Sayfa 1/8 123 ... SonSon
Arama sonucu : 58 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Tanımadığım Türkiye Günlüğü...

Hybrid View

Previous Post Previous Post   Next Post Next Post
  1. #1
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas Tanımadığım Türkiye Günlüğü...

    ARTVİN-RİZE

    Gitmek,

    Alıp başını uzaklara..

    Uzak..

    Nedir?

    Tanımadığın, gitmediğin, bilmediğin;

    arka mahallen bile bazen uzakken sana

    "Uzak"tan kastın nedir?

    Yoksa bilinmeze yolculuk mudur?

    Tanımadığın-tanışamadığın mıdır?

    Zaman denen şey dünya üzerinde herkes için aynı şekilde akıp giderken senin ortak olamadığın milyarlarca insanın sevinçleri, üzüntüleri, kısaca AN'ları mıdır sana uzak olan..

    Güvenli dediğin limanından gemini bilinmeze avara etmen midir?

    sabah dokuz-akşam beş
    hafta içi-hafta sonu
    ay başı-ay sonu
    yılbaşı-yılsonu

    Sana hızlıca akıp gidiveren zaman "uzak" dediğin yerde bildiğin koşuşturmadan uzak olunca nasılda yavaş akar..

    Zaman nasıl olurda bu kadar göreceli olur..

    Tanımadığım Türkiye günlüğü...



    bu da Can YÜCEL'den.

    Bugünlerde herkes gitmek istiyor

    Bugünlerde herkes gitmek istiyor.

    Küçük bir sahil kasabasına, Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

    Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey…

    Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.

    Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir.

    Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.

    Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.

    Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

    Böyle gidiyoruz işte. Bir yanımız “kalk gidelim”, öbür yanımız “otur” diyor.

    “Otur” diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira…

    İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, Güvende olma duygusu…

    En kötüsü alışkanlık. Alışkanlığın verdiği rahatlık, Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.

    Kalıyoruz… Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz. Evlenmeler…

    Bir çocuk daha doğurmalar… Borçlara girmeler… İşi büyütmeler…

    Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

    “Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;

    Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin, Kendi imalatımız küfeler.

    Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira.

    Ölüme inat tutunmak lazım, İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışlar yapabilsek.

    Var tabii yapanlar, ama az. Sadece kaymak tabakası. Hepimiz kaçabilsek…

    Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa. Gün içinde mesela…

    Küçücük gitmeler yapabilsek.

    Ne mümkün. Sabah 9, akşam 18 Sonra başka mecburiyetler

    Sıkışıp kaldık. Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli Bu kadar ağır olmamalı.

    Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

    Bir ömür karşılığı, bir ömür yani. Ne saçma…

    Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba.

    Ben her bahar aşık olmam ama

    Her bahar gitmek isterim.

    Gittiğim olmadı hiç, Ama olsun…

    İstemek de güzel.



    BORÇKA-ARTVİN 24.08.2010

    Evet ben gittim-sayılabilir-..

    Ne mi öğrendim?

    sadece bir adım atmanın yeterli olduğunu öğrendim..

  2. #2
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas

    ARTVİN-Macahel-Camili Köyü

    Vadinin Türkiye tarafı betonorme iki binadan sonra sınır hattı var. Arka sırtlarda Macahelin Gürcistan tarafındaki köy görülmekte..



    "Macahel;Türkiye-Gürcistan sınırında bulunan, Türkiye’de 6, Gürcistan’da 12 köyü içine alan Karçal dağlarıyla çevrili bir bölgenin adı. Artvin’in Borçka ilçesine bağlı el değmemiş doğal güzellikteki Camili, Düzenli, Efeler, Kayalar, Maral ve Uğurlu köyleri Macahel böylesinde yer alıyor. 3428 metre yükseklikteki Karçal Dağları, biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye'nin en önemli yerlerinden biri. Macahel bölgesi; zengin yaban hayatı, bitki çeşitliliği, bozulmamış iğne yapraklı ormanları, doğal anıt ağaçlarıyla çok etkileyici. İşte bu nedenlerle UNESCO 2005 yılında Paris’te düzenlediği toplantıda, aralarında Türkiye’den Macahel’in de yer aldığı 17 ülkeden 23 sahayı, Dünya Biyosfer Rezerv Ağına ekledi. Böylece Macahel, ülkemizin ilk biyosfer rezerv alanı olarak tescillenerek koruma altına alınmış oldu"

    İstanbul-Trabzon-Hopa-Borçka-Camili noktalarının herbiri farklı araçlarla aşıldıktan sonra akşam altıda Camili Köyüne vardım.. Konaklama Temanın Pansiyonunda.

    Ertesi gün rota Maral Şelalesi olur derken Pansiyonu işleten Nuri abinin de tavsiyesiyle Gorgit Yaylasına çıkacak grupla yolculuk. Efeler Köyünden Gorgit Yaylasına üç saatlik yolculuk başlıyor..







    Gorgit Yaylası koruma altında. Yolu olmayan ve olmayacak ender yaylalardan olduğunu öğreniyoruz..





    Ağzımı açık bırakan manzaralarla yolculuk keyifli bir şekilde devam ediyor..







    Manzara her on adımda bir değişiyor..















    Bölgenin rehberi va aynı zamanda Gorgit'te bir pansiyon girişimi olan İsmail'in yayla evine nihayet vardık. Yöresel ikramlar ile öğle yemeği burada. Manzara mükemmel.






  3. #3
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas gorgit yaylası


    Yılın üç yüz küsür gününü terk edilmiş geçiren yaylanın terk edilmiş zamanlarından birindeyiz..







    STOP tuşuna basılmış, hayat aynen durmuş burada. Bu kadar güzel kalmasının nedeni yılda sadece yayla çıkışında yaz öncesi yirmi gün, sonbahar öncesi yayla dönüşü yirmi gün kullanılması mıdır acaba bilinmez. Buraya yeryüzü nimetleri verilirken cömert davranıldığını düşünüyorum.







    Evler aldatmasın o kadar ufaklarki aslında, eğilerek ancak yürüyebiliyoruz. Bir karış pencere haricinde birşey yok, elektrik yok, hayat gün aydınlığıyla başlıyor karanlıkla duruyor..















    Suyumuz her daim buz gibi..



    Öğle yemeği yendikten, sıcacık yayla çayı içildikten, masalsı yayla evlerinin arasında gezindikten sonra geri dönüş yolculuğumuz başladı..












  4. #4
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas efeler köyü

    Bu insanların yüzyıllardır bu patikayı kullandığını ve etrafta günlükçü turistlerin tek tük ambalaj atıklarından başka doğayla bir olmayan birşey olmadığını düşünecek olursak doğaya olan saygılarını daha iyi anlayabiliriz..






    iki buçuk saat süren ve 1800 metrelerden başlayan geri dönüş 900 metrelerdeki efeler köyünde son buluyor..

  5. #5
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas camili - maral köyü - maral şelalesi

    26.08.2010

    tema pansiyonda köy kahvaltısı

    bugünki yürüyüş tek başına, camili-maralköy-maral şelalesi, gidiş geliş yaklaşık 15 km..















    şelaleye giden yolu tarif etmek isteyen pansiyondakilere ses çıkarmıyorum, dinliyorum, uzun uzun tarif ediyorlar yolu ama içimden Allah Allah dümdüz yol neyini tarif ediyorlar desem de 3 kez yanlış yola sapınca anlıyorum gerekliliğini tarifin..




  6. #6
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,821

    Esas

    Fotoğraflar yüklensin diyebekliyorum.Topiği açan arkadaşa çok teşekkür ederim.

  7. #7
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas maral köyü - maral şelalesi





    güzergahın en başından beri bahçe kenarlarından yediğim göz hakkı sayılabilcek taze fındıkla doyuyorum neredeyse..






















    Meğer pansiyonda anlatılan yeşil tenteli yer burasıymış. farkında olmadan burayı yaklaşık bir saat geçtikten sonra değil suyun kaynağını suyun dahi kalmadığını görmeme rağmen tırmanmaya daha güzel fotoğraf çekme umuduyla nasıl olsa patika var diye devam ediyorken artık gürcistan sınırını geçmek üzere olduğumu düşünerek geri döndüm. çünki yasak bölge tabelasını geçeli baya olmuştu...

    Dönüşte çardakta oturan genç çifti görür görmez; ben onlara soruyorum şelaleyi onlar bana. Daha sonra anlıyoruz şelaleye inişin terasın hemen altından olduğunu. Gezgin damat gönülsüz gelin balayısı gibi görünen çiftin gezisinin yağan yağmurun da etkisiyle gelin için bir eziyete dönüştüğünü hemencecik anlıyorum. onları orada bırakıp iniyorum aşağı..

    Şelaleye iniş; neredeyse dikine inen merdivenler işi her ne kadar kolaylaştırsa da gerçekten zahmetli..




    Hava çıktım çıkalı kapalı, arada yağmurlu; hırsla daha tepeye daha yukarı tırmanırken farketmediğim inceden inceden yağan yağmurdan neredeyse sırılsıklam olduğumdan mıdır, havanın soğuğuyla beraber şelalenin dibinde oluşan hava akımıyla dağılıp ikinci bir yağmur etkisi yapan akan sudan mıdır, yoksa derinlik fobisi olan benim dibi belli olmayan suya girmedeki korkusundan mıdır bilmem fazlasıyla tereddüt ettim ama azmettim bi çırpıda suya girdim. İstem dışı çığlıklarla girdiğim su tek kelime ile buz ama şelalenin tam altı gerçekten fena. Şelalenin altında çivi gibi bedene saplanan suyun altında birkaç saniye bile zor durunca anlıyor insan suyun parçalayıcı etkisini...




  8. #8
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    42
    Gönderi
    652

    Esas















    Anlatsana baba...

    Okuldu işte oğlum.

    Benim bildiğim,

    Senin ise?...

    Teker sürüye sürüye koştuğumuz yolları Mindiyet'in;

    Duman kokardı; ıslak.

    Çiğ damlardı yeşilin her tonu,

    Ayrık yapraklı papatyası,

    Mor, soğan gülü,

    Telaşlı Hamdi’si – topal Ahmet dayının horozu- ,

    Okulun eşiğine bile sığan bir avuç talebesi; Semra hocanın,

    Pamuk gibi bulutları vardı birde; ayaklarımızın altında.

    Anlıyacağın;

    Kah bulutların üstündeydi okulum; çıkmış gibi fezaya.

    Kah gömülmüştü beyaza; kara kışta.

    Ama odunu boldu; her daim döküm sobanın.

    Bildin mi oğul?

    Bilemedin değil mi?


    (Köylü baba şehirli oğul..)












    8 saat yürüyüş ile gün sonu..
    Son düzenleme : okyt; 25-10-2010 saat: 22:07.

Sayfa 1/8 123 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •