Bu topiği yeni gördüm. Ben de başka bir topikte bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, buraya daha çok yakışıyor.
Her iki topiği de okuyan arkadaşlardan özür dileyerek, buyurun okuyun diyorum.
Bu topiği yeni gördüm. Ben de başka bir topikte bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, buraya daha çok yakışıyor.
Her iki topiği de okuyan arkadaşlardan özür dileyerek, buyurun okuyun diyorum.
Tuketilen seyin kisiden geri alinmasi imkansiz oldugu icin, bu durum korku duygusunu azaltmaya yarar. Ama her tuketilen sey, tuketildigi andan itibaren, tuketiciyi tatmin edemez hale geldigi icinde, insanlar yeniden ve daha fazla tuketime yonelmek zorunda kalmaktadir. Bu carkin sonu bir turlu gelmeyince, hep tatminsiz bir cirpinis icinde bocalayan modern tuketiciler,kendilerini su formulle ifade ederler: " Ben,sahip oldugum ve tukettigim seyler disinda bir hicim". Gunumuz iyi giyinip iyi beslenen iyi konutlarda yasayip modern araclar kullanan bir cok insan gercektende aslinda bunlar disinda bombos bir kisiliktir. Buda gunumuz refah toplumunun aci yanlari. Insan yasarken olurse olunce curur kanimca.
http://www.kapari.com/kapari/
aha biraz da uretelim
nere yazacami bilemedim bu kapari bitkiside iyi ise yarar her halde
En çok beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk işte;
"Aman babaanne!" dedim. "Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?"
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. "Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun!" dedi. "Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?" Utancımdan kıpkırmızı olmuştum!
Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarını okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain;
"Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur." diyordu. İlave ediyordu:
"Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır." diyordu.
On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. "Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın." diyordu. "Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun." Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır." diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, bir haberi duyurur:
"Şu tarihte, şu saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa; velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun."
Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleri ile zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
"Şu andan itibaren, Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim."
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...
Gerekmediği halde elektriği yakmakla,
Suyu kapamadan boş yere akıtmakla,
Dünyamızda o kadar aç varken, bizim çöpe döktüğümüz yemeklerle,
Attığımız ekmeklerle, kullanılabilecek eşyalarla,
Dikkat etmeyerek çocuklarımızın geleceğini kirletmekle,
"Adam sen de"ciliğimizle biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
Hayat çok ince, akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım:
"Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı,
Bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır." diyordu…
Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.
KUSURLU MAL ALANLARIN HAKLARI NELERDİR?
Alışverişlerinizde:
l Satın aldığınız mallardan belirli standartları bekleme hakkına sahipsiniz.
l Aldığınız malda hiçbir ayıp olmamalıdır.
l Ambalajında , kılavuzunda yada reklamlarında belirtilen veya satıcının vaat ettiği özelliklere sahip olmalıdır.
l Herhangi bir malı satın alırken sözleşme yapmadıysanız,satıcı ile olan her türlü konuşmanız sözleşme sayılır.
Bir malı aldıktan sonra ayıplı olduğunu fark ederseniz; Satın aldığınız tarihten itibaren 15 gün içinde
Şunlardan birini yapma hakkına sahipsiniz.
l Ayıplı malın değiştirilmesini,
l Ödediğiniz bedelin iadesini,
l Ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirilmesini,
l Ücretsiz olarak tamirini talep edebilirsiniz.
Eğer malın ayıbı gizli ise veya hile ile gizlenmişse, hakkınız 2 yıldır.
Ayıplı bir maldan dolayı maddi veya manevi bir zarara uğramışsanız bu zararınızı,
Satıcı veya Üretici veya ithalatçı karşılamak zorundadır
Bir şikayetin çözümlenmesinde zorlanıyorsanız daha fazla çaba gösterin.
Size zorluk çıkaran veya yardımcı olmayan satıcıya, hakem heyetine gideceğinizi söylemeniz bile yeterli olabilecektir.
Haklı olduğunuza inanıyorsanız, hakkınızı aramak için size gösterilen tüm yollara başvurun.
Zira böyle bir durumda hakkınızı aramazsanız sadece sizin zarara uğramanız değil, aynı zamanda
tüketiciye saygılı olmayan satıcıyı
ödüllendirmek ve başkalarının da benzer zararlara uğramasına sebep
olmak anlamına gelir
TÜKETİCİ HAKLARINI KORUYAN KURUM VE KURULUŞLAR
.Satın aldığınız bir mal ayıplı veya arızalı çıktıysa ve bütün çabalara rağmen sorununuzu çözemediyseniz
şu kurumlara başvurabilirsiniz;
1-Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri
2- TC. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
3- Sanayi ve Ticaret İI Müdürlükleri
4-Tüketici Sorunlarına bakmakla
görevli mahkemeler
5- Bulunduğunuz yerdeki tüketicinin
korunmasına yönelik olarak faaliyet
gösteren dernek veya vakıflar
6-Etiket mecburiyetini uygulama
konusundaki şikayetler için
belediyeler