RSS olarak izle

genel

1908 den 2008 e.. Yüzyıllık bir sürecin sonu

Bu yazıya oy ver
1908 de İttiaht ve Terakki’nin (İTC)Meşrutiyet ilan edilmemesi halinde İstanbul a yürüneceğini bildirmesinin ardından 2. Abdülhamit Meşrutiyeti yeniden ilan etmek zorunda kalmıştı.

1909 da muhalif olan gazeteci Hasan Fehmi bir İttihatçı tarafından öldürülünce İstanbul’da patlak veren 31 Mart ayaklanması (13 Nisan 1909) Selanik ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Abdülhamit tahtdan indirilip 5. Mehmet Reşat tahta çıkartıldı.

Bu süreçte devletin tüm yönetim kadroları baştan aşağı (yetenek ve yeterliliklerine bakılmaksızın) İttihatçı kadrolarla değiştirildi. Türkiye’de rejimin değişmesi açısından 1908 Meşrutiyetin ilanı, 23 Nisan 1920 Meclisin Ankara’da açılışı, 29 Ekim 1923 , 1946 ve 1950 seçimleri karşılaştırıldığında 1908 yılı ön plana çıkar. Çünkü bu tarihten sonra gerçekleşen tüm değişimlerde kimi zaman perde önünde ve kimi zaman perde arkasında İTC bulunmaktadır. 23 Nisan 1920de ilk Meclisi açan kadro Meşrutiyeti ilan eden kadrolardan çıkmıştır. Yine Cumhuriyet ilan edilirken aynı kadro görevdedir. Tek farkla 1908de yapılan rejim değişikliğinden sonra hala siyasi olarak varlığını sürdüren saltanatın 1923de Cumhuriyetin ilanı ile kaldırılmasıdır.

1908de yapılan rejim değişikliğinin başlangıçtaki en olumsuz etkisi olarak çoğu tarihçiler 1909 Balkan Savaşlarını kaybedilmesini gösterir. Bu savaşın kaybedilmesinin esas nedeni devlet kademelerinde yapılan radikal kadro değişiklikleri neticesinde koordinasyonun bozulmasıdır.

Benzer bir durum yakın bir geçmişte İran devriminde de görülebilir. 1979 da İran Şahlık rejimini yıkan Humeyni hemen akabinde başta ordu olmak üzere tüm devlet kadroları altüst edildi. Türkiye’de iki aşamada gerçekleştirilen ( önce devlet kadrolarının baştan aşağı değiştirilmesi, sonra Cumhuriyet in ilanı) İran’da tek seferde gerçekleşti. Ortaya çıkan kaosu fırsat bilen Irak İran’a saldırdı. Dev İran savaş yıllarında kendisinden (nüfus, tarihsel geçmiş ve yüzölçümü) bakımından daha küçük Irak’la yıllarca başedemedi. Ancak savaş sonunda Osmanlının Balkan savaşlarında Rumeli ve Batı Trakya’yı kaybetmesine karşılık İran topraklarında sınır değişikliği gerçekleşmedi.

1908 ile başlayıp günümüze dek devam eden 100 yıllık süreçte 33 yıllık baskıcı Abdülhamit döneminde görülmeyen başta gazeteciler olmak üzere faili meçhul cinayetler yapıldı. 100 yıllık süreçte Hasan Fehmi'den Hrant Dink'e dek çoğunun faili bulunamayan (ilginç değil mi!!) öldürülen gazeteci sayısı 61dir. bkz [url]http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=210593[/url]

Bu derin yapı 1950de girilen NATO bünyesinde Ergenekon ya da kontrgerilla ile gizli ve derin yapısını sürdürdü. Türkiye’de iktidarlar değişse de bu yapı varlığını günümüze dek aynen korudu.

1990 larda Sovyetler birliği ve Doğu blokunun dağılması ile birlikte NATO ülkeleri de Soğuk Savaş sürecinde kurdukları gladio tipi yapılanmaları tasfiye ederken Türkiye’de bu henüz gerçekleşmedi. Türkiye’deki bu yapının geçmişi diğerlerinden farklı olarak Soğuk Savaş döneminden önce 1908 lerden beri mevcut olan bir yapılanmaydı. Tasfiye ile bu yüzyıllık gizli yapılanma sona erecektir.
Kategoriler
Kategori edilmemiş

Yorum

  1.  Avatarı
    Sn. yeter BLOG'unuz hayırlı olsun.
  2.  Avatarı
    yani bu ergenekon o kadar eskiye mi dayanıyor? bir tür tarikat gibi..... neye hizmet ediyor, bazen cumhuriyete, bazen de gericilere mi? son 100 yılda derin yapılarla bağlantılı tüm olayları ergenekona yıkarsak pek çok çelişki ortaya çıkar. bunu kim yutar merak ediyorum. öte yandan bugün çokça bahsedilen fethullahçı gladyo bu oluşumun neresinde peki açıklayabilir misiniz?
  3.  Avatarı
    1908 lerdeki yapılanma ismi ergenekon olmasa da aynı tarz bir yapılanmadır. Ancak bu yapılanma bir tarikat yapılanması şeklinde değil de şartların oluşturduğu süreç içersinde gelişen bir tür doğal refleks olarak gerçekleşti. Bunun da temelinde yatan neden vatanı koruma ve ayakta tutma amacı idi. 1908 li yıllar Osmanlı için dünyanın bir dünya savaşının eşiğine adım adım yaklaştığı, Balkanlar ın için için kaynadığı, İttihatçıların Abdülhamit i devirerek yönetimde etkin olmaya başladığı, ancak tecrübesizlik ve yetersizlikleri nedeniyle devleti parçalanmaktan kurtarmak yerine daha da kaosa sürüklenmesine neden olduğu yıllardı.

    Kaosun, ayaklanmaların, Trablusgarp, Balkan savaşlarının yaşandığı ve ülkenin adım adım elden kaydığı dönemde artık siyasi sorunları çözmek için hukuki yollarla değil derin yapılanmalar ve fail-i meçhul cinayetler yöntem kullanılıyordu. Kaosun hüküm sürdüğü, devlet otoritesinin sarsıldığı bir ortamda kimse hukuka, adalete bakmaz zaten. Öyle de oldu. Bir de buna 200 yıl boyunca sürekli toprak kaybeden bir ülke yöneticilerinin içinde bulunduğu psikolojik şartları da eklemek lazım.

    Bu dönemde İttihat Terakki tetikçileri ve gizli teşkilatları ile etkili olmaya çalışıyordu. Amaç.. vatanı kurtarmak.

    ITC muhalifleri, karşıt siyasi partileri susturmak için de zaman zaman bu yönteme başvurmaktan çekinmedi.

    Milli mücadele yıllarında ittihatçı kadrolardan oluşan mecliste de kendi içersinde ciddi muhalifler çıktı. Örneğin Enver Paşa yanlısı Doktor Nazım ve Ali Şükrü Bey bunlar arasında sayılabilir. Daha sonraki yıllarda da benzer şekilde ya da İstikla Mahkemeleri ile muhalif olanlar tasfiye edildi ya da etkisizleştirildi.

    İkinci Dünya savaşı sonrası soğuk savaş döneminde NATO ya üye Türkiye için Sovyetler birliği ve komünizm asıl tehlike olmuştu. Bu dönemde başta sol kesim olmak üzere yazarlar baskı altında kaldı. Bu kez yapı NATO nun komünist Rus işgaline karşı gizli bir örgüt olarak görev yapmaya başlamıştı. Elbette yine kimi zaman hukuk hiçe sayılarak faaliyetler yapıldı. Amaç yine aynı. Vatanı kurtarmak.

    1960, 1970, 1980 ihtilalleri öncesinde yaşananlar, Çorum, Maraş olayları, Gazi olayları ve faili meçhuller aslında hep aynı senaryonun bir parçası.

    Bugün siyasi fikri ne olursa olsun sanık sandalyesine oturmayan kaç yazar var acaba? Son 50 yılda tüm Avrupa ülkelerinde öldürülen toplam gazeteci sayısı Türkiye den daha mı çoktur?
    Ya da neden Türkiye’de büyük kaos yaratan olaylar ya tamamen ya da faili belli olsa dahi perde arkası tamamen karanlıktır? Bir dönem komünizm tehlikesi vardı, daha sonra PKK şimdi de irtica.

    Ancak 21. yüzyılda böyle hukukun dışında ve yasaları hiçe sayan, sözde vatanı kurtarmak amacından çok kendilerine menfaat sağlamakla uğraşan çetelerle Türkiye yoluna devam etmesi mümkün değil.

    Bir de tahmin..

    Eğer bu dava bazı köşe yazarlarının öne sürüğünün aksine içi boş bir dava değilse başlangıçta zorluklar olsa da ilerleyen süreçte bazı sanıklar belki de iddianamede dahi olmayan çok önemli bilgiler sunacaklar ve dahası birbirlerine dahi düşecekler. O zaman bilmediğimiz çok daha fazla bilgi ve detaya sahip olacağız.
    Ve sanık sayısı şimdiki 86 sayısının oldukça üzerinde olacak.

    Yine ilerleyen süreçte köşe yazarları ve gazeteciler bu davaya ilişkin takındıkları yorumlarına göre okuyucuları tarafından tekrar değerlendirmeye tutulacak. Kimisinin yıldızı parlayacak ya da tam tersi. Gazeteler de aynı durumda.

    Konuyla doğrudan ilgisi olmayan başka bir tahmin. Merkez sağın nasıl kendisini toparlayacağı yantı hala net olmayan bir soru? Ancak yapılacak ilk seçimlerde CHP 1999 seçimlerinde olduğu gibi yine %10 barajının altına düşerek meclis dışında kalacak. En geç 6 ay içinde bu tahminlerin ne derece gerçekleşip gerçekleşmediğine tekrar bakarız.
  4.  Avatarı
    Bir hafta önce yazdığım konunun başlığı

    [B][SIZE="3"]1908 den 2008 e.. Yüzyıllık bir sürecin sonu[/SIZE][/B]

    Bir hafta sonra 26.07.2008 de Taraf gazetesine baktığımda Ahmet Altan aynı konuyu ele aldığı konunun başlığı

    [B][SIZE="3"]Yüz yıllık temizlik[/SIZE][/B]