Sayfa 4/34 İlkİlk ... 2345614 ... SonSon
Arama sonucu : 271 madde; 25 - 32 arası.

Konu: Öykü-Hikaye-Makale

  1. #25

    Lightbulb ...

    "Düşünceli görünüyorsunuz Turgut. Ne korkunç bir iftira. Beni mi düşünceli görüyorsunuz? Hiç adetim değildir: düşünmem. Hayır, düşünceli görünüyorsunuz. Muhakkak bir sıkıntınız var. Demek yakalanmak için bir tuzak bu. Düşünceli görünüyorsunuz. Düşünmeyince kurtuluyorsunuz. Neyin var, düşünceli görünüyorsun. Bu sözden sakınmalı. Düşüncesiz de olma. O zaman da ne kadar düşüncesiz bir adam derler. Düşünün, düşünün ama durup dururken düşünmeyin. İşinizde çalışırken düşünün. Ev satın alırken düşünün. Çocuklarınızın geleceğini düşünün. Yalnız, akşam evde otururken, durup dururken düşünmeyin."

    Oğuz Atay - Tutanamayanlar

  2. #26

    Arrow

    Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: "Çukulatalı pasta kaç para?.." "50 cent!.." Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar.." "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla..Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu.Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki.. Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde,gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 centlik bahşiş duruyordu...
    .

  3. #27

    Smile

    Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Tanrı'yasormuş :

    - Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki! Orada nasıl yaşayacağım??

    - Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.

    -Peki, insanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım?

    - Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.

    - Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak?

    - Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.

    - Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm!

    - Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek.

    O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır.Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:

    - Tanrım! Eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim meleğimin adı ne?

    - Meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu ANNE diye çağıracaksın...

  4. #28
    Duhul
    Feb 2004
    İkamet
    İstanbul
    Yaş
    69
    Gönderi
    1,892
    Blog Yazıları
    5

    Esas

    İhtiyar Çöpçü

    İhtiyarlığa adım atalı çok olmuştu. Gözleri dalgalara takılmış halde, iyi kötü yönleriyle geçmişi düşünüyordu. İnsanlığa karşı pek güveni kalmamıştı. İyilik yaptıkça nankörlük gördüğünü düşünüyordu. Çoğu kişinin kendisine "enayi" gözüyle baktığını da biliyordu. Fakat karşılıksız iyilik yapmaktan vazgeçmiyordu. Çünkü kendisini hayata bağlayan çok az değerden birisi de, kendisine olan saygısıydı. Onu da kaybederse , her şeyini kaybetmiş olacağını düşünüyordu.

    İhtiyar adam kayalıkların üzerinden yavaşça doğruldu, denizin kenarına atılmış kırık içki şişesi gözüne takılmıştı. İçki içmezdi ama görüp de almazsa ve bu kırık şişe birine zarar verirse vicdan azabı duyacağını düşündü. Onun şişeyi yerden aldığını gören biri kız, biri erkek iki genç gülüştü. Erkek; "Çöpçü herhalde" dedi. İhtiyar adam herkesi hoş görmeye çalışırdı, özellikle gençleri ama yine de gencin, kendisi hakkında arkadaşıyla şakalaşırken biraz sesini alçaltmamasına, kendisinin duymaması için gayret etmemesine canı sıkılmıştı.

    İhtiyar kırık camları atmış dönerken, gençlerin az önce kendisinin oturduğu kayalarda, azgın dalgalara karşı şakalaştığını, birbirini itekler gibi yaptığını gördü. Biraz daha uzakta bir kayaya gidecekti ki, birinin denize düşme sesi ve çığlığı kulaklarında çınladı. Kız düşmüştü, . Sportif yapılı gencin hemen atlayıp kızı kurtarmasını bekledi. Fakat kayadan kayaya telaşla koşan genç atlamaya cesaret edemiyordu.

    Genç ne yapacağını bilemez halde dalgaların uzaklaştırdığı kız arkadaşına bakıyor, bağırıyordu. Sağa sola deli gibi koştururken, hemen yanından birinin denize atladığını duydu, bu az önce dalga geçtiği ihtiyar adamdı.
    İhtiyar adam dalgaların tüm zorluğuna rağmen, güçlü kulaçlarla kıza yetişti, saçlarından yakaladı kayalara doğru çekti. Kayalara yaklaştığında kıyıdaki genç, kızı yakalayıp önce yukarı, sonra sahile çekti. İhtiyar adamı o anda unutmuştu bile. Birden aklına gelip denize doğru baktığında ihtiyar adamın hala çıkamadığını gördü.
    İhtiyar kollarında derman kalmamış halde, kendisini kıyıdan koparmaya çalışan dalgalara kendini bıraktı. Genç çılgına döndü, sevdiği kızı kurtaran , az önce dalga geçtiği ihtiyar gidiyordu. Kısa zamanda büyük şeyler olmuştu hayatında. Hayatta en çok sevdiği kişiyi kurtaramamış, başkası kurtarmıştı ve o da şimdi kendisinden özür bile dileyemeden, boynuna tüm utançları takarak sonsuza dek gidiyordu.

    Kendine tam gelememiş kız, gencin sulara atlayışına baktı bağırdı ama nafile. Oysa arkadaşının kendisi kadar bile yüzemediğini iyi biliyordu.

    Genç erkek tüm çabasına rağmen ihtiyara yaklaşamamıştı bile, dalgaların üzerinde boğulan değil, sanki dinlenen biri gibi duran ihtiyar da sanki gülümsüyor gibiydi. Genç bir anda ihtiyardan daha çok kıyıdan uzaklaştığını farketti. Bitiyordu her şey. "Gerçekmiş demek ki " diye düşündü, hayatı, arkadaşları , sevdikleri hızlıca gözlerinin önünden geçiyor gibiydi. İnsan ölüme yaklaşınca böyle oluyormuş. Su yutuyordu ama mücadeleyi bırakmıştı.

    Birden beklenmedik bir şey oldu; genç adam kolunun kuvvetlice yakalandığını hissetti, önce köpekbalığı aklına gelip telaşla çekmek istedi ama hemen yanında ihtiyar adamı farketti. İhtiyar adam önce kolundan yakalamış, sonra yakasından tutup, onu bir bebek gibi çekmeye başlamıştı.

    Göz açıp kapayana kadar kıyıya gelmişlerdi. İhtiyar adam, genci kızın yanına kadar atmış, nefesleniyordu. Gençlere gülümsedi; "Siz de, ben de bu gün güzel dersler aldık. Ben kendi adıma çok mutlu oldum. Siz kimseyi küçümsememeyi öğrendiniz. Ben de bu küçük dalgalarda sizi deneyerek, insanlığın ölmediğini gördüm. Delikanlı beni kurtarmaya gelmen, beni ne kadar mutlu etti sana anlatamam. Fakat ben daha bu dalgalara yenilecek kadar kocamadım."

    İhtiyar kıyıda kendilerini toparlamaya çalışan gençlerin birşey söylemesine fırsat vermedi; "Hoşçakalın!..." deyip yürüdü.

    Gençler peşinden koşamadıkları ihtiyara şaşkınlıkla, içlerinde bir buruk sevinçle bakakaldılar.

  5. #29

    Esas No drawings..

    >
    >Simdi ecnebi adamin biri türk bir girisimciye böyle bir mail atar:
    >
    >Dear sir,
    >We send our company information attached to the mail (as pdf).
    >But the cost of operation you have foreseen is very low.
    >This may turn out to be more expensive.
    >If you send drawings of your current product, we can find the real cost
    >including shipping.
    >
    >Kind Regards.
    >
    >
    >Türk giriþimci kardeþimizde cevap yazar :
    >
    >
    >Sugar brother (seker kardesim),
    >Be a young man for two minutes (iki dakka delikanli ol). We put you in a
    >man place , you become Tempra (adam yerine koyduk hemen g.tünüz kalkti).
    >No need to be artist (artizligin lüzumu yok).
    >We know that this work takes much money, too (bu islerin çok para tuttugunu
    >biz de biliyoz).
    >
    >No, why do you creating tension anymore , subtree (hayir da , daha ne diye
    >gerginlik yaratiyosun ki , dallama!).
    >i eat all of you nobody understand (alayinizi yerim haberiniz olmaz).
    >You not understand the word ,you eat the grass where i put you , (Laftan
    >anlamiyonuz , hala koydugum yerde otluyonuz )
    >No drawings mrawings my brother ! (cizim mizim yok kardesim )
    >
    >You make 3 kurush work camel ( 3 kurusluk isi deve yaptiniz )
    >I understand we can not understand with you ( Anlasildi biz sizinle
    >anlasamayacagiz )
    >But, if you go with this head to army, you take my cock as diploma (Ama
    >siz bu kafayla giderseniz askere s.kimi alirsiniz teskere)
    >here that much ! ( iste o kadar)

  6. #30

    Lightbulb Ada

    Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil...

    Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş.

    Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde Ada'nın yanından geçmekteymiş.

    Aşk:

    - Zenginlik, beni de yanına alır mısın?? diye sormuş.

    Zenginlik:

    - Hayır alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok, demiş.

    Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş:

    - Kibir, lütfen bana yardım et!

    -Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin, diye cevap vermiş Kibir.

    Üzüntü yakınlarındaymış ve Aşk yardım istemiş:

    -Üzüntü, lütfen seninle geleyimmm...

    - Off Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.

    Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çğrısını duyamamış.

    Aşk birden bir ses duymuş:

    - Gel Aşk! Sani yanıma alacağım...

    Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl dahi edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:

    - Bana yardım eden kimdi?

    - O, Zaman'dı, diye cevap vermiş Bilgi.

    -Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?

    Bilgi gülümsemiş :

    - Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir...

  7. #31
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    BuRsA
    Yaş
    42
    Gönderi
    195

    Esas

    ÇOCUKLUĞUNUZU BULACAKSINIZ...

    Yaşı yeterince olgun olanlar hatırlarlar

    Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok güzel bir ülkede mahalleler varmış. Bu mahallelerin çocukları birbirlerini çok severlermiş. Dışarıdan gelen parolalı bir ıslığa uçarak aşağı iner, beraber olacakları anları iple çekerlermiş. Kavga etseler de kin tutmaz, her gün yeniden dünyalar kurarlarmış. Herkeste paylaşma duygusu, sevgi ve arkadaşlarını kollama duygusu yavaş yavaş gelişirmiş. O zamanlar çocuklar okula servis ile değil, köşe başında buluşarak giderlermiş. Onların yolunu gözlememiş evdeki bilgisayar, şehrin en iyi dersanesi, hazırlık kursları,. Bilmezlermiş; Hamburgeri, MTV'yi, İnterneti, cep telefonunu, tetrisi. Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet etmeyi, hatıra defterleri doldurup sevgileri keşfetmeyi. Bilirlermiş horoz şekercisini, elleri kirli macuncunun tornavida ile koyduğu rengarenk macunları, kırık leblebiyi, leblebi tozunu, süt-sal dondurmayı. Eve gitmeyi unutmayı, hava kararınca dayak yemeyi, sonra bir ıslıkla tekrar aşağıya kukalı saklambaça kaçmayı. Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen evdeki garip adamdan korkmayı, küsmeyi, aynı kıza asılmayı, torbalarla misket toplamayı, gıcır köstek ayırmayı, değiş tokuş kaybedince kapısı, Teksas'ı, Tommiks'i, Konyakçı'nın disşlerini, İç içe konan naylon topları, taştan kale direklerini. Üç korner bir penaltıyı. Üzerine apartman yapılan top sahalarını, sonra o apartmana taşınan yeni dostları ve onları kapma yarışını... Otobüsteki biletçinin lastik silgi sarılı kalemini, yoğurtçuyu, kalaycıyı, bozacıyı, hallacı... Evlerin arkasındaki odun kömür depolarını. Yakar topun yakışını. Mantarlı gazoz kapaklarını, yaldız kazımayı. Yandaki mahalle ile alınan kavgayı, her kavganın çıkardığı kahramanı-ödleği. Kan kardeşliğini, ip atlama, lastiğe basma, topaç virtiözlüğünü, çelik çomağı, kırılan camları, toplanan paraları... Açık hava sinemalarını, frigo buzu ... Sonra zamanla bu güzel ülkede durumlar değişmeye başlamış. Yaşlar ilerledikçe bu birliktelik, koruma kollama duyguları mahallenin çocuklarının başlarına çok işler açmış. Daha sonra işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma, malı götürme, falan derken herkesin yüzünde soluk bir bakış. İçinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile baş başa kalmış. Çocukları mı? Çocukları şimdi bitişik apartmanların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dünyada, emniyet içinde ve yalnız yaşıyorlar. Anneleri babaları onları çok seviyor. Beta kapmasınlar diye kalabalık ortamlara hiç sokmuyor. Hafta sonları hep beraber hiper marketlerdeler. Okul servisleri çocukları neredeyse yataklarından alıyor. Çocuklar trafik kaygısıyla, köşedeki markete dahi gönderilmiyor. Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dersane reytinglerini izliyor. Hepsi birer test uzmanı, sayısal-sözel yuvarlanıp gidiyorlar. Sek sek oynamayı değil ama taban puanları çok iyi biliyorlar. Hayata açılan pencereleri Windows 95, 98, 2000... Onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarıda akıp gidiyor. Ve şehrin dışında ağaçlar; tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak mahalle çocuklarını bekliyor. Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içinde, gürbüz, güvendeki çocukları... Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış çocukları... (Can YÜCEL)

  8. #32
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    BuRsA
    Yaş
    42
    Gönderi
    195

    Esas

    Richard Wilkins (c) İngiltere'de piyasaya çıkan "Mental Tonic" (Zihin Açıcı) adlı kitabında yaşam felsefesinden süzdüğü ilkeleri sıralıyor. İşte onlardan birkaçı :

    Gerçek değişim kimi eski şeyleri farklı görmeye başlamaktır.

    Pencerenizin camı kirliyse, dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır.

    Eğer siz kendinizi sevmiyorsanız, başkası neden sevsin.

    Ana babanız doğumunuzdan sorumludur, yaşamınızdan değil.

    Eğer kendinize yön arıyorsanız, yolunu kaybetmiş birisine sormayın.

    Dostluk, ayrı oldukları zaman insanları birlikte tutar.

    Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil.

    Birçok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder.

    İlerlemenizin önündeki en büyük engel, kendinize güvensizliğinizdir.

    Acı, mutluluğa göre daha çok şarkı bestelemiştir.

    Her davranışında başkalarının onayını arayan kimseler, hayatın birçok güzelliğini ıskalar.

    Yüzeyde hazine bulamazsınız.

    Kahkaha ruhun dansıdır.

    Mucize, enerjinizi korkularınıza değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.

    Karşınızdakini dinliyor musunuz, yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz?

    İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülemez.

    Hayatınızı bir para kazanma denemesi olarak kullanmayın.

    Cennete gitmenin iki yolu vardır : 1) Gerçekten öldüğünüz zaman 2) Gerçekten yaşadığınız zaman.

    Gerçek zenginlik; vaktini insanlara vermektir, para karşılığı satmak değil.

    Müziği, notaların arasındaki sessizlik yaratır.

Sayfa 4/34 İlkİlk ... 2345614 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •