Originally Posted by
5yearplan
Az çok bir şey anladım sefia raporunu okuyarak burada özet geçiyorum.
AB'ye ihracat yapan ülkelerin aynı zamanda Sınırda Karbon Düzenleme
Mekanizması (SKDM) kapsamında değerlendirileceği de bilinmektedir. Söz konusu uygulama
AB ile ticari ilişkiler içerisinde olan ülkelerin karbon yoğun üretimlerini doğrudan etkileyecek bir
potansiyel taşımaktadır.
2026 yılında ise karbonun maliyetlendirilmesi ile SKDM (sınırda karbon vergisi)ââ�¬â�¢nin devreye alınması
planlanmaktadır.
**2026'ya kadar bir vergi durumu yok.
2019 yılı itibariyle ABââ�¬â�¢nin toplam çelik ithalatının %15,3'ü Rusya'dan sağlanmıştır ( Tablo 2 ). Rusya'nın ardından Türkiye ve Ukrayna, sırasıyla
%11,7 ve %9,7'lik paylarıyla AB pazarındaki diğer iki büyük çelik ihracatçısı konumundadır.
** Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle avantajlı durumda olabiliriz. 2024 Ocak ayında TÜrkiye avrupanın en büyük üreticisi olurken, ihracat %23 arttı, ve geçen yıla göre de değeri %10 arttı.
Türkiye demir-çelik sektörünün ihracata
yönelik yapısı ve Türkiye'nin özellikle Avrupa'daki avantajlı konumu açısından jeopolitik önemi,
demir-çelik üreticilerine birçok fırsat sunmaktadır.
Özel sektörün hakim olduğu demir-çelik sektörü, ağırlıklı olarak otomotiv, beyaz eşya ve tersane
gibi gelişmiş sektörler ile altyapı ve inşaat gibi gelişen sektörlerden gelen talebe cevap
vermektedir.
** Avrupa faizleri düşürüyor, ihracatımız büyüyecek.
2014-2017 yılları arasında artan tüketimi karşılayamayan üretim nedeniyle
Türkiye net çelik ithalatçısı olmuştur. Takip eden yıllarda üretim eski seviyesine dönerken düşen
talep seviyeleri Türkiye'yi yeniden net ihracatçı pozisyona taşımıştır.
** Büyüme potansiyeli var, daha yeni yeni ihracatçı konumuna gelmişiz.
Farklı yaklaşımlar karşılaştırıldığında, hurda çelik kaynaklı EAF & DRI+EAF teknolojilerinin derin dekarbonizasyon potansiyelinin daha yüksek olduğu; karbon yakalama ve sıfır-karbonlu elektriğe geçişin diğer alternatiflere kıyasladaha düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıktığı ancak tüm alternatif teknolojilerin üretimde ciddi maliyet artışlarına neden olacağı ortaya çıkmaktadır.
demir cevherinin hidrojen bazlı doğrudan indirgenmesine yönelik açık bir eğilim gözlenmektedir. Ayrıca, üretim sürecini önce kömürden doğal gaz bazlı demir cevherinin doğrudan indirgenmesine ve daha sonra hidrojen bazlı olana dönüştüren birçok proje olduğu da görülmektedir. Yüksek fırınla birlikte uygulanması planlanan CCS/CCUS (karbon yakalama) teknolojileri kullanan sadece iki proje bulunurken, diğer projeler doğrudan elektroliz, eritme indirgeme, elektrokazanma ve biyoenerji gibi teknolojileri kapsamaktadır.
**İran, Rusya doğalgaz bakımından zengin ama ikisi de sorunlu ülkeler bizden daha çok üretim yapsalarda. Ereğli hidrojen bazlı yatırımlar yapacak gibi görünüyor ileride doğalgaz zengini olmadığımızdan.
Türkiye'nin AB'ye çelik ihracatının 10 yıllık eğilimine bakıldığında, AB'nin payında son üç yılda büyük bir sıçrama olduğu görülmektedir. AB'nin Türkiye çelik ihracatındaki payı2018 yılına kadar ortalama %18'de kalırken, 2018-2020 yılları arasında,pandeminin olumsuz etkisine rağmen, ortalama %37'likpay ile net bir hakimiyet ortaya çıkmıştır.
Karbon kaçağı riskini önlemek için SKDM, ürünün emisyon içeriğine bağlı olarak, seçiliürünlerin AB ithalatında bir ithalat vergisi
(karbon sınır vergisi) öngörmektedir. Fiyat, ilgili haftanın AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) fiyatı ile kaynak ülkede ödenen herhangi bir karbon fiyatı (bir karbon vergisi veya ulusal/bölgesel ETS aracılığıyla) arasındaki farka bakılarak hesaplanacaktır.
SKDMââ�¬â�¢nin sektörel önceliklendirmesi ışığında mevcut ticaret akışlarının ilk analizi, AB ile ticareti
yapılan mallar üzerinde ek karbon maliyeti gelmesi durumunda belli ülkelerin bu riske en çok
maruz kalacaklarını göstermektedir. UNCTAD'a göre, seçilen SKDM sektörlerinde AB'ye yapılan ihracatın 2019 değerleri göz önüne alındığında, Rusya, Çin ve Türkiye en çok etkilenmesi
beklenen ekonomiler olarak belirlenmiştir. Türkiye, genel sıralamada Çin'in ardında konumlanmasına rağmen, sektörel riskler, özellikle de demir-çelik sektörü özelinde değerlendirildiğinde,
Türkiye'nin daha riskli konumu göze çarpmaktadır
Çin ve Rusya'nın ticari rekabet gücü açısından SKDM'den daha fazla etkileneceğinin altı çizilirken, EAF
teknolojisine dayalı düşük karbonlu üretim süreçleri nedeniyle Türkiye ve Hindistan'ın daha
cazip hale geleceğine vurgu yapılmaktadır.
** Cazip hale gelen derken EAF yatırımı olan şirketlerimizden bahsediyor.
Çelik endüstrisi için ilk sonuçlar, Türkiye'den yapılan çelik ihracatına yönelik SKDM maliyetinin
216,7 milyon Euro ile 346,4 milyon Euro arasında değişeceğini göstermektedir.
** Buradan sadece Ereğli'nin kendine düşen payı hesaplarsak, endişe verici bir maliyet gibi durmuyor. %2-3 gibi bir kayıp toplam ihracattan.
Türkiye çelik sektöründe EAF+IF üretim teknolojilerinin nispeten yüksek payı dikkate alındığında,
SKDM kaynaklı muhtemel karbon maliyetleri açısından Türkiyeââ�¬â�¢nin AB pazarındaki rakiplerine göre
avantajlı bir konumda olduğu görülmektedir.
Karbon yoğunluğu ABD ile hemen hemen aynı olmasına rağmen, Türkiye'nin AB pazarına erişim
açısından coğrafi avantajı, çelik ihracatındaki toplam karbon ayak izini göreceli olarak düşürmektedir. Dolayısıyla bu genel çerçeve, Türkiye çelik sektörü için oldukça umut verici bir tablo ortaya
koymaktadır. Ancak, en büyük 3 üreticinin BOF yoluyla çelik ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye için
düşük karbonlu çelik üretimine geçiş stratejisinin mevcut görünümde dahi ele alınmasının gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır
Kardemir
Sera gazı emisyon yoğunluğu
2020'de 2,4 CO e/tondan
2,3 CO e/tona düşürüldüğü
Üretilen ham çelik ton
başına enerji tüketimi
%3,3 azaltıldığı
136.276 tonluk emisyon
azaltımına ulaşıldığı ifade edilmektedir.
Erdemir'de
126,72 ton hammadde
tasarrufu sağlandığı
1.462.204 kWh enerji
tasarrufu sağlandığ
İsdemir'de
2.391.153,3 kWh enerji
tasarrufu sağlandığı raporlanmıştır.
Küresel çelik sektörünün düşük karbon stratejisi ve olası SKDM benzeri ticaret önlemlerine karşı
pozisyon alabilmek için hurda bazlı EAF rotasına geçişi doğrultusunda Türkiye çelik sektörü paydaşları, orta vadede küresel bir hurda çelik kıtlığı beklemektedir.
** EAF bazlı üretimin de riskleri var.
, beklenenden daha erken bir CCUS(karbon yakalama) teknolojisi atılımı
olmadıkça, Türkiye çelik sektörünün 2050 yılından önce karbondan arındırılması hedefinin pek de
gerçekçi olmadığı değerlendirilmektedir.
** Ereğli 2050'de karbon yakalama teknolojisi planlıyor. Yani 2050'de karbon salan yüksek fırınlar %0 karbon salınımı yapacak. Yani bu fırınlar çalışmaya devam edecek planlanan durumda aksi belirtilmedikçe. Yoksa İngiliz Tata Steel gibi biz bunları kapatıyoruz elektrikli ocak kullanacağız artık derlerdi. 2050 önceki kısmı yarı medyatik çevrecilik gibi algıladım. O tarihe kadar sınırda karbon vergisi ile devam edecek. Salınımı da ne kadar düşürebilirse, karbon vergisini daha az ödeyecek. Burada bu vergilerin normalden çok daha fazla artması riski de var ama dünyanın çeliğe olan ihtiyacı düşünüldüğünde ne kadar gerçekçi?
Sıfır karbona geçiş için elektrifikasyonun
artırılması (BF teknolojisinden DRI teknolojisine geçiş) sektörün elektrik talebini önemli
ölçüde artıracak, bu elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması için gerekli yatırımların yapılması gerekecektir. Bu hedeflerin
yaratacağı mali yükün çelik üretiminde %20-30 oranında maliyet artışına neden olacağı hesaplanmaktadır.
** Maliyetler artabilir ama bir tek bizim maliyetler artmayacak, fiyata da yansır bu mutlaka. Maliyeti artırmayan şirketler ise daha çok karbon vergisi vermek durumunda kalabilir.
Toplam etkilere bakıldığında Türkiye, Rusya ve Çin'in ardından SKDM'den en çok etkilenmesi beklenen üçüncü ülke durumundayken, demir-çelik sektörü özelinde bakıldığında riskinin Çinââ�¬â�¢dendaha yüksek olduğu görülmektedir. Karbon
maliyetinin ââ��¬50 olduğu ve üretim kaynaklı tüm emisyonların (Kapsam 1 ve 2) fiyatlandırıldığı varsayımı altında Türkiye'nin AB'ye
demir-çelik ihracatının yıllık ek ââ��¬200 milyon maliyetle karşılaşabileceği hesaplanırken bu maliyetin sektörün ihracat gelirinin %2,8'ine
eriştiği görülmektedir
** %3'lük bir kayıp, ihracatın arttığı, pazarın büyüdüğü bir durumda ne kadar önemli?
Yer İmleri