|
|
bu hayat şartlarında sağlıkla 80 yaşına gir öp te başına koy
sayın park aynı şeyleri kopyalayıp kopyalayıp koymayın yukarda okuduk bir kere kafi
istediğin kadan inan kardeş babam da 100 yaşını göreceğine inanıyo du (hayattayken)
Bu başlıkta asıl verilmek istenen düşünceleriniz inançlarınız sizin tüm yaşantınızı şekillendiriyor...
Deyimlerimizde de vardır kırk gün ne düşünürsen ne söylersen o olur derler ya da aklıma gelen başıma geldi gibi...
O yüzden lütfen bir de bu açıdan bakalım...
Benim tüm yazılarım da da vermek istediğim bu düşünce...
Bir çok başlıkta görüyorum zaten kaybederim inancıyla hisse alan arkadaşlar ya da ben alırım hisse düşer diye işlem yapan insanın kazanmasını bekleyebilirmisiniz?
İşte aynı şekilde 60 yaşında yaşlandım 80 ne bi gelsek daha ne diye düşünen insanın beyni de tıpkı bilgisayarlar gibi verilen programı aynen uygular...
Herkese akıl ve beden sağlığı yerinde uzun yaşamlar...
Son düzenleme : yağmur; 08-04-2013 saat: 11:08.
Dünyanın dört bir yanında insan ömrü uzuyor ve gelişen tıp sayesinde azrail sürekli geri püskürtülüyor. Ama uzun yaşam gerçekten iyi bir şey mi?
Californiya'da tam bir egzersiz çılgınlığı yaşanıyor mesela.
İlgili Haberler
Kafayı kullanan geç yaşlanıyor
İkaryalıların uzun yaşam sırrı ne?
Kadınlar neden daha uzun yaşıyor?
Sağlık, Yaşam
İnsanların görüşüne saplantılı Beverly Hills bölgesinde vitrinler "ömür uzatan" haplar ve şuruplarla dolu.
Santa Monica'daki parklarda o kadar çok sayıda yoga ve egzersiz kursu yapılıyor ki, yetkililer artık bir önlem almak gerektiğini düşünmeye başladı.
Ed Saxon, Hamburger Cumhuriyeti filminin yapımcısı
"Olduğundan genç görünme saplantısı gerçeklerin inkarı, hatta bir bakıma kişinin kendi değerini inkar anlamına geliyor"
2006 yılında çekilen Fast Food Nation (Hamburger Cumhuriyeti) filminin yapımcısı Ed Saxon "California'da sabahın 5'inde spor yapan insanlar görüyorsunuz. İki ihtimal var. Ya bundan zevk alıyorlar, ya da yaşlandıkları için derin bir mutsuzluk içine düştükleri, nevrotik bir ruh hastalığı geçiriyorlar" diyor.
Saxon, "55 yaşındaki birinin 25 yaşında görünebileceğini hayal ederek estetik ameliyatlar yaptırması, ya da fanatik bir şekilde kendisini spora vermesi, pek iyi bir fikir gibi görünmüyor bana. Olduğundan genç görünme saplantısı gerçeklerin inkârı, hatta bir bakıma kişinin kendi değerini inkâr anlamına geliyor" diye sürdürüyor.
Egzersiz gibi bir çılgınlık haline gelen diğer şey ise "sağlıklı beslenme". Bir çok insan artık ne yerlerse daha uzun yaşayacakları konusunda sürekli değişen tavsiyeleri imanla takip eder hale geldi. "Kahvaltıda yaban mersini, karalahana püresi ve glutensiz kızarmış ekmek mi yesem?", "Kırmızı şarap ya da çikolata sağlığa iyi mi, kötü mü?" gibi sorularla cebelleşiyor.
Öneriler, kafaları karma karışık edebilir, ama amaç gayet açık ve net: Ölüm mümkün olduğunca ertelenecek
Ünlü Amerikalı yazar Susan Jacoby iki yıl önce yayımladığı Never Say Die (Ölümü Ağzına Alma) kitabında, uzun yaşamın özenilecek bir şey olmadığını savunuyordu.
"ABD'de artık otomatik olarak uzun yaşamın iyi bir şey olduğu varsayılıyor" diyor.
"Yaşlanmaya ve hastalıkları bazı ürünler satın alarak durdurabileceğiniz gibi irrasyonel düşüncelerin arkasında, Amerika'nın yaşlanmaya karşı duyduğu gerçek nefret yatıyor.
67 yaşındaki Jacoby, yaşlanmayla mücadele sektörünün ortaya attığı "yaşam tarzı" ya da "destek ürünler" gibi konseptleri "çöp" diye tanımlıyor.
"Eğer birisi size 120 yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşayabileceğinizi söylüyorsa dikkat edin, mutlaka size bir şey satmaya çalıştıklarını görürsünüz" diyor.
Amerikalı yazar, "Gerçeklere bakalım" diyor. "90'larını görebilen insanların büyük çoğunluğu uzun yıllarını bakıma muhtaç bir şekilde geçiriyor."
"67 yaşında her zamankinden daha sağlıklıysak, 87 ya da 97 yaşında da aynı şeyin olabileceği mitini kabulleniyoruz. Ve modern tıbbın geliştirdiği tartışmalı yöntemlerle hakikaten insanlar çok uzun süre hayatta tutulabiliyor. Ama bu insanlara nasıl bakılacağı konusu çok daha ciddi bir şekilde düşünülmek zorunda."
Politikacılara yönelik bu öneri aslında hepimizi ilgilendiriyor. Uzun yaşamak istiyor muyuz? Ne pahasına? Ya da , uzun yıllar bakıma muhtaç olmak, hastalıklarla boğuşmak pahasına yine de uzun yaşamak istiyor muyuz?
Susan Jacoby, Yazar
1980 yılında Stanford Üniversitesi tıp profesörlerinden James Fries, New England Tıp Dergisi'nde yayımlanan araştırmasında, kronik hastalıkların ertelenebileceği ve sürelerinin kısaltılabileceği bir toplum vizyonu çizmişti. Bu toplumda insanlar tamamen sağlıklı yaşamlar sürüyor ve nispeten daha çabuk ölüyorlardı. Yani yaşamın hastalıkla geçirilen kısmı kısalıyordu.
Profesör Fries bunu "ölüme gidişin kısaltılması" diye tanımlamıştı. Bu çalışma sağlıklı yaşlanma konusundaki çağdaş yaklaşımların şekillenmesinde önemli rol oynadı.
Fakat bir sorun var. İnsanlara daha uzun yıllar sağlıklı kalabilmek için ne yapmaları gerektiğini söylemek kolay. Ama ölüm öncesi hastalıklarla boğuştukları dönemi nasıl kısaltacakları konusunda ne söylenebilir?
Joseph ve Anne Gias, 60'larında bir çift. Her ikisi de sağlıklı.
İleri yaşların getirebileceklerinden endişeliler.
Anne, "80'den uzun yaşamak istemiyorum" diyor. "Sanıyorum insanlar en çok 80 ile 85 yaşları arasında sağlıklarını kaybediyorlar. Bu yaş grubunda o kadar çok zihni gerileme de gördüm ki, ben aynısını yaşamak istemiyorum."
Anne Gias'ın endişelerine karşın, çok uzun ve gayet sağlıklı yaşayan bir çok insan var.
Besse Cooper geçen yıl 116 yaşında ölmeden önce, dünyadaki en yaşlı insandı.
Ölene kadar sağlığının çok iyi olduğu ve bir yerinin bile ağrımadığı yazıldı.
Hareketli bir hayat sürmüş ve hiç bir zaman sağlıksız şeyler yememişti.
Hayattaki son gününde iştahla kahvaltı etmiş, saçını yaptırmış ve arkadaşlarıyla bir video seyretmişti.
Öğleden sonra nefes alma güçlüğü çekmeye başladı ve kısa süre içinde öldü.
Uzun ve sağlıklı bir hayat ve hızlı bir son ile "ölüme gidişin kısaltılması" konusunda mükemmel bir örnek olmuştu Cooper.
Peter BOWES
BBC,Los Angeles
UZUN YAŞAM !