TCMB'nin kurulduğu gün: bilançosu boş olan bir bankaya (Bank X) 100 TL para yaratılarak borç verilir. TCMB kenara çekilir.
Bank X ilk olarak bir müşterisine 100 TL kredi verir. Bilançosu halen 100 TL'dir.
Müşteri işini yürütürken maaş öder, satınalma yapar, patronu araba alır. 100 TL'nin tamamı çeşitli 3. şahıslara dağılır.
Bu 3. şahıslar ülkedeki tek bankaya paralarının 90 TL'sini getirip mevduat yaparlar. Bank X'in pasif kalemleri 190 TL'ye çıkmış olur.
Bank X ikinci kredi müşterisini bulur. Ona da 90 TL kredi açar. 2. kredi müşterisi de aynı ilki gibi parayı kullanır.
2. kredinin ise bankaya 60 TL'si mevduat olarak gelir... banka pasifi 250 TL'ye çıkmış olur.
3., 4., 5. müşteri derken bankaya geri gelen para giderek düşer... bankanın pasifinin 400 TL'de yataya girdiğini varsayalım.
şimdi, TCMB kaç para borç vermişti? 100 TL. ülkedeki M artarken TCMB yeni para bastı mı? hayır.
Bank X'in pasifindeki 400 TL'nin büyük bir kısmına faiz ödeyecek. bu faizleri TCMB'den mi borç alacak? hayır, kredi açtığı müşterilerinden... o müşteriler nereden para bulacak da faiz ödeyecek? ürettikleri ekonomik mal ve hizmetlerin satış gelirinden... bulamadıkları kısmını ise yeni kredi alarak... ortada TCMB yine yok.
bu düz örnekte görüldüğü gibi, TCMB'nin puf diye yarattığı bir miktar para ekonomiye girdiği anda katlanarak artar ("çarpan etkisi" budur). ne kadar fazla ekonomik aktör kredi alıp üretim yaparsa, döngü (çarpan) o kadar artar. ancak kimi zaman da para miktarı isteklilere yetmez, o zaman işte TCMB piyasaya tekrar girerek para yaratır. ama TCMb girmezse para sabit kalır diye bir şey yok. nüfus arttığı ve kredi hacmi büyüdüğü sürece M artar. ama bunun teorik sınırları elbette var. TCMB eninde sonunda bir noktada yeni para yaratmak zorunda. tek önemli nokta şu: mal artış hızına kıyasla, para artış hızı çok yüksek olmamalı (yoksa para/mal oranı yükselir ve malların birim fiyatları, yani diğer adıyla enflasyon artar).