Sayfa 10/14 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon
Arama sonucu : 112 madde; 73 - 80 arası.

Konu: Holografik Evren

  1. #73
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    NASA'dan çarpıcı açıklama: Dünyanın manyetik alanında gizli geçitler var

    Bilim kurgunun bilim gerçeklerine dönüştüğü günümüzde NASA’dan, Dünya’nın manyetik alanında gizli geçitler (portallar) keşfettikleri yönünde bomba gibi bir açıklama geldi.

    Günümüz bilimi son yıllarda gerçeğe yeni yaklaşımlar getirmemize sebep olacak türden bazı buluşlara imza atıyor. Bilim kurgunun favori temalarından biri olan gizli geçitleri (portallar) kısaca uzay ve zamanda beliren yarıklar olarak tanımlayabiliriz. Tıpkı bir kestirme yol gibi, uzay gezginleri bu uzay-zaman yarıklarını kullanarak diledikleri yerlere daha çabuk ulaşabilirler. Hatta çoğu zaman portalın içinden geçtiklerinde nereye çıkacaklarını bilmeden büyük bir maceraya atıldıklarına da rastlamışızdır. Tabii buraya kadar her şey tamamen bilim kurgu. Yine de yıldız kapıları, solucan delikleri ve portallar gibi filmlerden öğrendiğimiz kavramların uzun zamandır birçok teorik fizikçinin çalışmalarında açıkça yer almakta olduğunu belirtmekte fayda var.

    Bilim kurgunun bilim gerçeklerine dönüştüğü günümüzde NASA’dan, Dünya’nın manyetik alanında gizli portallar keşfettikleri yönünde bomba gibi bir açıklama geldi. NASA bu portallara X-noktaları adını veriyor ve en kestirme tanımıyla; elektron yayınımı bölgeleri olarak tarif ediyor. NASA bilim ekibinden plazma fizikçisi Jack Scudder, “Bu bölgeler Dünya’nın manyetik alanının Güneşâ€™inki ile birleştiği yerlerde, kesintisiz bir yol oluşturacak şekilde bir araya gelerek gezegenimizden Güneşâ€™in atmosferine kadar 150 milyon kilometre boyunca uzanıyor,†diye açıklıyor.

    NASA’nın THEMIS uzay aracı ve Avrupa Cluster uydusu ile yapılan ölçümler sonucunda, her gün bu 150 milyon kilometrelik hat boyunca düzinelerce portalın açılıp kapandığı saptandı. Bunların çoğu küçük ve kısa ömürlü. Ancak aralarında hiç kapanmayan genişleyebilen, oldukça büyük olanları da var.

    Enerjik parçacıklar, portalların oluşturduğu açıklıktan geçerek Dünya atmosferinin üst katmanlarını ısıtabiliyor, jeomanyetik fırtınaları tetikliyor ve kutup ışıklarını oluşturuyor. Özetle belirtecek olursak; parçacıklar X-noktaları üzerinden Güneşâ€™ten Dünya’ya manyetik alan transfer ediyorlar.

    Bu keşif uzayda yolculuk çağını başlatabilir. En azından Dünya ve Güneş arasında kestirme bir yol olduğu ortada. Goddard Uzay Uçuşu Merkezinden, THEMIS projesi bilim insanı David Sibeck “Önce buna inanmadım,†diyor “Bu bulgu temel olarak solar rüzgar ve manyetosfer etkileşimi anlayışımızı değiştiriyor.â€

    NASA 2014 yılında bu durumu daha yakından araştırmak için yeni bir uzay görevi planladı. Manyetosfer Çoklu Ölçüm Görevi “Magnetospheric Multiscale Mission†(MMS) olarak adlandırılan bu görevde dört farklı uzay aracı, Dünya’nın çevresindeki belirli noktalarda mevzilenip gezegenin etrafını saracak ve portallar üzerinde inceleme yapacaklar. NASA bu çalışma için, keşfi yapan bilim insanlarının bağlı bulunduğu Iowa Üniversitesi’ni yetkilendirdi.

    Manyetosfer Dünya’yı sararak bizi solar rüzgarlardan koruyor. Güneşâ€™ten gelen bu rüzgarların hızı ortalama 400 km/s civarında. Aslında solar rüzgarlar, iyonize olarak Güneşâ€™ten dışarıya akan gazlar. Güneşâ€™teki dönemsel aktivitelere bağlı olarak şiddetleri değişiklik gösteriyor. Rüzgarlar Dünya’nın manyetik alanıyla karşılaştığında, boş uzayda şok dalgaları oluşturuyorlar.

    Dalgaların altında kalıp gezegenimizi saran bölüm ise manyetosferi meydana getiriyor. Ancak kutup bölgelerinde gezegenimizin manyetik alanı Güneşâ€™ten gelen yüklü parçacıkları geçirecek kadar zayıf. Parçacıklar atmosfere girdiklerinde doğal bir ışıma yayıyorlar. Buna kutup ışıkları (aurora borealis ve aurora australis) adı veriliyor. Işımalar genelde geceleri gözleniyor ve ağırlıklı olarak iyonosfer tabakasında meydana geliyor.

    Popular Science Türkiye'de yer lan bilgiye göre, Manyetik alandaki bu portalların neden orada oldukları ve tahmin edilenler dışında başka amaçları olup olmadığı henüz bilinmiyor. Jack Scudder, “Manyetik portallar görünmezliğe sahip,†diyor.

    Üstelik kararsız ve değişken olduklarından tespit edilebilmeleri bir hayli zor. Bilim insanlarının şu ana dek yaptıkları tek şey yüklü parçacıkların hareketlerini izlemekti. Portallar görünmez oldukları için ipuçları ancak bu parçacıkların hareketleri takip edildiğinde yakalanabiliyor.

    Çünkü parçacıklar bir takım karışık hatlar boyunca ilerliyor ve bazı bölgelerde bir araya toplanarak X-noktalarından geçiyorlar. Bu bölgelere X-noktası adı veriliyor çünkü parçacıklar portallara vardıklarında çapraz bir şekil oluşturacak şekilde birleşmekteler.


    Araştırma NASA'nın resmi sitesinde yeyımlandı.

    Uzaya açılmamız için mutasyon geçirmemiz lazım + bunun gibi olasılıkları gözden geçirmemiz lazım,ışık hızında gitsek bile bu çok zor,ışık hızı bile Evren yolculuğunda karınca hızı gibidir.


    http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/n...ler-var-797112

  2. #74
    Duhul
    Feb 2019
    İkamet
    Emmiden hakiki yalanlar
    Gönderi
    7,825
     Alıntı Originally Posted by Küçük Çiftçi Yazıyı Oku
    Sevgili Yağmur'u özledik dön artık, sen bu topiğin çiçeği, neşesi, aklı, beyni, rengi ve ruhusun sen olmayınca olmuyor..............................
    Ben de aynı duyguları taşıyorum.
    Gençleri üzenler itinayla üzülür.
    Gençler birer yıldızdır.
    Selamlar. Burada yazmış olduğum bilgi, yorum ve düşünceler tavsiye ve yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Webster üstad nerede diye sormayın, işte burada: https://www.hisse.net/topluluk/showthread.php?t=45203

  3. #75
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    Bir dünya masalı: Sınırlı kaynaklar ve sonsuz tüketim

    Filozoflar yüzyıllarca insan nüfusu ve kaynak kısıtlamaları hakkında fikir üretti. İnsanlığın sonunu getirebilecek felaketler arasında gösterilen doğa olaylarını inceleyen bilim dünyası da bugün 350 bin yıllık arkeolojik verileri konuşuyor. Oxford Üniversitesi’ndeki bilim insanlarına göre insan neslinin tükenme ihtimali 14 binde 1. Uzak bir ihtimal gibi gelebilir. Ancak araştırma ekibinin açıklamalarına göre bir insanın üzerine düşecek yıldırımın ihtimali bile 700 binde 1. Yani bir insanın üzerine düşecek yıldırımın ihtimali bile insan neslinin sona erecek olmasından daha uzak. Nükleer savaşlar, su krizi, iklim değişikliği, -antibiyotikler başta olmak üzere- bilinçsiz ilaç kullanımı gibi felaketler bu denli sık konuşulurken, artan dünya nüfusu ve tüketim arzusuna yönelik tartışmalar da hız kesmeden devam ediyor. Tüm ifadeler ekonomiden gıda güvenliğine kadar pek çok geçim kaynağının azalmasına dikkat çekiyor. Doğadaki dengenin bozulması ise insanlığın bu büyük tehlikeye yaklaştığının habercisi niteliğinde. Sürdürülebilirlik çabalarına adapte olamayan bir popülasyona karşı alınan önlemlerden biri doğum oranlarının azaltılması. Bir yanda ekonomik açıdan nüfus politikaları uygulayanlar, diğer yanda insanların dünyayı baskı altında bıraktığını düşünenler var. Dünya, insan dahil ekolojik sistem içindeki pek çok canlının eviyken, 10 milyon tür hayatta kalmak ve yeterli yaşam koşullarına ulaşmak için insanlığın bu ihmaliyle mücadele etmek zorunda kalıyor. Tüketici olarak fazla üretime, kaynağa ve atığa yol açan insanların evine neden sahip çıkamadığı ise yılların en büyük tartışma konusu.

    Çözüm hakkında da henüz bir karara ulaşılabilmiş değil. Öyleyse doğal seleksiyondan bilimkurgu evrenine, yenilikçi teknolojiden göç kavramına kadar uzanan güçlü ve zayıf ilişkisine bu üretken tartışmalar ekseninden bir
    daha bakalım.

    daha bakalım.

    Azalan verim kanunu ve Thanos

    Toplumsal sorunların ve sefaletin en büyük nedenini alt sınıflara bağlayan Thomas Robert Malthus ve onunla özdeşleşen nüfus teorisi Azalan Verim Kanunu’na göre doğal seleksiyon, güçlü ile güçsüzü ayıracaktır. Zira mevcut kaynaklar yetersiz hale gelirse; yoksul, zayıf ya da potansiyel hiçbir güce sahip olamayanların ihtiyaçlarına yönelik erişimleri azalır. Dolayısıyla doğada güçlü kalan canlılar yaşamını sürdürmeye devam ederken, güçsüzler elenerek insan – kaynak dengesinin sistematik bir şekilde devam etmesini sağlar. Malthus, doğanın gıda üretiminde cimri davrandığını düşünse de yine aynı doğanın insanların çoğalması konusunda eli açık davranabileceğine inanır. Yemek ihtiyacını karşılayan gıda maddeleri, nüfusla birlikte aritmetik bir şekilde artar.

    Her ne kadar Malthus dönemi nüfus iyileşmelerine yönelik olumlu gelişmelerin yaşandığı bir dönemin temsili olsa da Neo-Malthusçular da benzer fikrin devamlılığını sağlayarak kendi politikalarını anlatmaya devam etti. Açlık ve sefaletin insanlık için kaçınılmaz olduğu aşikâr ancak Malthus ve savunucuları, pozitif denetimle ölüm oranın artması ve önleyici denetimle de doğum oranlarının düşürülmesi gibi unsurlarla nüfus hızının yavaşlatılacağına inanır -ki Malthus da nüfus fazlalığının ciddi bir sorun olduğunu öne sürdüğünde, yaşanacak değişimlerin dengeyi etkilememesi gerektiğini iddia etmişti. Teknolojik yeniliklerin ve günümüz insanının hayat şartlarından bir o kadar uzakken
    Şartların kısmen değişmesi, düşüncelerin değişimine etki etmedi hatta 20’nci yüzyılın üçüncü dünya ülkelerinde Malthus’un fikirlerini benimseyenlerde artış gözlendi. Hatta bu fikirler nüfus planlamalarının kuramsal dayağı olarak değerlendirildi. Buna karşı çıkanların, yani nüfustaki azalmayı bir tehlike olarak görenlerin düşüncesi ise doğurganlığa teşvik eden politikaları yaygınlaştırmak oldu.

    Evrendeki bu tartışmalar, bazen bazı insanların ilhamıdır. Ütopik fikirler bilimkurgu dünyasına sıkça ilham verirken, Malthus’un etkisinde kaldığına inanılan bir kötü kahraman doğması da pek şaşırtıcı olmaz. Zenginden alıp yoksul veren Robin Hood’un olumlu anlatılarından uzak, Malthus’un etkisiyle dünya sorunlarının çözümü için insanlığın yarısını yok etmek isteyen Thanos’un tek farkı, yok edeceği insan ırkı üzerinde herhangi bir ayrımcılığa fırsat vermemesi. Rastgele! Titan’daki nüfus artışı nedeniyle ortaya çıkan sorunlara kendince bir çözüm getirip dünyayı kurtarmayı amaçlayan kahraman Thanos, bu yöntemle eldeki kaynakların kalan nüfus için yeteceğine inandı. Ama sürdürülebilirlik… O nasıl sağlanacaktı?

    https://adhocdergi.com/dunya-hakikaten-tehlikede-mi/

  4. #76
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    Evreni yöneten kuvvetler

    Günümüzde bilim dünyası, evrenin bundan yaklaşık olarak 13,7 milyar yıl önce büyük patlama olayıyla oluştuğunu düşünüyor ve bu patlamanın gerçekleştiği anda evreni tek bir formül ya da denklemle açıklayabilmek için yüzyılın deneyi olarak da bilinen bir deney üzerinde yoğunlaşmış bulunuyor. Aslında, evrende her şey birbirine belirli kuvvetlerle bağlı durumda. Daha önceki yazılarımda atomun yapısına, hatta çekirdeğin yapısıyla ilgili olgulara değinmiştim ve yaşamımızdaki her şeyin çekirdek ve atom boyutunda belirli frekanslarda hareket eden parçacık ya da dalga formundaki enerjilerden oluştuğunu belirtmiştim. Evet, aslında yaşamımızdaki her şeyin kaynağının belirli frekansta hareket eden bir şeyler (elektron, proton ve nötron gibi) olduğunu ifade edebiliriz. Bu “bir şeyler†de atom boyutunda ya da çekirdek boyutunda birbirleriyle belirli mesafelerde belirli kuvvetlerle etkileşim halinde hareket ediyorlar. Geçen yazımı sonlandırırken, son yazılarımda kararsız çekirdekler ve bu çekirdeklerden çıkan ya da atom içerisinde oluşan iyonlaştırıcı radyasyon ve bundan kaynaklı olgulardan bahsettiğimi belirtmiştim. Bu yazımda da evreni oluşturan temel kuvvetlerin neler olduğuna ve bu kuvvetlerin yaşamımızda ne gibi olgulara neden olduğuna kısaca değinmeye çalışacağım.

    Evreni, şu anki bilgimizle dört temel kuvvetle açıklamaya çalışıyoruz. Bu dört temel kuvvet, şiddetine göre sırasıyla; güçlü kuvvet, elektromanyetik kuvvet, zayıf kuvvet ve yerçekimi kuvveti (kütleçekimi kuvveti) olarak isimlendirilir. Hatta bilim insanları, bu kuvvetlerden elektromanyetik kuvvet ile zayıf kuvveti birleştirip elektrozayıf kuvvet gibi tek bir isimle açıklamış durumda. Gelin şimdi bu kuvvetlerle ilgili bilgilere aşağıdaki gibi kısaca bir göz atalım.

    Güçlü kuvvet

    Güçlü kuvvet, dört temel kuvvetin en kuvvetlisidir ve atomun çekirdeği içerisinde etkili olduğu için bu kuvvete çekirdek kuvveti de denir. Bu dört temel kuvvette de kuvvetlerin şiddetlerini belirleyen aslında kuvvetlerin taşıyıcı parçacıklarının taşıdıkları enerji ile o kuvvetten etkilenebilecek parçacıkla kuvvet taşıyıcısının etkileşime girme olasılığıyla doğrudan ilişkilidir ve güçlü kuvvetin taşıyıcı parçacıklarına “gluonlar†denir.


    Evrenin çekirdek boyutundaki (10-15 m ) mikro yapısını, kuvvetin menzili (erimi) çok küçük olan fakat şiddeti çok büyük olan güçlü kuvvetin yönettiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte, bu kadar küçük bir ölçekte sırasıyla elektromanyetik ve zayıf kuvvetlerin de etkisinin küçük de olsa var olduğunu fakat yerçekimi kuvvetinin çekirdek içerisinde etkisinin yok denecek kadar az olduğunu söyleyebiliriz. Aslında güçlü kuvvet, çekirdek içerisindeki protonla protonun, nötron ile nötronun ve nötron ile protonun bir arada durmasından sorumlu kuvvettir. Aynı yüklü parçacıkların (artı ile artı yüklü parçacıkların ya da eksi ile eksi yüklü parçacıkların) birbirlerini ittikleri bilgisini göz önüne alırsak, bu kadar küçük ölçekte, elektronun kütlesinden yaklaşık olarak 8 bin kat büyük olan bu parçacıklar (protonlar) nasıl oluyor da bir arada durabilmeyi başarabiliyor?

    İki tane mıknatısın aynı kutbunu elimizle birbirine yaklaştırmaya çalıştığımızda, en sonunda aynı kutupların birbirini nasıl ittiğini hissedebilir hatta mıknatısın aynı kutuplu iki yüzeyini uygulayacağımız çok güçlü kuvvetlerle bile bir arada tutamayacağımızı gözlemleyebiliriz. Güçlü kuvvetin şiddeti o kadar güçlüdür ki evrendeki en şiddetli kuvvettir ve atomun çekirdeği boyutunda aynı yüklü parçacıkların (proton ile proton) bir arada durmasını sağlar ve bu dengeyi bozmaya çalıştığımızda atom bombası gibi bir enerjinin ortaya çıktığını gözlemleriz.
    Elektromanyetik kuvvet

    Elektromanyetik kuvvet evreni yöneten ikinci büyük kuvvet olup bu kuvvetin menzili sonsuzdur. Yani, elektromanyetik kuvvetin taşıyıcı parçacığının taşıdığı enerjinin bu kuvvetten etkilenebilecek parçacıkla etkileşime girme olasılığı sonsuz boyutta olabilir ve bu kuvvetin taşıyıcı parçacıklarına “foton†denir. Bunlara ek olarak, elektromanyetik kuvvet benzer yüklü parçacıkların (elektron ile elektron gibi) birbirini itmesine ve zıt yüklü parçacıkların (elektron ile proton gibi) birbirini çekmesine neden olur ve parçacıklar bu tür etkileşimleri aralarındaki foton alışverişi ile gerçekleştirirler.

    Aslında elektronların, atom içerisinde, yapısını proton ve nötronların oluşturduğu çekirdek etrafında belirli yörüngelerde hareket etmelerinden ve birbirleriyle etkileşimlerinden sorumlu kuvvet elektromanyetik kuvvettir. Bunlara ek olarak, elektromanyetik kuvvetin yıldızlar ve galaksiler gibi büyük ölçekli yapılar ile atomun çekirdeği gibi küçük ölçekli yapılar arasında bir bağlantı ya da köprü kurduğunu söyleyebiliriz

    Zayıf kuvvet

    Zayıf kuvvet de çekirdek kuvvetidir ve menzili 10-18 m mertebesindedir. Önceki yazılarımda, iyonlaştırıcı radyasyon konusu üzerinde çok durmuştum ve iyonlaştırıcı radyasyonun kararsız çekirdeklerin bozunumu sonucunda meydana geldiğini belirtmiştim. Bir atomun çekirdeğinin kararsızlığından sorumlu kuvvete zayıf kuvvet denir ve zayıf kuvvetin kuvvet taşıyıcılarına “bozonlar†denir. Kararsız bir çekirdek, kararlı bir yapıya dönüşmek için etrafına parçacık ya da dalga formunda enerji salar (radyoaktif bozunum). Aslında bu olay, çekirdek içerisinde bir protonun bir nötrona ya da bir nötronun bir protona dönüşmesi esnasında meydana gelir.

    Sonuç olarak, evrendeki kararsız çekirdeklerin (kararsız atomların) kararlı hale gelmesinden sorumlu kuvvete zayıf kuvvet denir.

    Kütleçekimi kuvveti

    Kütleçekimi ya da yerçekimi kuvveti evreni oluşturan en zayıf dördüncü kuvvet olup bu kuvvetin menzili de elektromanyetik kuvvetin menzili gibi sonsuzdur ve bu kuvvetin kuvvet taşıyıcı parçacılarına “graviton†denir. Standart model dediğimiz model aslında kütleçekimi kuvvetini açıklayamıyor. Dönen bir cismin üzerindeki cisimleri dışarı doğru savurduğunu gözlemleriz, fakat kendi ekseni etrafında dönen bir gezegenin bizi merkezine doğru çektiğini biliyoruz. Bu nedenle, günümüzde CERN araştırma merkezinde gerçekleştirilen deneylerle kütleçekimi kuvvetini açıklayabileceğimiz sonuçlar elde edilmeye çalışılıyor.

    Düşünsenize, çok küçük ölçekte aynı yüklü protonlar ile yüksüz nötronların bir arada durmasıyla çekirdek denilen bir yapı oluşuyor ve bu yapıyı güçlü kuvvet yönetiyor ve bu çekirdek etrafında belirli yörüngelerde elektronlar dolanıyor ve bu yapıyı da elektromanyetik kuvvet yönetiyor ve sonuç olarak kararlı bir atom oluşuyor. Bunlara ek olarak, çekirdek kararsız bir yapıya sahipse bu çekirdeğin kararlı bir yapıya dönüşmesinden de zayıf kuvvet sorumlu. Bu atomların birleşmesi sonucunda da canlı ya da cansız yapılar oluşuyor. Bu yapılar ise kütleçekimi kuvveti ile gezegenimiz üzerine bağlantı kuruyor ve bu bağlantılar arasında da çok hassas bir denge oluşuyor. Bu hassas denge ile ilgili bir örnek verecek olursak; bir sandalye üzerine oturan bir kişi düşünelim ve bu kişinin giydiği elbise aslında yukarıda bahsettiğimiz atomların bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı ve bu yapının üzerine oturduğu tahta sandalyeyi oluşturan da atomların ta kendisi.

    Tüm bu atomlar da merkezinde çekirdek ve çekirdeğin etrafında belirli yörüngelerde dolanan elektronlardan oluşuyor. Aslında oturduğumuz sandalyenin yüzeyinde de ve sandalye üzerine temas eden giysimizin yüzeyinde de elektronlar var ama biz bunları çıplak gözle gözlemleyemiyoruz. Yani bu elektronlar aslında birbirini elektromanyetik kuvvet ile itiyor ve aslında çok küçük ölçeklerde hiçbir zaman birbirine temas etmiyorlar. Eğer ki yerçekimi kuvveti elektromanyetik kuvvetten büyük olsaydı yani bu elektronların birbirine uyguladığı kuvvetin şiddeti kütleçekimi kuvvetinin şiddetine göre düşük olsaydı o sandalyeye oturan kişinin
    sandalye ile birlikte yere gömülmesi gerekecekti.

    İşte, evreni oluşturan bu dört kuvvet arasında böylesine şaşırtıcı bir denge söz konusu. Gelecekte, dört temel kuvvetten en zayıfı olan ama menzili sonsuz olan kütleçekimi kuvvetini açıklayıp dört temel kuvveti tek bir isim altında açıklayabilecek miyiz? Bunu zaman gösterecek. Peki, bu fizik bilimi gerçekten de yaşamımızdaki birçok olguyu açıklayabiliyor mu? Birbirimizi görmemize neden olan ışık, yaşamımızdaki renkleri nasıl oluşturuyor? Yaşamımızdaki fizik nedir? Gelecek yazımda görüşmek üzere.

    Yazı: Kemal Fırat Oğuz, Öğretim Üyesi
    https://adhocdergi.com/evreni-yoneten-kuvvetler/

  5. bir dünya masalı adlı kişinin bir web sayfası vardı kapanmıs

    Dünya Bir Masaldır | Kişisel düşünceler, profesyonel işler
    ''Yatırım Tavsiyesi Değildir'' görüşlerim tamamen şahsi düşüncelerim olup beni bağlar

  6. #78
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    Merakla beklenen rapor açıklandı: ABD istihbaratı UFO’ları kabul etti
    ABD’de gökyüzünde görülen ve UFO olarak adlandırılan cisimlerle ilgili merakla beklenen rapor yayınlandı. ABD İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayınlanan raporda UFO’ların varlığı kabul edilirken, "insan dışı yaratık" olarak tanımlanabilmeleri için yeterli veriye sahip olunmadığı belirtildi.


    https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/...-etti-6506551/

  7. #79
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    ATOMU UNUTUN – HER ŞEYİN YAPI TAŞI SİCİMLER – Sicim Teorisi

    https://www.youtube.com/watch?v=DYPcfz6Neyk

  8. #80
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    11 BOYUT
    Yaş
    68
    Gönderi
    15,126
    Dünya 2025’teki güneş fırtınasına hazır değil.



    https://www.youtube.com/watch?v=84Q__dx_G4w

Sayfa 10/14 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •