Arama sonucu : 7 madde; 1 - 7 arası.

Konu: Gerekli-Bilgiler

  1. #1

    Exclamation Gerekli-Bilgiler

    Bu bölüm “Sermaye Piyasası Kurulu” bilgilerinden derlenmiştir.




    SORUAnonim şirketler bedelli sermaye artırımlarında rüçhan hakkını hisse senedinin nominal değerinin üzerinde kullandırabilir mi ?

    Rüçhan hakkı,şirket esas sözleşmesinde hüküm bulunması kaydıyla,hisse senedinin nominal değeri üzerinde (primli) kullandırılabilir.

    SORUAnonim şirketler bedelli sermaye artırımlarında mevcut ortakların yeni pay alma haklarını kısıtlayabilir mi ?
    Anonim şirketler, esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla, bedelli sermaye artırımlarında mevcut ortaklarının yeni pay alma haklarını kısıtlayarak , ihraç edilen hisse senetlerini birincil piyasada primli (nominal fiyatın üzerinde) fiyattan satabilirler.

    SORUTemettü nedir ?
    Ortaklıkların dönem içinde elde ettikleri kardan mevcut ortakların pay alma hakkıdır. Söz konusu hak , hisse senedine bağlı ‘Kar Payı Kuponları’ karşılığında ve ayrıca hisse senedi ibrazına gerek kalmaksızın kullandırılır. Borsada işlem gören şirketler kar payı dağıtmaları halinde nakit ve/veya hisse senedi şeklinde dağıtılabilir.

    SORUKaç türlü temettü dağıtımı vardır?
    Temettüler iki şekilde dağıtılmaktadırlar ; nakit olarak ortaklara ödenen temettüler ve Bedelsiz Sermaye Artırımına dahil edilerek karşılığında yeni senet dağıtılan temettüler.

    SORUHalka açık anonim ortaklıkların temettü ödeme zorunlulukları var mıdır ?
    Hisse senetleri borsada işlem gören ortaklıklar , birinci temettüü nakden ve/veya hisse senedi biçiminde dağıtmak veya dağıtmamak konusunda serbesttirler. SPK , bu ortaklıklardan gerekli gördüklerine birinci temettüün nakden dağıtılması zorunluluğu getirebilir.Hisse senetleri borsada işlem görmeyen halka açık anonim ortaklıklar ; birinci temettü nakden dağıtmak zorundadırlar.

    SORUNakden temettü dağıtımı en geç hangi aya kadar yapılabilir ?
    Halka açık şirket tarafından mevcut ortaklara nakit temettü dağıtımının, hesap dönemini izleyen 5. Ayın sonuna kadar tamamlanması zorunludur.

    SORUBir şirketin sermaye artırımı yada temettü ödemesinden yararlanabilmek için o hisse senedini asgari hangi tarihte almak gereklidir ?
    Bir şirketin hisse senetlerinin sermaye artırımı ve temettü ödemelerine iştirak edebilmek için o hisse senedindeki sermaye artırımı ya da temettü ödemesinin başladığı günden , yani temettü kuponu ya da yeni pay alma kuponlarının hisse senetlerinin üzerinden ayrıldığı günden bir gün önce almak yeterlidir.

    SORUBorsada işlem gören anonim ortaklıklar birinci temettüü nakden ve/veya hisse senedi dağıtmak veya dağıtmamak konusunda serbest midirler ?
    Evet, SPK’nın Seri:4 No:1 tebliğinin 7. Maddesine göre hisse senetleri borsada işlem gören anonim ortaklıklar birinci temettüü nakden ve/veya hisse senedi şeklinde dağıtmak veya dağıtmamak konusunda serbesttirler.Ancak SPK bu ortaklıklardan gerekli gördüklerine birinci temettüün nakden dağıtılması zorunluluğu getirebilir. Söz konusu tebliğe göre, anonim ortaklıklar temettüü tamamen nakit veya tamamen hisse senedi ya da kısmen nakit, kısmen de hisse senedi şeklinde dağıtabilmektedirler. Bu durumda nakit ödenen kısım nakit temettü ödemesi, hisse senedi biçiminde dağıtılan kısım da bedelsiz sermaye artırımı şeklinde hesaplamalarda dikkate alınmaktadır.

    SORURüçhan Hakkı nedir ?
    Ortaklıkların bedelli sermaye artırımlarına mevcut ortakların öncelikle katılma hakkıdır. Söz konusu hak, hisse senedine bağlı ‘Yeni Pay Alma Kuponları’ karşılığında ve ayrıca hisse senedi ibrazına gerek kalmaksızın kullandırılır.

    SORUBedelli Rüçhan Hakkı kullanma süresi ne kadardır ?
    Rüçhan hakkı kullanma süresi 15 günden az, 60 günden fazla olamaz. Şirket, rüçhan hakkı kullanma sürelerini yayınladığı sirkülerde ilan eder.

    SORURüçhan Hakkı Kupon Pazarı nedir ?
    Hisse senetleri borsada işlem gören şirketlerin nakdi sermaye artışı yapmak üzere belirledikleri rüçhan hakkı kullanma süresi içinde söz konusu hisse senedi üzerinde bulunan yeni pay alma kuponunun alınıp satılabilmesi için, İMKB’ce belirlenecek süre içinde açılan pazardır.

    SORURüçhan Hakkı Kupon Pazarı ne kadar süre ile açık kalır ?
    Rüçhan hakkı kupon pazarı ilgili şirketin hisse senetlerinin rüçhan hakkı kullanım süresiyle aynı zamanda başlamakta ve rüçhan hakkı kullanma süresi sonundan önceki 5. İşgünü kapanmaktadır.

    SORUAnonim şirketlerin zamanaşımına uğrayan kar paylarının akıbeti ne olur ?
    Burada 12.6.1933 tarih ve 2308 sayılı ‘Şirketlerin Müruru Zamana Uğrayan Kupon Tahvilat ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun’un 1.maddesi uygulanır.

    SORUHisse Senetlerinin Bölünmesi ve Bölünmüş Fiyat ne demektir ?
    Borsada işlem gören şirketlerin bedelli ve/veya bedelsiz sermaye artırımına gitmesi halinde hisse senetlerinin fiyatı, borsa tarafından, yapılan sermaye artırımı oranında yeniden düzeltilmekte ve hisse senetlerinin fiyatında bedelli ve/veya bedelsiz sermaye artırımından sonra ortaya çıkan hisse sayısına bağlı olarak azalma olmaktadır. Bu işleme hisse senetlerinin bölünmesi, sonradan oluşan fiyata ise bölünmüş fiyat denilmektedir.

    SORUSermaye artırımlarında hisse senetlerinin baz fiyatları nasıl hesaplanmaktadır ?
    Sermaye artırımlarında hisse senetlerinin baz fiyatları, bir önceki yıla ait kar paylarının ödenme tarihine ve şirketin kayıtlı sermaye veya esas sermaye sistemine tabi oluşuna göre farklı hesaplanmaktadır.

    SORUBedelsiz Hakları Üzerinde ne demektir ?
    Esas sermaye sistemindeki bir şirketin bedelli ve bedelsiz sermaye artırımında, hisse senetleri şirketin artırım sonrası sermayesi tescil edildikten sonra bastırılıp dağıtılacağından, sadece rüçhan haklarının kullanımı karşılığında geçici makbuz verilmekte, bedelsiz hisse senedi alma hakkını sağlayan kuponlar rüçhan hakkı kullanımı sırasında kesilmeyerek, yeni hisse senetleri bastırılıp dağıtılıncaya kadar eski hisse senetlerinin üzerinde bırakılmaktadır.Bu nedenle artırım öncesi sermayeyi temsil eden hisse senetleri bedelsiz hakları üzerinde olarak tanımlanmaktadır. Kayıtlı sermaye sistemindeki bir şirketin temettüsünü hisse senedi şeklinde ve bedelli ve/veya bedelsiz sermaye artırımından daha ileri bir tarihte dağıtması durumunda, artırılan sermayeyi temsil eden hisse senetleri temettü alma hakkına sahip olmadığı için ‘yeni’ olarak ayrı bir sırada işlem görmektedir.Mevcut sermayeyi temsil eden hisse senetleri ise temettü alma hakkına sahip olduğu için, temettü nedeniyle dağıtılacak bedelsiz hisse senedi alma hakkını sağlayan kuponlar kesilmeyerek eski hisse senetlerinin üzerinde bırakılmakta ve söz konusu hisse senetleri temettüden karşılanan bedelsiz hakları olarak tanımlanmaktadır.

    SORUKayıtlı Sermaye Sisteminde olan şirketlerde Baz/Referans Fiyatları nasıl belirlenir?
    Kayıtlı sermaye sisteminde, hisse senetlerinin, satış işlemlerinin başlamasından önce bastırılarak, rüçhan hakkı kullanımı ve tasarruf sahiplerine satış esnasında alıcılara teslimi zorunludur.Hisse senetlerinin tesliminden itibaren pay sahipliği kazanılır.Kayıtlı sermaye sistemine tabi ortaklıklarca ihraç edilen hisse senetleri, yeni pay alma hakkının kullanımına ilişkin duyurunun (sirkülerin) yayımlandığı hesap dönemi itibariyle kar payına hak kazanır.Bu hisse senetlerine ilişkin temettü, kıstelyevm esası uygulanmaksızın , hesap dönemi sonu itibariyle mevcut payların tümüne ve bunların ihraç ve iktisap tarihleri dikkate alınmaksızın eşit şekilde dağıtılır. Bu ortaklıkların nakdi sermaye artırımı nedeniyle çıkaracakları hisse senetlerinin satış süresi içinde, yeni pay alma haklarının kullanımına ilişkin duyurunun (sirkülerin) yayımlandığı hesap dönemi sona ererse , hesap döneminin son gününü takip eden tarihten başlamak üzere, hisse senetlerinin geçmiş hesap dönemine ilişkin kar payı kuponları iptal edilerek satılır.Aynı esaslar, yeni pay alma haklarının kullanılmasından sonra kalan payların satışında verilecek hisse senetleri için de geçerlidir (Seri 4 , Tebliğ No.1,Md.7). Tebliğle gelen bu uygulama sonucu, yeni pay alma hakkının kullanımı ile ilgili süre , hesap döneminden sonraki döneme sarkmışsa, yeni hesap döneminde alınacak senetlerin geçmiş hesap dönemine ilişkin kar payı kuponu iptal edilecek, aynı tertip için kuponlu-kuponsuz hisse senedi ortaya çıkacaktır. Bu durumda ‘eski’,’yeni’ hisse senetleri ortaya çıkacak, kuponlu hisse senetleri ‘eski’,kuponsuz hisse senetleri ‘yeni’ kabul edilecektir. Ayrıca, şirketler temettü ödemeden önce, sermaye artırımı yaparlarsa, önceki sermayeyi temsil eden hisse senetleri temettü alacağından ve söz konusu sermaye artırımı nedeniyle verilen senetler önceki yıl karından temettü almayıp, cari yılın karından tam temettü almaya hak kazanacağından ‘eski’-‘yeni’ hisse senedi uygulaması gündeme gelecektir.

    SORUEsas Sermaye Sisteminde olan şirketlerde Baz/Referans Fiyatları nasıl belirlenir ?
    Şirket esas sermaye sistemine tabi olduğunda, rüçhan haklarının kullanımı karşılığında ortaklara muvakkat makbuz verilmekte, bedelsiz haklar yeni hisse senetleri bastırılıp dağıtılıncaya kadar eski hisse senetleri üzerinde bırakılmaktadır. Esas sermaye sistemine tabi ortaklıklarca ihraç edilen hisse senetleri, sermaye artırımının tescil edildiği hesap dönemi itibariyle kar payına hak kazanır. Bu hisse senetlerine ilişkin temettü, kıstelyevm esası uygulanmaksızın, hesap dönemi sonu itibariyle mevcut payların tümüne ve bunların ihraç ve iktisap tarihleri dikkate alınmaksızın eşit şekilde dağıtılır (Seri4,Tebliğ No.1 Md.7)

    Bedelli sermaye artırımlarında ortakların rüçhan haklarının tamamen kısıtlanarak piyasa fiyatından birincil piyasada halka arz edilmesi durumunda Baz/Referans Fiyatları nasıl belirlenir?
    Rüçhan haklarının tamamen kısıtlanarak halka arzına başlandığı gün mevcut hisse senetlerinin en son ağırlıklı ortalama fiyatı o günün ikincil piyasa işlemlerinde baz fiyat olarak alınır. Rüçhan hakları tamamen kısıtlanarak yapılan bedelli bir sermaye artırımı ile birlikte bedelsiz bir sermaye artırımı da yapılıyorsa, birincil piyasa işlemlerinin aşladığı gün, mevcut hisse senetlerinin en son ağırlıklı ortalama fiyatı ikincil piyasada baz fiyat olarak alınır. Bastırılan hisse senetlerinin dağıtılmasına başlandığında; bedelsiz sermaye artırımını temsil eden hisse senetlerinin temettü haklarının olup olmadığı ve temettü ödeme tarihine göre, baz fiyat 15.2.2.1.e,f,g şıklarına göre sadece bedelsiz oranı dikkate alınarak hesaplanır.

    SORUŞirketlerin birleşme , bölünme , devir alma/alınma ve benzeri durumlarında , hisse senetlerinin baz/referans fiyatları nasıl belirlenir ?
    Şirketlerin birleşme, bölünme, devir alama/alınma ve benzeri durumlarında, hisse senetlerinin baz/referans fiyatları İMKB Başkanlığı tarafından belirlenir.

    Bu bölüm “Analiz.com” bilgilerinden derlenmiştir. TL değerleri YTL olarak yeniden düzenlenmiştir.

    Kaç Çeşit Sermaye Sistemi Vardır ?
    Türkiye'de mevzuat gereği şirketler iki çeşit sermaye sisteminden birini seçebiliyorlar.
    • Kayıtlı Sermaye Sistemi
    • Esas Sermaye Sistemi

    SORUKayıtlı Sermaye Sistemi Nedir?

    Kayıtlı sermaye sistemi, şirket yönetim kurullarına sermaye artırımlarında belli bir serbestlik verir. Şöyle ki, genel kurullarından arttırabilecekleri sermaye için bir maksimum limit (sermaye tavanı) isteyen yönetim kurulu, bu tavanı aşmamak kaydıyla, en az beş yıl içerisinde de o tavana ulaşmak kaydı ile, istediği zamanda, ister bir kerede ister bir kaç sermaye artırımı yoluyla, tavan miktarına kadar sermayelerini yükseltebiliyorlar. Böylece daha serbest ve hızlı hareket edebilen şirket ve yönetim kurulu, sermaye gereksinimi duyduğunda en kısa zamanda bu ihtiyacını giderebilme imkanına kavuşuyor.

    Şirketler kayıtlı sermaye sistemine genel kurularının karar vermesi ve SPK'nın onaylaması durumunda geçebilmektedir; sisteme giriş ve çıkışlar SPK'nın tasarrufuna bırakılmıştır.

    SORUEsas Sermaye Sistemi Nedir?
    Esas sermaye sisteminde bir sermaye tavanı yoktur. Şirketin ödenmiş sermayesi ancak ve ancak genel kurulun alacağı zaman ve artırım miktarı kararına göre zamanında bir kerede yapılır. Eğer yeni sermayeye ihtiyaç duyulursa, o zaman yapılacak tek şey genel kurulu toplamak ve oradan bu kararın çıkmasını sağlamak.

    Esas sermaye sisteminde, sermaye terimi yerine ödenmiş sermaye terimi kullanılır.

    Sermaye Artırımı ve Temettü

    Sermaye Artırım Çeşitleri Nelerdir?
    Şirketler genelde yılda bir defa olmak üzere sermayelerini artırma yoluna gitmektedirler. Başlıca sermaye artırım nedenleri;
    • Yüksek enflasyon şartlarında erimiş olan sermayelerini güçlendirmek
    • Yeni yatırımlar için veya
    • Şirketin faaliyetlerinin reel büyümesi sonucu gereken fon ihtiyacının gidermek içindir.

    Şirketler iki şekilde sermaye artırımına gitmektedirler;
    1) İç kaynaklardan yapılan Bedelsiz Sermaye Artırımı;
    2) Şirket ortaklarından ek fon temin ederek yapılan Bedelli Sermaye Artırımı’dır.

    SORUBedelsiz Sermaye Artırımı Nedir?
    Bedelsiz Sermaye artırımı, şirketlerin kendi iç kaynaklarını (emisyon primi, yeniden değerleme değer artışı, yedekler, iştirak ve duran varlık satış karları, temettü) kullanarak yapmış oldukları ve ortaklarından ilave kaynak talep etmeden bedelsiz olarak hisse senedi dağıttıkları sermaye artırım türüdür.

    Bedelsiz Sermaye artırımı şirkete ek bir finansman kaynağı sağlamamakla beraber şirketlerin bedelsiz sermaye artırımına gitme nedenleri bulunmaktadır. Başlıca nedenleri emisyon primi ile iştirak ve duran varlık satış karı kalemlerinden yapılan sermaye artırımlarının şirkete sağladığı vergi avantajıdır. Bir başka neden ise şirketlerin enflasyon karşısında erimiş olan sermayeyi güncellemek amacıyla yapılmak istenmesidir.

    Bedelsiz Sermaye artırımında kullanılan Temettü dışındaki kaynaklar birer Özsermaye kalemi olup, esasında yapılan işlem Özsermaye kalemleri arasında tutarların yer değiştirmesinden ibarettir.

    Temettü’nün Bedelsiz Sermaye artırımında kullanılması ise şu şekilde olmaktadır; Şirketler'in Genel Kurulları dönem sonunda elde ettikleri kar'dan dağıtılabilinecek olan kısmından temettü tutarlarını belirler. Yine Şirketlerin Genel Kurulları veya Genel Kurulların yetkilendirmesi ile Yönetim Kurulları bu temettü tutarların bir kısmının veya tamamının nakit olarak değil de hisse senedi şeklinde bedelsiz olarak sermaye artırımında kullanabilir.
    Bedelsiz Sermaye artırımı şirketlerin Piyasa Değerlerini etkilememektedir. Bunu aşağıdaki örnek ile daha iyi görebilme imkanına sahip olacağız.

    Örnek:
    Örnek bir Bedelsiz Sermaye Artırımı işlemi aşağıdaki gibi olmaktadır; Şirketin %100 Bedelsiz Sermaye artırımına gittiğini düşünelim,

    XYZ A.Ş.’nin Cari Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 100 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 100 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 5.0 YTL
    Piyasa Değeri 500 milyon YTL

    100 milyon YTL 'lik ödenmiş sermayeye sahip şirketin, 1 hisse senedi sermayedeki 1 YTL'lik dilimi temsil etmektedir. Şirketin 100 milyon adet hisse senedi sayısını x hisse başına düşen 1 YTL’lik nominal değerle çarptığımızda = Toplam ödenmiş sermayeyi 100 milyon YTL olrak bulmaktayız.

    İMKB’de işlem gören 1 hisse senedinin piyasa fiyatı 5.0 YTL ise, piyasa değeri (hisse senedi sayısı*hisse senedi fiyatı) 500 milyon YTL olarak bulunmaktadır.

    Şirket %100 Bedelsiz Sermaye artırımına gitmektedir, bu durumu da 100 milyon YTL 'lik eski ödenmiş sermayesine (birebir oranında, çünkü %100) 100 milyon YTL 'lik yeni sermaye eklenmektedir, böylece şirketin yeni sermayesi 200 milyon YTL olmaktadır.

    Hisse Senedi sayısı da ödenmiş sermayeye paralel bir şekilde artacaktır ve 200 milyon adet olacaktır.

    Sermaye artırımları esnasında hisse senetlerinin yeni fiyatlarını hesaplayan formülü kullanarak, şirketimizin hisse senetlerinin eski 5.0 YTL'ye göre yeni fiyatlarını ve buna bağlı olarak da piyasa değerlerini bulabiliriz;





    R: Rüçhan Hakkı Kullanım Fiyatı,
    n1: Bedelli Sermaye Artırım Oranı,
    n2: Bedelsiz Sermaye Artırım Oranı,
    TEM: Hisse Başına Nakit Temettü Tutarı,



    Şirketimizin Temettü dağıtmadığını ve Bedelli Sermaye Artırımı yapmadığını bilmekteyiz, hisse senetlerin yeni fiyatı aşağıdaki şekilde olacaktır;




    Şirketin hisse senetlerinin yeni fiyatı 2.5 YTL olmakta ve sermaye artırımı sonrası ilk seansta bu fiyattan işlem görmeye başlayacaktır. Bu yeni fiyat üzerinden şirketin Piyasa Değerini hesaplayacak olursak (2.5 YTL*200 milyon adet senet) yine 500 milyon YT'lik değeri buluruz.

    XYZ A.Ş.’nin Yeni Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 200 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 200 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 2.5 YTL
    Piyasa Değeri 500 milyon


    SORURüçhan Hakkı ve Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?
    Bedelli Sermaye artırımı, şirketlerin dış kaynaklardan temin etmiş oldukları yeni kaynaklar karşılığında yani bir bedel karşılığında hisse senedi dağıttıkları sermaye artırım türüdür. Ortakların Bedelli Sermaye artırımına katılma hakları da Rüçhan Hakkı olarak adlandırılmaktadır.

    Şirketleri Bedelli Sermaye artırımı yapmaya iten başlıca iki neden bulunmaktadır. Bunlardan ilki, şirketin faaliyet hacminin büyümesine paralel olarak sermaye ihtiyacının olması. İkincisi ise, yeni yatırımlar neticesinde şirketlerin fon ihtiyacı içinde olması ve ihtiyaç duyulan fonların bir kısmının sermaye artırımı yoluyla temin edilmeye çalışılması. Bedelli Sermaye artırımı şirkete ek bir finansman kaynağı sağlamaktadır. Bu kaynak genellikle mevcut ortaklardan temin edilmekle beraber bazı durumlarda da mevcut ortakların Rüçhan Hakları kısıtlanarak, yeni ortaklara bu imkan primli olarak kullandırılmaktadır. Böylece yeni ortaklar edinebilen şirketleri bu yola iten başlıca neden daha fazla fon temin etme ihtiyacıdır. Bu yolla şirketler normalde 1.0 YTL nominal değere sahip yeni senetleri mevcut ortaklarına yine 1.0 YTL'den kullandırarak, bir senet karşılığında böylece 1.0 YTL fon temin edecekken, yeni ortaklara daha yukarı bir fiyattan senetleri satarak daha fazla fon temin etme olanağını elde etmektedirler.

    Yukarıda bahsedildiği gibi şirketler Bedelli Sermaye artırımında genelde 1.0 YTL'lik nominal değere sahip yeni senetleri yine 1.0 YTL karşılığında mevcut ortaklarına kullandırmakla beraber, bazı zamanlar daha fazla fon ihtiyacı içinde olan şirketler daha yüksek bir fiyattan Rüçhan Hakkını mevcut ortaklarına kullandırma yoluna gitmektedir.
    Bedelli Sermaye artırımı esnasında şirketler gerek mevcut ortaklarına, gerekse yeni ortaklarına primli fiyattan kullandırdıkları senetlerin primli kısmı Bilanço'da Özsermayenin Emisyon Primi kalemine kaydedilmektedir.

    Örnek:
    ABC A.Ş. yapmış olduğu Bedelli Sermaye'de mevcut veya yeni ortaklarına 1.0 YTL nominal değere sahip beher hisse senedini 3.0 YTL fiyattan kullandırmıştır. Bu durumda şirketin yapacağı muhasebe işlemi şu şekilde yapılacaktır; ihraç edilen her yeni senet için Ödenmiş Sermaye'ye 1.0 YTL, aradaki 2.0 YTL'lik fark ise Emisyon Primi kalemine kaydedilecektir. Bu işlemin muhasebe prensipleri ile gösterimi şu şekilde olacaktır;

    Kasa 3.0 YTL
    Ödenmiş Sermaye 1.0 YTL
    Emisyon Primi 2.0 YTL

    Bedelli Sermaye artırımında ortaklardan fon talep edildiğinden yukarıda bahsedilmiş idi. Bu fon ortakların öz kaynaklarından karşılamak durumunda oldukları gibi, sermaye artırım ile aynı zamanlarda yapılan Temettü ödemelerinden (eğer şirket temettü dağıtırsa) elde edilen kaynaklar ile bir kısmının veya tamamının karşılanması da olası bulunmaktadır. Bu durum temettü'den yapılan Bedelsiz Sermaye artırımına benzemektedir ve İMKB'ye kote şirketlerin çokça kullanılan bir method’dur. Esasında temettüden dolayı direk olarak yapılabilinen Bedelsiz Sermaye artırımı imkanı da bu usulden hasıl olmuştur.

    Bedelli Sermaye artırımı şirketlerin Piyasa Değerlerini etkilemektedir. Bunu aşağıdaki örnek ile daha iyi görebilme imkanına sahip olacağız.

    Örnek:
    Bedelsiz Sermaye artırımına örnek olarak kullandığımız XYZ A.Ş.'nin aynı cari piyasa verilerinde bu sefer %50 Bedelli Sermaye yaptığını düşünelim. Şirket Rüçhan Haklarını 3.0 YTL'den kullandırıyor olsun.

    XYZ A.Ş.’nin Cari Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 100 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 100 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 5.0 YTL
    Piyasa Değeri 500 milyon YTL


    Şirket %50 Bedelli Sermaye artırımına gitmektedir, bu durumu da 100 milyon YTL 'lik eski ödenmiş sermayesine (bire yarım oranında, çünkü %50) 50 milyon YTL 'lik yeni sermaye eklenmektedir, böylece şirketin yeni sermayesi 150 milyon YTL olmaktadır. Fakat Şirketin kasasına 150 milyon (50 milyon yeni hisse senedi*3.0 YTL hisse başına rüçhan hakkı bedeli) girmektedir. Hisse Senedi sayısı da ödenmiş sermayeye paralel bir şekilde artacaktır ve 150 milyon adet olacaktır.

    Kasa 150 milyon YTL
    Ödenmiş Sermaye 50 milyon YTL
    Emisyon Primi 100 milyon YTL

    Sermaye artırımları esnasında hisse senetlerinin yeni fiyatlarını hesaplayan formülü kullanarak, şirketimizin hisse senetlerinin eski 5.0 YTL'ye göre yeni fiyatlarını ve buna bağlı olarak da piyasa değerlerini bulabiliriz. Şirketimizin Temettü dağıtmadığını ve Bedelsiz Sermaye Artırımı yapmadığını bilmekteyiz, hisse senetlerin yeni fiyatı aşağıdaki şekilde olacaktır;




    Şirketin hisse senetlerinin yeni fiyatı 4.33 YTL olarak hesaplanmakla beraber bu fiyatı en yakın fiyat aralığına yuvarlar isek 4.35 YTL değerini buluruz ve hisse senedi sermaye artırımı sonrası ilk seansta bu fiyattan işlem görmeye başlayacaktır. Bu yeni fiyat üzerinden şirketin Piyasa Değerini hesaplayacak olursak (4.35 YTL*150 milyon adet senet) yeni 652.5 milyon YTL'lik piyasa değeri buluruz. Yapılan Sermaye artırımı işlemi şirketin piyasa değerini 152.5 milyon YTL arttırmış bulunmaktadır ve dikkat edilirse bu tutar (küsurat düzeltmesini de dikkate alınmalı) şirketin kasasına giren tutara eşit olmaktadır.

    XYZ A.Ş.’nin Yeni Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 150 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 150 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 4.35 YTL
    Piyasa Değeri 652,5 milyon YTL

    SORUTemettü Nedir?
    Temettü, şirketlerin bir yıllık faaliyet dönemleri sonucunda elde ettikleri Net Dönem Karı üzerinden (yasal karşılıklar ayrıldıktan sonra) dağıttıkları ve ortakların şirkette sermayelerinin bulunması karşılığında elde ettikleri getiridir.

    Temettüler iki şekilde dağıtılmaktadırlar; ilki, nakit olarak ortaklara ödenen temettüler, ikincisi ise Bedelsiz Sermaye artırımına dahil edilerek karşılığında yeni senet dağıtılan temettüler.

    Örnek:
    Bedelsiz Sermaye artırımına örnek olarak kullandığımız XYZ A.Ş.'nin aynı cari piyasa verilerinde bu sefer %100 Temettü dağıttığını, bu temettünün yarısının karşılığında Bedelsiz Hisse Senedi verdiğini, diğer yarısının ise Nakit olarak ortaklara dağıttığını düşünelim. Şirket başkaca Bedelli veya Bedelsiz Sermaye artırımı yapmamaktadır.



    XYZ A.Ş.’nin Cari Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 100 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 100 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 5.0 YTL
    Piyasa Değeri 500 milyon YTL

    Şirket %50 Temettüden dolayı Bedelsiz Sermaye artırımına gitmektedir, bu durumda 100 milyon YTL 'lik eski ödenmiş sermayesine (bire yarım oranında, çünkü %50) 50 milyon YTL 'lik yeni sermaye eklenmektedir, böylece şirketin yeni sermayesi 150 milyon YTL olmaktadır. Hisse Senedi sayısı da ödenmiş sermayeye paralel bir şekilde artacaktır ve 150 milyon adet olacaktır.

    Sermaye Artırımı ve Temettü dağıtımı esnasında hisse senetlerinin yeni fiyatlarını hesaplayan formülü kullanarak, şirketimizin hisse senetlerinin eski 5.0 YTL'ye göre yeni fiyatlarını ve buna bağlı olarak da piyasa değerlerini bulabiliriz. Şirketimizin başkaca Bedelsiz veya Bedelli Sermaye Artırımı yapmadığını bilmekteyiz, hisse senetlerin yeni fiyatı aşağıdaki şekilde olacaktır;




    Şirketin hisse senetlerinin yeni fiyatı 3.0 YTL olarak hesaplanmakta ve hisse senedi sermaye artırımı sonrası ilk seansta bu fiyattan işlem görmeye başlayacaktır. Bu yeni fiyat üzerinden şirketin Piyasa Değerini hesaplayacak olursak (3.0 YTL*150 milyon adet senet) yeni 450 milyon YTL'lik piyasa değeri buluruz. Yapılan Sermaye artırımı ve Nakit Temettü ödemesi işlemi şirketin piyasa değerini 50 milyon YTL azaltmış bulunmaktadır ve dikkat edilirse bu tutar şirketin kasasından çıkan Nakit Temettü tutarına eşit olmaktadır.

    XYZ A.Ş.’nin Yeni Piyasa Verileri
    Ödenmiş Sermaye 150 milyon YTL
    Hisse Senedi Sayısı 150 milyon adet
    Hisse Senedi Fiyatı 3.0 YTL
    Piyasa Değeri 450 milyon


    SORUKaç Çeşit Hisse Senedi vardır?
    Farklı özelliklere sahip senet türlerini iki ana grupta toplamak mümkündür: imtiyazlı senetler ve adi (normal) hisse senetleri. Bunlar içerdikleri özelliklere göre sınıflandırmışlardır. İmtiyazlı hisse senedi türü, başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılmakla birlikte, ülkemizin mevzuatları bu tür hisse senetlerine izin vermemekte ve şirketlerimiz ve yatırımcılarımız bu tür bir enstrümandan yararlanamamaktadırlar.

    Hisse Senedi Nedir?
    Hisse Senetleri, Anonim ortaklıklar tarafından çıkarılan ve belirli ortaklık sermayesine katılma payını temsil eden, yasa ve sermaye piyasası kural ve şartlarına uygun olarak düzenlenmiş kıymetli evraklardır.

    Hisse Senetleri, şirket sermayesinin belirli bir kısmını temsil eder, sahibine her türlü ortaklık haklarından yararlanma imkanı verir. Bu haklar;
    • Şirket karından pay alma hakkı,
    • Şirket yönetimine katılma hakkı,
    • Oy kullanma hakkı,
    • Rüçhan hakkı,
    • Tasfiyeden pay alma hakkı,
    • Şirket faaliyetleri hakkında bilgi edinme hakkı.

    SORUİmtiyazlı Senet (Preferred Stock) Nedir?
    İmtiyazlı senetler, adi hisse senedi ile tahvil karışımı bir özellik taşıyan bir hisse senedi türüdür. Hisse senedidir, çünkü adi hisse senetlerinin taşıdığı ortaklık hakkı (ör. oy hakkı) yanında adi hisse senetlerden farklı ve öncelikli olarak temettü hakkı vardır. Bu ikinci özelliği de tahvillere benzer. Şöyle ki, imtiyazlı senetler temettüden öncelikli ve sabit bir tutarda yararlanır. İmtiyazlı senetlerin temettü ödemeleri yapıldıktan sonra, ancak arta kalan dağıtılabilir kar üzerinden, adi hisse senetleri için bir temettü ödemesi yapılabilinir.

    Türkiye'deki halihazırdaki mevzuatlar uyarınca imtiyazlı senet olarak adlandırılan tür senetler şirketler tarafından ihraç edilememektedirler. Bu tür bir enstrümandan yararlanamayan Türk şirketleri, normal adi senetlerin yanında değişik özellikler taşıyan ve imtiyazlı senetlere kısmen benzetmeye çalıştıkları farklı grup adi senetler oluşturmaya çalışmaktadırlar. İMKB'ye kote birçok şirket bu tür farklı grup senetlere sahip olmalarına rağmen (bu farklı gruplar genellikle halka arz edilmedikleri dolayısı ile İMKB'ye kote olmadıklarından pek tanınmamıştır, örneğin, Anadolu Gıda) en bilinenleri İş Bankası, Adana Çimento ve Kardemir'dir. Örnek olarak Adana Çimento'yu ele alacak olursak, bu şirketin üç farklı grup senedi bulunmaktadır; A, B ve C olarak adlandırılan bu senet sahipleri farklı tutarlarda temettü geliri elde etmektedirler; A grubu senet sahipleri dağıtılacak toplam temettünün %54'ünü hak kazanırlarken, B grubu %36'sını ve C grubu'da %10'unu hak kazanmaktadırlar.

    Adi Senet (Common Stock) Nedir?
    Adi senet türü İMKB'de karşımıza çıkan ve genelde bilinen senet türüdür. Yalın bir tür olmasına rağmen kanunlarımızın verdiği bazı olanaklar sayesinde bu tür senetlerimiz kendi içinde değişik özelliklere sahip gruplara bölünebiliyorlar. Bu şekilde bir gruplandırma, imtiyazlı senetten farklı bir şekilde olmaktadır. Herhangi bir öncelik veya sabit temettü ödeme şeklinden çok, temettü dağıtım oranında farklılık ve/veya oy hakkındaki farklılık şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

    Türkiyede nominal değer (par value) olarak değişikler olmasına rağmen, İMKB getirmiş olduğu standartlarda nominal değeri 1.0 YTL olarak kabul ediyor ve farklı olanları bölme/çarpma işlemleri yoluyla 1.0 YTL'lik nominal değere indirgemektedir. Örneğin 5.0 YTL nominal değere sahip bir senedi bu yolla beş adet 1.0 YTL nominal değere sahip senet olarak kabul edilmektedir.

    Örnek 1: Yatırımcılar tarafından en çok bilinen örnekler İş Bankası ve Adana Çimento örnekleridir. Bilindiği gibi İş Bankası'nda dört değişik grup hisse senedi (Kurucu, A, B ve C) olmakla birlikte Adana Çimento'da üç değişik grup senet (A, B ve C) vardır. Bunların ödenmiş sermayede bir payları vardır ve toplamları da şirketin toplam sermayesini vermektedir. Bu senetlerin farklı oy oranları (her gruptaki senedin 1 oy'dan farklı oy hakkı olabilir) ve/veya dağıtılacak temettüden alacakları pay farklıdır.

    Örnek 2: XXX isimli bir şirketin toplam 500 milyon YTL'lik sermayesi ve üç değişik grup (A, B ve C) hisse senedi olsun. Dönem sonunda 300 milyon YTL kar ettiğini ve tüm miktarı temettü olarak ortaklarına dağıttığını düşünelim. Acaba hisse başına temettü geliri ne kadar olacaktır. ( 1 Hisse = 1.0 YTL'lik sermaye tutarı olduğunu unutmayalım)


    HİSSE GRUBU HİSSE ADEDİ (*1.0) TEMETTÜDEN
    ALDIKLARI NET TEMETTÜ ÖDEMESİ
    (*1.0 YTL) HİSSE BAŞINA TEMETTÜ
    A GRUBU 100.000.000 % 40 120.000.000 YTL 1.2 YTL
    B GRUBU 200.000.000 % 40 120.000.000 YTL .60 YTL
    C GRUBU 200.000.000 % 20 60.000.000 YTL .30 YTL
    TOPLAM 500.000.000 % 100 300.000.000 YTL

    Görüldüğü gibi, 300 milyon YTL kar eden ve karının tamamını dağıtan XXX şirketinin haiz olduğu farklı hisse grubu sahipleri farklı miktarlarda temettü geliri elde ediyorlar ve dolayısıyla her grup senetlerin piyasa fiyatları farklı olacaktır.

    Örnek 3: YYY isimli bir şirketin toplam 500 milyon YTL’lik sermayesi ve üç değişik grup (A, B ve C) hisse senedi olsun. Bu değişik grupların değişik oy hakları olduğunu düşünelim. Acaba grupların yönetim de söz hakları ne kadardır.

    NOT: ***Grup Hisse Oranı = Gruptaki Hisse Adedi/ Toplam Hisse Adedi
    ***Grup Oy Hakkı = Gruptaki Hisse Adedi * Oy Hakkı
    ***Grup Oy Oranı = Grup Oy Hakkı/ Top. Oy Hakkı

    HİSSE GRUBU HİSSE ADEDİ GRUP HİSSE ORANI OY HAKKI GRUP OY HAKKI GRUP OY ORANI
    A GRUBU 100.000.000 % 20 10 OY 1.000.000.000 % 55.50
    B GRUBU 100.000.000 % 20 5 OY 500.000.000 % 27.80
    C GRUBU 300.000.000 % 60 1 OY 300.000.000 % 16.70
    TOPLAM 500.000.000 % 100 1.800.000.000 % 100.00

    Yukarıda da görüldüğü gibi A Grubu senetleri sermayeden %20 pay aldıkları halde, şirket yönetimi seçiminde %55.5 gibi çoğunluğu teşkil eden bir oy hakları var. Bir yatırımcı, yatırım yapmadan önce bu durumu göz önünde bulunduracaktır ve senedi buna göre değerlendirecektir.

  2. #2

    Esas Çubuk mum grafİk analİzlerİ

    1. Çubuk Grafikleri

    Çubuk grafikleri yatırımcıya belirli bir zamanla ilgili dört bilgi sunar: belirlenen zaman diliminin açılış fiyatını, kapanış fiyatını, tavan fiyatını ve taban fiyatını. Çubuk grafikleri son bir dakika veya son bir yıl gibi her hangi bir zaman dilimi için kullanılabilir. Yatırımcılar farklı zaman dilimleri tercih edebilir ancak, daha uzun zaman dilimleri daha çok bilgi içerir ve böylece eğilimleri ve piyasa psikolojisini daha iyi yansıtır. Bir çubuk grafiğinin bilgileri nasıl yansıttığını A-01 grafiğinde görebilirsiniz.



    2. Mum Grafikleri

    Mum grafikleri 1700′lü yıllarda Japonlar tarafından yaratılmıştı. Tıpkı çubuk grafikleri gibi mum grafikleri de piyasanın açılış, kapanış, tavan ve taban fiyatını göstermektedir; çubuk grafiklerine nazaran ana farkı, açılış fiyatıyla satış fiyatı arasındaki araklığı gösteren gövdesidir. Bu gövde kırmızı (veya siyah) ise kapanış fiyatının açılış fiyatından daha düşük olduğunu gösterir. Gövde mavi (veya beyaz) ise kapanış fiyatı açılış fiyatından daha yüksekti. Çubuk grafiklerindeki çubuklar daha çok kapanış fiyatının bir önceki çubuğa nazaran gelişmesini gösterirken mum grafiklerindeki “mum”ları aha çok açılış fiyatıyla kapanış fiyatı arasındaki ilişki üzerine yoğunlaşır. Mum çubuklarının üstü ve altındaki fitiller söz konusu zaman diliminin içerisindeki tavan ve taban fiyatlarını göstermektedir. Mum grafikleri çubuk ve çizgi grafiklerine nazaran daha popülerdir. Bir mum grafiğinin örneğini ve açıklamasını yandaki A-02 grafiğinde görebilirsiniz.
    2. Mum Grafikleri


    Omuz Baş Omuz Formasyonu

    omuz-bas

    Zirveden geri dönüşlerde sol omuzda işlem hacmi en yüsek seviyededir.

    Baş bölgesinde fiyat seviyesi sol omuzdan daha yüksekken hacim aynı ya da daha düşük olur.

    Sağ omuzda ise hacim sol omuzdan daha düşük olurken fiyat seviyesi sol omuzla aynı hizada yada daha düşük olur.

    Son olarak geri dönüşlerde fiyatlar boyun çizgisinin altına iner. Fiyatlar boyun çizgisinin altına bir miktar düştükten sonra (pull back) yukarı döner. Bu son nefesten sonra fiyatlar ani düşer ve hacim artar. Başın üst seviyesinden boyun çizgisine olan mesafe ölçülür. Sağ omuz tamamlandıktan sonra fiyatların boyun çizgisini kırmasından sonra en az düşüş hedefi eşit mesafedir.

    Fiyatlar boğaz çizgisinin altına indiğinde formasyon tamamlanmış sayılır. Fiyatların boyun çizgisinin altına inmesi durumunda satış yapılabilir.



    Ters Omuz Baş Omuz Formasyonu

    ters-omuzTers omuz kafa omuz formasyonu ile düz arasındaki temel ayırım işlem hacminde ortaya çıkar. Bu formasyon genellikle düşüş trendlerinin sonunda oluşan kuvvetli ve güvenilir bir taban görüntüsüdür. Görüntüsü tepede oluşan Omuz-Baş-Omuz Formasyonu’nun ters çevrilmiş haline benzemektedir.

    Ters Omuz-Baş-Omuz Formasyonları alçalan piyasadan yükselen piyasaya geçişin göstergesi olup piyasanın dip noktasında oluşmaktadır.



    Üçgen Formasyonu

    1. Simetrik Üçgen

    simetrik

    2. Artan ( Yükselen ) Üçgen

    yukselen

    3. Azalan ( Düşen ) Üçgen

    azalan

    Diktörtgen Formasyon

    dikdortgen-formasyon

    Simetrik üçgen formasyonlarıyla aynı özelliklere sahiptir.Sadece şekil yönüyle farklılık gösterir.

    Yatay sıkışma alanlarının sınırlarının yani fiyat diplerini (destek) ve tepelerini (direnç) birleştiren doğruların çizilmesi ile belirlenir. Genellikle bu çizgiler birbirine paralel olsa da hafif bir şekilde aşağı ya da yukarı eğimli de olabilirler.

    Bu forasyonun sonunda fiyatın hangi yöne döneceği kestirilemeyeceğinden
    çizgilerin kırılması beklenmelidir.

    Popularity: 29%






  3. #3

    Esas

    cok guzel bilgiler. umarim teknik analizle ilgili daha fazla bilgi paylasirsiniz tesekkurler.

  4. #4
    Duhul
    May 2010
    İkamet
    Akdenizin incisi
    Gönderi
    792

    Esas

    Sn HaYaBuSa çok güzel ve faydalı bilgiler paylaşmışsınız. Bedelli, bedelsiz ve rüçhan hakkıyla ilgili bilgileri okudum ama tam anlayamadım.

    Elimde 2000 lotu olan bir hisse %75 bedelli %25 bedelsiz veriyor. İlk kez bedelliye katılacağımdan nasıl hesaplayıp ne yapmam gerektiğini bilemedim. KAP taki duyuru aşağıdaki şekilde. Bu veriler üzerinden nasıl hesaplanacağını ve ne yapmam gerektiğini anlatabilirseniz çok makbule geçecek. YARDIMINIZ İÇİN ŞİMDİDEN SONSUZ TEŞEKKÜRLER.

    mevcut kayıtlı sermaye tavanı (tl) : 55,000,000
    artırım oncesı odenmıs/cıkarılmıs sermaye (tl) : 22,000,000
    artırım sonrası odenmıs/cıkarılmıs sermaye (tl) : 44,000,000
    bedellı artırım tutarı (tl) : 16,500,000
    ruchan hakkı kullandırılan tutar (tl) : 16,500,000
    ruchan hakkı kısıtlanan tutar (tl) : 0
    ruchan hakkı kullanım oranı (%) : 75,00
    ruchan hakkı kullandırma fıyatı (1 tl nomınal degerlı beher pay ıcın) (tl) : 1
    ruchan haklarının kullanımına ılıskın kısıtlama : Yok
    ruchan haklarının kısıtlanması durumunda bu payların satısına ılıskın acıklama : -
    satılamayan payların taahhudune ılıskın acıklama : -
    bedelsız artırım tutarı (tl) : 5,500,000
    temettuden (tl) : 0
    ıc kaynaklardan (tl) : 5,500,000
    sermaye hesabı duzeltmesı olumlu farkları : 5,500,000
    bedelsız artırım oranı (%) : 25,00
    devralma yoluyla bırlesme nedenıyle artırılacak tutar (tl) : 0
    ana sozlesme degısıklıgıne ılıskın bılgı (varsa) : -

    sırketımız cıkarılmıs sermayesının 16.500.000 tl (%75) bedellı, 5.500.000 tl (%25) sermaye hesabı duzeltmesı olumlu farkları hesabından karsılanmak suretıyle bedelsız artırılarak 22.000.000 tl`den 44.000.000 tl`ye yukseltılmesıne, ve arttırımı temsılen cıkarılacak payları ımtıyazsız b grubu pay olarak sermayedarlara dagıtılmasına,

    * mevcut ortakların sırketımızden olan nakdı alacaklarını sermaye artırımı bedelıne mahsup edebılmelerıne ımkan tanınmasına,

    * ayrıca ortakların yenı pay almalarına ılıskın sırkuler ıle tasarruf sahıplerı sırkulerının ılanının, yerel duzeyde yayın yapan genc bayrak ıle ulusal duzeyde yayın yapan dunya gazetelerınde yayımlanmasına,

    * sermaye pıyasası kurulu`na gereklı ızınlerın alınması ıcın muracaat edılmesıne

    oy bırlıgı ıle karar verılmıstır.

  5. #5

    Esas

    Yukarıda örnekler mevcut .lot adetleri yada rakamlar farklı olabilir ancak yöntem aynı.hayatımda ne bedelli nede bedelsize denk gelmedim.sizin sorunuz şirketin şeffaflığı ve spk'nın insafına göre değişir.

  6. #6

    Esas

    İÇİNDEKİLER



    KISALTMALAR 1


    1. ANONİM ŞİRKETLERDE PAY KAVRAMI VE PAY ÇEŞİTLERİ 2
    2. İMTİYAZLI PAY KAVRAMI 3
    I. İmtiyazlı Payların Tanımı ve Tarihi Gelişimi 3
    II. İmtiyazlı Payların Özellikleri 6
    1. İmtiyazın Paya (Hisseye) Tanınması 6
    2. İmtiyazın Pay Gruplarına Bağlanması 7
    3. İmtiyazların Esas Sözleşmede Öngörülmüş Olması 9
    III. Eşit İşlem İlkesi Karşısında İmtiyazlı Paylar 11
    IV. İsviçre ve Alman Hukukunda İmtiyazlı Paylar 12
    3. İMTİYAZLI PAY YARATILMASININ ŞARTLARI VE İMTİYAZIN TÜRLERİ 13
    I. İmtiyazlı Pay Yaratılmasının Şartları 13
    II. İmtiyaz Türleri 14
    1. Oy Hakkında İmtiyaz 15
    2. Kar Payında İmtiyaz 17
    3. Tasfiye Payında İmtiyaz 18
    4. Diğer Hususlarda İmtiyaz 18
    4. İMTİYAZLI PAYLAR ARACILIĞI İLE YÖNETİME KATILMA 19
    5. SERMAYE PİYASASI KANUNUNA GÖRE İMTİYAZLI PAYLAR 23
    6. İMTİYAZLARIN KORUNMASI 27
    7. TTK. TASARISINDA İMTİYAZLI PAYLARIN DÜZENLENMESİ 31
    8. SONUÇ 34

    KAYNAKLAR 36








    KISALTMALAR :




    ABD : Amerika Birleşik Devletleri
    a.g.e : Adı geçen eser
    BK : Borçlar Kanunu
    HD : Hukuk Dairesi
    İPGK : İmtiyazlı paylar genel kurulu
    İsv BK : İsviçre Borçlar Kanunu
    Koop. K. : Kooperatif Kanunu
    m : Madde
    MK : Medeni Kanun
    sh : Sayfa
    SPK : Sermaye Piyasası Kanunu
    TTK : Türk Ticaret Kanunu






























    1. ANONİM ŞİRKETLERDE PAY KAVRAMI VE PAY ÇEŞİTLERİ


    Anonim şirketlerde pay kavramı çeşitli anlamlara gelmektedir. Bunlardan en çok bilinenleri, pay kavramının pay senedi anlamında kullanılması ile esas sermayenin bir parçası olarak kabul edildiği hallerdir. Bunların dışında pay kavramı şirketteki ortaklık (pay sahipliğinin) mevkiini belirlemek amacıyla da kullanılmaktadır.
    İlk olarak; aralarında sıkı bir bağlantı olmasına rağmen pay kavramı ile pay senedi kavramları birbirinden farklıdır. Ancak bazen bu iki kavram aynı amaçla kullanılmaktadır. Oysa pay senedi, temel kavram olan payı temsil etmek üzere çıkarılan bir senetten ibarettir. Asıl önemli olan paydır. İkinci olarak; pay kavramının esas sermayenin bir parçası şeklinde kabul edilmesi bu kavramın en çok bilinen yönünü oluşturmaktadır. Buna göre pay, esas sermayenin belirli bir kısmını ifade eder[1].
    Üçüncü olarak; anonim şirketteki pay sahipliği (ortaklık) haklarının kullanımı bu kavrama bağlanmıştır. Payın sayısı ise esas sözleşmede belirtilmek zorundadır ve sabittir. Anonim şirketin temel özelliklerinden biri sermaye şirketi olmasıdır. Sermaye şirketlerinde ise ortağın şahsı değil, sahip olduğu pay önemlidir. Onun içindir ki hemen hemen her hak ve yetki paya tanınmıştır[2].
    Anonim şirketlerde, özellikleri belirlenen payları temsil etmek üzere, kıymetli evrak ve menkul kıymet niteliği taşıyan, kanunun aradığı şekil şartlarına uygun olarak çıkarılan belgelere “Hisse Senedi” denmektedir.
    Bilindiği gibi TTK.’na tabi şirketler açısından hisse senedi çıkarmak zorunlu olmamakla beraber, SPK’na tabi şirketler açısından hisse senedi çıkarılması bir zorunluluktur. TTK.’da hisse senetlerinin iki şekli öngörülmüştür:
    a) Hamiline Yazılı Hisse Senetleri: TTK.’da hamiline yazılı senetlerin tanımı yapılmıştır. Buna göre; “senedin metin veya şeklinden, hamili kim ise o kimsenin anonim şirket ortağı kabul edileceği senetlere hamiline yazılı senet” denir.
    b) Nama Yazılı Hisse Senetleri: Üzerinde şirket ve paya ilişkin bilgiler dışında, hak sahibi olan kişiler ile ilgili bilgilerin de yer aldığı senetlere nama yazılı hisse senetleri denmektedir. Nama yazılı hisse senetleri üzerinde bazen esas sözleşmede kabul edilen farklı sınırlamalar bulunabilmektedir. Bu tip hisse senetleri de “Bağlı Nama Yazılı Hisse Senetleri” olarak adlandırılmaktadır.
    Pay kavramı ve çeşitleri konusunun genişliği çalışma konumuzun sınırları dışında kaldığından, yukarıdaki genel açıklamalarla yetinilmiş olup, ihtiyaç duyulan bilgiler yeri geldiğinde açıklanacaktır.

    2. İMTİYAZLI PAY KAVRAMI


    I. İmtiyazlı Payların Tanımı ve Tarihi Gelişimi
    a) İmtiyazlı payların tanımı ve hukuki niteliği
    Yukarıda değindiğim gibi, anonim şirketlerde ortaklık payları hisse senetleri ile temsil olunur. Normal uygulama biçimine göre, ortaklar hisseleri oranında kardan pay alırlar ve yine şirketin genel kurulunda kullandıkları oy, hisseleri oranında bir etkinliğe sahiptir. Bu nedenle, şirketin yönetim kurulunun oluşumu, denetçi seçimi, sermaye artırımı, karın dağıtılıp dağıtılmayacağı vb. hususlarda, şirketteki hisse (pay) oranı son derece önemlidir. Bu nedenle de, küçük ve orta büyüklükteki çoğu anonim şirketin ortakları, kuruluşta hissedar olurken ya da sonradan o şirketin hisse senetlerini alırken, özellikle, asgari %51 hisseye sahip olmaya çalışırlar. Bu yönüyle ülkemizdeki anonim şirketlerin büyük çoğunluğunun “aile şirketi” olduğunu fark ederiz. Yani, şirketin adı “Anonim Şirket”tir, ama yönetiminde, şahıs firması anlayışı hakimdir. Bu şirketlere, kolay kolay aile dışından da ortak alınmadığından, şirket genellikle bir ya da iki kuşak sonra dağıtılmakta ya da küçülmektedir[3].
    Özellikle son yıllarda, şirket yönetiminin çeşitli alanlarda uzmanlık ve birikim gerektirmesi, küçük sermaye yapılarının yetersiz kalması, gerçek anlamda kurumlaşmaya olan ihtiyacın artması, halka açılmanın ve menkul kıymetler borsasındaki gelişmelerin de etkisiyle, yavaş yavaş aile şirketi şeklindeki anonim şirket anlayışından da uzaklaşma kıpırdanmaları başlamıştır.
    Anonim şirketin kuruluşunda, bu düşünceye ve oluşuma öncülük eden, başlangıçtaki mali, hukuki, idari ve finansal sorunları çözen, gerekli organizasyonu sağlayan kişi ya da kişiler, bu hizmet ve emekleri nedeniyle bazı ayrıcalıklar elde etmek isteyebilmektedir. Bu ayrıcalıklar düşünülürken, özellikle gelecekte sermaye artırımları nedeniyle hissesinin azalması ya da ölüm halinde varislerinin benzer sorunlarla karşılaşarak dışlanması gibi muhtemel olumsuzluklar belirleyici ve yönlendirici unsur olmaktadır. Bunun yanı sıra, beş yıl önce sermaye payı olarak konulan 50 bin YTL değeri ile beş yıl sonra, sermaye artırımında konulan 50 bin YTL’nın değeri, reel anlamda aynı olmamasına rağmen, sahip oldukları payların eşit olmalası, anonim şirket kurucularını, kuruluşta bazı imtiyazlar (ayrıcalıklar) sağlayan hisse senedi çıkarmaya zorlamaktadır[4].
    Kural olarak, paylar arasında eşitlik ilkesi geçerlidir. Buna göre, her pay sahibine aynı nitelikte haklar sağlar ve borçlar yükler. Ancak, paylar arasındaki eşitlik ilkesi, koşulların eşit olması halinde, kişiler veya kavramlar arasında eşitlik sağlar. Bu bağlamda eşit işlem ilkesi, aynı gruba ait paylar arasında eşitliğin sağlanması gereğini ifade eder. Ayrıca, paylar arasında eşitlik ilkesi, kamu düzeni ile ilgili olmadığından, ortaklık esas sözleşmesinde hüküm bulunması kaydıyla bazı paylara imtiyaz tanınabileceği kabul edilmektedir (TTK. m. 300 b.5 ve 401). Nitekim, TTK. m. 401’de, “esas mukavele ile bazı nev’i hisse senetlerine kar payı veya tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması vesair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir” ifadesi ile, “paylar arasındaki eşitlik” diye nitelenen bu kurala zıt bir hüküm öngörülmüştür. Bunun doğal sonucu da, maliklerine diğer paylara nazaran “ayrıcalıklı ve üstün haklar”sağlayan payların varlığı kabul edilmiştir. Bunun başlıca nedenlerinden biri, anonim şirketlerin iktisadi gereksinimlerine ayak uydurmak zorunda olmalarıdır[5].
    Türk Ticaret Kanunu’nda, imtiyaz sözcüğünün, 300/b.5, 389, 391, 401, 455 ve 460. maddelerde kullanıldığına rastlanılmaktadır. İmtiyazlı hisse senedi ile ilgili olarak Yargıtay’ın çeşitli kararlarında da “imtiyazlı pay”, “imtiyazlı pay senedi” ve “imtiyazlı hak” deyimlerinin kullanıldığına rastlanılmaktadır[6]. İmtiyazın sözcük anlamı itibarıyla tanımı, “Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık” şeklindedir.
    Doktrinde “İmtiyazlı Pay Senetleri” şu şekilde tanımlanmıştır: Ana sözleşme ile hissedarlık haklarının içerik itibarıyla bazı hisse ya da hisse grupları lehine farklılaştırılması sonucu ortaya çıkan ve aksi ana sözleşmede öngörülmedikçe, müktesep hak karakterini taşımayan, hisse sahibi lehine korunması gereken bir menfaat teşkil eden farklılık ve üstünlüklere, anonim şirketler yönünden imtiyaz ve bu imtiyazla donatılmış hisselere de, imtiyazlı hisse denir[7].
    Netice itibariyle, bu hükümler doğrultusunda imtiyazlı paylardan veya imtiyazlı pay gruplarından söz edilebilmesi için, bir pay grubunun diğer pay grup veya gruplarına nazaran, pay sahipliği hakları itibariyle farklılıklar ve üstünlükler içeriyor olması gereklidir[8].

    b) İmtiyazlı Payların Tarihi Gelişimi
    İmtiyazlı payların ilk ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, bu hisselerin ilk kez 16. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de ve 1639 yılında Hollanda’da kullanıldığı tespit edilmiştir. Tarihsel akışı içerisinde en büyük gelişmeyi ve çeşitliliği gösterdiği Amerika’da ise, ancak 1830’lu yıllarda ortaya çıkmıştır. Amerika’da ilk kez, “Baltimor and Ohio Railroad Company” 1835 yılında, ana sözleşmesinde imtiyazlı paylara yer vermiştir. Ancak, Amerika’da imtiyazlı payların en yaygın şekliyle kullanıldığı dönem asıl olarak 19. yüzyılın sonlarına doğrudur. Bu dönemde, demiryolu ulaşımının hızlı bir gelişim göstermesi nedeniyle, gerekli olan yüksek sermaye, imtiyazlı hisse tipini gündeme getirmiş ve bunların içinde ilk olarak “Public utility holding Company”, temettü imtiyazlı hisselerin ihracıyla kurulmuştur.
    Almanya’da da, gelişme ABD’ye benzer nitelikte olmuştur. Bu ülkede de, imtiyazlı hisseler, demiryolu ortaklıkları tarafından demiryolu teknolojisinin hızlı gelişiminin gerektirdiği yüksek finans ihtiyacını karşılamak amacıyla çıkarılmıştır[9].
    İsviçre’de ise, imtiyazlı hisselerin gerçek anlamdaki gelişimi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllara tesadüf etmektedir. Özellikle 1918-1928 yılları, imtiyazlı payların İsviçre’de en yaygın olduğu dönemdir[10].
    İmtiyazlı hisseler Türk Hukuku’nda ancak 1926 tarihli eski Ticaret Kanunu ile girmiş, günümüzde yürürlükte olan 1957 tarihli Ticaret Kanunu ile de, bu hükümler biraz takviye edilerek korunmuştur.

    II. İmtiyazlı Payların Özellikleri
    1. İmtiyazın Paya (Hisseye) Tanınması
    İmtiyazlı paylar açısından öncelikle bilinmesi gereken temel husus, ayrıcalıkların paya bağlanması zorunluluğudur. Esasen bu husus TTK. 401’in lafzından da açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıcalık, aynı anda birden fazla paya tanınabileceği gibi, yalnızca tek bir pay için dahi öngörülebilir. Paya değil de kişilere veya sıfat ya da makamlara bağlanmış haklar ve imkanlar, TTK’na göre imtiyaz değildir. Örneğin ; imtiyazın yönetim kurulu üyelerine (TTK m. 472), kurucuların adlarına (TTK m. 298) ve aynı zamanda pay sahibi olan müstahdem veya işçilere (TTK m. 468) tanınması durumunda, TTK’nın 401. maddesindeki imtiyazın varlığından söz edilemez. Çünkü bu örneklerde de imtiyazlar paya değil, kişilere bağlanmıştır. İmtiyaz, pay sahibine değil, payın bizzat kendisine bağlanmıştır.
    (A) grubu hisse senedine kardan %10 üstünlük sağlanması halinde gerçek anlamda bir imtiyazdan söz edilebilir. Çünkü burada imtiyaz, payın bizzat kendisine bağlanmıştır. Pay sahibinin şahsı hiçbir önem arz etmemektedir. Bu nedenle, payın el değiştirmesi ile imtiyazlı hak da el değiştirir. Örneğin (B) grubu hisse senedi sahibinin ya da sahiplerinin kar dağıtımında %10’luk bir ayrıcalıklı hakkı ve yönetim kurulunun seçiminde de 2/3’lük bir başka ayrıcalıklı hakkı varsa, (B) grubu hisse senetlerinin el değiştirmesi ile, bu ayrıcalıklar yeni sahibine geçer[11].
    Ayrıcalıkların paya bağlanması gereğine, Yargıtay ve öğreti tarafından istisna getirilmiş, doğrudan paya değil de belirli bir pay grubuna tanınan haklar da ayrıcalık olarak kabul edilmiştir[12].
    Yargıtay bir kararında “Ana sözleşme ile bazı paylara tanınan haklar imtiyazdır. Ancak, ana sözleşme ile paylara değil de, sadece ortaklara ismen tanınan haklar imtiyaz olmayıp, sözleşmeden doğan bir haktır.”[13] diyerek imtiyazın paylara bağlanma zorunluluğunu belirtmiştir.

    2. İmtiyazın Pay Gruplarına Bağlanması
    İmtiyaz hakkının, paya değil de, bütün olarak belirli bir grup paya verilmek suretiyle, grup imtiyazı oluşturmak mümkündür. Dolayısıyla bu gruba dahil paylar da, imtiyazlı paylardır. Mahiyeti itibariyle farklı olmamakla beraber, grup imtiyazı, bizim hukukumuzda TTK m. 401’de “bazı nev’i hisse senetlerine imtiyaz hakkı tanınabilir” ifadesinden yararlanılarak geçerli sayılmış[14].
    Anonim şirketin kuruluşunda ya da daha sonraki aşamada çıkarılan hisse senetleri (A) grubu, (B) grubu hatta (C) grubu olarak çeşitli gruplandırmalara tabi tutularak, bu gruplardan birine ya da ikisine veya her birine, bazı ayrıcalıklı haklar tanınabilmesi uygulamada da paylara münferit olarak imtiyaz tanınmasından çok daha sık görülen bir durumdur (TTK m. 401).
    Örneğin, (A) grubu hisse senedi sahiplerine, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde bir ayrıcalık tanınarak, yönetim kurulu üyelerinin yarısından bir fazlasının (A) grubu hisse senedi sahiplerinin göstereceği adaylar arasından seçilmesi gerektiği konusunda esas sözleşmeye hüküm koyarak (A) grubu hisse senedi sahipleri lehine imtiyaz oluşturulabilmektedir.
    Belirtmek gerekir ki, “imtiyazlı pay” ile “grup imtiyazı” arasındaki farklılık, imtiyazın konusunu oluşturan üstün hakkın kullanılması bakımındadır. Şöyle ki, örneğin kar payında imtiyazlı pay grubunda birden fazla kişiler imtiyazlı paylara sahipse, her pay sahibi diğerinden bağımsız ve tek başına bu hakkını kullanabilmekte, buna karşın grup imtiyazında ise, imtiyaz konusunda her pay sahibi ilke olarak tek tek değil, birlikte hareket etmek suretiyle söz konusu imtiyazı kullanabilmektedir. Çünkü bir hak bütün olarak tüzel kişiliği olmayan bir topluluğa tanınmışsa, bu hak ancak, topluluğu oluşturan kişilerin “birlikte hareket ederek”, yani bu yönde bir karar almak suretiyle kullanılabilir[15].
    Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, paylara (hisselere) tanınacak imtiyaz tek tek paylara tanınabileceği gibi belli bir gruba da tanınabilmekte ve grup bu imtiyazı kullanırken, TTK. 389. maddesindeki “İmtiyazlı Paylar Genel Kurulu” paralelinde hareket etmelidir.

    3. İmtiyazların Esas Sözleşmede Öngörülmüş Olması
    Anonim Şirketlerde esas sözleşmede; kanunun emredici hükümlerine, MK. 2. maddesine, ahlaka, adaba ve kamu düzenine aykırı olmamak kaydıyla, ihtiyaç duyulan hükümler konabilmektedir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, bazı payları temsil eden hisse senetlerine imtiyaz tanınarak, bu paylara, diğer pay sahiplerine verilmeyen bazı ek avantajlar ve ayrıcalıklar tanınması gibi önemli bir hususun, esas sözleşmede düzenlenmesi zorunluluğu çok rahat anlaşılabilir bir konudur.
    TTK.’nun 401. maddesinde; “Esas mukavele ile bazı nevi hisse senetlerine kar payı veya tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir” hükmü ihdas edilerek, imtiyazların esas mukavele ile düzenleme zorunluluğu getirilmiştir.
    TTK.’nun 401. maddesindeki genel düzenlemeye ek olarak TTK’nun 279. maddesinde, ana sözleşmede yer alması gereken hususlar belirtilmiş ancak bunların arasında imtiyazlara yer verilmemiştir. Fakat, TTK’nun 300/2 b.5. maddesinde; “Hisse senetlerinin nev’ileri, hamiline veya nama yazılı oldukları ve muayyen hisse senetlerinin bahşettikleri imtiyazlar” tescil ve ilana tabidir denilmek suretiyle, yukarıda sözü edilen 279. madde tamamlanmakta ve imtiyazların da ana sözleşmede belirtilmesi gerektiği ifade edilmektedir[16].
    Nitekim ayrıca, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 12/5. maddesinde de; “Yönetim kurulunun; imtiyazlı veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması, pay sahiplerinin yeni pay almak haklarının sınırlandırılması konularında veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar alabilmesi için; esas sözleşme ile yetkili kılınmış olması şarttır.” denilmekle, esas sözleşmede düzenlenmiş olmanın, imtiyazların geçerlilik şartı olduğu hükme bağlanmıştır.
    Bu açıklamalardan da fark edileceği üzere, esas sözleşme ile öngörülme, imtiyazlar için karakteristik bir özellik arz etmektedir. İmtiyazlı hisse senedi ihraç edilebilmesi için ilk ana sözleşmede bu yönde bir hükmün yer alması gerekir. Eğer yoksa, daha sonra ana sözleşmede bu yönde değişiklik yapılmak suretiyle, imtiyazlı hisse senedi ihraç edilebilir. Ancak, ana sözleşmede hüküm bulunmadıkça, tüm pay sahiplerinin oybirliği ile dahi, imtiyazlı hisse senedi ihraç edilemez[17].
    Esas sözleşmede yalnızca imtiyazlı hisse senedi ihraç edilebileceğine ilişkin soyut bir hüküm yeterli değildir. Aksine, imtiyaza ilişkin açık düzenlemelere esas sözleşmede yer verilmelidir[18]. Bundan amaç, “İmtiyaz” sözcüğünün esas sözleşmede kullanılması değildir. Esas sözleşme ile hisseye tanınan üstünlükler bu anlamda değerlendirilebiliyorsa, “imtiyaz” sözcüğü hiç kullanılmamış olsa dahi, TTK’nın 401. maddesinde sözü edilen imtiyazın var olduğu sonucuna varılır. Burada belirtilen “açık düzenlemeden” amaç; imtiyazın konu, mahiyet, şart ve sınırları itibarıyla ana sözleşmede düzenlenmiş olmasıdır[19]. Açık hükümlere yer vermeyen ana sözleşmeye dayanılarak imtiyazlı hisse senedi ihraç edilmesinin yukarıda açıkladığım sebeplerle geçerli olmayacağı kanaatindeyim. Yargıtay da bir kararında “ana sözleşmede hüküm bulunmadığı ya da gerekli ana sözleşme değişikliği yapılmadığı takdirde, yalnızca genel kurulun almış olduğu bir tavsiye kararına dayanılarak imtiyaz yaratılamayacağını” açıkça vurgulamıştır[20].
    Esas sözleşme ile bazı paylara, diğer paylara göre imtiyaz tanınabilmesinin TTK.’na göre iki istisnası vardır.
    1. Kuruluş Genel Kurulunda her pay, sahibine bir oy hakkı verir (TTK.m. 290.). Bu madde ile şirket henüz kuruluş safhasındayken hiçbir pay sahibine imtiyaz tanınmak istenmemiştir.
    2. TTT 387. maddesine göre de “Esas mukavelenin değiştirilmesi için yapılan Genel Kurul toplantısında, esas mukavelede aksine hüküm olsa dahi her hisse senedi ancak bir oy hakkı verir” denilerek, bu durumda imtiyazların geçerli olmayacağı açıkça vurgulanmıştır.

    III. Eşit İşlem İlkesi Karşısında İmtiyazlı Paylar
    Konu doktirinde incelenirken eşitlik ilkesi, mutlak eşitlik ve nispi eşitlik ayrımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Öncelikle, mutlak eşit işlem ilkesi, tüm pay sahiplerinin haklarda ve borçlarda tam anlamıyla eşit olmasıdır. Bu eşitlik tipinde kişiler veya kavramlar arasında zaman, yer vb. faktörler nazara alınmaksızın eşitlik sağlanmaya çalışılır. Payların eşitliği ismi de verilen bu ilke, bir zamanlar anonim ortaklıklara da hakimdi; ancak, ekonomik zaruretler anonim ortaklıklardaki eşit işlem ilkesinin uygulanması hususunda anlayış değişikliği meydana getirdi[21]. Bununla beraber, bu ilke bugün halen kooperatif ortaklıklar hukukunda geçerlidir. Koop. K. 23’e göre “Ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler”[22].
    Anonim ortaklıklar hukukunda bugün aykırı görüşlerin varlığına rağmen geçerliliği genellikle kabul edilen nisbi eşit eşit işlem ilkesi, anonim ortaklıklar hukukunun yazılı olmayan bir kuralıdır[23]. Nispi eşitlik ilkesi; aynı statüdeki pay sahipleri arasında eşitlik sağlanmasını gerektirmekte ve eşitsizliği, yani aynı statüdeki pay sahiplerine farklı uygulama yapmayı yasaklamaktadır. Nihayet eşit işlem ilkesi aynı pay grubuna ait paylar arasında eşitliğin sağlanması gereğini ifade etmektedir[24].
    Anonim şirketlerde nisbi eşit işlem ilkesinin geçerli olduğu doktrinde genel olarak görüş birliği sağlanmış nadir hususlardan biridir. Yukarıda da açıkladığımız nedenlerle imtiyazlı pay çıkarmanın nisbi eşit işlem ilkesini ihlal etmediği fikrine ben de katılıyorum.

    IV. İsviçre ve Alman Hukukunda İmtiyazlı Paylar
    1. Alman Hukukunda

    Alman Hukukunda imtiyazlı paylar tabii olarak ortaya çıkmışlardır. Bu payların oluşumunu sağlayan, ekonomik ve teknolojik şartlardır[25].
    Mer’i 1965 tarihli Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu imtiyazlı paylara ilişkin çok çeşitli hükümleri ihtiva etmektedir. Bu hükümler, küçük değişikliklerle 1937 tarihli Alman Paylı Ortaklıklar Kanununun devamıdır. Gerçekten, bazen maddenin dili değiştirilmiş, bazen madde metinlerinde küçük değişiklikler yapılmış, bazen de maddelere yeni fıkralar eklenmiştir; ancak, her şeye rağmen imtiyazlı paylar hakkındaki temel fikre dokunulmamıştır[26].
    Netice itibariyle, bugünkü Alman Hukuku sistemi esas itibariyle; oyda imtiyazlı paylar, oy haksız imtiyazlı paylar ve basit oy haklı imtiyazlı paylar olmak üzere üç tür imtiyazlı pay grubunun varlığını kabul etmiştir[27].

    2. İsviçre Hukukunda
    İsviçre Borçlar Kanununda da imtiyazlı paylar çok çeşitli hükümlerle düzenlenmiştir. Bununla beraber, Alman Hukukunda görülen hüküm ve tür çeşitliliğine İsviçre Hukukunda rastlanılmaz[28].
    İsviçre Borçlar Kanununda imtiyazlı paylar esas itibariyle 654, 655, 656 ve 693. maddelerle düzenlenmiştir. Şöyle ki; İsv. BK. 654’de imtiyazlı payların ihraç şekli ve imtiyazlı payların korunmasına ilişkin hükümler; İsv. BK. 655’de imtiyazlı payların ihracı, değiştirilmesi veya kaldırılması hususlarında karar alınabilmesi için gerekli olan nisaplar; İsv. BK. 656’da imtiyaz tanınabilecek örnek konular ve imtiyazlı paydaşın sahip olacağı haklar; İsv. BK. 693’de ise, oyda imtiyazlı paylar, bu payların nasıl oluşturulabileceği, bunların taşımaları gerekli olan şekil şartları ve bu payların kullanım alanı sınırlamaları düzenlenmiştir[29].



    3. İMTİYAZLI PAY YARATILMASININ ŞARTLARI VE İMTİYAZIN TÜRLERİ

    I. İmtiyazlı Pay Yaratılmasının Şartları

    Esas sözleşme içeriğine ilişkin temel düzenlemeyi oluşturan TTK.m. 279 hükmünde imtiyazlardan söz edilmiş olmamakla birlikte, TTK.m. 300, b.5 ve m. 401 hükümleri uyarınca, ayrıcalıklar ancak esas sözleşme ile tanınabileceğine yukarıda değinmiştim. Anonim şirketlerde haklardan yararlanma konusunda oransallık ilkesi geçerli olduğuna göre, bu ilkeden ayrılabilmek, esas sözleşmeye hüküm konulması ile mümkündür. Sermayenin tümünü temsil eden pay sahipleri rıza gösterse de, sadece genel kurul kararına dayanılarak imtiyaz oluşturulması mümkün olmadığı da doktrinde görüş birliği sağlanan konulardandır[30]. Yargıtay konu ile ilgili bir kararında; “Esas sözleşmede hüküm yok ise, imtiyazlı pay çıkartılamaz.”[31] diyerek, imtiyazların esas sözleşmeye dayanması gerektiğini açıkça vurgulamıştır.
    Esas sözleşmede yalnızca imtiyazlı pay yaratılabileceğine ilişkin genel bir hükmün bulunması yeterli olmayıp, imtiyazın konusu, niteliği, koşulları ve sınırları açıkça gösterilmelidir[32]. Neyin imtiyaz olduğunun tespiti, imtiyazın kullanılması ve sınırlandırılabilmesi açısından oldukça önemlidir.
    Esas sözleşmede hüküm bulunması şartı ile genel kurul, belirlenen sınırlar içerisinde imtiyazlı pay çıkartabilir. Genel kurul imtiyazlı pay çıkarma yetkisini, başka herhangi bir organa veya kişiye devredemez. İmtiyazlı pay yaratma işlemi ancak genel kurul kararı ile olabilmektedir. Bunun tek istisnası SPK 12/V. maddesidir. Bu maddeye göre, kayıtlı sermaye sistemindeki anonim şirkette, imtiyazlı pay çıkarma yetkisi yönetim kuruluna verilmiştir. Bu konu ile ilgili ayrıntılı açıklamayı ilerideki bölümlerde yapacağım.



    II. İmtiyaz Türleri


    Ticaret Kanununa göre imtiyaz; oy hakkında, kar ve tasfiye payı ile “ve’sair” hususlarda tanınabilir. TTK.m. 401 deki, “ve sair” deyimi, genel bir konu oluşturur ve imtiyazların konusunu sınırlı olmaktan çıkarır. Ancak, bağlandıkları haklar ve menfaatlerin mahiyetleri bakımından doktrinde genellikle imtiyazlı paylar dört grup altında incelenmektedir.
    1. Oy Hakkında İmtiyaz
    2. Kar Payında İmtiyaz
    3. Tasfiye Payında İmtiyaz
    4. Diğer Hususlarda İmtiyaz

    1. Oy Hakkında İmtiyaz
    Paylar arasında eşitlik ilkesinin istisnalarından birisi, oyda imtiyazlı pay veya pay senetleridir. TTK m. 401 ve m.373/1 hükümlerindeki en az bir rey hakkı ifadesinden birden fazla oy hakkının tanınabileceği anlaşılmaktadır. Oy hakkında imtiyazlı paylarda, bu paylara eses sözleşmedeki hüküm ile bir yerine birden fazla, örneğin 10, 20 veya 100 oy hakkı verilebilir. Böylece, şirket yönetiminde, genel kurul kararları yolu ile, daha etkin rol oynama imkanı elde edilir. Ayrıca, oy hakkında imtiyaz her türlü karar için verilebileceği gibi, sadece bir veya birkaç konuda da verilebilir; örneğin yönetim kurulu üyelerinin veya denetçilerin seçiminde, ya da şirket karının dağıtılmasına ilişkin genel kurulda alınacak kararlar için de öngörülebilir[33].
    TTK.m. 373/1 hükmü çok oylu payları esas alan bir düzenleme öngörmüştür. Buna göre, çok oylu paylar, şirket sözleşmesine konulacak bir hükümle, esas sermayeyi oluşturan ve birbirine eşit nominal (itibari) değerde pay senetlerinin bir kısmına birden fazla oy hakkı verilmek suretiyle yaratılabilir. Örneğin, bir anonim şirkette paylar (A), (B) ve (C) gruplarına ayrılsa ve (A) grubu pay senetlerine 1 oy, (B) grubu pay senetlerine ise 2 oy tanınmış ise, (B) grubu paylar (A) grubuna nazaran oy hakkında imtiyazlıdır. Buna karşın, (A) grubu da kardan %8 oranında daha fazla kar payı alıyorsa imtiyazın konusu oy değil kar payındadır. Böylece iki grup, yani (A) ve (B) grubu da imtiyazlı paylardır. Ancak imtiyazın konuları değişiktir. Oyda imtiyaz, ilke olarak her türlü karar için tanınabilir; örneğin yönetim kurulu üyeleri veya denetçilerin seçiminde, karın dağıtılmasında , ücretlerin tespitinde vs. gibi[34].
    Oy hakkına tanınan imtiyazlar ile ilgili doktrinde yapılan önemli bir tartışma da; farklı itibari değerdeki hisselerin her ikisini de eşit oy hakkı vermek suretiyle düşük itibari değerdeki pay lehine yaratılan ayrıcalığın imtiyaz kabul edilip edilmeyeceği konusudur. Örneğin 50 YTL değerinde (A) grubu hisselere 1 oy hakkı verilirken, esas sözleşme ile 25 YTL değerindeki (B) grubu hisselere de 1 oy verilmesi, (B) grubu hisselere örtülü bir imtiyaz tanımaktadır. Bu tip bir ayrıcalığın TTK. 401. maddesinde düzenlenen, paylara tanınan imtiyaz olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışması açıklığa kavuşmamakla birlikte genel yaklaşım bu şekildeki paylar arasındaki ayrıcalıkların TTK. 401. maddesinde düzenlenen imtiyaz olarak kabul edilmesi yönündedir.
    Doktrinde iki gerekçe ile bu tip ayrıcalıklar imtiyaz olarak kabul edilmemektedir. Birincisi; farklı itibari değerdeki hisse gruplarının varlığının, anonim şirketlere egemen olan “konulan sermaye kadar söz sahibi olabilme” ilkesinin bir sonucu olması[35]; ikincisi ise İmtiyazların esas sözleşmede açıkça belirtilmesi[36] kuralıdır. Bu iki gerekçe ile farklı itibari değerdeki paylara aynı oy hakkının tanınmasının TTK. 401. maddesinde belirtilen İmtiyaz anlamında olmayacağını düşünen yazarlarımız vardır.
    Doktrindeki egemen görüşe göre de, itibari değeri farklı olan paylara aynı oy hakkı tanınması TTK. 401 kapsamında bir imtiyazdır[37]. Çünkü esas sözleşmede açıkça bir ayrıcalık belirtilmekte ve açıkça bir grup için ayrıcalık tanındığı ifade edilmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 1983/4 tarihli sirkülerinde de, uygulamanın bu yönde olması gerektiği belirtilmektedir[38]. Ayrıca Yargıtay bir çok kararında “ayrıcalık açıkça esas sözleşmede belirtilmiş ise İmtiyaz olarak nitelendirilmemişse bile bu TTK 401. kapsamında bir imtiyazdır.” diyerek konuyu düzenlemiştir[39].
    Türk-İsviçre-Alman Hukuk sisteminde oyda imtiyaza maddi bir sınır çizen bir hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle, kural olarak bir paya 10, 100 veya daha fazla oy hakkı tanınabilir. Bu konuda ortaklar tam bir serbestliye sahiptirler. Bununla beraber, genel hükümlerin, yani objektif iyiniyet kuralı ile (MK.m.2, TTK.m.381), BK.m.19 ve m.20’nin buna bir sınır çizdiği unutulmamalıdır[40].
    Kanunlarla getirilmiş bu sınırlandırmalar dışında da oyda imtiyaza sınırlar çizilebilir. Örneğin, esas sözleşmeye hüküm konulmak suretiyle oyda imtiyazın, sadece kar dağıtımı payının alınmasında veya ücretlerin saptanmasında geçerli olacağı veya sadece yönetim kurulunun ibrasında oyda imtiyazın geçerli olmayacağı öngörülebilir.Sözleşmeye, kanunla belirlenen sınırlama dışında, sınırlamaya ilişkin hiçbir düzenleme konulmamışsa, kural kanuni sınırlar dahilinde oyda imtiyazın tüm konularda geçerli olmasıdır[41].

    2. Kar Payında İmtiyaz
    Kar payında imtiyaz tanınan pay sahipleri, diğer pay sahiplerine nazaran onlardan önce, belirli bir yüzde oranında kar payına iştirak ederler. Karda imtiyaz, başlıca üç noktada pay sahiplerine üstünlük sağlar.
    · Kardan daha fazla pay almak,
    · Kardan öncelikle yararlanmak,
    · Kar imtiyazının birikir nitelikte olması.
    Ortaklık esas sözleşmesiyle bu alternatiflerden birini, ikisini veya hepsini içeren düzenlemelerin getirilmesi mümkündür.
    İmtiyazının birikir nitelikte olması; esas sözleşmede öngörülen miktarı (yani belirli yüzde kar oranı) karşılamaya, o yılın karının yetmemesi halinde, kar hakları birikerek ileriki yıllarda şirket kar ettiği zaman toptan ödenebilmesi ve pay sahibinin de geçmiş yıl veya yıllara ilişkin bu ödemeyi talep edebilmesidir[42].
    Karda imtiyazlı paylar ihdas edilerek, özellikle kuruluşta kurucuların sermaye katılımlarının yanı sıra emeklerini ödüllendirme ve böylece müteşebbislere karda imtiyaz tanımak suretiyle, ortaklığın kurulmasını ve hayata geçirilmesini gerçekleştirmek için gerekli motivasyon sağlanmış olmaktadır. Ayrıca sermaye artırımlarında ve özellikle ortaklığın mali açıdan yetersiz kaldığı durumlarda karda imtiyazlı paylar çıkarılmasının, hem yeni yatırım alanlarının finansmanında gerekli mali kaynakları temininde, hem de ortaklığın ıslahında önemli yararları vardır. Sermayenin tabana yayılmasında ve gerekli finansman kaynaklarının yaratılmasında önemli rol oynayan halka açık anonim ortaklıklarda karda imtiyazlı payların varlığı haklı olarak benimsenmektedir[43].

    3. Tasfiye Payında İmtiyaz
    Bu tür pay senetleri, şirketin tasfiyesi sonunda elde edilecek şirket safi malvarlığı, yani tasfiye bakiyesi üzerinde adi pay senetlerine nazaran rüçhan hakkını haizdirler. Buna göre, tasfiye bakiyesi önce, tasfiye bakiyesinde imtiyazlı olan pay senetleri sahiplerinin haklarının ödenmesi için kullanılır. Bundan sonra, elde mevcut kısım kalmışsa, bu adi pay sahiplerine ödedikleri sermaye oranında dağıtılır (TTK. m.447)[44].
    Öte yandan, tasfiye payında imtiyaz, esas sözleşmede farklı ve ek haklar tanınması yerine, daha çok ayni sermaye koymuş olan pay sahiplerine, şirketin tasfiyesi halinde bunun aynen geri almasını sağlayan hükümler şeklinde öngörülmektedir. Belirtmek gerekir ki, böyle bir hükmün şirket alacaklılarına karşı ileri sürülebilme olanağı yoktur[45].

    4. Diğer Hususlarda İmtiyaz
    TTK. 401. maddesinde “kar payı” ile “tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması”ndan başka “ve sair hususlarda” da imtiyaz tanınabileceğine değinilmiştir.Kanun “ve sair hususlarda” demek suretiyle çok değişik konularda imtiyaz tanınmasına imkan vermiştir. Nitekim uygulamada değişik şekillerde imtiyazlar tanındığı görülmektedir.
    Oy kullanılmasında imtiyaz yanında, idare meclisine seçilme, intifa senedi, tahvil veya pay alma, bazı kararları veto edebilme gibi çeşitli türlerde imtiyaz tanınabilmektedir. Ülkemizde kurulan bir şirket mukavelesinde (A) grubu pay senedi sahiplerine, şirket tesislerinde çalışmak üzere işe alınmalarında öncelik tanındığı görülmüştür[46].
    En çok rastlanan imtiyaz türü, oy hakkında tanınan imtiyazdır. Diğer bir “vesair husus” ise “idari haklar bakımından” imtiyaz tanınma halidir. Bazı pay senetlerine idare meclisinde üye bulundurabilmek için imtiyaz tanınabilir.
    Buradaki önemli bir konuda, yukarıda değindiğim gibi, imtiyazın pay sahibine değil pay’a tanınmış olmasıdır. Belirtmek gerekir ki, bir kişinin şahsına tanınan haklar, örneğin bir kimsenin ömür boyu yönetim kurulu başkanı, genel müdür, murahhas üye olması gibi haklar, imtiyaz sayılmamaktadır. Bu gibi haklar akdi hak olarak tanınmakta ve duruma göre geçerli olup olmadıkları da her somut olayın özellikleri dikkate alınarak saptanması gerekmektedir[47]

    5. İMTİYAZLI PAYLAR ARACILIĞI İLE YÖNETİME KATILMA

    Anonim şirketlerde imtiyazlı payların yaratılabilmesi ile ilgili esas düzenleme olan TTK. 401. maddesinde, imtiyazın konusunu belirleyen “ve’sair hususlar” ifadesi ile, paylara tanınan imtiyazların konularında herhangi bir sınırlama öngörülmediği hususunun belirtilmesi amaçlanmıştır. Bu itibarla çeşitli pay gruplarına, yönetim kuruluna ve denetçiler kuruluna aday göstermek hakkı tanımak, ayrıca, yeni pay almada, şirketin çıkaracağı tahvilleri veya intifa senetlerini almada öncelik ve anonim şirket tesislerinden öncelikle yararlanma hakları, “vesair hususlarda” imtiyaz hakkı olarak gösterilmektedir. Ancak bu konuda uygulamada, yönetimde imtiyaz olarak anılan, “yönetim kuruluna aday gösterme hakkı” daha çok kullanılmaktadır.
    Ortaklıkta pay sahibi olan ve ortaklığın yönetimini ellerinde bulunduranların en büyük arzuları ortaklık yönetimini ellerinden kaçırmamaktır. Ancak ileride ortaklığın finans ihtiyacının karşılanması amacıyla yapılacak sermaye artırımları, onları istemedikleri bu sonuçla, yani ortaklık üzerindeki etkinliklerinin kaybolması tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir. Bunun gibi, ortaklığın denetiminde etkili olup da bu etkisini kaybetmek istemeyen veya ileride gerçekleşmesi halinde tasfiyede etkili olmak isteyen pay sahipleri için de aynı şey söz konusudur. İşte genel anlamda yönetimde imtiyaz hakkı, sermaye artırımına gitmeyi düşünen, fakat etkinliğini kaybetme korkusunu da birlikte yaşayan paydaşların yeni gelenlere karşı kendilerini koruma içgüdülerine hizmet etmektedir. Bu nedenle Yargıtay da yönetim hakkının elinde bulundurulması ile ilgili değişik ayrıcalık yöntemlerini imtiyaz olarak kabul etmiştir. Örneğin, ortaklıkta halen mevcut paylara ortaklık yönetim kurulu üyelerinden birini seçmeye ve üç kişilik tasfiye kurulundan birini tayin etmeye[48], yönetim kurulu üyelerinin kurucu paylara sahip ortaklar arasından seçilmesine[49], yönetim kurulu üyelerinden yarısından bir fazlasının (A) grubu payların göstereceği adaylar arasından seçilmesi gerektiğine[50], denetim kurulu üyelerinden birinin (C) grubunca gösterilecek adaylar arasından seçileceğine[51] ilişkin hükümler esas sözleşmeye konulmak suretiyle imtiyazlı pay grupları oluşturulmaktadır.
    Yönetimde imtiyazlı paylar grup imtiyazının en belirgin örneğini teşkil eder. Yukarıda da değindiğim gibi, bu imtiyaz türünde imtiyazlı hak, belirli bir grup paya, birlikte kullanılmak üzere tanınır. Bir başka deyişle, aynı grubun içerisinde yer alan paylara ait imtiyazlı haklar, diğer imtiyazlı pay türlerinde olduğundan farklı olarak birbirinden bağımsız değildir. Aksine, imtiyazlı hak bir pay grubuna kül halinde tanınmaktadır ve birlikte kullanılmak zorunluluğu vardır. Örneğin, kar payında imtiyazlı paylarda aynı grup içerisinde yer alan payların her biri diğerinden bağımsız ve tek başına kullanılabilir bir imtiyaz hakkına sahiptir. Burada imtiyazlı hak pay grubuna değil, tek paylara tanınmıştır. Oysa grup imtiyazının geçerli olduğu hallerde, söz konusu imtiyaz tek tek paylara değil, grubun tamamına tanınmıştır. Bundan dolayıdır ki bu imtiyazlı hak tüm grup tarafından birlikte kullanılmalıdır. Birlikte kullanılmaktan kasıt oybirliğinin gerçekleştirilmesi değil, hakkın kullanılması için imtiyazlı pay sahiplerinin bir araya gelmeleridir[52].
    Yönetim kuruluna aday belirlemede, tüm paylar genel kurul olarak bir araya gelerek, TTK.’nun “İmtiyazlı pay sahipleri genel kurulu” başlıklı 389. maddesi göndermesiyle, TTK m. 388/III-IV hükümleri çerçevesinde müşterek bir karar ile aday veya adayları belirlerler. Böyle bir kurul kararına rağmen, aynı gruptaki diğer pay sahiplerinin artık münferiden yönetim kuruluna aday gösterme hak ve yetkileri yoktur. Ancak, imtiyazlı paylar, usulüne uygun çağrıya rağmen İPGK’nu oluşturmamışlar veya İPGK oluşmasına rağmen, adaylar üzerinde anlaşamamışlarsa, ortaklık genel kurulu, imtiyazlı (A) grubu paylar arasından esas sözleşmede öngörülen sayıda üyeyi yönetim kuruluna seçebilir. Aksi halde, şirketin sevk ve idaresinden sorumlu olan yönetim kurulunun oluşmaması nedeniyle, ortaklığın fiilen çalışamaz duruma gelmesi ve giderek TTK m. 435 uyarınca feshi sonucu ortaya çıkar ki, bu da menfaatler dengesi durumuna uygun düşmeyeceği gibi, imtiyazla ulaşılmak istenen nihai sonuç da, şirketin feshi olmaması gerekir[53].
    Nitekim Yargıtay da “anasözleşmenin 16/3 maddesindeki yönetim kurulu üyelerinden yarısından bir eksik adedinin A grubu imtiyazlı hisse senedi sahipleri arasından veya onların göstereceği adaylar arasından seçileceğine ilişkin hükmün, A grubunun aday göstermesi halinde –ki bu adaylar A grubu dışından da olabilir– bu adayın ve ancak bu grup tarafından aday gösterilmemesi halinde, bu grubun hissedarları arasından yönetim kuruluna üye seçileceği anlamında yorumlanması gerektiğini” ifade etmiştir[54].
    Genel kurul, kural olarak İPGK’ca yapılacak teklifle bağlıdır[55]. Bu nedenle, İPGK eğer bir kişiyi aday gösterme imtiyazına sahipse ve genel kurula, aralarından seçim imkanı bırakmayacak tarzda, sadece bir kişiyi aday olarak göstermişse genel kurul bu kişiyi seçmek zorundadır. Bununla beraber “haklı sebepler”in mevcudiyeti halinde genel kurul bu teklifle bağlı olmaktan kurtulur. Örneğin, bir delinin aday gösterilmesi veya üstün ihtisas gerektiren bir durumda tamamıyla ilgisiz bir kişinin aday gösterilmesinde olduğu gibi. Bunun dışında, teklifin aksine hareket ederek karar alınması genel kurul kararının iptalini gerektirir[56].
    Genel kurulun, imtiyazlı pay gruplarınca belirlenecek adaylar arasından, yönetim kurulunu seçme zorunluluğu ile ilgili; Prof. Dr. Ömer Teoman Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunduğu bir mütalaasında:
    “Kanımca bu soruya olayların tümünde olumlu yanıt verme olanağı yoktur. Gerçekten, ilgili grup tarafından yönetim kuruluna aday olarak gösterilen kişinin TTK. m.315, f.2’de ya da özel olarak ana sözleşmede öngörülen nitelikleri taşımaması veya örneğin rakip bir başka işletmede ağırlıklı pay sahibi ve/veya yönetim kurulu üyesi olması ve somut anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyelerine TTK. m.335 uyarınca rekabet yasağını bertaraf eden bir iznin verilmemesi doğrultusunda bir uygulamanın bulunması durumunda, genel kurul grubun gösterdiği adayı seçmeyebilir. Hiç kuşkusuz, yine somut olayın özelliklerine göre burada ilgili gruba yeni bir aday göstermek hakkı tanınabileceği gibi, genel kurulun vereceği karar da başta iyi niyet kuralı ve ana sözleşmeye aykırılık gerekçeleri gelmek üzere TTK. m.381 denetimine tabi olacaktır.
    Bu arada şu hususu da önemle vurgulamak isterim ki, geçerli olduğuna değindiğim grup ayrıcalığının kullanılıp kullanılmaması tümü ile ilgili pay sahiplerinin istek ve takdirine bağlıdır. Farklı bir anlatımla, ana sözleşmede yer alan yönetim kuruluna aday gösterme grup ayrıcalığının varlığına rağmen, ilgili grubun adayını saptayıp, genel kurula bildirmemesi halinde, bundan böyle genel kurulun bu konuda hiçbir seçim kararı alamayacağı ileri sürülemeyeceği gibi, seçimin herhangi bir aday gösterilmemesine karşın yine de mutlaka o gruba dahil pay sahipleri arasından yapılması gerektiği de ileri sürülemez. Kanımca niteliği gereği bir üstün hak sağlayan grup ayrıcalığının kullanılması zorunlu kılınamayacağı gibi, anılan grubun aday belirlememesi durumunda, mütalaama konu oluşturan olayda da olduğu gibi, yönetim kurulunun oluşması olanağı ortadan kalkacağından, anonim ortaklığın yasal organlarından biri olan yönetim kurulunun bulunmaması nedeni ile TTK. m. 435 uyarınca feshe yol açabilecek bu olgunun ilgili grubun isteğine bağlı olduğu da savunulamaz. Gerçekten, aksi çözümün benimsenmesi, bir yandan ayrıcalığın kullanılıp kullanılmamasının “isteğe bağlı olması” kuralı ile çelişecek, öte yandan da bu hakkın kullanılmaması sayesinde belirli bir gruba yasa ile dahi tanınmayan ortaklığı sona erdirme yetkisi sağlanmış olacaktı ki, bunu kabul etmek kesinlikle mümkün değildir.
    Açıkladığım gerekçeler ile kendisine yönetim kuruluna aday gösterme hakkı tanınan bir grubun bu adayı göstermemesi durumunda yetkinin yine TTK. m.360, ve 369 uyarınca yönetim kurulu üyelerini seçmekte tekelsel bir hakka sahip olan genel kurula döneceği sonucuna ulaşıyorum.”[57] diyerek böyle bir tespitte bulunmuştur.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da yukarıda belirttiğin mütalaa doğrultusunda karar vermiştir. Yönetim hakkını elinde bulundurmak için, anonim şirketlerin organlarında üye bulundurabilmek amacıyla belli gruplara tanınan aday gösterme, üyelerin belli bir grup pay sahibi arasından seçilmesi vb. gibi ayrıcalıkların, TTK.m. 401 kapsamında bir imtiyaz olduğu konusunda doktrinde ve Yargıtay kararlarında genel bir mutabakat bulunmaktadır. Ancak tanınan bu yönetime katılma imtiyazının; şirketlerin kuruluş amacı olan ticari faaliyette bulunma ve kar elde etme gayesini engellemesi veya objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde kullanılmasına da haklı olarak izin verilmemektedir.
    Bununla beraber, bu imtiyazlı pay türü beraberinde bir dizi olumsuzlukları da getirmektedir. Gerçekten, yönetimin devamlı bir grubun hakimiyeti altında bulunması, pay sahiplerinin ortaklığa yabancılaşmasını sağlar ve ortaklık yönetiminin tekel altına alındığını gören yeni katılımcıların ortaklığa katılma hususundaki isteklerini yok eder[58].

  7. #7

    Esas

    6. SERMAYE PİYASASI KANUNUNA GÖRE İMTİYAZLI PAYLAR

    Sermaye piyasasının temel yatırım aracı hisse senetleridir. Yatırımcının, sermaye piyasası araçlarına yatırım yaparken göz önüne alacağı etkenlerin başında, aracın sağladığı mali haklar gelir. Hisse senedi yatırımcısının kararı üzerinde, hisse senedinin sağladığı yönetimsel haklar da etkili olur. Yatırımcının yatırım profiline bağlı olarak, bu etkenler değişen önemlerde rol oynar.
    Konuya hisse senedinin, sahibine sağladığı haklar açısından yaklaşıldığında, paylara tanınan imtiyazlı hakların, sermaye piyasası bakımından önemi daha da belirginleşir.
    Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPK) imtiyazlı payları özel olarak düzenleyen bir hüküm bulunmamakla birlikte, “Kayıtlı Sermaye” başlıklı 12. maddenin beşinci fıkrasında yönetim kuruluna tanınabilecek yetkiler arasında imtiyazlı hisse senedi çıkarma yetkisine de yer verilmiş; “Oydan Yoksun Paylar” başlıklı 14/A maddesinde de, kar payı imtiyazı tanınarak oydan yoksun pay ihraç edilebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, SPK sisteminde de imtiyazlı hisse senetleri dolaylı olarak kabul görmüştür.
    Diğer taraftan, Sermaye Piyasası Kurulu Tebliğleri’nde imtiyazlı payların varlığını kabul eden hükümler yer almıştır. Seri: VI, No: 4 Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği’nin 16. maddesinde ve Seri: VI, No: 10 Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği’nin 13. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin seçiminde aday gösterme imtiyazı tanıyan pay ihracına olanak tanınmıştır[59].
    İmtiyazlı paylar açısından SPK ile TTK. arasındaki en belirgin fark, imtiyazlı pay çıkarmaya yetkili organ ayrımıdır. TTK.’na göre imtiyazlı pay çıkarmaya yetkili organ “Genel Kurul” ken, SPK.m.12/V, kayıtlı sermaye sistemindeki anonim şirketlerde, “Yönetim Kurulu”na TTK.m.401 anlamında imtiyazlı paylar çıkarabilme imkanı vermektedir. Yönetim kurulunun bu yetkiyi kullanabilmesi için esas sözleşmede özel bir hüküm bulunması şarttır. Ancak önemle tekrar etmek gerekir ki, yukarda belirttiğim gibi bu durumda da, esas sözleşmedeki hükmün sadece yönetim kuruluna verilen yetkiyi gösterir nitelikte olması yeterli değildir. Esas sözleşmede imtiyazın konusu, niteliği, ne şekilde kullanılabileceği ve sınırları açıkça belirlenmiş olmalıdır[60].
    Kayıtlı sermayeli anonim şirketlere ilişkin düzenlemede sadece yönetim kurulunun imtiyazlı paylar çıkarabileceği belirtilmekte, bunların neler olabileceğine ise değinilmemektedir (SPK.m.12/V). Bu durumda SPK.m.2/II gereği genel hükümler yani, konuya ilişkin TTK hükümleri uygulanacaktır. Yönetim Kurulu, TTK. m.401 çerçevesinde mali ve yönetime ilişkin hakların tümünde pay sahiplerine imtiyazlar tanıyabilecektir. Yönetim kurulu kayıtlı sermaye sistemi içinde, esas sözleşme ile kendisine verilen yetkiye dayanarak kayıtlı sermaye tavanına kadar yapacağı sermaye artırımlarında, ihraç edeceği payların bir bölümünü veya tamamını imtiyazlı pay olarak çıkarabilecektir. Ancak bu yetki, çok geniş kapsamlı ve genel kurulu da bağlayıcı kararlar alınmasına imkan verir nitelikte olduğundan, yönetim kurulu yetkisini kullanırken gerekli özeni göstermek zorundadır[61].
    SPK.m.12/V’e göre, esas sözleşmede hüküm bulunmak kaydıyla, yönetim kurulu imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı kararlar alabilecektir. TTK sistemine bakıldığında, özellikle 389 ve 391. maddelerin mevcut imtiyazları korumak amacıyla, imtiyazlı pay sahiplerinin onayını aradığı görülür. Kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulunun yapacağı sermaye artırımlarında, ayrıca TTK. m.391 anlamında imtiyazlı pay sahiplerinin onayının aranmasının, sistemin işleyişini yavaşlatacağı veya engelleyeceği düşüncesiyle yönetim kuruluna mevcut imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını kısıtlama yetkisinin verilebileceği öngörülmüştür[62].
    Ancak bu yetkinin verilmiş olup olmaması bakımından kayıtlı sermaye sistemi içindeki sermaye artırımlarında imtiyazlı pay sahiplerinin onayının aranıp aranmayacağı üzerinde durmak gerekmektedir. Yönetim kuruluna imtiyazlı pay çıkarma veya imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını kısıtlama yetkisi esas sözleşme ile verilmişse, TTK m.391’in uygulanmasına gerek yoktur. Zira, kayıtlı sermaye sistemine geçişte, bu geçiş bir esas sözleşme değişikliği olduğundan, TTK. m.389 hükmü gereği mevcut imtiyazlı pay sahipleri imtiyazlı pay çıkarma ve mevcut imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının kısıtlanması konusunda yönetim kuruluna yetki veren esas sözleşme değişikliğini önceden onaylamışlardır (Seri: IV No: 7 m.6/III). Ayrıca, kayıtlı sermaye sisteminde sermaye artırımının nasıl yapılacağını açıklayan Seri: I No: 22 Tebliğinde de imtiyazlı pay sahipleri kurulunun onayına yer verilmemektedir. Dolayısıyla yönetim kuruluna imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını kısıtlama yetkisi verilmemiş olsa dahi, yönetim kurulunun yapacağı sermaye artırımlarında imtiyazlı pay sahiplerinin onayının aranmayacağı söylenebilecektir[63].
    Nitekim, Yargıtay da birçok kararında, SPK kapsamındaki şirketlerde yönetim kurullarının alacağı bu tip kararların İmtiyazlı Paylar Genel Kurulunca onaylanmasına gerek olmadığı yönündeki görüşü tekrarlamıştır.
    “Ana sözleşmenin kar payına ilişkin hükümlerinin SPK.’nun buyurucu 15 inci maddesi uyarınca değiştirilmiş olmasına göre, imtiyazlı pay sahipleri kurulunun bu değişikliği onamasına gerek olmaksızın anas özleşme hükümleri uygulanır.”[64]
    “SPK hükümlerine uymak için yapılan ana sözleşme değişikliklerinde, imtiyazlı payların hakları haleldar olsa bile, bu paylara ilişkin özel genel kurulun toplanmasına ve bu yönde bir karar almasına gerek yoktur.”[65]



    7. İMTİYAZLARIN KORUNMASI

    Bilindiği üzere anonim şirketlerin yönetiminde çoğunluk ilkesi geçerlidir. Genel kurulda kararlar alırken TTK’nun ilgili maddelerinde düzenlenen oranlara bağlanan çoğunlukla karar alınır. Ancak çoğunluğun bu yetkisi sınırsız değildir.
    Objektif iyi niyet kurallarıyla tespit ve tayin edilen sınırlar dahilinde müktesep hak sayılan hakkın özü üzerinde, ilgili pay sahibinin rızası olmadıkça genel kurulun bir tasarrufta bulunması, onu kısıtlaması veya bertaraf etmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle, hak sahibinin rızası alınmadan genel kurulun bu hak üzerinde yetki kullanımında bulunması söz konusu olamaz.
    Hal böyle iken, genel kurul yetkilerini bu esaslara aykırı olarak kullanırsa –bu arada imtiyazlı pay sahiplerinin hakları ihlal olsun veya olmasın– imtiyazlı pay sahibi her şeyden önce TK.m.381’deki genel korunma yolundan yararlanabilir yani, kararı iptal ettirerek icrasına engel olabilirler[66].
    TTK.’nda imtiyazın korunması amacıyla bir takım özel hükümler öngörmüştür. Gerçekten de üstün hakka sahip olan pay sahipleri özel kurul toplantısında TTK. m.389’daki çoğunluk kararı ile, imtiyazların kaldırılması, kapsamlarının veya kullanımlarının sınırlandırılmaları ya da koşullara bağlanmasına ilişkin genel kurul kararı onamadıkça, anılan genel kurul kararı infaz edilemez[67]. Her imtiyazlı grubun bir “İmtiyazlı Pay Sahipleri Genel Kurulu” (İPGK) vardır ve bunların kendi aralarında ayrı ayrı toplanıp karar alması gerekmektedir. İPGK’lar, şirket ana sözleşmesinde imtiyazın öngörülmüş olmasıyla kendiliğinden oluşur, ayrıca esas sözleşmede yer almasına gerek yoktur[68].
    Bu genel düzenlemeye ek olarak pay sahipliği haklarındaki farklılıktan dolayı ayrı ayrı gruplar oluşturan her bir imtiyazlı pay grubu aynı zamanda gereğinde özel bir kurul oluşturur. Bir başka deyişle, bir anonim şirkette kaç tane imtiyazlı pay grubu varsa gereğinde o kadar da imtiyazlı pay sahipleri özel kurul veya kurulları oluşur. Örneğin, bir anonim şirkette kar payında, tasfiye bakiyesinde ve yönetimde imtiyazlı paylar varsa, bu imtiyazlı pay gruplarından her biri gereğinde ayrı ayrı özel kurullar meydana getirir[69].
    Esas sözleşme değişikliğinin görüşüldüğü genel kurul toplantısında tüm imtiyazlı pay sahipleri bulunsa ve karar ittifakla alınsa dahi, imtiyazlı pay sahiplerinin tekrar özel kurul veya kurullar teşkil ederek haklarını ihlal eden esas sözleşme değişikliğini onamaları gerekir. Bu husus TTK.m.389 ve m.391’in emredici ifadelerinin sonucudur. Gerçekten, TTK. 389’da “.... hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça infaz edilemez” ve TK. 391’de “.... umumi heyetin kararından ayrı olarak adı geçen nev’ilerinden her birine ait hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak karar vermeleri şarttır” cümleleriyle bu husus açıkça ifade edilmiştir. Aksi düşünce emredici nitelik taşıyan bu maddelerin hem lafzına hem de hükmün konuluş gayesine aykırı düşer[70]. Hükmün konuluş gayesinin, imtiyazlı pay sahiplerini genel kuruldaki psikolojiden sıyırarak kendi yararlarını daha rahat düşünecekleri ve karar alabilecekleri bir ortamı hazırlamak ve Genel kurulda topluluk psikolojisi içerisinde karara olumlu oy vermiş olan imtiyazlı pay sahiplerinin, daha sonra yapacakları özel toplantıda daha salim bir kafayla yapacakları değerlendirme sonucunda aksi sonuca varabilmeleri ihtimalinin yüksek olduğu görüşü savunulmaktadır[71].
    Yukarıda değindiğim gibi imtiyazlı payların haklarının korunması TTK.’da iki halde öngörülmüştür:
    1. TTK. 389. maddesinde düzenlenen genel koruma prosedürüdür. Bu maddeye göre “umumi heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise, bu karar adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususi bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz olunamaz.” Bu düzenleme ile imtiyazlı payların, imtiyaz haklarının yapılan değişiklik ile ihlal ediliyor olması gerekir. İmtiyazlı hakları ile ilgili bir ihlal yoksa, İPGK.’nun toplanmasına ve ilgili kararı onamasına gerek yoktur. Yani imtiyazlı payların böyle bir hakkı bu durumda söz konusu olmamaktadır. Yargıtay konu ile ilgili bir kararında “Ana sözleşmede, ortaklık süresinin uzatılabileceği öngörüldüğüne göre, genel kurul kararıyla ana sözleşmede değişiklik yapılarak süre uzatılabilir. Anonim ortaklığın on yıllık ortaklık süresinin, süresiz hale getirilmesi imtiyazlı hakları ihlal edebilmesine karşılık, on yıllık sürenin yirmi beş yıla çıkarılmasında böyle bir durum söz konusu değildir.”[72] diyerek imtiyazlı payların, imtiyaz haklarının ihlal edilmesini koruma prosedürünün işlemesi için bir şart saymıştır.
    2. TTK.’nun 391. maddesinde; esas sermayenin artırılması durumunda, genel kurulu bu esas sermayeyi artırma kararının eğer varsa, imtiyazlı pay sahiplerince İPGK’da onanması gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
    Esas sermayenin artırılması prosedürünün işleyişinde, imtiyazlı pay sahip veya sahiplerinin esas sermaye artırımına ilişkin kararı onamaları için, sermaye artırımı nedeniyle imtiyaz haklarının ihlal olmuş olması gerekmez. Bir diğer deyimle, sermaye artırımına ilişkin esas sözleşme değişikliklerinde, imtiyazlı pay sahipleri haklarının ihlali şartı aranmaksızın her halükarda özel kurul veya kurullar teşkil ederek onama kararı vereceklerdir[73].
    Yargıtay birçok kararında; esas sermayenin artırılması ile ilgili genel kurul kararlarının, başkaca hiç bir şartın gerçekleşmesi gerekmeden, imtiyazlı pay sahiplerince İPGK’da onanması gerektiğini açıkça vurgulayarak, bu kararın olmamasının, genel kurul kararının icra edilmesini durduracağını da kararlarında belirtmiştir[74].
    İPGK’nın işlev ve yetkisi dikkate alındığında, şirketin bir iç organı olduğu ve sadece kendi imtiyaz haklarıyla ilgili olarak toplanıp kararlar alabilen, dar kapsamlı bir özel nitelikte genel kurul olduğu söylenebilir[75].
    İPGK’nın toplantıya davet şartları, gündemi, toplantı ve karar yetersayıları TTK.m.389 ve m.391. maddelerinde açıkça düzenlenmiştir. TTK.m.389 uyarınca, İPGK’yı, “yönetim kurulu veya denetçiler toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir”. Bu düzenlemeye göre; bu kurulu yönetim kurulu veya denetçiler toplantıya çağırır. İmtiyazlı pay senedi sahiplerinden her birinin de genel kurulu toplantıya çağırma hakkı vardır (TTK.m.391, m.389).

    Davet, olağanüstü genel kurul toplantısına uygulandığı şekilde yapılır. İmtiyazlı pay senetleri sahipleri genel kurulunun, Kanunun 370 nci maddesi hükmünden faydalanarak çağrısız olarak da toplanması mümkündür. İmtiyazlı pay senedi sahipleri genel kurulu, olağan genel kurul için uygulanan usul dairesinde toplantıya çağrılır.
    İmtiyazlı pay sahipleri genel kurullarında:
    - Toplantıdan önce yapılacak işler,
    - Bakanlık komiserinin temini,
    - Toplantıya giriş,
    - Bakanlık divanının teşkili,
    - Müzakere usulü,
    - Toplantı tutanağının düzenlenmesi ve imzalanması,
    - Toplantıda alınan kararların tescil ve ilanı,
    gibi hususlarda anonim şirketlerin genel kurul toplantılarında uygulanan usul dairesinde işlem yapılır[76].
    Genel kurul toplantılarında, toplantı ve karar nisapları hakkında TTK. m.388/3, 4, 5 nci fıkralar hükümleri uygulanır (TTK.m. 389).
    Buna göre ilk toplantıda, imtiyazlı pay sahiplerinin 3/2’nin hazır bulunması şarttır. Bu katılma sağlanamaz ise ikinci toplantıda imtiyazlı pay sahiplerinin ½’sinin hazır bulunması gerekir. Bu kurulun kararları da ilgili hüküm gereğince ekseriyetle alınacaktır.
    Yasa hükümlerine uymak için yapılan esas sözleşme değişiklikleri ile iç kaynaktan yapılan sermaye artırımları durumunda, bu işlemlerin İPGK’nca onanmasına gerek olmadığı doktrinde ve Yargıtay’ın kararları ile kabul edilmiştir[77].
    TTK. m.389. maddesi gereğince, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal eden bir genel kurul kararı ile, TTK.m.391. maddesine göre genel kurulca alınan bir sermayenin artırılması kararının İPGK’nca onanmamasının veya İPGK toplanıp karar alınmamasının bu genel kurul kararlarının iptaline yol açmayacağı sadece, infazını durduracağı, yani yürütülmesine engel oluşturacağı da doktrinde kabul edilmekle beraber[78], Yargıtay da konu ile ilgili birçok kararında bu yönde hüküm oluşturmuştur[79].

    8. TTK. TASARISINDA İMTİYAZLI PAYLARIN DÜZENLENMESİ

    TTK tasarısında, imtiyazlı paylar ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. 6762 sayılı TTK.’nun 401. maddesinde düzenlenen imtiyazlı paylar ile ilgili TTK tasarısında 478. madde ihdas edilmiştir. Bu maddenin gerekçesinde, “imtiyazlı paylar, 6762 sayılı Kanunun yarım yüzyılı aşan uygulamasının somutlaştırdığı bazı katkılar göz önüne alınıp, sistemden tamamen çıkarılmalarının doğurabileceği boşluğun yol açabileceği sakıncalar, hatta tehlikeler irdelenerek, çeşitli ülkelerin bu konudaki düzenlemeleri, özellikle söz konusu paylara getirilen sınırlamalar da değerlendirilerek yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca Tasarıya imtiyazlı payların kötüye kullanılmalarını engelleyici bazı mekanizmalar konulmuştur.” ifadesi ile imtiyazlı payları düzenleme gerekçesi izah edilmiştir.
    TTK. Tasarısında genel olarak 478., 479. ve 421. maddelerinde imtiyazlı paylar ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır.
    Tasarının 478. maddesine göre; esas sözleşme ile bazı paylar imtiyaz tanınacağı belirtilerek “imtiyazın diğer paylara nazaran üstün bir hak” olduğu 6762 sayılı TTK.’nun 401. maddesinden farklı olarak açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca Tasarının 478. maddesinin ikinci fıkrasında “İmtiyaz; kar payı, tasfiye payı ve rüçhan hakkı gibi haklarda paya tanınan üstün bir hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği hakkıdır.” hükmü konarak imtiyazın esas itibariyle malvarlığı haklarında tanınabileceği, oyda imtiyazın ise bunun istisnasını teşkil ettiği 478. maddenin gerekçesinde açıkça yer almıştır.
    Bunun yanında 6762 sayılı TTK. 401. maddesi ile Tasarıdaki 478. maddede düzenlenen imtiyazın konusu ile ilgili en belirgin fark “yönetim kurulunda temsil edilme hakkında imtiyaz” konusundaki farktır. 6762 sayılı TTK 401. maddesine göre “ve’sair hususlar da” imtiyaz kabul edilerek yönetime katılmada da belli gruplara imtiyaz tanınabileceği kabul edilmişken, Tasarıdaki 478. maddenin üçüncü fıkrasındaki düzenleme ile ilgili fıkranın gerekçesinde de belirtildiği üzere “yönetim kurulunda temsil edilme hakkının” tasarının 360. maddesinde açıkça düzenlenmesi nedeniyle, bu hakkın 478. maddesi kapsamındaki imtiyaz olarak değerlendirilmeyerek, imtiyazın korunması yollarından da istifade edilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir.
    Tasarıda, 479. maddede oyda imtiyaz hakkı ayrıca düzenlenerek 6762 sayılı TTK’nda olmayan bir düzenleme getirilmiştir.
    “Madde 479: Oyda imtiyaz, eşit itibari değerdeki paylara farklı sayıda oy hakkı verilerek tanınabilir.
    Bir paya en çok onbeş oy hakkı tanınabilir. Bu sınırlama, kurumsallaşmanın gerektirdiği veya haklı bir sebebin ispatlandığı durumlarda uygulanmaz. Bu iki halde, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinin, kurumsallaşma projesini veya haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak, sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi gerekir. Projede yapılacak her değişiklik mahkeme kararına bağlıdır. Kurumsallaşmanın gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı veya haklı sebebin ortadan kalktığı hallerde istisna etme kararı mahkeme tarafından geri alınabilir.
    Oyda imtiyaz aşağıdaki kararlarda kullanılamaz:
    a. Esas sözleşme değişikliği,
    b. İşlem denetçilerinin seçimi,
    c. İbra ve sorumluluk davası açılması.”
    Tasarının 479. maddesinde, oyda imtiyaz tanınması yöntemi emredici bir hüküm ile sınırlanmaktadır. Bu madde ile halen uygulamada eşit olmayan itibari değerdeki paylara eşit oy hakkı sağlayarak imtiyaz tanınması yasaklanmıştır[80]. Yine Tasarıda uygulamadaki maddeden farklı olarak oyda imtiyaz, en çok “on beş oy hakkı” ile sınırlandırılmıştır.
    Tasarının 479. maddesinin gerekçesinde;
    “Tasarının oyda imtiyazlı paylara olanak tanımasının temelinde, ne güç, ne de hakimiyet oluşturulmasına yardımcı olmak düşüncesi vardır. Kabul gören yaklaşım, akılcı, çağdaş, kurumsal yönetim ilkelerine dayalı amaca uygun, iyi, dağınık olmayan ve profesyonel yönetimdir. Baskı aracı olan, hakimiyeti güvence altına alma düşüncesine yönelik, kanuni sınır aşan oyda imtiyaz Tasarıya aykırıdır.” ifadesi yer almış olup, oyda imtiyazın istisnai bir uygulama olması gerektiği vurgulanmıştır.
    Tasarıda, 6762 sayılı TTK’nundaki düzenlemelerden farklı olarak imtiyazlı paylar ile ilgili 421. madde 3. fıkrada imtiyazlı pay oluşturulması ile ilgili kararın, sermayenin en az %75’inin olumlu oyları ile alınabileceği hükmü bulunmaktadır. Ayrıca tasarının 454. maddesinde de imtiyazın korunması ile ilgili İPGK düzenlenmiş olup, yalnızca genel kurul kararlarının, imtiyazlı pay sahiplerinin imtiyaz haklarını ihlal etmesi durumunda bu genel kurul kararlarının İPGK’nca onaylanması şartı getirilerek, ayrıca sermaye artırımı durumunda doğrudan İPGK’nun devreye girmesi sisteminin de, yeni düzenleme ile kaldırılması düşünülmektedir.



    8. SONUÇ

    Anonim şirket kurucularının veya sonradan ciddi miktarda sermaye koyarak şirketin faaliyetlerini yapmasında ona destek olan iştirakçilerin, yönetimde söz sahibi olmaları veya kar payında ayrıcalık talep etmelerini; kendileri için bir iştirak ikramiyesi veya risk bedeli gibi görmeleri, ilk başta anlaşılır gelmektedir. Ancak çoğunluk ilkesinin hakim olduğu anonim şirketlerde genel olarak eşitliğin sağlanması gereği açıktır.
    Yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi; TTK’nunda imtiyazlı paylar ile ilgili asıl düzenleme 401. maddede yapılmıştır. Buna göre; esas mukavelede hüküm bulunması şartıyla oyda, kar payında, tasfiyede ve ve’sair hususlarda imtiyaz tanınabilir. TTK’nun 389. maddesine göre de bu imtiyazlar korunmalıdır. Korunma şekli imtiyazların ihlal edilmesine neden olabilecek genel kurul kararlarının ayrıca İPGK’nca tekrar onanması gereğidir. Ayrıca imtiyazlı payları ihlal etmiş olup olmamasına bakmadan, tüm sermaye artırımı kararları (yukarıdaki bölümlerde açıklanan istisnalar hariç) TTK. 391. maddesine göre de tekrar İPGK’nda onanmalıdır.
    Uygulamada imtiyazların en çok görüldüğü konu, yönetime katılmadır. Pay sahiplerinin yönetime katılma isteklerinin asıl amacı ekonomik gelecekleri ile ilgili kararların alınmasında etkin olmaktır. Bu isteğin bir diğer sebebi de, şirketin profesyonel yöneticiler tarafından idare edilebilmesi imkanının elde bulundurmasını istemektir. Profesyonel yönetimin gerçekleşmesinde oyda imtiyazlı paylar rol oynayabilir. Profesyonellere bırakılan küçük oranlı ancak oyda imtiyazlı paylar, diğer pay sahiplerinin veya miras yolu ile payları edinerek şirket yönetimi hakkında çok ilgili veya bilgili olmayan mirasçıların oy güçlerinin eseri olmayabilirler[81].



    Sonuç olarak; paylara imtiyaz tanınma sistemi dengeli bir şekilde kullanılmalıdır. Hem güç boşluğu yaratmadan ve yabancılaşmaya sebep olmadan şirket üyelerinin genel kurullara ve yönetime katılmalarını sağlayacak kadar az kullanılmalı, hem de şirketin profesyonel yönetimine imkan verecek kadar etkin kullanılarak yönetime dengeli katılmayı sağlamalıdır. Zaten yeni TTK. Tasarısı ile imtiyazlar sınırlanmış olup, yönetime katılma, imtiyaz olarak kabul edilmemiş ve ayrı bir düzenlemeye tabi tutmuş , oyda imtiyaz da 15 oy ile sınırlanarak çoğunluk ilkesinin tamamen zedelenmesi önlenmek istenmiştir. Paylara imtiyaz tanınması kurumunun ekonomik ve sosyal sebepler nedeniyle zaruri olduğunu ancak yeni TTK Tasarısında olduğu gibi belli bazı sınırlamalar ile dengelenmesinin de yerinde olacağı kanaatindeyim.


    KAYNAKLAR :

    1. ANSAY Tuğrul: Anonim Şirketler Hukuku, Ankara 1982.
    2. ARSLAN İbrahim: Şirketler Hukuku Bilgisi, Konya 2000.
    3. ARSLANLI Halil: Anonim Şirketler, Cilt: IV-V, İstanbul 1961.
    4. AYTAÇ Zühtü: Kayıtlı Sermayeli Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu Kararlarının İptali Sorunu, Prof. Dr. Ernst E. Hirsch’e Armağan, Ankara 1986.
    5. AYTAÇ Zühtü: Sermaye Piyasası Hukuku ve Hisse Senetleri, Ankara 1988. (SPK)
    6. BAHTİYAR Mehmet: Anonim Ortaklık Sözleşmesi, İstanbul 1998.
    7. BOSTANCI Metin: “Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Hisse Senetleri ve İmtiyazın Korunması, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu”, Cilt: V, Ankara 1998.
    8. ÇAĞA Tahir: “Anonim Ortaklıklarda İmtiyazlı Hisseler” Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Cilt: V, Ankara 1988.
    9. ÇEVİK Nuri Orhan: Anonim Şirketler, 4. Baskı, Ankara 2002.
    10. DOĞANAY İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3. Baskı, Cilt: 1, Ankara 1990.
    11. DOMANİÇ Hayri: Nominal Değerleri Eşit Anonim Şirketlerde Rey İmtiyazları, Mart 1992, İkt. Mal. C. XVII.
    12. ERİŞ Gönen: Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt: 1, Ankara 1987.
    13. İMREGÜN Oğuz: Kara Ticaret Hukuku Dersleri, Baskı: 8, İstanbul 1987.
    14. KARAHAN Sami: Anonim Ortaklıklarda İmtiyazlı Paylar ve İmtiyazların Korunması, İstanbul 1991.
    15. KENDİGELEN Abuzer: Anonim Ortaklıklarda Yönetime Katılma Haklarında İmtiyaz, İstanbul 1999.
    16. KORKUT Özkurt: Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu Kararlarının İptali, Ankara 1996, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 41.
    17. KIZILOT Şükrü: “Anonim Şirketlerde İmtiyazlı (Ayrıcalıklı) Hisseler ve Sağladığı Avantajlar” Yaklaşımı, Eylül 2002, Sayı: 117.
    18. MANAVGAT Çağlar: “Sermaye Piyasası Bakımından İmtiyazlı Paylara Bakış”, Yaklaşım, Sayı: 117, Eylül 2002.
    19. PULAŞLI Hasan: Şirketler Hukuku, Ankara 1992.
    20. TEKİL Fehiman: Şirketler Hukuku, Cilt: II, İstanbul 1976.
    21. TEKİNALP/POROY/ÇAMOĞLU: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Baskı: 8, İstanbul 2001.
    22. TEOMAN Ömer: Yaşayan Ticaret Hukuku, Cilt: 1, Kitap 5: 1992-1993, Ankara 1997.
    23. TEOMAN Ömer: Yaşayan Ticaret Hukuku, Kitap 10: 200-2002, İstanbul 2003.

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •