Tarım Politikaları ( Tarımsal Ürün Ticareti) Hakkında Görüşler
Dünya Bankası ve IMF tarafından, tarım sektöründe ürün fiyatlarının belirlenmesinde destekleme alımlarının kaldırılarak, çiftçiye doğrudan bütçeden gelir desteğinin sağlanması sistemine geçilmesi önerilmektedir.
TZOB halen uygulanmakta olan tarım politikalarından memnun olmadığı gibi, IMF ile stand-by anlaşması imzalayan hükümetin Avrupa Topluluğu “Ortak Tarım Politikaları”nı uygulaması gerektiğini söylerken IMF ve DB’nın baskısıyla gelir desteği uygulamasının destekleme konusunda çelişki oluşturduğunu ifade etmekte ve desteğin üretim yerine doğrudan kişiye yapılmasının üretimi daraltacağını, üretim desteklenmeyeceği için de üretim maliyetlerinin artacağını iddia etmektedir. Sonuçta, yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu fakat bu düzenlemelerin tarım sektöründeki üreticiler ve diğer kesimlerin haklarının gözetilerek yapılması gerektiğini ifade ediyor.
İzmir Ticaret Borsası, IMF in önerdiği sistemin tarım sektörünün bugünkü haliyle uygulanamaz olduğunu, Türkiye’de güvenilir bir tarımsal veri tabanı oluşturularak, tarımın tüm boyutları ile kayıt altına alınması gerektiğini, bu gerçekleştiğinde bir çeşit gelir ödemesi olan prim sistemine geçilmesini önermektedir.
Ege Çiftçiler Derneği, Türkiye’de tutarlı ve uzun vadeli bir tarım politikası uygulanmadığı sürece desteklerin istenen sonucu vermeyeceğini, IMF ve DB tarafından doğrudan gelir desteğinin üretimi azaltacağını zira bu sistemin üretim ile destekleme arasında bir ilişki kurulmadan yapıldığını söylemektedir. Prim sisteminin yaygınlaştırılmasının tarımı yönlendirecek en uygun çözüm olduğunu savunan dernek, üretimi teşvik edilmek istenen ürünlere yüksek prim, üretimi kısıtlanmak istenen ürünlere düşük veya hiç prim verilmeyerek tarımın yönlendirilebileceğini ifade etmektedir.
7 PROBLEM
1- Devlet tarımsal piyasalara müdahale etmekte ve serbest piyasa mekanizmalarının (kaliteye göre talep ve fiyat) işlemesini engellemektedir.
2- Ülkemizin şartlarına uygunluk arayışları sürüp giderken kimse bu şartların neler olduğunu somut bir şekilde ortaya koymamaktadır. Bu şartlar, hiç bir zaman tarımsal sanayinin istediği kalite ve miktarda hammadde üretimi olarak algılanmayıp, tamamen populist anlayışlar olarak tahayyül edilmekte, herkes kararı kendi bölgesinde nasıl suistimal edebileceğinin hesaplarını yaparak oluşturmaya çalışmaktadır. Örneğin, belirli ürünlerin üretiminin ister az prim ödeyerek ister hiç prim ödemeden nasıl kısıtlanacağını kimse söylememektedir. Böyle bir kısıtlamanın fındık üretiminde uygulanabilirliği düşünülebilir mi?
3- Mevcut tarımsal destekleme politikalarının faydalı olmadığı herkes tarafından bilinmekte, fakat yeni önerilere karşı çıkılırken tarafların haklarının korunmasından bahsedilmektedir. Bu şart gerçekleştiğinde yeni düzenlemeler uygulamaya konulabilecek ise, öncelikle tarafların (tarım kesimindeki üreticiler ve diğer kesimler) haklarının ne olduğu tesbit edilerek yeni düzenlemelerin önü açılmalıdır. Bu haklardan bahsedenler bu tesbiti yapmamakta ısrar ediyorlar.
4- İster prim sistemi ister başka bir sistem olsun, ülkemiz tarım sektörünü yönlendirenler devletin mutlaka her üretileni alan bir alıcı konumunda kalmasını istemektedirler. Zira prim sisteminde kalite değil miktar ön plandadır.
5- Devlet, detay çalışmaları başlatmaktan ve yürütmekten kaçındığı gibi bu çalışmaların yokluğunu bahane ederek yeni politikaların uygulamaya sokulmasını engellemektedir. Mevcut politikalarda hiç suistimal olmuyormuşcasına kayıtların yetersizliğinin suistimallere sebep olacağını ileri sürmektedir. Devlet, yeni politikaların uygulanması için hangi hazırlıklar yapılması gerekiyorsa bu çalışmaları yapmaya başlamalıdır.
6- Tarımsal ürünlerin kayıtlı ekonomi içine alınmasında tarımsal destek politikalarının önemli bir işlevi olduğu yanlış anlayışı bütün kesimler tarafından sürdürülmektedir. Kayıt dışılık sadece tarımsal ürünlerin yaşadığı bir problem olmayıp aynı boyutlarda diğer sektörlerde de yaşanmaktadır. Dolayısıyla kayıt içine alma işlevi tarımsal politikaların değil fakat maliye ve dolayısıyla mali politikaların sorumluluk alanındadır.
7- Tarım Bakanının açıklamasında seslendirilen TMO’nun piyasayı bozucu rolü, başlı başına bir problemdir. 1999 yılında yapılan 422 trilyon lira değerinde alımların finansman maliyeti olarak 600 trilyon lira görev zararı oluşturmak yerine, borsalar üzerinden (tescil şeklinde değil de satış salonların da fiyat oluşturarak) 100 trilyon lira değerinde ve stratejik stokları sürdürebilecek alım yapılsa ve böylece fiyatların aşırı düşmesini/yükselmesini(satış yaparak) önleyecek market-maker rolüyle TMO kalsa daha iyi olmaz mı? Veya 200 trilyon doğrudan gelir desteği olarak ödense ve görev zararı yazılsa sonuç daha mı kötü olur?
8- Çiftçilere istikrarlı gelir sağlamak, hem serbest piyasa ekonomisinin kurallarına aykırı (diğer kesimlere sağlanıyor mu?) hem de çiftçilerin kendi fikir ve çalışmalarıyla gelir arttırma kabiliyetlerini görmezlikten gelmektir. Ne kadar müdahale ve zorunlu yönlendirme olursa o kadar verimsizlik ve maliyet oluşacaktır.
9- Tarımsal destekleme politikaları, kırsal kesimde gelir arttırıcı ve istihdam problemlerini çözücü enstrümanlar olarak düşünülmektedir. Kırsal kesimdeki bu problemlere kendi dinamikleri içinde çözüm aranmalıdır.
10- Ülkemizde uygulanan tarımsal destekleme politikaları aslında kesimlerin fiyat artışları ile birbirini desteklemesi ve enflasyonist politikalar şekline dönüşmüştür. Üreticilere sağlanan desteklerin 1997 yılında tüketiciler tarafından karşılanan oranı göz önünde tutulursa, kendileri de bir şekilde tüketici olan üreticilerin aslında nasıl destek aldığı bir araştırma konusudur.
11- Tarım Bakanlığı içe dönük bir kuruluş halindedir. Bakanlığın, yeniden yapılanmanın ilkeleri olarak ortaya koydukları, aslında bakanlığın görev ve sorumluluklarına bazı kurumların görev ve sorumlulukları da eklenerek yazılmış edebi bir cümle şeklindedir. Bakanlık, üreticilerin gelmesini beklemek yerine dışa dönük olarak sürekli araştıran, eğiten, bilgilendiren bir kuruluş haline getirilmelidir.
12- Rekabet gücü hiç bir zaman müdahaleci politikalarla arttırılamaz. Rekabet gücü (competitiveness), üretici veya müteşebbisin varolma mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.
ÇÖZÜM
1- Devlet, tarım ürünlerinin kayıtlı ekonomi içine alınmasında, tarımsal politikalardan ziyade mali politikaları kullanmalıdır.
2- Devlet,kötü tohumluk, ürün çeşitliliği, hastalıklarla mücadele vb. problemlerin çözümünü, serbest rekabet ortamında kaliteye göre fiyat oluşumunu ortaya koyarak sağlayacak piyasaların oluşması ve çalışmasına bırakmalıdır.
3- Tarımsal destekleme alımları yerine, üreticiye belirli bir geliri garanti edecek (toprak büyüklüğüne ve hayat standardına göre ölçülerek
ödenecek) fakat üreticiyi daha fazla gelir elde etmek yönünde kaliteli ve verimli üretime sevk edecek doğrudan gelir desteği sisteminin
uygulanması.
4- Üreticilere, ürettikleri her ürünün devlet tarafından alım garantisinin olmadığının ve ne üretiyorlarsa onun karşılığını serbest piyasa
koşullarında alacaklarının anlatılması.
5- Doğrudan gelir desteği üzerine üreticinin maksimum geliri koyabilmesinin kaliteye göre piyasada bulacağı fiyat olacağının anlatılması ve bu
fiyatları bulabileceği ortam borsalar olduğuna göre borsaların ülke derinliğine sahip etkin kurumlar haline getirilmesi,
6- Ürün Borsalarının gelişmesi için devletin piyasalardaki rolünün sınırlandırılması, gerekli mevzuatın en kısa zamanda oluşturulması gerekmektedir.
7- Uygulamaya konulan mevzuatla, üretici birliklerinin, özel ve tüzel kişilerin depolama yapabilmesine, depo makbuzları ile yeni finansal
enstrümanların geliştirilebilmesine olanak sağlanmalıdır.
8- Serbest rekabet ortamında kaliteli ürünler daha fazla fiyatlarla alıcı bulacağından, üreticiler daha iyi tohumluk, daha verimli üretim metodları, daha bilimsel üretim vb. konularda daha duyarlı hale gelecekler ve tarım bakanlığının ilke olarak ortaya koyduğu bazı konular kendiliğinden çözümlenecektir.
9- Borsaların kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmeleri, batıdaki muadilleri ile aynı şekilde örgütlenebilmeleri ve faaliyet gösterebilmeleri için gerekli ortamın sağlanması,
10- DPT ve Polatlı Ticaret Borsasının önerdiği şekilde politikaların uygulanması,
Tarım kesiminin problemlerinin büyük oranda çözümünü sağlayacaktır.
Doç.Dr. Sami Demirbilek