İnsanoğlunu en çok etkileyen bir olgudur ayrılık. Yaşadığı yerden, ailesinden, sevdiklerinden..Ezcümle alışkanlıklarından ayrılmak.

Bunda yeninin, yeni durumun bilinmezliği ve korkusu da etkendir doğal olarak..

Ayrılığı seven yeğleyenler de var mı derseniz..Valla bazı sarsıcı olguların devamını isteyenler de olmuş..Kimler derseniz..Örneğin Fuzuli “Aşk derdi ile hoşem el çek ilacımdan tabip” demiş..Yine Mecnun Leyla’ya “Firkatin (ayrılığın) bana kafidir, vuslata(kavuşmaya) takatim yok” demiştir.

İnsan, kendisini en çok sarsan olayların, oluşumların etkisiyle yazar, çizer, besteler..Önemli bir etmen bir motivasyon kaynağıdır .Bu nedenle ayrılık

Hüznün ağırlıkla görüldüğü, hissedildiği klasik Türk musikisinde, insanı hüzne sevkedien “ayrılık” söz olarak sıkça kullanılır. İçinde” ayrılık “ ve Osmanlı kökenli “firkat” geçen şarkı sözleri başlığınn konusu.


Konuya ve başlığa bir başeserle başlayalım

Bimen Şen ustadan..Hicaz makamında..

Firkatin aldı bütün neşve-i tabım bu gece,
Ağlamaktan yine zehroldu şarabım bu gece
Taştı peymane-i gam, kalmadı şekvaya mecal,
Mihverimde dolaşır leşker-i endüh-i melal
Hep senin aşkın ile böyle harabım bu gece..





Osmanlıca diye tutturanlar önce devletin radyo televizyonlarında Türk Klasik Musikisine can suyu versinler. Ne şarkıcı bıraktılar, ne koro ne de yönetici...Sadettin Kaynak gibi, Rakım Elkutlu gibi eli öpülesi cami imamlarını bile bulup getirseler bu işin başına razıyım hani. Ama nerede öyle ustalar. Kalmadı...

Eski şarkıların sözlerinde ne diyorlar bilsek yeter.