Sayfa 2/5 İlkİlk 1234 ... SonSon
Arama sonucu : 39 madde; 9 - 16 arası.

Konu: Evet İsyanlardayız...

  1. #9
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Bu arada Kolin Grubu tarafından termik santral yapılacak bölgedeki zeytin ağaçlarının kesilmesine ağlayarak tepki gösteren Yırca Muhtarı Mustafa Akın, Soma’da 6 bin zeytin ağacının kesildiğini söyledi. Sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan hesap açıp, konuya ilişkin eleştirilerine buradan devam eden Muhtar Akın, "Kolin Şirketi Danıştay’ın kararını önceden biliyordu ve bu yüzden ağaçları önceden kestiler" dedi.

    Akın, daha sonra attığı tweet’te şu iddiada bulundu:

    ’Danıştay’ın kararını tanımıyoruz. Danıştay Kolin Şirketi’ne önceden haber verdi. Kolin Şirketi mahkeme kararı olmadan ağaçları kesti. Kolin Şirketi, kaymakamla beraber hareket ediyor. Kaymakam emrediyor. Kolin Şirketi uyguluyor. Danıştay, kararı saldırı sonrası verdi amaçları katliamı unutturmak’


    http://www.radikal.com.tr/cevre/yirc...k_icin-1226625

    Soma'da arazileri elektrik santrali yapılmak üzere devlet tarafından gaspedilen ve enerji şirketi tarafından 6000 zeytin ağacı bir günde kesilen köylüler perişan.

    Muhtar ise, katliamın "kaymakam-Jandarma-Özel şirket ve Danıştay" kumpası olduğunu iddia ediyor.

    Canı yanıyor besbelli.

    Komplo teorisi ne kadar doğrudur bilemeyiz.

    Ancak bir ülkede vatandaş devletine ve onun adaletine bu kadar güvenmiyor ve hatta saymıyorsa o coğrafyada huzur yok demektir.


    Asıl önemli olan bu.

  2. #10
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Yazdığı 21. yüzyılda Kapital kitabı ile tüm dünyayı sarsan Fransız ekonomist Thomas Piketty düşük oranda bile olsa zenginlere getirilecek servet vergisinin Türkiye’de şeffaflık yaratacağını belirtti. Piketty, Türkiye’nin Japonya’dan daha çok dolar milyarderi olması için ise “Dehşet verici. Servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve inovasyonla alakalı olmadığını gösteriyor” diye konuştu.


    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27553240.asp


    Mesele bu işte. Dışarıdan görüntümüz bu.

    Yetenek ve innovasyonla izah edilemeyen bir gelişme bizdeki gelir adaletsizliği.

    Güçlü bir el, siyaset, gelir dağılımını, en adaletsiz bir şekilde dağıtıyor tanıdıklar lehine.

    Kendisi de bir pay alıyor bu kararının sonuçlarından.

    Bazan bir kol saati olarak. Bazan ayakkabı kutusunda dolar.

    Ama en babasının artık ne kadar sıfırlarsan sıfırla, kimin üstüne yaparsan yap, gizlenemeyen servet olarak.


    Bu adaletsizlik, devlet eliyle yakınları zenginleştirme sonsuza kadar gidebilir mi?

    Ya da şöyle soralım: Referansları olan dinde en büyük günah olarak belirlenen bu adaletsizlik nereye kadar gidecektir?

    Anlaşılan geldiğimiz duruma bakacak olursak, buna gene kendileri bir son verebilecektir.


    Dur diyecek başka bir kurum kalmadı.

  3. #11
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas



  4. #12
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas



    Hiç bir canlıya şiddet ve işkence uygulanmamalı.

    Kadın, erkek, insan ya da hayvan farketmez.

    Ancak toplumumuzda özellikle kadın, baş imamın yaklaşımına uygun olarak, erkeğin onu kendisiyle eşit görmemesi yüzünden şiddet görerek can vermekte.

    24 Kasım itibariyle Türkiye'de bu sene içinde öldürülen kadın sayısı 255 'e yükseldi. Neredeyse hergün bir kadın erkek tarafından öldürülüyor.

    Toplumun bu konudaki duyarlılığı çok önemli.

  5. #13
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas





    Ey AKP, Ey Başbakan Davutoğlu!

    Varın gidin siz Tunceli'ye. Paket sunun, açılım yapın, Tunceli'nin adını Dersim yapın. Ne yaparsanız yapın biz biliyor ki sizin derdiniz Tunceli ve Aleviler değil sizin derdiniz Atatürk ve Cumhuriyet.


    Biz kimin ne kadar samimi olduğunu çok iyi biliriz!

    https://www.facebook.com/18139851529...type=1&theater


    Milleti balık hafızalı enayiler kabul ettikleri için rahatça, fütürsuzca oynuyorlar kafalarındakini oyunu.

    Dalga geçerek.

    Bir çoğumuz da seyrediyoruz.

  6. #14
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    KARAKOLDA İŞKENCE
    15 gün önce meydana gelen olayda, Sultanbeyli’de otomotiv ve inşaat işleriyle uğraşan 26 yaşındaki Ş.Ş., iddiaya göre, kendisine gelen mahkeme celbini almak için Sultanbeyli Fatih Polis Merkezi’ne gitmiş, polis merkezinden çıkarken, aralarında husumet bulunan tanıdığı iki grubu görerek yanlarına uğramıştı. Taraflardan birinin, karakolluk olduklarını söyleyerek, kendisinin araya girerek barıştırmasını istemesi üzerine, Ş.Ş. "Emniyet'e söyleyin, ne gerekiyorsa yapsın" demiş, evine gittikten yarım saat sonra da polis tarafından telefonla aranarak iki grubu uzlaştırması için karakola davet edilmişti.
    Davet üzerine tekrar karakola giden Ş.Ş. burada işkenceye uğradığını öne sürmüştü. Ş.Ş., bir polisin ’Sen kimsin uzlaştırıyorsun bunları, kim zannediyorsun kendini’ diyerek kendisine vurmaya kalkıştığını, daha sonra ise ne olduğunu anlamadan polislerin coplarla, maden suyu şişeleriyle ve silah dipçikleriyle kafasına, eline vurduklarını iddia etmişti. Ş.Ş. ayrıca, polislerin soda şişesini zorla makatına sokmaya kalktıklarını da öne sürmüştü.
    15 gün iş göremez raporu alan Ş.Ş., avukatıyla birlikte Anadolu Adliye Sarayı'na giderek polisler hakkında şikayette bulunmuştu.

    KAMERA MUAMMASI
    Olayla ilgili olarak soruşturma başlatılırken, bilirkişi heyeti 26 kameranın kaydettiği görüntüleri izlemiş, hazırladığı raporda, işkencenin yapıldığı iddia edilen odada ise kameranın bulunmadığını; Ş.Ş.'nin karakola sağlıklı girdiğini, ancak odadan çıkarken topalladığını ve destek alarak yürüdüğünü belirtmişti.


    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27651536.asp


    13 yıla yaklaşan bir süredir iktidardalar.

    Hala karakolda işkence olayına bir radikal çözüm getiremediler.

    Hala, tüm odalarında kamera yerleştirilen karakollarda, işkence devam etmekte, gözaltındakiler bazı mahkumlar intihar (!)etmekteler.

    Bu olaylara ilişkin kamera kayıtları ise yok olmakta, kameralar çalışmamakta, arızalı iddiasıyla polisler sorumluluktan kurtulabilmekteler.


    Bunun tek çözüm yolu şudur: kamerası çalışmayan işkenceci karakolun yöneticileri, amirleri, sorgusuz sualsiz okkalı bir hapis cezasıyla cezalandırılmalıdırlar.

    Bakın bir tane işkence oluyor mu?

  7. #15
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas




    Baş imamın dün konu ettiği eşitsizliğin fotoğrafı ve coğrafyası bu olmalı.

    Korku, baskı ve sindirilmiş kadın, elinde değnekli bir erkeğin gölgesinde suspus.

    Arzuladıkları, amaçladıkları, eğitim sistemi ve din yolu ile getirmek istedikleri görüntü bu.

    Bir koyun gibi yaşamak, yaşamak mıdır?

  8. #16
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Sayın Komutanlarım, Değerli Hanımefendiler ve başından beri Askerleri ile omuz omuza mücadele veren Aydınlık Yürekler;
    Ben Deniz Yüzbaşı Ekrem Saltuk BAYSAL. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve onun onurlu personelini Yüce Türk Milleti’nin gönlünden ayırmak maksadıyla; en namussuzca ve en aşağılık şekilde kurgulanan İstanbul Askeri Casusluk, Fuhuş ve Şantaj davasından dolayı Hasdal Cezaevinde 20 ay hapis yatmış genç bir subayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
    Cumhuriyet tarihinde ilk kez, sivil bir savcı Harp Filosu Komutanlığı bağlısı bir fırkateyne girip kamaramın önüne geldiğinde, İhtisas Kursunu birincilikle bitirmiş Türk Donanması’nın Sancak Gemisi’nin tüm silah sistemlerinden sorumlu meslek aşkı ile yanıp tutuşan bir subaydım.
    Gözaltına alındığım akşam haberlerde bizleri vatan haini olarak gösteren haberleri seyrettiğimde sinirden dudaklarımı ısırıyor İstiklal Madalyası sahibi ailemi, eşimi ve henüz iki yaşındaki Ada’mı düşünüyordum. Tutuklandım. Hayatında trafik cezası dahi almamış biri olarak ağır ceza mahkemesinde yargılanmaya başladım.
    Ama ne yargılama;
    Mahkemeye soruyorum: Beni başkasının evinden çıkan hard diskten dolayı yargılıyorsunuz ama ev için düzenlenen tutanakta böyle bir hard disk görünmüyor.
    Cevap: Evden el konulan başka bir hard diskin içinden çıktı o yani matruşka hard disk, tutukluluğun devamına.
    3 ay sonra tekrar soruyorum: Üretici firma hard diskler farklı model diyor inanmıyorsunuz. O zaman parmak izi DNA incelemesi talep ediyorum.
    Cevap: Sağlıklı sonuç vermeyeceğinden reddine. Sanki delilleri korumak bizim görevimiz. Tutukluluğun devamına.
    3 ay sonra yine soruyorum: Ben bir Türk subayıyım. Anamın, eşimin önünde beni fuhuşla suçluyorsunuz. Çağırın dijitallerde geçen bayanları söylesinler kim kime fuhuş yaptırmış.
    Cevap: Kadınların adresleri belli değil, adresleri belirlemek davayı uzatır, reddine, tutukluğun devamına.
    Bu ve bunun gibi bir sürü trajikomik, adeta 1-2 tane daha sakıncalı piyade kitabı yazılabilecek olay.
    Mahkemede yaptığım savunmamda da belirttiğim gibi: Biz Türk Subayları’nın bu süreçte yapmaya çalıştığı şey, kendimizi savunmaktan öte, kumpasçıların ve bizlerin çocuklarına yani geleceğimize “Nasıl adi bir çetenin komplosuyla uğraştığımızı, yalanlarını, sahteciliklerini, sehvenlerini nasıl tek tek ortaya çıkardığımızı, bu adi çeteye hizmet edenleri, yaptıklarına göz yumanları, bu uğurda vicdanlarını, mesleklerini, rütbelerini satanları nasıl tek tek itham ettiğimizi” mahkeme tutanaklarına dolayısıyla tarihe not düşerek anlatmak olmuştur.
    Umarım, çocuklarımız emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin bu komploları ile yıkamadıkları güzel ülkemizde barış içinde yaşama şansını bir gün elde ederlerse geriye dönüp bu davaları incelediklerinde şu anda da aşikar olan mutlak gerçeği görecekler ve o zaman suçsuzlar ile gerçek suçlular ve hizmetçileri aynen Malta Sürgünlerinde, Bekir Ağa bölüğünde olduğu gibi ortaya çıkacaktır, çıkmaktadır.
    Evet bu süreç hayatımdan, sağlığımdan çok şeyler götürdü. Ancak bir o kadar da kazandırdıkları var. En önemlisi siz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en değerli personeli ile omuz omuza mücadele etme onurunu elde ettim. Aynı onuru sizlerde benim için hissediyorsanız bu benim için en büyük kazanımdır.
    Kader Arkadaşlarım;
    Haddim olmayarak sizlere kader arkadaşlarım diyorum çünkü hep beraber yaşadığımız bu aşağılık süreçte silah arkadaşlığı kavramı ağır yaralar aldı. Ancak bizler omuz omuza verdiğimiz bu amansız hukuk savaşında silah arkadaşlığından daha kadim olan kader arkadaşlığı mertebesine ulaştık ve bunun onurunu yaşıyoruz.
    Üzgünüz, çünkü mevcut hukuki durum nedeniyle bedenen yanınızda yer alamıyoruz. Ancak sizler “Cephede Asker Bırakılmaz” sözünden hareketle her fırsatta bizler için mücadele ediyorsunuz. Biliniz ki; bizler bedenen yanınızda yer alamasak da eşimiz, annemiz, babamız sizlerin yanında, sizlerle beraber.
    11 aydır Anayasa Mahkemesinde bekleyen ve artık hem bizler hem ailelerimiz hem de çocuklarımız için zulme dönen bu süreç sona erdiğinde ve bizler özgür nefes aldığımızda cephemizdeki yerlerimizi alacağız, kuşkunuz olmasın.
    Sizleri Saygıyla Selamlıyorum.


    Deniz Yüzbaşı Ekrem Saltuk BAYSAL

    112. Sessiz Çığlık Beşiktaş'ta okunan Yüzbaşı Saltuk Baysal'ın mektubu.


    (Facebook'tan alınmıştır)

Sayfa 2/5 İlkİlk 1234 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •