB pazarındaki diğer iki büyük çelik ihracatçısı konumundadır.

    ** Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle avantajlı durumda olabiliriz. 2024 Ocak ayında TÜrkiye avrupanın en büyük üreticisi olurken, ihracat %23 arttı, ve geçen yıla göre de değeri %10 arttı.



    Türkiye demir-çelik sektörünün ihracata
    yönelik yapısı ve Türkiye'nin özellikle Avrupa'daki avantajlı konumu açısından jeopolitik önemi,
    demir-çelik üreticilerine birçok fırsat sunmaktadır.
    Özel sektörün hakim olduğu demir-çelik sektörü, ağırlıklı olarak otomotiv, beyaz eşya ve tersane
    gibi gelişmiş sektörler ile altyapı ve inşaat gibi gelişen sektörlerden gelen talebe cevap
    vermektedir.

    ** Avrupa faizleri düşürüyor, ihracatımız büyüyecek.

    2014-2017 yılları arasında artan tüketimi karşılayamayan üretim nedeniyle
    Türkiye net çelik ithalatçısı olmuştur. Takip eden yıllarda üretim eski seviyesine dönerken düşen
    talep seviyeleri Türkiye'yi yeniden net ihracatçı pozisyona taşımıştır.

    ** Büyüme potansiyeli var, daha yeni yeni ihracatçı konumuna gelmişiz.


    Farklı yaklaşımlar karşılaştırıldığında, hurda çelik kaynaklı EAF & DRI+EAF teknolojilerinin derin dekarbonizasyon potansiyelinin daha yüksek olduğu; karbon yakalama ve sıfır-karbonlu elektriğe geçişin diğer alternatiflere kıyasladaha düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıktığı ancak tüm alternatif teknolojilerin üretimde ciddi maliyet artışlarına neden olacağı ortaya çıkmaktadır.

    demir cevherinin hidrojen bazlı doğrudan indirgenmesine yönelik açık bir eğilim gözlenmektedir. Ayrıca, üretim sürecini önce kömürden doğal gaz bazlı demir cevherinin doğrudan indirgenmesine ve daha sonra hidrojen bazlı olana dönüştüren birçok proje olduğu da görülmektedir. Yüksek fırınla birlikte uygulanması planlanan CCS/CCUS (karbon yakalama) teknolojileri kullanan sadece iki proje bulunurken, diğer projeler doğrudan elektroliz, eritme indirgeme, elektrokazanma ve biyoenerji gibi teknolojileri kapsamaktadır.

    **İran, Rusya doğalgaz bakımından zengin ama ikisi de sorunlu ülkeler bizden daha çok üretim yapsalarda. Ereğli hidrojen bazlı yatırımlar yapacak gibi görünüyor ileride doğalgaz zengini olmadığımızdan.

    Türkiye'nin AB'ye çelik ihracatının 10 yıllık eğilimine bakıldığında, AB'nin payında son üç yılda büyük bir sıçrama olduğu görülmektedir. AB'nin Türkiye çelik ihracatındaki payı2018 yılına kadar ortalama %18'de kalırken, 2018-2020 yılları arasında,pandeminin olumsuz etkisine rağmen, ortalama %37'likpay ile net bir hakimiyet ortaya çıkmıştır.

    Karbon kaçağı riskini önlemek için SKDM, ürünün emisyon içeriğine bağlı olarak, seçiliürünlerin AB ithalatında bir ithalat vergisi
    (karbon sınır vergisi) öngörmektedir. Fiyat, ilgili haftanın AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) fiyatı ile kaynak ülkede ödenen herhangi bir karbon fiyatı (bir karbon vergisi veya ulusal/bölgesel ETS aracılığıyla) arasındaki farka bakılarak hesaplanacaktır.

    SKDM’nin sektörel önceliklendirmesi ışığında mevcut ticaret akışlarının ilk analizi, AB ile ticareti
    yapılan mallar üzerinde ek karbon maliyeti gelmesi durumunda belli ülkelerin bu riske en çok
    maruz kalacaklarını göstermektedir. UNCTAD'a göre, seçilen SKDM sektörlerinde AB'ye yapılan ihracatın 2019 değerleri göz önüne alındığında, Rusya, Çin ve Türkiye en çok etkilenmesi
    beklenen ekonomiler olarak belirlenmiştir. Türkiye, genel sıralamada Çin'in ardında konumlanmasına rağmen, sektörel riskler, özellikle de demir-çelik sektörü özelinde değerlendirildiğinde,
    Türkiye'nin daha riskli konumu göze çarpmaktadır

    Çin ve Rusya'nın ticari rekabet gücü açısından SKDM'den daha fazla etkileneceğinin altı çizilirken, EAF
    teknolojisine dayalı düşük karbonlu üretim süreçleri nedeniyle Türkiye ve Hindistan'ın daha
    cazip hale geleceğine vurgu yapılmaktadır.

    ** Cazip hale gelen derken EAF yatırımı olan şirketlerimizden bahsediyor.

    Çelik endüstrisi için ilk sonuçlar, Türkiye'den yapılan çelik ihracatına yönelik SKDM maliyetinin
    216,7 milyon Euro ile 346,4 milyon Euro arasında değişeceğini göstermektedir.

    ** Buradan sadece Ereğli'nin kendine düşen payı hesaplarsak, endişe verici bir maliyet gibi durmuyor. %2-3 gibi bir kayıp toplam ihracattan.

    Türkiye çelik sektöründe EAF+IF üretim teknolojilerinin nispeten yüksek payı dikkate alındığında,
    SKDM kaynaklı muhtemel karbon maliyetleri açısından Türkiye’nin AB pazarındaki rakiplerine göre
    avantajlı bir konumda olduğu görülmektedir.

    Karbon yoğunluğu ABD ile hemen hemen aynı olmasına rağmen, Türkiye'nin AB pazarına erişim
    açısından coğrafi avantajı, çelik ihracatındaki toplam karbon ayak izini göreceli olarak düşürmektedir. Dolayısıyla bu genel çerçeve, Türkiye çelik sektörü için oldukça umut verici bir tablo ortaya
    koymaktadır. Ancak, en büyük 3 üreticinin BOF yoluyla çelik ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye için
    düşük karbonlu çelik üretimine geçiş stratejisinin mevcut görünümde dahi ele alınmasının gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır

    Kardemir
    Sera gazı emisyon yoğunluğu
    2020'de 2,4 CO e/tondan
    2,3 CO e/tona düşürüldüğü

    Üretilen ham çelik ton
    başına enerji tüketimi
    %3,3 azaltıldığı

    136.276 tonluk emisyon
    azaltımına ulaşıldığı ifade edilmektedir.

    Erdemir'de
    126,72 ton hammadde
    tasarrufu sağlandığı
    1.462.204 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığ
    İsdemir'de
    2.391.153,3 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığı raporlanmıştır.


    Küresel çelik sektörünün düşük karbon stratejisi ve olası SKDM benzeri ticaret önlemlerine karşı
    pozisyon alabilmek için hurda bazlı EAF rotasına geçişi doğrultusunda Türkiye çelik sektörü paydaşları, orta vadede küresel bir hurda çelik kıtlığı beklemektedir.

    ** EAF bazlı üretimin de riskleri var.

    , beklenenden daha erken bir CCUS(karbon yakalama) teknolojisi atılımı
    olmadıkça, Türkiye çelik sektörünün 2050 yılından önce karbondan arındırılması hedefinin pek de
    gerçekçi olmadığı değerlendirilmektedir.

    ** Ereğli 2050'de karbon yakalama teknolojisi planlıyor. Yani 2050'de karbon salan yüksek fırınlar %0 karbon salınımı yapacak. Yani bu fırınlar çalışmaya devam edecek planlanan durumda aksi belirtilmedikçe. Yoksa İngiliz Tata Steel gibi biz bunları kapatıyoruz elektrikli ocak kullanacağız artık derlerdi. 2050 önceki kısmı yarı medyatik çevrecilik gibi algıladım. O tarihe kadar sınırda karbon vergisi ile devam edecek. Salınımı da ne kadar düşürebilirse, karbon vergisini daha az ödeyecek. Burada bu vergilerin normalden çok daha fazla artması riski de var ama dünyanın çeliğe olan ihtiyacı düşünüldüğünde ne kadar gerçekçi?

    Sıfır karbona geçiş için elektrifikasyonun
    artırılması (BF teknolojisinden DRI teknolojisine geçiş) sektörün elektrik talebini önemli
    ölçüde artıracak, bu elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması için gerekli yatırımların yapılması gerekecektir. Bu hedeflerin
    yaratacağı mali yükün çelik üretiminde %20-30 oranında maliyet artışına neden olacağı hesaplanmaktadır.

    ** Maliyetler artabilir ama bir tek bizim maliyetler artmayacak, fiyata da yansır bu mutlaka. Maliyeti artırmayan şirketler ise daha çok karbon vergisi vermek durumunda kalabilir.

    Toplam etkilere bakıldığında Türkiye, Rusya ve Çin'in ardından SKDM'den en çok etkilenmesi beklenen üçüncü ülke durumundayken, demir-çelik sektörü özelinde bakıldığında riskinin Çin’dendaha yüksek olduğu görülmektedir. Karbon
    maliyetinin €50 olduğu ve üretim kaynaklı tüm emisyonların (Kapsam 1 ve 2) fiyatlandırıldığı varsayımı altında Türkiye'nin AB'ye
    demir-çelik ihracatının yıllık ek €200 milyon maliyetle karşılaşabileceği hesaplanırken bu maliyetin sektörün ihracat gelirinin %2,8'ine
    eriştiği görülmektedir

    ** %3'lük bir kayıp, ihracatın arttığı, pazarın büyüdüğü bir durumda ne kadar önemli?

  4. Enflasyon muhasebesinin 24/Q1 icin ertelenmesi ile beraber bu sefer beklenti üstü rakamlar gelir mi bilanço'da dersiniz? , yani bilanço sonrasi satiş yerine yön yukarı durumu ?

  5.  Alıntı Originally Posted by 5yearplan Yazıyı Oku
    Az çok bir şey anladım sefia raporunu okuyarak burada özet geçiyorum.

    AB'ye ihracat yapan ülkelerin aynı zamanda Sınırda Karbon Düzenleme
    Mekanizması (SKDM) kapsamında değerlendirileceği de bilinmektedir. Söz konusu uygulama
    AB ile ticari ilişkiler içerisinde olan ülkelerin karbon yoğun üretimlerini doğrudan etkileyecek bir
    potansiyel taşımaktadır.

    2026 yılında ise karbonun maliyetlendirilmesi ile SKDM (sınırda karbon vergisi)ââ�¬â�¢nin devreye alınması
    planlanmaktadır.

    **2026'ya kadar bir vergi durumu yok.

    2019 yılı itibariyle ABââ�¬â�¢nin toplam çelik ithalatının %15,3'ü Rusya'dan sağlanmıştır ( Tablo 2 ). Rusya'nın ardından Türkiye ve Ukrayna, sırasıyla
    %11,7 ve %9,7'lik paylarıyla AB pazarındaki diğer iki büyük çelik ihracatçısı konumundadır.

    ** Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle avantajlı durumda olabiliriz. 2024 Ocak ayında TÜrkiye avrupanın en büyük üreticisi olurken, ihracat %23 arttı, ve geçen yıla göre de değeri %10 arttı.



    Türkiye demir-çelik sektörünün ihracata
    yönelik yapısı ve Türkiye'nin özellikle Avrupa'daki avantajlı konumu açısından jeopolitik önemi,
    demir-çelik üreticilerine birçok fırsat sunmaktadır.
    Özel sektörün hakim olduğu demir-çelik sektörü, ağırlıklı olarak otomotiv, beyaz eşya ve tersane
    gibi gelişmiş sektörler ile altyapı ve inşaat gibi gelişen sektörlerden gelen talebe cevap
    vermektedir.

    ** Avrupa faizleri düşürüyor, ihracatımız büyüyecek.

    2014-2017 yılları arasında artan tüketimi karşılayamayan üretim nedeniyle
    Türkiye net çelik ithalatçısı olmuştur. Takip eden yıllarda üretim eski seviyesine dönerken düşen
    talep seviyeleri Türkiye'yi yeniden net ihracatçı pozisyona taşımıştır.

    ** Büyüme potansiyeli var, daha yeni yeni ihracatçı konumuna gelmişiz.


    Farklı yaklaşımlar karşılaştırıldığında, hurda çelik kaynaklı EAF & DRI+EAF teknolojilerinin derin dekarbonizasyon potansiyelinin daha yüksek olduğu; karbon yakalama ve sıfır-karbonlu elektriğe geçişin diğer alternatiflere kıyasladaha düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıktığı ancak tüm alternatif teknolojilerin üretimde ciddi maliyet artışlarına neden olacağı ortaya çıkmaktadır.

    demir cevherinin hidrojen bazlı doğrudan indirgenmesine yönelik açık bir eğilim gözlenmektedir. Ayrıca, üretim sürecini önce kömürden doğal gaz bazlı demir cevherinin doğrudan indirgenmesine ve daha sonra hidrojen bazlı olana dönüştüren birçok proje olduğu da görülmektedir. Yüksek fırınla birlikte uygulanması planlanan CCS/CCUS (karbon yakalama) teknolojileri kullanan sadece iki proje bulunurken, diğer projeler doğrudan elektroliz, eritme indirgeme, elektrokazanma ve biyoenerji gibi teknolojileri kapsamaktadır.

    **İran, Rusya doğalgaz bakımından zengin ama ikisi de sorunlu ülkeler bizden daha çok üretim yapsalarda. Ereğli hidrojen bazlı yatırımlar yapacak gibi görünüyor ileride doğalgaz zengini olmadığımızdan.

    Türkiye'nin AB'ye çelik ihracatının 10 yıllık eğilimine bakıldığında, AB'nin payında son üç yılda büyük bir sıçrama olduğu görülmektedir. AB'nin Türkiye çelik ihracatındaki payı2018 yılına kadar ortalama %18'de kalırken, 2018-2020 yılları arasında,pandeminin olumsuz etkisine rağmen, ortalama %37'likpay ile net bir hakimiyet ortaya çıkmıştır.

    Karbon kaçağı riskini önlemek için SKDM, ürünün emisyon içeriğine bağlı olarak, seçiliürünlerin AB ithalatında bir ithalat vergisi
    (karbon sınır vergisi) öngörmektedir. Fiyat, ilgili haftanın AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) fiyatı ile kaynak ülkede ödenen herhangi bir karbon fiyatı (bir karbon vergisi veya ulusal/bölgesel ETS aracılığıyla) arasındaki farka bakılarak hesaplanacaktır.

    SKDMââ�¬â�¢nin sektörel önceliklendirmesi ışığında mevcut ticaret akışlarının ilk analizi, AB ile ticareti
    yapılan mallar üzerinde ek karbon maliyeti gelmesi durumunda belli ülkelerin bu riske en çok
    maruz kalacaklarını göstermektedir. UNCTAD'a göre, seçilen SKDM sektörlerinde AB'ye yapılan ihracatın 2019 değerleri göz önüne alındığında, Rusya, Çin ve Türkiye en çok etkilenmesi
    beklenen ekonomiler olarak belirlenmiştir. Türkiye, genel sıralamada Çin'in ardında konumlanmasına rağmen, sektörel riskler, özellikle de demir-çelik sektörü özelinde değerlendirildiğinde,
    Türkiye'nin daha riskli konumu göze çarpmaktadır

    Çin ve Rusya'nın ticari rekabet gücü açısından SKDM'den daha fazla etkileneceğinin altı çizilirken, EAF
    teknolojisine dayalı düşük karbonlu üretim süreçleri nedeniyle Türkiye ve Hindistan'ın daha
    cazip hale geleceğine vurgu yapılmaktadır.

    ** Cazip hale gelen derken EAF yatırımı olan şirketlerimizden bahsediyor.

    Çelik endüstrisi için ilk sonuçlar, Türkiye'den yapılan çelik ihracatına yönelik SKDM maliyetinin
    216,7 milyon Euro ile 346,4 milyon Euro arasında değişeceğini göstermektedir.

    ** Buradan sadece Ereğli'nin kendine düşen payı hesaplarsak, endişe verici bir maliyet gibi durmuyor. %2-3 gibi bir kayıp toplam ihracattan.

    Türkiye çelik sektöründe EAF+IF üretim teknolojilerinin nispeten yüksek payı dikkate alındığında,
    SKDM kaynaklı muhtemel karbon maliyetleri açısından Türkiyeââ�¬â�¢nin AB pazarındaki rakiplerine göre
    avantajlı bir konumda olduğu görülmektedir.

    Karbon yoğunluğu ABD ile hemen hemen aynı olmasına rağmen, Türkiye'nin AB pazarına erişim
    açısından coğrafi avantajı, çelik ihracatındaki toplam karbon ayak izini göreceli olarak düşürmektedir. Dolayısıyla bu genel çerçeve, Türkiye çelik sektörü için oldukça umut verici bir tablo ortaya
    koymaktadır. Ancak, en büyük 3 üreticinin BOF yoluyla çelik ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye için
    düşük karbonlu çelik üretimine geçiş stratejisinin mevcut görünümde dahi ele alınmasının gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır

    Kardemir
    Sera gazı emisyon yoğunluğu
    2020'de 2,4 CO e/tondan
    2,3 CO e/tona düşürüldüğü

    Üretilen ham çelik ton
    başına enerji tüketimi
    %3,3 azaltıldığı

    136.276 tonluk emisyon
    azaltımına ulaşıldığı ifade edilmektedir.

    Erdemir'de
    126,72 ton hammadde
    tasarrufu sağlandığı
    1.462.204 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığ
    İsdemir'de
    2.391.153,3 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığı raporlanmıştır.


    Küresel çelik sektörünün düşük karbon stratejisi ve olası SKDM benzeri ticaret önlemlerine karşı
    pozisyon alabilmek için hurda bazlı EAF rotasına geçişi doğrultusunda Türkiye çelik sektörü paydaşları, orta vadede küresel bir hurda çelik kıtlığı beklemektedir.

    ** EAF bazlı üretimin de riskleri var.

    , beklenenden daha erken bir CCUS(karbon yakalama) teknolojisi atılımı
    olmadıkça, Türkiye çelik sektörünün 2050 yılından önce karbondan arındırılması hedefinin pek de
    gerçekçi olmadığı değerlendirilmektedir.

    ** Ereğli 2050'de karbon yakalama teknolojisi planlıyor. Yani 2050'de karbon salan yüksek fırınlar %0 karbon salınımı yapacak. Yani bu fırınlar çalışmaya devam edecek planlanan durumda aksi belirtilmedikçe. Yoksa İngiliz Tata Steel gibi biz bunları kapatıyoruz elektrikli ocak kullanacağız artık derlerdi. 2050 önceki kısmı yarı medyatik çevrecilik gibi algıladım. O tarihe kadar sınırda karbon vergisi ile devam edecek. Salınımı da ne kadar düşürebilirse, karbon vergisini daha az ödeyecek. Burada bu vergilerin normalden çok daha fazla artması riski de var ama dünyanın çeliğe olan ihtiyacı düşünüldüğünde ne kadar gerçekçi?

    Sıfır karbona geçiş için elektrifikasyonun
    artırılması (BF teknolojisinden DRI teknolojisine geçiş) sektörün elektrik talebini önemli
    ölçüde artıracak, bu elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması için gerekli yatırımların yapılması gerekecektir. Bu hedeflerin
    yaratacağı mali yükün çelik üretiminde %20-30 oranında maliyet artışına neden olacağı hesaplanmaktadır.

    ** Maliyetler artabilir ama bir tek bizim maliyetler artmayacak, fiyata da yansır bu mutlaka. Maliyeti artırmayan şirketler ise daha çok karbon vergisi vermek durumunda kalabilir.

    Toplam etkilere bakıldığında Türkiye, Rusya ve Çin'in ardından SKDM'den en çok etkilenmesi beklenen üçüncü ülke durumundayken, demir-çelik sektörü özelinde bakıldığında riskinin Çinââ�¬â�¢dendaha yüksek olduğu görülmektedir. Karbon
    maliyetinin ââ��¬50 olduğu ve üretim kaynaklı tüm emisyonların (Kapsam 1 ve 2) fiyatlandırıldığı varsayımı altında Türkiye'nin AB'ye
    demir-çelik ihracatının yıllık ek ââ��¬200 milyon maliyetle karşılaşabileceği hesaplanırken bu maliyetin sektörün ihracat gelirinin %2,8'ine
    eriştiği görülmektedir

    ** %3'lük bir kayıp, ihracatın arttığı, pazarın büyüdüğü bir durumda ne kadar önemli?
    Birkaç ilave;
    # 2026 da hesaplanan verginin tamamı ödenmeyecek, ödenecek vergi yüzde 10 ile başlayıp her yıl yüzde 10 ilave edilerek 2035 de yüzde 100 e ulaşacak,

    #Vergiyi sadece ihracat yapılan miktarla hesaplamak tam doğru olmayabilir, yurtiçinde bulunan alıcılar çeliği kullanıp ihracat yapıyorlar ise kaynak sorgulanacağından bunun da vergisini karbon üretenin vermesi gerekecek...

    #Bence en önemlisi CCS teknolojisi... tüm bildiklerimizi unutturabilir


    TECNO CK7n cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  6.  Alıntı Originally Posted by zars Yazıyı Oku
    Birkaç ilave;
    # 2026 da hesaplanan verginin tamamı ödenmeyecek, ödenecek vergi yüzde 10 ile başlayıp her yıl yüzde 10 ilave edilerek 2035 de yüzde 100 e ulaşacak,

    #Vergiyi sadece ihracat yapılan miktarla hesaplamak tam doğru olmayabilir, yurtiçinde bulunan alıcılar çeliği kullanıp ihracat yapıyorlar ise kaynak sorgulanacağından bunun da vergisini karbon üretenin vermesi gerekecek...

    #Bence en önemlisi CCS teknolojisi... tüm bildiklerimizi unutturabilir


    TECNO CK7n cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    Bravo Karbon yakalama sistemleri hakkında daha önce bir kelime duymamıştım bu forumda, belki ben kaçırmışımdır. Bu sistemler geleceğin yeşil ve organik enerji sistemleri olacak. Kimse farkında olmayabilir ama yabancı mühendislerin ülkemizde bu projeleri üretip sattıklarını ve tamamen iyi niyetlerinden dolayı proje teslimi yaptıktan sonra ülkemiz civanları tarafından dolandırıldıklarını da dipnot olarak ekleyeyim.

    Aslında içinde çok komplike teknolojiler barındırmayan ama uygulama süresi kapasitesi arttıkça zorlaşan ve alana ihtiyaç duyan sistemler bunlar. Kapasiteye göre farklı tekniklerle de yapılabiliyor. Ben anlatıp detaylarla kimseyi boğmayayım. İlgilenen arkadaşların yorumlarını ve bakış açılarını okumaktan keyif alacağımı belirterek, bilimum goygoycu ve yaygaracılar gelmeden hızlıca uzayayım buradan.

    Sevgili zars, sizin iyi niyetli bir arkadaş olduğunuzu biliyorum, o sebeple bu konu hakkında yapacağınız derinlemesine araştırmaların yatırım yolculuğunuza katkıda bulunacağını belirtmekten çekinmiyorum. Ciddi potansiyel barındıran bir konu bu. Sadece adını andığınız için bile takdiri hak ediyorsunuz. Teşekkürler

    Sevgiler, saygılar.

  7.  Alıntı Originally Posted by 5yearplan Yazıyı Oku
    Az çok bir şey anladım sefia raporunu okuyarak burada özet geçiyorum.

    AB'ye ihracat yapan ülkelerin aynı zamanda Sınırda Karbon Düzenleme
    Mekanizması (SKDM) kapsamında değerlendirileceği de bilinmektedir. Söz konusu uygulama
    AB ile ticari ilişkiler içerisinde olan ülkelerin karbon yoğun üretimlerini doğrudan etkileyecek bir
    potansiyel taşımaktadır.

    2026 yılında ise karbonun maliyetlendirilmesi ile SKDM (sınırda karbon vergisi)’nin devreye alınması
    planlanmaktadır.

    **2026'ya kadar bir vergi durumu yok.

    2019 yılı itibariyle AB’nin toplam çelik ithalatının %15,3'ü Rusya'dan sağlanmıştır ( Tablo 2 ). Rusya'nın ardından Türkiye ve Ukrayna, sırasıyla
    %11,7 ve %9,7'lik paylarıyla AB pazarındaki diğer iki büyük çelik ihracatçısı konumundadır.

    ** Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle avantajlı durumda olabiliriz. 2024 Ocak ayında TÜrkiye avrupanın en büyük üreticisi olurken, ihracat %23 arttı, ve geçen yıla göre de değeri %10 arttı.



    Türkiye demir-çelik sektörünün ihracata
    yönelik yapısı ve Türkiye'nin özellikle Avrupa'daki avantajlı konumu açısından jeopolitik önemi,
    demir-çelik üreticilerine birçok fırsat sunmaktadır.
    Özel sektörün hakim olduğu demir-çelik sektörü, ağırlıklı olarak otomotiv, beyaz eşya ve tersane
    gibi gelişmiş sektörler ile altyapı ve inşaat gibi gelişen sektörlerden gelen talebe cevap
    vermektedir.

    ** Avrupa faizleri düşürüyor, ihracatımız büyüyecek.

    2014-2017 yılları arasında artan tüketimi karşılayamayan üretim nedeniyle
    Türkiye net çelik ithalatçısı olmuştur. Takip eden yıllarda üretim eski seviyesine dönerken düşen
    talep seviyeleri Türkiye'yi yeniden net ihracatçı pozisyona taşımıştır.

    ** Büyüme potansiyeli var, daha yeni yeni ihracatçı konumuna gelmişiz.


    Farklı yaklaşımlar karşılaştırıldığında, hurda çelik kaynaklı EAF & DRI+EAF teknolojilerinin derin dekarbonizasyon potansiyelinin daha yüksek olduğu; karbon yakalama ve sıfır-karbonlu elektriğe geçişin diğer alternatiflere kıyasladaha düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıktığı ancak tüm alternatif teknolojilerin üretimde ciddi maliyet artışlarına neden olacağı ortaya çıkmaktadır.

    demir cevherinin hidrojen bazlı doğrudan indirgenmesine yönelik açık bir eğilim gözlenmektedir. Ayrıca, üretim sürecini önce kömürden doğal gaz bazlı demir cevherinin doğrudan indirgenmesine ve daha sonra hidrojen bazlı olana dönüştüren birçok proje olduğu da görülmektedir. Yüksek fırınla birlikte uygulanması planlanan CCS/CCUS (karbon yakalama) teknolojileri kullanan sadece iki proje bulunurken, diğer projeler doğrudan elektroliz, eritme indirgeme, elektrokazanma ve biyoenerji gibi teknolojileri kapsamaktadır.

    **İran, Rusya doğalgaz bakımından zengin ama ikisi de sorunlu ülkeler bizden daha çok üretim yapsalarda. Ereğli hidrojen bazlı yatırımlar yapacak gibi görünüyor ileride doğalgaz zengini olmadığımızdan.

    Türkiye'nin AB'ye çelik ihracatının 10 yıllık eğilimine bakıldığında, AB'nin payında son üç yılda büyük bir sıçrama olduğu görülmektedir. AB'nin Türkiye çelik ihracatındaki payı2018 yılına kadar ortalama %18'de kalırken, 2018-2020 yılları arasında,pandeminin olumsuz etkisine rağmen, ortalama %37'likpay ile net bir hakimiyet ortaya çıkmıştır.

    Karbon kaçağı riskini önlemek için SKDM, ürünün emisyon içeriğine bağlı olarak, seçiliürünlerin AB ithalatında bir ithalat vergisi
    (karbon sınır vergisi) öngörmektedir. Fiyat, ilgili haftanın AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) fiyatı ile kaynak ülkede ödenen herhangi bir karbon fiyatı (bir karbon vergisi veya ulusal/bölgesel ETS aracılığıyla) arasındaki farka bakılarak hesaplanacaktır.

    SKDM’nin sektörel önceliklendirmesi ışığında mevcut ticaret akışlarının ilk analizi, AB ile ticareti
    yapılan mallar üzerinde ek karbon maliyeti gelmesi durumunda belli ülkelerin bu riske en çok
    maruz kalacaklarını göstermektedir. UNCTAD'a göre, seçilen SKDM sektörlerinde AB'ye yapılan ihracatın 2019 değerleri göz önüne alındığında, Rusya, Çin ve Türkiye en çok etkilenmesi
    beklenen ekonomiler olarak belirlenmiştir. Türkiye, genel sıralamada Çin'in ardında konumlanmasına rağmen, sektörel riskler, özellikle de demir-çelik sektörü özelinde değerlendirildiğinde,
    Türkiye'nin daha riskli konumu göze çarpmaktadır

    Çin ve Rusya'nın ticari rekabet gücü açısından SKDM'den daha fazla etkileneceğinin altı çizilirken, EAF
    teknolojisine dayalı düşük karbonlu üretim süreçleri nedeniyle Türkiye ve Hindistan'ın daha
    cazip hale geleceğine vurgu yapılmaktadır.

    ** Cazip hale gelen derken EAF yatırımı olan şirketlerimizden bahsediyor.

    Çelik endüstrisi için ilk sonuçlar, Türkiye'den yapılan çelik ihracatına yönelik SKDM maliyetinin
    216,7 milyon Euro ile 346,4 milyon Euro arasında değişeceğini göstermektedir.

    ** Buradan sadece Ereğli'nin kendine düşen payı hesaplarsak, endişe verici bir maliyet gibi durmuyor. %2-3 gibi bir kayıp toplam ihracattan.

    Türkiye çelik sektöründe EAF+IF üretim teknolojilerinin nispeten yüksek payı dikkate alındığında,
    SKDM kaynaklı muhtemel karbon maliyetleri açısından Türkiye’nin AB pazarındaki rakiplerine göre
    avantajlı bir konumda olduğu görülmektedir.

    Karbon yoğunluğu ABD ile hemen hemen aynı olmasına rağmen, Türkiye'nin AB pazarına erişim
    açısından coğrafi avantajı, çelik ihracatındaki toplam karbon ayak izini göreceli olarak düşürmektedir. Dolayısıyla bu genel çerçeve, Türkiye çelik sektörü için oldukça umut verici bir tablo ortaya
    koymaktadır. Ancak, en büyük 3 üreticinin BOF yoluyla çelik ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye için
    düşük karbonlu çelik üretimine geçiş stratejisinin mevcut görünümde dahi ele alınmasının gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır

    Kardemir
    Sera gazı emisyon yoğunluğu
    2020'de 2,4 CO e/tondan
    2,3 CO e/tona düşürüldüğü

    Üretilen ham çelik ton
    başına enerji tüketimi
    %3,3 azaltıldığı

    136.276 tonluk emisyon
    azaltımına ulaşıldığı ifade edilmektedir.

    Erdemir'de
    126,72 ton hammadde
    tasarrufu sağlandığı
    1.462.204 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığ
    İsdemir'de
    2.391.153,3 kWh enerji
    tasarrufu sağlandığı raporlanmıştır.


    Küresel çelik sektörünün düşük karbon stratejisi ve olası SKDM benzeri ticaret önlemlerine karşı
    pozisyon alabilmek için hurda bazlı EAF rotasına geçişi doğrultusunda Türkiye çelik sektörü paydaşları, orta vadede küresel bir hurda çelik kıtlığı beklemektedir.

    ** EAF bazlı üretimin de riskleri var.

    , beklenenden daha erken bir CCUS(karbon yakalama) teknolojisi atılımı
    olmadıkça, Türkiye çelik sektörünün 2050 yılından önce karbondan arındırılması hedefinin pek de
    gerçekçi olmadığı değerlendirilmektedir.

    ** Ereğli 2050'de karbon yakalama teknolojisi planlıyor. Yani 2050'de karbon salan yüksek fırınlar %0 karbon salınımı yapacak. Yani bu fırınlar çalışmaya devam edecek planlanan durumda aksi belirtilmedikçe. Yoksa İngiliz Tata Steel gibi biz bunları kapatıyoruz elektrikli ocak kullanacağız artık derlerdi. 2050 önceki kısmı yarı medyatik çevrecilik gibi algıladım. O tarihe kadar sınırda karbon vergisi ile devam edecek. Salınımı da ne kadar düşürebilirse, karbon vergisini daha az ödeyecek. Burada bu vergilerin normalden çok daha fazla artması riski de var ama dünyanın çeliğe olan ihtiyacı düşünüldüğünde ne kadar gerçekçi?

    Sıfır karbona geçiş için elektrifikasyonun
    artırılması (BF teknolojisinden DRI teknolojisine geçiş) sektörün elektrik talebini önemli
    ölçüde artıracak, bu elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması için gerekli yatırımların yapılması gerekecektir. Bu hedeflerin
    yaratacağı mali yükün çelik üretiminde %20-30 oranında maliyet artışına neden olacağı hesaplanmaktadır.

    ** Maliyetler artabilir ama bir tek bizim maliyetler artmayacak, fiyata da yansır bu mutlaka. Maliyeti artırmayan şirketler ise daha çok karbon vergisi vermek durumunda kalabilir.

    Toplam etkilere bakıldığında Türkiye, Rusya ve Çin'in ardından SKDM'den en çok etkilenmesi beklenen üçüncü ülke durumundayken, demir-çelik sektörü özelinde bakıldığında riskinin Çin’dendaha yüksek olduğu görülmektedir. Karbon
    maliyetinin €50 olduğu ve üretim kaynaklı tüm emisyonların (Kapsam 1 ve 2) fiyatlandırıldığı varsayımı altında Türkiye'nin AB'ye
    demir-çelik ihracatının yıllık ek €200 milyon maliyetle karşılaşabileceği hesaplanırken bu maliyetin sektörün ihracat gelirinin %2,8'ine
    eriştiği görülmektedir

    ** %3'lük bir kayıp, ihracatın arttığı, pazarın büyüdüğü bir durumda ne kadar önemli?
    Bu güzel derleme, yorumlar ve özellikle karbon yakalama teknolojisini dile getirdiğiniz için bir teşekkür ve bravoyu siz de fazlasıyla hak ettiniz sevgili 5yearplan

    Tebrik ederim, cehaletle mücadeleye vermiş olduğunuz katkıdan ötürü de teşekkür ederim

    Tam yol devam.

Sayfa 823/823 İlkİlk ... 323723773813821822823

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •