Sayfa 16/18 İlkİlk ... 61415161718 SonSon
Arama sonucu : 141 madde; 121 - 128 arası.

Konu: Eğitim ve öğretmenler

  1. #121
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas 1 2 1 2 1 23:45 Yeni Öğretmen Atamaları



    Öğretmen Atamaları Şubat Ayı 10 Bin Öğretmen Adayı-MEB Duyurular


    Öğretmen Atamaları başlıyor.Şubat ayı Öğretmen Atamaları tarihleri ne zaman? Öğretmen Atamalarında kaç bin öğretmen alınacak? MEB duyuruyu yaptı.



    2014 Şubat Ayı Öğretmen Atamaları Duyurusu

    2014 Şubat ayı öğretmen atamaları kapsamında, Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla 10 bin öğretmen ataması yapılacaktır. 29 Ocak - 4 Şubat 2014 tarihleri arasında alanlar bazında başvurular alınacak ve atamalar, 6-7 Şubat 2014 tarihlerinde gerçekleştirilecektir.

    Öğretmen atamaları konusunda ilginç gelişmeler yaşandı. Özellikle Başbakan Erdoğan tarafından verilen son müjde ile birlikte, Şubat ayı öğretmen atamaları 10 bin kontenjan şeklinde gerçekleşecek. Ancak hangi bölümden kaç öğretmen ataması yapılacağı yönünde henüz bir haber çıkmadı.

    MEB müsteşar yardımcısı Salih Çelik ŞUBAT AYI 10 BİN ÖĞRETMEN ALIMI tayin döneminde altı branşta fazla alım gerçekleşeceğini söyledi.

    Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
    Matematik
    Fen Bilgisi
    Sosyal Bilgiler
    İngilizce
    Türkçe
    branşlarında fazla atama olacağını söyledi.




    i-ked ne yapsa acaba?

    A) Arkasına bakmadan gitse gitse gitse... Keşke!
    B) Elindekinin kıymetini bilip dört elle sarılsa, "Carpe diem" dese ve "anı"yı değil "an"ı yaşasa
    C) Yuvarlanıp gitse, oluruna bıraksa...
    D) Atsa kendisini denizlere, dağlara taşlara, maviye, kızıla, sarıya...
    E) Cimcirik, lanet etse "O"na buna, kaderine, kendisine...

    Bilmiyor ki! Nereden bilsin kedi?



    Deniz kenarında ufak bir okul olursa başvurabilir ve orada ölünceye kadar kalabilirim. Bu şehir beni boğuyor!!!
    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



  2. #122
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas



    Bu eğitimdeki hasat (sınav evrakları) işi beni boğuyor. Bu şekilde 9 sınıf oku oku ancak bitti fakat mazeret (make-up) notlarını unutmuşum.
    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



  3. #123

    Esas

    Arkadaşlar, oğlum bu yıl 8.sınıfta okuyor. Başarı durumu oldukça iyi. Malumunuz her türlü bilgi artık internette diyorlar ama kocaman bir yalan. Milli eğitimin , okulların sitelerine girip bakıyorum. Başarı durumlarını şeffaf olarak yazmıyorlar. hatta bazı okullar laf olsun internette . kara kara düşünüyoruz hangi lise diye...
    Fen liseleri bile kendi içinde çok değişikmiş. Bazı okul müdürlerine ulaşmaya çalıştım. Hepsi birbirini kötülüyor. Çocukları fen lisesinde okuyan arkadaşlardan görüş ve öneri bekliyorum. Teşekkürler.

  4. #124
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

  5. #125
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas Bilgisayar insan yapamaz ama insanlar bilgisayar yapar.

    Bilgisayar insan yapamaz ama bir insan bilgisayar yapar. Güzel ifade edilmiş. Zaman zaman tek bir öğrenciyi ya da tüm sınıfı aşağılayan ifadeler kullandığım için özür dilerim.







    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



  6. #126

    Esas İşte okullarda uygulanacak yeni yönetim modeli

    Yönetmeliğe göre, okul müdürlüğü, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı, öğretmenlerce ikincil görev kapsamında yürütülecek ve bir kadro olmayacak. Eğitim kurumu yöneticiliği görevleri "kazanılmış hak" olarak algılanacak.

    **"Yöneticilik görevi, yöneticilerin istekleri dışında sonlandırılmayacağı" anlayışının hakim olduğu vurgulanan yönetmelikte, yasa değişikliği sonrasında Bakanlığın eğitim kurumu yönetici görevlendirmelerinin, sürelerinin uzatılması ve görevlendirmelerin sonlandırılmasının hangi kriterler çerçevesinde yapılacağı da tanımlandı.

    ***Aynı okulda, aynı unvanla en fazla 8 yıl yöneticilik yapılacak

    **Yönetmeliğe göre, 4 yıllık görev süresini tamamlayan yöneticinin görevleri ders yılı bitiminde sona erecek. Ancak değerlendirme sonucunda başarılı olanlara, aynı veya başka eğitim kurumunda, 4 yıl daha görev yapma imkanı sağlanacak.

    **Yöneticilerin zorunlu rotasyon yerine istekleri dahilinde başka eğitim kurumlarına geçişlerinin sağlanması için bir yönetici aynı okulda aynı unvanla 8 yıldan fazla yöneticilik yapamayacak.

    **75 ve üzeri puan alan müdürlerin görev süreleri uzatılacak!

    **Görev süresi uzatılacak müdürler, ilçe mili eğitim müdürleri, şube müdürleri, öğretmenler, okul aile birliği başkanı ve başkan yardımcısı ile öğrenci meclisi başkanı tarafından değerlendirilecek. Bu değerlendirme sonucunda 75 ve üzerinde puan alan müdürlerin görev süreleri uzatılacak.

    **Bu uygulama yalnızca müdürlerin görev sürelerinin uzatılmasıyla sınırlı kalmayacak; bundan sonra müdürlük yapacakların da rehberi olacak. Daha önce müdürlük görevinde bulunanlar ile ilk defa müdürlüğe görevlendirilmek üzere başvuranlar, değerlendirme ve sözlü sınav üzerinden 2 aşamalı bir sisteme tabi tutulacak. Bu değerlendirme sonucunda da başarılı olanlar, tercihleri dikkate alınarak, puan üstünlüğüne göre müdür olarak görevlendirilecek. Görev süreleri uzatılmayan müdürler de yeniden görevlendirmek üzere tekrar başvurabilecek.

    ***Kadın yöneticilere pozitif ayrımcılık

    **Kadın öğretmenlere, yönetici görevlendirilmelerinde pozitif ayrımcılık yapılacak. Öğrencilerin tamamı kız olan eğitim kurumlarının müdürleri ve bu kurumlar ile yatılı kız öğrencisi bulunan eğitim kurumlarının müdür yardımcılarından en az biri kadın olacak.

    ***Müdür kendi ekibini kuracak

    ***Uyumlu bir ekip oluşturarak daha etkin ve verimli bir çalışma ortaya konulması amacıyla müdür başyardımcısı ve müdür yardımcıları, müdür tarafından belirlenecek. Yönetmeliğe göre, 2011 yılı Ekim'de yapılan Eğitim Kurumları Müdürlüğü Seçme Sınavı'nda başarılı olanlardan sınav sonuçlarına göre müdürlüğe görevlendirilmesi yapılmayan ancak müdürlüğe görevlendirmek üzere başvuranların, sınav sonuçlarının geçerlilik süresiyle sınırlı olmak üzere değerlendirilmeye tabi tutulmaksızın doğrudan sözlü sınava alınmasını öngörüyor.*

  7. #127

    Esas Temel liseler geliyor



    MEB, dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, 14 Mart'ta Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından Bakanlığa bağlı özel dershane ve özel etüt eğitim merkezlerinin özel okula dönüşümü çerçevesinde ilgili paydaşların görüşlerini de alarak yol haritası niteliğinde bir kılavuz hazırladı.

    Özel okula dönüşmek için başvurular, 2 Haziran'dan itibaren Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri'de (MEBBİS) oluşturulan Dönüşüm Programı Modülü üzerinden alınmaya başladı. Dönüşüm Programına dahil olmak isteyen ilk okulun Balıkesir'den başvuru yaptığı öğrenildi.

    Bakanlık, dershanelerin özel okula dönüşümünü içeren Milli Eğitim Temel Kanunu'nda değişiklik öngören yasanın ardından Özel Eğitim Kurumları Yönetmelik taslağını da hazırladı.

    Buna göre, dershaneden özel okula dönüşecekler için yapılacak işlemler için MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü bünyesinde Dönüşüm ve Teşvik Daire Başkanlığı oluşturuldu. Özel okula dönüşmek isteyen dershaneler, okul öncesi, ilkokul ve ortaokul açabilecek.

    Özel okula dönüşecek liselerin adı "temel lise" olacak. Temel liseler, haftada 20 saat yüz yüze, kalan saatlerde de sınav yapmak üzere sabahçı-öğlenci olmak üzere ikili öğretim yapabilecek. Özel okula dönüşen liselerde okul bahçesi ya da müstakil bina şartı aranmayacak.

    Dershanelerden dönüşecek özel okullar, cumartesi günleri, kendi öğrencilerine takviye kursları düzenleyebilecek.

    Teşvik için minimum sınıf kontenjanı 12

    Yönetmelik taslağında, derslik başına düşen öğrenci sayısına göre teşvikler konusunda da bazı hususlara yer verildi.

    Buna göre, öğrenci başı eğitim öğretim desteğinden faydalanmak için kanunda yer alan "derslikteki boş kontenjanlar" tanımlaması gereği, bir sınıfın minumum ve maksimum kontenjanları da belirlendi.

    Teşvik için bir sınıfın minumum kontenjanının 12, maksimum kontenjanının da 24 olması gerekecek. Taslağa göre, özel okullar 12 kontenjanının altında da sınıf açabilecek. Ancak teşvik, 12 öğrenciden sonrasına verilecek.

    Öğrenci teşviklerinin takibi için de modül hazırlanacak. Teşvik alacak özel okullara yerleştirmeler de bu modül üzerinden yapılacak.

  8. #128
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas

    Papatya da Calikusu misali Hakkari - Yuksekova'da ogretmenlik yaptigi icin bu ile biraz sempati duyuyorum. Bugun de orada calisan biriyle tanistim. Nasip!

    2004 ve 2009 tarihli iki haber:

    ________________________________________________

    Hakkâri'de bir öğretmen
    Murat Yetkin

    29/09/2004

    Babası, sekiz yaşındaki Abdurrahman'ı ilkokulların açıldığının ikinci haftasında götürüp okula yazdırdı. Abdurrahman, o güne dek, askerden yeni gelen ağabeyinin öğrettiği birkaç kelime dışında hiç Türkçe bilmiyordu. Yıl 1980 idi.
    Okulun müdür yardımcısı küçük Abdurrahman'ı teneffüs sırasında elinden
    tutup sınıfa görürdü, bir sıraya oturttu. Abdurrahman etrafında ne olup bittiğini anlamaya çalışırken bir şey oldu; bütün öğrenciler ayağa kalktı. O da kalktı. Öğretmen gelince ayağa kalkılacağını henüz öğrenmemişti. Abdurrahman'ın sınıftakilerden daha büyük ve yeni olması, öğretmenin dikkatini çekti, yanına geldi, "Adın nedir?" diye sordu.
    Abdurrahman şaşırdı. Babası onu okula getirirken "Öğretmen sana 'İsmin ne?' diye sorarsa, Abdurrahman dersin" diye tembihlemişti. Ama öğretmen ona 'İsmin nedir' değil, 'Adın nedir' diye soruyordu ve o 'ad' kelimesinin anlamını bilmiyordu. Afalladı. Öğretmeni kendi ismini sormuyordu demek ki...

    Aklına, askerden gelen ağabeyinin, "Baba kelimesi Türkçede de, Kürtçede de aynı" olduğunu söylemesi geldi. Demek ki öğretmeni babasının ismini de sormamıştı, diye düşündü. Öyleyse öğretmen annesinin ismini soruyor olabilirdi. Evet, yanıt annesinin ismiydi, ayağa kalktı ve "Ayşe" dedi. Bütün sınıf gülmeye başladı. Abdurrahman hem utandı, hem kızdı. Öğretmen sakince bir daha sordu, "Senin adın ne?" Abdurrahman bu defa o kızgınlıkla daha yüksek sesle yanıtladı: "Ayşe." Arkadaşları kahkahalarla gülmeye başladılar. Abdurrahman iyice üzüldü, neler döndüğünü anlamıyordu.
    Ama öğretmeni anladı. Abdurrahman'ın yanına gitti, yaklaştı ve onu öptü.

    Gözlerinden boşalan yaşları sildi, kucakladı, başını okşadı, sakinleştirdi.
    Abdurrahman öğretmenine sevgiyle, saygıyla bağlandı. Onun gösterdiği yolda ilerledi, çok çalıştı, kendisi de öğretmen oldu.

    Yıllar sonra, öğretmenliğinin beşinci yılında, Türkçe öğrendiği, okuma yazma öğrendiği, coğrafya, aritmetik ve maddenin üç halini öğrendiği, gözyaşlarıyla bağlandığı okuluna, 'Okuma Yazma Öğretimi' kitabının yazarı
    olarak döndü. Aralıksız yedi yıl birinci sınıf öğretmeni olarak çalıştı. Türkçe bilmeyen yüzlerce çocuğa Türkçe ve okuma-yazma öğretti.

    Abdurrahman İbrahimoğlu, şimdi sevgiyle bağlandığı okulunun, Hakkâri Merkez Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun müdür yardımcısı.
    Dört gün önce ondan bir mektup aldım.
    Şunları yazıyordu: "Okulumda 2 bin öğrenci var. Her gün onlarca yazıyı elle takip etmek zorunda kalıyorum. Biliyorsunuz Hakkâri'ye öğretmen gelmiyor. Biz buradayız, ama bu şartlarda yaşamak bize reva mı? Lütfen imkânlarınızla okulumuzun acilen bir pc (bilgisayar) ihtiyacı olduğunu duyurur musunuz?"

    İşte duyuruyorum. Hakkari Merkez Cumhuriyet İlköğretim Okulunun, işlerin daha kolay, daha rahat görülmesi için, eğitimin daha çağdaş düzeyde verilebilmesi için bir bilgisayara ihtiyacı var. Eğitime duyarlı kişiler ve şirketlerin ilgisi için, okul telefonu, 0438 211 62 13.

    Belki okurlar arasında, 'Bilgisayar olmadan iş yürümüyor mu, eskiden bilgisayar mı vardı?'
    diye düşünenler olabilir. Böyle düşünmeye hakkımız yok. Çünkü bilgisayar var.
    Benim kızım Ankara'da Oran'daki okulunda hangi imkâna sahipse, Hakkâri'deki Abdurrahman da aynı imkâna sahip olmalı. Bu bir rüya değil, gerçekleştirmek hepimizin elinde. 'Gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür' devri çoktan geçti. Hakkâri Merkez Cumhuriyet İlköğretim Okulu'ndan gelen bilgisayar talebi bizi ancak sevindirebilir. Talepler geliştikçe, düzey de gelişecektir.

    Lütfen bu çağrıya kulak verin. Orada, Hakkâri'de Türkçe öğrendiği okula,
    okuma-yazma metodu yazarı olarak dönen ve doğduğu yerde hizmet veren bir Abdurrahman öğretmen ve eğitim aldıkça ülkeye kazanılacak çok sayıda Abdurrahman, çok sayıda Ayşe var.

    Bu arada Hakkâri'deki doktor açığı konusunu hâlâ takip ettiğimizi, unutmadığımızı en azından Hakkârililerin bilmesini isterim.

    _____________________________________~~___________ _________~____~____________________

    Hakkâri’de öğretmen olmak...

    23 Kasım 2009 / ZAFER ÖZCAN
    Hakkâri’ye gelen öğretmenler bir an önce geri dönmek istiyor. İlk öğretimde 11 öğretmen değiştiren öğrenciler var. Ancak artık orada da bir şeyler değişiyor.

    Ulaşmanın ve dolayısıyla yaşamanın çok zor olduğu bir şehir Hakkâri. İstanbul’a yüzlerce kilometre uzaklıktaki Van’a bir buçuk saatte gidiyorsunuz; ama Van’dan Hakkâri’ye 200 kilometrelik mesafe için en az 3,5 saat araç kullanmanız gerekiyor. İnsana, hiç bitmeyecek hissi veren bir yol ve o yolun sonunda, dağların ortasındaki düzlükte kurulu bir şehir. Sürekli terörle, şiddetle anılıyor, ciddi bir imaj sorunu yaşıyor. Böyle bir coğrafyada elbette yatırım yapmak, sanayileşme, kalkınma çok zor. Sanayi tesisi kursanız bile bunların kâr etmesi gerçekçi bir beklenti değil. Dolayısıyla teşviklerinden faydalanmasına rağmen Hakkâri’ye yatırım gitmiyor. Coğrafi zorluklara kışın kar çilesi de eklediğinde bölgede hayatın nasıl bir karşılığının olduğu daha iyi ortaya çıkıyor.

    Bütün bunlara rağmen, Hakkâri’nin umutları da var elbette. Eğitim bir umut mesela; bölgenin normalleşmesi ve hükûmetin atılımları ile hareketlenmesi beklenen sınır ticareti bir diğer umut. Yüksekova’da projelendirilen ve 2012’de açılması planlanan havaalanı ve yine bu tarihlere kadar bitmesi beklenen duble yollar da diğer umutlar. Bütün bunların üstüne demokratik açılımı eklediğinizde, bu zor coğrafyada insanların geleceğe eskisinden daha fazla umutla baktıklarını gözlemlemek mümkün. Hakkârililer, artık ‘buradan da bir şey olabilir’ diye inanmak istiyor. Bu umudu besleyen iki somut yatırım da aslında eğitimle ilgili.

    Birincisi, Hakkâri’nin ilk ve tek özel okulu, Hatice Avcı Koleji. Diğeriyse henüz kuruluş aşamasındaki Hakkâri Üniversitesi. Rektör Prof. Dr. İbrahim Belenli, üniversitenin şehre katabileceklerinin farkında. Akademik birikimini ve idealizmini okula ve Hakkâri’ye yansıtmak için ciddi çaba gösteriyor. Üniversite elbette çok boyutlu ve uzun vadeli bir yatırım ancak Hatice Avcı Koleji, eğitime şimdiden ciddi katkılar vermeye başlamış bile.

    Açıldığında (Eylül 2006) epey şaşkınlıkla karşılanmış bir okul burası. Özel okul temelde kâr amaçlı ticari bir yatırım olduğundan, bugüne kadar hiçbir girişimcinin Hakkâri’de bir özel okul kurma teşebbüsü olmamış. Böyle bir beklentisi de olmayan şehirde hayırsever iş adamlarının desteği ve idealist eğitimcilerin katkısıyla bir okul yüzleri güldürüyor. 87 öğrenciyle yola çıkan Hatice Avcı Koleji’nde bugün 280 öğrenci eğitim görüyor. Okul Müdürü Sıtkı Kuru, yeni talepleri karşılayamadıklarını ve birçok kayıt isteğini geri çevirmek zorunda kaldıklarını söylüyor. Okul şehirde o kadar büyük heyecana sebep olmuş ki veliler kayıtları daha inşaat devam ederken yaptırmış. Sıtkı Kuru, “Okul inşaatının eğitim sezonuna yetişip yetişmeyeceği belli değildi. Buna rağmen insanlar bize güvendi. İlk kayıtları inşaatta yaptık. Burası Hakkârililerin yıllardır bekleyip de bulamadıkları bir eğitim kurumu oldu.” diyor. Kolej ilk önemli sınavını yıl sonundaki SBS sınavlarında verecek. Buna rağmen daha şimdiden başarıları ile adından söz ettirmeyi başarmış. Okul öğrencilerinden Nisanur Çiftçi ve Feraşin Gür’ün hazırladıkları ‘akıllı ayakkabılık’ projesi, Ankara’da düzenlenen Uluslararası Tasarım Olimpiyatlarında 3.lük ödülü almış. Bu başarı da aslında Hakkâri’de bir ilk. Nisanur ve Feraşin’i olimpiyatlara hazırlayan öğretmenleri Mehmet Yılmaz, bundan böyle öğrencilerini İNEPO Uluslararası Çevre Olimpiyatları, TÜBİTAK’ın proje yarışmaları ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın düzenleyeceği bütün yarışmalara katılmaları için teşvik edeceğini vurguluyor.

    Hakkâri adının terör eylemleri yerine eğitimdeki başarılarla duyulmaya başlaması, sadece öğrencilerin ve velilerin değil, şehrin bütününün de moralini yükseltiyor. Fen Bilgisi öğretmeni Mehmet Yılmaz, “Bu okulda çılgın bir laboratuvar kurduk.” diyecek kadar idealist. Onun ve eşinin hikâyesi, zaten bu idealizmin ispatı. Kütahyalı Mehmet Hoca, Ankaralı eşi Hatice Hanım ile evlendikten bir hafta sonra Hakkâri’ye gelmiş. Eşi de aynı okulda sınıf öğretmeni. “Balayımız burada Sümbül Dağı manzaralı oldu.” diyor espriyle karışık. Sadece Yılmaz çiftinin değil, bütün öğretmenlerin öyküleri, Hakkâri’de yükselen umudun ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaya yetiyor.

    ‘NE OLUR OĞLUNUZU GERİ GÖNDERİN’

    Hatice Avcı Koleji’nde toplam 25 öğretmen görev yapıyor. Onların sadece 3’ü Hakkârili, kalanlar Türkiye’nin çok farklı illerinden gelmiş. İstanbul, İzmir, Kastamonu, Ankara, Gaziantep, Kütahya ve Trabzon gibi ülkenin çok farklı coğrafyalarından öğretmenler var. Aslında sadece bu bile Hakkâri’nin bütün Türkiye ile kaynaşması ve ülke genelinde tanınması adına önemli bir ayrıntı. Müdür Yardımcısı ve sınıf öğretmeni Mustafa Berber, İstanbul’dan gelmiş ve 4 yıldır burada yaşıyor. “Burada okul açılacağını duyunca bana ilginç geldi. Zor bir yer olduğunu biliyordum ama faydalı olurum diye tereddütsüz geldim.” diyor. Buraya gelmeden önce Türkiye’de gittiği en doğudaki şehrin Mardin olduğunu söylüyor. Zaten işin ilginç yanlarından biri de öğretmenlerin hiçbirinin daha önce Hakkâri’ye gelmemiş olmaları. Buna rağmen hepsinin de gönüllü olarak burada yaşamaya karar vermesi. Yani bu bir mecburi hizmet değil, okuldaki her eğitimci, bir şeyler katmak için şehre gelmek istediğini belirtiyor, tereddüt etmeden. Daha önemlisi, gelenlerin hepsinin de durumlarından memnun olması. Buradaki hizmet ihtiyacı onların en önemli motivasyon kaynağı.

    Mustafa Berber’in çok ilginç anıları var Hakkâri’de. Gönüllü de olsa şehre korkarak geldiğini itiraf ediyor. Burası için asıl zorluğun gerçekler değil, imaj olduğunun altını çiziyor. Korkarak geldiği şehirde artık gece bile rahatlıkla dışarı çıkabildiğini söylüyor. Mustafa Hoca’nın ilk öğrencileri 3. sınıftan olmuş. “Neredeyse tamamı, 3. sınıfa kadar toplam 11 öğretmen değiştirmişti.” diyor. Çünkü buraya tayini çıkan öğretmenler, ilk fırsatta geri dönüyor. En uzun kalanlar da mecburi hizmetini bitirip dönenler. Genel uygulamalardan biri de, sömestr tatilinde memleketine giden öğretmenin bir daha geri dönmemesi. Bu konu zihinlerinde o kadar yer etmiş ki Mustafa Hoca ailesinin yanına gidince hemen annesini aramışlar.

    Gerisini ondan dinleyelim: “Öğrencilerim bir şekilde benim haberim olmadan anneme ulaşmış ve ona yalvarmışlar, ‘Ne olur oğlunu geri gönder! Bizi bırakmasın!’ demişler. Eski tecrübelerden dolayı, öğrencilerim benim geri dönmeme ihtimalimden çok korktukları için bu yolu seçmiş. Onların telefonu annemi hüngür hüngür ağlatmış. O zamana kadar Hakkâri’ye gitmeme muhalefet eden annem o olaydan sonra çok yumuşadı ve burada kalmama razı oldu.”

    HAKKÂRİ, ÖTESİ YOK GARİ

    Türkçe öğretmeni Tuba Zeren ise bir yıldır Hakkâri’de çalışıyor. 30 yıl İzmir’de yaşadıktan sonra bir teklif almış ve burada yeni bir hayat kurmuş. Hakkâri’ye alışma süreci kolay olmamış elbette. Hayatında 2 santimden fazla kar görmeyen Tuba Hoca, burada karla ilk karşılaştığında düştüğünü ve kardan evinin kapısını açamadığını söylüyor. Şehri tanımlarken, Hakkâri’de iki mevsim yaşandığını söylüyor; kışın buz, yazın toz mevsimi. Bütün bunlara rağmen Tuba Hoca, “Burada yaşamak elbette çok zor ama sonuçta burada aradığımız her şeyi bulabiliyoruz. ‘Hakkâri, ötesi yok gari!’ deseler de, burası bir mahrumiyet bölgesi değil. Geldiğime hiç pişman olmadım.” diyor.



    hisse.net android ME172 uygulaması ile gönderilmiştir.
    Son düzenleme : i-ked; 22-07-2014 saat: 04:30.
    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



Sayfa 16/18 İlkİlk ... 61415161718 SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •