Sayfa 2/39 İlkİlk 123412 ... SonSon
Arama sonucu : 312 madde; 9 - 16 arası.

Konu: Deprem gerçeği ve umursamayan bizler

  1. #9
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas

    Konsey lağvedildi deprem unutuldu
    YILDIZ YAZICIOĞLU Ankara

    Başbakanlık'ın 'yeni yapılanma' gerekçesiyle Ulusal Deprem Konseyi'ni (UDK) lağvetmesinin ardından yedi ay geçmesine rağmen üst düzeyde koordinasyon ve danışmanlık görevini yerine getirecek bir yapı kurulmadı. Eski konsey üyeleri, çıkarılan yasaların uygulamaya konulamadığı ve Türkiye'nin önümüzdeki 30 yıl içinde yaşayabileceği olası depreme karşı hazırlıksız durumun devam ettiği yönünde uyarılarda bulunuyor.
    Ulusal Deprem Konseyi, eski Başbakan Bülent Ecevit'in imza attığı bir genelgeyle Mart 2000'de "yüzde 98'i deprem kuşağında olan Türkiye'de deprem konusunda kamuoyunu aydınlatma ve ulusal deprem stratejisini oluşturma" amacıyla kuruldu.
    Konsey, sık sık Türkiye'de olası deprem riskini azaltmaya yönelik olarak, kâğıt üstünde kalmayan projelere başlanmadığını dile getirdi. Bu nedenle kamu kurum ve kuruluşlarından tepki gördü. UDK, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imza attığı bir genelgeyle Ocak 2007'de "geçerliliğini yitirmiş" ilan edilerek lağvedildi.Tepkiler üzerine Başbakanlık'tan Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün çalışmalara entegre olacağı yeni bir konsey yapılanması kurulacağı açıklandı, ancak aradan geçen aylarda deprem gerçeği unutuldu.
    Eski UDK Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Başbakanlık'ın beyanını iyi niyet göstergesi olarak kabul ettiklerini ancak ortada yeni yapılanma olmadığını belirterek şunları söyledi:
    "Oysa Türkiye, önümüzdeki 30 yıl içinde yaşayacağı deprem felaketlerine karşı hazırlık yapmalı. Afetle ilgili Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü var. Bu kurumlar arasında yeterli koordinasyon yok. Birleştirici üst yapıya ihtiyaç var. Maalesef susuzluk gibi herhalde depremi de son anda gerçekleşince hatırlayacağız."
    Son düzenleme : serkanonar; 16-08-2007 saat: 11:49. Sebep: .

  2. #10
    Duhul
    Oct 2006
    İkamet
    Istanbul
    Yaş
    49
    Gönderi
    387

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Von Yazıyı Oku
    Kimse yanlış anlamasın ama ben bu tür başlıkların açılması gazetelere manşet olması, bununla ilgili yazı yazılmasını bile artık kişilerin bireysel veya toplumsal vicdan azabını hafifletmek adına yazılan yazılar olduğuna inanıyorum.

    Alın mikrofonu sokağa çıkın. Türklerin deprem bilinci olmadığınımı iddia ediyorsunuz ? Hayır aslında bayaa bilinç oluştu. Kaç kişi depremi önemsemeyecem diyecek ? Kaç kişi bu tür bir yazıyı gazetesine koyarak sorumlu gazetecilik gösterecek. Çok fazla. Kaçımız bunları okuyarak evet tabii unutulmamalı, çok doğru bir noktaya temas ettin diyeceğiz, hangimiz alkışlamayacak ?

    Hangimiz allah o günleri göstermesin diye dua etmeyecek ki ? Hangimiz depremde Türk'ün yardımseverliğinden bahsetmeyecek ? Hangimiz hükümetleri, belediyeleri gerekli önlemleri almamakla suçlamayacak ? Hangimiz biz nasıl milletiz bakın yine unuttuk bütün suç bizde demeyecek ?

    Ya sonra ?

    Bırakın bu işleri arkadaşlar, yazımın başına kimse yanlış anlamasın dedim ya tekrar düşününce dileyen yanlış da anlayabilir.
    hakıkaten sacmalamısın.kusura bakma ama kelıme hazıne nı test etmıssın....

    bız oyle bır mılletızkı merhametımız gecmısı ıle bugunu ıle tartısılmaz ...gayet ıyı nıyetle ogun zarar gormus vefat etmıs kısılerı hısse net neznınde uyelerı ıle amacı yad etmek ıcın acılmıs bunun yanında tarıhımıze gevmıs bır erzıncan bır varto bır ızmıt depremlerının yanında en buyuk kayıpların oldugu bır deprem yasandı 17 agustosta. 17 agustostan bu gune kadar ne deıstı.

    toplum bılıncımı? hangı yaralar ne kadar sarıldı?.kac kısının hayatı kurtuldu? devlet olarak ne yaptık? yenı bır depreme ne kadar hazırlıklıyız?

    amacın muhaleftse burası yerı deıl. turkıyenın acı gunu dur?burdan somalı ye balkanlara afganıstana kadar gıden devlet korfeze ve marmarayı cevreleyen bu daırede halen yetersız.....

    kendınle barısık ol dostum muhalefet yapmak kısısel menfaatlerıne ters dusuldıgu zaman yapılır.burda senın menfaatıne ters dusen noktayı anlamadım.anlayan varsada soylesın...unutmakı yasamayan bılemez.umuyorumkı sende yasamassın...

    tebrıkler serkanonar....

  3. #11

    Esas

     Alıntı Originally Posted by serkanonar Yazıyı Oku
    Sayın Von;
    Öncelikle bu konuyu başlatan kişi olarak amacım kendi vicdan azabımı,acımı ne derseniz deyin hafifletmek,acıtasyon yapmak falan değil.Evet herkes depremden korkuyor,deprem olacağını da biliyor ama kimse birşey yapmıyor.Benim tek derdim yeni canlar yanmasın,Japonya'da Lima'da veya başka biryerde 7 şiddetindeki depremde 50-100 kişi ölürken Türkiyede kat be kat fazla insan ölmesi.Demek ki yapılabilecek şeyler varmış ve yapılıyormuş.O zaman niye Türkiye'de yapılmıyor sayın Balaban'ın dediği gibi bu kadar mı ucuz hayatımız.
    Ucuz efendim. Bunun üzerine istenildiği kadar felsefi yorum yapın, sonuçta ucuz. Ucuza çıkaranları da bu halk seçiyor. Halkın kendi kendini yönetmesine cumhuriyet deniyorsa Türkiye'de cumhuriyet ile yönetiliyorsa demek ki ortada bir sorun yok. Türkiye'de deprem gerçeğinden ve düzenlemelerin değişmesi için önce inşaat sektörü düzenlenmeli daha sonra belediyeler , ondan sonra deprem gerçeği hakkında yazı yazabiliriz. Yazdığım eleştirel ironik yazının size hitaben olmadığını tahmin etmişsinizdir zaten.

  4. #12

    Esas

     Alıntı Originally Posted by polosport Yazıyı Oku
    hakıkaten sacmalamısın.kusura bakma ama kelıme hazıne nı test etmıssın....


    Tebrik ederim. Yazıyı çok güzel algılamış ve yorumlamışsınız. Sizin gibi üyeleri gördükçe ve bu üyelerin deprem bilinci hakkında ahkam kestiklerini gördükçe ümidim daha da arttı.

    İyi ki varsınız. Bravo netekim. Artık bir daha deprem olmayacaktır.

  5. #13

    Esas

    Yarın 17 ağustos

    8 yıllık deprem dramları

    “Asrın felaketi” olarak adlandırılan 17 Ağustos Marmara depreminde yaşanan acılar, aradan 8 yıl geçmesine rağmen unutulmadı.

    Enkaz altından 96 saat sonra çıkarılan, 4 çocuğunu ve iki bacağını kaybeden Sultan Kiraz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, depremin şokunu hala yaşadığını söyledi.

    7.4 şiddetindeki depremi Gölcük'teki evlerinde yaşadıklarını hatırlatan Kiraz, şöyle konuştu:

    “O gün oğlumla saat 02.00'ye kadar ayaktaydım, daha sonra yattım. Bel fıtığı ameliyatı olduğum için salonda oğlumla yatıyordum. 2 kızım, diğer oğlum ve eşim odalarında yatıyordu. Sarsıntıyla uyandım. Ayağa kalktım, oda tamamen aydınlıktı. Oğlum ne olduğunu sordu. 'Deprem oluyor' dememe fırsat kalmadan bina üzerimize yıkıldı. Sarsıntı beni duvarlara çarptı. Çok sallandık, o an çok acım vardı. Çünkü ayaklarım kolonların altında kalmıştı. Acım çok olduğu için Allah'a beni öldürmesi için yalvarıyordum. Acım büyük olmasına rağmen çocuklarıma, eşime bağırıyordum. Ancak hiç kimseden ses gelmiyordu, sesimi duyan olmadı.

    4 gün göçük altında kaldım. Saatler geçmiyordu. 'Neden gündüz olmuyor, neden hep hava karanlık' diye kendi kendime söyleniyordum. Zaman zaman uyandığımda ellerimle bir şeyler arıyor, bulduğum parçalarla sesimin duyulması için yerlere vurmaya çalışıyor, bağırıyordum. Ancak sesimi duyan yoktu.”

    “ÇOCUKLARIMI ÖZLEDİM”

    Sultan Kiraz, depremde hayatlarını kaybeden çocukları Leyla, İbrahim Çağrı, Merve Asena ve Kazım Selim'i aradan 8 yıl geçmesine rağmen unutamadığını ve çok özlediğini dile getirdi.

    Göçük altından çıkarıldıktan sonra Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde 5 ay tedavi gördüğünü ifade eden Kiraz, tedavisinin 2.5 ayı dolduğunda doktor kontrolünde çocuklarının öldüğü haberinin kendisine verildiğini belirtti.

    O güne kadar kendisine çocuklarının yaşadığının söylendiğini bildiren Kiraz, “Aradan 8 yıl geçti. Çocuklarımı bir saniye görebilmek, onlara sarılabilmek, kucaklayabilmek için canımı seve seve verirdim” dedi.

    Depremden sonra düğünlere gitmediğini kaydeden Kiraz, “Gittiğinizde kadının kucağında çocuk görüyorsunuz, askere giden çocukları görüyorsunuz. Yaşasaydı benim çocuklarım da evleneceklerdi, torunlarım olacaktı. Ama onlar yoklar. Yaşamaksa yaşıyoruz işte. Çocuklarım ve ben uzun boyluyduk. Ancak kısala kısala bir metre kaldım.”

    Sultan Kiraz, bacakları baldırdan aşağı kesilmiş olmasına rağmen ihtiyaçlarını karşılayabildiğini sözlerine ekledi.

    “İNSANLIK UNUTULMUŞ”

    Sultan Kiraz'ın eşi Ahmet Kiraz ise aradan 8 yıl geçmesine rağmen, yaşanan acıların katlanarak devam ettiğini söyledi.

    4 çocuğunu kaybettiğini ancak inancını hiç bir zaman yitirmediğini ifade eden Kiraz, depremde sakat kalan eşiyle yaşam mücadelelerine devam ettiklerini belirtti.

    Deprem öncesi çok mutlu yaşadıklarını, her gün bir arkadaşlarının kendilerine geldiğini veya kendilerinin misafirliğe gittiğini belirten Kiraz, depremin ardından kapılarını çalacak dost bulamadıklarını söyledi.

    Kiraz, şöyle devam etti:

    “İnsanlar çok şeyleri unutmuş. Bizim yaşadıklarımız onlara bir macera, film, kurgu gibi geliyor. Ekonomik şartlar insanları değiştirebiliyor. Deprem sonrası kapımızı açan olmadı. İnsanlara dargın değiliz. Biz de insanız, insanları seviyoruz. Ancak insanlık unutulmuş. İnsanlar yürekli, sağlam inançlı olmalı. Sağlam bir inanca sahip olursanız sarılacağınız bir şeyler oluyor.”

    8 YIL SONRA KIZI TANIMADI

    Marmara depreminde, Gölcük'teki evlerinin enkazında eşinin cesedi ve 2 yaşındaki kızıyla 72 saat kalan Binnaz Tiryaki, çektiği bütün acılara rağmen geleceğe umutla bakıyor.

    Yaşadıklarını anlatan Binnaz Tiryaki, 5 katlı binanın 4. katındaki evlerinde eşi ve 2 yaşındaki kızı ile depremi yaşadıklarını söyledi.

    O gece kızlarını da yanlarına alarak yattıklarını söyleyen Tiryaki, büyük bir sallantı ve gürültüyle uyandıklarını, yıkılan binanın enkazı altında kaldıklarını belirtti.

    Bir süre sonra eşinin sesini duyduğunu, enkazda sıkıştığını anladığını belirten Tiryaki, şöyle konuştu:

    “Bir yandan eşimle konuşuyor, bir yandan da elimi gezdirerek kızımı arıyordum. Eşim bana sıkıştığını ve kalkamadığını söyledi. Benden daha kötüydü ve nefes almakta zorluk çekiyordu. Bir süre sonra kustuğunu duydum. Giderek kötüleşiyordu.

    Ben de bir yandan 2 yaşındaki kızıma sesleniyordum. Bir ara kızımın sesini duydum, ağlıyor, 'anne, baba' diye bağırıyordu. Ona seslendim, sesimi duydu. Ellerimle nerede olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir ara kızımın saçlarını dokunduk. 'Kızım, bu benim elim' diyerek elimi tutmasını istedim ve onu bir anda yanıma çektim. Bu arada eşimi kaybetmek üzere olduğumu anladım. Nefesi daralıyor, konuşması kesilmeye başlıyordu. Son cümleleri 'Kızımı 2 yaşına kadar mı görecektim?' oldu. Sonrasında eşimin sesi kesildi ve öldüğünü anladım. O andan sonra kızımı yaşatmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum.”

    “ÖLÜMÜ HİSSETTİM”

    Enkaz altında saatler geçerken susuzluğu hissetmeye başladığını ifade eden Tiryaki, tükürük salgılamak için taşları yaladığını, eline geçen parfümleri ağzına sıktığını söyledi.

    Tiryaki, şöyle devam etti:

    “Kızım da susamıştı, biberonunu aramaya başladım ve buldum. Saatler sonra kızım iyice susamıştı. Kızımı yaşatmaktan başka bir şey düşünmüyordum. Kızımı yaşatmak uğruma her şeyi yapmaya hazırdım. Acı, susuzluk, nefes darlığı ve eşimin cesedinin kokusu ile dakika dakika ölümü hissettim.

    Erkek kardeşim askerden yeni dönmüştü. Rus eğitim timleriyle konuşmuş ve eğitimli köpeklerle enkazın yanına gelmişlerdi. Köpekler bizi fark etti. Kurtarma ekibi ufak bir delik açıp nefes almamızı sağladı. Deliği büyütüp kızımı çıkardılar. Beni de güçlükle birkaç saat sonra çıkardılar. 72 saat sonra enkaz altından çıkarılmıştı. Beni helikopterle Ankara'ya götürdüler. Sağ ayağım kesildi. Sol ayağımı kurtarabilmek için Almanya'da 1 yıl tedavi gördüm. Türkiye'ye döndüğümde kızım beni tanımadı. Ayağım olmadığı için 'Sen annem değilsin' dedi.”

    Hayata sarılarak yaşamaya başladığını ve küçük bir gecekondu satın aldığını kaydeden Tiryaki, bir televizyon kanalındaki “Yoksa Rüya mı?” adlı programla hayatının değiştiğini bildirdi.

    Program yetkililerini aradığını ve olumlu yanıt aldığını söyleyen Tiryaki, 15 gün sonra bir ekibin evlerini yıktığını, daha sonra da yenisini yaptıklarını belirtti.

  6. #14
    Duhul
    Mar 2006
    İkamet
    İsRANTbul / 34,5
    Gönderi
    16,810

    Esas

    Arkadaşlar eğer İstanbul'da beklenen deprem gerçekleşirse ''Bağımsızlığımız'' bile tehlikeye girer...

    Lütfen depremi önemseyelim ve her an olabilecekmiş gibi hareket edelim bu işin şakası yok...

  7. #15
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas

    Deprem bölgesinde herkes dersini aldı PEKİ YA DİĞER İLLER

    BUGÜN, 17 Ağustos 1999’da yaşanan Marmara Depremi’nin 8. yıldönümü.

    Türkiye’nin yaşadığı en büyük felaket sayılan ve merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük İlçesi olan, 7.4 büyüklüğündeki 45 saniyelik sarsıntı, Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, Yalova, İstanbul ve Bolu’da 17 bin 480 can aldı, 675 bin kişiyi evsiz bıraktı. 17 Ağustos depremi sonrası yaralar sarıldı, kentler yeniden kuruldu. Depremin etkili olduğu kentlerde belediyelerin imara bakış açısı değişti. Bölgedeki yöneticiler, depremden sonra yaşananlar için şunları söyledi:

    Kocaeli Valisi Gökhan Sözer: "Deprem nedir, afet nedir, depremi ne şekilde algılamak, karşılamak gerekir? Bu, bilinç olarak topluma yerleşti. Sivil savunma örgütlenmesi, gönüllü teşekkül örgütlenmesi, belediyelerin örgütlenmesi, Kızılay gibi yarı resmi kurumların örgütlenmeleri de, kıyaslanmayacak oranda gelişti."

    Sakarya Valisi Hüseyin Atak: "Prefabrike konutlarda oturan vatandaşlarımız dışında herkes depremi geride bırakıp normal hayatına döndü. Onların da daha yaşanabilir bir ortamda olmaları için çaba sarf ediyoruz."

    Adapazarı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Duran: "Afet odaklı proje anlayışı ile hareket ediyoruz. Zeminin sağlam olmadığı yerlerde yapılaşmayı 2 kat ile sınırladık."

    Yalova Belediye Başkanı Barbaros Binicioğlu: "Tüm kentin zemin raporlarını çıkartarak, buna göre imar planları hazırladık. Getirilen şartlara uymayanlara bina yaptırmıyoruz."

    Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz: "Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri Odası ile yapı denetim firmaları denetimleriyle bina standartlarımız yükseldi. Şimdi beton santralinden kaliteli beton alarak, çok daha dayanıklı binalar üretiliyor."

  8. #16
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas

    Bu hızla hastaneleri 190 yılda güçlendiririz
    Prof. Naci Görür duyarsızlığa isyan etti. Görür, “İstanbul’da eğer bu hızla gidilirse hastaneler 190 yılda, okullar 31 yılda güçlendirilir” dedi
    Marmara denizinde fay hattıyla ilgili bir çok araştırma yapan İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr.Naci Görür, 17 Ağustos depreminin her yıldönümünde eksiklikleri ve yapılması gerekenleri anlatmaktan artık yorulmuş, isyan ediyor.

    Görür VATAN’ın soruları üzerine şunları söyledi: “Her sene her 17 Ağustos’ta deprem tehlikesi ve yapılması gerekenler hakkında konuşmayı komedi olarak görüyorum.

    Kendimi de bu komedinin parçası gibi gördüğümde üzülüyorum. Biz uyarıyoruz ama konuş konuş bir şey yok. Yöneticilerin vurdum duymazlığına pes ettim artık. Önlem almak için insanların ölmesini mi bekliyorlar?”

    Kaplumbağa hızıyla olmaz

    Deprem bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün olacak. Binlerce insanımız ölecek. Bu insanların ölmemesi için oturdukları kentleri, köyleri güvenli hale getirmek için neyi bekliyoruz?

    Neden devlet deprem güvenli hale getirmez?Duble yol projesi yapacağınıza deprem güvenli yerler projesi niye yapmıyorsunuz?

    8 yılda neler yapılmıştır allah aşkına? Bu iş para meselesi değil.

    Bu iş çağdaş olma, bilime önem verip vermeme meselesidir. Takdir-i İlahi diyorlar. Böyle müslümanlık anlayışı olmaz. Bile bile insanları ölüme terk edemezsiniz. Önce tedbir alacaksınız sonra Takdir-i İlahi diyeceksiniz.

    Bakın hesap ortada; eğer bu hızla giderse hastanelerin depreme dayanıklı hale gelmesi 190 yılda, okullar 31 yılda, yurt ve yuvaların güçlendirilmesi ise 55 yıl içinde gerçekleşir. Güçlendirilmesi gereken okul sayısı 1457 ama 8 yılda ancak 80 okul dayanıklı hale getirildi. Yedi yılda ancak 11 hastane binası güçlendirildi. Bu tablo karşısında ben artık pes ettim. Aslında 8 senede bütün binaların güçlendirilmesi bitirilirdi.

    Her şey ‘mış’ gibi yapılıyor

    Prof. Dr. Şükrü Ersoy (YTÜ Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı):
    Uluslararası platformda üniversitelerin yaptığı araştırmalar, Türkiye’nin depreme ilişkin yaptığı çalışmaları 4 kat artırdı. Bu olumlu bir gelişme, ancak yeterli değil. Devlet deprem araştırmaları konusunda yeterli desteği vermiyor.
    Bilim insanları gayretli ve istekli ama destek yetersiz. Depremle ilgili organizasyon ve koordinasyon konusunda da çok gerideyiz.
    yapı güçlendirilmesi konusunda çok şey yapılıyor gibi gözüküyor ancak, ortada büyük bir rant olduğu için geleneksel mantıktan vazgeçilemedi. Kısaca her şey “mış” gibi oluyor.

    Ulusal stratejimiz hala yok

    Prof. Dr. Haluk Eyidoğan (İTÜ Jeofizik Bölümü Öğretim Üyesi):

    Mahalle Afet Gönüllüleri sistemini Dünya Bankası desteklemesine rağmen yeteri kadar hayata geçmedi. Akademik ortamda bazı projeler dile getirildi ancak proje üretim ve destek konusunda da yeterli olunamadı. Sonuç olarak geçen sekiz yıla bakıldığında başarılı olduğumuz söylenemez. Deprem konusunda ulusal bir stratejimiz hala yok. 2004’te üç yüz bilim adamıyla bir şura yapıldı. Ancak daha yeni ve kapsayıcı bir kurumsallaşma oluşmadı. Eski kurumlar aynen devam ediyor.

    600 aile 8 yıldır prefabrikte
    Depremin üzerinden geçen 8 yıla karşın, Adapazarı’nda Dernekkırı ve Serdivan Arabacıalanı prefabrikleri başta olmak üzere yaklaşık 600 prefabrik konutta halen yaklaşık 1600 kişi barınıyor. Prefabrik evlerde yaşayanların büyük bölümünü depremde yakınlarını kaybedenler veya sakat kalanlar oluştururken, burada doğup büyüyen okula başlayan çocuklar bile bulunuyor. Şehirdeki konut sorunu ve kiraların yüksek olması nedeniyle prefabriklerde kalmaya devam eden ailelerle, buraları boşaltmak isteyen Sakarya Valiliği arasında 4 yıldır süren inatlaşma da bitmiyor. Prefabriklerde kalan aileler “Adapazarı’nda evler hasarlı, kiralar yüksek” diyerek çıkmaya yanaşmıyor. Büyükşehir Belediyesi de Valiliğin talimatıyla Dernekkırı’nda 300 ailelerin kaldığı prefabriklerin sularını kesti. Aileler prefabrikelerin ortasında bulunan çesmelerden su alıyor. Bununla birlikte Dernekırı Prefabrikeleri’nin patlayan kanalizasyonları da onarılmayınca burada yaşayan aileler sağlıksız ortamda yaşam mücadelesi veriyor.

    3 konuttan sadece birinin deprem sigortası var

    Marmara Depremi’nde şehir merkezinin yüzde 85’i hasar gören Adapazarı’nda her 3 konuttan 1’inin zorunlu deprem sigortasının olmadığı açıklandı. Adapazarı’nda 17 Ağustos Depremi’nden sonra yasa ile de zorunlu hale getiren zorunlu deprem sigortası 38 bin 72 konut sahibi tarafından yapıldı. Şehirde yaklaşık 91 bin konutun zorunlu deprem sigortası bulunmadığı saptandı. Doğal Afet Sigortaları Kurumu verilerine göre ise Türkiye genelinde, 12 milyon 988 bin 669 konuttan 2 milyon 572 bin 474’ü deprem sigortası yaptırdı.

Sayfa 2/39 İlkİlk 123412 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •