Sayfa 103/237 İlkİlk ... 35393101102103104105113153203 ... SonSon
Arama sonucu : 1891 madde; 817 - 824 arası.

Konu: Çelişkiler

  1. #817
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Generaller şeyhlerle şıhlarla pazarlık yaptı’

    İSTANBUL Milliyet



    12 Eylül darbesinin yıldönümünde düzenlenen panelde konuşan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “Ergenekon davası 12 Eylül’ü kapsamadan ve darbe şartlarını hazırlayan katliamları, cinayetleri ortaya koymadan gerçek bir darbe davası olamaz” dedi.Çelebi, “12 Eylül’de devletin tepesinde oturan generaller, inançları kullanan şeyhlerin, şıhların elindeki tarikatlarla sivil görünüm altında dinsel odaklarla o dönemde pazarlıklar yaptı. Bugün ‘irtica’ diye şikâyet ettikleri hareketlerin önünü kendileri açtılar” dedi

    http://www.milliyet.com.tr/Guncel/Ha...zarlik%20yapti

    Süleyman Çelebi bugünlere nasıl geldiğimizin güzel bir muhasebesini yapmış.
    Doğruya doğru.....

  2. #818
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Murat Bardakçı'nın Haber Türk TV deki "Tarihin Arka Sayfası" programında bir şiir muhabbeti oldu programda piyon olarak kullandığı iki kişiyle kendi arasında..

    Sevilen şairlerdi muhabbet konusu.

    Murat Bardakçı Pelin Batu'nun sevdiği şair olarak ifade ettiği Nazım Hikmet'e itiraz etti. Ve Nazımı'ın şairliğinin abartıldığını, bu şahsın sevdiği 5 şair arasında bulunmadığını söyledi.

    Erhan Afyoncu'nun "sizin sevdiğiniz 5 şair kimler" sorusuna ise, "siz tarihte bir dönem aralığı söyleyin ben o dönemde sevdiklerimi söyliyeyim" gibi, sınırsız egosuna uygun bir cevap verdi..

    Şiir çok özel bir alandır. O kadar özeldir ki bir okuyucu olarak "sizi", sizin niteliklerinizi bile belirler beğendiğiniz şiir ve şair.

    Beğendiğiniz şairi söyleyin, bu seçim sizin aşağı yukarı şahsiyet özelliklerinizi ortaya koyar. Dünya görüşünüzü, genel ruh halinizi, siyasi görüşünüzü, kültür seviyenizi, tahsil durumunuzu, inceliğinizi, kabalığınızı, romantik ya da realist olduğunuzu, bir görüşün ya da akımın militanı olup olmadığınızı vs belirler..

    Çünki herkes kendine uygun şiiri arar, bulur. Aynen müzik gibi..

    Hayat görüşü, duruşu biribirine benzeyen insanların, beğenilerinin aynı şiirde de buluşması tesadüf değildir..

    Benimle Murat Bardakçı'nın sevdiğimiz şairde buluşmamamızda garipsenecek bir taraf da yok hani..

  3. #819

    Esas

    Emniyetin eski bilirkişisi uyuşturucu baronu çıktı. Yardımcısınınsa çok zengin bir iş adamı olduğu ve cami yaptırdığı ortaya çıktı.

    Kimya yüksek mühendisi olan, ve birçok polis çocuğuna burs verilmesi konusunda aracılık yaptığı iddia edilen barona polisler ''hocam'' diye hitap ederlermiş.

    Valilik 1-2 milyar dolar mı dedi, milyar tl mi dedi anlayamadım, ele geçen captagon hammaddesinin toplam değerini ifade ederken. 200 milyon adet captagon dedi galiba..

    Velhasıl büyük operasyon yani..

    Adının açıklamadı Star Tv işadamının ama, yaptırdğı caminin üzerinde Kilisli Mustafa Kanat Camii yazıyordu..(H.K. imiş adı?)

    Captagon Cami dememiş Allahtan isim verirken camiye..

  4. #820

    Esas

    Habib Kanat mış..

  5. #821

    Esas

    Yunanistan’ın Elefterotipiya gazetesi, Can Dündar imzalı Mustafa belgeselinin DVD’sini promosyon olarak okurlarına dağıttı. Gazete, Kemalistlerin çok eleştirdiği belgeseli, “Atatürk’ü korkuları ve zaaflarıyla insanî yönden incelemeye çalışıp bilinen kalıplardan uzak duruyor” sözleriyle övdü.

    Can yakında Yunanlılardan bir ödül de alırsa, şaşırmamak lazım..Cesur Gazeteci, Demokrasi Havarisi, Aydınlık Sima, Allem-i Cihan Adam Ödülü..

    Ben Atatürkün insani yönünü vurgulamaya çalıştım diyor...izlemesem, inanacam..

  6. #822
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    ALLAHA ISMARLADIK

    Üç tabur, ah üç tabur.

    Nebi Samoil siperlerinde kan döken Türk askerlerine bu kadar yardım edemiyoruz.

    O yıl Galiçya topraklarında döğüşmek için yirmibin lüzumsuz Türk bulmuştuk.
    (1. Dünya Savaşı'nda Macaristan'ın kuzeydoğusuna düşen Galiçya (Lehistan) bölgesinde bir Osmanlı Kolordusu Alman, Macar ve Avusturya kuvvetleriyle birlikte Ruslara karşı savaştı. BY)

    Bir yığın Anadolu çocuğunu, yurdun kopmuş, uzak Medine içinde ve çöle yediriyorduk.

    Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman
    (“Cemal Paşanın odasına” BY), gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm: Kudüs İngilizlerin elinde idi.
    Oradaki son Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını masanın üstünden aldığım şifreli telgraftan okudum. Kudüsü İsrailoğulları gibi bırakmadık. Türkler gibi bıraktık.Nebi Samoil üstünden Müslüman veya Hıristiyan mabetlere doğru inenler, Türklerin son gününü hatırlıyacaklardır.

    Karargah içinde: “Kudüs düştü!” sözü ölüm haberi gibi yayıldı. Daha şimdiden Beyrut’a, Şam’a, Haleb’e göz yaşlarımızı hazırlamak lazımdı.

    Artık yalnız Anadolu’yu ve İstanbul’u düşünüyorduk. İmparatorluğa, onun bütün rüyalarına ve hayallerine Allahaısmarladık!.

    Zeytindağı’nın çamları arasından, güneşi hiç sönmiyecek, hiç akşam gölgesi görmiyecek gibi bakan Lut çukuru, şimdi bütün İmparatorluğu, içine çeken bir mezar gibi genişleyip derinleşiyor.

    Eşyam ve kağıtlarımı bavuluma yerleştiriyorum. Artık Şam’dan ayrılıyoruz. Cemal Paşa İstanbul’da istifa edecektir.

    Tren giderken iki tarafımızda Suriye ve Lübnan’ı sanki safra gibi boşlatıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu köylerinin arasında Kudüs’süz, Şam’sız, Lübnan’sız, Beyrut’suz ve Haleb’siz, öz can ve öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız.

    Kumandanım harap Anadolu topraklarını gördükçe:
    -Keşke vazifem buralarda olsaydı, diyor.

    Keşke vazifesi oralarda olsaydı. Keşke o altın sağnağı ve enerji fırtınası, bu durgun, boş ve terk edilmiş vatan parçası üstünden geçseydi!

    -Eğer kalırsam, diyor; bütün emelim Anadolu’da çalışmaktır.

    Eğer kalırsa, eğer bırakılırsa..Anadolu hepimize hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüzbinlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene:
    -Benim Ahmed’i gördünüz mü? diyor.

    Hangi Ahmed’i? Yüz bin Ahmed’in hangisini?

    Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor:
    -Bu tarafa gitmişti, diyor.

    O tarafa ? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı Bağdad’a mı?

    Ahmed’ini buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmed’ini görsen ona da soracaksın:
    -Ahmed’imi gördün mü?

    Hayır.. Hiçbirimiz Ahmed’ini görmedik. Fakat Ahmed’in herşeyi gördü. Allah’ın Muhammed’e bile anlatamadığı cehennemi gördü.

    Şimdi Anadolu’ya, batı’dan, doğu’dan, sağdan, soldan bütün rüzgarlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip çömelmiş oğlunu arıyor.

    Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi, ondan, Anadolu’dan utanır gibi, hepsi İstanbul’a doğru, perdelerini kapamış, gizli ve çabuk geçiyor.

    Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.

    Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyliyebilsek, onunla ne kazandığımzı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik..


    (Zeytindağı, Falih Rıfkı Atay, Bateş AŞ, İstanbul, 1981, s. 91-93)

  7. #823
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Falih Rıfkı'nın Zeytindağı'nı okuyorum..

    Yukarıda kötü daktilomla yazdığım bölüm ne kadar dramatik olsa da, bugünün Anadolusunu ve anasını dikkate aldığımızda hiçbirşeyin değişmediğini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

    Hala analar Ahmed'lerini arıyor.

    Türkiye hala, bir parçası daha kopmasın diye, çabalayıp duruyor.

    Aynen geçmişte Galiçya'da , Kore'de olduğu gibi, şimdi de evlatlarını dünya egemenlerinin arzularını karşılamak üzere sağa sola yolluyor.

    Ve şehit cenazelerinde analar hala ağlıyor yitip giden oğullarının ardından..

    Hala soruyor önüne gelene:

    - Ahmed'imi gördün mü?

  8. #824
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Türkiye - Slovenya basketbol maçını izliyoruz tırnaklarımızı yiyerek..

    9.7 saniye var maçın bitimine.. Top bizde..2 sayı gerideyiz.

    Tanjeviç mola aldı..

    Düşünüyorum:

    Milli takım 5 maçını üstüste almış. İnanılmaz methiyeler düzülüyor. Şimdiden gelin güvey olanlar çoğunlukta.. Sanki şampiyon olmuşuz gibi.

    Oysa milli takımımız son sekiz takım arasına kaldı ..

    Slovenya ile grup birinciliği için oynuyoruz. Maçın önemi de şu..Birinci olup daha önce yenildiğimiz Hırvatistanla mı, yoksa Slovenya'ya yenilip daha da zorlu Yunanistan'la mı karşılaşacağız çeyrek final için?

    Oysa benim beynim başka işlerle uğraşıyor.

    Kaçır bu fırsatı, yenil Slovenya'ya, o moralle Yunanistan karşısına çık yenil ve büyü bozulsun..

    Bu kadar şamatadan sonra 12 dev adam yedincilik sekizincilik maçına çıksın...


    Mola bitiyor.. Topu dolaştırıp en uygun durumdaki Engin Atsür'e veriyoruz.. Bomboş durumda..Üçlüğü atarsa kafamdaki o kötü senaryo yıkılıp gidecek..

    Kaçırıyor..

    Umarım kafamdaki kötü senaryo Yunanistanı yenerek yıkılır..


    Yaşamda herkese bir kez olsun bir şans veriliyordur kırılma noktasında.

    Mesele onu iyi kullanmakta..

Sayfa 103/237 İlkİlk ... 35393101102103104105113153203 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •