Ver gazı, ver gazı... Gazı aldık, aşka geldik. Artık Halep'ten girer, Çin Seddinden çıkarız!
Burada iki soru akla geliyor:
Birincisi, Suriye'ye saldırmadaki milli menfaatimiz nedir? Kimse bu soruya cevap vermiyor, yalnızca Osmanlı'nın torunlarıyız evelallah dolduruşu var. Ecdadımız Altay Dağlarından gelip Viyana kapılarına dayandı, zamanında orayı fethettik burayı zaptettik, can alıp can bağışladık; iyi güzel de, Suriye'ye saldırmadaki milli menfaatimiz nedir?
İkincisi Suriye'ye saldırmak için TBMM'den savaş ilanı kararı çıkarmak gerekmiyor mu? Hadi geçtik, Birleşmiş Milletleri, uluslar arası camiayı, bu karar meclisten nasıl geçer?
Ancak bir Suriye produksiyonu ile geçer.
Thierry Meyssan, bazı iddialarda bulunmuş. Buna göre Katar ve Suudi Arabistan'da filim stüdyoları kurulmuş. Buralarda, Suriye'deki iki başkanlık sarayı ile, Şam, Halep ve Humus'un büyük meydanlarının kopyaları yapılmış. Suriye'deki televizyonlar, ağırlıklı olarak uydu üzerinden yayın yapıyorlarmış. Ulusal kanalların yayını kesilip, batılı kanalların yayınları devreye girecekmiş. Bu kanallar, halkın isyan ettiği, saraya yürüdüğü, Esad'ın kaçtığı yolunda haberler vereceklermiş. Bilgisayar icad edildiğinden beri, video görüntülerinin içine istediğiniz görüntüyü monte edebilirsiniz, isterseniz Miki fare'yi, isterseniz Esad'ı,
isterseniz Putin'i. Batılı kanallar, birbirlerini kaynak gösterip inandırıcılıklarını artıracakmış. Sonra da Özgür Suriye Ordusu devreye girecekmiş. Şaka gibi...