Sayfa 1/9 123 ... SonSon
Arama sonucu : 72 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Bıldır bu zamanlar ne demişiz..

  1. #1
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12

    Wink Bıldır bu zamanlar ne demişiz..

    "Değer.."
    En sübjektif kavramların başında gelir herhalde.
    "Değerli" nedir?
    Nereden alır değerini?
    Altın neden değerlidir?
    Nedaret diyelim...Arz talep diyelim. Diyelim de nedir bir şeyin talebini artıran? Onu değerli kılan?
    Hadi altını anladık. Hiç olmazsa ziynettir. Takıdır. Süstür.
    Ya banknotu değerli kılan nedir?
    Okulda makro ekonomi dersinde hocamız Aziz Köklü'nün, "kağıt para kağıttan yapılmış para demektir" sözü geldi aklıma.
    Uzatmayayım...
    Değeri belirleyen şey insandır... Onun kabulüdür. O konudaki ortak anlaşmadır.
    Güzel ülkemin en fakir dönemi olan çocukluğumda, gazoz kapaklarını, maden suyu kapaklarını tren raylarına sıralar, üzerinden tren geçtikten sonra aramızda misket oyununun fişi olarak kullanırdık.
    Nasıl heyecan duyardım cebimizi delen o ağırlıktan.
    Al sana bitcoin.
    Ne güzel günlerdi.
    Pantolonumuz, ayakkabılarımız, çoraplarımız yamalı idi.
    Ama hepimiz zengindik.
    İçinde yaşadığın toplumun değer yargısıdır bizi rahatlatan ya da rahatsız eden.
    Darüşşafaka'da okulun verdiği dahili elbisenin bilhassa pantolonu çabuk yıpranır delinirdi.
    Okulun sürekli terzisi, eletrikli dikiş makinası ile o delikleri öyle bir yamardı ki (dairesel dikişlerle) birbirimize yamalı pantolonlarımızla caka satardık.
    Toplumsal kabul ve değer yargısı.
    Budur dünyamızı döndüren.

    (21.02.2014 tarihinde facebook'ta yazmışım)

  2. #2
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    Türkiye Özgecan'ın yasını tutarken bir kötü haber de Manisa'dan geldi. Manisa'nın Akhisar İlçesi’nde zeytinlik içindeki bir barakada yakılmış 18 yaşında olduğu tahmin edilen genç bir kız cesedi bulundu. Ölen kişinin kimliğini belirlemeye çalışan polis, cinayeti aydınlatmak için çalışma başlattı.

    Özgecan'ın bedeni soğumadan yazdığım yazıda, bazı iyiniyetli kişilerin Özgecan cinayetini telin ederken "bu son olsun" gibi, tümüyle cahilliklerinden kaynaklanan, bu coğrafyayı ve temel gerçeklerinden habersiz ifadelerini konu eden bir yazı yazmıştım.

    Bu ülkede kabaca 3 günde 2 kadın öldürülüyor. Salt kadın oldukları için.

    Özgecan'dan sonra benim hatırladığım bu dört ya da beşinci kadın.

    Hem de ibretlik bir şekilde öldürülen.

    Yukardaki haberde bu kez Manisa'da yakılmış bir kadın. Elleri arkasından bağlı olarak bulunmuş. Polisimiz "cinayetten şüpheleniyormuş".

    Bu kadar acı bir haberde bile bir komedi ortaya fışkırabiliyor özyurdumda.

    Bu bürokrasi ile dünyayı zor zaptederiz bence.

    Osmanlı hayalcilerine, sokaklara dökülüp (dün Sakarya'da olduğu gibi) "Osmanlıyı istiyoruz" diye bağrışanlara duyurulur.

    Öncelikle bürokrasi ihtiyacı için, Osmanlı gibi, gavurların çocuklarını devşirme yollarını arayın bence.

    Başka yolu yok.


    (İki sene olmuş)

  3. #3
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    Bahçede İtalyan Eriği çiçek açtı. Sırada can eriği ve badem var.

    Cemrenin kaçıncısı düştü bilmem ama Ege'de bahar "hey ben geldim" diyor.

    Kışın bile günün bir saate yakın bölümünde bahçede soluklanırım.

    Artık bahçeye vereceğim süre uzayacak.

    Kış çok şiddetli geçti. Hatta gördüğüm en şiddetli İzmir kışı idi diyebilirim.

    Bir çok çiçek, hatta ağaç bile zarar gördü. Saksılardakiler büyük bir ihtimalle öldüler.

    Mine gibi çalımsı bitkiler bile agır hasarlı.

    Şimdi artık yavaş yavaş hasarı ortadan kaldırmaya, yerine yenilerini dikmeye başlama zamanıdır.

    Çiçekçim, yeni sağlıklı bodur ve sakız sardunyaları bırakmıştı. Gübre ve torfla beraber.

    Onları diktim bugün.

    Orkideleri uyandırmaya çalışıyorum 10 gündür.

    Kışın bahçeyi içten ve dıştan çevreleyen çeşitli sarmaşıkları traşlamış hazır hale getirmiştim.

    Hafta içinde ağaçlara gübre verdim.

    Yabani narenciyeye internetten öğrendiğim gibi aşı bile yaptım. Bakalım tutacak mı...

    Sonra çiçek tarhlarını hazırlayacağım. Yeni toprak ve gübre ile. Sıra beğeneceğimiz çiçekleri dikmeye gelecek...

    Bahçe bende bir fiziksel egzersiz alanı. Üstüne üstlük limitsiz haz ve keyfi de var.

    İyi ki var.


    ********************

    2 yıl önce facebook'ta böyle paylamışım...

    Bu sene İtalyan eriği henüz çiçek açmadı.

    Gecikti anlaşılan...

    Tomurcuklar patladım patlayacağım diyor.

    Meyve ağaçlarının budaması, gübrelemesini yaptım.

    Zeytinin boyu neredeyse 3,5 metreyi bulmuştu. Uyarılar üzerine canım yana yana 2 metreye indirdim. Dalları seyrelttim. Bu sene küser sanırım. Geçen sene verdiği bir kavanoz zeytini de alamayız bu yıl....

    Saksıdaki çiçeklerin çoğunu soğuk aldı bu yıl da...

    Yirmi kadarını kurtarabildim eve alarak.

    Gene çiçekçiye gidip alacağım 15 güne kadar.

    Neyse. Bizimki zaten sadece yorgunluk. Tatlı yorgunluk. 70 yaşında hala dalların tepesindeyim. Ne mutlu bana...

  4. #4
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    Geçen yıl bugün:

    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Anayasa Mahkemesinin verdiği son hak ihlali kararı, daha yargılamaya başlamamış mahkemeye ve yargı görevi yapanlara baskıdır, müdahaledir" açıklamasında bulundu.

    -------------
    Bu adam hukuk devleti iddiasındaki bir devletin Adalet Bakanıdır...
    Yağ kokarsa tuz basarsın.
    Peki ya tuz kokarsa?

  5. #5
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    08.03.2015 Facebook...


    Bugün kadınlara şiir günü...

    Bir buket çiçek resmi ve bir şiir.

    Hani o bildik şiirlerden.

    Yıllar önce bir şairin yazdığı. İçli. Dokunaklı.

    Günün anlam ve önemini derinden hissettiren.

    Aman kendimiz yeni bir satır yazmayı denemeyelim.

    Bir ünlünün yazdığı bir şey olsun. Hatta güzel bir çerçevesi de olursa daha etkileyici olur. Ne kadar hassas biri. Kadın sever.

    Niye böyleyiz acaba? Neden bozmuyoruz klişeleri?

    Kırk yaşın elli yaşı altmış yaşın tecrübesiyle, bu ülkede yaşamanın tanıklığıyla, neden kendimiz de bir kaç satır yazmayalım herhangi bir konuda?

    Hep mi hazırlop. Hep mi kartpostal?

    Gelin gün bugündür, daktilonun başına geçip günde bir yazı yazmayı deneyelim.

    Ne dersiniz?

  6. #6
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    09.03.2014...3yıl önce Facebook'ta şöyle yazmışım:


    Bu gün sanal medyada, kanımca en azından cumhuriyetçi diyeceğimiz birileri eski genel kurmay başkanı Başbuğ’u Cumhurbaşkanlığı için aday göstererek, 25 Marta kadar bir milyon imza (ya da tık) toplama gayretine girişmişler.

    Biliriz halkımız bayılır askere.

    90 yıllık cumhuriyet tarihimizdeki11. Cumhurbaşkanının 6 tanesi asker kökenli.

    Kurtuluş Savaşıyla kurulmuş, üç tane askeri darbe görmüş bir cumhuriyet tarihi için normal diyenler olacaktır.

    Bana gene de fazla geliyor.

    Hadi geçmişi bir yana bırakalım.

    Hala bu asker aşkı nereden gelmekte dersiniz?

    Genlerimizde olmalı.

    Asker gördük mü derhal hazırola geçiveriyoruz. Tak şak...

    Huyumuz kurusun.

    Kırsalda bir kahveye üniformalı biri girsin, başıma bir şey gelmesin diye ahali ayağa kalkıverir.

    1971 ve 1980 darbeleri gençliğimizin bir kuşağını ortadan kaldırmış, halkı korkudan depolitize etmiş, Kenan Evren darbe ile aldığı iktidarı elleriyle dincilere teslim edivermiştir.

    Sonrasını anlatmaya gönlüm razı değil.

    Herkes biliyor.

    Geldiğimiz noktada artık asker kökenli cumhurbaşkanlarından medet umma devri bence sona ermelidir.

    Asker anayasal görevi olan yurt savunmasına odaklanmalıdır. Ki zaten şu andaki askeri yönetimin arzusu da budur.

    Eski askerleri de emekliliklerini geçirmek üzere rahat bırakmamız herkesin hayrına olacaktır.

    Cumhurbaşkanlığı için hala bir aday bulamıyorsak başkalarının bizim yerimize de seçtiklerine rıza göstermeliyiz.



    En kötü askeri de arattı bu zat o başka...

  7. #7
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    İki yıl önce şöyle yazmışız:


    Beşiktaş İntegral Arena'daki karşılaşmanın ilk yarısının bitimine 2 dakika 11 saniye kala top kapma mücadelesi sırasında siyah-beyazlı takımdan Ryan Broekhoff ile çarpışarak yüzüne diz darbesi alan Galatasaray Liv Hospital'ın tecrübeli oyuncusu Kerem Gönlüm yerde kaldı. Baygınlık geçirdiği anlaşılan tecrübeli oyuncuya ilk müdahale saha içinde yapıldı.

    Kendine gelemeyen Kerem, salonun dışında hazır bulundurulan ambulansla hastaneye götürüldü.

    Tecrübeli oyuncu saha içinde yattığı sırada eşi Elif Gönlüm de sahaya inerek yaşadığı zor durumda sarı-kırmızılı oyuncunun yanında olmaya çalıştı.

    Kerem Gönlüm yer de baygın halde yatarken ve daha sonrasında sedyeyle ambulansa götürülürken Beşiktaş taraftarı, ıslıklarla tepki gösterdi. Ayrıca bir grup taraftarın oyuncunun yerde yattığı sırada cenaze marşı söylemesi büyük tepki topladı.

    Haber böyle.

    Türkiyenin en harbi en etkili en tanınmış taraftar topluluğunun insani durumları bu. Seviye bu.

    Bizim insanımız.

    "Çarşı herşeye karşı"...Hep düşünür dururum. Böyle bir tanıtıcı slogan olabilir mi? Demekki bunlar bir konunun destekçisi olmaları tümüyle rastlantısal.

    Yaşamsal bir problem yaşayan Kerem Gönül gibi efendiler efendisi sayısız milli bir oyuncuyu sırtındaki formaya göre değerlendirerek cenaze marşı söylemeyi uygun gören bir taraftar grubu artık kendilerini sorgulamalı bence.

  8. #8
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12
    Gülmek, aslında, katılmak/onaylamak demektir.

    Belki de bu nedenle gülmenin en üst derecesine, "katılmak" denmekte.

    "Aldırmamak" bir pasif kabulse, "gülmek" aktif bir katılımdır.

    Recep İvedik türü filmler her toplumda yapılıyor. Porno da. Satılacağı umut edilen en pespaye filmler de.

    Hadi sorun etmeyelim.

    Ama bu tür filmler bir toplumda en beğenilen film oluyorsa üzerinde konuşulacak, durulacak bir şey var demektir.

    Çünkü Recep İvedik filmlerinde herkesin gülerek katıldığı, onayladığı, el üstünde tutup alkışladığı nedir biliyormusunuz?

    Bunun için filmde neler ayak altına alınıyor görelim:

    - Bir kere Türkçe ayak altına alınıp, en aşağılık haliyle sunuluyor. Bu bilinçli bir millet için aslında tahammül edilmemesi gereken bir durumdur.

    - Küfür temel malzeme olarak kullanılıyor.

    - Tahsilli olmak, aydın olmakla alay ediliyor.

    - Bugüne kadar bu milletin/ferdin gayret ederek, ter dökerek geldiği her aşama eğlence konusu ediliyor. Onlara gerek yok mesajı veriliyor. Niteliksiz yığınlar bunu alkışlayarak, nitelikli kabul edilenlerden bir çeşit hınç alıyorlar. "Monşer" yaklaşımının bir başka versiyonudur bu.

    - Recep İvedikle sembolleşen niteliksizin zaferidir bu film.

    - Alkışlayarak onayladığımız, her lafında küfreden, karşısındakini hırboluğuyla alt eden kahraman korkarım çocuklarımıza örnek oluyor. Çocuk, alkışl*****n, sevilenin itibar edilenin doğru olduğunu kabul eden bir varlıktır.

    Asıl tehlike bu.


    --------------------

    İki sene önce facebook'ta böyle yazmışım...

    Şu an gösterimlerde rekorlar kıran Recep İvedik 5 filmi, bu yazıyla ele aldığım toplumsal zaafiyetlerimizde hiç bir azalma olmadan, tersine artarak geliştiğini göstermekte...3 haftada 6 milyonu aşan seyirci bu filmde mutlaka aradığını buluyordur...Toplum olarak hemen her sorunumuzu, demokratik görevlerimizi yönlendiren temel gerçeğimiz, kalitemiz bu.

Sayfa 1/9 123 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •