BÖLÜM 17
BİR İNSANLA KONUŞMAK İSTİYORSANIZ
1’E BASIN
Bugün küreselleşmeye yönelik en büyük tehdit küreselleşmedir. Sistem kendi sonunun tohumlarını içinde barındırabilir. Aşağıda, küreselleşme sisteminin düpedüz dizginlerinden boşanmasına ya da çok sayıda büyük ülkedeki büyük çoğunlukların kendilerini yenik hissetmelerine yol açacak kadar baskıcı hale gelerek bütün sistemin dengesini tehlikeye atmalarına yol açabilecek beş neden sıralamak istiyorum.
Fazla Zorlayıcı
Günümüzün küreselleşme sisteminin başlangıç tarihi olarak Berlin Duvarı’nın yıkılışını alırsak, sistemin ikinci onyılına girmek üzere olduğunu söyleyebiliriz. Küreselleşme sisteminin bu ilk onyılı içinde gördüklerimiz, bazı küçük ülkelerin bu geçişi başaramamasından dolayı yaşanan şeylerdir. Ama bu ülkeler, sistemin onları bir güvenlik duvarıyla çevirmesine elverecek kadar küçük ve güçsüzdür.
Ne var ki, ikinci onyıla girerken, önümüze çok daha ciddi sorun çıkıyor. Ya çok büyük devletlerin bir bölümü bu geçişte başarısız olursa?
Size küçük bir sır vereyim: Japon ekonomisi her zaman kapitalist olmaktan ziyade komünist bir ekonomi olmuştur. The Wall Street Journal’ın teknoloji yazarı Walt Mossberg, "Japonya dünyanın en başarılı komünist ülkesiydi" derdi sık sık. Aslında Japonya, komünizmin gerçekten işlediği tek ülkeydi. Japonya’nın, halkı ve şirketleri tüketiminden alıkoyarak tasarrufa ve yatırıma yönelten zorunlu bir tasarruf programı vardı. Sovyet komünizmi Japonya’dakinin yarısı kadar başarılı olsaydı, Moskova asla Soğuk Savaşı kaybetmezdi.
Elbette bu biraz da işin şakası. Japon ekonomisinin bir serbest piyasa boyutu da vardı. Bugün Japon ekonomisinin üçte biri Sony, Mitsubishi, Canon ve Lexus gibi teknolojinin en ileri noktasını temsil eden, küresel rekabet gücüne sahip marka zincirlerinden oluşuyor. Bunlar dünyanın en iyi şirketleri arasında yer alıyor ve Japonya’ya olağanüstü bir birikim sağladılar. Bu birikim Japon ekonomisinin diğer üçte ikisini kurtardı. Japonya’nın tek partili devletinin diktiği korumacı bariyerler sayesinde senelerce ayakta kalan, hantal, kireçlenmiş, dinozor firmaların oluşturduğu komünist parçasını. Japonya Soğuk Savaş süresince o kadar büyük bir tasarruf dağı oluşturmuştu ki, küreselleşmenin ilk onyılını batmadan aşabildi.
Japonya eğer kalıcı bir durgunluktan kaçınmak istiyorsa, eninde sonunda Japon ekonomisinin komünist parçasının özelleştirilmesi gerecektir, tıpkı Çin’de Rusya’da olduğu gibi. Verimsiz çalışan şirket ve bankaların çekilip vurulması ve onların ölü sermayesinin daha verimli şirketlere aktarılması gerekecektir.
Bugün hala Çin ekonomisinin yaklaşık yüzde 40’ını verimsiz çalışan ya da iflas etmiş olan devlete ait sanayi kuruluşları ve bankalar oluşturuyor. Çin’in bu şirketlerde çalışan milyonlarca Çinliyi düze çıkarmasının tek yolu, bunları özelleştirmek, zayıf olanları kapatıp birleştirmek ve sermayeyi verimli ve kârlı çalışan şirketlere yönlendirmektir. Ve Çin’in bunu çok büyük bir işsizlik yaratmadan yapabilmesinin tek yolu da ülkeye çok büyük dış sermaye girişi sağlamaktır.
Doğru, Çin belirli fabrikalarına büyük miktarda doğrudan yabancı sermaye çekmeyi başarmıştır, ama para birimi tam konvertibl değildir ve yabancıların özgürce oynayabileceği bir hisse senedi ya da tahvil piyasası yoktur. Ayrıca Çin’de ahbap çavuş kapitalizmi aşırı boyutlardadır ve bu da pek çok yabancı yatırımcı için itici bir unsur olmaya başlamıştır. Üstelik Çin’deki Komünist Parti, esas itibariyle, partiye para akışı sağlamak ve kendini sağlama almak için bir dizi ticari faaliyet ve arpalık yürütmektedir. Çin’deki bu büyük ölçekli resmi yolsuzluğun tek bir örneği, Kasım 1998’de Çin devletinin tahıl alımları üzerine hazırlanan bir raporla ortaya çıkarılmıştır. 1992’den beri çiftçilerden tahıl almak için ayrılan 65 milyar doların 25 milyarı, yani hemen hemen yüzde 40’ı .kaybolmuştur.. Devlet yetkilileri tarafından lüks konutlara, future alım satımına, otomobillere ve cep telefonlarına yatırıldığını göstermiştir. Çin gerçekten hukukun üstünlüğüne dayalı bir yazılım oluşturmak zorundadır.
Küreselleşme sisteminde ABD’yi en çok tehdit eden sorunlar karaborsa nükleer savaş başlığı satışları, stratejik nükleer füzeler, çevresel bozulma, Irak ve Kuzey Kore’deki gibi haydutlar ve finansal virüslerdir. Makul bir dengeye kavuşmuş ve demokratikleşme yoluna girmiş bir Rusya’nın işbirliği olmadan, Amerika bu sorunların hiçbirine etkili çözümler getiremez.
Daha önce şirketler ile ülkeler arasında bir benzerlik kurmuştum ve bu benzerlik gerçekten büyük ölçüde geçerli. Ancak, ülkelerin şirketlere hiç benzemeyen bir yanı da var. Ülkeler büyür, başarısız olur, batarlar . ama nadiren kaybolurlar. Bunun yerine, başarısız olmuş ülkeler olarak varlıklarını sürdürürler.
Sırbistan, Arnavutluk ve Cezayir bayrak açarsa sonuçları tatsız olabilir, ama sistemin bütününü tehdit etmez. Asıl bilemediğimiz, Rusya, Japonya ve Çin gibi büyük ülkelerin küreselleşmede başarısız olması, ama eski sistemden kalma askeri güçlerini koruması halinde neler olacağıdır. Mikroçip üretemeyen uluslar kargaşa mı üretecek?
Fazla Bağlantılı
Küreselleşmeyi bizzat küreselleşmenin tehlikeye düşürmesinin bir başka yolu da sistemin çok etkili işlemesi ve dünyayı birbirine fazla yaklaştırması durumunda, küçük grupların "yatırımcıların ya da süper-güçlendirilmiş öfkeli adamların" aşırılıklarıyla bütün yapıyı tehdit etme olasılığıdır.
Fazla Rahatsız Edici
Bugün nasıl ülkelerin ve şirketlerin saklanabileceği bir yer kalmadıysa, giderek bireyler de saklanacak yer bulamaz hale geliyor. Ettiğiniz her telefon, kestiğiniz her fatura, satın aldığınız her reçeteli ilaç, kiraladığınız her video, yaptığınız her uçak yolculuğu ve kullandığınız her bankamatik, elektronik sürüye ait bir bilgisayarın bir köşesinde saklanır ve ne zaman geri gelip yakanıza yapışacağını asla bilemezsiniz.
Çok Sayıda İnsan İçin Fazla Adaletsiz
Ya ABD ve Batı Avrupa aynı anda bir gerileme sürecine girer ve Japonya ekonomik durgunluktan çıkamaz, kendini toparlayamazsa? Bu durumda elektronik sürü çok zayıf düşebilir ve doğru yolda gittikleri "ekonomilerini yeniledikleri ve altın deli gömleğini giydikleri" için Meksika, Brezilya ya da Kore gibi ülkeleri ödüllendirmeye gücü yetmeyebilir. Amerika ve Batı Avrupa, sistemi yeniden hayata döndürmek için gelişmekte olan ülkelerin bütün ihracatını emmek yerine, kendi daralan işgücü piyasalarını korumak için ithalata karşı yeni koruma duvarları dikme isteğine kapılabilir.
Fazla Ruhsuzlaştırıcı
Kurumlara telefon ettiğinizde hemen her zaman karşınıza insan değil, bant çıkıyor ve sizin bir dizi tuşlama yapmanızı istiyor. Oysa insanlar canlı insanlarla muhatap olmayı tercih eder genellikle. Bazı kurumlara telefon ettiğinizde ise şu yeni seçenekle karşılaşırsınız: "Bir insanla konuşmak istiyorsanız, lütfen 1.e basın". Ben her zaman 1 tuşuna basarım. Her zaman 1'e basma seçeneğine sahip olmak, her zaman bir operatörle konuşma şansına sahip olmak, küreselleşmenin başarısı için elzemdir. Çünkü bu düzeyde, bu sistemin makineler değil, insanlar için kurulduğunu hissetmek zorundayız; yoksa durum derin bir yabancılaşmaya yol açabilir.
Küreselleşmenin güçlendirici ve insanlaştırıcı yanları ile güçsüzleştirici ve insanlıktan uzaklaştırıcı yanları arasında bir denge kurmayı öğrenip öğrenemeyeceğimiz, bu sistemin geri döndürülebilir olup olmadığını, insanlık tarihindeki geçici bir aşama mı, yoksa esaslı bir devrim mi olduğunu belirleyen şey olacak. (devam edecek)