|
|
Nesiller boyu akvaryumda yaşama merhaba deyip bu akvaryumda ölen balıkları düşünün. Bazen onları gördüğünüzde üzülürsünüz, küçük bir camdan dünya içine hapsedilmişlerdir, camdan kavanozun katı ve keskin sınırları içinde bir oraya bir buraya yüzüp dururlar.
Sakın onlar için üzülmeyin, onların keyfi yerindedir, çünkü dışarıdaki büyük okyanustan habersizdirler ve işin en kötüsü habersiz olduklarının bile farkında değillerdir.
Akvaryumda yaşama merhaba dedikten sonra çevreyi ve çevresindekileri keşfe çıkarlar. Zaman içerisinde yaşamın bu kavanozun kalın duvarlarından ibaret olduğu bir zihin (hafıza) gelişir ve bunu mutlak gerçekmiş gibi algılayıp(inanç) yukarıdan kendisine düzenli yem atanı da tanrı ilan edip yaşamına huzurlu bir şekilde devam eder.
Zaman zaman akvaryumda sayıları arttığında birbiriyle yer ve yem için mücadeleye girerler, bazen de yukarıdaki yem atmayı unuttuğunda sıkıntıya düşer, birbirlerini daha çok yerler, üzerler.
Oysa dışarıda sonsuz bir okyanus vardır ama bir çoğu ya da tamamına yakını bunun farkına bile varamadan akvaryumda ölüp giderler.
Son düzenleme : paslıçivi; 17-06-2008 saat: 08:16.
Akvaryumdaki balık olmak istemiyorum...
Dışardaki sonsuz okyanusun kıyısına henüz geldim daha öğreneceğim çok şey var....
İnsan, uygarlıklar boyunca bilinçaltını ve dolayısıyla onun tam bir yansıması olan kişiliğini sayısız çelişki, çatışma ve acılarla doldurdu. Kişi, güzellik ve aşk dolu bir yaşam için içindeki bütün çelişkilerden, karmaşadan kurtulmak zorunda. Çelişki ve karmaşadan kurtuluşa, kendini çözme veya sadeleşme diyoruz. Ve kendini çözmek sadece tam farkındalık ile mümkün.
topik hayırlı olsun ...sonunun nerelere gideceğini şimdiden merak ediyorum ...
Michio Kaku'da String Field Theosini anlatirken buna benzer bir ornek veriyor. Suda yuzen bir balik nasil yukarida olusan olaylardan habersiz, bir o kadar yakin ama yukaridan izleyen bizleri goremez ise, belki de bizlerde baska boyutlardan bir balik kadar habersiz yasiyor olabiliriz diyor.
Neden olmasin belki de tanri olarak dusunduklerimize bu kadar yakin ama bir o kadar da habersisiz.
Sevgili Şenol
bakalım yaşamın sırrını verecek mi bu düdük makarnası? dediğinizi duyar gibiyim
Yaşamın sırrı yok, her canlının kendi sırrı var. Çünkü her insan ayrı bir varoluş ayrı bir dünya.
Evren her canlının sırrı için 7/24 saat sürekli bir radyo istasyonu gibi yayın yapıyor. Sizin radyonuzun anteni tahmin etmediğiniz kadar paslanmış ve sadece bu paslı haliyle alabildiği yayınları alabiliyor. Ve varoluşunuzun özünü yayınlayan istasyonun frekansını bir türlü bulamıyorsunuz. Sorun yayında değil alıcıda, yoksa yayın çok net cızırtısız.
Anteni ilk aldığınız günkü gibi pırıl pırıl temizlemeniz gerekiyor, aydınlanıp farkındalığın ne olduğunu anlarsınız o zaman.
Herkes potansiyel birer musa, isa, muhammed ve buda'dır, anteni temizlediğinizde özbenliğinizdeki (gerçek siz) patlamaya hazır nükleer enerjiyi göreceksiniz ve hepiniz potansiyel birer ilahi varlıksınız ve dolayısıyla tanrısınız, kendi tanrınızı kendiniz yaratabilirsiniz, geçmişte olduğu gibi..
Sevgili Paslicivi madem acik ve net bir sekilde konusmayi seviyorsunuz izniniz ile bende biraz net olayim... Sunmak istegimiz yayinda ne kadar dogru ve yararli seylerden bahsediyor olsaniz da, sunum sekli bir sekilde aliciya uygun duzenlenmis olmali.
Verici veya alicida bir sorun olmasa da eger karsi tarafta dinleyen yok ise sonuc degismez!
Simdi birbirimizi kirmanin ne alemi var?
Paylasmak istediginiz konuda soylenebilecek, konusulabilecek o kadar cok sey var ki! Ama once katilimi saglamak ta yarar olabilir.
Umarim amacim yanlis anlasilmamistir.
Selamlar.
Son düzenleme : BUSHIDO; 18-06-2008 saat: 08:25.