Sayfa 16/18 İlkİlk ... 61415161718 SonSon
Arama sonucu : 138 madde; 121 - 128 arası.

Konu: Su hayattır!

  1. #121

    Esas

    Türkiye'nin yer altı suyu potansiyeli yeniden saptanıyor.

    Yer Altı Suyu Yönetimi Eylem Planı ile Türkiye'nin yer altı suyu potansiyeli yeniden saptanacak ve yeraltı sularının miktarının yanı sıra kirlenme durumuna ilişkin tespitler de yapılacak.

    Eylem Planı, yer altı sularıyla ilgili çalışma yürütecek kurum ve kuruluşların yol haritasını belirleyecek.

    Bu kapsamda, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 2017 yılına kadar Türkiye'deki yer altı suyu kütleleri belirlenecek ve bunun ne kadarının kullanılacağı ortaya konulacak.

    Yapılacak çalışma başarılı olursa 2017-2018'den itibaren yer altı suyu seviyesi yükselecek, aynı çalışma diğer havzalarda da gerçekleştirilecek.

    http://www.buyuyenturkiye.com/haber/...n-belirlenecek

  2. #122
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Çorum'un Alaca ilçesine bağlı Alacahöyük' de ortaya çıkarılan, Hitit barajı antik su kanalları bulundu.

    Alacahöyük Kazı Başkanı Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu, ören yerinden birkaç kilometre uzakta olan Hitit Barajı’nın, 2002 yılında ortaya çıkarıldığını kaydetti. Baraj inşaatı yapan bir firmanın yardımlarıyla kazı çalışmaları yürütüldüğünü belirten Çınaroğlu, yaklaşık 4 bin yıllık bu barajın Hititler’in bu barajı sulama ve içme suyu amaçlı kullandığını ve Anadolu’da bilinen en eski baraj olduğunu söyledi.

    Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan habere göre: Barajda buldukları bir hiyeroglif kitabeden Hitit Barajı’nın, milattan önce 1250 yıllarında Hititlerin en güçlü krallarından Hattuşili’nin eşi Budahepa tarafından tanrıça Hepata’ya atfen yaptırıldığını öğrendiklerini belirten Çınaroğlu, “Çalışmalarda barajın, bugünkü baraj tekniğiyle yapılan en eski baraj olduğunu gördük. Bugünkü barajlarda taş dolgu setlerinde çimento kullanılılırken Hititler kil kullanarak suyun geçirgenliğini engellemişler. İşin güzel tarafı, bu barajın hem sulama hem de içme suyu amacıyla kullanılması” diye konuştu.

    İlerde bu kanallardan su akıtılabilir

    Devlet Su İşleri yetkilileriyle barajda çeşitli incelemeler yaptıklarını anlatan Çınaroğlu, suyun çok temiz ve halen içilebilecek nitelikte olduğunun tespit edildiğini dile getirdi. Yapılan araştırmalarda barajın su kanallarını da belirlediklerine değinen Çınaroğlu, barajın kuzey ve güneyinden antik şehre doğru inen su kanalları bulunduğunu söyledi.

    Kanalların büyük ihtimalle sulama amacıyla kullanıldığını vurgulayan Çınaroğlu, “Bu kanallar özel mülkiyete ait arazilerde yer alıyor. Benim dileğim bu kanalların onarılıp, görselliğinin kazandırılıp ziyarete açılmasıdır. İlerde bunun olacağını tahmin ediyorum. Su kanallarında bir tahribat yok. Köylüler kanalları tarlanın hududu olarak kabul etmişler. Biz bunları gayet basit onarımlarla açar temizleriz. En güzeli de ilerde bu kanallardan suyu akıtmak olacaktır” ifadelerini kullandı.

    “Eğer bu kanalları tam anlamıyla ortaya çıkartabilirsek Alacahöyük içerisinde ikinci bir açık hava müzesini kurmuş olacağız” diyen Prof. Dr. Çınaroğlu, “Baraj tek başına bir şey ifade etmez. Kanallarıyla bir şey ifade eder. Su kanallarını görülebilir şekilde temizler ve açığa çıkarabilirsek, görselliğini sağlayabilirsek şimdilik dünyadaki tek örneği olacak. Bu nedenle Alacahöyük’ün önemi her geçen gün artıyor” dedi.

    http://sozcu.com.tr/kultur-sanat/400...ma-tesisi.html

    =====================================

    Konu uzmanı bizler açısından son derece heyecan verici bir keşif.
    Ayrıca Anadolu su medeniyetlerinin tarihin eski çağlarına kadar gittiğinin köklü bir geçmişinin olduğunun ispatıdır da...
    Ancak bu noktada bu eserlerin gün ışığına çıkarılırken yaşatılması ve korunması da oldukça önemli. Bir Van gezim sırasında Urartular tarafından Van ilimize içme ve sulama suyu temini 2700 yıl önce yapılan ve hala çalışır durumda olan 52 km lik Şamran su kanalının hangi akla hizmetse eski kanalın 1 metresi bile kalmamacasına betonla kaplanıp orijinal yapısının yok edildiğini görüp kahrolmuştum.
    Gene Van'da Urartular tarafından 2700 yıl önce inşa edilen ama henüz müze envanterine alınmamış ve hala çalışır duruma olan bir barajın suyunun alındığı dipsavak çıkışı bölgesinde defineciler tarafından kazı yapıldığını ve bu bölümün tahrip edildiğini öğrendim.
    Bu son derece tehlikeli bir davranıştır. Bu tahribat sonrası baraj dipten patlayabilir, bu patlama sonrası ortaya çıkacak muazzam su gücü hem eşsiz bir eser olan barajın yıkılıp yok olmasına hem de can ve mal kayıplarına yol açabilir.

  3. #123
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Sular Özgür Aktığında Daha Çok Ekonomik Fayda Sağlıyor
    Yusuf Yavuz

    Yüzyılın başında doğayı terbiye etmek kibriyle devasa barajlar ve HES'ler inşa eden Amerikalılar, bugün son kullanma tarihi gelmiş on binlerce barajı büyük maliyetler karşılığında sökmenin derdine düşmüş durumda. Amerikalıların nehirlerin restorasyonu yönünde attığı adımları inceleyerek bu konudaki görüşleri de yansıtan bir makale yazan Washington Post yazarı Juliet Eilperin, ABD'deki barajların kaldırılması çalışmalarının 2006-2010 yılları arasında 241 barajın yıkılması

    ile birlikte artış gösterdiğini ve bu konuda yüzde 40 oranında artış olduğunu kaydetti. Yıkılan barajların çoğunluğunun ülkenin doğu ve iç batı kesiminde yer aldığını ve dokuma fabrikalarıyla kağıt ürünleri üreten işletmeler dâhil 20. yüzyıl sonlarında tüm sanayinin enerji ihtiyacını karşılayan kaynaklar olduğunu belirten Eilperin, makalesinde zaman içerisinde yıpranan altyapı ve azalan balık rezervleri tehdidiyle yüz yüze kalan insan topluluklarının, akarsuların kontrol altına alınmayıp serbestçe aktığında daha fazla ekonomik fayda sağlayabileceğini anlayarak, ülkenin her köşesinde kilit noktalardaki su yolları üzerinde kurulan barajları bir bir yıkmaya başladıklarını aktarıyor.

    GEÇMİŞTE RADİKAL GÖRÜŞTÜ, ŞİMDİ GENİŞ KABUL GÖRÜYOR

    Makalesinde, barajların yıkılmasıyla ilgili görüşlere de yer veren Eilperin, bu yıkımları çevresel nedenlerden dolayı destekleyen Amerika Nehirleri Grubunun başkanı Bob Irvin'in “geçmişte radikal olarak görülen düşüncenin günümüzde hâkim görüş olarak benimseniyor. Bütün yaşananlar doğanın kendisini nasıl yenileyebildiğine dair deneyler olarak nitelendirilebilir ve Elwha bunun en büyük örneğidir" yönündeki görüşünü aktarıyor.

    NEHİRLER RESTORE EDİLİYOR

    Yerel topluluklar ve çevreci grupların hukuki itilaflar oluşturarak yükselen seslerinin, ABD yetkililerini normal şartlarda bugün varlığını sürdürebilecek bazı barajların kaldırılması yönünde harekete geçirdiğini belirten Eilperin, "bu kararlar, barajın varlığının önem taşıdığı Kuzeybatı Pasifik gibi bölgelerde siyasi tartışmalara yol açsa da, aynı zamanda bugünkü tarihsel uzlaşmalara da şekil vermiştir. İçişleri Bakanı Ken Salazar bir beyanında, 'Elwha Nehri restorasyon çalışması, toplumun geniş bir kesiminin desteğiyle, nehirlerimizin ve geçimini bu nehirlerden sağlayan toplumların yaşatılmasını sağlayacak çalışmalara bir temel sağlayarak, nehir restorasyonu alanında yeni bir dönemi başlatmaktadır' şeklinde ifadeler kullandı" diyor.

    İHTİYACIN YÜZDE 10’UNU KARŞILIYOR

    1940 yılında Birleşik Devletlerin elektrik ihtiyacının yüzde 40’ını karşılayan barajlar bir zamanlar ulusun enerji kaynağı olarak büyük rol oynadı. Bugün, Birleşik Devletlerdeki barajların üretim kapasiteleriyle övünç duyulan sadece yüzde 3 kadarının üretimi ile ihtiyacın yüzde 7 ila 10'u karşılanmaktadır. Ortalama bir kömür santralinin 500 megavatlık kapasitesiyle karşılaştırıldığında Elwha nehri üzerindeki 19 megavatlık iki baraj çok mütevazı bir miktarda elektrik üretiyor. Ulusal Hidrolik Enerji Birliği Başkanı Linda Kilisesi Ciocci, hidroelektriğin düşük karbon emisyonu nedeniyle ideal bir enerji kaynağı olduğunu söylüyor. Ciciocci, endüstriyel barajları geliştirmenin yanında dalga ve gelgit enerjisi gibi teknolojik yeniliklerle birlikte 15-20 yıl içinde üretim kapasitesini yüzde 66 oranında arttırmayı umuyor.

    80 BİN BARAJ 50 YAŞINA GELDİ

    ABD'deki 80 bin barajın 50 yıl önce inşa edilmesi, ülke çapında devlet yetkililerini endişelendiriyor. Bugünlerde yetkililer, üretim kapasiteleri dolan bu barajlardan nasıl kurtulacağını düşünüyor. Duke Üniversitesi'nden Nehirbilim ve politika profesörü Martin Doyle, ABD'deki barajların yüzde 85'inin 2020 yılına kadar ömürlerini tamamlayacağını tahmin ediyor.

    MİLYONLARCA DOLARLIK SÖKÜM MALİYETİ FONLARDAN

    Pennsylvania Eyaletinde sökülen toplam 186 barajın neden olduğu zararları gidermek için ödenen tazminatların küçük bir ülkenin bütçesine eşit olduğu belirtiliyor. Devlet fonları milyonlarca doları bulan barajların kaldırılması maliyetini karşılamak için ülke genelinde büyük çabalar sarfediliyor. 1900'lü yılların başında sadece bir kaç yıllık enerji üretimi için inşa edilen dev barajlar bugün Amerikan devletinin en büyük sorunlarından biri haline gelmiş durumda.

    ABD TÖRENLE BARAJLARINI YIKIYOR

    Türkiye'nin birçok konuda model aldığı ABD’de, barajlar konusunda geçtiğimiz yıl ülke tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini yaşandı. Washington yakınlarında bulunan 33 metre yükseklikteki Elwha barajının geçtiğimiz yıl adeta törenle yıkılması, Amerikalıların akarsuların yönetimi yönünde bir kaç yıldır gerçekleştirdikleri geniş çaplı değişimin son adımı olarak yorumlandı. ABD yönetiminin kâbusu haline gelen barajların yıkılmasıyla ilgili ayrıntılara geçmeden önce kısa bir anımsatma yapmakta yarar var. 1800'lerin sonunda başlayan büyük barajlar yapma konusunda ABD'li yöneticilerin hemen hepsinin görüşü de aynıdır. Dönemin yöneticilerine göre doğa vahşi bir güçtür ve insanoğlunun onu eğitmesi gerekmektedir. ABD Jeolojik Tetkik Dairesinin, 1881-1889 yılları arasındaki başkanı Wesley Powell'in 'nehirler denize israf ediliyor' sözü, 1902'de Başkan Roosevelt'e de ilham verir ve büyük baraj ve sulama projelerinin temeli atılır. Hintli aktivist Vandana Shiva'nın 'bgts' yayınları arasında çıkan 'Su Savaşları' kitabından aktardığımız bu ayrıntıların yanına, yine Shiva'nın dikkat çektiği Ordu Mühendis Kıtaları'nı da ekleyelim. 1775'te ABD ordusu bünyesinde kurulan mühendis kıtalarının 32 bin sivil, 300 de asker personeli olduğunu kaydeden Shiva, ABD'nin baraj projelerini yürüten bu devasa örgütün ülke sınırlarını aşarak 'Yeşil Devrim' hareketiyle üçüncü dünya ülkelerinde barajlar inşa ettiğini aktarıyor.


    http://ikibin50dergisi.org/69-sular-...-sagliyor.html

  4. #124
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    SU SAVAŞLARI ; HESLER ; BÖLÜNME ; AÇLIK

    “Artık HES’lere ve yaşama zarar veren her şeye daha yüksek bir SES VER’menin zamanı geldi.”


    Kusursuz Enerji (!) Planı kitabının mücadeledeki yeri
    Çoruh Vadisi boyunca yapılan hidro elektrik santralleri ve barajlar konusunda herkes kendince fikir yürütüyor.

    Kimine göre: Memleketin enerjiye ihtiyacı var. Bu barajlar yapılmalıdır. Hatta Çoruh’un gerdanlıklarıdır. Çok yakıştırmakla birlikte gurur duyanlar vardır.
    Buna karşın Çoruh Enerji Planının bir ihanet projesi olduğunu, barajların bu şekilde yapılan barajların hayata, suya geleceğe, memlekete vurulan kelepçe olduğunu iddia eder.
    Çoruh Nehri’nde ardışık olarak özellikle(!) yüksek bir şekilde yapılan barajların vadideki tüm tarım, yerleşim ve yaşam alanlarının yok edilmesine hizmet ettiğini, on binlerce kişinin göç ettirildiğini söylerken kanıtlarını da ortaya koyuyor.
    Evet Yurttaş Mazlum Çoruh 6 yıldır bunları söylüyor ve Yazıyor.

    ÇORUH ENERJİ PLANI,
    enerji üretmek amacıyla yapılmış olamaz!..

    Bu konu bu ülkede yaşayan herkesi ilgilendiriyor;
    Yazının devamı;

    http://semrabayraktar.blogspot.com/2...nme-aclik.html

  5. #125
    Duhul
    Sep 2008
    Yaş
    33
    Gönderi
    4,847
    Blog Yazıları
    37

    Esas

    Sular Özgür Aktığında Daha Çok Ekonomik Fayda Sağlıyor

    “Artık HES’lere ve yaşama zarar veren her şeye daha yüksek bir SES VER’menin zamanı geldi.”


    Bu başlıklar yazılarınızdan benim seçtiğim en çarpıcı cümleler...

    Memleket aşığı, su aşığı, toprak aşığı en önemlisi insan aşığı sevgili Serenler Ağbim çok teşekkürler... emeklerinize yüreğinize sağlık...

    Aslında her şey özgür aktığında hem kendine hem ülkesine daha daha çok ekonomik fayda sağlar...
    Son düzenleme : yağmur; 19-07-2013 saat: 10:49.

  6. #126
    Duhul
    Sep 2008
    Yaş
    33
    Gönderi
    4,847
    Blog Yazıları
    37

    Esas

    SUSUZLUK ÇAĞI
    'susuzluk yokluktur'

    Tüm canlılar için temel besin maddesi sudur. Canlılar %50- %95 oranında sudan oluşmaktadırlar. İnsanın ilk hali olan cenın'de su oranı %85 iken , yeni doğan bir bebekte bu oran %75 ve yetişkin bir insanda ise %60 olmaktadır. Besinlerin hücreye taşınması için su mükemmel bir ortamdır. Vücudumuzdaki suyun çıkarıldığını bir an düşünelim mumyalanmış bir iskelete döneriz.

    Suyun olmaması durumunda karşılaşacağımız sorunları görmek için güneş sisteminde dünya dışında herhangi bir gezegene bakmamız yeterlidir. Göreceğimiz yokluktur.

    Dünya yüzeyinin %70'inden fazlası okyanus ve denizler kaplamaktadır. Okyanus ve denizlerdeki suyun %97'si tuzlu ve %3'ü tatlı sudur. Tatlı suyun %75'i kutuplarda buzul halde ve büyük bir bölümü ise yer altındaki derinliklerdedir. Bu %3 olan tatlı suyun %1'i içilebilir. Yani 3334 bardak sudan sadece 1 bardak su içilebilir durumdadır. Altın değerindeki bu maddenin önemi apaçık ortadadır.

    Bir an için %1 oranındaki bu tatlı içilebilir suyun olmadığını veya kirletilerek kullanılamadığını düşünelim. Tam bir felaket ile karşı karşıya kalırız. Fazla uzağa yani dünyanın dışına çıkmamıza gerek yok Afrika' daki kuraklığı ve doğurduğu sonuçları düşünelim yeter.

    Türkiye nin de bir gün susuz kalabileceğini hiç düşündük mü? Belki de içtiğimiz bu servetin farkında bile değiliz. Türkiye nin çöle dönüşmesini engellemenin en önemli yolu kaynaklarımız sahip çıkmakla mümkündür. Daha öncede belirtildiği gibi 3334 bardak sudan sadece 1 bardak içiliyor. Genel ile karşılaştırıldığında bu miktardaki su oranını korumak için neler yapmalıyı? Hep birlikte bunu tartışalım.

    Suyun israf edilmemesi yani yerli yerinde kullanılması kendi evimizden başlayarak en başta gelen çözümdür. Bir evdeki günlük su tüketimine baktığımızda karşımıza aşağıdaki tablo çıkıyor. buradan da görüleceği gibi en büyük israflar temel ihtiyaçların dışında olmaktadır.

    SU HARCAMA TABLOSU
    Tuvalet
    15 lt -25 lt
    5 Dakikalık Duş
    9 lt - 130 lt
    Küvette Duş
    90 lt - 150 lt
    El Yıkama (Akan Suyla)
    8 lt
    Di Fırçalama (Akan Suyla)
    14 lt
    Bulaşık Yıkama (el ile )
    114 lt
    Bulaşık Makinesi
    60 lt
    Elbise Yıkama
    200 lt
    İçilen Su
    8 lt - 10 lt
    Yemek
    40 lt
    Araba Yıkama
    300 lt
    Çimleri Sulama
    500 lt

    Her bir evde dikkatli kullanım sonucunda günde en az 10 litre ve ortalama 20 litre suyun korunabileceğini düşündüğümüzde yapılacak hesap çok basittir. Türkiye genelinde 20 milyon evde sadece basit yöntemlerle günde 200 milyon ile 400 milyon litre arası su tasarrufu sağlanacaktır. Her gün evlerden 10 000 ile 20 000 arası su tankerini dolduracak kadar su boşu boşuna akmaktadır.

    Peki bu kadar büyük oranlarda suyu boşa akıtmaya hakkımız var mı? Bu sudan ağaçların ve hayvanların da hakkı olduğu hiç düşünüyor muyuz ? Ağaçların temel besin kaynağı sudur. Ağaçlar için gerekli olan bütün besinler su ile taşınır. Susuz bir ortamda ağaç olmayacağından canlılar yok olur.

    Mavi ve yeşilin olmadığı bir dünyada canlılar yaşayamazlar. Besin zincirinin en baş halkasında bulunan suyun ortadan kaldırılması ile veya kirletilmesi ile kendi dünyamızı ve en önemli besin kaynaklarımız olan meyve, sebze ile birlikte hayvanları da yok etmiş olacağız.

    Bitkisiz bir ortamda su, susuz bir ortamda da bitki olmaz. Su döngüsünü düşündüğümüz de sürekli bir devamlılık vardır. Bu devamlılığın kesilmesi veya adımlarından bir tanesinin sekteye uğraması durumunda denizlerdeki; okyanuslardaki suda yok olmakla karşı karşıya kalacaktır. Bizlere verilmiş olan bu güzel dünyayı yok etmiş olacağız. Gelecek nesillerimiz susuzlukla yani yoklukla karşı karşıya kalmış olacaklar.

    Bu yok olmanın belirtileri şimdiden görünmeye başlandı bile. Beklide en büyük felaket olan iklim değişikliği kendisini hissettiriyor. İklim değişikliği ile dünya yüzeyindeki bütün canlılar büyük tehlikeler ve yok olmayla karşı karşıya kalacaklardır.

    Birçoğumuz hidroelektrik santrallerde elektrik üretildiğini aklımıza bile getirmiyoruz. Suyun boşa harcanması veya kötü kullanımı sonucunda elektrik üretilmeyeceğini biliyor muyuz? Hem kurak çorak bir dünya hem de teknolojinin çalışmadığı karanlık bir dünya. Susuzluk ile yokluk birbirine uymayan iki kelime. Ama ne yazık ki kendi elimizle yaşatıyoruz bu kötü anları kendimize ve gelecek nesillerimize.

    Gelin hep beraberce bu dünyayı su zengini bir dünyaya dönüştürelim. Kurulmuş olan bu mükemmel düzeni koruyalım. En basit yöntem elimizde: evimizdeki suyun israfının nedenlerini tespit edelim ve bunlara çözümler bulalım. Suyumuzu doğru yerde doğru şekilde kullanalım.

  7. #127
    Duhul
    Sep 2008
    Yaş
    33
    Gönderi
    4,847
    Blog Yazıları
    37

    Esas



    Gezegenimizdeki içilebilir su miktarı ancak bu kadar gerçek boyutlu bi resimdir...
    Sularımızın değerini çok iyi bilmemiz gerekir...

  8. #128
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Bir bardak suyu 50 liraya içmeye hazır mısınız!

    “Bizde su çok ama kültürü yok” diyen Amerikalı sanatçı Tolbert’in su konusundaki çarpıcı analizi Türkleri kendine getirecek…

    Yusuf Yavuz

    AMERİKA’NIN SUYU BOL AMA SU KÜLTÜRÜ YOK

    Amerikalı sanatçı Margaret Ross Tolbert, yaklaşık 20 yıldan bu yana yeraltı sularına ilişkin çalışmalar yapıyor. Yeraltı sularının milyonlarca yıldır aynı biçimde varlığını sürdürdüğünü söyleyen Tolbert, akifer adı verilen yeraltı su kanalları bakımından en zengin bölge olarak bilinen Florida’da gerçekleştirdiği ‘Aquıferious’ projesi kapsamında mağara uzmanından jeoloğa, dalgıçlardan haritacılara kadar bir çok uzmanla çalışmış. En önemlisi de Tolbert’in suyu anlatan tablolarından oluşan sergi, çeşitli performanslarla ABD’den İsveç’e, bir çok ülkede sergilenmiş. Tolbert’in çalışmaları geçtiğimiz yıl Ankara’da da Türk sanatseverlerle buluşmuştu. “Amerika’da su çok bol ancak suyla ilgili kültür yok” diyen Tolbert’e göre Avrupalılar da su içmeyi bilmiyorlar, çünkü içilebilir suları çok kısıtlı. Mecburen bira ve şarap tüketme alışkanlığı gelişmiş diyor. “Avrupalılar sudan korkuyorlardı” diyen Tolbert, şu günlerde 30 yıldır pek çok kez ziyaret ettiği Türkiye’de suya ilişkin gözlemlediği inanış ve kültürden öylesine etkilenmiş ki buna ilişkin kapsamlı bir film, sergi ve çeşitli sanatsal performansları içeren bir proje için çalışıyor. Proje kapsamında Şanlıurfa’dan Kütahya’ya, Sivastan Denizli’ye kadar bir çok ilde gezi yapan Tolbert ve ekibi, bu gezilerdeki günlükler ve eskizlerden bir kitap oluşturmayı da hedefliyor.

    SU BİR YALAN, BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ…

    Suya ilişkin inanç ve kültürlerin en zengin olduğu bölgelerden biri olan Teke bölgesi coğrafyasını model alarak çalışmasını sürdürecek olan Tolbert, Likya uygarlığının da merkezi olan bu bölgede su kaynaklarının zengin bir kültür yarattığını söylüyor. Suyun dünyanın her yerinde kontrol edilmek istendiğine işaret eden Tolbert, “su bizden kaçıyor” diyor. Yakın zaman sonra birbirine sınırı olmayan ülkelerin bile suya ilişkin anlaşmalar yapmak zorunda kalacağını söyleyen Tolbert, suyun önemine dikkat çekmek için sanatın daha kalıcı etki yapacağına inanığını söylüyor. Çünkü ona göre su en büyük sanatçı. Ama bir yanıyla da yalan. Bir varmış, bir yokmuş gibi…

    BİR BARDAK SUYU 50 LİRAYA İÇMEK ZORUNDA KALABİLİRİZ

    Antik çağdaki su kültlerinin izini süren Tolbert’le Kaş’ta Türkiye’nin sularını konuştuk. Su kaynaklarına yönelik akıl almaz bir tahribatın sürdüğü bu günlerde, dünyanın su kaynakları bakımından en zengin ülkelerinden birinde “sularımız yokoluyor!” diye dikkat çekmeye çalışan Tolbert’i dinledikçe, Türkiye’nin su politikalarını acilen gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyor insan. Çünkü hal böyle giderse yakın gelecekte bir bardak suyu 50 liraya içmek zorunda kalabiliriz. Nasıl mı? Bu sorunun yanıtını bulmak için gelin hep birlikte yeraltına inelim ve milyonlarca yıldır yerkürenin canı olan akiferlerden başlayıp, Halkalı’nın çeşmelerine uzanan bir su masalının içine dalalım…

    KIZILDERİLİLERLE SU KÜLTÜRÜ DE YOK OLMUŞ

    Tolbert, “Amerika’da su kaynakları bol ama suyla ilgili bir kültür yok. Varsa bile biz bunu bilmiyoruz” diye söze başlıyor. Çünkü Tolbert’in “bizim Yörükler” dediği Kızılderililerle birlikte Amerika’nın suya ilişkin inanç ve kültürleri de yok olmuş. Geçmişte deniz salyangozu biçiminde yüksek yerlere inşa edilmiş Kızılderili tapınakları olduğunu söyleyen Tolbert, bu tapınakların yıkılarak taşlarının inşaatlarda kullanıldığını anlatıyor. Tolbert’in yeraltı sularına olan ilgisi, bu bakımdan dünyanın en zengin bölgelerinden biri olan yaşadığı kent Florida’da ortaya çıkmış.

    ‘SU KONUSUNDA NE KADAR CAHİLMİŞİM’

    Tolbert, ‘Aquıferious’ projesinin ortaya çıkışını, “Florida’daki akiferlere ilişkin bir proje yaptım. Çizgiler, tablolar, mağaracılar, dalgıçlar ve bu konuda çalışmalar yapan uzmanların görüşlerini bir araya getirdik. Çünkü geçmişte fışkırırcasına su barındıran akiferler, aşırı kullanımdan dolayı giderek boşalıyordu. Florida’daki akiferler hakkında son 30 yıldır çalışmalar yapılıyor. Ancak bu konuda çok fazla şey bilinmiyordu. Ben de bu çalışma sırasında bu konuda ne kadar cahil olduğumu öğrendim. Tabii zamanla çok şey öğrendim. Dalgıçlar akiferlere girip çalışma yapana kadar akademik çevrelerde bile bu konuda bir çok yanlış bilgiler olduğu ortaya çıktı. Doğal su kaynaklarının milyonlarca yıldır hiç değişmediğini öğrendik. Dünya değişiyor ama akiferler hiç değişmiyor. Suların yaşını ölçebiliyoruz. Ancak şimdilerde akiferler de çok hızlı değişmeye başladı” sözleriyle anlatıyor.

    İLHAMINI SULARDAN ALAN TABLOLAR

    Milyonlarca yıldır değişmeden bugüne ulaşan akiferlerin son yıllarda neden hızla değişmeye başladığı yönündeki sorumuza, “çünkü su kaynaklarını savurganca kullanıyoruz. Villaların bahçelerini suluyorlar. Tarımda kullanılan gübreler, zirai ilaçlar ve diğer kirleticiler nedeniyle hızla akiferler kirleniyor. Ama bunun etkilerini görmek mümkün değil. Doğal su kaynakları hızla ölüyor bu yüzden. Ben bu konuda bir şeyler yapmak istiyordum ama sadece şikayet etmek istemiyordum. Yeraltı sularına ilişkin içimde çok büyük bir heyecan vardı. Bu heyecanı yansıtmak istiyordum. Bir anlamda aktivizm yoluyla değil de sanatın daha yumuşak diliyle ama derin etkisini kullanarak insanlarda bir farkındalık yaratmak istiyordum. Sonra hiç farkında olmadan yaptığım tablolara yansıdı bu durum” yanıtını veriyor.

    ‘ŞİRKETLER SUYU KONTROL ETMEK İSTİYOR’

    Bazı akiferlerin kilometrelerce uzunluğunda olduğunu söyleyen Tolbert, içinde deniz inekleri, mersin balığı ve bir çok küçük balık türleri yaşayan akiferler bulunduğunu anlatıyor. Ancak suyun doğal alanında kaldığı zaman değerli olduğunun da altını çiziyor. Çünkü Tolbert’e göre yoğun kullanım hırsı yüzünden sular insanları terkediyor. Geçmişte kiliselerin kontrol ettiği suyu bugün de şirketler kontrol etmek istiyor. Dünyaca bilinen bir gıda şirketinin müdürünün, suyun bir insane hakkı olmadığını söylediğini anlatıyor ve “bu çok korkunç bir şey. Çünkü suya sahip olmak istiyorlar. Oysa su bir yalan” diyor. “Tıpkı bir masal gibi, bir varmış bir yokmuş gibi. Sular bizden kaçıyor. Bu bir metafor ama bunu kimse bilmiyor. Önceden ben de bilmiyordum.”


    SULARIN KİRLETİLMESİNE GÖZ YUMAN LOBİ

    Suların insanlardan neden kaçtığını sorduğumuz Tolbert, buna ilginç bir tespitle yanıt veriyor. İçilebilir suların hızla tüketilmesini destekleyen bir lobi olduğundan söz ediyor. Temiz su kaynaklarının kirlenip yokolmasına gözyuman bu lobinin asıl hedefi, geliştirdiği deniz suyunu içilebilir hale getiren teknoloji sayesinde bugünkünden yüz kat daha fazla paraya insanlara su satmak. Çünkü yeryüzündeki içilebilir suların üçte ikisi akiferlerde bulunuyor. Florida’daki akiferlerden bir günde milyonlarca gallon su çekilince yer kabuğunun birden çöktüğünü ve evinde uyumakta olan bir adamın eviyle birlikte kaybolduğunu anlatan Tolbert, bir anlamda altı boşalan yer kabuğunun evinde içinde bulunduğu alanı yuttuğunu söylüyor. Hergün bu ölçüde su alımının çok tehlikeli olduğunu dile getiriyor.

    ‘MOZART HEP ŞARAP İÇTİ, ÇÜNKÜ SU YOKTU!’

    Ülkesinin su kaynakları yönünden oldukça zengin olmasına karşın Tolbert’in aktardıklarından yola çıkıp ‘su kısıtı’ çeken ülkeler arasında anılan Türkiye’de su konusunda yaşanan vurdumduymazlığa bakınca irkilmemek elde değil. İlk kez 33 yıl önce Türkiye’ye gelen Tolbert de su konusunda aradan geçen zaman içindeki farkı gözlemlediğini söylüyor: “Ben İspanya’yı gezdim. Bir süre Fransa’da yaşadım ama Avrupalılar sudan anlamıyorlar. Çünkü her zaman tatlı su bulunmuyor. Bu nedenle Avrupalıların su içme kültürü yok. Şarap, bira ve başka içkiler içiyorlar su yerine. Mozart, her zaman şarap içti, çünkü tatlı su yok!”

    TÜRKİYE’NİN SU KÜLTÜRÜ BELGESEL OLACAK

    Türkiye’deki su kültürünün çok zengin olduğunu gözlemlediğini söyleyen Tolbert, Mimar Sinan’ın otobiyografisinde anlattığı su tadımcısı insanlardan çok etkilendiğini anlatıyor: “Her yerde tadı farklı olan sulardan söz ediliyor. Her köyde çeşmeler var. Sarnıçlar, bentler, su kemerleri; her çeşit su yapısı var Türkiye’de. İstanbul’da Halkalı suları var. Hangi suyun hangi hastalığa iyi geldiğine kadar ayrıntılar var. Heredot tarihinde anlatılanlar, Midas’a ilişkin efsaneler. Hepsi büyük bir birikim. Bütün bunlar bende yavaş yavaş birikti ve sonuçta ortaya bir proje çıktı. Anadolu’da, Kütahya, Denizli, Sivas , Şanlıurfa ve Rize gibi kentlerde suya ilişkin geziler yaptım. İnançlar, hikayeler, masallar aradım. Likya bölgesinde de çok fazla suya ilişkin inanç ve kültür var. Her yerde su kaynakları var. Yaşam suyla iç içe. Su kaynaklarının bulunduğu her yerde kehanet merkezleri var. Sanki insanlar suya soruyorlar gelecekle ilgili beklentilerini. Su konuşuyor gibi. Sonra buralar ayazmalara dönüşmüş. Kehanet merkezlerinden bu yana su kaynakları hep kontrol edilmek istenmiş. Suya kutsallık atfedilmiş. Hacıbektaş’ta da kutsal olduğuna inanılan çeşme var, kiliselerde de. Türkiye’deki suya ilişkin bu zengin kültürü sanat yoluyla işlemek istiyorum. Bir belgesel film ve kitap ile bunlardan oluşan sergiler yapacağız.”

    ‘SU GİBİ İYİMSER OLMAK İSTİYORUM AMA MANZARA KÖTÜ’

    Türkiye’de bu zenginliği yaratan su kaynakları üzerindeki tahribata ilişkin gözlemlerini ve düşüncelerini sorduğumuz Tolbert, aslında bu konuda tıpkı suyun kendisi gibi iyimser bakmak istediğini ancak gördüğü manzaranın kötü olduğunu dile getiriyor. O’na göre dünyanın her yerinde suyu kontrol etmek istiyorlar. “Çünkü su çok önemli ve bunu biliyorlar, paylaşmak istemiyorlar. Gelecekte birbirine sınırı olmayan bir çok ülke su konusunda anlaşmalar yapacak” diyor.

    AVRUPALILAR SUDAN KORKUYORLARDI

    Proje kapsamında çekecekleri belgesel filmde bu tahribatı da ele alacaklarını söyleyen ve HES’leri de filme konu edeceklerini dile getiren Tolbert, Avrupalıların uzun süre sudan korkarak yaşadıklarını ve gemilerle denizleri aşan bir çoğunun yüzme bilmediğine işaret ediyor. “Çünkü sudan korkuyorlardı. Yılan gibi görüyorlardı” diyor Tolbert.


    ‘YURDUMU TERKEDECEĞİME BURADA ÖLÜRÜM DAHA İYİ’

    Türkiye’nin suyla ilişkin kültürünün eşsiz olduğunun altını bir kez daha çizen Tolbert, her yerde farklı bir hikaye dinlediğini söylüyor. Küçük not defteri bu hikayelere ait notlar ve eskizlerle dolu. Tolbert, Şanlıurfa’da bir çayocağı garsonundan dinlediği küçük hikayeyi anlatatıyor ve sohbetimizi noktalıyoruz: “Belgesel ekibinden bir arkadaşımız Ege’de doğmuştu ama İstanbul’da yaşıyordu. Ege’yi özlediğini söyleyince çay içerken, garson şu hikayeyi anlattı: Hz. Süleyman Urfa ’nın yakılacağının üç kez duyrulmasını ve bütün canlıların bulundukları yerleri terketmelerini istemiş. Bütün canlılar yaşadığı yeri terkedere ama bir tarlada yaşayan kelebek terk etmemiş. Kelebeği gören Hz. Süleyman, ‘sen neden gitmedin’ diye sormuş. Kelebek, ‘ evimi, yurdumu terkedeceğime burada ölürüm daha iyi’ yanıtını vermiş. Düşünebiliyor musunuz, bir çay ocağında çayınızı içerken çaycı Osman’dan böyle bir hikaye dinleyebiliyorsunuz. Bu harika bir şey!”

    http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordp...iz-24-05-2013/

Sayfa 16/18 İlkİlk ... 61415161718 SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •