Sayfa 1/22 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 174 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Bu Dünyadan Nazım Geçti...

  1. #1

    Esas Bu Dünyadan Nazım Geçti...

    Bugün 3 Haziran. Nazım'ın 42. ölüm yıldönümü. 3 Haziran 1963'te kaybetmiştik büyük Ozanı.
    Saygıyla anıyoruz...

    Ozan'ın ölmeden iki yıl önce kendi kaleminden biyografisi:

    OTOBİYOGRAFİ
    1902'de doğdum
    doğduğum şehre dönmedim bir daha
    geriye dönmeyi sevmem
    üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
    on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
    kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
    ve on dördümden beri şairlik ederim
    kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
    ben ayrılıkların
    kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
    ben hasretlerin
    hapislerde de yattım büyük otellerde de
    açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
    otuzumda asılmamı istediler
    kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
    verdiler de
    otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
    elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
    Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
    961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
    partimden koparmağa yeltendiler beni
    sökmedi
    yıkılan putların altında da ezilmedim
    951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
    52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
    sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
    şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
    aldattım kadınlarımı
    konuşmadım arkasından dostlarımın
    içtim ama akşamcı olmadım
    hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
    başkasının hesabına utandım yalan söyledim
    yalan söyledim başkasını üzmemek için
    ama durup dururken de yalan söyledim
    bindim trene uçağa otomobile
    çoğunluk binemiyor
    operaya gittim
    çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
    çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
    camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
    ama kahve falıma baktırdığım oldu
    yazılarım otuz kırk dilde basılır
    Türkiye'mde Türkçemle yasak
    kansere yakalanmadım daha
    yakalanmam da şart değil
    başbakan filân olacağım yok
    meraklısı da değilim bu işin
    bir de harbe girmedim
    sığınaklara da inmedim gece yarıları
    yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
    ama sevdalandım altmışıma yakın
    sözün kısası yoldaşlar
    bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
    insanca yaşadım diyebilirim
    ve daha ne kadar yaşarım
    başımdan neler geçer daha
    kim bilir.

    11 Eylül 1961 / Doğu Berlin

  2. #2

    Esas

    Bu da geçtiğimiz hafta Muğla'da bir lise öğrencisinin lise gecesinde okuduğu için gözaltına alındığı Nazımın "Vatan Haini" adlı şiiri:

    Vatan Haini

    "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
    Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
    66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
    Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
    "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
    hainiyim, ben vatan hainiyim.
    Vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
    ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

    28.07.1962

  3. #3
    XZARA_ Guest

    Esas

    Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acılarıyla uğraşmaz. Onun şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır... Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.
    Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır.


    Nâzım HİKMET

  4. #4
    XZARA_ Guest

    Esas

    Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem
    zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin
    daha güzel günler için savaşından, hem bir tek
    insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak
    istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan
    bahseden şiirler yazmak istiyorum.

    Nâzım Hikmet

  5. #5

    Esas

    Bu da Nazım'a "vatan haini" diyenlere....

    Memleketimi Seviyorum

    Memleketimi seviyorum :
    Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
    Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
    memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

    Memleketim :
    Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
    kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
    benim o kendi kendinden bile gizleyerek
    sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

    Memleketim.
    Memleketim ne kadar geniş :
    dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
    Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
    Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
    ve güneye
    pamuk işleyenlere gitmek için
    Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
    utanıyorum.

    Memleketim :
    develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
    kavak
    söğüt
    ve kırmızı toprak.

    Memleketim.
    Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
    alabalık
    ve onun yarım kiloluğu
    pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
    Bolu'nun Abant gölünde yüzer.
    Memleketim :
    Ankara ovasında keçiler :

    kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
    Yağlı, ağır fındığı Giresun'un.
    Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,
    zeytin
    incir
    kavun
    ve renk renk
    salkım salkım üzümler
    ve sonra karasaban
    ve sonra kara sığır
    ve sonra : ileri, güzel, iyi
    her şeyi
    hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,
    çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
    yarı aç, yarı tok
    yarı esir...

  6. #6

    Esas

    Yaşamaya Dair - I

    Yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi mesela,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    Yaşamayı ciddiye alacaksın,
    yani o derecede, öylesine ki,
    mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    yahut kocaman gözlüklerin,
    beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
    insanlar için ölebileceksin,
    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    hem de en güzel en gerçek şeyin
    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    yaşamak yanı ağır bastığından.

    1947

  7. #7
    XZARA_ Guest

    Esas

    DOSTLUK

    Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
    yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.

    Gözümüzün dilinden anlar,
    elimizin sırrını bilirsin.

    Namuslu bir kitap gibi güler,
    alnımızın terini silersin.

    O gider, bu gider, şu gider,
    dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

    NAZIM HİKMET

  8. #8
    XZARA_ Guest

    Esas

    PENCERELER

    Sabaha karşı mıydı bilmiyorum
    yoksa akşamüstü müydü
    belkide gece yarısı
    bilmiyorum
    girdi odama pencereler
    perdeli perdesiz
    ben basma perdeleri severim
    ama tül perdeler de vardı
    kara ustorlar da
    ustorları çekip çekip bırakıyordum
    bir daha inmez oldu kimisi
    kimisi bir daha çıkamadı yukarı
    ve camları kırık pencereler
    elimi kestim
    kimi camsızdı büsbütün
    camsız pencereler içime dokunur
    camsız gözlükler gibi

    Pencereler
    yağmur yağıyordu camlarınıza
    kızıl saçları kederli uzun
    ben alt dudağımda cıgaram
    türkü söylüyordum içimden
    yağmur sesini kendi sesimden çok severim

    Pencereler
    beşinci katta güneşli boşluğunuzda bir deniz
    bir deniz mavi yüzük taşından
    serçe parmağıma geçirdim usulcacık
    üç kere öptüm ağlayarak
    öpüp alnıma koydum üç kere

    Pencereler
    çıktım kırmızı velenseli yataktan
    çocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin
    oda sıcaktı ve genç anamın kokusu vardı odada
    dışarda kar yağıyordu
    ben kızamık çıkarıyordum

    Pencereler
    sabaha karşı mıydı bilmiyorum
    belki de gece yarısı
    bilmiyorum
    odamın içindeydi yıldızlar
    ve gece kelebekleri gibi
    çırpınıyorlardı camlarınızda
    ben onlara dokunmaktan çekinerek
    açtım sizi pencereler
    salıverdim yıldızları geceye
    aydınlık sınırsız hür geceye
    yapma ayların geçtiği geceye

    kurtlar duruyor ayın altında
    hasta aç kurtlar
    kurtlar duruyor önünde pencerenin
    kadife perdeleri kapasam da sımsıkı
    ordadırlar bilirim
    gözetliyorlar beni

    Pencereler
    düştüm bir pencereden
    bir güzele bakarken
    dünya halime güldü
    güzel dönüp bakmadı
    belki farkında değildi

    Pencereler
    pencereler
    kırk evin penceresi odama girdi
    ben oturdum birinin içine
    sarkıttım ayaklarımı bulutlara
    bahtiyarım
    diyebilirdim belki

    NAZIM HİKMET

Sayfa 1/22 12311 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •