|
|
Keşke 20 üstünüde ayırsaydınız,birde üyeler görünse daha iyi olurdu.
1997 ocak sonu zirveden giriş. ..98 de batış... 2001 kriziyle dönüş ve bir daha batmayış. ilk hissem sasa idi. 14 kuruşa almışım o zaman... 12 yıl sonra 50 kuruştan aldık.tutamadık.
Oy kullananlara bakılırsa, borsaya yeni katılım yok, eskiler çoğunlukta.
Esasen bu başlıkta oy kullananların nickleri arşivlenebilir.Çünkü,ben,birileri bir yorum yazdığında,kaç yıldır borsanın içinde olduğunu merak ederim doğrusu...
MEBAN HAKKINDA
FUAT SÜREN
1970 TÜRKİYE'sinde TÜRKİYE'NİN finans piyasası hiçbir esnekliğe tabi değildi.
Yukardan tespit edilmiş faizle mevduat mükafatlandırılırdı ve gene yukardan tespit edilmiş faizle bankalar borç verirdi.
Bu faizin tespitinde de, enflasyon gibi, para arzı, para talebi gibi unsurlar gibi durumlar nazarı itibare alınmazdı.
Sonuç itibariyle mevduat sahibi cezalandırılır ve çok kere enflasyon altında faiz ile iktifa etmek mecburiyetinde kalıyordu.
Bu durum tabii bankalara büyük rant temin ediyordu, çünkü netice itibarıle mevduattan bedava istifade ederlerdi.
Mevduat sahibi aleyhine olan bu durum ilk defa,
BANKER KASTELLİ, biraz sonra da TARNSTÜRK HOLDİNG'e ait MEBAN tarafından mevduat sahibi leyhine düzeltildi.
KASTELLİ ve MEBAN banka olmayıp finans şirketi olduklarından parayı senet mukabili halktan topluyorlardı.
Enflasyonun üstünde ve bankalardan bir hayli yüksek faiz ödededikleri gibi senetlerini de ilk talepde paraya çevireceklerini de taahhüt ediyorlardı.
MEBAN ve KASTELLİ çok başarılı oldular.
Bankaların keyfi oldukça kaçtı.
Bankalar KASTELLİ aleyhine büyük propagandalar yaparken, fakültelerimiz ise KASTELLİ nin hayranı olarak kendisini fakülte kürsülerinde ders vermeye çağırıyordu.
KASTELLİ finansda klasik bir hata yaptı: Halktan kısa vadeli olarak alınan paranın büyük bir kısmını gayri menkule yatırdı.
Bu uygulamaya 1982 piyasasının genel bir likidite sıkıntısı da binince KASTELLİ çıkardığı senetleri geri alma taahhüdünü yerine getirmemeğe başladı .Sıkışınca da İSVİÇRE' ye
kaçtı...
KASTELLİ 'nin İSVİÇRE ye gitmesi ile finans piyasası büyük bir bunalım geçirdi. Yalnız MEBAN'dan değil, bütün bankalardan halk parasını çekmeye başladı. Paniği önlemek için Merkez Bankası kamyon dolusu banknotu bankalara göndermeye başladı.
Merkez Bankası krizi önlemek için böyle bir yardımı yapmaya yetkiliydi.
Fakat cari mevzuata göre banka olmayıp finans şirketi olan MEBAN'a yardımı yapamıyordu.
O zaman askeri kabinede ekonomiden mesul olan Sayın TURGUT ÖZAL bizi zorladı. "KASTELLİ den sonra MEBAN da batarsa piyasa altüst olur. Ben mevzuatı değiştireceğim bankaya yapılan yardımlar size de yapılacaktır. Bir müddet kendi kaynaklarınızla idare edin" diye öneride bulundu.
Problemin iki çözüm yolu vardı:
- Ya MEBAN'ın batmasına razı olacaktık, ki TRANSTÜRK için bunun maddi zararı mühim olmazdı,
- Veya TRANSTÜRK'ün asetlerini satarak MEBAN'a kaynak yaratmalıydık.
MEBAN halk nazarında bir TRANSTÜRK kuruluşu olduğundan , ve halk parasını TRANSTÜRK'e güvenerek MEBAN'a yatırmış bulunduğundan MEBAN'ın iflas etmesini istemiyorduk, ve ikinci yolu seçtik, 5-6 fabrika, 8-10 gayrimenkulu, o günkü bunalım şartları içinde, yok pahasına elden çıkararak MEBAN'a halkdan aldığı paraları faizleri ile birlikte ödeme imkanı sağladık.
Arada 1983 seçimlerine hazırlanmak üzere TURGUT ÖZAL Hükümetten istifa etti, ve bize vaat edilen yardımlar yapılmadı.
Operasyonun maddi zararı TRANSTÜRK için çok büyük oldu; Belki MEBAN'ın batmasına razı olsaydık o yüzden yapacağımız zararın 20-30 katı.
Yukarda anlattığım hadise hukukun verdiği imkanlara sığınmayarak (MEBAN 'ın iflas etmesine müsaade etmek ) vicdanımıza ve hukukun üstünde etik kaidelerine göre hareket ettik. Bence doğru karardı.
Fakat aynı durum karşısında olacak kişilerin hukukça zorunlu olmadıkları halde vicdan ve hukukun üstünde etik kaidelerine göre hareket etmenin bedelinin ağır olabileceğinin bilincinde olması gerekir.
FUAT SÜREN
05.11.2003