-
Başlık gazete köşe yazarlarının yazılarını buraya copy paste yapmak için açtıysan, kapatayım başlığı...
okumak isteyen gider gazetede ki köşesinden okur..!!!
Forum kurallarını okumak için tıklayınız
Forumun Altın Kuralı : Forumda okuduğunuz bilgileri fikir vermesi amacıyla ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendirin. Hiç kimse sizi tanımadan size para kazandırmak heveslisi değildir. Hayatta karşılaşmadığınız ve adını soyadını dahi bilmediğiniz bir kişinin tavsiyesi ile senet almaya/satmaya kalkışmayın, sonu %99 hüsran olacaktır..
Not: hisse başlıklarında dini ve siyasi ile futbol taraftarlığı yazıları kabul edilmiyor.
-
Çok teşekkür ediyorum sn Güneysu...
-
West Indies,Kızıl Elma,İtaki,Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
İsmet Özel
-
Tek başına muhabbet mi olur zaten?
Kendi çalıp kendi oynamakta inat için açtığı bu köşede.
Her açtığı başlık popülaritesiyle yıkılıyor iddiasındaydı.
Bu konuda tevazu kabul etmem havalarındaydı.
Ben de, karşısındaki muhalefetin hakarete varan yazılarından ve nefretinden beslendiği iddiasındaydım.
Bu başlığa Pert ve British yazmadığında neler olduğunu gördük.
Necip Fazıl-İsmet Özel şiir köşesine ve Dilipak yazıları külliyatına döndü...
Tek başına muhabbet olmaz, vesselam.
-
Fazla abartıyorsun bu tür topikleri foruma asıl girme nedenimiz hisse piyasa takibi
bu tür topikler sadece stres atma aracı
dikkat edersen rumeniggenin sadece bu topikte yazısı yok spor mizah edebiyat sosyal tüm konularda başlıkları ve blog yazıları mevcut
bu topik bir haftada 4000 kez izlendiğine göre
okunuyor demektir
ne zaman izlenmese
son veririm
rumeniggeye konu mu yok
-
Yazı başına yirmi tık bir başlığı izlenir yapmaz...
Zaten sadece senin burayı tıklama sayın belli.
Bırakalım palavrayı.
Katılım durumu da açık.
Benden bu kadar.
Fazlası fazla...
-
Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î:
Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin
Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada kurtardı insanlığı o ma'sum,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zevâl akılına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet...
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
Hilvan, 11 Rebîülevvel 1347
(28 Ağustos 1928)
Mehmet Akif Ersoy
-
Avatarımda resmi bulunan kişinin kim olduğunu bilmeyenler vardır
Kendisi Malcom X
Zenci bir papazın kapkara oğlu olarak Nebraska’da doğdu. Genç yaşta babası beyazlar tarafından öldürüldü. Hızlı bir gençlik geçirmişti, “Koca Kızıl” lakabıyla mafyada ortalığı kasıp kavurdu. Hapse girdi… Malcolm’un hayatının dönüm noktası da burasıdır. Burada tanıştığı Müslüman zenciler ona Elijah Muhammed’i ve İslamiyet’i anlattı.
O günden sonra her şeye yeniden başladı.
Eline bir sözlük alıp, ilk harfinden son harfine kadar okudu… İşte söz üstadı olmanın ilk basamağı… Bu basamaktan kitleleri konuşmalarıyla yönlendiren, etkileyen, insanların dinlemek için salonları doldurduğu Malcolm X ortaya çıktı.
Bu kara kıtanın öfkeli adamı Zenci olmanın utanılacak bir şey olmadığını adeta haykırdı. Çünkü o yıllarda “Zenci” demek köle demekti. Zenci olmak otobüslerde kendilerine ayrılmış yerlere oturmak zorunda olmak, beyazların olduğu kafelere, salonlara, özel mülklere hatta kiliselere girememek demekti. Aşağılanmak ve buna tahammül etmek zorunda olmak demekti.
Bu durumun en iyi ifadesi “Köpekler ve zenciler giremez” tabelasıydı.
İşte Malcolm bu insanlara kendi tarihlerini, yani unutturulan tarihlerini anlattı. Atalarının yük vagonlarıyla birer hayvan gibi bir kıtadan diğerine taşındığını, milyonlarcasının bu yolculukta öldüğünü, hayatta kalanları ise ölümden daha kötü bir sonun karşıladığını… Ve tüm sistemi yeniden sorduladı:
“Öncelikle bilmek istiyoruz: Neyiz?
Nasıl olduk?
Nereden geldik?
Oradan nasıl geldik?
Kimleri geride bıraktık ve onlar orada ne yapıyorlar?
Bunlar bize söylenmedi. Buraya getirildik ve tecrit edildik – en komik olanı da “ayrımcılık”tan ve “tecrit’ten bizi suçluyorlar. Kimse sizden ve benden daha çok tecrit edilmiş değil. Dünyada bir halkı ayırmakta ve tecrit etmekte demokratik sistem dedikleri bu sistemden daha başarılı bir sistem yok ve siz ve ben bunun en iyi örneğiyiz. İnsanlarımızdan ayrıldık ve uzun zamandır burada tecrit edildik.”
Onun önünde ezilmiş, hor görülmüş, sindirilmiş yığınlar vardı. Ve hatta bu yığınların bir kısmına bu köle hayatı, onların hak ettiği yaşam biçimi gibi anlatılmış ve bu çaresiz insanlar, Hıristiyan rahiplerin “Sana tokat atana diğer yanağını çevir” masallarıyla hakkını arayamaz hale getirilmişlerdi. Birçoğu “ben bir zenciyim ve bununla yaşamalıyım” diyordu. İşte bu haldeyken O Öfkeli Adam onları kendine getirdi:
“Kimse size özgürlüğü veremez. Kimse size eşitlik, adalet ya da başka bir şey veremez. Erkekseniz gidin ve kendiniz alın.”
“Barışçıl olun, kibar olun, kurallara itaat edin, herkese saygılı olun; fakat biri size dokunacak olursa onu mezara gönderin”
Şiddet yanlısı değildi, öyle görünüyordu, öyle tanıtılıyordu, ama öyle değildi. Kimsenin hakkını yemem kimseye hakkımı yedirmem düşüncesiyle hareket ediyordu.
“Evet, ben aşırıyım; çünkü benim halkım, bu ülkede aşırı derecede kötü durumda!”
Onun bu gür sesi yankısını buldu, yüz binlerce zenci onun etrafında toplandı. Fakat bu durum birilerini rahatsız etti, onun giderek daha geniş bir etki alanına sahip olması, İslam’ı kendi dini gibi anlatan, İslam adına zenci milliyetçiliği yapan ve kendini Peygamber ilan eden, cemaatinin lideri Elija Muhammed’in konumunu tehlikeye sokuyordu. Elija’nın zina yaptığı söylentileri üzerine Malcolm’un durumu araştırması ve bu konuda liderine karşı çıkması bardağı taşıran son damla oldu. Cemaati tarafından konuşma yasağı getirildi. Bunun üzerine Malcolm X hacca gitmeye karar verdi. Bu vesileyle Afrika’yı dolaştı, diğer Müslümanları tanıdı ve hacda, o büyük buluşmada, Allah indinde ne siyah’ın beyaza ne beyazın siyaha hiçbir üstünlüğü olmadığını anladı:
“Dünyanın dört bucağından on binlerce hacı ile birlikteydim. Mavi gözlü sarışınlardan siyah derili Afrikalıya kadar bütün renkler kaynaşmıştı. Fakat hepsi insanların birlikteliğini, tek bir ruh halinin ibadeti içinde idiler. Bu benim Amerika’da siyah ile beyaz arasında göremediğim, fakat görülmesi kaçınılmaz olan ve mümkün olan bir manzaraydı.
Amerika, İslâm’ı tanımalı, anlamalı ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din toplumdaki ırk, renk, insanlar arasındaki ayırımı kökten reddetmektedir. İslâm ülkelerine yaptığım gezilerde konuştuğum insanlar ve hatta beraber yemek yediğim beyaz Amerikalılar kafalarındaki beyaz ayırımcılığın İslâm ile tanıştıktan sonra yok olduğu söylediler.”
Ve bu yolculuktan ülkesine döndüğünde şunları söylüyordu:
“Ben ırkçıydım ve İslâmiyet’i ancak o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammet (SAV) ve Hz. İbrahim’in (AS) yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret ettikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim.”
Bu sözler onu şahadete götüren süreci başlatıyordu. Cemaatinden ayrılıp İslam Misyonu Örgütü’nü kurdu. Hikmet-i ilahiye bakın ki kendini peygamber ilan eden ve Malcolm’un ölüm emrini veren Elija Muhammed’in oğlu, Wallace D. Muhammed de gerçek İslam’ı tanıyıp Malcolm’un saflarına geçmişti.
Malcolm X hacc dönüşü adını da değiştirmiş El-hac Malik El-Şahbaz ismini almıştı. Kurduğu yeni örgüte beyazları da kabul ediyor ve gerçek İslam’ı anlatıyordu.
Ve şahadet vakti geldi.
21 Şubat 1965’te Detroit şehrinde bir konferans düzenleyecekti. Ona hayatının tehlikede olduğunu, kendisine suikast düzenleneceği, konuşmasının riskli olduğu söylendi. Ama o yolundan dönmedi ve kürsüye doğru yürüdü. Eski cemaatine mensup milliyetçi siyahlar, konuşmanın hemen başında onu şehit ettiler. Vücuduna on altı kurşun isabet etmişti…
Ölüm haberini gazeteler şöyle veriyordu: “Malcolm meteliksiz öldü!”
Bir dava adamına yakışır şekilde…
Ölümünden sonra…
Elbette davası yarım kalmadı. Örgütün başına Wallace D. Muhammed geçti. Diğer İslam cemaatleriyle birleşip güçlendi. Halen etkisini ve ağırlığını koruyor…
Malcolm X, kimine göre lider, kimine göre hain, kimine göre zenci ve kimine göre siyah bir tehlikeydi. Ama herkes çok iyi biliyordu ki o tam bir Müslüman’dı; öyle yaşadı, öyle öldü…
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri