Originally Posted by
ally_mcbeal
Türkiye enteresan bir ülke. Tarihinin en eski dönemlerinden beri türklere can yoldaşı olmuş kediler, köpekler, atlar... Türklerin hep hayatlarının içinde yer almışlar. Daha sonra islam dini de hayvanların eziyet görmesini kesin olarak men eden yapısı ile hayvan hakkına saygıyı pekiştirmiş.
Bugün topluma baktığımız zaman hayvanseverler olduğu kadar bir o kadar da hayvansevmezlerin varlığını farkediyoruz. Korkmak değil bu, açıkça hayvan sevmemek. Kimi zaman kapınızı çalan bir görevlinin bölge sakinleri adına kedi-köpeklerin sokaklardan toplanması için imza toplamasıyla, bazen kimi esnafın dükkanına yaklaşan kedi, köpeklere taş atarak kovalamasıyla, açıkça yasaklandığı için çaktırmadan sokaklara zehirli kıyma bırakan bazı belediye çalışanlarınca ve hatta hala toplu biçimde kedi-köpek katliamını sürdürme cüretini gösterebilen belediyelerce hayvanlara yönelik kötülükler malesef devam etmektedir. Hatta bazen çok şaşırtıcı biçimde sahipli kedinize, köpeğinize bile sataşıldığına şahit olabilirsiniz.
Amatör bir bakış açısıyla meseleye bir de kutsal kitaplardaki kıssalarla değinmek isterim. Kutsal kitapların sosyolojik değerlendirmeler açısından çok yararlı olduğunu düşünenlerden biriyim. Anlatılan kıssalarda yoldan çıkmış kavimlerin genelde toplu biçimde yokedildiklerini görürüz. Bu toplumların arasında hiç mi iyi, doğru insan yoktu peki? Kurunun yanında yaş ta yanar durumu. Ne diyor din? ''İyiliği emredin'' İyilik ne? Hak yememek. Ahlaklı olmak. Kişi gücü yettiğince hak-hukuk tanımaz davranış gösterenleri engellemeye çalışmakla yükümlüdür, bu dayatmayı zaten vicdanımız bize yapar. Helak edilen kavimlerdeki iyiler de kötülerle birlikte acı sondan kurtulamamştır. İyilerin suçu ne? Göz yummak. Seyirci kalmak.
Kötülük etmeyen birinin kötülüğe kayıtsız kalması onu yine sorumlu kılar. İşte bu nedenle kurunun yanında yaş ta yanar. Benim bakış açım bu. Durumdan vazife çıkarmak... Bu gerekli bazen.