Peki bu neyi gösteriyor? Tam 30 sene önce devletin en üst zirvesinde konuşulan sorunlardan biri 30 yıldır hala aynı şekilde hiç çözülemeden duruyor.
|
|
[QUOTE=Matematikçi]Bulundugumuz bolgede yaklasik 300 yildir siyasi oyunlar dönüyor... Burası uzerinde oynanan oyun cok oldugu icin biz paranoyak da olsak aklıselim de olsak degisen fazla bir sey olmayacak. Ancak olayların kontrolu elimizde olursa birseyler degisebilir. Kısa ve orta vadede ise boyle bir beklenti yok.
Ayrıca bundan 20-30 sene oncesinin komplo teorilerinin bugun nasil gercek olduguna hep beraber sahitlik ediyoruz...
Sili vb. ulkelerde aynen bizim gibi cikmis. Dogaldir. ABD yillardir "arka bahcesini" elinde tutabilmek icin yapmadigini birakmadi. Darbelerden, siyasi oyunlardan, kardesin kardesi vurmasini saglamaktan geri durmadi...
QUOTE]
Buna dair ilginç bir örneği Hasan Cemal köşesinde yazdı.
http://www.milliyet.com/2006/04/28/yazar/cemal.html
Yıl 1975, yer Çankaya Köşkü. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu'nu, Hukuk Başdanışmanı Fahri Çoker'i ve Basın Sözcüsü Ali Baransel'i yanına çağırır.
Toplantı Güneydoğu'yla ilgilidir.
Bölgede sıkıyönetim vardır.
Korutürk, ileride bir Kürt devletinin Ortadoğu'da kurulabileceğinden söz eder. Irak'ın kuzeyinde, Kerkük'ü de içine alan coğrafyanın akla geldiğini belirtir. Bu topraklarda kurulacak bir Kürt devletinin başta Amerika olmak üzere İngiltere ve Fransa'nın da desteğini göreceğini söyler.
Bu senaryonun gerçekleşmesinin Türkiye için büyük bir tehlike doğuracağını, bu çerçevede Türkiye'den de toprak istenebileceğini anlatır.
Ve sözü siyasetçilere getirir:
"Siyasi partilerin, oy avcılığı uğruna bu hayati tehlikeyi bir türlü görmek istememelerine doğrusu akıl erdiremiyorum."
Korutürk, bu arada CHP lideri Ecevit'i eleştirir ve "Belki önümüzdeki yıllarda Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşlarımızı kandıracaklar, ayaklandıracaklar, ellerine silah verip çatışmalara itecekler" diyerek noktayı koyar... (*)
1975'ten 2006'ya.
Aradan geçen 31 yıl.
Ve devleti âlinin değişmeyen kaygısı:
Kürt devleti!Ve bir başka değişmeyen:
Dış mihraklar!
Son çeyrek yüzyılın gelişmeleri, bir yerde, Cumhurbaşkanı Korutürk'ün öngördüğü gibi gerçekleşti. Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin oluşumu 1990'ların başından beri yaşanıyor. Güneydoğu'da da 1980'lerden bu yana sönmeyen bir yangın var.
Peki neden öyle?
Sadece dış mihrakların mı?
Siyasetçilerin oy avcılığı olmasa, dış mihraklar parmaklarını sokmasalar, hiçbir şey olmayacak mıydı? Dış mihraklar varsa, Türkiye'nin oyun plânı neydi?
Bu soruların gerçek yanıtları uzun yıllar Ankara'nın ilgi alanı dışında kaldı. Soruna fazlasıyla tek boyutlu yaklaşıldı. Çözümün sopa politikası ile mümkün olduğu yanılgısı ağır bastı.
Yıllar böyle geçti.
Ankara düşünmedi, düşünemedi.
Yıllar yılı Kürt yok dedi Ankara. Sonra Kürt var ama Kürt sorunu yok dedi. Sorunun adını bile koyamadı. Bir elde silah, bu sorunun çözüleceği yanılgısına kendini kaptırdı.
Ama artık öyle değil.
Olayların mantığı ve yaşanan acılar, soruna farklı pencerelerden bakılmasını da sağlamış durumda. Genç kuşaklar artık sorunu tarif edebiliyorlar, çok boyutlu olarak tartışabiliyorlar.
Bunlardan biri, Mustafa Akyol.
Daha 34 yaşında. Bir siyaset bilimci olarak ilk kitabında şu satırlar var:
"Bugün gelinen noktada artık Kürt sorununu, uzun süre söylendiği gibi 'dış mihraklar'ın kumpaslarına indirgemek pek mümkün değildir. Bu sorunu kışkırtan 'dış mihraklar' elbette vardır; ama onlar sorunun kaynağı değildir. Sorun, şu ya da bu 'dış mihrak' olduğu için değil, Kürtler var olduğu için vardır."
Kürtleri, Kürt kimliğini yadsıyarak bugün artık bir yerlere gidilemeyeceğini, sorunun demokrasi ve hukuk devleti çatısı altında ve de üniter devlet çerçevesinde çözülebileceğini, bu açıdan Avrupa Birliği'nin önemini anlatan, genç bir aydının soruna olgun katkısı niteliğinde bir kitap yazmış Mustafa Akyol...
Peki bu neyi gösteriyor? Tam 30 sene önce devletin en üst zirvesinde konuşulan sorunlardan biri 30 yıldır hala aynı şekilde hiç çözülemeden duruyor.
Benim de ilginç bulduğum bir gözlemim var. Genelde hemen her anketde en güvenilir kurum olarak asker çıkar. O zaman şu soruyu sorsak hem genel olarak hem de anket bazında sorulan soruları cevaplayan halka...Originally Posted by son_azrail
1960 da darbe oldu.DP devrildi. asker yönetiminde iken İnönü nün başbakan olduğu CHP bir hükümet kurdu. Sonra seçimler yapıldı. ve yeni kurulan Adalet Partisi (başkanı Süleyman Demirel) meydanlara çıktıklarında halktan asker tarafından devrilen ve kimi siyasi yasaklı, kimi hapiste kimi idam edilmiş üyeleri olan bir partinin adına oy istediler. ve ezici çoğunlukla iktidara geldiler.
1970 muhtırası yine benzer.
1980 askeri darbesinde ise Demirel başbakandır. Askeri yönetim bitmek üzere iken ve yeni partiler kurulmakta idi. Bunlardan biri solu temsil eden HP yani halkçi parti diğeri de emekli Orgeneral Turgut Sunalp ın kurduğu MDP. Diğer yandan Turgut Özal daha önce MSP den milletvekili adayı olduğundan seçimlere girememe riski ile karşı karşıya gelmişti. Son anda seçimlere katılabildi. Kenan Evren seçim öncesi TV de açıkça iktidarda kendi görüşlerinden olan bir partinin olmasını istedi. Yani açıkça oyların MDP de olmasını talep etti. Hiç istenmeyen parti ise Özal ın ANAP partisi idi. Seçim sonuçlarında ne oldu? Hiç istenmeyen ANAP birinci olurken MDP meclise giremedi.
Şimdi bunlar geçmişte kaldı denecekse yakından bir örnek verelim. 28 şubat 1997 postmodern darbesi ile Refah Partisi iktidardan gitmek zorunda bıurakılırken yerine desteklenen ANAP MHP DSP koalisyonu geldi. Yakında da seçimler olduğundan ve de APO nun yakalanması gibi olumlu gelişmelerden dolayı ilk seçimlerde bu koalisyon devam etti.
Ancak daha sonra ülke gündemindeki yolsuzluklar, ekonomik kriz vs nedenlerle 2003 seçimlerinde iktidardaki koalisyon partileri ve hatta muhalafet partileri tam bir hezimete uğradı. Hepsi meclis dışında kaldı. ve daha önce Refah Partisi kadrolarında yeralan kişilerin kurduğu AKP askeri taraftan en istenmeyen parti olmasına rağmen iktidara geldi. Buna en basit örnek AKP nin iktidara gelmesi ile RP döneminde 28 şubat sürecinde kurulan batı çalışma grubunun asker tarafından tekrar faaliyete başlatılmasıdır. İktidarda görmek istedikleri partiler ise (başta CHP) hepsi hezimete uğradı.
Soru şu. Halkın en güvendiği kurum ordu olmasına rağmen ordunun en istemediği partiler birinci olup iktidara gelirken olumlu baktığı partiler hezimete uğramaktadır. Buradaki çelişkinin nedeni nedir? Anketlerin hazırlanışında objektiflik, sonuçların gerçekle mümkün olduğu oranda birebir uyuşması için doğru soru sorma, örnekleme vs gibi birçok kriterlere dikkat edilmesi gerekir ki sonuçlar da gerçeğe yakın olsun. Acaba anketlerin hazırlanışında mı bir eksiklik var?
Not: yazımda siyasi parti isimleri geçmekte. Bu hali ile biraz siyasete kaçmakta ancak yazdıklarım sadece aramış olduğum soruda da bahsettiğim bir çelişkyi göstermek içindi. Eğer konu siyasete kayacaksa eğik yazı ile işaretlediğim yerlerin silinmesi daha faydalı olacaktır.
bazı siyasi korkular pekte paranoyak değil bence
Sn.Yeter burda bahsedilen guvenilirlik, yolsuzluk para yeme vs vs vs gibi seyler, halk askeriyede yolsuzlugun olmadigini dusunuyor sadece...Originally Posted by yeter
yada anketlerr güvenilir değil...
Originally Posted by özgün
haremlik selamlık uygulamasını haber yapanlara birileri " SANA NE YA" diye karşılık vermiş.
bir an önce nutuk okunup hazmedilmeli...
Atatürk'ün 1921 yılındaki maarif şurasında yapılan haremlik selamlık uygulamasına verdiği tepki öğrenilmeli...
takkıyeciliğe son verilmeli....
bunları yapmadanda Atatürk bir daha ağıza alınmamalı
Sn Özgün bana şuan dünya üzerinde herkesin hemfikir olduğu bir demokrasi bir Cumhuriyet gösterebilirmisiniz?Mesela isviçre ,bizde onlar gibi her düşüncemizi referanduma götürsek belki çoğu şey halkın istediği gibi olurdu.Yada Amerika gibi eyaletlerimiz olsa belki Kars ın bağlı olduğu eyalet sizin kızdığınız olayı hoşgörürdü.Demek istediğim Atatürkü bence o zamanki şartlara göre tekrar değerlendirmeliyiz .Sanayi devrimini yaşayamamış, rönesansı yaşayamamış son iki yüzyılda bilime ciddi katkıda bulunamamış bir ülkenin insanlarını bu sıkıntılardan kurtarmak için kız çocuklarının okumasını sağlamak için Atatürk bazı devrimler yaptı.Bence bu devrimler halkımızca benimsendi ve ciddi bir sıkıntı yok.Kars taki olay yerel kültürle de alakalı olabilir ben Manisalı yım orda bu tip bir olay olmuyor mesela.Yani biraz hoşgörü iyi olur.Yada ne yapacaksınız mahkemeye gidip suç duyurusun da bulunacaksınız bakalım sonuç istediğiniz gibi mi çıkacak.