Sn. Value, öncelikle teşekkür ederim. Siyasette ve basın yayın kurumlarında onca çapsız hatta bazen art niyetli olduğunu düşündüğüm insanların yanında sizin gibi vatansever, aydın insanların bu ülkede hala var olduğunu ve sizlerle aynı ülkede yaşadığımı bilmek; ülkeme ve geleceğe dair umutlarımın ve güvenimin her şeye rağmen canlı kalmasını sağlıyor.
Sorunuza gelecek olursam; bu sorunuza bir bilirkişi gibi yanıt vermek haddime değil. Fakat yaşadığı ülke hakkında az da olsa bilgi ve fikir sahibi olan bir vatandaş olarak düşüncelerimi ifade edebilirim. Gerçi, bizim düşüncelerimizin pek önemi yok ama yine de karınca misali hepimiz en azından düşüncelerimizi söylemeliyiz ki; bu düşüncelerini paylaşanlar arttıkça belki günün birinde duyanlar da çıkar ve bir şeyleri değiştirmek gerektiğini anlarlar.
Geldiğimiz nokta itibariyle iki sorunlu alan var; iç ve dış siyaset...
Bu alanlarda yürütülecek siyasete bağlı olarak da iki ihtimal var; felaket veya kurtuluş...
Ülkemiz yöneticileri şimdi olduğu gibi akılsız politikalarda ısrar eder, kaderini ve bütün sorumluluğu "Üst akıl" denen yel değirmenine yıkar, sorumluluk taşımaz ve ülkenin güvenlik ve refahı için gerekli önlemleri almazlarsa felaket kaçınılmaz olur.
Dış siyasette dört temel odak var. Bunlar: 1-Rusya(Rusya, İran ve onlara bağlı terör örgütleri), 2-Avrupa birliği ve sivil toplum kuruluşları(Avrupa ülkeleri ve o ülkelerin sivil toplum kuruluşlarında yuvalanmış terör örgütleri veya meşru lobiler), 3- ABD, Ortadoğu ülkeleri(ABD, İsrail, Arap ülkeleri ve onlara bağlı terör örgütleri). 4- Bütün Ortadoğu ve komşularımızda yaşayan ve tarihi bağlarımız olan çaresiz halklar.
Bu odaklar arasında dengeyi gözeterek ve ülkemizin çıkarlarını ön palana koyarak politikalar belirlenmeli (Örnek: Bu ülkelerde yaşayan ve tarihi bağlarımız olan insanlar tabii ki gözetilmeli fakat onların çıkarları ülkemizin önceliklerinin önüne konmamalı.)
Son zamanlarda dış siyasette Rusya ile ilişkiler düzeltilmeye çalışılarak olumlu adımlar atılmaya başlandı ama çok yetersiz.
Avrupa birliği ile ilişkilerimizin ne durumda olduğunu kimse bilmiyor.
ABD ile patolojik aşk ilişkisi yaşıyoruz. Politikacılarımız her gün ABD'ye saydırıyor fakat yürütülen BOP'a karşı herhangi bir önlem almıyorlar. Zaman zaman BOP'un öldüğünü iddia ediyorlar fakat ölen bir şey yok. Aksine, Suriye'deki olaylar BOP'un parçası. Biz de Suriye'nin parçalanmasına yardım etmeye devam ederek BOP'u desteklemiş oluyoruz. Fakat BOP'a göre Suriye'den sonra sıra Türkiye'de. Zaten ABD Türkiye'nin parçalanmasında da kullanacağı PKK/YPG teröristlerini Suriye'de oluşturduğu güvenli bölgelerde yetiştirmeye başladı bile.
Suriye'de devlet otoritesinin tekrar kurulması, ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli şekilde tekrar topraklarına gitmesi ve PKK/YPG-IŞİD vb. terör örgütlerinin özerk bölgelerinin yok edilmesi için çalışmalıyız. Suriyelilerin vatandaşlığa alınması demek onların boşalttığı alanlarda PKK'nın rahatça devletleşmesi demektir. Son askeri müdahalemizde de çok açık şekilde gördüğümüz gibi oradaki ÖSO vb. yapılarla bu birlik, bütünlük ve otoriteyi sağlayamayacağımız bir gerçek. Eğer Suriye'nin demokratikleşmesini ve özgürleşmesini istiyorsak, bunu ancak orada devlet otoritesi yeniden kurulduktan sonra, o devletle iyi ilişkiler kurarak ve yol göstererek sağlayabiliriz.