Sayfa 2/20 İlkİlk 123412 ... SonSon
Arama sonucu : 160 madde; 9 - 16 arası.

Konu: Acaba Başarabilir miyiz?

  1. #9

    Arrow Malesef

    Bence bu topic ölü doğmuştur. Öncelikle yanlış ortam seçilmiştir. Burası bir hisse borsası forumu. Yani başkasının elindeki hisseyi ucuzken alıp, pahalandıktan sonra zarar etmesi için bir başkasına satma fırsatı arayan, bunu yapabildiği zaman böbürlenen, yani öncelikle kendini düşünen insanların buluştuğu bir yer. Üstelik bu insanlar bu uğraşla hiçte mütavazi olmayan bir yaşam sürebilmek için iştigal ediyorlar. Forumdaki kimsenin hedefi bir bisiklet alıp ayağını yerden kesmek değil. Bazılarının söylemlerine bakınız, kuyumcu, dövizci, portföy yöneticisi, borsa-arsa spekülatörü olduklarını söylemektedirler. Bu insanlar daha fazla tüketebilmek için daha çok para kazanmaya çalışıyorlar. Kaç tanesi "Daha az tüketin, daha fazla kazanmak için uğraşmayın" demenizi dinler?

    Dünyada enerji aşırı kullanılıyorsa, doğa sürdürülemez bir biçimde sömürülüyorsa, bütün bunlar basit bir yaşam tarzı arzulanmadığı için meydana gelmektedir.

    Dünyayı kurtarmak istiyorsanız, işyerine yakın yerde oturun, bisiklete binin, yetmiyorsa motorsiklet alın, yetmiyorsa komik denecek kadar küçük motorlu bir oto kullanın.

    Gazete okumayın. Zaten içerik olarak beş para etmiyor. TV seyretmeyin. Internette chat yapmayın. Klima kullanmayın. Çocuk yapmayın. Hazır bezlerini vs düşünecek olursanız, bir bebek tam bir çevre felaketidir.

    Birincil hedef olarak vatandaşların ve kuruluşların çevreyi kirletmesini önlemeyi vadeden bir partiye oy verir miydiniz? Yoksa anahtar falan verenleri mi tercih edersiniz? Yada son günlerde şehir içinde yakılarak herkesi zehirlesin diye kömür dağıtanlara mı? Üstelik bu kömür dağıtanlara oy vermek siyasal ve ekonomik istikrar için gerekliyse?

    Çevreye zarar vermeyecek bir yaşam tarzı hakkında sayfalar dolusu yazabilirim. Ama kimse itibar etmez. Herkes kendisinin lüks ve ihtişam içinde yaşama isteklerini çok masum zannetmektedir. Onlara göre çevreyi kirleten fabrikalardır veya dikkatsiz insanlardır. Ama hırslı olmanın zararsız olduğunu düşünürler.

  2. #10

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Kelebek Yazıyı Oku
    Her şeyin bir bedeli, bir geri dönüşü var. İnsanın aklı sağ olsun.

    Her işte bir hayır da var, bilemesekte, anlayamasakta. Gök ağlamayınca, yer gülmezmiş.

    Az ile yetinmeyi kendi içimizde yüceltmeyi denesek. Sadeliğin ve basit yaşamın tadını almaya çalışsak.

    İsraf etmeyelim.

    Tabakta yemek bırakmak neredeyse bir görgü kuralı haline gelmiş. Yiyebileceğimiz kadarını koyalım. Tabakta yemek bırakmayalım. Şaka gibi, ama değil.

    Çok tüketen ve bunu göstermeyi marifet sanan insanlara kıymet vermeyin, onları en ağır şekilde utandırın, aşağılayın.

    Bireysel olarak bunları yapabiliriz en azından.
    Siz çok yaşayın sn Kelebek ve sn balaban sözü nereye getireceğimi çok güzel anlamışsınız. Ancak oraya gelmeden önce açıklığa kavuşturulması gereken noktalar var.
    Herkezin bildiği gibi bir hastalık önce teşhis gerektirir. Tedavi daha sonra gelir. Önce bakalım bu hastalık nasıl bir hastalıktır. Acaba nezle, grip gibi tedavi edilecek bir hastalık mıdır? Yoksa tedavisi olmıyan bır kanser çeşidi midir?
    Buraya kadar hastalığın belirtilerini saydım. Bu belirtiler 'nereden kaynaklanıyor?' sorusunu sormadan hemen 'ne yapabiliriz?' sorusuna geçersek hem anlaşamayız hemde doğru tedavi yöntemi tesbit edemeyiz.
    'Nereden kaynaklanıyor?' sorusunun başına İnsan doğası koyarsak doğru yerden başlamış oluruz diye düşünüyorum.
    Burada hemen akla gelen iki özellik vardır. Birincisi yaşama içgüdüsü değeri üreme içgüdüsü.
    İnsanlar da diğer canlılar gibi dünyaya geldiği andan itibaren bir yaşam mücadelesi içine girer. Yani insanlar bir şekilde yaşıyacaklardır. İnsanlara örn. 'Sen enerji tüketiyorsun? Niye çöp üretiyorsun? Niye bukadar uzun süre yaşıyorsun?' diyemiyeceğimiz gibi. Yine insanlara 'Niye ürüyorsun?' diyemeyiz.
    Bu açıdan sorunumuza bakınca, Örn. giderek artan enerji ihtiyacının bir nedeninin insanların çoğalması ve ömürlerinin uzaması neden olmaktadır.
    ....
    Devam etmek üzere....

  3. #11

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Saxofon Yazıyı Oku
    Bence bu topic ölü doğmuştur. Öncelikle yanlış ortam seçilmiştir. Burası bir hisse borsası forumu. Yani başkasının elindeki hisseyi ucuzken alıp, pahalandıktan sonra zarar etmesi için bir başkasına satma fırsatı arayan, bunu yapabildiği zaman böbürlenen, yani öncelikle kendini düşünen insanların buluştuğu bir yer. Üstelik bu insanlar bu uğraşla hiçte mütavazi olmayan bir yaşam sürebilmek için iştigal ediyorlar. Forumdaki kimsenin hedefi bir bisiklet alıp ayağını yerden kesmek değil. Bazılarının söylemlerine bakınız, kuyumcu, dövizci, portföy yöneticisi, borsa-arsa spekülatörü olduklarını söylemektedirler. Bu insanlar daha fazla tüketebilmek için daha çok para kazanmaya çalışıyorlar. Kaç tanesi "Daha az tüketin, daha fazla kazanmak için uğraşmayın" demenizi dinler?

    Dünyada enerji aşırı kullanılıyorsa, doğa sürdürülemez bir biçimde sömürülüyorsa, bütün bunlar basit bir yaşam tarzı arzulanmadığı için meydana gelmektedir.

    Dünyayı kurtarmak istiyorsanız, işyerine yakın yerde oturun, bisiklete binin, yetmiyorsa motorsiklet alın, yetmiyorsa komik denecek kadar küçük motorlu bir oto kullanın.

    Gazete okumayın. Zaten içerik olarak beş para etmiyor. TV seyretmeyin. Internette chat yapmayın. Klima kullanmayın. Çocuk yapmayın. Hazır bezlerini vs düşünecek olursanız, bir bebek tam bir çevre felaketidir.

    Birincil hedef olarak vatandaşların ve kuruluşların çevreyi kirletmesini önlemeyi vadeden bir partiye oy verir miydiniz? Yoksa anahtar falan verenleri mi tercih edersiniz? Yada son günlerde şehir içinde yakılarak herkesi zehirlesin diye kömür dağıtanlara mı? Üstelik bu kömür dağıtanlara oy vermek siyasal ve ekonomik istikrar için gerekliyse?

