Sayfa 19/20 İlkİlk ... 917181920 SonSon
Arama sonucu : 159 madde; 145 - 152 arası.

Konu: Tarım politikaları..Gıda Fiyatları..Kuraklık

  1. #145
    Duhul
    Feb 2004
    İkamet
    Tekirdağ, Bakırköy
    Yaş
    51
    Gönderi
    2,673

    Esas

     Alıntı Originally Posted by fkrz Yazıyı Oku
    Sn Cetvel klonlamayı savunuyormusunuz yani? Klonlama ile büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarımızı çoğaltalım mı demek istiyorsunuz? Yazınızdaki maksat nedir??? Açabilirmisiniz lütfen. Klonlama teknik ayrıntısına girmeyelim ne olduğu biliniyor, siz etik değerleri de göz önünde bulundurarak yapılabileceğini mi savunuyorsunuz? Teşekkür ederim.
    Sayın fkrz, sorunuz için teşekkür ederim. burada yapmış olduğum açıklama klonlamayı savunmak veya yermek için değildi... verilen yanlış bilgiyi düzeltmek adına işin tekniğine girerek bilgi vermem gerekiyordu, bu sebeple açıklama yazımda bu kadar ince ayrıntılara girmek zorunda kaldım.

    dünyada tarım ve hayvancılık adına bilim insanlarının nerelere ulaştığını iyi incelemek gerekiyor. Şu anda yer çekimsiz ortamda bitki köklerinin ve toprak üstü aksamının nasıl hareket edeceği araştırılıyor ve bu çalışmalarda, araştırmalarda bizden de müthiş beyinler işin içinde...

    Nasa'nın hiçbir şekilde alt yapısını vermediği, bilgisayar yazılımını göstermediği ve çok kısa sürelerde içeride bulunulmasına izin verdiği laboratuvarlarının benzerleri, bizim üniversitemizde de hocalarımızın yardımlarıyla küçük ölçekli de olsa kuruldu ve saha koşullarında 8-10 senede yapılacak tohum çalışmaları, hibrit denemeleri (hibrit asla GDO değildir) bu odalarda kısa sürelerde yapılabilmekte artık...

    şimdi klonlama ile büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarımızı çoğaltalım mı sorusuna gelirsek; bu o kadar basit bir çalışma değil. ülkemizdeki koşullar ve maliyetler bu çalışmayı atıl bırakıyor, üstelik dünyada da pek çok ülke bu çalışmaları yapamıyor. daha suni tohumlama bile Türkiye için çok pahalı gelirken klonlamayı çiftçi seviyesine indirgemek şu an için imkansız gibi...

    normal aşımda veya suni tohumlamada; ana ve babadan geçen genlere müdahale edip hayvanın verimini artıran işlemler yapamıyorsunuz. mesela bir ineğiniz var ve günde 40 lt süt veriyor, yağı %4. keşke bu inekten sürümde 50 tane daha olsa deseniz buna hiçbir zaman sahip olamıyorsunuz. veya ana-babadan aktarılan genlerin hepsi etkileşime girmeden aynı verim özelliklerinde yavruyu aldığınızı varsayalım bu durumda da 50 sene beklemeniz gerekecek aynı verimde ineklere sahip olmak için. bir ineğin gebeliği 9 ay sürmekte ve doğumdan sonra belli bir süre dinlenmesine izin vermeniz lazım; toplamda ortalama 1 senelik periyotlarda 50 senede sahip olacaksınız.

    haliyle bu geçen süreyi de göz önüne aldığınızda, bu durumu aşacak sistemler geliştirilmek isteniyor. işte bu aşamada klonlama devreye giriyor. insanlar çiftliklerindeki üstün verim özellikli hayvanlarının aynısına kısa sürede sahip olmak için bu yöntemi tercih etmeye başladılar...

    şimdi etik ve dini değerlere gelelim... öncelikle din alimi olmadığım için klonlamanın dini yönden sakıncası var mı yok mu, bunu ben yorumlayamam. bunu diyanet işleri başkanlığı yorumlamalı... hala ülkemizde organ naklinin günah mı yoksa dinen caiz mi olduğu sorgulanırken klonlamayı vatandaşlarımıza anlatmak çok zor diye düşünüyorum...

    etik değerler... evet bu "etik değerler" kavramı dünyada çok tartışılmakta. ama gizli kapılar ardında yapılan çalışmalarda insan bile klonlandığı iddia edilmekte... gelecekte bu çalışmaların yardımıyla insanoğlu için yedek organ bankaları kurulmak istenmekte... böbreğe ihtiyacın olunca, organ nakli için uygun donör beklemeden stoktan size uygun böbrek verilecek... biraz uçuk bir düşünce gibi geliyor insana ama dünya bu yöne doğru gidiyor ve gidecek...

    bu sebeple ülkemiz için klonlamanın etik değerleri bilim, din ve toplum değerleri göz önüne alınarak belirlenmeli... ama bu değerler belirlenene kadar yapmamız gereken o kadar çok iş var ki!!

    biz, çiftçimize hayvanına gereken değeri vermesini öğretemedik hala... dünya üzerindeki hangi canlı, kendi dışkısı üzerinde yatırılmaya zorlanabilir??!

    Hayal edebiliyor musunuz, inekler dünyayı yönetiyor ve insanları etinden yününden sütünden faydalanmak için havasız, gün ışığı olmayan ahırlara kapatmışlar, bu insanlar kendi dışkıları üzerine yatıp kalkmaya zorlanmışlar!!!! düzensiz yemleme ve sulama hayat kaliteleri ve refah seviyeleri sürekli ters yönde zorlanmakta... Ne düşünürdünüz?

    ülkemizdeki büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar hala buna benzer eziyetlere uğramakta, hala kurban bayramlarında tendonları kesilerek yere yatırılmaya çalışılmakta, gebe olduğu bilindiği halde inekler kesime yollanmakta veya bulaşıcı hastalığı olduğu bilinen hayvanları kesip insanlara yedirilmekteyken, biz klonlamanın etik mi değil mi olduğunu sorgulamasak daha iyi olur diye düşünüyorum.

    umarım sorularınıza cevap verebilmişimdir. saygılar...

  2. #146

    Esas

    Fındık ağaçlarında oluşmayan püsküller nedeniyle fındık kendini yenileyemiyor. Bu nedenle fındık üretiminin önümüzdeki yıl beklentinin çok altında olması bekleniyor
    DÜZCE - Akçakoca Ziraat Odası Başkanı Levent Şahin Başaran, fındık ağaçlarında bu sene oluşmayan püsküller nedeniyle fındığın kendini yenileyemediğini belirterek, "Bu nedenle fındık üretiminin önümüzdeki yıl beklentinin çok altında olacağını tahmin ediyoruz" dedi.

    Başaran, yaptığı açıklamada, fındık fiyatlarının piyasada 4,40-4,50 arasında işlem gördüğünü belirterek, ocak ayının ortalarına doğru fiyatların yükseleceğini tahmin ettiklerini anlattı.

    Aralık ayı fındık ihracat rakamının, 205 bin ton kabuklu fındık olduğunu dile getiren Başaran, bu rakamların bu yıl 700-750 ton arasında fındık rekolte tahmini yapanların yanıldıklarını ortaya koyduğunu bildirdi.

    http://www.dunya.com/findik-uretimi-...ak-173990h.htm

  3. #147

    Esas

    Meclis gündeminde olan ve kısa adıyla "Tabiat Kanunu" olarak bilinen yasa tasarının, tüm doğal kaynakların üzerindeki koruyucu kalkanı kaldıran bir anlayışa sahip olduğu ve tarım arazilerini tehdit ettiği belirtildi.


    Gamze ŞENER
    Mehmet KAYA
    dunya.com

    İSTANBUL / ANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeyi beklenen Tabiatı ve Biyolojik
    Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, tarım sektörünü endişeye sevk etti. 10 yılı aşkın bir süredir bekleyen, ancak dönem dönem tozu alınarak gündeme çıkarılan tasarının
    onaylanması halinde, sadece milli parkların değil, orman alanları ve sulak alanların da tahrip olacağı vurgulanıyor.

    Ziraat Mühendisleri Odası eski Başkanı Gökhan Günaydın, tasarının geçmesi halinde orta ve uzun vadede herkesin zarar göreceği değerlendirmesinde bulunarak, "Bu
    yasanın geçmesini bekleyen çok sayıda firma var. O yüzden de bu süreci hızlandırıyorlar. Ismarlama elbisedir. Kimin nereden nasıl yararlanacağını herkes biliyor" diye konuştu.

    Bir ülkenin sanayisini geliştirmek adına çevresini mahvedemeyeceğini ifade eden Günaydın, sözlerini, şöyle sürdürdü: "Esas olan sürdürülebilir kalkınmadır. Yasa
    tasarısında tüm doğal kaynakların üzerindeki koruyucu kalkanı kaldıran bir anlayış var. Bu orta vadede ne sanayiye, ne tarıma ne de ülkenin geleceğine bir katkı sağlayamaz. Olsa olsa birilerinin kısa vadede doğayı pazarlayarak zengin olmasını sağlar." Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin de tarım sektörünün söz konusu durumdan olumsuz etkileneceğini ifade etti ve olumlu bir yasa olmadığı değerlendirmesinde bulundu.

    Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis de doğaya aykırı yapılan her işe karşı olduğunu söyledi. "Tarım alanları tarım amacı dışında kullanılmamalı" diyen Reis, şunları kaydetti: "Anayasada da bunun yeri var. Eğer bu gözardı edilirse, ilerisi çok düşündürücü olur. Bizim hala sulanabilir tarım alanlarımız varken, yurtdışından
    toprak kiralıyoruz. Dünyada 1 milyarın üstünde insan açlıkla mücadele ediyor. Tarım alanları bu kadar önemliyken, toprağımızı yok ediyoruz. Karar vericilerin bir kez
    daha düşünmesi gerektiğine inanıyorum, yoksa tarım arazileri için büyük bir risk oluşacak."

    95 sivil toplum örgütü kampanya başlattı

    TBMM Genel Kurul gündeminde bulunan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu'na karşı, kamuoyu nezdinde duyarlılık oluşturmak için Nasuh Mahruki'nin kurduğu AKUT gibi 95 sivil toplum örgütü kampanya başlattı.

    Kanunun, koruma unsurunun yerine Özkara, başta doğal sit alanları olmak üzere tabiatı geniş anlamda kullanmayı düzenleyen bir içerikte hazırlandığı ve sivil toplum örgütleri ile diğer ilgili birimlerin görüşlerinin yansıtılmadığı, Türkiye'nin AB
    taahhütlerini yerine getirmekten uzak olduğu temel eleştiri noktaları olarak dikkat çekti. Greenpeace ve kampanya sözcüsü Hüsrev Özkara, DÜNYA'ya yaptığı açıklamada, tasarının bugünkü haliyle enerji başta olmak üzere, ağır sanayi sektörünün tarım alanlarına açılmasını sağlayacağını söyledi. Türkiye'nin korunmuş doğal alanlarının toplam varlığın yüzde 4'ü seviyesinde olduğunu, bunun yüzde 15'e kadar çıkarılması gerekirken, mevcut alanların kullanımına çeşitli mekanizmalarla izin veren bir
    mekanizma kurulduğunu belirten Özkara, sivil toplum örgütleri tasarının geri çekilerek katılımcı anlayışla ve koruma unsuru ön plana alınarak yeniden yazılmasını talep ettiklerini kaydetti. Tasarının, "kamu yararı" gibi muğlak kavramlarla idarenin elinin çok güçlü kılındığını, bilimsel ya da sivil toplum örgütleri eliyle hükümet dışı organlarına karar mekanizmalarında hiç yer verilmeyerek, tamamen ekonomik ve kullanmaya yönelik bir mekanizma oluşturulduğunu belirtti. Hüsrev Özkara, "Hatta keyfi uygulamalara yol açabilecek mekanizmalar var. Şimdiye kadar oluşturulmuş tabiat statülerindeki alanlar yeniden değerlendirilmeye alınabilecek. Yeni alanlar oluşturmamız gerekirken mevcutların kullanıma açılması sözkonusu" dedi.
    Sözkonusu yasa tasarısında ekolojik etki değerlendirilme raporu istendiğini ancak bir cümlenin olayı tamamen değiştirdiğine dikkat çeken Özkara, "Rapora uymayan yatırımlar için izin, bu yasada da verilmiyor. Ancak ‘üstün kamu yararı' gibi subjektif bir ilave getiriliyor. Yani isterseniz nükleer santral de yapabileceksiniz. Bu koruma yasası değil, kullanma yasasıdır. Çünkü hedef daha fazla HES, daha fazla taş
    ocağı, daha fazla yapılaşma. Doğal kaynakları sonuna kadar kullanma" diye konuştu.
    http://www.dunya.com/tabiat-kanunu-t...ti-182898h.htm

  4. #148

    Esas

    Mobil Dünya Kongresi 2013'te konuşan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, ''2020'de mobil iletişimin, Türkiye dahil 26 ülkede, tarımdan elde edilen gelirleri 138 milyar dolar arttırması bekleniyor'' dedi.
    BARCELONA - Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, 2020 yılında mobil iletişimin, Türkiye dahil 26 ülkede tarımdan elde edilen gelirleri 138 milyar dolar artırmasının beklendiğini belirterek, Vodafone Çiftçi Kulübü'nün 700 bin üyesi olduğunu söyledi.
    Timuray, Dünya GSM Birliği (GSMA) tarafından İspanya'nın Barcelona kentinde düzenlenen ''Mobil Dünya Kongresi 2013'' kapsamında, ''Taking Mobile Agriculture Innovation to Market-(Tarladan Tüketiciye, Tarımda İnovasyon)'' konulu panelde yaptığı konuşmada, global olarak hızlı bir dönüşüm çağında bulunulduğuna dikkati çekti.
    Timuray, bu süreçte şirketlerin rollerini ve sorumluluklarını yeniden düşünmesi gerektiğine işaret ederek, ''Sosyal ilerlemenin işletmelerde temel iş stratejilerine dahil edilebilmesi için değer oluşturma yöntemlerimizi yeniden tanımlamamız gerekmektedir'' dedi.
    Global bazda yaşanan değişimlere değinen Serpil Timuray, dengesiz nüfus büyümesinden bahsederek, 2050 yılında tarım ürünlerine olan talebin yüzde 70 artmasının beklendiğini söyledi.
    Global ölçekte tarımın öneminin giderek arttığından bahseden Timuray, ''Global olarak, tarım alanında istihdam edilen kişi sayısı 1 milyarı bulmakta. Bu rakamın yarısı, dünya genelinde tarım üretiminin yüzde 60'ını gerçekleştiren küçük ölçekli tarım işletmelerinde çalışıyor. Dolayısıyla, tarım alanındaki üretkenliğin artması fakirliğin azalması ve gıda talebini karşılamak açısından kritik bir öneme sahip'' ifadelerini kullandı.
    Timuray, konuşmasında mobil iletişimin sunduğu çözümler konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Cep telefonlarının, tüm bu sorunların ele alınmasında hiç tartışmasız çağın en çok kullanılan teknolojisi olduğunu dile getiren Timuray, mobil iletişimin gelişim için önemli fırsatlar sunduğunu kaydetti.
    Dijital eşitsizliğin kapatılması konusunda da katılımcılara bilgiler veren Timuray, dünya genelindeki 6 milyar cep telefonu abonesinin yüzde 77'sinin gelişmekte olan ülkelerde yer aldığını belirtti.
    Connected Agriculture raporuna göre, 2020 yılı itibariyle mobil iletişimin, 26 ülkede (Türkiye dahil) tarımdan elde edilen gelirlerde 138 milyar dolar artış sağlamasının beklendiğini söyleyen Serpil Timuray, 58 milyon çiftçinin sadece mobil bilgi hizmetlerini kullanması halinde bile ek 52 milyar dolar gelir sağlanabileceğini söyledi.

    Türkiye'de tarım sektörü

    Türkiye'deki tarım sektörüne ilişkin bilgiler de paylaşan Serpil Timuray, ''Çiftçiler, Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır ve yarısından fazlası kadındır. Ancak tarım ve hayvancılığın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya olan katkısı sadece yüzde 8,2'dir.'' dedi.
    Sektörün zorluğuna işaret eden Timuray,''Düşük gelir, zorlu çalışma koşulları, işin sürekli olmaması, pek çok çiftçinin işi bırakmasına ve hizmet sektörüne geçmesine neden oluyor. Mobile iletişim sektörü, tarım sektöründeki sorunlara çözüm sunuyor'' yorumunda bulundu.
    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde 2009 yılı başında Türkiye'de sürdürülebilir tarımın geliştirilmesi misyonu ile çiftçiye özel ''Vodafone Çiftçi Kulübü''nü sunduklarını söyleyen Timuray, katılımcılara Çiftçi Kulübü'nün, Mobil bilgi hizmetleri, çiftçi tırıyla düzenlenen eğitimler gibi konuların detaylarından da bahsederek, çiftçilerin basit bir SMS ile ilanlarını yayınlayabildiğini belirtti.
    Vodafone çiftçi Kulübü'nün segment bazlı pazarlama yaklaşımlarının bir parçası olduğunu ifade eden Timuray, ''Sunduğumuz çözüm ve faydalardan bazılarına değinmek istiyorum. Ekonomik iletişim bunlardan biri, bu kapsamda çiftçi tarifeleri, ekonomik ve dayanıklı cep telefonu kampanyaları gibi avantajlar sunuyoruz. Bunun yanı sıra yüz binlerce abonemizi sigortaladık. Bu uygulama telekom sektörü için bir 'ilk'ti'' dedi.
    Çiftçi Kulübüne 700 bin çiftçinin üye olduğuna işaret eden Timuray, Çiftçi kulübünün sağladığı servisler ile çiftçilerin iş verimliliklerinde yüzde 12 artış, yıllık olarak toplamda 240 milyon lira dolayında tasarruf sağladıklarını dile getirdi.
    Timuray, projenin herkes için kazan-kazan durumu sağlayan bir sosyal iş modeline dönüştüğünü belirterek ''Vodafone Çiftçi Kulübü, 'iyilik için mobil iletişim' yaklaşımıyla, şirketlerin sadece şirkete özel ölçütler dışında değerler oluşturmasının mümkün olduğunu ve herkes için kazanç sağlanan bir sosyal iş modelinde de başarılı olabileceğini gösteren bir örnektir. Çiftçiler için kazanç, Vodafone için müşteri, tarıma dolayısıyla Türkiye ekonomisine ve sürdürülebilir bir dünyaya katkı sağlıyor'' diye konuştu.
    http://www.dunya.com/dunya-tarimina-...gi-182885h.htm

  5. #149
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

     Alıntı Originally Posted by brokerüstad Yazıyı Oku
    Meclis gündeminde olan ve kısa adıyla "Tabiat Kanunu" olarak bilinen yasa tasarının, tüm doğal kaynakların üzerindeki koruyucu kalkanı kaldıran bir anlayışa sahip olduğu ve tarım arazilerini tehdit ettiği belirtildi.


    Gamze ŞENER
    Mehmet KAYA
    dunya.com

    İSTANBUL / ANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeyi beklenen Tabiatı ve Biyolojik
    Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, tarım sektörünü endişeye sevk etti. 10 yılı aşkın bir süredir bekleyen, ancak dönem dönem tozu alınarak gündeme çıkarılan tasarının
    onaylanması halinde, sadece milli parkların değil, orman alanları ve sulak alanların da tahrip olacağı vurgulanıyor.

    Ziraat Mühendisleri Odası eski Başkanı Gökhan Günaydın, tasarının geçmesi halinde orta ve uzun vadede herkesin zarar göreceği değerlendirmesinde bulunarak, "Bu
    yasanın geçmesini bekleyen çok sayıda firma var. O yüzden de bu süreci hızlandırıyorlar. Ismarlama elbisedir. Kimin nereden nasıl yararlanacağını herkes biliyor" diye konuştu.

    Bir ülkenin sanayisini geliştirmek adına çevresini mahvedemeyeceğini ifade eden Günaydın, sözlerini, şöyle sürdürdü: "Esas olan sürdürülebilir kalkınmadır. Yasa
    tasarısında tüm doğal kaynakların üzerindeki koruyucu kalkanı kaldıran bir anlayış var. Bu orta vadede ne sanayiye, ne tarıma ne de ülkenin geleceğine bir katkı sağlayamaz. Olsa olsa birilerinin kısa vadede doğayı pazarlayarak zengin olmasını sağlar." Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin de tarım sektörünün söz konusu durumdan olumsuz etkileneceğini ifade etti ve olumlu bir yasa olmadığı değerlendirmesinde bulundu.

    Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis de doğaya aykırı yapılan her işe karşı olduğunu söyledi. "Tarım alanları tarım amacı dışında kullanılmamalı" diyen Reis, şunları kaydetti: "Anayasada da bunun yeri var. Eğer bu gözardı edilirse, ilerisi çok düşündürücü olur. Bizim hala sulanabilir tarım alanlarımız varken, yurtdışından
    toprak kiralıyoruz. Dünyada 1 milyarın üstünde insan açlıkla mücadele ediyor. Tarım alanları bu kadar önemliyken, toprağımızı yok ediyoruz. Karar vericilerin bir kez
    daha düşünmesi gerektiğine inanıyorum, yoksa tarım arazileri için büyük bir risk oluşacak."

    95 sivil toplum örgütü kampanya başlattı

    TBMM Genel Kurul gündeminde bulunan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu'na karşı, kamuoyu nezdinde duyarlılık oluşturmak için Nasuh Mahruki'nin kurduğu AKUT gibi 95 sivil toplum örgütü kampanya başlattı.

    Kanunun, koruma unsurunun yerine Özkara, başta doğal sit alanları olmak üzere tabiatı geniş anlamda kullanmayı düzenleyen bir içerikte hazırlandığı ve sivil toplum örgütleri ile diğer ilgili birimlerin görüşlerinin yansıtılmadığı, Türkiye'nin AB
    taahhütlerini yerine getirmekten uzak olduğu temel eleştiri noktaları olarak dikkat çekti. Greenpeace ve kampanya sözcüsü Hüsrev Özkara, DÜNYA'ya yaptığı açıklamada, tasarının bugünkü haliyle enerji başta olmak üzere, ağır sanayi sektörünün tarım alanlarına açılmasını sağlayacağını söyledi. Türkiye'nin korunmuş doğal alanlarının toplam varlığın yüzde 4'ü seviyesinde olduğunu, bunun yüzde 15'e kadar çıkarılması gerekirken, mevcut alanların kullanımına çeşitli mekanizmalarla izin veren bir
    mekanizma kurulduğunu belirten Özkara, sivil toplum örgütleri tasarının geri çekilerek katılımcı anlayışla ve koruma unsuru ön plana alınarak yeniden yazılmasını talep ettiklerini kaydetti. Tasarının, "kamu yararı" gibi muğlak kavramlarla idarenin elinin çok güçlü kılındığını, bilimsel ya da sivil toplum örgütleri eliyle hükümet dışı organlarına karar mekanizmalarında hiç yer verilmeyerek, tamamen ekonomik ve kullanmaya yönelik bir mekanizma oluşturulduğunu belirtti. Hüsrev Özkara, "Hatta keyfi uygulamalara yol açabilecek mekanizmalar var. Şimdiye kadar oluşturulmuş tabiat statülerindeki alanlar yeniden değerlendirilmeye alınabilecek. Yeni alanlar oluşturmamız gerekirken mevcutların kullanıma açılması sözkonusu" dedi.
    Sözkonusu yasa tasarısında ekolojik etki değerlendirilme raporu istendiğini ancak bir cümlenin olayı tamamen değiştirdiğine dikkat çeken Özkara, "Rapora uymayan yatırımlar için izin, bu yasada da verilmiyor. Ancak ‘üstün kamu yararı' gibi subjektif bir ilave getiriliyor. Yani isterseniz nükleer santral de yapabileceksiniz. Bu koruma yasası değil, kullanma yasasıdır. Çünkü hedef daha fazla HES, daha fazla taş
    ocağı, daha fazla yapılaşma. Doğal kaynakları sonuna kadar kullanma" diye konuştu.
    http://www.dunya.com/tabiat-kanunu-t...ti-182898h.htm
    Her şeyi sadece para ve rant olarak görenlere aşağıda ki Kızılderili atasözünü hatırlatmak istiyorum;

    Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak.

    Bu ülkenin kanun yapıcıları sıklıkla yurt dışına çıkıp gelişmiş ülkelerin değerlerinin ve doğal güzelliklerinin nasıl korunduğunu mutlaka görüyorlardır. Bu güzelim ülkeye bu topraklara ne kadar kötülük ettiklerinin ne zaman farkına varacaklar..Allah gözünüzü doyursun yeter artık...

  6. #150

    Esas

    Tarım piyasalarında 2013 nasıl geçecek?
    http://www.dunyagida.com.tr/haber.php?nid=3171

  7. #151
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İSTANBUL
    Gönderi
    2,179

    Esas

    Gıda fiyatları Dünyada dipte, bizde zirvede

    Dünyanın en büyük tahıl üreticisi ABD’de çiftçilerin bu yıl rekor ürün elde edeceği beklentisiyle pamuk, soya fasulyesi, mısır ve buğday fiyatları yurtdışı piyasalarda düşerek ayı piyasasına girdi. Yani bu ürünlerin fiyatı, yıl içinde gördüğü en yüksek seviyelerin yüzde 20 altında indi. Son üç yılda Bloomberg Emtia Endeksi’nde sığır ve kütük fiyatları hariç tüm emtia ürünlerinin fiyatında gerileme yaşandı. Düşüşlerin başını mısır, soya yağı ve şeker çekti. Mısır fiyatları Chicago’da 2010'dan beri en düşük seviyeden işlem görüyor.

    http://www.dunya.com/gida-fiyatlari-...de-238758h.htm

  8. #152
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

     Alıntı Originally Posted by net_ria Yazıyı Oku
    Gıda fiyatları Dünyada dipte, bizde zirvede

    Dünyanın en büyük tahıl üreticisi ABD’de çiftçilerin bu yıl rekor ürün elde edeceği beklentisiyle pamuk, soya fasulyesi, mısır ve buğday fiyatları yurtdışı piyasalarda düşerek ayı piyasasına girdi. Yani bu ürünlerin fiyatı, yıl içinde gördüğü en yüksek seviyelerin yüzde 20 altında indi. Son üç yılda Bloomberg Emtia Endeksi’nde sığır ve kütük fiyatları hariç tüm emtia ürünlerinin fiyatında gerileme yaşandı. Düşüşlerin başını mısır, soya yağı ve şeker çekti. Mısır fiyatları Chicago’da 2010'dan beri en düşük seviyeden işlem görüyor.

    http://www.dunya.com/gida-fiyatlari-...de-238758h.htm
    Sn net_ria;

    Türkiye de tarım fiyatları asla düşmez, bu bir kehanet değil, çiftçi de asla kazanamaz bu iki yorumun tezat oluşturduğunun farkındayım ama kısa bir örnekle açıklayayım.

    2002 yılında Wasington cinsi portakal narenciye çiftçisinin elinden dalında 400 Krş alınırken, 2013 yılında çiftinin elinden 300 Krş alınıyor, 11 yılık enflasyonu ekleyin, mazotun litresi 1 TL den 4,5 TL ye gelmişken gübre fiyatları % 500 artmışken bu nasıl olabiliyor?? asıl önemlisi bu ürün çiftçiden 300 Krş alınırken 10 kat pahalı markette nasıl 3 TL'ye satılıyor!! ve siz bu ürünü bu fiyattan satın almak zorunda kalıyorsunuz. (Aşağı yukarı her ürün aynı)

    Bir yıl tarlasında gözü baktığı, ilaçladığı, gübrelediği, suladığı, budamasını yaptırdığı, toprağını havalandırdığı ve don riskini aldığı portakalı 300 Krş satan çiftçi bir tarafta, ve taş atmadan kolu yorulmadan bu ürünü sizlere ulaştıran aracının kazandığı 2.70 TL bir tarafta.. çiftçi zarar ederken ve tüketici ürünü fahiş fiyattan alırken onun haricinde ki herkes para kazanıyor.

    Ben Çukurovalı küçük bir çiftçiyim, çocukluğumda her taraf pamuk tarlası olurdu ve beyaz altın derdik pamuğa, göz alabildiğine uzanan pamuk tarlaları 2002 yılına kadar Türkiye net 5 Milyar $ ile net pamuk ihraç etmişken şimdi 2002/2014 tarihleri arası net 15 Milyar $ pamuk ithal etmiş..

    Yani bu ülkede ne bir düzen nede tarım politikası kalmış iflas etmiştir. Çiftçi borç batağında, hayvancılık can çekişmektedir vsvs. Elimizden hiç bir şey gelmediği içinde, geriye acı acı bakarak gülümsemek kalıyor!

Sayfa 19/20 İlkİlk ... 917181920 SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •