RSS olarak izle

hissenet BLOG

Çılgın Proce

Rating: 3 votes, 4.33 average.
Durumu biraz mühendis gözüyle irdeleyelim.

Ya büyük çekmekeceye ya da küçük çekmeceye bağlanacak gibi duruyor. BÇ daha zor ve daha masraflı duruyor, buna karşın çevreye daha az zarar veriyor. Kırmızılar yapılacak hafriyatın yerini gösteriyor aşağı yukarı.

[IMG]http://img820.imageshack.us/img820/4789/97221820.gif[/IMG]

Eğer KÇ olursa o zaman böyle olacak.

[IMG]http://img839.imageshack.us/img839/8540/25826281.gif[/IMG]

Eğer Terkos'a dokunulmayacaksa maliyet iyice artar. Terkosa dokunmanın maliyeti ise paha biçilemez bence.

Bir de çıkış noktalarındaki karayollarını dikkate alırsak o kadar yolu metrelerce havaya kaldırma imkanı olmayacağından panama kanalı gibi kademeli bir kanal sistemi ortaya çıkar ki Başbakan'da günde 140 gemi geçer en fazla dedi, buradan kademeli olacağını düşünmek gerekiyor. Normal akışla olsa istediğin kadar geçirirsin, sal gitsin. Şu an boğazdan 145 gemi geçiyormuş, bugünkü trafiği bile kaldıramayacak. En büyük gemiler yine boğazdan geçmeye devam edecek.

Çok çok kabaca maliyete bakarsak salt kanalın kazı ve inşaat işleri 8 milyar doları bulsa ve kamulaştırma için kabaca 5 milyar dolar harcansa 13 milyar dolar maliyet çıkar. Bu parayla istanbula 500 km metro yapılır böylece trafik sorunu kökünden ve sonsuza kadar halledilmiş olur. Üstelik parasını da çıkartır.

Ben bu projenin ranttan başka getirisini görmedim. Bu kadar paraya İstanbulun neredeyse tüm sorunları çözülür. Bu proje İstanbul halkının ne işine yarayacak? Kimin ne işine yarayacak? Sadece orada arsa almış spekülatörlere ve gemi sahiplerine yarayacak. Halkın parası bu kişilerin cebine gidecek. Durum bu kadar basit.

Eğer illa boğaz kurtarılacak idiyse o zaman İTÜ ve daha bir çok kurumun üzerinde çalıştığı Sakarya nehri - Sapanca gölü - İzmit körfezi bağlantısı düşünülmeli idi. Hem maliyeti daha az hem de daha çok gemi taşır. Üstelik İstanbul gemilerle hiç muhatap olmazdı ama bu projeden rant çıkmıyor. İnşallah kanalistanbulun tesadüfen veya "sehven" kıyısında hükümetin hiç bir üyesinin arsası çıkmaz.
Kategoriler
Kategori edilmemiş

Yorum

  1.  Avatarı
    Eğer illa boğaz kurtarılacak idiyse o zaman İTÜ ve daha bir çok kurumun üzerinde çalıştığı Sakarya nehri - Sapanca gölü - İzmit körfezi bağlantısı düşünülmeli idi. Hem maliyeti daha az hem de daha çok gemi taşır. Üstelik İstanbul gemilerle hiç muhatap olmazdı ama bu projeden rant çıkmıyor. İnşallah kanalistanbulun tesadüfen veya "sehven" kıyısında hükümetin hiç bir üyesinin arsası çıkmaz.
    Bence yaniti kendi icinde sakli bir soru zaten. Sehvenlerin mutemadiyenlestigi, mucbir nedenlerin rutinlestigi, bundan once yapilamayanlarin, yapilamayanlarin cok basit bir sekilde yapilabildigi bir donemdeyiz. Olmamasi icin hic bir neden yok. Boyle giderse olacak ve hepimizde oldugunu gorecegiz.
  2.  Avatarı
    KÇ den olacaksa benim ev gitti o zaman.:)Tam da KÇ gölünün ön tarafında,sarı nokta olan yerde oturuyorum.
  3.  Avatarı
    Ben de harita üzerinde kabaca durumu anlamaya ve incelemeye çalışayım.
    iki nolu güzergahı çıkardım. Çünkü burada anormal yükseltiler var. teknik ve ekonomik olarak o kadar derin bir kazı mümkün değil. Panama kanalındaki gibi gemilerin yükseltilerek geçişi de pahalı bir işletme şekli.
    Bir nolu güzergaha gelince:

    [IMG]http://img14.imageshack.us/img14/1757/81592413.jpg[/IMG]

    Haritada kazı yüksekliği çok fazla görünmüyor. Kanalın derinliği 25 m su yüzeyi genişliği ise 150 m denmiş. Buna göre kara 1/1 şevli 45 km lik kara yüzeyinden ortalama 80 m derinlikte kazı yapılması gerekiyor. Çıkacak hafriyat kaba bir rakamla 800.000.000 metreküpü geçiyor. Bunu nasıl kazılacağı, nasıl taşınıp nereye depolanacağı, kazı şevinin nasıl kaplanacağı, geçtiği yerlerdeki yeraltı su akımlarına ne tür etkiler yaratacağı, deniz suyunun geçilen güzergahta yeraltına sızmasının etkileri, buradaki tarım, av ve yaban hayatına etkileri, bu ve bunun gibi binlerce faktörün yüzlerce meslek grubunun katılımıyla yıllarca fizibilitesinin yapılması, çevresel etki raporunuın çıkarılması...
    Görüldüğü gibi konu uzayıp gidiyor.

    Mühendislikte olmayacak yapılmayacak proje yoktur.

    Karadenizin bütün derelerine HES santrallerini kurarsınız ama ortalık tarumar olur. Doğal hayat biter, tarımın suyunu kesersiniz tarım biter. İklim ekoloji dengesi bozulur.

    Marmaray kazısına girişirsiniz istanbul'un tarihini binlerce yıl daha eskiye çekecek dünya arkeoloji tarihi açısından da son derece önemli bulguları yerle bir edersiniz. Keza GAP ta içine tır sığacak sulama kanallarıyla hayatında suyu ve sulamayı ilk defa görmüş çiftçinin eline suyu verirsiniz koca 600.000 dönümlük Akçakale ovası ot dahi bitmeyecek şekilde çoraklaşır tuzlaşır su yükselir kuş cennetine çevirirsiniz. ne pahasına?
    Bu ülkenin borç alınmış daha sonra faiziyle geometrik büyüyecek 36 milyar dolarını heba etme pahasına.
    Bu tür projelerde Mühendis olmakla fil olmayı birbirine karıştırmamak lazımdır.
  4.  Avatarı
    büyük bir rant projesi olduğu besbelli, ufak bir umudum var, oda belki sanal bir seçim(ler) için beklenti yapmaya çalışıyor olabilirler, yoksa bu devasa maliyetli projeyi kimseye sormadan danışmadan , istedim olacak tarzı yapmak, padişahlık tarzınında ötesine gecmek olur, öyleya sülüman bile bazen pargalıya hatta matrakçıya danışırmış:) 2023 e kadar iktidar kalabilmek için daha ne çıldırık proceler göreceğiz bakalım..
  5.  Avatarı
    bence süper olur..haydi başbakanım kim tutar seni
  6.  Avatarı
    Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji
    ile ilgili haberler ile tanıdınız. Ama benim asıl
    uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk
    Denizleri özellikle de Marmara Boğazlar ve İstanbul
    Haliç'i dir. Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem
    de göğsümü gere gere.


    Şimdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit
    dilde anlatayım. Karadeniz'i bir tatlı su havuzu olarak
    düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tüm
    sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman
    Karadeniz neden tatlı su havuzu değil? Çünkü Çanakkale
    ve İstanbul Boğazı altından gelen ve belirli eşikleri
    belirli rüzgar koşulları altına aşan tuzlu ve de
    dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz’i
    bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Geçmişi o kadar da
    taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000
    senecik.

    Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum değil mi?
    Karadeniz'i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de
    Akdeniz'den ortalama 30 cm yüksek. İşte bu nedenle bu
    havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza
    giren su belli ve doğanın açtığı bu kısıtlı
    musluktan çıkan su belli. Yani Karadeniz havuzunu
    boşaltan bir musluk vardı. Ama doğanın yarattığı bir
    musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir sürdüren bir
    musluk.

    Şimdi siz bir ikinci musluk takmayı planlıyorsunuz hem
    de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz'in
    suyunu Marmara'ya akıtabilecek ama alttan girmesi gereken
    su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak
    ve ne olacak?

    Ne olur biliyormusunuz, ah keşke bilebilsek.
    Ama her ne olursa hiçbir zaman geri dönüşü olmaz,
    doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.
    Akıl mantık basit. Havuza takılı bir musluk vardı
    şimdi ikinci musluğu takmayı planlıyorsunuz. Eh iyi de
    havuza gelen su miktarı artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper
    Dinyester siz musluk taktınız diye debisini arttırmayacak
    ki? Diğer bazı kanalları örnek göstermek demek
    Karadeniz'in Marmara'nın oşinografik gerçeklerini
    bilmemek demektir. Böyle bir sisteme sahip bir deniz
    yerkürede yok, sadece bizde ama değerini bilirsek elbette.
    Ben talebelerime derslerde Marmara'yı anlatırken onu
    sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz'in astımlı
    doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu
    çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz.
    Onu kurtaran Karadeniz'den gelen ve jet akım halinde
    Boğazdan Marmara'ya çıkan ve 25 metrelik üst tabakayı 3
    ayda bir değiştiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle
    harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukarı
    çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara'ya oksijen
    pompalayan ise Çanakkale'den gelen alt su. Takın bu
    sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları.
    Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim
    uzmanlık alanım.

    Başka tarafları da var elbette bence bu proje hiçbir
    zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır
    aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız.
    Şimdi Almanya Avusturya Tuna'üzerinde muazzam bir baraj
    kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz'in felaketi olur.
    Altta verilen su bütçesi alt üst olur.

    Kiminiz bu hoca da her şeyi biliyor demişsinizdir. Ama
    ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini
    çıkartan ekibin parçasıydım. İstanbul Boğazının
    altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan
    (Rhodamin boyası ile) ekibin başı idim. Yani İstanbul
    Kanlizasyon Deşarj projesinin gerçekleşmesinde, Haliç'in
    temizlenmesinde emeğim, alın terim çoktur. Ve de
    dediklerim doğrudur. Havuza ikinci musluk takarken havuzun
    daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle
    iki mimara ısmarlama ile olmaz bu işler. Keşke iş, en
    boy yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen
    şimdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini
    değiştirirseniz size hesap sorarlar daha da dos doğrusu
    yaptırmazlar. Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre
    yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı
    gibi. İşte aşağıda
    Marmara’nın su ve tuz bütçesi, öyle şappadanak
    ortaya çıkan bir şey değil, kaç kişinin alın teri var
    ve bu sistemi sürdüren yegane güç Karadenize giren ama
    sadece Boğazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da
    %95 Tuna suyu, yani Tuna'nın debisi bizim için hayati
    öneme sahip. Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren
    tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla
    boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt
    üst olur.
    Aslında bunu anlamak için ne bilim adamı olmak gerek ne
    de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul
    çocuklarına çözdürülen cinsten.

    Saygılarımla,
    Prof Dr A. Cemal Saydam
    ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim
    Üyesi(Emekli)
    Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim
    Üyesi

  7.  Avatarı
    sayin Pinky,
    oncelikle bilgilendirmenizden dolayi tesekkur ederim. ben bu konularda cahilim biraz, olaya sadece maddi tarafindan bakiyordum yani ekolojik olarak bu kadar detayli bilgiye sahip degildim. fakat bu mesajinizi okuduktan sonra tuylerim urperdi. bu insanlar kime calisir, amaclari nedir bu cibilliyetsizlerin anlamakta cok zorlaniyorum..
    Updated 02-05-2011 at 23:50 by hersek
  8.  Avatarı
    Bir de hadi hepsini boşverdik diyelim. 10 dakika sonrada 10 yıl sonrada olabilecek bir deprem tehlikesi var. Bununla ilgili doğru dürüst çalışma yapılmasın, güçlendirme çalışmaları Allahlık olsun, kanal açmaya gidilsin.

    Kendisi ve ailesinin canı bu kadar değersiz mi ki insanlar böyle uzun vadeli bir projeyi destekleyecek.

    İstanbul lunun kendi ve eşi çoluğu çocuğunun başının üzerindeki evlerde deprem ile ilgili hiçbir güvenlik çalışması yok. Bunlar Allah a emanet, bir de gidip 2 yeni şehir yapacaksın. Bu arada deprem olursa da eski İstanbulda (!) hepimiz ölünce buralarda temizlenir.
    Duyduğum doğruysa enkazın nasıl kaldırılacağına ilişkin planlar da yapılmış galiba.