    Çevreye zarar vermeyecek bir yaşam tarzı hakkında sayfalar dolusu yazabilirim. Ama kimse itibar etmez. Herkes kendisinin lüks ve ihtişam içinde yaşama isteklerini çok masum zannetmektedir. Onlara göre çevreyi kirleten fabrikalardır veya dikkatsiz insanlardır. Ama hırslı olmanın zararsız olduğunu düşünürler.
    Sn Saxofon bu konunun burada tartışılamıyacağını ilk siz söylüyorsunuz.

    Ancak bu yazınız bana yeri gelmişken atlamış olduğum bir noktayı hatırlattığı için teşekkür ederim.

    İnsan doğasının bir özelliğide bencil olmasıdır. Ve bu bencillik ne yazık ki sorunumuzun en önemli noktasını oluşturmaktadır.
    Bencillik açısından insan davramışları incelendiğinde iki türlü bencillik vardır.
    Birincisi ilkel bencillik ikincisi sorumlu bencilliktir.
    İlkel bencil insanın kendi yaşamından başka bir sorunu yoktur.
    Buna verilebilecek en çarpıcı örnek istilalar ve cinayetlerdir. Ve bunlar da konumuzun kapsamı içindedir.
    Sorumlu bencil insan kendi yaşam mücadelesini yaparken başkalarının yaşama hakkı olduğunu da düşünür.
    ....

  4. #12

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Saxofon Yazıyı Oku
    Bence bu topic ölü doğmuştur. Öncelikle yanlış ortam seçilmiştir. Burası bir hisse borsası forumu. Yani başkasının elindeki hisseyi ucuzken alıp, pahalandıktan sonra zarar etmesi için bir başkasına satma fırsatı arayan, bunu yapabildiği zaman böbürlenen, yani öncelikle kendini düşünen insanların buluştuğu bir yer. Üstelik bu insanlar bu uğraşla hiçte mütavazi olmayan bir yaşam sürebilmek için iştigal ediyorlar. Forumdaki kimsenin hedefi bir bisiklet alıp ayağını yerden kesmek değil. Bazılarının söylemlerine bakınız, kuyumcu, dövizci, portföy yöneticisi, borsa-arsa spekülatörü olduklarını söylemektedirler. Bu insanlar daha fazla tüketebilmek için daha çok para kazanmaya çalışıyorlar. Kaç tanesi "Daha az tüketin, daha fazla kazanmak için uğraşmayın" demenizi dinler?

    Dünyada enerji aşırı kullanılıyorsa, doğa sürdürülemez bir biçimde sömürülüyorsa, bütün bunlar basit bir yaşam tarzı arzulanmadığı için meydana gelmektedir.

    Dünyayı kurtarmak istiyorsanız, işyerine yakın yerde oturun, bisiklete binin, yetmiyorsa motorsiklet alın, yetmiyorsa komik denecek kadar küçük motorlu bir oto kullanın.

    Gazete okumayın. Zaten içerik olarak beş para etmiyor. TV seyretmeyin. Internette chat yapmayın. Klima kullanmayın. Çocuk yapmayın. Hazır bezlerini vs düşünecek olursanız, bir bebek tam bir çevre felaketidir.

    Birincil hedef olarak vatandaşların ve kuruluşların çevreyi kirletmesini önlemeyi vadeden bir partiye oy verir miydiniz? Yoksa anahtar falan verenleri mi tercih edersiniz? Yada son günlerde şehir içinde yakılarak herkesi zehirlesin diye kömür dağıtanlara mı? Üstelik bu kömür dağıtanlara oy vermek siyasal ve ekonomik istikrar için gerekliyse?

    Çevreye zarar vermeyecek bir yaşam tarzı hakkında sayfalar dolusu yazabilirim. Ama kimse itibar etmez. Herkes kendisinin lüks ve ihtişam içinde yaşama isteklerini çok masum zannetmektedir. Onlara göre çevreyi kirleten fabrikalardır veya dikkatsiz insanlardır. Ama hırslı olmanın zararsız olduğunu düşünürler.
    Sn Saxofon önce yazınız tam okumadan size cevap yazısı yazmış olduğum için sizden özür dilerim.

    Dün sizin yazınızın altında yer alan yazımı gecenin geç bir zamanında bitirmiştim ve yazımı gönderdiğimde sizin yazınızla karşılaştım. O saattaki zihin yorgunluğu ile, yazınızın ana temasını, 'çevreye duyarlı olma çabasını', 'gereksiz ve boş bir uğraş' olarak algılamıştım.

    Yazınızı tekrar okuduğumda, bu konuda çaba göstereceklere bu işin zorluklarını gösteren, önemli ipuçları içerdiğini farkettim. Bu nedenle emeklerinize çevreciler adına teşekkür ederim.

  5. #13

    Esas

    Çevre sorunları 'Nereden kaynaklanıyor?' sorusuna yanıt aramaya devam ediyoruz.

    Toplumların içinde bulunduğu koşullar ikinci kaynak olarak durmaktadır. Bu koşullar sosyal,kültürel,ekonomik veya fiziksel özelliklerde olabilir. Bunlara örnekleri ülkeler bazında ele alırsak daha anlaşılır olacağını düşünüyorum.

    Bu noktada şunu öncelikle belirtmem gerekiyor; bu konuda yapılmış bir çalışmam yok. Yazacaklarım tamamen okuduklarımdan,duyduklarımdan ve medyada gördüklerimden bende kalan algılamalar (intibalar) olacaktır.

    ABDyi örneklerin başına almazsak alınır diye düşünüyorum.
    Büyük bir ülke, büyük bir nüfus ve ekonomik aktivite, büyük milli gelir,karmaşık bir sosyo-kültürel yapı. En fazla petrol tüketen, dolaysıyla küresel ısınmanın en büyük kaynağı.
    ABDnin bu özellikleri değişeceğe benzemiyor. Dolaysıyla dünyayı ısıtmaya devam edecek.

    ÇİN büyük nüfus yapısı ve giderek artan milli geliri ile dünyanın ateşini arttıracak bir ülke gibi duruyor. Yanlız Çin'in çok eskiden gelen bir kültürel yapısı nedeniyle gerektiğinde gereken önlemleri alacağı konusunda ümitli olunabilir. Çünkü nüfus planlaması konusunda çok başarılı adımlar atmışlardır.

    ESKİ DEMİR PERDE ÜLKELERİ ekonomik sistem değişikliği nedeniyle artan milli gelirleri yine dünyanın ateşini yükseltecek bir kaynak olarak durmaktadır. Geçmişten gelen eksiklikleri nedeniyle yüklelen bir trendde dünyanın ateşini yükselmeye devam edecekler düşüncesindeyim.
    ....
    Devam etmek üzere....

  6. #14
    Duhul
    Nov 2006
    İkamet
    Kobe/Japan
    Yaş
    63
    Gönderi
    4,679
    Blog Yazıları
    23

  7. #15
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    68
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Bu güzel topiği açan ve burada düşüncelerini açıklayan arkadaşlarımıza gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyorum.
    Benim sektörüm "Tarımsal Altyapı ve Sulama", bu bağlamda dünyada mevcut su rezevlerinin %73'ü tarımsal sulamada kullanılıyor. Dolayısıyla bu sektördeki sorunlar yapılan yanlış ve doğru uygulamalar tüm insanlaığı ilgilendiriyor.
    Konuyla ilgili bir makalemi aşağıya alıyorum, umarım ilginizi çeker:

    ÜLKEMİZDE TARIM SULAMA VE TARIMSAL ÜRETİM
    Mustafa AKINCI
    Ziraat Yüksek Mühendisi.


    Ülkemizde büyük sulama barajları, göletler, yerüstü ve yeraltı sularıyla birçok sulama tesisi yapılmıştır. Bu tesislerin yapımında binlerce mühendis, teknisyen, müteahhit ve işçi görev almış, ülkemizin kıt imkanlarından da trilyonlarca lira harcama yapılarak toprak suyla buluşturulmuştur. Ancak, bilindiği gibi ülkemizin birçok yerinde su kaynakları kısıtlıdır. Ayrıca sulama bilincinin gelişmesiyle sulama alanları süratle genişlemiş olup buna bağlı olarak su talebi de artmıştır. Bu talebi karşılamak için hemen hemen tüm yerüstü su kaynakları işletmeye alınmış, ayrıca artan talebe bağlı olarak yer altı suyu çalışmaları da büyük bir ivme kazanmıştır. Bu süreçte kuraklık nedeniyle yerüstü su kaynakları ya kurumuş ya da çok azalmıştır Yeraltı su kaynakları da çok sayıda derin kuyu açılması ve aşırı su kullanımı nedeniyle büyük ölçüde rezerv kaybına uğramıştır. Burada ruhsatlı açılan kuyuların yanında çok sayıda ruhsatsız ve denetimsiz kuyu açılarak kontrolsüz bir su kullanımının yapıldığı görülmektedir. Bu nedenlerle özellikle yer altı su kaynaklarının kullanımında çok büyük bir titizlik göstermek hem bugünümüz hem de geleceğimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü yer altı su rezervleri geçmişimizden bize miras kalmıştır, onu korumak, kirletmemek, etkin kullanmak ve geleceğe miras bırakmak milli bir görev olmalıdır. Bugüne kadar ülkemizde çok büyük işler başarılmıştır. Milyonlarca hektar araziye su götürülmüş, ayrıca diğer tarımsal altyapı hizmetleri de yapılmıştır. Toprağı suyla buluşturmak yetmiyor, çok daha gelişmiş sulama sistemlerini, suyun daha etkin kullanımını, entegre yaklaşımları kullanmamız lazım. Bugün gelişmiş ülkelerde 1 ton şekerpancarını elde etmek için 7 ton su kullanılıyor, bizde ise 100 ton. Yani 17 kat kadar fazla su kullanımı söz konusudur. Bunu çözmemiz lazım. Çünkü Türkiye asla su zengini bir ülke değil, su bekleyen daha milyonlarca hektar tarım arazisi var, buraları işleten suya hasret çiftçiler var. Buradan artıracağınız suyu oralara götürmeniz lazım. Bunun çözümünün bir ayağı gelişmiş sulama teknolojilerine açık sulama tesisleri yapmaksa çok daha önemli ikinci ayağı da bunu kullanacak insanların eğitimi olmalı. Tesis ve teknoloji ne kadar iyi olursa olsun bunu kullanacak insan unsuru eğitimli ve bilinçli olmadığı sürece arzuladığımız gelişmeyi yakalayamayız. Yani suyu toprakla buluşturduğumuz yerde sudan beklenen fonksiyonu sağlayamazsak yaptığımız hizmetlerin karşılığını alamayız. O halde sudan en iyi şekilde istifade etmenin yollarını aramamız lazımdır.
    Eğitim önemli demiştim, sulama eğitimine önce mühendislerimizden başlamalı yani önce eğitimcilerimizi eğitmeliyiz ki bu mühendislerimiz sahada tam donanımlı olarak çiftçilerimize hizmet sunabilsinler. Ayrıca daha proje safhasında bitki paterni seçiminde gelişen dünya piyasalarının talep ettiği ürünler araştırılmalı; su tüketimi az, buna mukabil piyasa değeri yüksek ürünlerin araştırılması ve ekim, dikim işlemlerinin buna göre planlanması gereklidir. Örnek vermek gerekirse ihraç fiyatı 0,5 dolar olan elma çeşidi yerine Avrupa’nın talep ettiği elma çeşidini üreterek 3 dolar gibi bir fiyata satabiliriz. Kiraz üretiminde bu gelişmeyi yakaladık sonuçta da dünya piyasalarında önemli bir yere sahibiz. Burada hem üreten çiftçi hem de ülke ekonomisi karlı çıktı.
    Bu noktada araştırma ve geliştirme hizmetlerine de hız kazandırmak zorundayız. Her sektörde olduğu gibi tarımda da araştırma ve geliştirmenin durduğu anda bu sektör de olduğu yerde durmaya mecburdur. Burada elbette gelişmiş ülkelerin araştırmalarından yararlanacağız ama bununla yetinmeli miyiz? Yetinemeyiz çünkü araştırmanın milliliği vardır. Bizim agroekolojik koşullarımız farklıdır, hatta bölgelerimiz arasında bile büyük farklılıklar vardır. Bu araştırmaları artan bir ivmeyle devam ettirip sonuçları sahadaki mühendislerimiz vasıtasıyla çiftçilerimize ulaştırmak mecburiyetindeyiz.
    Gelişmiş ülkelerin % 5’i tarımla uğraşıp hem kendine hem de dünyanın birçok ülkesine yetecek şekilde üretim yaparken ülkemiz nüfusunun % 35’inin tarımla uğraşarak kendine yetecek miktarda üretim yapamayıp tarım ürünü ithal etmesi Türkiye gibi çok özel agroekolojik şartlara sahip bir ülke için kabul edilemez bir durumdur.
    Burada önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum; teknolojik gelişmelerden faydalanmak bazen çok büyük sorunları da beraberinde getirmektedir. Şöyle ki; gelişmiş ülkelerde yeşil devrim döneminde teknolojinin nimeti olarak görülen kimyasal gübreler , hormonlar ve zirai mücadele ilaçları yıllarca kullanılmış, başlangıçta elde edilen ürün artışına rağmen bugün gelinen sonuç olarak toprak katmanları kimyasallarla kirlenmiş, ve tabii ki buradan elde edilen tarım ürünleri de hem kalite olarak düşük hem de insan sağlığına zarar verecek zararlı kalıntılar içerir hale gelmiştir.
    Bu noktada Avrupa’da çözüm yolları araştırılmış, çözüm olarak organik tarım, EC, EUROPGAP ( Ki biz buna iyi tarım uygulamaları diyoruz) çözüm olarak ortaya çıkmıştır.
    Tarımsal üretimin birinci şartı toprağa sahip olmaksa, ikinci şartı da suyu temin etmektir. Ancak ondan sonra diğer unsurlara sıra gelmektedir.
    Gerek organik tarım gerekse EUROPGAP uygulamalarında sulamayla ilgili en önemli kriter su kalitesi ve yetiştirilecek ürünlerin sulamasının kapalı basınçlı sulama sistemleri ile yapılmasıdır. Aksi takdirde yetiştirilecek ürünün değeri konvansiyonel ürün değerini geçemiyecek ve dolayısıyla ihraç şansı da kalmayacaktır.
    Yukarda Avrupa’daki tarım alanlarındaki toprak kirliliğinden söz ettik,
    Bu araziler artık yıllarca sağlıklı gıda üretilemeyecek şekilde kirlenmiştir. AB ne aday bir Türkiye’de bu çok büyük bir avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır.
    Avrupa’nın yıllık gıda tüketimi 300 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Bizim bu pazarların talep ettiği nitelikli ürünleri ürün yetiştirerek alabileceğimiz pay yaklaşık 60-65 milyar dolardır. Bu rakam yıllık ihracatımızdan bile fazladır. Eğer bu rakamları yakalayabilirsek bu sektöre bağlı alt sektörler ve diğer sektörlerdeki gelişmeyle milli gelirimizi birkaç kat artırmamız işten bile değildir.

  8. #16

    Esas

    33 yıl sonra Türkiye'de hamsi kalmayacak

    Küresel ısınma nedeniyle Türkiye 2040'ta çölleşecek, Karadeniz'de çay yerine pamuk yetişecek. İlk susuz kalacak iller İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Ankara olacak. Turistler Akdeniz ülkeleri yerine serinlemek için Baltık ülkelerine akacak.
    http://www.sabah.com.tr/eko119.html

Sayfa 2/20 İlkİlk 123412 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •