Sayfa 1/4 123 ... SonSon
Arama sonucu : 32 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Kur Savaşları...

  1. #1
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas Kur Savaşları...

    21.YÜZYILDA YENİ BİR DÜNYA SAVAŞI TÜRÜ : “KUR SAVAŞLARI”
    YENİ BİR BRETTON WOODS’A DOĞRU



    Geçmişten ders alamayanların geleceği olmaz. II.Dünya savaşı sonrasında, ülkelerarası ticareti serbestleştirecek, yıkılan ekonomilerin yeniden onarımını kolaylaştıracak uluslar arası ticari ve mali bir sisteme şiddetle ihtiyaç duyulmuş, iki savaş arasında yaşanan deneyimler ve bunun ikinci dünya savaşından sonra yaşanacağı kuşkusu ile, daha savaş sona ermeden 44 farklı ülkenin 1 Temmuz 1944’de Amerika’da Bretton Woods (New Hempshire) da bir araya gelmiş, dünyanın yeniden imarı için istikrarlı bir finans sistemi ve koordineli bir çalışma; ithalatçı ve ihracatçı ülkeler arasındaki finansal ilişkiler sonucunda döviz kuru dalgalanmalarının minimize edilerek uluslar arası ticaret hacminin daha iyi yönetilmesine karar vermiştir.

    Bretton Woods ismiyle kurulan sisteminin ana unsurları:

    - Altının yanında ABD Dolarının uluslararası ticarette ödeme aracı olarak kullanılması,
    - ABD’nin emisyona çıkardığı her dolar başına %25 altın stoku bulundurması,
    - ABD dolarına düzenlenen sabit kur sisteminde 1 ons (ounce) altının fiyatının 35 Dolar olarak saptanıp ABD’nin bu fiyatların alım ve satımını taahhüt etmesi ve ABD dışındaki ülkelerin kendi paraları cinsinden saptanan altın fiyatıyla dolara bağlı kılınması,
    - Ülke ulusal paraların dolar paritesi etrafında + - %1 marjı (%2) etrafında dalgalanmasına izin verilmesi, aşılması halinde ülke Merkez Bankalarının döviz piyasalarına müdahale ederek değerin bu sınırlar içinde kalmasının sağlanması,
    şeklinde özetlenebilir.

    Yine bilindiği gibi Bretton Woods konferansları sonucunda, uluslar arası para sisteminin işleyişinde sorumlu olacak Uluslararası Para Fonu (İnternational Monatery Fund – IMF) ile Avrupanın İmar ve Kalkınma çabalarına katkıda bulunacak Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası - Dünya Bankası (İnternational Bank for Reconstruction and Developmant – IBRD) kurulmuştur.

    Bretton Woods Sabit kur sisteminin yumuşak karnını, sistemin ABD dolarına, dolayısıyla da ABD ödemeler bilançosuna bağlı olması teşkil etmekteydi. Nitekim ABD Başkanı Nixon’un 1971 yılında, ortaya çıkan petrol krizi nedeniyle ödemeler bilançosunun açık vermesi ve altın fiyatlarının yükselme nedeniyle altın alımını askıya almasıyla, ülkelerin paralarını ABD Dolarına karşı dalgalanmaya bırakması sonucunda halen süren Değişken Dalgalı Kur Sistemi’ne (Flooting Exchange Rate System) kur ayarlamaları pazarın görünmez eline bırakılmasına başlanmıştır.

    Bu yeni dönemde fon yasasında yapılan değişiklikle, IMF, uluslar arası para sisteminin düzenli işlemesini sağlamak üzere üye ülkelerin kur politikalarını izlemek için gözetim görevini üstlenmiştir. Otuz yılı aşkın bir süredir, bazı ülkelerde değişik kur uygulamaları (Sabit kurlu/Sepete Dahil Dövizler Resmi Olmayan Sepet, Hedef Bölge düzenlemesi Avrupa Para Sistemi-EMS, Güdümlü Dalgalanma/Managed – Dirty Floating gibi) olmasına rağmen Dalgalı Kur Sistemine bir alternatif sistem getirilememiştir.

    Günümüz global ekonomik / finansal krizinin, dünya ekonomisinin son yüzyıldaki tüm savaşlardaki kayıpların toplamından daha fazla ekonomik kayba yol açtığı belirtilmektedir.

    Son günlerde, yazımızın başında belirttiğimiz I. ve II. Dünya askeri güce dayanan savaşlar, yerini dünya ticaretinden daha fazla pay alarak ülkelerini ekonomik krizden çıkaracak özel stratejilere dayalı sermaye/kur savaşlarına bırakmıştır. Büyük emeklerle ve uzun süreçlerle oluşturulan ekonomik ve siyasi birlikler (AB gibi) bugün kendi ülkelerinin gelecekleriyle ilgili özel tedbirler almakta, bu savaşlar en az zararla kurtulmaya çalışmaktadırlar. Kısacası, bugün her ekonomi kendi başının çaresine bakıyor. Bu küresel soruna, Bretton Woods örneğindeki gibi uzlaşmaya dayalı çözümler bulunmayınca da “Kur Savaşları” şeklinde “ülkelere özel” korumacılıklar ön plana çıkmaktadır.

    Geçtiğimiz yüzyıldaki askeri güce dayalı, ülkelerinin refahını daha fazla toprak kazanımı ile doğal kaynaklara ulaşarak ülke halkının refahını sağlamaya yönelik savaşların yerini “ürettikleri malları ihraç ederek dünya ticaretinden daha fazla pay alınması” yolundaki mali piyasalardaki silahların kullanılmasına bırakmıştır. Son bir ay içindeki konuyla ilgili bir özet yaparsak;

    - IMF Başkanı Dominique Strauss – Kahn 3 Ekim 2010 tarihindeki demecinde Japonya’nın izlediği kur politikasını “döviz kuru savaşı”na benzeterek, Japonya’nın para arzını arttırarak “Yen’in değerini düşürmeye yönelik izlediği politikayı “kolay para politikası silahı” olduğunu belirtmiştir.
    - Aynı tarihte Financial Times gazetesi baş yazarı Martin Wiilf ekonomide yaşananları “döviz kuru savaşı” olarak niteledi.
    - Hemen sonra Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao, ulusal paraları rembinminin değerini yukarıya çekmek gibi bir planlarının olmadığını belirtti. Bunun üzerine ABD kongresi Ekim başında Çin’in ABD’ye olan ihracatını zorlaştırıcı kararlar aldı. Tarihi misyonunu sürdürmeye drevam eden IMF ise her ülke yöneticisini “Global ekonomideki kırılganlıklara” dikkat etmesi gerektiğine dair uyarı yaptı.
    - Brezilya, başkanlık seçimlerindeki siyasi bir çekişme konusu olarak öne çıkan döviz kurundaki hareketleri sınırlamak için, yabancı yatırımcıların yerel piyasaya ihraç edilen tahvil alımlarına uygulanan vergiyi %2 den %4’e yükseltti.
    - Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) gösterge faiz oranını düşürmesi ve varlık satın alımını arttıracağını bildirmesi ve doların zayıflaması, servetlerinin erimemesi için yatırımlarını altına yöneltmeleri altın talebini arttırdı. Gümüş fiyatları ise son 30 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Japon Merkez Bankası’nın (BOJ) 5 Ekim 2010 tarihli kararları, ekonomik iyileşme konusunda, hala kaygıların sürdüğünü belirtmesi, altına olacak talep değerini daha da artacağını gösteriyor. Reuters’in haberine göre, dünyanın en zenginlerinin fiziksel altın talebinin külçeleri aşarak “ton” larla ifade edilmekte, bu kesime hizmet eden bankacıların, bu kişilerin paralarını finans sisteminden çıkardıklarının söylemektedir. Küresel ekonomide çift dip, yeni bir resesyon yaşanacağı kaygısı altın ve gümüş kadar madencilik şirketlerinin hisselerine ve borsa yatırım fonlarına olan talebi arttırmıştır.
    - Finansal yorgunluk, başkanlık seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen kızgın seçmen kitleleri ve Çin’in Yuan’ı değerlendirmeye reddetmesi karşısında ABD, Japonya ve muhtemelen İngiltere, ihracatlarını arttırmak, aksayan ekonomilerini canlandırmak ve paralarının değerini düşürmek için para basmaktalar. Chicago FED Başkanı Charles Evans, yavaş ilerleyen ekonomik toparlanmayı desteklemek için FED’in çok daha gevşek bir politika izlemesi gerektiğini belirtti. İngiltere Merkez Bankası (BOE) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) parasal daha fazla gevşeme ve bankalara kredi desteği verirken, Avustralya , Kanada ve Yeni Zelanda faiz artışını durdurmuştur.
    - ABD, Japonya ve İngiltere gibi büyük ekonomilerdeki ucuz para politikası nedeniyle, yatırımcılar gelişen piyasalardaki menkul kıymet portföylerine yönelmektedir. Ülkemizin de dahil olduğu ülkeleri akmakta olan portföy yatırımlarına gelen ve “Sıcak Para” olarak adlandırılan fonların geliş nedeni budur.

    - 1944 yılında kurulduğundan bu yana, dünyadaki likiditenin kontrolü, kurların bir dengede gitmesi ve uluslararası ticaretin gelişmesi için çalışmalarını sürdüren IMF bu son kriz döneminde de ülkelerin finansal konumlarını yakından izlemiş ve sıkıntıda olan bazı ülkelere finansal destekler sağlamıştır.
    - IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ülkelerin iç problemlerini çözmek için kurları kullanmaya çalışmaları halinde bir “kur savaşı” yaşanması riskini üstlenecekleri uyarısında bulundu. “Kurların bir politika silahı olarak kullanabileceğine yönelik bir fikir ortada dolaşmaya” başladığını söyleyen Kahn, “böyle bir fikrin eyleme geçirilmesi global toparlanma için çok ciddi bir riski oluşturduğunu, bu yöndeki bir yaklaşım uzun vadede negatif ve çok zarar verici etkisi olacağının”altını çizmiştir.
    - Nitekim geçen hafta Washington’da yapılan IMF, Dünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde düzenlenen uluslar arası Para ve Finans Komitesi’nin “IMFC” toplantısında zengin ülkelerin ekonomi politikalarının daha sıkı gözetimden geçirilmesi öncelikler arasına alınmış. Kur savaşları konusunda bir uzlaşmaya varılmamıştır. Toplantı sonuç bildirisinde “büyük gelişmiş ülkelerdeki zayıf noktaların açığa çıkarılması için daha güçlü ve tarafsız gözetimin yapılması önceliklerden biri” ifade edilerek, ülkeler arasındaki “döviz kuru savaşları” konusunda ise anlaşma sağlanamamıştır.
    - ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, gelişmekte olan ülkeler IMF yönetiminde daha fazla söz hakkı verilmesini öngören reform planlarıyla döviz kuru politikaları arasında doğrudan bağlantı olduğunu kaydederek “gelişmekte olan ülkeler, etki güçlerini arttırmak istiyorlarsa para birimleri üzerindeki sıkı kontrollerini kaldırmalılar” demiştir.
    - Fransa Maliye Bakanı Chiristine Lagarde de döviz kuru tartışmalarına dair öfkeli söylemlerin tonunun yumuşatılması gerektiğini işaret ederek “her savaşın bir kaybedeni vardır ama bu durumda bir kaybeden olmamalı ” demiştir.
    - IMFC Başkanı Butros Gali, IMF’nin para birimi tartışmalarının çözümü çabalarında merkez rolünün kabul etmesinin önemli bir başarı olduğunu ifade etmiştir.

    Bütün bunlardan sonra yeniden bir “küresel para sistemi” ihtiyacının açık olduğu ve uygulanacak sistemin de 1970’li yıllardan bu yana uygulanan esnek dalgalı kur sistemin uygulanamayacağı, sermaye hareketlerinin eskisi kadar akışkan olmayacağı ve bazı engelleyici tedbirlerin uygulanacağı kesin gibidir.

    Bazı ülkeler bu yönde bazı düzenlemeler ve sıkı denetlemeler uygulamaktadır. Bu yeni döneme, bahsedilen kategorideki ülkeler çabuk adapte olabileceklerdir.

    Ülkemiz açısından baktığımızda, süreci doğru yönetme becerimizi aynı ciddiyetle sürdürülmesi halinde, gelişmekte olan ülkeler arasında gelecek on yılın yıldız ülkesi konumundayız. Avrupa Birliği ülkelerinden ve PIGS diye adlandırılan, Portekiz İtalya, Yunanistan ve İspanya geçtiğimiz yakın dönemde ciddi ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmış ve halen sorunlarını çözememişlerdir. Almanya dışındaki diğer ülkelerde rahat değildir. Türk Bankacılık ve Finans Sistemi, 2001 ekonomik krizi sonrasındaki yapılanma ile kriz dönemini çok başarıyla geçirmiş ve diğer ülkelere örnek teşkil etmiştir. Dolayısıyla gelişmiş ülke bankalarından başlayan kriz, Türk bankacılık sisteminin sağlamlaştırılması sayesinde herhangi bir sorun yaratmamıştır. Ancak, ülkemiz sürekli net ithalatçı olan yani toplam ithalatın toplam ihracatından fazla olan bir ülkedir. Dolayısıyla dövize ihtiyaç duyan bir ülkedir. Yüksek cari açık, yukarıda yazılı nedenlerle yurt dışından yüksek verimli menkul değerlere yatırım için gelen dövizlerle karşılanmaktadır. Fon akışı devam ettiği müddetçe yüksek maliyetle de olsa döviz ihtiyacı karşılanmaktadır. Yüksek döviz talebine rağmen döviz arzı yüksek olduğundan Türk Lirası gittikçe değerlenmekte, mal ve hizmet artışları dahi kurlara yansımamaktadır. Yıllık enflasyon %10 dolayında gerçekleşmesine rağmen $/TL kuru düşmeye devam etmekte (TL değerlenmekte, dalgalı kur sistemi geçerli olmasına rağmen bir nevi “örtülü kur çıpası” rejimi uygulanmaktadır. Öte yandan ithalat, üretimi menfi etkilemekte, işsizliği büyütmekte, gelişmiş ülkelerde parasal genişleme ve ekonomik politika silahı olarak kullanılan “kur sistemi” ülkemizde ters çalışmaktadır. Kurların enflasyona paralel gelişmesi doğal olarak ihracatta rekabeti arttırır, özellikle tüketim malları ithalatını caydırıcı rol oynar, varlık balonlarının ve devalüasyon birikim risklerini ortadan kaldırır. Yüksek maliyetli de olsa, yüksek cari açığın kapatılması ülkemizin bugüne kadar aldığı borçlarını ödeyen ve güven veren performansının devamı önümüzdeki dönemi de siyasi istikrarına doğrudan bağlıdır. Zira bu zincir koparsa, daha önce de birkaç yılda bir yaşanan ekonomik krizler yaşanır ve her zaman olduğu gibi bedelini de halkımız yoksullaşma pahasına öder.

    2000’li yılların başında, gelecek on yılın yıldızlarının BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, ve Çin) olacağını yazan ekonomistler günümüzde, gelecek on yılın yıldızlarının CIVETS (Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye ve Güney Amerika) olduğunu öngörmektedirler.

    Dünya ekonomi aktörlerinin de Bretton Woods benzeri bir tarihsel “ortak akıl”la bir araya gelip telaş ve bencilliği bırakıp yeni ve tüm dünya ekonomileri için adil bir çözüm bulacağına dair inancı taşıyorum.

    Bu yazımda rakamsal boyutlara hiç girmeden geçmiş, günümüz ve geleceğe dair döviz (kur) risklerini güncel olaylar ışığında değerlendirerek günümüzdeki “Kur Savaşları” çığlıkları üzerine düşüncelerimi yazdım.

    Fransız Bakanı’nın da dediği gibi, her savaşta kaybedecek bir taraf olacaktır. Günü kurtarmak yerine olabildiğince adil ve sürdürülebilir “sistem”lere bugün çok daha ihtiyaç vardır.



    Dr. Niyazi ERDOĞAN

    Ankara, 10.10.2010

  2. #2
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Sermaye hareketleri ve kur savaşları

    Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN


    Döviz kurlarına ilişkin tartışmalar küresel ekonomi gündemine ipotek koymaya devam edecek gibi görünüyor. Mevcut sorunlar ve ekonomik dengesizlikleri gidermek amacı ile bir şey yapılmadığı sürece sonucu tartışmak çözüm olamayacak; temeldeki sorunlar ağırlaştıkça tartışmalardaki tansiyon da yükselecek. Tartışmanın tarafları olaylara kendi açısından bakmaya devam edecek, karşı tarafı dinliyormuş gibi yapacak fakat dinlemeyecek devamında kur savaşları şeklindeki korumacı eğilimler giderek yaygınlaşacak. 1929'daki Büyük Buhran sonrasında korumacılık nasıl güçlendi ise küresel kredi krizinin devamında benzer gelişmeler bu şekilde yaşanacak. Bu eğilimleri farkeden ekonomiler başlarının çaresine bakmak adına serbest piyasaya uyan veya uydurulamayan her türlü önlemi devreye sokmak zorunda kalacak; tüm ekonomiler bu durumdan etkilenecek.

    Bugün ABD yetkilileri, Çin'e parasını yapay olarak düşük değerli tutmaması için baskı yapıyor. Bir an için Çin ve parasını düşük değerli tutan tüm ekonomilerin tavır deiştirdiğini, söz konusu paraların yeterli ve gerekli oranda değerlendiğini varsayalım. Bu durumda sorun çözülecek mi? Kesinlikle hayır. Parasını düşük değerli tutan ekonomilerin cari fazlaları küçülecek, dış satım yerine iç talep ile büyümeye çalışacaklar, fakat işsizlik artmaya başladığı için eldeki hesap çarşıya uymayacak; ihracatları belki azalan rekabet gücü nedeniyle azalacak, ancak ithalatları da gerileyecek söz konusu ekonomilere ilişkin belirsizlik önemli ölçüde artacak. Paranın değerlenmesi genel stratejinin ve beraberinde tüm politik tercihlerin değişmesini gerektirecek. Orta vadede ciddi bir durgunluk söz konusu ekonomiler için kaçınılmaz olaak. Bu durum bilindiği için stratejilerini değiştirmeyecek, direnecek, gelebilecek her türlü baskıya alternatif üretmeye çalışacaklar. Ayrıca dikkate alınması gerekli kısa vadede etkili bir gelişme daha yaşanacak; söz konusu ülke paralarının değerlenmesi kısa vadede ciddi bir maliyet kökenli enflasyon baskısı yaratacak. Belki hammadde ve diğer temel girdi fiyatları pek değişmeyecek, ancak sınai ürün fiyatları yükselecek; küresel düzeyde enflasyon ve faizlerde yaşanacak yükseliş belirsizlik ve kırılganlığın artmasına katkı yapacak. Sorun ve dengesizlikler farklılaşarak büyümeye devam edecek...

    Parasını düşük değerli tutmaya çalışan ekonomileri, aşırı boyutara ulaşan sermaye hareketlerinin yarattığı tehlikeye karşı kendini korumaya çalışıyor veya tehlikeyi fırsata dönüştüreek bir durumu hedefliyor. Gelişmiş ekonomilerin aşırı gevşek para politikaları ortaay çıkan kur savaşlarını, aşırı boyutara ulaşan sermaye hareketleri yolu ile tetikleyen temel unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bazı ekonomilerde parasının aşırı değerlenmesini önleyerek hem bu tehlikeye karşı kendini koruyor, hem de sermaye hareketlerindeki sürdürülmesi imkânsız aşırılığın sunduğu fırsatlardan yararlanarak büyümeye, güçlenmeye çalışıyor. Eğer gelişmiş ekonomilerin para politikaları bu kadar gevşek olmasa idi Çin'in yarattığı yıllık gelir, dış ticaret hacmi, cari fazla ve döviz rezervleri bugünkü düzeylerde olamazdı. Çin, ABD'ye karşı bana baskı yapacağına kendi para politikasını biraz sıkılaştır dese ne olacak; hastayım başka çarem yok mu diyecek! Bu durumda Çin'in de "ben de hastalanmamak için böyle yapmak zorundayım" demek durumunda olacak. Tartışmalar sonucu değiştirmeyecek.

    ABD ve Çin arasındaki yuan'ın değeri konusundaki tartışmalar yaklaşık sekiz yıldır büyüyerek devam ediyor; sorun büyüyor, ABD para politikalarını daha da gevşetmek zorunda kaldıkça tartışma sertleşiyor. Brezilya, Güney Kore, Hindistan gibi pek çok ülke paralarının aşırıya ulaşarak yıkıcı hale gelen sermaye hareketlerine karşı tedbir almak zorunda kalıyor. Bu tablo kur savaşları olarak niteleniyor, sebep-sonuç ilişkisinin görmezden gelinmesi çözüme katkı yapamıyor. Bu sebep-sonuç ilişkisini görmezden gelen Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler ise parasının değerlenmesine izin veriyor, ülkedeki zor duruma düşen üreticilerin büyüyen öfkesi ve artan ekonomik kırılganlık kredi değerleme şirketlerine verdirilen rüşvetlerle değerlenmeye çalışılıyor!.. Hiçbir şeyin olduğu gibi görünmesine izin verilmemesi sorunların ağırlaşmasını engelleyemiyor.

    Gelişmiş ekonomilerdeki duruma bakılır ise para politikalarını daha da gevşeterek, hem ekonomik daralmayı ve riskten kaçınma eğilimini bloke etmek, hem de sermaye hareketleri yolu ile gelişmekte olan ekonomilerin gelirine ortak olup geleceklerine ipotek koyarak günü kurtarmaya çalışıyorlar. Para politikalarını biraz olsun sıkılaştırmayı düşünmek bile istemiyorlar. Durum böyle olunca kur savaşları kaçınılmaz oluyor; hiçbir gelişmekte olan ekonomi Türkiye örneğinde olduğu gibi kamu ve mali sektör ile üretenler arasında çözümsüz bir çıkar çatışmasına izin vermiyor. Gevşek para politikaları ile desteklenen aşırı sermaye hareketleri yalnız kur savaşlarının değil, pek çok sorunun da sebebi olmaya devam ediyor. Görünüme bakılır ise ya yeni bir düzen için çaba harcanacak ve uzlaşılan çözümde herkes payına düşen bedeli ödeyecek ya da kur savaşlarının etki alanı genişlemeye devam edecek ve sermaye hareketleri daralacak, gelişmişler diğerlerinin azalan gelirine ortak olamayacak ve geleceğine ipotek koyamayacak. Seçenekler böyle ise yatırımcıların risk alma isteği artar mı?..


    http://www.dunyagazetesi.com.tr/serm...57_yazar.html?

  3. #3
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    ABD rest çekiyor

    Asaf Savaş Akat

    Gelen mesajlardan Çin’le ticaretin yerli paralara dönmesi üstüne yazımın ilgi çektiğini gördüm. Ege Cansen de Hürriyet’te aynı konuyu işledi. Benzer sonuçlara varmış.

    Aklın yolu birdir.

    Olayın kavranmasını kolaylaştıracak bir örneği atlamışım.

    Elimizde tüm ithalatını kendi parası ile yapan bir ülke var: ABD. İstediği gibi basıyor dolarları, alıyor malları, değil mi? Ama artık o hikayenin sonunu da biliyoruz.

    ABD’yi mali kriz taşıyan bu mekanizmayı daha önce anlattık.

    Çin mal sattı, dolar tahvili aldı. Banka sistemi bu dolarları tüketici kredisine dönüştürdü. Tüketici harcamaları Çin’den ithalata gitti. Vatandaşın borçlanacak hali kalmadığı gün saadet zinciri koptu.

    Amerika havlu atınca Çin başka müşteri arayışına geçti.

    Anlaşılan aday ülkeler listesine Türkiye eklenmiş. Mantık aynıdır. Al malımı alayım tahvilini; güzel güzel geçinir gideriz... Bu tuzağa düşmemek gerekiyor.

    Bas doları kurtul

    Bugün niyetim Orta Vadeli Programa bakmaktı. Ama ABD-Çin dengesizliği ile başladık. ABD’nin Türkiye’yi de yakından ilgilendiren iktisat politikaları ile devam edelim. Zaten şu sıralarda küresel gündemin tepesinde onlar var.

    Mali kriz sonrasında ABD ekonomisi bir türlü toparlanamıyor. Halbuki olabilecek en gevşek maliye ve para politikaları uygulanıyor. Bütçe açığı rekor üstüne rekor kırıyor. Faiz sıfırlandı. Karşılığı olmayan varlıkların büyük bölümünü Fed satın aldı. Yetmedi.

    Krizin zayiatı arasında enflasyon hedeflemesini de sayabiliriz. Tek başına faiz indirimi yetersiz kalınca eski adetler hortladı. Adı şık: Nicel gevşeme (quantitative easing QE). Çalıştır banknot matbaasını, bas basabildiğin kadar para demek.

    Neden? Çünkü para politikası ABD’nin iç politika dinamikleri ile uyumlu olmak zorundadır. Yavaş büyüme istihdam yaratmıyor. İşsizlik oranı yüksek düzeyde direniyor. Vatandaşın tedirginliği siyasete yansıyor.

    Halbuki iki yılda bir seçim var. Toplum çözüm istiyor.

    Siyasetçi Fed’e dönüyor. O da üstüne düşeni yapmaya çalışıyor. Başka türlüsü zaten düşünülemez. Dolar bazlı küresel rezerv para sisteminin en ciddi zafiyeti budur.

    Bilek güreşi

    Ancak, resmin tümü daha karmaşıktır. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in parasını düşük değerli tutma kararlılığı farklı bir süreci devreye sokuyor. Rezerv para reformunda yaşanacak sorunlara yeni değindik. Sancılı geçeceğini vurguladık.

    Bu gözle bakınca, saldırgan “nicel gevşeme” politikası ABD’nin yeni bir meydan okumasıdır. Öncelikli hedef Çin’dir. Ama geri kalan dünyaya da Amerikan liderliğinin kabul edilmesi için güçlü (ve sert) bir mesaj veriyor.

    ABD’nin resti ciddi mi? Yoksa blöf mü? İkisi de olabilir.

    Basılan dolarların dünya mali sisteminde istikrarı bozacağı açıktır. Sistemin tıkanması dönüp Amerika’yı da vuracaktır.

    Ancak mevcut yapının artık ABD’nin lehine çalışmadığı da ortadadır.

    Dünya ekonomisi çok ilginç bir dönemece geldi. Bilek güreşinin sonucu herkesi yakından ilgilendiriyor. Muhtemel senaryolara başka bir yazıda bakacağım.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/334747/1/Gundem

  4. #4
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    ABD: "Çin parası değerinin altında"

    ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, Çin'in para birimi yuanın, değerinin altında olduğunu ve hızla değerlenmesi gerektiğini söyledi.

    Çin hükümeti, para birimi yuanın piyasa talebine uygun olarak dalgalanmasına izin vermeyip, değerinin düşük olması politikası yürütüyor.

    Ancak haziran ayında Çin, yuanı dalgalanmaya bırakarak esnek kur rejimi uygulayacağını açıkladı.

    Geithner, bu tarihten itibaren yuanın değerinin sadece yüzde 1,9 arttığını belirtti.

    ABD ve diğer bazı devletler, ihraç ettiği malları suni olarak ucuzlatmak için Çin'in yuanın değerini düşük tutmakla suçluyor.

    ABD Hazine Bakanı Geithner, dünya güçlerini, Çin'e ticaret ve döviz kuru rejiminde reform yapma konusunda baskı yapmaya çağırırken, kasım ayında Seul'da toplanacak G-20 Zirvesi'ni bunun için kullanacaklarını ifade etti.

    Kongrede, hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar Çin'in para birimi yuanı manipüle ettiğini düşünüyor ve Obama yönetiminin Çin'e karşı daha sağlam bir tutum takınmasını istiyor.

    Yuanın değeri konusundaki anlaşmazlık nedeniyle son aylarda Pekin ve Washington arasında gerilim arttı. ABD'nin Çin ile olan ticaretinden büyük bir açık doğuyor. Çin'in ABD'yi ihracatı bu yıl yüzde 36 artış gösterdi.

    http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/...2.0/index.html

  5. #5
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    ABD, Çin Yuan’ına savaş açtı

    ABD’de Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi, ABD’li şirketleri ve çalışanları değerinin altındaki Yuan’a karşı korumayı amaçlayan yasa tasarısını onayladı.
    Temsilciler Meclisi’nin dün onayladığı yasa tasarısı ABD’nin Çin’e ve ticari avantaj sağlamak için para birimlerinin değerini düşük tutan ülkelere karşı ticari yaptırımların önünü açıyor.

    Temsilciler Meclisi’nde 99 Cumhuriyetçinin destek verdiği yasa tasarısı 79′a karşı 348 oyla geçerken, 74 Cumhuriyetçi ve 5 Demokrat Partili ise karşı oy kullandı.
    Tasarıya destek verenler, tasarının ABD Başkanı Barack Obama yönetimine, son 10 yılda ülkede imalat sektöründe 2 milyondan fazla kişinin işine kaybetmesine yol açtıklarını düşündüğü Çin’e baskı yapma olanağı yaratacağını düşünüyorlar.

    Destekçiler, ayrıca Washington yönetiminin, Amerikalı işçilerin aleyhine işlediğini düşündükleri döviz kurunda manipülasyon ve diğer ticari pratiklere hoşgörülü olmayacağı yönünde Çin’e güçlü bir işaret vereceğini belirtiyorlar.

    Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, yaptığı konuşmada, 20 yılda ABD’nin Çin ile yıllık 5 milyar dolar olan dış ticaret açığının şu anda haftalık 5 milyar dolar olduğunu, bu dengesizlik üzerine Kongre’nin Amerikalı işçileri korumak için harekete geçmeye teşvik ettiğini söyledi.

    Pelosi, tasarının, ”Çin, ABD ile ticari ilişkilerini geliştirmek istiyorsa oyunu kurallarına göre oynaması gerektiğini anlaması konusunda Obama’nın Çin ile yapacağı görüşmelerde elini güçlendireceğini” ifade etti.

    -DESTEKLEYENLER VE KARŞI ÇIKANLAR-

    Temsilciler Meclisi’nde yasa tasarısıyla ilgili yapılan tartışmalarda, tasarının destekçileri, bunun ABD’nin ihracatını artıracağını ve imalat sektöründe daha fazla istihdam yaratacağını savundular.

    Demokrat Parti’den Xavier Becerra, ”Bazı güvenilir tahminler, bu ülkede milyonlarca Amerikalının işine dönebileceğini gösteriyor” diyerek, tasarı lehine oy kullandı. Temsilciler Meclisi Mali Tedbirler (Ways and Means) Komitesi üyesi Cumhuriyetçi Partili Dave Camp, ”Kongre’nin sabrının tükendiği konusunda Çin’e açık bir sinyal göndermek amacıyla” tasarıya olumlu oy verdiğini belirtti.

    Mali Tedbirler Komitesi Başkanı Sander Levin de, ”Çin’in para birimini sürekli olarak maniple etmesi çok sayıda Amerikalının işine mal oluyor ve gerçek bir eylem gerektiren çok ciddi sorun yaratıyor” dedi.

    Tasarıya karşı çıkanlar ise, tasarının, Amerikalı tüketicilerin satın aldığı, elbise, oyuncak ve diğer malların maliyetlerini artıracağını ve Çin’in ABD’nin ihracatına misilleme yapma riski yaratacağını ifade ettiler.

    Cumhuriyetçi Jeb Hensarling, ”Çin mallarının çoğunun fiyatı yüzde 10 kadar artacak, bir annenin çocuğunun okula gitmesi için ihtiyacı olan bir çift ayakkabının ve Noel’de alacakları oyuncakların hepsi daha pahalı olacak” dedi.

    Ekonominin zor günlerinde ABD’de çalışanları korumanın önemli olduğunu dile getirerek, Hensarling’in söylemine karşı çıkan Mali Tedbirler Komitesi Başkanı Levin, ”İşin olmadan, fiyatı ne olursa olsun mal satın alamazsın. Bu yasa tasarısı iş sahibi olma konusunda” diye konuştu.

    Hazine Bakanlığından tasarıyla ilgili yapılan açıklamada da, ”Bugünkü oylama açıkça temsilcilerin bu konu hakkında ciddi kaygıları bulunduğunu gösteriyor. Başkan (Obama) ve Hazine Bakanı (Timothy) Geithner bu kaygıları paylaşıyor. Onlar sürekli, Çin’in zamanla yuanın değerinin artmasına izin vermesine ihtiyacı olduğunu söylediler” denildi.

    DOLAR-YUAN PARİTESİ

    Pekin yönetiminin haziran ayında yuanın dolar karşısında değer kazanmasına izin vermesine rağmen, Uluslararası Para Fonu (IMF) ekonomistleri yuanın yüzde 5-27 oranında değerinin altında olduğunu tahmin ediyorlar.

    Amerikalı imalatçılar da yuanın dolar karşısında değerinin yüzde 40 kadar düşük olduğunu, bunun, ABD’de Çin ürünlerini ucuz ve daha rekabetçi, Çin’de ise ABD ürünlerini daha pahalı hale getirdiğini söylüyorlar.

    Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi’nde oylanmadan önce Çinli yetkililer, döviz kurunda esnekliği desteklediğini yinelemişler, ancak yuanın değer kazanması konusunda ne yapacaklarına ilişkin öneride bulunmamışlardı.

    Obama, geçen hafta New York’ta BM Genel Kurulu sırasında Çin Başbakanı Wen Jiabao ile yuan ve Çin’in ABD ile olan dış ticaret fazlasını ele almıştı. Obama’nın, bu konuyu Güney Kore’nin başkenti Seul’de 10-11 Kasım’da yapılacak G-20 liderler zirvesinde de gündeme getirmesi bekleniyor.

    ÇİN’İN TEPKİSİ

    Bu arada Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Cian Yü, Pekin’de düzenlediği olağan basın toplantısında, ”Temsilciler Meclisi’nin ikili ilişkileri zedeleyecek adımlardan kaçınması gerektiğini, söz konusu yasa tasarısına kesinlikle karşı olduklarını” ifade etti.

    Öte yandan, Çin para birimi yuan güne ABD Doları karşısında değer kaybederek başladı.
    Yuan, dün Çin’in merkez bankası Halk Bankası’nın döviz kurunun esnetileceğini açıkladığı 19 Hazirandan bu yana en güçlü konuma gelmişti.

    Çin Döviz Kuru Sistemi, yuanın dün 6,6936 olan dolar karşısındaki paritesini 6,7011 olarak açıkladı.


    http://nethaberci.com/sondakika-ekon...cti-94747.html

  6. #6
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Bizim yaştakiler, bloklararası Soğuk Savaşı ve bu dönemde yaşananları bilirler.

    Bugünün göstermelik barışında ise "kur savaşları" ön planda yer alıyorlar.

    Her ne kadar rol alan devletler kabul etmeseler de, son yaşadığımız ekonomik kriz sonrasında, kur savaşları daha da çok konuşulur ve devletler tarafından şikayet konusu edilir hale getirildi.

    Ülkemiz ise, değerli milli parayı bir matah zanneden ekonomik alt yapıdan yoksun yöneticilerimiz sayesinde, ithalatın baş tacı edildiği bir uzun dönemi ve o dönemin tüm olumsuz sonuçları yaşıyor farkında olmadan.

    Bizim yönetimimiz için literatürümüzde kur savaşı diye birşey yok anlayacağınız.

    Merkez Bankasının ne şiş yansın ne kebap örneği piyasadan topladığı rezerv para dışında..

    Fatura eninde sonunda önümüze konulacak..

  7. #7
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Tam rekabet koşullarının cari olduğu kapitalist sistemlerde "para" da aynen meta (mal) gibidir.. Değeri arz-talep kanunu temelinde piyasada belirlenir..

    Mi dersiniz?

    Neyse işin o kısmı uzun..

    Döviz ise kendi milli paramız dışındaki "yabancı paralara" verdiğimiz ad..

    Döviz kuru, bir ülke parasının diğer bir ülke parası cinsinden ifadesidir.

    Yabancılarla alışverişte bu kur önümüze çıkacaktır.

    Buraya kadar hemen herkesin bildiği elifbeyi hatırlatayım dedim. Kusurumuz affola.

    Dünyada rezerv para olarak kabul edilen tek para ABD doları..Bu kabul bir zorunluluk.

    Dış ticarette ülkelerin temel alacağı bir ölçü, bir endaze olmazsa neye göre ellerindeki mal ve hizmetleri satıp alabilecekler?

    İşte sorun burada, yani bu kabul temelinde başlıyor..

    Neden ABD doları diyenlere, "peki neyi temel alalım" diye sormak gerekiyor?

    Ülkelerin, ABD doları dışında kendi milli paraları temelinde mal alım satımında bulunmaya karar vermeleri ise çok devrimci bir karakter taşımakla birlikte doğacak sorunlar düşünülecek olursa, en azından şimdilik, pek pratik bir uygulama olarak gözükmüyor ..

    İki ülke arasındaki dış ticaret olayında, milli parası, temel alınan ölçüye (paraya/dövize) göre ucuz olan ülkeden, pahalı olan ülkeye doğru mal ve hizmet akışı hızlanıyor.

    Sorun bu..

    Eğer, Çin örneğinde olduğu gibi, Yuan salt bu maksatla, milli politika gereği, değeri düşük tutularak ihracat artırılmak için kullanılıyorsa, bu politikadan zarar görenlerin buna itirazları da artıyor..

  8. #8
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Dolar nasıl devalüe edilir?

    Ali Ağaoğlu -

    ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, ABD’nin “ihracat avantajı sağlamak için doları devalüe etmeyeceğini” belirterek, “hiç bir ülkenin ekonomik sağlık kazanmak için para birimini zayıflatmaması gerektiğini” söylemiş!

    Silikon Vadisi’nde iş dünyası liderlerine seslenen Geithner, “Devalüasyon, bu ülkede olmayacak (...) devalüasyon yaşayabilir, makul bir strateji değil ve biz buna kalkışmayacağız” diye konuşmuş.

    Sahi, dolar devalüe edilebilir mi? Değeri bir gecede düşürülebilir mi?

    Teknik olarak düşürülemez! Hele ki herşey dolara karşı fiyatlanırken... Doların diğer para birimleri karşısındaki değeri sabit değil ki, bir gecede karar verip de değerini düşüresiniz. Doların değeri piyasada “serbestçe” belirleniyor.

    Çin için bir devalüasyondan söz edilebilir. Zira yuanın değeri Çin Merkez Bankası ve ekonomiyi yönetenlerce “belirleniyor”. Çinliler bir gecede; “Bu günlerde 6.65 olan dolar/yuan kurunu; 5.65’e ya da 4.65 indirdik” diyebilirler. Buna kelimenin tam anlamıyla devalüasyon denir.

    Biz Şubat 2001’de biraz farklı bir yol izlemiştik. Önceden belirlenmiş ve Merkez Bankası tarafından “taahhüt edilmiş” bir bant içinde hareket eden TL’yi bir gecede serbest dalgalanmaya bırakmıştık. O da bir tür devalüasyondu.

    Artık böylesi bir devalüasyon TL’de yapılamayacağı gibi, serbest dalgalanan dolar için de böyle bir şey söz konusu değil.

    Yine de doları devalüe etmek mümkün!

    Nasıl mı?

    Piyasaya dolar verirsiniz. Hangi yolla olduğu farketmez. Tıpkı çok değil bir ay kadar önce Japonya’nın yaptığı gibi. Japon Maliye Bakanlığı ve Bank of Japan (Japonya Merkez Bankası) piyasaya yen verip, dolar alarak yenin değerini düşürmeye çalıştılar! Piyasa yoluyla devalüasyonu denediler. (İşe yaramadı!)

    ABD’de benzer bir yola çıkmaya hazırlanıyor. 2008’deki “I. Bedava Para” paketiyle Fed bonoları alarak piyasaya inanılmaz bir likidite verdi. Dolar, euro karşısında 1.60’lara kadar değer kaybetti. Şimdi sırada Fed’in “II. Bedava Para” paketi var. Daha paket açıklanmadan ve hayata geçmeden bile doların euro karşısındaki değeri 1.18’lerden 1.40’lara kadar “düştü”! 7 haziran’daki 1.1876 seviyesinden, 15 ekim’deki 1.4159 seviyesine kadar geçen 130 günde yüzde 19.22 devalüe oldu dersek hata olur mu? Sanırım olmaz!

    ABD üstelik bunu “Güçlü dolar politikamız devam ediyor” derken yaptı. Sonra da Geithner çıkıp “Bu ülkede dealüasyon olmayacak” diyebiliyor. Aslında haklı. ABD devalüasyon yapmış değil. Yapılması da “teknik” olarak mümkün de değil!!! Diğer yandan Fed’in “II.Bedava Para” paketi devalüasyon amacıyla çıkarılmış değil. Doların değer kaybı; ekonomiyi “çalışır” hale getirebilmek için piyasalara verilen likiditenin bir “yan etkisiydi”. Amaç tabii ki devalüasyon değildi. Ama bu yan etki de “istenmeyen” bir yan etki değil. Tam tersine “İsterim, yan cebime koy” tarzı bir yan etki bu.

    Kısa vadede bu yan etkinin de sonuna gelinmiş, 1.4159 ile “bu turdaki” zirve görülmüş gibi. Şimdi sırada 1.3620 ya da 1.3290’a kadar devam edecek bir “düzeltme” var.

    “Serbest piyasanın” bu hareketi Geithner’ı yalancı çıkmaktan kurtaracak galiba...


    http://haber.gazetevatan.com/Haber/335552/1/Gundem

Sayfa 1/4 123 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •