Sayfa 2/30 İlkİlk 123412 ... SonSon
Arama sonucu : 235 madde; 9 - 16 arası.

Konu: Günün Yazılarından Dikkatimi Çeken Bölümler...

  1. #9
    Duhul
    Mar 2006
    İkamet
    İsRANTbul / 34,5
    Gönderi
    16,810

    Esas




    Banu AVAR'DAN BİR OKUR MEKTUBU....


    Menderes neden idam edildi?

    Adnan Menderes 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğlen 13:21'de idam edildi. Adnan Menderes neyle suçlanmıştı? 1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek, 2- 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek, 3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak, 4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, 5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, 6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek 7- Kırşehir'i (DP'ye oy vermediği için{ haksız olarak ilçe yapmak, 8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek, 9- Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak, 10- CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak, Gibi nedenlerle. Peki bunlar idam cezası için yeterli mi? Bence hiçbir suçun cezası idam olamaz, idama tamamen karşıyım. Fakat Menderes de idama karşı mıydı? Elbette değil, 1951-1960 yılları arasında Menderes 43 kişinin idam kararına imza attı ve hepsi idam edildi. İdamların en dramatik olanı ise, 14 Nisan 1955'te casusluk suçundan idam edilen Hayati Karaşahin'di. İnfazı, Ankara Samanpazarı'nda halka açık olarak yapıldı. Suçu neydi? Rusya için casuslukyapmak Menderes'in başka suçları yok muydu? Aslında Menderes'in suçları mahkemelerde gündeme gelmeyenlerdi. ABD'nin tepkisinden çekinen Gürsel hükumeti aşağıdakileri hiç gündeme getirmedi. 1- 1951 yılında Menderes hükümeti Kore Savaşı'na (Yurt dışına asker göndermek ve/veya herhangi bir ülkeye savaş açmak onun görevi olmasına karşın, TBMM'den izin almadan ) Amerika için asker gönderdi. Amerikan çıkarları için bine yakın vatan evladı Kore'de yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı. 2- 1952'de (ABD ve)NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kurdu. 3- 1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. 4- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapattı. 5- Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa'yıdestekledi 6- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm ettirdi. 7- "Tahkikat Komisyonu"nu kurdu. 15 DP Milletvekillinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasakladı. 8- İsmet İnönü'ye 12 oturum meclisten men cezası verildi. 9- Turan Emeksiz hükumete karşı İstanbul Üniversitesinde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı. 10- Hukuk'un üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker,Yargıtay Başsavcısı Rıfat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu 'görülen lüzum üzerine emekliye sevkedildiler. Aslında Menderes hükumeti, ordu darbe yapacak gerekçesiyle daha 6 Haziran 1950'de, Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etmişti. 1950-1960 DP hükumetinin kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalıştım. Başbakan Erdoğan, Menderes'in ölüm yıl dönümü ile ilgili olarak yaptığı konuşmayı Necip Fazıl'dan şiir okuyarak tamamladı. Ben de Nazım Hikmet'ten bir şiiri ile yazımı tamamlıyorum. O şiirde belki Menderes'in niçin idam edildiğini de bulabilirsiniz. KORE'DE ÖLEN BİR YEDEK SUBAYIMIZIN MENDERES'E SÖYLEDİKLERİ DİYET Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki gözünüzle bakarsınız, iki kurnaz, iki hayın, ve zeytini yağlı iki gözünüzle bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli ve topraklarına çiftliklerinizin ve çek defterinize. Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki elinizle okşarsınız, iki tombul, iki ak, vıcık vıcık terli iki elinizle okşarsınız pomadalı saçlarınızı, dövizlerinizi, ve memelerini metreslerinizin. İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, İki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı, iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in, ve bütün kaygınız iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri halkın tekmesinden korumaktır. Benim gözlerimin ikisi de yok. Benim ellerimin ikisi de yok. Benim bacaklarımın ikisi de yok. Ben yokum. Beni, Üniversiteli yedeksubayı, Kore'de harcadınız, AdnanBey. Elleriniz itti beni ölüme,vıcık vıcık terli, tombul elleriniz. Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan ve ben al kan içinde ölürken çığlığımı duymamanız için kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip. Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey, Ölüler otomobilden hızlı gider, kör gözlerim, kopuk ellerim, kesik bacaklarımla peşinizdeyim. Diyetimi istiyorum, Adnan Bey, Göze göz, ele el, bacağa bacak, Diyetimi istiyorum, alacağım da.

    25 Haziran 1959

  2. #10
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Kapitalizmin Geleceği...

    .......

    İki büyük tehlike

    Özel mülkiyet-piyasa ikilisi geçmişte değişen koşullara bir şekilde uyum sağlamayı becerdi. Özünü kaybetmeden bugüne ulaştı. Aynı performansı gelecekte gösterebilir mi? İç içe iki tehlike cevabı belirleyecektir.

    Biri küresel ısınmadır. Sermaye birikimi (büyüme) modelinin kaçınılmaz sonucudur. İnsanlığı hızla büyük bir felakete taşıyor. Diğeri gelir/servet dağılımı adaletsizliğidir. Yol açtığı toplumsal kutuplaşma siyaseti kilitliyor.

    Felaket senaryosu iki mekanizmanın birbirini beslemesinden kaynaklanıyor. Kilitlenen siyasetin küresel ısınmaya çözümü engellemesi bir kısır döngüyü tetikliyor. Yani sistem geçmiş başarısını mümkün kılan uyum esnekliğini kaybediyor. İnsanlığı uçurumun kenarına taşıyarak çöküyor. Neden olmasın!



    Asaf Hoca Kapitalizmden ümidi kesmiş görünüyor.

    Anlaşılan işler iyi gitmiyor.

    Çare?

    Onu da bilmiyor kapitalizm.

    Sanırım önce yıkar sonra yaparlar.

    Daha karlı olur.

    Alışıktırlar.

    Aynen bu iktidarın AVM rezidans politikası gibi.

    Ancak bu kez enkazın altında kapitalizmin ağa babaları da kalacak.

    Ortada insanlık kalmayınca, Şair Eşref dediği gibi "zulmetmeye ahali kalmayacak"...

  3. #11
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

  4. #12
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    "5 yıl yatmayı göze alıyorsanız istediğiniz haberi yazın."

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=148
    İleri demokrasi...

  5. #13
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    Türk Milleti bıktı artık; Cemaat lafından da bıktı, AKP’den de…

    Bu bıkkınlığa yeni bir heyecan taşıma peşinde hepsi…

    “AKP-Cemaat, Cemaat-ABD”…

    Yeni heyecan yeni seçmen kitlesi, yeni arayış demek…

    Bakın nasıl bir heyecan yarattı AKP-Cemaat dalaşması!

    Aslında hepsi bir tuzak…

    Kimsenin kimseyle dalaştığı yok, dostlar alışverişte görsün işidir bu…
    ..................................

    Fettullah'ın elindeki para gücünü düşündüğünüzde, muhteşem özel okullar açılacak demektir. Parası olanlar bu cazibeye dayanamayacak ama ya parası olmayanlar!

    Parası olmayanların çocukları için önce sınav yapacaklar, en zeki çocuklarımızı seçecekler ve burs, kredi, yurt diyerek ailelerin elinden alacaklar, kalanlar devlet okullarına...

    Peki ya devlet okulları?

    Cemaatin para ve zeka sınavından kalanlar devlet okullarına gidecek...

    Öğretmenlerimiz zaten darda, aileler zaten darda, eğitim ve öğretim kalitesi kasten düşürülüyor, buradan mezun çocuklarımıza iş seçeneği pek kalmayacak; amele, vasıfsız işçi, hamal, temizlikçi, odacı, vestiyerci...

    Bu çocuklarımız AKP Projesi'ne biat ederse iş bulacak, etmezse iş de bulamayacak, gidişat bu...

    ...................
    http://www.sarizeybekhaber.com/haber...udur-h484.html

  6. #14
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    Teşkilatı Asya Daire Başkanı ya da daha da üst düzeyde bir yetkili idi.

    ODA TV davasında terörist olduğu gerekçesiyle görevde iken gözaltına alındı ve tutuklandı.

    Hukuk tarihimize de yazıldı bu tutuklama çünkü yargı, adı Kaşif olunca ileri, ama Fidan olunca geri adım attı bu hukuk:

    Biliyorsunuz bu tutuklatmayı başaran savcılar, soruşturma konusu aynı teşkilatın başındaki Hakan Fidan olunca geri adım atıp olayı küllenmeye bırakmışlardı, üstelik suç tarihinde MİT’te bile değildi Fidan, yani dokunulmazlığı yoktu.

    Geri adım çünkü İlker Paşa için de aynı olay olmuş, Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması gerekirken, “ben adaletim” diyen yerel bir Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıladılar ve üstelik tutukladılar.

    Geri adım işte bu; İlker Paşa’da bir adım ileri, Kaşif Kozinoğlu’nda iki adım ileri ama Hakan Fidan olunca, hele ki yanında da Başbakan Erdoğan olunca bir adım geri, yazık!



    Adalet bu değil…

    MİT Daire Başkanı Kaşif Kozinoğlu, üstelik görevde idi ve adaletin iki adım ileri atılmasıyla tutuklandı ve hapse atıldı.

    Hapiste iken öldü, ölümü bize sorarsanız hala şüphelidir, Harp Okulu’ndan tanırız, büyük bir sporcudur o, bildiğimiz dört duvar öldürmez onu.

    Kaşif de başına gelecekleri tahmin etmiş olsa gerek ki, ölmeden(!) önce el yazısı ile kamuoyuna bir açıklama gönderdi ve bir çok önemli konuda açıklama yaptı.

    Biz bu açıklamalardan sadece bir tanesini ele alacağız, o da Başbakan Erdoğan’a ait olduğu söylenen İsviçre’deki sekiz ayrı hesapta yaklaşık 800 milyon ABD doları paranın varlığı…




    Rahmetli Kaşif’in el yazısı ile yaptığı açıklama aynen şudur:

    “Almanya, AKP’ye koz olarak elinde bulundurulması amacıyla; Recep T. Erdoğan’ın İsviçre bankalarında bulunan 800 milyon ABD Doları civarında olan, sekiz ayrı hesabın numaralarını ve kimlerin adına yatırıldığını öğrenebilmek ve belge temin edebilmek amacıyla, EYŞAN Adalarındaki İsviçre Bankası Müdürü’nü( Alman Dış İstihbarat Servisi BND’nin söz konusu müdür gibi bir çok elemanı mevcuttur İsviçre Bankalarında) kullanarak R.T Erdoğan ve benzeri bazı hedef şahısların( TC Vatandaşı, AKP Yöneticisi) hesaplarının tüm belgelerini 30 milyon Euro karşılığında temin etmişlerdir…”



    Şimdi mesele şudur:

    Bu açıklamayı yapan Milli İstihbarat Teşkilatı üst düzey bir yöneticisidir ve bu açıklamayı görevde iken yapmıştır, üstelik el yazısı ile yazarak yapmış olduğu açıklamanın ardında dik durduğunu da bize göstermiştir, yani dedikodu değil.

    Öyleyse bu konu aydınlatılmalıdır; Başbakanlık ve MİT bu konuda resmi açıklama yapmalıdır, devlet işidir bu, çiftlik değil.



    Meselenin diğer önemli yanı ise şudur;

    İsviçre bankalarında hesabı olduğu söylenen kişi Sarı Çizmeli değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı’dır, Recep T. Erdoğan.

    Demek ki Başbakan Erdoğan’ın etrafında istihbarat örgütleri cirit atmaktadır, demek ki bizden saklanan ne varsa, her türlü gizli bilgi ve belgeler yabancı istihbarat örgütlerin elinde mevcuttur.



    Bu konu derhal açığa kavuşturulmalı, Kaşif Kozinoğlu’nun dedikleri doğru ise Başbakan kendini tehdit eden bu şantaj ve tehditten derhal kurtulmalıdır.

    Çünkü söz konusu olan Erdoğan değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

    On yıldır AB çığırtkanlığı yapanlara sesleniyoruz; böylesi bir açıklama AB Ülkelerinden birinin İstihbarat yetkilisinden gelmiş olsaydı, orada bilin ki hükümet düşerdi, ama bizde ses yok, yazık.

    Namus ve şeref tellallığı yaparak aslında cellat olanlara sesleniyoruz;

    800 milyon dolar bu, laf değil, göreve geldiğinde çulsuz olan bir Başbakan hakkında bir milyar dolar gibi bir yolsuzluktan bahsediliyorsa eğer, neden bu olayın üstüne gitmiyorsunuz, hırsızın makamı mı olur, araştırılmaz hiç böylesi ağır iddia ve ithamlar!



    Kod adı Ergenekon olan soruşturmanın savcılarına sesleniyoruz;

    Ergenekon Kasası dediniz, Kuddisi Okkır cezaevinde öldü, cenazesini para yokluğundan belediye kaldırdı.

    Hala “kasa kasa” diyerek ülkemizde alın teriyle, namus ve şerefiyle yaşamış olan insanlarımızın yedi göbek sülalesini araştırıyorsunuz, bankalara yazı yazıyorsunuz, bizde olmayan kasa arıyorsunuz, sözümüz yok!



    Peki, peki, bu Başbakan Erdoğan hakkında ileri sürülen bu bir milyar dolarlık kasa sizi hiç ilgilendirmiyor mu, ey vicdan, ey adalet?



    Araştırın, şu İsviçre bankası hikayesini, iddiasını, suç duyurusunu, ihbarı, bir araştırın da hiç değilse Kaşif Kozinoğlu boşa ölmemiş olsun, hiç değilse Kaşif mezarında rahat uyusun!



    Yanılmıyorsak eğer Rahmi Koç da yıllar önce “Tayyip’in bir milyar doları var” demişti, ardından ülkemizden uzaklaşmak zorunda kalmış ve teknesiyle bir yıl süren dünya turuna çıkmıştı, demek ki bir nedeni varmış…

    http://www.sarizeybekhaber.com/haber...erdi-h483.html

  7. #15
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    Bunun üzerine Karaalioğlu ve Bayramoğlu telaşlanır ve konuyu en üst düzey yetkili makamlara iletirler. Bu durumdan hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı çok rahatsız olurlar ve böyle bir hukuksuzluk karşısında inisiyatif kullanırlar. Böylece bu saçmalık mahkeme aşamasına intikal etmeden durdurulur.”

    Gördünüz mü?

    Haksız mıyız, zavallı Odatv hukukunu savunacak ne bir Gül'ü ve ne bir Erdoğan'ı var.

    Hiç biri çıkıp, "yahu hukuk nasıl siyasetin gölgesinde olur" demiyor.
    http://www.odatv.com/n.php?n=ah-zava...kti-1512131200

    İktidar ne derse o.

    Yargının geldiği hal bu.

    Madem bu hale geldik; Adalet sarayları ve görevli personeli için boşa masraf yapılmasa...
    Yargılama yetkisi doğrudan AKP teşkilatlarına devredilse ve mahkemeler kapatılsa ...
    Nasıl olsa adalet yok, vergilerden tasarruf ederiz hiç olmasa.

  8. #16
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Bazı yorumlara göre Gülen Cemaati dahil, cemaatler birer sivil toplum örgütlenmesi. Bazı yorumlar ise bunun tersi yönde. Hangi tür örgütlenmelerin sivil toplum örgütü olduğu konusunda bir görüş birliği yok. Geleneksel tartışmalarımızdan birisi de ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin niteliği.

    Bu konunun uzmanı sayılabilecek isimlerden birisi, Profesör Dr. İsmail Kara. Yeni Şafak gazetesinden Yusuf Genç’e konuşan Kara, eskiden beri savunduğu tezini ayrıntılandırarak dile getiriyor: “Cemaatlerin ve tarikatların sivil toplum kuruluşu olmadıklarını ilk defa siz söylediniz değil mi” sorusuna şu cevabı veriyor: “Herhalde… Daha ileriye götürerek ‘Türkiye’de sivil toplum kuruluşu yoktur’ dedim.(...) Cemaat ve tarikat yapıları DP’den bu yana hep kazanacak olan merkez sağ partiyi desteklemişlerdir. Bu, sadece kendi tercihleri değildi muhtemelen.(...) Cemaat ve tarikatlar askeri darbelerin çoğuna hiç değilse zahiren sıcak baktı, önemli bir kısmı alenen destekledi. Özal da 12 Eylül’ün bir parçasıdır neticede.(...) Cemaat ve tarikatların(...) önce zihniyet dünyaları itibariyle devletçi ve merkeziyetçi olduklarını söyleyebiliriz. Türkiye’de bu aynı zamanda askerlere yakın demek.(...) Devlet bizimdir ama başkalarının, yabancıların elindedir, bizim elimize geçerse mesele hallolacak diye düşünürler. Derin bir sistem tasavvurları, devlet fikirleri ve tenkitleri yoktur. Bu, Türkiye’ye karşı müdahalede kullanılma ihtimallerini de artırır...”



    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/o...usu_mu-1166371


    Türkiye'de sivil toplum kuruluşu yok iddiası son derece ilginç ve iddialı bir tez.

    Ama bana son derece inandırıcı geliyor.

    Sivil kelimesinin anlamı TDK sözlüğünde "askeri olmayan" demek.

    Buradaki anlamı ise devletle ilgisi olmayan ya da "özel" demek kanımca.

    Bu açıdan bakınca, Türkiye'de sivil dernek olarak serinofil derneklerini bile kabul etmek mümkün değil.

    Hemen tamamının amacı devletle kontakt kurup yöneticilerinin kapağı devletle ilgili bir mevkiye atması.

    Böyle bir anlayışla demokrasilerdeki sivil toplum kuruluşlarının amacının gerçekleşmesi beklenemez.

Sayfa 2/30 İlkİlk 123412 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •