Sayfa 3/22 İlkİlk 1234513 ... SonSon
Arama sonucu : 169 madde; 17 - 24 arası.

Konu: Mikro Düşüncelerle Makro Görünümler

  1. #17

    Esas

    sizce bu iki grafik arasında ne fark var


  2. #18

    Esas

    Benim de yazacak zamanım kalmadı şu an..

    İktisatçılarla dalga geçmiyorum..ama benim genel gözlemim dataların özüne derinliğine inmeden yorumlanıp, sanki gerçeğin kıyısına kadar yanaşarak çıkmadan geri dönmek etraına turlamak gibi..

    havayolu taşımacılığı son yılda niye arttı..69 ytl olursa yurtiçi...serbest rekabet olursa...bu arada pisti şaşıranlar..pistten çıkanlar yakında düşer birisi bunu da bi kenara yazın:)

    ..sağlık harcamalarının oranı niye arttı..bunlar herkesçe malum..bi yerlerden kısıldı bi yerler artırıldı..MEB de arttı bu siyasi bir karar..ama yoruma müsait tezin desteklenmesinde kullanılabilir olduğundan şekil yapılmış yani..aynı dönem için savunma harcamalarının oranını da alıverelim hemen varsa..(son 5 yılda alınan uçak helikopter tank sayısını yazabilir misiniz...bu bambaşka bir yönü meselenin..)

    Rakamlar bariz sektörlerdeki malum talep patlamasının, üretimdeki sonuçları..

    konut=çimento, demir, cam (uzun vadeli krediler mevzusu), araba=otomobil,kamyonet,traktör,otobüs (hurda araç indirimi ile başlayan, kredi faizlerinin düşmesiyle devam eden)

    iki grafik dizisindeki fark esneyebilen scaladır..görmek isteyen göze göre şekil alır..

    Benim için burada tek manalı artış televizyon üretim artışı ve madde-n dir...ki Artan Yatırım Malı İthalatının alt datalarını verebilirseniz..mesele netleşmeye başlayacak..yoksa bu kadar çabuk sevinilebilecek durum yok bence..

    Şimdi iktisat gözlüğünü bir süreliğine çıkarıp mühendis gözlüğü takalım ve reel dataları yorumlayalım..

    Mesela...Traktör üretimi artarken..şekerpancarı..tütün..ayçi çeği..buğday üretimi ne olmuş...artmıştır herhalde..o kadar traktörü 4X4 niyetine almadı herhalde köylüm...

    Elektrik üretimi artarken...bunu tüketecek kişi sayısı da artmıştır herhalde..isterseniz bir composite grafik atalım ortaya..yani şu an kaçak elektriği bir anda önleyebilecek bir basit ama etkin teknoloji keşfedilse, enerji üretimi %30 artmış olur..bu bir artış mıdır..

    Ya da gelen turistin bıraktığı paranın kaçta kaçı gerçekten ülke içinde kalıyor...bunu bir irdeyelim..bu şekilde gelen turist artışı bedava reklam ayak alışkanlığı faydası sağlar diye değerlendiriyorum ya..turizmciler çok vakiflar..bir gece sabaha kadar tartışmışlardı tv..de..bir yanda esnaf..bir yanda turizm acentaları..hotellerin yabancı acentaların firmaların ülke içi ayakları..ama sayı olarak evet uçaktan inen turist sayısı arttı..

    Siyasi eksenli alınan kararlarla eskiden çok düşük olan oranlardaki iyileştirmeler grafiksel olarak çok müthiş artışlar olarak yanılsama yaratabilir..

    Kısaca artan şeyler yaşanan güllük gülistanlık kriz sonrası istikrar ortamının ve finans sektöründeki düzelmenin yansımaları..ev araba ve bunların türevi oldukları şeyler..dolayısıyla çok ihtiyatlı yorumlar realist yaklaşımlar yapmak ve göstermek gerekir..

    Bir de;
    Üretim arttı ama siz hissedemiyorsunuz yansımalarını demek asıl Türk insanına hakaret olur..sonra bunu farkedemeyen insan zekası üzerine freudçuluk keza kadayıf üzerine kaymak olur..ben en son Demirelin Çillerin 3 anahtar projesinde, ve kemer sıkma metodolojilerinde kaldım galiba..

    Daha derinlere inelim lütfen..daha alt dataların dökümü..yorumu..

    ben kara-, kaynağı meçhul-,legalize edilmiş görmezden gelinmiş, demek yerine kayıtdışı demiştim...-ki o paraların birden kısa bir sürede nasıl geldiğini de daha dün gibi hatırlıyorum..gerekirse bununla ilgili bir yazı da yazarım..

    Yeni teknoloji yatırımları ve görece olarak değerli malların üretim artışları, beko ve arçeliğin cep telefonu, player, lcd televizyon v.s üretimindeki artışları, aselsanın havelsanın başka ülkelerin modernizasyon projeleri kapsamında termal kamera, lazer telemetre yeni kripto teknolojili telsiz aileleri geliştirmeleri ve üretmeleri, yaniiiii...

    masamın üstünde marlboro, çin malı çakmak. kingston falsh bellek, armani parfüm, boş plm markalı cdler, komple yabancı bilgisayar, sony kulaklık, casio saat, cama uzanıyorum, ford,polo,megane2, 307, ....domates, muz, elma hepsi yabancı....sahilde balıktan dönen tekneye bile kuşkuyla bakıyorum boğazda demir atmış bir şilepten kasa kasa almış olmasın balıkları...:)..gaz rusyadan petrol ıraktan..

    bunları üretip dünyaya dayatmadan, grafiklere bakıp sevinmeyeceğim...

    Aile yardımı %500 arttı..yuppiii..sağlıklı çocuklar yetiştireceğiz..aile kurumunu koruduk..10 ytl den 50 ytl oldu yaw:)

    Doviz arzının artışı bir sonuç değil nedendir..krizle gazi erçelin meşhur 50 milyarıyla, bir gecede akbankın çektiği dolarlarla yapılan vurgunlarla gelişip dalgalı kurla nihayetlenen sürecin sonunda erenlerin kararıdır..bakarsınız geldiği gibi gidiverir..
    Son düzenleme : Achiles; 29-03-2006 saat: 22:30.

  3. #19

    Esas

    (Yazı Sonrası Önemli Not:Yazıdaki "nüans" farklarını iyi algılayın arkadaşlar.Yazıyı çok gergin yazdım ama amacım kimseye,hele hele bu forumdan kimseye en küçük bir hakaret etmek değildir.Kimsenin yazı yazma özgürlüğünü elinden almaya çalışmak gibi bir amacımda yok.Ama iktisatçılara dolayılı ve dolaysız "hakaret" edilmesi ve iktisatın amacının dışında konular için "araç" olarak kullanılması çok canımı sıktı ve bir "refleks" olarak bu yazıyı yazdım.Bu refleksin oluşmasının ana sorumlusu burada tartıştığım arkadaşlar değil,gerçek hayatımda karşıma çıkan "mektepsiz" iktisat profesörleridir!)


    Sn.Achiles

    "Şimdi iktisat gözlüğünü bir süreliğine çıkarıp mühendis gözlüğü takalım ve reel dataları yorumlayalım.."

    Şu cümlenizden dolayı size 3 gün cevap veremedim çünkü sinirimin geçmesini bekledim.İzin verin hayatının %25'ini (daha yaşım 24!) iktisat bilimine adamış bir kişi bu cümle karşısında hiddetlensin...Çünkü bana göre çok büyük bir hakaret.Bana bu forumda küfür edenlerde oldu ama hiçbiri bu cümle kadar koymadı.

    Ama bu 3 günde,bu sözün aslında "derdimi anlatabilmek" için çok güzel bir fırsat olduğunu keşfettim.Çünkü bir "iktisatçı" ile "iktisatçı olmayan"ın iktisadi olaylara bakışında izlediği metadolojinin farklılığını ortaya koyabilmem için büyük bir fırsat yakaladım.Bu nedenle baştan kızsamda Sn.Achiles'e çok teşekkür ederim.

    (Yazının buradan sonrası Sn.Achiles'e yönelik değildir,genel bir yakınmadan ibarettir.Arada yazıdan örnekler kullansamda,bu metadoloji farklarını anlatmak amaçlı olacaktır.Sn.Achiles'in yazdıklarını tamamen iyiniyetle yazdığına tüm kalbimle inanıyorum ve saygı duyuyorum.)

    Ben burada zeytin ağaçlarının nasıl daha verimli olacağı hakkında birşeyler yazarsam yada tıbbi konularda ilaç tavsiye edersem,şüphesiz bu konular hakkında doğru şeyler yazamayacağım,dolayısı ile susuyorum.Ama neden ben bir iktisatçı olarak makina mühendislerinin,ziraat mühendislerinin,Tıp doktorlarının,gıda mühendislerinin işine karışmıyorken,her türlü meslek sahibi benim işime karışıyor onu anlamakta zorlanıyorum! Bu konuda iddialı yazmak istiyorsanız (ki en büyük hakkınızdır) en azından bu konuda neyin ne olduğunu bilecek kadar bir donanıma sahip olmalısınız.(Ben,bana yarım saat boyunca cari açık nutuğu atan diş doktoruna rastladım...Sonunda cari açıkla bütçe açığını aynı şey olduğunu zannettiğini farkettim ve sustum!)

    Şimdi bir iktisatçı ile iktisatçı olmayanların (herkesin bir mesleği vardır,iktisatçı olmamak bir hakaret değildir,hatta iktisatçı olmayanlar kendilerini şanslı bile hissedebilirler!) olaylara bakışlarındaki metadoloji farklılıklarını genel bir çerçevede inceleyelim:

    1)İktisatçı olmayanlar ülkeyi sadece kendi çevrelerinden ibaret zannederler.Çevreleri kötü ise işler kötü,iyi ise işler iyidir.Ama iktisaçılar tüm ülkeden binlerce deneğin katıldığı istatistik verilerini kullanırlar.Çünkü istatistik biliminin sonuçlarının genelde güvenilir olduğunu bilecekleri kadar istatistik bilgileri vardır.

    2)İktisatçılar analizlerinde en fazla "sektör" bazına kadar ayrıntıya inerler.Daha fazla indiklerinde ayrıntılardan geneli göremeyeceklerini bilirler,çünkü daha önce bunu yaşamışlardır,o yollardan geçmişlerdir.3 metre uzaklıktan harita çizilmeyeceğini bilirler,gerekli irtifaya çıkar haritayı oradan çizerler.Ama iktisatçı olmayanlar "toplulaştırılmış veriler"in nasıl oluşturulduğunu bilmedikleri için ayrıntılara takılırlar,bu nedenle doğru yönde bir analiz yapmaları imkansızlaşır.
    Bunun en güzel örneği şudur:İktisatçı olmayanlara göre,ülke gelişmesine rağmen çiftçi,esnaf,küçük işletmeler..vs. kan ağlamaktadır.Bu onlar için "çok kötü" gözüken bir durumdur.Halbuki gelişmiş ekonomi şu "istihdam yapısına" sahiptir : %5 Çiftçi,%15 Patron,%80 Ücretli.Gelişen bir ekonomi bu istihdam yapısına yakınsamaya çalışır.Türkiye'nin istihdam yapısı ise şu şekildedir : %30 çiftçi,%38 patron,%32 Ücretli.Dolayısı ile ekonomi geliştikçe %30 çiftçinin ve %38 patronun bir kısmının ücretli sınıfına geçmesi beklenir.Bundan 5 yıl önce çitfçi oranının %35 olduğunu düşünürsek,%5'lik bir kesimin ücretli sınıfa geçtiğini ve bunun son derece sağlıklı bir normal olduğunu bilmemiz gerekir.Ama bunu anlayabilmek için en azından iyi derecede mikro ekonomi,makro ekonomi ve çok iyi derecede "İktisat tarihi (özellikle 1876 sonrası batı ve 1950 sonrası uzakdoğu) bilinmesi gerekir.

    3)Bir iktisatçı olmanın en temel gereksimi,neden sonuç ilişkisini "doğru yönde ve sırada" kurmaktır.Bunu yapabilmek genelde insanın yıllarını alır.İktisatçı olmayan bir kişiden bunu bekleyemezsiniz,beklemeniz haksızlık olur.

    Mesela,sermaye akımları ve makroekonomik istikrar örneği...Bir iktisatçı baştan makroekonomik istikrar ve güven sağlanmadan sermaye akımlarının artmayacağını kesinlikle bilir.Ama iktisatçı olmayan bir kişi sermaye akımlarının makroekonomik istikrar sağladığını iddia eder...Bunu iddia etmek,arabanın hızlandığı için gaza bastığınızı iddia etmek gibi birşeydir...Aslında gaza bastığınız için hızlanırsınız...

    Yada "Uçakla sayahat eden kişi sayısının" tam rekabete ulaşıldığı için ve fiyatların düştüğü için olduğunu söylerler Halbuki "fiyat" ve "tam rekabet piyasası" bir sonuçtur,neden değildir Burada kurulması gereken neden sonuç sinsilesi şu şekildedir : Kamu tasarruf yaptığı için faiz dışı fazla vermiştir---->Faiz dışı fazla verdiği faiz oranları düşmüştür ve gelecek yıl daha az faiz ödemiştir--->Dolayısı ile bir bir sonraki yıl kamu daha dazla faiz dışı fazla vermiştir--->Faizler dahada düşmüştür--->Tasarruf sahipleri (özellikle büyük firmalar) daha fazla kar getirebilecek sektörlere yönelmişlerdir---->Bunlardan biri 10 yıldır devlet tekelinden çıkmasına rağmen karlılığı faiz oranlarının altında kaldığı için yatırım yapılmayan havayolu sektörüdür---->Firmalar bu alana yatırım yaparlar--->Rekabet artar---->Fiyatlar düşer---->Yolcu sayısı artar.
    Burada kurulması gereken mantık zinciri budur.Fiyatların düşmesi bir neden değil sonuçtur.En temel "neden" bütçenin faiz dışı fazla vermesidir.

    Bu örnekleri sabaha kadar yazabilirim...

    4) İktisaçı olmayanların çoğu,argümanlarını veriler ile desteklemezler.Bunun nedeni,bu verileri nerede bulacaklarını bilememeleri,bulsalar bile elde ettikleri verilere anlam verememeleridir.Bu nedenle ellerindeki veriler gazetelerin ekonomi sayfalarındakilerden veya ünlü ATO raporlarındakilerden ibarettir...(Örneğin ben Mersin'den alınmış toprak örneklerinin "özelliklerini" saatlerce arasam bulamam,bulsamda elde ettiklerim benim için birşey ifade etmez,anlamam.Yada bir hastalık hakkında tıbbi bir analizi okumam bana birşey ifade etmez)

    Bunun örneklerini sıkça görüyoruz...
    Bu konudaki en büyük örnek "Her yer ithal mal abi,saatler,arabalar,muzlar,bilgisayarlar..." şeklindeki yakınmalardır.Ama bir iktisatçı "etrafına" değil "tamamın" bakar.Önce www.dtm.gov.tr'yi açar,istatistikler bölümünden BEC yöntemi ile ithalatın sınıflandırılması'nı açar ve tüketim malı ithalatına bakar : 13.7 milyar $. 115 milyar$ ithalatın yanında kabul edilebilir seviyede olduğunu anlar.Sonra tüketim malı ihracatına bakar : 42 milyar $.Ülkesinin tüketim malı ithal eden değil,çatır çatır tüketim malı ihraç eden bir ülke olduğunu anlar.

    Yada bir iktisatçı "bütçede sağlık harcamalarının payı arttı" dendiğinde hemen "çünkü savunma harcamaları azaldıda ondan!" demez. www.muhasebat.gov.tr'yi açar ve bütçenin katma kuruluşlarının harcamalarına bakar,buradan savunma harcamalarını öğrenir ve bunları toplam bütçe harcamalarına böler:

    Savunma Harcamaları/Konsolide Bütçe
    1998 %8.4
    1999 %8.55
    2000 %8.07
    2001 %6.75
    2002 %6.74
    2003 %6.41
    2004 %6.94
    2005 %6.8

    Buradan savunma harcamalarındaki düşüşün sağlık ve eğitim harcamalarındaki artışı açıklayamayacağını öğrenir ve bu artışın asıl sebebini araştırır.Asıl sebebin "faiz harcamaları"ndaki düşüş olduğunu,bunun nedenininde son 4 yılda verilen "faiz dışı fazla"lar olduğunu öğrenir.İktisatçı veriye bakmadan konuşmaz!

    5) Bir grafiğin ölçeği ile istediğiniz kadar oynayın,bir iktisatçı için aynı şeyi ifade eder.Hatta lise bitirmiş herkes için aynı şeyi ifade eder."İstatistiki yalan" grafik ölçeklerinin değiştirilmesi ile değil,verilerin yorumlanması sırasında yapılır.Ortalama bir istatistik eğitimi almış bir kişi bunu bilir."Grafiksel olarak müthiş artış" diye birşey yoktur.

    6) İktisatçı bir sektör hakkında konuşacak ise o sektör için en azından temel bilgilere sahiptir.
    Örneğin bir iktisatçı " Traktör üretimi artarken..şekerpancarı..tütün..ayçi çeği..buğday üretimi ne olmuş...artmıştır herhalde..o kadar traktörü 4X4 niyetine almadı herhalde köylüm..." şeklinde bir cümle kurmaz.Çünkü en azından 1 dönem "Tarım İktisadı" dersi almıştır ve şunu çok iyi bilir:Tarım sektöründe esneklik 1'den küçüktür,dolayısı ile üretimi fazla arttırırsanız fiyatlar aşırı düşer,çiftçi toplu olarak iflas eder.Dolayısı ile tarım sektöründe her yıl domatesler dereye dökülür,şekerpancarı toprağa gömülür,tütün yakılır...İyide neden traktör satışları son derece artmasına rağmen tarım üretimi artmadı,bunun anlamı nedir? Bir iktisatçı istihdam verilerini açar ve son 4 yılda 2,5 milyondan daha fazla çiftçinin işini bırakıp sanayi sektörüne geçtiğini anlar.2,5 milyon kişi daha az çalışmasına rağmen tarım üretimi %13 civarında büyümüştür (daha fazla büyümesi "zararlı"dır).Yani çalışan başına "tarım ürünü" üretimi artmıştır.Bu bir verimlilik artışıdır.Bunun nedeni ise satılan/üretilen traktör ve tarım makinası sayısındaki artıştır.Tarımda insanın yerini "makina"lar almaktadır.Artık 2,5 milyon daha az kişi ile aynı üretimi yapabiliyoruz demektir.(Tarım'dan sanayiye geçmiş 2,5 milyon çiftçi,bugünkü işsizlik sorunumuzun en büyük nedenlerinden biridir.) Bir iktisatçı olaya böyle bakar,neden tarım üretimi artmadı diye üzülmez!

    7) Bir iktisatçı eğer bir talep patlaması yaşanmış ise ve bunun karşılığında aynı fiyattan arz miktarı artmamış ise fiyatların "uçacağını" bilir.Bu Allah'ın emridir,değiştirilemez.Evet Türkiye'de özellikle krizden 1 yıl sonra bir talep patlaması olmuştur ama özellikle talep patlaması olan sektörlerde fiyatlar artmamıştır! Bunun anlamı şudur;taleple beraber üretimde artmıştır.Yatırım malı ithalatının ve yatırım harcamalarının canlı oluşuda bunun göstergesidir.

    8)İktisatçı bilimsel çalışmalara saygılıdır.İnsanların ekonomik gelişmeleri neden algılayamadığı tezi,1998 yılında neredeyse Nobel ödülü alabilecek kadar güçlü bir tezdir.Çok sağlam istatistiki verilere dayanır,geyik değildir.Evet,insanlar en iyi ihtimalle şu anki hallerini 3 ay öncesi ile kıyas ederler ve ekonomik gelişmeler 3 ayda size pek bir refah artışı getirmez.Bu Türk halkı için de böyledir,İrlanda halkı için de,İngizli ve Rus halkları için de...Hatta bunun bizde 1 ay olduğunu dahi söyleyebiliriz! (Biz "ağlaşmayı" seven bir toplumuz,bu filimlerimize,şarkılarımıza dahi yansımıştır...)

    9) Mali sektörün (finansal sektör değil!) gelişmesi birebir ülkedeki üretimin artışına bağlıdır.Üretim=Gelirdir.Tasarruf ise gelirin harcanmayan kısımıdır.Gelir yani üretim ne kadar artarsa tasarruflar o kadar artar,tasarruflar ise Mali sektörün "kanı"dır.Üretimi düşük olan ülkenin mali sektörüde küçük olur.Kimse Kamboçya'dan bir CitiBank çıkmasını beklemez...Mali sektördeki düzelme üretim ve gelirdeki artışın yansımasıdır.Bunun tam tersi olmasının imkanı yoktur.Para basarak kimse mutluluğa ulaşmamıştır! (Sanılanın aksine ABD dahil!)

    10)Bir iktisatçı kesinlikle baştan önyargı ile oluşturduğu bir sonucu doğrulayabilmek için tırım tırım veri aramaz.Tüm verilere bakar arkasından bir sonuca varmaya çalışır."Üretim artmadı kardeşim!" iddiasını ortaya atıp,büyüme rakamları yüksek geldiğinde "Yalan kardeşim onlar,yok öyle birşey!" diyerek daha diplere inerek "Bak Ayşe teyze bu ay altın gününe altın götürememiş,hani büyüme?" gibi şeylerden medet ummaz...


    Oh rahatladım....Fena dolmuştum.Umarım kimse kusuruma bakmamıştır ama bu konudan son zamanlarda çok rahatsızdım...Sözlerim forumumuza değil...Gerçek hayatımda herkes iktisatçı kesilmiş,gazeteden okudukları haberlerle bana nutuk atmaya kalkıyorlar! %99.9'u siyasi yorumlar."Benim sevdiğim parti başta değil,bu nedenle büyüme rakamları doğru değil!" tarzı yorumlardan bıktım usandım artık. Biri çıkmış "Kamu borçları şu kadar arttı!" diye yorum yapıyor,ulan 2002 başından beri TL cinsinden kamu borçları reel olarak %5.1 düştü ne artması! Bunun gireni belli,çıkanı belli.Oturup hesaplarsın,hesaplayamıyorsan susarsın! Biri çıkar yok enflasyon açıklandığı kadar değilmiş,daha fazlaymış...%15'miş...O zaman reel faizler negatif demektir! Katrilyonlara hükmedenler aptal,TL tahvil alıp negatif reel faiz alıyorlar,bir sen akıllısın! Merkez Bankası'da eşşek başı,ondan enflasyon hedeflemesine geçti! O binanın içi aslında lunapark,uzmanlar gidip orada Roller Coaster'a biniyorlar bütün gün! Hayret birşey...
    Birgün Merkez Bankası'na,Hazine'ye,Maliye Bakanlığına iktisatçıları değil de mühendisleri,doktorları...vs. koyalım diyeceğim (onlar "reel" verilere bakabiliyorlar,iktisatçılar hayal dünyasında geziyorlar ya!) ama ülkemi bunu yapamayacak kadar çok seviyorum!

    Yemin ediyorum işe gitmek istemiyorum bu tarz adamlar yüzünden,gelip başıma saçmalıyorlar! Siyasetten soğuttular beni.Sonunda elimden bir kaza çıkacak...Neyse.Bu yazıyı buraya kadar okuyup derdime ortak olanlara binlerce kere teşekkür ederim.Bu aralar siyaset-ekonomi konularının iç içe girmesi nedeni ile müthiş gerginim...Bu yazıyı yazmak benim için çok iyi oldu...Kalp kırdıysam beni affedin lütfen.
    Son düzenleme : Lord_Genius; 02-04-2006 saat: 03:55.

  4. #20

    Esas Türk Toplumu,Nash Dengesi,İşbirliksiz Çözüm,Adalet ve Tanrı

    Baştan Nash Dengesi'ni kabaca tanımlayalım.
    İki younculu bir oyunda,her oyuncu ve her uygulanabilir (Si) stratejisi için,
    u(Sk,Sj)>= u(Si,Sj) ise,(Sk,Sj) strateji çifti oyunun Nash dengesidir.

    Bu tanımı daha açarsak,NASH dengesi strateji çiftini "uygulamadığınız" her durumda "keşke başka strateji uygulasaydım" diyeceğiniz,ama uyguladığınızda stratejinizin en daha iyisi olmadığını bildiğiniz (yani hiç "keşke" demediğiniz) durumdur.

    Nash dengesi tek olmak zorunda değildir."İşbirlikli" yani "etkin" yada "İşbirliksiz" yani "etkin olmayan" durumda gerçekleşebilir.Özellikle "Mahkumların İkilemi" denen bir durumda bunu daha açık görebilirsiniz."Mahkumların İkilemi" ni "Firmalar ve Reklam" adlı bir oyunlar açıklayabiliriz:

    Aynı sektörde iki firma olsun ve bu firmalar satışlarını arttırmak için reklam vermeyi düşünsünler.Ancak firmalar birbirlerinin hamlelerinin ne olacağını bilmiyorlar.Reklamın bir getirisi (satışlar artar) ve bir maliyeti vardır (medya'ya para ödersiniz).Aşağıdaki tabloda her iki firmanın yapabileceği stratejiler ve böylece kazanacakları "kar"ları görüyorsunuz:
    ________________________ 2.Firma
    ___________________ Reklam Ver ______Reklam Verme
    1.
    F Reklam Ver _______27,27____________60,20
    i
    r
    m Reklam Verme______20,60___________50,50
    a

    Bu durumda,

    **1. firmanın reklam verdiğini varsayalım.Bu durumda 2. firma ya reklam vererek "27" kar elde edecek,ya reklam vermeyerek "20" kar elde edecek.Tabiki Reklam vermeyi tercih eder.

    **1. firmanın reklam vermeyeceğini varsyalım.2. firma reklam verirse 60,vermezse 50 kar elde edecek.Dolayısı ile reklam vermeyi tercih edecektir.

    **2. firmanın reklam verdiğini düşünelim.Bu durumda 1. firma reklam verirse 27,vermezse 20 kar elde edecektir.Reklam vermeyi tercih eder.

    **2. firmanın reklam vermediği durumda 1. firma reklam verir çünkü reklam verirse 60,vermezse 50 kar elde edecektir.

    Gördüğünüz gibi tüm yollar "her ikisininde reklam vermesi"ne çıkıyor.Böylece 1. firma 27,2. firma 27 kar elde edecek.Ama aralarında anlaşıp her ikiside reklam vermeselerdi 50'şer birim kar elde edeceklerdir.

    Burada [Reklam ver,Reklam ver] "işbirliksiz (etkin olmayan) denge",[Reklam Verme,Reklam Vermez] "işbirlikli (etkin) denge"dir.

    Ancak her iki firma,baştan aralarında anlaşmaz ise,kesinlikle "etkin olmayan" dengeye ulaşıyorlar.Toplam kar 27+27=54 oluyor.Halbuki işbirliği yapsalar 50+50=100 kar elde edeceklerdi.

    İşte tüm sorun burada başlıyor? Neden işbirliği yapamıyorlar? Çünkü "açıkgözlüğün (yada kalleşliğin) getirisi" işbirliğinin getirisinden daha büyük.1. firma reklam vermez ise (anlaşmaya göre),ama 2. firma anlaşmayı bozup reklam verirse 1. firma 20,2. firma 60 kar elde edecek.Aynı durumu 2. firma içinde düşünün.

    Firmaların aralarında yaptıkları anlaşmanın gerçekleşeceğini "kim" garanti edecek? Dışarıdan 3. bir güç lazım,öyleki anlaşmayı bozduklarında,"açıkgözlüğün getirisinden" daha fazla bir ceza uygulasın ve açıkgözlüğü engellesin.

    İşte bugün yaşadığınız tüm sorunların temelinde o "3. güç" yatıyor.Kim olacak bu 3. güç? Trafikte "trafik polisleri" mi? İş hayatında "ticari mahkemeler mi?".İyide ya 2. firma açıkgözlük karının yarısını ticari mahkeme ile paylaşır ise?

    Etrafınıza iyi bakım.Türk toplumu bir Nash dengesi toplumudur.Kimse kimseye güvenmediği için toplum olarak "en etkinsiz" dengede durmaktayız.

    Neden Türkiye'de her apartmanın/evin bir su deposu vardır,belediyenin su kesildiğinde su verebilecek dev bir deposu olmaz hiç düşündünüz mü? Çünkü bir su sıkıntısında belediye "Gün aşırı banyo yapın" diye açıklama yaptığında,herkes kimsenin bu kurala uymayacağını varsayar (bilir) ve hergün "su tükenmeden" banyo yaparlar.Su hemen tükenir.Bunu apartman depolarında bile yaşayanlarımız vardır.

    Yada trafikte yaşadığımız Nash Dengelerini hiç düşündünüz mü?

    Seçilmişler ile atanmışların çekişmesini?

    "Devletin malı deniz" sözünün altında yatan anlamı Nash dengesi güzel açıklamıyor mu? "Ben harama el sürmem ama ben yemesem başkası yiyecekti!"...

    Yada kamu kuruluşlarında memurların hallerini? Özellikle vergi dairelerinde olanları! "Kimse çalışmıyor,ben enayimiyim çalışayım!"...

    Toplum olarak "en etkinsiz" dengedeyiz,farkındamısınız?

    Kim sağlayacak "işbirliğinden caymanın" cezasını? Mahkemeler mi,polisler mi?

    Yoksa içimizden bize "Dur,yapma!" diyen vicdanımız mı?

    Tanrı korkusunu hayatımızdan biraz erken çıkarmamış mıyız sizce?

  5. #21
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    Istanbul ve Kanada
    Yaş
    68
    Gönderi
    11,394
    Blog Yazıları
    6

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Lord_Genius
    (Yazı Sonrası Önemli Not:Yazıdaki "nüans" farklarını iyi algılayın arkadaşlar.!)
    .................................................. ........
    "Şimdi iktisat gözlüğünü bir süreliğine çıkarıp mühendis gözlüğü takalım ve reel dataları yorumlayalım.."
    .................................................. .................
    Ama bu 3 günde,bu sözün aslında "derdimi anlatabilmek" için çok güzel bir fırsat olduğunu keşfettim.Çünkü bir "iktisatçı" ile "iktisatçı olmayan"ın iktisadi olaylara bakışında izlediği metadolojinin farklılığını ortaya koyabilmem için büyük bir fırsat yakaladım.Bu nedenle baştan kızsamda Sn.Achiles'e çok teşekkür ederim.
    ...
    Oh rahatladım....Fena dolmuştum.Umarım kimse kusuruma bakmamıştır ama bu konudan son zamanlarda çok rahatsızdım...Sözlerim forumumuza değil...
    .................................................. ...................................
    ...Neyse.Bu yazıyı buraya kadar okuyup derdime ortak olanlara binlerce kere teşekkür ederim.Bu aralar siyaset-ekonomi konularının iç içe girmesi nedeni ile müthiş gerginim...Bu yazıyı yazmak benim için çok iyi oldu...Kalp kırdıysam beni affedin lütfen.
    Sayin Lord_Genius,

    Burada ve/ veya yine bu forumda yazdiginiz yazilari kacirmadan okumaya calisiyorum. Oncelikle sizi tebrik ederim, sebebi de bu kadar genc olmaniza ragmen bu kadar guzel analiz yapabilmenizden dolayidir.
    Yine bu topicde kendi dusunceleri ile katkida bulunan achiles de dahil olmak uzere butun arkadaslarima/forumdaslarima da ayrica katkilari ve seviyeli yazilarindan dolayi tesekkur etmeyi sahsim adina bir borc bilirim.
    Butun Yazilanlardan yararlaniyor, eksikliklerimi tamamlamaya calisiyorum..

    Katkida bulunan herkese tekrar tesekkurler.

    Saygilarimla,

    Bikmisbroker

  6. #22
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    İstanbul
    Yaş
    44
    Gönderi
    1,614

    Thumbs up

    Sn lord genius, bilgi, içerik ve emek dolu yazılarınız için teşekkür ederim. Okurken büyük keyif aldım.

  7. #23
    Duhul
    Jan 2005
    İkamet
    ankara
    Yaş
    39
    Gönderi
    732

    Esas

    sayın lord genius un yazılarını bende büyük bir zevkle okuyorum.Tebrikler...

  8. #24
    Duhul
    Mar 2004
    İkamet
    gaia
    Yaş
    63
    Gönderi
    2,517

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Lord_Genius
    1-Oligarşi : Devletlerin bir kısmının siyasi ve askeri bürokratik kurumlarını birşekilde ele geçirebilmiş ve kendi kendini atayan bir yapı ile devamlılığını sağlayan,genelde devlet imkanlarını kullanarak sınıfsal çıkarlarını muhafaza eden bir yapı.En büyük temsilcileri ABD,İngiltere ve Fransa
    tanımınızdan anladığım kadarıyla bu oligarklar, tek bir ülke ile yetinmeyip, başka ülkelere de el atmışlar. ayrıca, kendi kendini atamak ne demektir?

    özünde tüm ülkelerde oligarşi vardır. çünkü oligarşi, sadece belirli bir zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir. dini bir grubun yönetimde olması durumuna teokrasi denir.

    verdiğiniz örneklere bakarsak, tanımlamaya çalıştığınız sistem kapitalist sistemdir.

    2-Sovyetler : Kendi sistemini diğer devletlere empoze ederek sınıfsal çıkarlarını maksimize etmeye çalışan bir grup.Oligarşi dediğimiz grubun farklı bir sistem kullanan versiyonu.[/QUOTE]
    sovyet rusça bir sözcüktür ve danışma kurulu, konsey anlamına gelir. çarlık rusyası'nın sosyalistlerce (bolşevik kanadının) yönetilmeye başlandıktan sonra ülkenin adında kullanılmıştır.

    burada tanımladığınız sistem ise genelde sosyalizm, özelde ise stalinizm'dir. stalin komünizmin tek bir ülkede de kurulabileceğini (tnoçki'nin aksine) savunuyordu. 2. ds. sonrası işgal ettiği ülkeleri de kendisine bağlı sosyalistler tarafından yönetilmesini sağladı.

    3-Faşistler: Halkların ezilmişliğini sömürerek iktidarı ele geçirebilmiş bir sınıf.1929 krizi halkın ezilmişliğini arttırdığı için şansları daha da arttı.Almanya,İtalya ve Japonya.[/QUOTE]
    faşizm bir sınıf değil, bir ideolojidir. faşizmi biraz kazırsanız altından kapitalistler çıkar. nitekim. 2. ds. sonrası, vitrindekiler ve insanlık suçu işlemiş faşist kadrolar temizlendikten sonra, kalanlar, sicilleri temizlenerek, kapitalizme canı gönülden hizmet etmişlerdir.

Sayfa 3/22 İlkİlk 1234513 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •