RSS olarak izle

pinky'nin yeri

KILINÇOĞLU Bir Osmanlı kahramanı kolağası Abdülkerim

Rating: 2 votes, 5.00 average.
Sınıf arkadaşım Nejat Kılınçoğlu'nun anıları:

Ödemişliler ilgili anılarım 1941 yılında başlar ortanca amcam Namık Kılınçoğlu babam Suphi Kılınçoğlu ile ortak Akhisardaki Tayyare sineması
(THKurumundan kira)ile Ödemişteki Iyi sinemayı işletirlerdi. O yıl Tiredeki Belediyeye ait Şehir sinemasını açmak için 1941 de Tireye ve sonra Ödemişe geldim.
Ilk film Erich Von Stroheim ve Vivian Romance'ın Cebeli Tarık Casusu idi. Sonradan bu sinemayı belediye mail-i. İnhidam(duvarı çöker)diye elimizden aldı.
Oysaki o bina hala ayaktadır.

Beni izleyen dostlarıma bir hatırlatmam olacak :lütfen annenizi babanızı ninenizi ve dedenizi kısaca yaşlı yakınlarınızı konuşturunuz.
Mazimizi bilmek her bakımdan çok önemli. Örneğin büyük kızım Özlem bir gün dedesi Suphi Kılınçoğlundan ilkokuldayken
bir kompozisyon görevine yardımcı olmasını ister. Soyadımız olan KILINÇOĞLU. Kelimesinin nerden geldiğini sorar.
Bilmediğim ve sormayı akıl etmediğim bu konuşmaya kulak misafiri olarak katıldım.dede başladı:
1293 yılı(1878 milat yılı) Osmanlı-Rus savaşında Ruslar Bulgaristan'ı işgal ederler ve güneydeki Kırcaali kasabasına kadar sarkarlar.
O kentteki Osmanlı birliğinin kumandanı da dedemizin dedesi kolağası(yüzbaşıya muadil)Abdülkerim efendi büyük bir kahramanlık gösterir
emrindeki az sayıda birliğiyle Rusları püskürtür ve kente sokmaz. Bab-Ali'den yani sadaretten yani başbakanlıktan
üzerinde Kuran'dan ayetler kazılı gümüşten kılıflı bir Kılıç Abdülkerim kumandana hediye edilir.
Soyadımız işte buradan gelir. Maalesef bu Kılıç 1976 Iyi Sinemamızla birlikte yanar ve yokolur.
Özlem iyi ki sormuş ve ben de iyiki orada bulunmuşum.

Updated 28-11-2014 at 14:11 by pinky

Kategoriler
Tarih , Biyografi

Yorum

Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon
  1.  Avatarı
    Beş KARDEŞ Akhisardan bir hatıra:1940 lı yıllar. Saadet Kılınçoğlu ve 4 dayım:Kemal+ Bahattin +Nurettin +İzzettin Öktem

  2.  Avatarı
    Yaşım Gereği eskileri yazıyorum. Gölcüğe ilk göçtüğümüz sene Kazık'ın nefis katmerlerinin tadını hiç unutamam. Özürlü oğlu İhsan(rahmetli) kolundaki taban gevrekler dolu teneke dolasıyla Çevreyi dolaşır köylülerle simit yumurta takası yapardı. O yıllar hükümet harp yıllarının ağır şartları nedeniyle Varlık Vergisi ve yol vergisi çıkarmıştı. Durumu bilmeyen ve yol vergisini ödemeyen Ihsan-ı jandarma yakalar ve Komutanın karşısına çıkarır. Komutan gür bir sesle vergisini neden ödemediğini sorar. Ihlasın cevabı:Komutanım ben hiç yoldan gitmem. Hep irimlerden dolaşırım deyince kahkahayı basan komutan durumu anlar ve Ihsan-ı salar. Ihsana ve babası Kazık İsmail'e rahmetler yağsın,âmin!!
  3.  Avatarı
    Önce dünkü 82.ci doğum günümü kutlayan ailem bireylerine,dostlarıma,tanıdıklarıma sonsuz teşekkürlerimi sunar,benden uzun sağlıklı,mutlu,huzurlu yıllar dilerim.Biraz da bu 1 Temmuz gününün anlamına ve anılarımda canlandırdığı 1939 yılına dönmek istiyorum. O tarihte Namık amcamın o günlerde Pichane diye anılan İzmir Sağlık Müdürlüğündeki görevi sırasında Karşıyaka'da demiryolu kenarında Çocuk Esirgeme Yuvası yakınındaki evinde misafirim.Babamlar Akhisar'da.rahmetli Mediha yengem beni Kabotaj Bayramı(Seneler önce kutlamadan çıkarıldı ve Osmanlı zamanında yabancılara Türkiye karasularında insan ve mal taşıma hakkının kaldırılması yani kapitulasyonların ilgası nedeniyle bir bayramımız yokedildi.)günü nedeniyle İzmir Körfezine Demir atan donanmamızın Uyanık adlı muhribine deniz kuvvetlerimizin bir çatanasi ile götürdü..O çok değişik Bayram ve doğum günümü her zaman iftiharlar,gururla hatırlarım.
  4.  Avatarı
    Güneş sisteminin en uzak gezegeni Pluto'nun yakında resimlerini göreceğiz. 2006 yılında uzaya fırlatılan New Horizon(Yeni Ufuk)uydusu 12000 km yaklaştığında fotoları Dünya'ya gönderecek. Rahmetli Menderes ülkemizi Küçük Amerika yapacağını söylerdi. USA ya uyum Sağlamak için Köy Enstitülerini,Halkevlerini kapattılar. Tütünümüzün yerini Amerikan tütünü Aldı. Pamuğumuz haşhaşımız tahılımız ve daha birçok değerlerimiz gitti. Bir söz vardı:Onlara Ay'a biz yaya diye. Şimdilerde daha ileriye gidildi:Onlar Pluto'ya biz hala yaya. Amma merak etmeyin yakında iman gücüyle din gücüyle onları yaya bırakacağımız günler yakın. Inşaallah!!!!!!
  5.  Avatarı
    Her yaşlanan birey (Nerde o eski bayramlar?)diye hayıflanır. Gerçekten Ödemiştede çocuklar zahire pazarı mevkisinde kurulan bayram yerine doluşurlardı. Kol gücüyle itilen döner dolaba ve kayık şeklindeki salıncaklara binerlerdi. Evimize gelen Öğrencilerine baldızım Vicdan ve eşim Nurten birer mendil ve şekerleme hediye ederlerdi. Malumunuz şimdi kağıtlar mendili unutturdu. Çatapat ve patlangaçların gürültüsü de etrafı şenlendirirdi. Hey gidi günler!!!
  6.  Avatarı
    Çocukluğum Akhisar'da geçti. Ali Şefik bey ortaokulunu bitirdiğim yaz Ödemişe daha doğrusu tamir konan kiralık ev yerine Gölcükteki Esmen evine göçtük.O yıllardaki Çocuk oyunlarından bahsetmek isterim: Çelik - Çomak oyunu için evimiz yanındaki Tepe Mezarlığı denilen 20-25 m yükseltideki çimenliği tercih ederdik.Çelik dediğimiz 10-15 cm lik değnek parçasını koyacağımız yuvayı kazarken kafatası ve kol-bacak kemikleri çıkardı o yerden.Seneler sonra Akhisar'dan geçerken Tepe Mezarlığının aslında bir Lidya tapinağı olduğunu hayretle gördüm.Diğer oyunlarımızdan aklımda kalanlardan:yağlı kazık,cincibir bilgiye itmede,uçurtmaya çerken derdik.Herhalde farsicideki 4 anlamında cehar'dan alıntıdır.Sınıf öğretmenimizin sınıfı götürdüğü Yeldeğirmeni tepesinde boş yüzme havuzunda ince ve renkli paket kağıtlarını nişastadan yaptığımız yapıştırıcı ile meydana getirğimiz 10 m. kadar boydaki mazotu üstüpü ile ısınan uçan balon da anımsaığımız en özel eğlencemiz olmuştu.Havalanan balonu takip için sınıfta şehre kadar koşmuştuk.Şimdilik bu kadar..
  7.  Avatarı
    BIR YUNANISTAN ÖYKÜSÜ:Sene 1951 yaz. Gölcükteki eğlenceli günleri geride bırakıp İTÜ Elektrik Fakültesi ilk sene stajım için Istanbula gidiyorum.Hovardalık yapıp Izmirden Istanbula İtalya'nın Ansaldo Gemi tezgahlarından yeni gelmiş Izmir vapuruna 2.ci mevki bilet aldım. Kamara ortağım Haralombos Sterciyopulos adlı bir İçişleri hazine avukatı(48 Yaşında)Hanımı Marsilya doğumlu Madam Meri. Galatasaray varınca ayrıldık. Amcamın Tarlabaşı Kalyoncu Kolluk Tekkuyulu sokaktaki evinde kalıyorum o sene. Fakülte bürosuna gittiğimde kötü bir sürprizle karşılaşıyorum. Stajım ikinci partiye kalmış. Kös kös Tarlabaşına dönerken Taksim'deki FRANSIZ konsolosluğu önünde(Mösyö Nejat)diye seslenen Yunanlı çiftle karşılaşıyorum. Boğaziçi'ne gitmişler,şiş kebap yemişler,rakılarını içmişler,henüz bulamadıkları otele dönmek için benden yardım istediler. Bankalar caddesinde küçük bir otel. Galiba tahtakurusu bunları uyutmamış. Ring seferi olduğu için Izmir gemisine dönecekler. Ertesi gün için yapacak işim olmadığından İstanbulugezdirmeyi önerdim. Sevinç ve memnuniyetle kabul ettiler. Önemli not:sevgili dostlar ve izleyenlerin:bu yazı daha çok uzar. Onun için arkası yarın!!!!!!!!
  8.  Avatarı
    YUNANISTAN öyküsü 2.

    Ertesi sabah Meri ve Haralombosu. Gemiden aldım. Sultanahmet meydanı ağırlıklı bir gezi yaptık. Rahmetli babamın İTÜ giriş ödülü Zeis Ikon marka körüklü ve sehpalı foto makinemle sarmaş dolaş çeşitli pozları otomatik olarak çektim. Isabet ki sonradan çok işime yaradı. Bir gün sonraki sabah Yunanlıları uğurladım. Israrla beni davet ettiler. Gelirsem öğrenci yurdunda kalabilir miyim ?yazın kapalıdır. Otelde kalabilir miyim?kaç TL olacak yanında?200 TL izin var dedim. Sana iki gece yetmez,uzatma bize geleceksin mutlaka. Adresi yaz:Atina Omonia Meydanı'ndan Pagrati Otobüsüne bineceksin. Odos(sokak demekmiş)Argeu da ineceksin bizim ev 110 numara(Ekaton deka) gayet basit.
    Birkaç gün sonra canım Ödemişe dönmek istemedi. Nasıl yaptıysam,pasaport çıkardım,Yunan konsolosluğundan vizeyi,Denizyollari(o zamanki ismi)ndan meşhur Akdeniz'in en güzel yolcu gemisi rahmetli Şefik Kaptanın Ankara gemisi 3.cü mevki 56,25 TL biletimi aldım. Bir mübarek cuma günü Ege denizine açıldık. Kusura bakmayınız izleyenlerim:gazetelerin pehlivan tefrikasına benzeyecek. Arkası yarın. (Çünkü misafirler gelecek!)
  9.  Avatarı
    Yunanistan gezisi 3.
    (1951.Ağustos Ay'ı)
    Ankara vapuruyla Ege denizini geçerken 4500 metreyi aşan derinliklerden kaynaklanan o koyu lacivert rengi hiç unutamam.Neyse ertesi sabah 10.da Pire Limanı'na vardık.Rum yolculardan yol tarifini aldım ve Atina'ya giden metroya bindim. Türkçe bilen epey Yunanlı vardı. Omonia da indim. Pagrati otobüsünü buldum. Argeu sokak yakınında beni indirdiler. Numaralar 2. Den başlıyordu. 108'i buldum. Yürüdüm bir de ne göreyim 112 ye atlandı. Geriye döndüm,bir tarla gibi düzlük ilersinde gördüğüm tek katlı bir bahçe evinin zilini çaldım. Dil bilmeyen bir Kızın ardından kayınvalidesi çıktı.Haralombosların evde olmadığını ve halen Türkiye'de olduklarını söyleyince tepemden aşağı kaynar suların döküldüğünü kolayca tahmin edersiniz.
    -nasıl olur ben geçen hafta onları Istanbuldan yolcu ettim. Onlar da beni Atina'ya ve evlerine davet ettiler. -Ben damadın emanetçisinin,size eve alamam. Dedi. Bahçe kapısı dışındayım,onlar içerden Konuşuyor. Karnım fazilet çalmaya başladı ama yapacak pek birşey yok. Dönüşüm için Akdeniz turunu tamamlamak için Barcelona'dan dönecek Ankara vapuru için 15 gün ne Yaparım diye düşünürken kayınvalide insafa geldi herhalde-İçeri buyrun size bir kahve ikram edeyim dedi. Ben de içimden karnına iyi gider diye gülemedim bile. Evde kahve içerken birden resimleri hatırladım. Onları sarmaş dolaş benimle samimi pozlarda görünce hizmetçiye birşeyler söyledi. Odamı gösterdiler. Başucumda asılı Hazreti İsa heykeline de dua edip sandviç aramak için müsaade isteyip Dışarıya fırladım.Gece geç vakitlere kadar parklarda gezip kafelerde buzuki dinleyerek Saat 23'e doğru eve dönüp yattım. Işin hoş tarafı Hizmetçi kız hiç Türk görmediğinden bana değişik bir yaratığa bakar gibiydi. (Pazar gezmem yarın. Müsaadenizle)
  10.  Avatarı
    Yunanistan gezisi 4.
    Pazar Sabahı kahvaltıdan sonra denize nasıl gideceğimi öğrendim Faliro için(Florya benzeri olabilir)metroya bindim. Dar bir kıyıda adeta yanaşık düzende bir yer buldum. Deniz bizimkinden çok daha tuzlu geldi. Yanında fazlalık bir kızı olan Yunan delikanlısı onu bana transfer etmek istedi. İngilizce'si benimkinden daha kötü olduğundan,ayrıca koministim demesi Hoşuma gitmediğinden ayrıldım bu üçlüden. Nea Symirni(yeni Izmir)semtini gezdim,tanıdık bir hemşerim bulurum diye. Kurdukları futbol Takım'ı Panionios adında. Türkiye'ye geldiğini ve KSK Takımı'yla İzmirde maç yaptıklarını hatırlarım. Sonra yüksekçe tepe gibi bir yerde kahve içtim. Beni gören ve ilgilenen birkaç yunanlıyla sohbet ettik. Aramızda neden Düşmanlık var. Sen de bize benziyorsun biz de sana dediler. Biz Türklerde size karşı düşmanlık yoktur. Şahsen birçok Rum arkadaşım ve dostum vardır dedim. İşi tatlıya bağlayıp Atina'ya eve döndüm. Bir de ne göreyim kapıyı Haralombos açmaz mı?Adam hem boynuma sarılıyor hem de gülmekten nerdeyse yerlere yatıyor. Bana devamlı takılıyor ve Mösyö Nejat bu sürat deyip duruyor. Atinaya bizden önce gelmişsin. Kayınvalidem seni eve almayacakmış az daha. Sonra soru. Sorma Sırası bana geldi. Ben sizi gemiye bindirip yolcu ettim Nasıl bu kadar geciktiniz?istanbuldan kalkan vapur ring seferi olduğu için İzmirde 4 saat mola vermiş. Bizimkiler Kemeraltı caddesini ve mağazaları çok beğenmişler. Alışverişe dalınca saati ve gemiyi kaçırmışlar. Gurup pasaportu olduğu için yeniden pasaport çıkarmak için Valilik,Emniyet müdürlüğü,Yunan konsolosluğu arasında iki üç gün koşuşturmuşlar. İş bitmiş fakat gemi seferi 12 gün sonra deyince bir Yük şilebine ve Yük Sığırlar olunca Tezek kokularına katlanarak Atina'ya dönebilmişler. Ertesi Günler Akropole çıkarak bir iki müzeyi gezerek bazı geceler bir iki tavernada uzo içerek geçti. Bana çok konukseverlik gösterdiler. Sonuçta Ankara vapuruna kavuştum. Evden habersiz yaptığım bu geziyi sonlandırdım. Ertesi yıl yaptığım İtalya gezisi esnasında Atina molasında Haralombosları tekrar ziyaret ettim. Naçizane hediyelerimi(Rakı,lokum,sigara ve züccaciye)takdim ettim. Bu da ayrı bir maceradır. Inşaallah o gezi de de buluşuruz!!!!!
  11.  Avatarı
    Boğaziçi Üniversitesine bağlı Kandilli Gözlemevinden bir açıklama bekliyorum:bu gece yani 27 Eylül2015 pazar gecesi ayın 15.gecesi. Çünkü ay tutulması lisede gördüğümüz astronomi derslerinde böyle gördük ve öğrendik her zaman ayın dolunayda yani 15.ci gecesi oluyor. Oysaki kameri(Ay) takvimine ve kurban bayramı 24 Eylül Hicri takvimde (Zilhicce ayı)nın 10.cu günü sayıldığına göre Kurban Bayramı'nı bir gün önce başlatan Arap alemi haklıymış galiba ???Çünkü bizim ay takvimine göre bu gece 14.oluyor Sizler değerli izleyenlerim,profesörlerim ve hocalarım ne buyururlar acaba?
  12.  Avatarı




  13.  Avatarı




  14.  Avatarı
    Bugün Cumhuriyet Bayram'ımızın 92.ci. Yılı bütün ulusumuza kutlu olsun ve gereksinimiz olan Uğur'u ve ümidi getirsin.Onuncu yılında doğmuş bir birey olarak şu sıra tvde Son umut(ÇANAKKALE )filmini izlerken bir anımı aktarmadan geçemiyeceğim.ATATÜRK ümüzün bir resmi kabul toplantısı sonrası Çankaya Köşk'ünde verdiği bir ziyafette kordiplomatik yanında askeri ataşeler de varmış.Bunlardan birini kendisine pek de dostane olmayan bakışla baktığını farkeden ulu Önder'imiz yaverine (Git sor bakalım bu bakışlarının sebebi neymiş)der.Yaverin dönüşteki cevabıPaşam babasını sizin öldürttüğünüzü düşünüyormuş.)ATAMIZIN cevabı çok anlamlıdır.(Binbaşıya sorunuz babasının Çanakkale'de ne işi varmışız?)Ruhu şad ve mekanı her daim cennet olsun!
  15.  Avatarı
    Bu gün 3 kasım2015 sevgili eşim Nurten'imi ebedi istirahatına verdiğimiz tarihin 1.ci yılı.çok değişik Özlem ve benzeri duygular içinde gene kendimi avutmak için geçmiş yıllara dönüyorum.23Nisan1954Ödemiş yüksek tahsil Derneği İstanbul şubesinin düzenlediği kır gezisi için Pendik Tavşantepe'de Nurten'i ilk görüşüm ve tanışmamın başladığı gündü.İkincisi 9 Mayıs 1954 Yeşilköy Röno parktaki Ödemişliler gezisindeydi.Çok sevgili ve çok erken kaybettiğim ,Ödemişin ünlü ve1.numarası sayılacak merhum Dr.Mustafa Bengisunun küçük oğlu Prof.Dr.Makine Yüksek Mühendisi sağdıcım ve en Can'dan dostum olan merhum Özdemir Bengisu o günlerde mukadderat ortağım olmuştu.O da o günlerde hanımı Dr.Nevin ile tanışmıştı.60 yıllık bir Nurten-Nejat birlikteliği böyle başladı.izleyenlerimi fazla sıkmamak için arkası pek yakında der güzel günlerde buluşmalar dilerim...
  16.  Avatarı
    İzleyenlerime küçük bir öneri:Aile büyüklerinizin geçmişlerini yaşarlarken muhakkak sorup öğrenmeye çalışınız.Çünkü benim gibi ileri yaşlarda öğrendikleriniz birer anı olarak yaşantınızı renklendirecektir.Örneğin benden başlayalım:Babaannem Bulgaristan'da Sofya'da otururlarmış başlangıçta.Sonra Kırcaali'ye daha sonrada Trakya'ya Tekirdağ'a gelmişler.Büyükamcam herhalde Bulgaristan doğumlu.Küçüğü Namık amcam Tekirdağ'da doğmuş..Sanırım Ünlü vatan şairimiz ve yazar Namık Kemal'in bir süre oturduğu evde doğduğundan adını Namık ve göbekadını Kemal koymuşlar.Büyükamcam Necmeddin Kılınçoğlu sonradan İzmir'e yerleşmişler.Orada hazine avukatı olarak çok güzel ve endamlı bir hanım olan Yegane yengemle Basmanedeki sonradan adı oteller sokağına çevrilen yerde iki katlı ,kış bahçesi,müştemilatı,demir pencere cumbalı ,yüksek tavanlı Konak gibi bir evde yaşamışlar.Bu arada Yegane yengem Çeşme Ilıcadaki o zamanların çok meşhur bir oteli olan Rasimpalas'ln sahibi Rasim beyin kızıdır.4.Nisan 1953 ye NATO tatbikatından dönen Dumlupınar denizaltımız Çanakkale Boğaz'ında Nara burnunu dönerken İsveç bandıralı Naboland şilebiyle çarpışarak batmıştı.Güvertedeki 4-5 subay ve er dışında 86 denizci askerimiz 80-90 metre derinlikte mahsur kalmışlardı.Akıntı çokluğu nedeniyle kurtarma çanı denizaltıya ulaşamamış,saldıkları ve denize yüzünde bulunan telefon şamandırası ile haberleşme sağlanmıştı.Konuşmalar Ankara radyosu ile bütün memlekete aktarılmıştı.Necmeddin amcam sabaha kadar büyük bir üzüntüyle gittikçe yavaşlayan konuşmaları izlerken geçirdiği kalp kriziyle vefat ermişti.Küçük amcama gelince:1940 ile yılların sevilen ve çok sayılan bir politikacısı olarak NAMIK KILINÇOĞLU O YILLARA DAMGASINI VURMUŞTU.Bunu da bir başka buluşmamıza bırakmak ve sizleri bıktırmamak istiyorum!!!
  17.  Avatarı
    Bu gün Ödemişin sevilen evlatlarından eczacı Erol Soyuer'i ebedi istiratgahına bıraktık. Kabri eczaneleri gibi birbirine yakın olan kıymetli ve unutulmaz eşim eczacı Nurten herhalde o alemde de Erol'la komşuluk yapacak.Kabirlerine Nur'lar yağsın,cennet bahçelerinden bir mekan olsun inşaallah..Bunları yazarken anneannem olan Ayşe büyükannemi anımsadım. Hacındedemin eşi olarak ikisi de beş vakit namazında gerçek müslümanlardandı.Tanrımın rahmeti üzerlerine olsun. 4-5 yaşlarımda iken büyükannemle olan bir konuşmamızı yazmak istedim:Büyükanne biz ölünce n'olucak?-Kabire koyacaklar. İki melek gelecek:Münlir ile Nekir. Sana yaptıklarını soracaklar. Sevabın ve günahını tartacaklar. Sevabın çoksa cennete,günahın çoksa cehenneme gönderecekler.-peki cehennemde ne olucak?-Cezanı çekeceksin .-Sonra ne olucak büyükanne?-Sen de cennete gideceksin.Yani cehennemde cezasını çekenler de cennete gelecekler.-Yani herkes sonunda cennette olacaklar.Herkes 33 yaşında sevdikleriyle birlikte ömürlerini sürdürecekler..-Pekiyi büyükanne örneğin babam ilk karısıyla olucak yoksa ikincisi olan annemle?...Kolaylıkşa tahmin edeceğiniz gibi -Sus edepsiz yavrucak! Azarının arkasından bana kaçmak düştü ve sohbet bitti....Allah hepsine rahmetler İhsan etsin,AMİN!,,
  18.  Avatarı
    Namık amcam Türk siyaset tarihinde yerini aldı mı alacak mı bilmiyorum ama şu konuları sıralarsam objektif olmaya özen göstermek siz izleyenlerin de olumlu bir kanı oluşabilir sanırım.
    Lider yaradılışlıydı inandığı davayı kendini feda edecek kadar inatçıydı.Her zaman muhalifti.Bu muhalefeti uzun Zaman sürdürdü. Atatürk'e karşı kurulan Fethi Okyar beyin SERBEST FIRKA'sının üyesiydi.Daha sonra parti kapatılınca ve partililer suikast iddiasıyla suçlanınca Balıkesir hapisahesinde bir süre yattı.Hepsi idamla yargılanırken sonradan affedildiler. Balıkesir'de sinema işletmeye başladı.Sessiz sinema zamanı olduğu için ikinci eşi (rahmetli)Mediha yengem sahne önünde piyano çalarmış..Yeri gelmişken Mediha yengemden de bahsetmek isterim. Şam'da doğmuş. Fransız'ların sör'ler okuluna gitmiş,orta Fransızca ve iyi Rumca konuşurdu.1923 te Akhisar'da Zafer sinemasını babamla ortak çalıştırmış.Sonradan İki kardeş Ödemiş sinemasını 1941 de de Tire sinemasını çalıştırmışlardı.1946 da Celal Bayar,Adnan Menderes,Fuat Köprülü ve Refik Koraltan'ın ortaklaşa verdikleri meşhur Dörtlü Takrir sebebiyle CHP'den ihraç edilince kurdukları DEMOKRAT PARTİ'ye katılmış ve Ödemiş DP ilçe başkanlığını İstanbul'a işini ve evini naklettiğinde bile Ödemişlilerin ısrarı üzerine devam ettirmişti.Rahmetli Adnan Menderes'le mektuplaşırlardı başlangıçta.Fakat tenkitlerine başlayınca Adnan Bey mektuplaşmayı kesmişti..yazacaklarım uzayacak,tadında bırakmam ve başka gün devamının doğru olacağını düşünüyor,sabır ve ilgilerinize teşekkür ediyorum..Kalın sağlıcakla!!!

    Yorumlar
    Fahir Kılınçoğlu
    Nejat ağbicim süpersin, devam lütfen....Ben baba anemin Şamda doğduğunu bilmiyordum..Fransızca,Rumca konuştuğunu gayet iyi hatırlıyorum.İlave olarak,izninizle,Babaannem Arap çada konuşurdu.İstanbuldaki evlerinin salonunda asılı,çok nostaljik bir ''ut'' vardı...Çok güzel çalardı..

    Nejat Kılınçoğlu
    Mediha Kılınçoğlu yengem Suriye'den geldikleri için Arapça ana dili gibiydi.Eklemeyi unutmuşum.Teşekkürler.Türk musikisine de vakıftı. Kız kardeşinin kızıyla bir gün Kadıköy'de Sayın Neveser Kökteş hanımefendiyle karşılaşırlar.Evine davetlenirler. Misafirlikte sonradan meşhur olan (Ruhumda neş'e hayale daldım...)şarkısının çalışmasına tanık olurlar ve hep beraber meşkederler. Ben de o sene İTÜ Gümüşsuyu yurdunda yer kalmadığından o seneyi Tarlabaşı Kalyoncu Kolluk Tekkuyulu sokaktaki sefertası gibi evinde kaldığımda duymuştum.
  19.  Avatarı
    Kendisi 1950 li yıllarda bir Türk film yapıncısı(prodüktör)olan Namık Kılınçoğlu amcamın yaşamı başlı başına bir film dizisi öyküleri olacak niteliktedir.1946 daki İstanbul gezisinde o Zaman İstanbul belediyesine ait olan şehir tiyatroları(Dar-ül Bedayi=güzellikler Evi) nın ünlü artistlerinden Kani Kıpçak,Reşit Gürzap,Nevin Akkaya,Nezihe Becerikli vs.ile tanışmış.Ertesi yıl da Ödemiş İyi sinemadaki hissesini babam Suphi Kılınçoğluna satarak İstanbul'a gitmişti.O Zaman'lar ham filmler karaborsada da satılıyormuş..Amcam dürüst ve girişken yaradılışı nedeniyle Filmciler Derneği başkanlığına seçimle gelmiş,ilk iş olarak ham film ithalini kendi derneklerine kazandırmıştı.Burada hoş bir şikayetini hatırlarım:Ya hu film ithal iznini kopartmak için bizden bile kutu başlına 1 TL RÜŞVET ALDILAR DERDİ ACI ACI GÜLEREK.İlk filmi ÖLÜNCEYE KADAR SENİNİM.Beyoğlundaki MELEK sinemasında (Ar sinemasına giden yan sokaktaydı)gala yapıldı,başarılı geçti.6x9 reklam fotoğrafları yaptırdı.Rahmetli evlatlıkları Sevim ve Püsüre(süpürge diyemezdi)ile bütün Kadıköy semtini dolaşıp YURT sineması (Bugünkü Opera sineması)reklamlarını ev ev dolaşıp dağıttığımızı hatırlarım.O filmde ilginç olan o zamanki GS futbolcusu BÜLENT EKEN(Reha ekenin kardeşi)nin de rol almasıydı.Bundan sonraki filmi de ARAMIZDA YAŞAYAMAZSIN idi.Başrollerde Bülent Oran ve Gülistan Güzey vardı.Bir gün amcam benden bir istekte bulundu.Filmde bir gece kulübünde geçen bir casusluk sahnesi var.FİGÜRANLARI Yeşilçam sokağından seçmek istemiyorum,senin üniversiteli arkadaşlarından bir gurup yapabilir misin?Günlerden pazartesi fakültede Elektrik Makineleri dersimiz var.Profesörümüz Mustafa Boduroğluna ayıp olmasın diye izin almaya gittim.Hocam gençlik olarak bizi bir milli vazifeye çağırdılar dedim.Bu günkü dersimizi erteleyebilir miyiz.Cevabı madem böyle bir husus var gidebilirsiniz deyince ben birazcık şımararak hocam siz de gelmez misiniz deyiverdim.Arzu ederdim fakat dedikodusu çirkin olabilir diyerek bizi uğurladı.Arkadaşlara bilgi verdim.Yer Taksim Belediye Gazinosu.İNÖNÜ PARKI içindeydi.Yemek ve ikramlar amcamdan üstelik şehir tiyatrosu figüran hanımlarla dans bile edeceksiniz diye delikanlıları harekete geçirdim.O gün akşama kadar kaldık.Sonradan arkadaşlar benimle(Bizi akşama kadar tuttun,bir sandviçler limonataya talim ettirdin)diye hala bana takılırlar.Yine fazla uzatmamak için şimdilik burada kesiyor ve SAĞLICAKLA KALINIZ ! diyorum.
  20.  Avatarı
    Yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir özdeyiş vardır:Bir işe Türk gibi başla,İngiliz gibi bitir!Rahmetli Namık amcam genellikle buna uygun davranmıştır çoğunlukla.Örneğin 1946 da Ödemişte Demokrat Partiyi kurduktan sonra merkez olarak İyi sinemamızın orta katındaki kişisel odasını seçmiştir.Taaa ki bir muzaffer kumandan tavrıyla harekete geçirdiği binlerce kentli köylünün başında taş,kum,çimento,tahta taşıyan onlarca traktör,kamyon,at arabalarının önünde Ödemişe konvoy halinde girdiler.Bu gün Hürriyet caddesinde,Tekelin yüksek binası karşısında,AVM ve Loto dükkanları olarak kullanılan binayı hep birlikte inşa ettirmişti.Maalesef siyaset tarihimizin bir yadigarı olması gereken bu bina 1960 devriminden sonra Hazineye geçmiş,bilahare satılarak özel firmaların eline geçmiş ve bu günkü acınacılacak duruma düşmüştür.O zamanki yönetim kurulunda doğal olarak amcam Başkan rahmetli Alim Efe yardımcı,sonradan TBMM Meclis Başkan'ı olan İlhan Sipahioğlu,tütün tüccarı Süleyman Nallı,Şapkacı Şükrü İmer,eski belediye Başkan'larından uncu Muzaffer Gönen,Baki Marmara,fotoğrafçı Ali bey,Hasan Demirtaş gibi hatırladığım yönetim kurulu üyeleri vardı.Alim Efe'nin babası İSmail Efe 1920 li yıllarda arandığı için tebdil-i kıyafet gezen eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı evlerinde ve çiftliğinde saklamış,muhasebesini ona yaptırmıştı.BU ŞÜKRAN BORCU nedeniyle Alim Efe'nin numune çiftliğinin kurulmasında,at gibi yüksek Kıbrıs eşeklerinin ithalinde,banka kredilerinin kullanılmasında,oğlunun (rahmetli Vural Efe) Cumhurbaşkanlığı Muhafız kıtasında askerlik yapmasında katkıları olmuştu.Amcam üç,dört sene sonra evini ve işini İstanbul'a nakledilece başkanlıktan istifa etmek istemiş.YÖnetim oy birliğiyle DP başkanlığına İstanbul'da devamını israrla kabul ettirmişti.O yıllarda meşhur olan (röntgen filmi ve nal çivisi)nin yokluğu nedeniyle karaborsaya düşmesini rahmetli Başbakan Adnan Menderes'e yazdığı mektuplarda dile getirmişti.Buna ilaveten İzmir'deki DP il kongresinde en yüksek oyu alara kongre başkanlığı yaparken ayni kaygılarını dile getirmiş,hükümeti (1950 den sonra DP iktidarının idi ve hükümet Adnan Beyin başkanlığındaydı.)kongreyi izleyen Devlet Bakanı Osman Kapani elindeki kehribar tesbihini öfkeyle koltuk koluna vurunca taneler ses çıkararak döşemeye yayılmış ve amcam bundan sonra kara listeye alınmış.1955 yılındaki DP kongresine en yüksek oyu alan olmasına karşın İzmir delegasyonu 65 kişi olacak yerde 66 kişi gelmiş.Bir delege iptali için şekilden lkura da amcamın ismi çıkınca kongreye alınmamış.O yine davasını sürdürmek için dinleyici locasından bağırmış:Biz CHP yi yine yıktık?Ayni dalavereleri yaptıktan sonra ne kıymeti kalıyor iktidarımızın! Diye haykırmış ve partiden istifa mı etmiş,atılmış mı bilmiyorum.Ondan sonra muhalefetine bu nedenle kurulan FEVZİ LÜTFÜ KARAOSMAONOĞLU yanında Hürriyet partise geçmişti.Öykünün devamı izninizle pek yakında,,,,,
Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon