Sayfa 6806/7020 İlkİlk ... 5806630667066756679668046805680668076808681668566906 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 54,441 - 54,448 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Alman yazar Klaus Heinrich Thomas Mann'in dogum yildonumu ( 18 Kasim 1906 )



    " Bizler ilk hatiralarimizi insanligin erken donem maceralarini sakladigi gibi saklariz: Mitos olarak. Eger bu karanligi, aydinlatmak ve ortadan kaldirmak yerine elimiz*den geldigince dokunulmadan birakma istegine egilim gos*teriyorsak, bu kuskusuz sadece bir ruh tembelligi degil, ayni zamanda uysal bir urkekliktir. Mitosu analiz etmek her zaman da guzel bir gorev degildir; soz konusu sey kendi cocuklugu*muzun mitosu olsa da. Onun saygiyla izini surmek, mahvet*meden aydinlatmak ise tamamen baskadir. Cocukluk mitosu hassas bir malzemedir. Ah, keske hatiralari en ince ayrintisina kadar incelerken bile onlarin butun buyuunu koruyan Proust gibi zarif ve kusursuz bir zihne sahip olabilsek ... "



    " Wir bewahren unsere ersten Erinnerungen, so wie die Menschheit sich die frühen Abenteuer merkt: als Mythos. Ohne Frage ist es nicht nur Geistesträgheit, sondern auch fromme Scheu, wenn wir dazu neigen, dieses Dunkel unberührt lassen zu wollen, anstatt es zu lichten und aufzuheben, mit allen Mitteln, über die wir verfügen. Den Mythos zu analysieren ist nicht immer eine schöne Aufgabe; auch wenn es nur der Mythos unserer eigenen Kindheit ist. Ein anderes ist es, ihm ehrfurchtsvoll nachzuspüren; ihn erhellen, ohne ihn zu zerstören. Der Kindheitsmythos ist empfindlichste Materie. Ach, hätte man doch so zarte und genaue Sinne wie Proust, der allen Zauber der Erinnerung bewahrt, indem er ihn aufs exakteste untersucht ... "

  2. Italyan yonetmen Bernardo Bertolucci’nin babasi sair Attilio Bertolucci’nin dogum yildonumu ( 18 Kasim 1911 )





    Senin icin toplayacagim
    Bahcenin son gulunu
    Ilk sislerde
    Ciceklenen beyaz gulu.
    Onu gordu hirsli arilar
    Dune kadar
    Ama o hala o kadar tatli ki
    Titretir.
    Otuz yasindaki bir resmindir
    Biraz unutkan, o zaman olacagin gibi.



    ( Bernardo, sair babasi Attilio Bertolucci ile )

  3. Turk sair Ilhan Berk'in dogum yildonumu ( 18 Kasim 1918 )

    ' Biri aramis beni,' dedi, 'kim olabilir ki ? '
    Bir sap feslegeni gorunce, kapida sokulu.
    Iple tutturdugu kapiyi itip acti. Bakindi.
    Uc yaprak daha dusmustu asmadan. Uc kuru yaprak.
    Catlamis narlari gordu, yeni goruyormus gibi.
    Mutfaga birakti elindeki soganlari, tuzu.
    'Aksam olmus,' dedi sonra, odaya girince.
    Gitti ustunu degisti, lambaya gaz koydu.
    Odun atti ocaga, tutusturdu. Komsudan
    sesler geliyordu. Balik mi kizartiyorlardi ?
    Oturdu sonra elinde aksamla o bir dal feslegen.



    Quelqu’un m’a cherché ? Qui cela peut-il être ? ', a t-il dit
    en voyant le brin de basilic sur la porte.
    Il l’a ouverte, elle était attachée par une ficelle.
    Il a regardé. Il était tombé trois autres feuilles
    de la vigne vierge. Trois feuilles sèches.
    Il a vu les grenades éclatées, comme pour la première fois.
    Il a posé les oignons et le sel à la cuisine
    Il a dit : « Le soir tombe » en entrant dans la chambre.
    Il s’est changé, il a mis du pétrole dans la lampe.
    Il a mis du bois dans la cheminée, il l’a allumée. Des voix
    venaient de chez le voisin. Faisaient-ils griller du poisson ?
    Puis il s’est assis, le soir entre les mains et ce brin de basilic.




    Eski bir urba gibi kent. Eski bir urba gibi giyiyorum kenti
    Bir kadirgayi. Turlu seslerdeki bir saati
    Sutluce’yi. Sutluce’deki bir avluyu
    Eski takvime gore ok atanlari. Nisan taslarini
    Ve bir yagmuru, yeraltlarini dolasan. Yinimin
    Atlasinda gidip gelen
    Ve kalan.



    La ville est comme un vieil habit. Un vieil habit de ville
    que je porte. Une galère. Une horloge aux voix multiples.
    Sutluce. Une cour à Sutluce.
    Ceux qui tirent les flèches selon l’ancien calendrier.
    Les trophées de pierre et la pluie
    qui parcourt les souterrains. Qui va et vient
    dans l’atlas de mon corps.

  4. Fransiz roman ve deneme yazari ve edebi elestirmen ( Valentin Louis Georges Eugène ) Marcel Proust’un olum yildonumu ( 18 Kasim 1922 )



    “ Sevdigimiz zaman, ask o kadar buyuktur ki, bir butun olarak icimize sigmaz; sevdigimiz insana dogru yayilir, onda kendisini durduran, baslangic noktasina geri donmeye zorlayan bir yuzey bulur; iste karsimizdakinin hisleri dedigimiz sey, kendi sevgimizin carpip geri donusudur; bizi gidisten daha fazla etkilemesinin, buyulemesinin sebebiyse, kendimizden ciktigini fark etmeyesimizdir. ” Cicek Acmis Genc Kizlarin Golgesinde



    “ Quand on aime, l’amour est trop grand pour pouvoir être contenu tout entier en nous ; il irradie vers la personne aimée, rencontre en elle une surface qui l’arrête, le force à revenir vers son point de départ et c’est le choc en retour de notre propre tendresse que nous appelons les sentiments de l’autre et qui nous charme plus qu’à l’aller, parce que nous ne reconnaissons pas qu’elle vient de nous. ”



    " Ne var ki, uzak bir gecmisten geriye hicbir sey kalmadiginda, insanlar oldukten, nesneler yok olduktan sonra, bir tek, onlardan daha kirilgan, ama daha uzun omurlu, daha maddeden yoksun, daha surekli, daha sadik olan koku ve tat, daha cok uzun bir sure, ruhlar gibi, diger her seyin yikintisi uzerinde hatirlamaya, beklemeye, ummaya, neredeyse elle tutulamayan damlaciklarinin ustunde, bukulmeden, hatiranin devasa yapisini tasimaya devam ederler. " Kayip Zamanin Izinde



    " Ask, en mutevazi baslangiciyla bile, gercekligin bizim icin ne kadar onemsiz oldugunun carpici bir ornegidir. / L'amore è un notevole esempio di quanto poca realtà significhi per noi. "



    " Gercek cennetler, unuttuklarimizdir. / I veri paradisi sono i paradisi che abbiamo perduto. "



    " Gercek bir kesif yolculugu icin yeni yerlere ulasmak gerekmez, yeni gozlere sahip olmak da yeterlidir. / Le véritable voyage de découverte ne consiste pas à chercher de nouveaux paysages, mais à avoir de nouveaux yeux. "

  5. Irlandali oyun yazari George Bernard Shaw, 18 Kasim 1926 tarihinde kazandigi Komite tarafindan aciklanan Nobel Edebiyat Odulu’nu kabul ettigini fakat para odulunu “ Dinamiti icat ettiginden dolayi Alfred Nobel’i affedebilirim; ama ancak insan kisvesinde bir zebani Nobel Odulu’nu icat etmis olabilir. (I can forgive Alfred Nobel for inventing dynamite, but only a fiend in human form could have invented the Nobel Prize.) ” sozleriyle reddettigini acikladi.


  6. Akademi Odullu Amerikali aktor James ( Harrison ) Coburn’un dogum yildonumu ( 18 Kasim 1928 )




  7. Kanadali yazar ve sair Margaret ( Eleanor ) Atwood'un dogum gunu ( 18 Kasim 1939 )



    " Hicbir dey bir anda degismez: derece derece isinan bir kuvette farkina varmadan haslanarak olursunuz. Elbette gazetelerde oykuler vardi, hendeklerdeki ya da ormanlardaki cesetler, olesiye dovulmus ya da sakatlanmis, eskiden dedikleri gibi saldiriya ugramis; ancak bunlar baska kadinlar hakkindaydi ve bunlari yapan erkekler baska erkeklerdi. Hicbiri tanidigimiz erkekler degildi. Gazete oykuleri bizim icin ruya gibiydi, baskalarinin gordugu kotu ruyalar. Ne korkunc, derdik, oyleydiler, ancak inanilir olmaksizin korkunctular. Asiri melodramatiktiler, bizim hayatimiza ait olmayan bir boyuta sahiptiler. Gazetelere konu olmayan insanlardik biz. Baski kenarlarindaki beyaz bos alanlarda yasiyorduk. Bu bize daha cok ozgurluk verirdi.Oykuler arasindaki bosluklarda yasardik. " Damizlik Kizin Oykusu



    " Nothing changes instantaneously: in a gradually heating bathtub you'd be boiled to death before you knew it. There were stories in the newspapers, of course, corpses in ditches or the woods, bludgeoned to death or mutilated, interfered with, as they used to say, but they were about other women, and the men who did such things were other men. None of them were the men we knew. The news paper stories were like dreams to us, bad dreams dreamt by others. How awful, we would say, and they were, but they were awful without being believable. They were too melodramatic, they had a dimension that was not the dimension of our lives. We were the people who were not in the papers. We lived in the blank white spaces at the edges of print. It gave us more freedom. We lived in the gaps between the stories. "

  8. Kizilderili Ronesansi'nin kurucu yazari olarak kabul edilen Amerikali yazar ve sair James Phillip Welch Jr’in dogum yildonumu ( 18 Kasim 1940 )



    “ Tuy Adam, tum krallarin zalim olup olmadigini merak ettigini yuksek sesle dile getirmisti ama Cift Goren buna cevap verememisti. Buyukanne Ingiltere'nin nazik oldugunu biliyordu yalnizca. Belki sadece kadin krallar kendi insanlarina karsi iyi oluyorlardi. ” Kizilderilinin Sarkisi



    “ Featherman had wondered aloud if all kings were cruel, but Sees Twice couldn't answer that. He only knew that the Grandmother England was kind. Maybe only woman kings were good to their people. ”

Sayfa 6806/7020 İlkİlk ... 5806630667066756679668046805680668076808681668566906 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •