Sayfa 102/237 İlkİlk ... 25292100101102103104112152202 ... SonSon
Arama sonucu : 1891 madde; 809 - 816 arası.

Konu: Çelişkiler

  1. #809
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Malum..

    Hissenette siyaset ve sohbet başlıkları kapatıldı..

    Çelişkilerde siyaset hariç, hayata dair konulara yönelmemiz gerekiyor artık..

    Bu konuda arkadaşlarımızca gereken hassasiyet gösterilecektir diye umuyorum..


    Bu arada bir dokundurma:

    Sigarayı bırakmak, siyaseti bırakmaktan daha kolaydır .Bundan eminim..

    Emin olmadığım husus ise şu..

    Bizim ülkemizdeki tiryakilik biçim ve şekline ve de bünyemize bakarak, siyasetmi yoksa sigaramı daha zararlı karar veremiyorum.
    Son düzenleme : BORA YAŞAR; 07-09-2009 saat: 09:57.

  2. #810
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    KIZILDERILIDEN TEK KELIMELIK HAYAT DERSI.

    Cherokee kabilesinin yaslilarindan biri hayat, ask ve evlilik uzerine konusurken sunlari soyluyor:

    "Icimizde iki kurt var ve bunlarin arasinda da korkunc bir savas.

    Kurtlardan biri; korkuyu, ofkeyi, kiskancligi, pismanligi, acgozlulugu, kibiri, kendine acimayi, kuskunlugu, asagilik duygusunu, yalanlari, ustunluk taslamayi ve benciligi temsil ediyor.

    Digeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylasmayi, comertligi, dinginligi, alcak gonullulugu, nezaketi, yardimseverliligi, dostlugu, anlayisi, merhameti ve inanci temsil ediyor."

    Genclerden biri "hangi kurt kazanacak?" diye soruyor ve yasli adam kisaca cevap veriyor:

    "Beslediginiz"

  3. #811
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Birçte günler süren maçlardan sonra takımlarda dünya şampiyonunu belirlemeye 57 board kaldı.

    ABD - İtalya..

    Benim gönlüm her zaman olduğu gibi İtalya ile..

    Bizim kuşak ABD yi sevmez zaten.

    Devlet olarak ABD den yana olan milleti ABD yi sevmeyen bir ülkeyiz..

    Anketler bunu açıkça ortaya koymakta. Hem de dünyada en yüksek oranlarda.

    Garip bir çelişki değil mi?

    Bu ülkede gerçek bir demokrasi olsa, halkının sevmediği hatta nefret ettiği bir devletten yana politikalar üreten siyasi kadroların yaşaması mümkün değil..

    Ama burası Türkiye..

    Burada her an herşey olabilir. Birrrrr..

    İkincisi burada çelişki diye birşey yoktur..

    Kuraldışılık kuralsa, çelişki uyumdur..

  4. #812
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Günün Tavsiyesi:

    Her stresli olaya köpeklerin yaptığı gibi yaklaşın..

    Eğer yiyemiyecek ya da düzemiyeceksiniz, üzerine işeyin ve uzaklaşın!


    Böyle diyor internetten gelen İngilizce bir yazıda..

    (İngilizcesi : Handle every stressful situation like a dog. If you cant eat it or hump it, piss on it and walk away.)

    Nasıl bir tavsiye ama.. Beğendiniz mi?

    Uzun yaşamanın sırrı bu olsa gerek.

    Yiyabileceğin ve de düzebileceğin şeylerle ilgilen gerisini boşver.

    Onlar seni yemeden uzaklaş..(Üzerlerine işetirler mi bilmem)

    Giderek bu fikrin egemen olduğu dünyada yaşıyoruz belki de haberimiz olmadan.

    Ne dersiniz?

  5. #813
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Bugün 12 Eylül.
    12 eylül darbesinin 29 uncu yıldönümü.
    Bu darbe hala her alanda etkisini hissettiriyor.
    Darbe paşasının basın danışmanı güzel bir özeleştiri yapmış, adeta günah çıkartmış.
    Ölmeden önce bunu netekim paşa da yapabilse ne güzel olurdu.
    Her satırıyla, satır aralarıyla okunmadı gerek:


    'Evren'i darbe için kışkırttılar'

    Altan GÖKMEN 12.09.2009
    Evren'in basın danışmanı Ali Baransel: "Askere gidip 'darbe yapın' diyenler, kışkırtanlar şimdi eleştiriyorlar. Sonuçta ordu yıpranıyor, böyle kepazelik olur mu?"
    Bugün Türkiye'yi derinden etkileyen ve başta 1982 Anayasası olmak üzere hemen her alanda etkisini hissettiren 12 Eylül darbesinin 29'uncu yıldönümü. 12 Eylül ile Kenan Evren ismi özdeştir. Kenan Evren'in, emekliye ayrıldığı 1989 yılına kadar en yakınındaki isimlerin başında hiç kuşkusuz eski Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ali Baransel gelir. İstanbul'da, Ceylan Intercontinental Otel'de buluştuğumuz Baransel'in darbenin yıldönümünde neler diyeceğini merak ediyoruz elbette. Çok çarpıcı bir "darbe kışkırtıcılığı" örneğiyle giriyor söze ve "Bıçak Sırtında" adını taşıyan kitabında Evren'in ağzından yazdıklarını satır satır okumaya başlıyor: "Baransel, sen de 12 Eylül öncesi gelişmeleri Çankaya Köşkü'nden takip ettin. Yıllarca yönetime el koymamız konusunda yoğun baskılarla karşılaştık. Meclis'ten çıkan parlamenterler gruplar halinde önce beni, daha sonra diğer komutanları ziyaret ederler, 'Bu iş böyle yürümüyor. Ne olur artık daha fazla beklemeyin. Son Türk devletini uçurumun kenarından kurtarın. Tarihteki unutulmaz yerinizi alın' derlerdi. Aynı şekilde; yargı, üniversite, işçi, işveren temsilcileri, ünlü gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, toplumun diğer kesimlerinden etkili bilinen kişi ve kuruluşlar her gün kapımızı aşındırırlardı. Sorunların çözümü konusunda raporlar, kanun değişikliği metinleri getirirlerdi. İçlerinde yeni Anayasa taslağı takdim edenler bile vardı. (...) O gün kapımızı aşındıranlar, zaman geçtikçe bizleri amansızca eleştirmeye başladılar. Sıkı demokrat geçinmeye başladılar." Baransel şöyle bir durakladıktan sonra, yıllarca demokrasiyi kesintiye uğratmış bir liderin en yakınındakilerden biri olarak, Türkiye'deki demokrasi kültürünün "fukaralığına" dikkat çekiyor: "Türk toplumunun belirli bir kesiminde TSK'yı 'demokrasinin sigortası' gören bir düşünce hakim. Bunlar demokrasinin sağlam işlemediği, bazı konularda kilitlendiği dönemde, başvurulacak yer olarak askeri görüyorlar. Sistemin işlemediği durumlarda bazı kesimlerin TSK'nın bu hassasiyetlerini kaşımak gibi, benimsenmesi mümkün olmayan yaklaşımlarını görüyoruz. Bunlardan şiddetle kaçınmamız, sandığa ve sandıktan çıkan sonuçlara saygılı olmamız gerekiyor. Askere gidip 'darbe yapın' diyorlar. Darbe oluyor. Yıllar içinde o darbenin etkisi zayıflıyor ve zamanında askeri kışkırtanlar, darbeyi eleştirmeye başlıyor. Sonuçta ordu yıpranıyor, özgüvenini kaybediyor. Böyle kepazelik olur mu?"
    HEP AYNI KALABALIK
    Ali Baransel yılların deneyimiyle, Türkiye'nin anlaşılmaz çelişkilerine de ışık tutuyor: "Gazeteci olarak 12 Eylül'den önce Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş'i takip ettim mitinglerinde. Meydanlar hıncahınç kalabalık. Yıllar geçti, 12 Eylül oldu, Evren'le gittim aynı yerlere, yine aynı kalabalık. Ne kadar enteresan. Eğer toplumun fertlerine demokrasi kültürü iliklerine kadar işlemişse, orada bu tür olaylara tanık olmanız mümkün değildir. En azından böyle bir harekat olduğunda kimse alkış tutmaz, Türk basını ertesi gün siyah manşetlerle yayın hayatına devam eder. Ama bunların hiçbirini görmedik. Bu amansız bir çelişki."

  6. #814
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Rakamlarla 12 Eylül darbesi

    12.09.2009
    650.000 kişi gözaltına alındı
    1 milyon 683 bin kişi fişlendi
    210 bin davada 230 bin kişi yargılandı
    7 bin kişiye idam istendi
    517 idam kararı çıktı
    İdam cezası verilenlerden 50'si asıldı
    98.404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı
    388 bin kişiye pasaport verilmedi
    30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı
    14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı
    30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti
    300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü
    171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi
    937 film sakıncalı diye yasaklandı
    23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu
    3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi
    400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi
    Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi
    31 gazeteci cezaevine girdi
    3 gazeteci silahla öldürüldü
    Gazeteler 300 gün yayın yapamadı
    13 büyük gazete için 303 dava açıldı
    39 ton gazete ve dergi imha edildi
    Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi
    144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü
    14 kişi açlık grevinde öldü
    16 kişinin kaçarken, 95 kişinin de çatışmada öldügü açıklandı
    73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi
    43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi

    -----------------------------

    Yukarıdaki rakamlar demokrasi denen olguyla çelişmiyor mu?

  7. #815
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Cengiz Çandar'ın Şemdinli'ye doğru yolculuğundan notlar..


    "
    ....................

    Yola devam, gözümüz mazot göstergesinde tedirgin biçimde yüce dağlar arasından Başkale’ye doğru yükseliyoruz. Yüksekova, upuzun, göz kamaştıran sivri diş gibi doruklu dağların arasında 1985 metre yükseklikte uzanan bir ovanın üzerinde. İl merkezi Hakkâri’den daha büyük, 60 bin nüfuslu bir şehir. Başkale ise 2800 metreye varan yüksekliğiyle dünyanın en yüksekteki yerleşim merkezleri arasında sıralanıyor.
    Yüksekova-İran ile Hakkâri-Çukurca ve Başkale-Van tabelalarının kesiştiği kavşakta, jandarma durduruyor.

    ‘Kimliğiniz var mı?’

    Minibüsün ön koltuğundan eğilip, sevimli jandarma askerine “Kimliğimiz var da, mazotumuz yok. Yakında bulamaz yolda kalırsak, ya dağa çıkacağız, ya gelip size sığınacağız ona göre” diyorum.

    Espri nosyonu hayli gelişmiş Ordulu delikanlının, “Vallahi, kendinizi nerede rahat hissederseniz, oraya gidin. Buraya gelirseniz, beklerim. Ben buradayım” diyor şakacılık ile özgüven karışımı bir edayla."


    http://www.radikal.com.tr/Default.as...&CategoryID=97

    Bu asker benim oğlum..İki gözüm..

    Kalbimin cevabını vermiş Cengiz Çandar'a..

    Onun da kalbinin dediğini erkekçe yapma cesareti olsa tutar dağa çıkardı...

  8. Esas

     Alıntı Originally Posted by BORA YAŞAR Yazıyı Oku
    Cengiz Çandar'ın Şemdinli'ye doğru yolculuğundan notlar..


    "
    ....................

    Yola devam, gözümüz mazot göstergesinde tedirgin biçimde yüce dağlar arasından Başkale’ye doğru yükseliyoruz. Yüksekova, upuzun, göz kamaştıran sivri diş gibi doruklu dağların arasında 1985 metre yükseklikte uzanan bir ovanın üzerinde. İl merkezi Hakkâri’den daha büyük, 60 bin nüfuslu bir şehir. Başkale ise 2800 metreye varan yüksekliğiyle dünyanın en yüksekteki yerleşim merkezleri arasında sıralanıyor.
    Yüksekova-İran ile Hakkâri-Çukurca ve Başkale-Van tabelalarının kesiştiği kavşakta, jandarma durduruyor.

    ‘Kimliğiniz var mı?’

    Minibüsün ön koltuğundan eğilip, sevimli jandarma askerine “Kimliğimiz var da, mazotumuz yok. Yakında bulamaz yolda kalırsak, ya dağa çıkacağız, ya gelip size sığınacağız ona göre” diyorum.

    Espri nosyonu hayli gelişmiş Ordulu delikanlının, “Vallahi, kendinizi nerede rahat hissederseniz, oraya gidin. Buraya gelirseniz, beklerim. Ben buradayım” diyor şakacılık ile özgüven karışımı bir edayla."


    http://www.radikal.com.tr/Default.as...&CategoryID=97

    Bu asker benim oğlum..İki gözüm..

    Kalbimin cevabını vermiş Cengiz Çandar'a..

    Onun da kalbinin dediğini erkekçe yapma cesareti olsa tutar dağa çıkardı...

    Sanırım Çandar askerin yaptığı nükteyi anlayamadan yazmış... ama kalem sürçmüş bir defa...

    Taşı gediğine koyan asker güzel bir ders vermiş ama belli ki bizimki almamış...

    Bu arada yazıya eklediğiniz yorumda harika sn BORAYAŞAR... puanlama sistemi hala size puan göndermeme izin vermiyor...bende buraya yazdım..++++++

Sayfa 102/237 İlkİlk ... 25292100101102103104112152202 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •