Sayfa 5/7 İlkİlk ... 34567 SonSon
Arama sonucu : 50 madde; 33 - 40 arası.

Konu: Göbeklitepe - Dünyanın ilk tapınağı

  1. #33
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas

    Dünyanın ilk mimari yapısı: Göbekli Tepe

    Aktüel Arkeoloji dergisinin 27. sayısında, dünyanın bilinen ilk mimari yapısı ve ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe anlatılıyor...


    Anadolu’nun kültürel mirası, arkeolojik zenginliği ve insanlık tarihi üzerine araştırma yapan, ezber bozan keşifleri toplumun her kesimine ulaştırmayı hedefleyen Aktüel Arkeoloji’nin yeni sayısı yayımlandı. Derginin 27. sayısında, 10 yıl önce insanlık tarihi adına yapılan büyük bir keşfe değinilerek, dünyanın en eski anıtının ve insanlığın ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe kazısı arkeoloji ve tarih meraklılarıyla buluşturuluyor.

    İnsanlık ve dinler tarihi açısından önemli bir kavşak noktası olan Şanlıurfa’da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede açığa çıkarılan Göbekli Tepe’nin, dünyada bilinen ilk mimari yapı olduğu belirtiliyor. Anadolu’nun tarihini yeniden yazan Göbekli Tepe’de, 12-13 bin yıl önce gizemli bir şekilde inşa edilen, T biçiminde anıtsal dikilitaşların yuvarlak bir yapı oluşturduğu tapınağı kimlerin yaptığı, neden inşa ettikleri, teknik olarak bu beceriye nasıl ulaştıkları gibi sorulara cevap aranıyor. Uzmanlar bu bulgular ışığında, insanlık tarihi üzerine araştırma yapanların, yazdıklarını sil baştan ele alması gerektiğini vurguluyor.

    Dergide, Neolitik dönemle oluşan ve yayılan insanlığın ortak bilincini anlamamızı sağlayacak kazılara da yer veriliyor. Tam yerleşik topluluğa geçişin ilk görüldüğü Nevalı Çori, yerleşik yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen Hallan Çemi, avcı – toplayıcı toplulukların ilk yerleşim bölgelerinden Çayönü gibi coğrafi bölgelerde yapılan kazılar, derginin sayfalarında ukuyucuyla buluşuyor. Göbekli Tepe ile desteklenen bulgular, modern yaşamın şifrelerini oluşturan bilgileri günümüze aktarıyor.

    Dergi, okuyucularına ilettiği bilgileri desteklemek için Göbekli Tepe’ye düzenlediği günübirlik gezilerle; arkeoloji meraklılarını, 12 bin yıl öncesinde bir yolculuğa çıkarıyor.

    www.aktuelarkeoloji.com.tr

  2. #34
    Duhul
    Mar 2006
    İkamet
    İsRANTbul / 34,5
    Gönderi
    16,810

    Esas

     Alıntı Originally Posted by pinky Yazıyı Oku
    Dünyanın ilk mimari yapısı: Göbekli Tepe

    Aktüel Arkeoloji dergisinin 27. sayısında, dünyanın bilinen ilk mimari yapısı ve ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe anlatılıyor...


    Anadolu’nun kültürel mirası, arkeolojik zenginliği ve insanlık tarihi üzerine araştırma yapan, ezber bozan keşifleri toplumun her kesimine ulaştırmayı hedefleyen Aktüel Arkeoloji’nin yeni sayısı yayımlandı. Derginin 27. sayısında, 10 yıl önce insanlık tarihi adına yapılan büyük bir keşfe değinilerek, dünyanın en eski anıtının ve insanlığın ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe kazısı arkeoloji ve tarih meraklılarıyla buluşturuluyor.

    İnsanlık ve dinler tarihi açısından önemli bir kavşak noktası olan Şanlıurfa’da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede açığa çıkarılan Göbekli Tepe’nin, dünyada bilinen ilk mimari yapı olduğu belirtiliyor. Anadolu’nun tarihini yeniden yazan Göbekli Tepe’de, 12-13 bin yıl önce gizemli bir şekilde inşa edilen, T biçiminde anıtsal dikilitaşların yuvarlak bir yapı oluşturduğu tapınağı kimlerin yaptığı, neden inşa ettikleri, teknik olarak bu beceriye nasıl ulaştıkları gibi sorulara cevap aranıyor. Uzmanlar bu bulgular ışığında, insanlık tarihi üzerine araştırma yapanların, yazdıklarını sil baştan ele alması gerektiğini vurguluyor.

    Dergide, Neolitik dönemle oluşan ve yayılan insanlığın ortak bilincini anlamamızı sağlayacak kazılara da yer veriliyor. Tam yerleşik topluluğa geçişin ilk görüldüğü Nevalı Çori, yerleşik yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen Hallan Çemi, avcı – toplayıcı toplulukların ilk yerleşim bölgelerinden Çayönü gibi coğrafi bölgelerde yapılan kazılar, derginin sayfalarında ukuyucuyla buluşuyor. Göbekli Tepe ile desteklenen bulgular, modern yaşamın şifrelerini oluşturan bilgileri günümüze aktarıyor.

    Dergi, okuyucularına ilettiği bilgileri desteklemek için Göbekli Tepe’ye düzenlediği günübirlik gezilerle; arkeoloji meraklılarını, 12 bin yıl öncesinde bir yolculuğa çıkarıyor.

    www.aktuelarkeoloji.com.tr


    Sevgili pinky ağabey;

    Şunu bir kere daha anladım ki bu topraklara eski yunan'da boşuna "ANATOLİ yani "Güneşin doğduğu yer" dememişler...

    İşte o güneşde "MEDENİYET GÜNEŞİDİR"....

    Paylaşım ve bilgilendirme içinde ayrıca teşekkür ederim...

  3. #35
    Duhul
    Oct 2007
    İkamet
    İSTANBUL
    Yaş
    62
    Gönderi
    1,343

    Esas

    Göbeklitepe UNESCO listesinde
    İdil Çeliker


    e-mail: [email protected]



    3 yıl önce Şanlıurfa Manici Kasrı'nın açılış davetine icabet ettiğimizde, Alman Profesör Klaus Schmidt'in Göbekli Tepe'de yaptığı kazıyı aktarmıştım. Az buz değil, tam 17 yıldır süren emeğin sonucunda, dünyada bilinen en eski tapınak kalıntıları bulunmuştu.
    Schmidt'e göre, Adem ile Havva da Mezopotamya'nın bu sınırından çıkacak...
    Böyle yazıp, çizerek, fotoğraflara bakarak tarihin derin izlerinde şaşkınlıkla kaybolmak pek mümkün değil. Gerçek etkisi, o alanda bulunduğunuzda çıkıyor ortaya. inanamayacağınız yükseklikte bir enerji hakim bölgede. Mesela ben kazı alanına ilk girdiğimde burnuma kan kokusu geldi.
    Sonradan öğrendim ki, Neolitik Çağ'da yani Cilalı Taş Devri'nde, ölenleri bu bölgeye getirip, yırtıcı kuşların onları parcalamasıyla, ruhlarının kuşlarla birlikte göğe yükseleceği inancındalarmış.
    İşin ilginç yanı, 17 yıl önce kazı başlayana kadar, yerli halk Şanlıurfa'nın 20 kilometre uzağındaki bu köyün kıraç tepeciğinde kesiyormuş kurbanlarını bilmeden. Enerjisinin çekim gücünü varın siz düşünün...
    Bölge henüz bizim vatandaşlarımızın ilgisine mazhar olamasa da, dünyanın diğer ülkelerinden ziyaretçiler Göbekli Tepe'yi büyük bir merakla takip ediyor. Hatta bölgede tarih turizminde ciddi bir patlama olduğu da söylenebilir. UNESCO Göbekli Tepe 'yi Dünya Mirası Geçici listesine aldı bile. Geçmişe dair en eski bulgulara eminim çok daha fazlası katılacak Göbekli Tepe'den, merakla bekliyorum doğrusu. Amerikalıların bile koşarak ziyarete geldiği bu bölgede ne çıkarsa bizim ilgi alanımıza girer?




    GÜNEŞ GAZETESİ

  4. #36
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    51
    Gönderi
    19,321
    Blog Yazıları
    45

    Esas

    Göbeklitepe değil Pinky abi ama o bölgeye yakın tarihi bir yazı:




    Esrarengiz tabletlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor

    Diyarbakır Müzesi başkanlığında yürütülen Ziyarettepe kazısında bulunan bilinmeyen bir dile ait tableti ilk kez görüntüledi.

    24 Ağustos 2012 Cuma - 15:05


    ''Ilısu Baraj Gölü Altında Kalacak Kültür Varlıklarının Kurtarılması'' projesi kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve DSİ'nin işbirliğiyle, Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında, 2000 yılından bu yana Bismil ilçesinde devam eden kurtarma kazıları, Anadolu'nun zengin kültürel birikimini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Ziyarettepe'de milattan önce 8. yüzyıla tarihlenen ve bilinmeyen bir dilin varlığını ortaya çıkaran tablet bilim dünyasında heyecan yaratmıştı.

    ABD Akron Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Matney'in bilimsel danışmanlığında, Almanya Mainz Üniversitesi'nden Dr. Dirk Wicke, İngiltere Cambridge'den Dr. John MacGinnis ile Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu denetimindeki uluslararası ekip tarafından yürütülen kazılarda daha önce bulunan, ancak çözümlemesi yeni yapılan tableti Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nde ilk kez AA ekibi görüntüledi.

    Müze Müdürü Nevin Soyukaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2000 yılından itibaren Ilısu Barajı HES Projesi kapsamında kurtarma kazılarının yürütüldüğünü anımsattı.

    Ilısu Barajı göl alanın Diyarbakır'ın Bismil ilçesine kadar uzandığını Diyarbakır Müzesi Başkanlığında ilçe sınırları içerisinde çalışmaların devam ettiğini belirten Soyukaya, Ziyarettepe kazılarının da Ilısu Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında Akron Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Matney'in bilimsel danışmanlığında yürütüldüğünü söyledi.

    Ziyarettepe kazısının başladığından bugüne kadar çok önemli bilgileri gün ışığına çıkardığını ifade eden Soyukaya, ''Bölgede çalışma yapan bilim insanlarının da söylediği gibi her kazı sezonu sonrasında insanlık tarihi adeta yeniden yazılıyor. Bölge böylesine önemli bilgiler veriyor ve bu önemli bulguları Diyarbakır Müzesi'ne kazandırıyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ziyarettepe'de bulunan tablet çok önemli. Tablet ile ilgili ilk tespitler, çevirisinin yapıldığı İngiltere'de kısa bir şekilde yapılmıştı. Ancak ilk kez Türkiye'de, ilk açıklamalar müzemizde yapılıyor. Ve böylesine önemli buluntuyu AA aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz'' dedi.

    -''Asur eyalet merkezi Tuşhan''

    Prof. Dr. Matney ise Ziyarettepe'nin Dicle Nehri kıyısında, yaklaşık 32 hektar genişliğinde önemli bir eski kent yerleşimi olduğunu ifade ederek, buradaki yerleşmenin milattan önce 3. bin yılda başladığını, milattan önce 7. yüzyıla kadar kesintisiz devam ettiğini söyledi.

    Ziyarettepe'nin bu uzun tarihi dönemde genel olarak küçük bir yerleşme olduğunu ancak Asur döneminde oldukça büyük bir yerleşme haline geldiğini, 32 hektarlık alanın tümünün bu dönemde iskan edildiğini anlatan Matney, ''Burası Asurlular için önemli bir merkezdi. Asur ordusunun konaklama ve eyalet merkezlerinden biriydi. Dolayısıyla burada höyüğün üzerinde eyalet yöneticisinin oturduğu büyük bir saray vardı. Bunu açığa çıkardık. Tablet ise Asur eyalet merkezi Tuşhan'daki saraydaki taht odasında yanmış bir taban üzerinde bulundu'' dedi.

    -Bilinmeyen dile ait 2 olasılık-

    Tabletin çevirisini yapan Dr. MacGinnis de İngiltere'de çalıştığı sırada telefonla tabletin bulunduğu haberini aldığını, müthiş heyecanlandığını belirterek, bulduğu ilk uçakla Türkiye'ye geldiğini söyledi.

    Tabletin bulunmasının bütün arkeologlar, tarihçiler için çok önemli olduğunu anlatan MacGinnis, tabletin Asur çivi yazısıyla yazıldığını bildirdi.

    MacGinnis, Anadolu'nun kültürel mirası açısından buluntunun önemli olduğunu, Türkiye'de geniş bir Hitit arşivi olmasına rağmen az sayıda Asur arşivi bilindiğini söz konusu tabletin de bu sürece katkı olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

    Tabletin çevirisinin oldukça uzun zaman aldığını anlatan MacGinnis şöyle konuştu:

    ''En sonunda bunun bir kadın isimlerinin listesi olduğu anladık. Bunlar büyük olasılıkla Tuşhan'da çalışan görevlendirilmiş kadınların isimleri. Bizim için büyük sürpriz olan konu; bu tablette geçen isimlerin Asurca olmamasıydı. Tabii bunu anlamak için bir çok uzman arkadaşımızla görüştük ve Ortadoğu'daki bir çok dille karşılaştırdık. Ama bunlar bizim dillerden değil dediler. Örneğin eski Persçe, Elam, Mısır, Arapça, İbranice veya Aramice değil. Bir veya ikisi Asurca, Luwice ve Hurrice gibi dönemin diğer bilinen dillerine ait iken büyük çoğunluğu bilinmeyen bir dile aittir. Bütün bu sürecin sonunda fark ettik ki bu çok önemli tablet, bize hiç bilinmeyen bir dile ait isimleri veriyor. Bu isimlerin Diyarbakır bölgesine gelmiş olmasıyla ilgili 2 olasılık var.

    Birinci olasılık, bu isimlerin ''Şubriyalılara'' ait olabileceği. Şubriya; Asurlular gelmeden önce, bu bölgenin isimlerinden bir tanesi idi. Diğer olasılık ise bu kadınların Irak-İran sınır bölgesinde Zagros Dağları'ndan tehcir yoluyla buraya getirilmiş olabileceğidir. Tablet çok önemli. Çünkü yeni bir dil bulduk. Tablet üzerinde yer alan 'Impane, Ninuaya, Sasimi, Bisunume, Malinayasi ve Pinda' gibi kadın isimleri günümüze kadar bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Bölgedeki çalışmalarımız bu konuda yeni veriler sağlayacaktır. Bütün bu buluntular Ziyarettepe'nin eski Tuşhan adıyla bilinen eyalet merkezinin dönemine işaret etmektedir. Biz biliyoruz ki Asurlular tehcir uygulamasını çok sık kullandılar ve bu tür tehcirleri gerçekleştirdiler. Bu aşama ve tabletin bu şekilde çözümlenmesi bizi, meslektaşlarımızı heyecanlandırdı. Ziyarettepe'de daha büyük keşifler yapacağımıza inanıyoruz. 2008 yılında taht odasının tabanında ilk parçası bulunan 2009'da tamamlanan tablet, milattan önce 8. yüzyılın ortalarına tarihleniyor.''

    -3 milyonun üzerinde insan başka yere nakledildi-

    Prof. Dr. Köroğlu da tablette otaya çıkan isimlerin, büyük olasılıkla Zagros'lardan veya Asurlular gelmeden önce ''Şubriyalılar'' olarak bilinen topluma ait olabileceğinin tahmin edildiğini söyledi.

    Şubriyalıların dilinin net olarak bilinmediğini, yazıya geçirilmediğini, dolayısıyla tehcir yoluyla bu bölgeye gelen insanlara ait bir grup kadının Asur sarayında çalıştırıldığını düşündüklerini belirten Köroğlu, bu uygulamanın milattan önce 9 yüzyıldan itibaren genişleyen imparatorluğu yöneten kralların başvurduğu standart uygulamalardan biri olduğunu söyledi.

    Asurluların 300 yılda milattan önce 10. yüzyıldan 7. yüzyılın sonuna kadar Yakındoğu'da yaklaşık 3 milyonun üzerinde insanı tehcir yoluyla bir başka yere naklettikleri bilgisini veren Köroğlu, şunları kaydetti:

    ''Devletin güçlü varlığını bu programla yürüttüler. Yukarı Dicle kısmında yani Ziyarettepe'nin bulunduğu bölgede de bu programı yaptıklarını anlıyoruz. Asur sarayında kadınlar çalışıyordu, onların diğer aile bireyleri de saray için çalışıyordu. Söz konusu kadınların böyle büyük bir programın parçası olduğu ortaya çıktı. Bu türde genel olarak rastlanmayan özel ayrıntılar içeren metinler çok az bulunuyor. Burada karşımıza çıkan 60 tane kadın adı bunların Asur sarayı için çalışıyor olması başka bir yerden tehcir yoluyla nakledilmiş olabilecekleri ve hiç bilinmeyen bir dilde isimlerinin olması özellikleri nedeniyle bilim dünyasında gerçekten önemli bir ilgi uyandırdı.''

    http://www.timeturk.com/tr/2012/08/2...lisiliyor.html

  5. #37
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas



    Batıya Doğru Akan Nehir 1. Bolum: İki Nehrin Arasında

    Verimli Mezopotamya ve Anadolu topraklarında başlayan insanlığın uzun medeniyet yolculuğu yaklaşık oniki bin yıl öncesine uzanıyor.Dünya kamuoyunun dikkatini uygarlığın gerçek doğum yerine, yani Orta Doğu'daki iki nehrin arasına, Mezopotamya'ya çevirmeyi amaçlayan "Batı'ya Doğru Akan Nehir" Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından,
    Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin katkılarıyla hazırlandı.Çekimlerine iki yıl önce başlanan "Batı'ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli" için 16 ülkede çekim yapıldı, 200 civarında düşünür,sanatçı, bilimadamı ve politikacıdan görüşler alındı ve en gelişmiş bilgisayar grafikleri bir araya getirilerek eski çağların şehirleri ve eserleri dramalar ile tekrar canlandırıldı. Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan belgeselin uzun ve kısa olmak üzere iki versiyonu bulunuyor.

    Uluslararası fikir önderleri tarafından 'medeniyet üzerine çekilmiş en kapsamlı belgesel' olarak nitelendirilen proje, 11 Eylül saldırılarından sonra dünyaya yayılan Doğu ve İslam muhalefetine karşı, insanlığı daha dengeli bir bakış açısıyla buluşturmak için hayata geçirildi. "Batı'ya Doğru Akan Nehir" bir barış belgeseli olmayı amaçlıyor.
    Başbakanlık Türk Tanıtma Fonu'nun destek verdiği ve İngiltere'nin en büyük yapım şirketlerinden Lion TV'nin yapımını üstlendiği bu belgesel Eylül ayındaTRT'de, ilerleyen aylarda da uluslararası TV kanallarında izleyiciyle buluşacak.

  6. #38
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas

    Tarihin sıfır noktasında merdiven izleri

    Eşber Ayaydın - Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak kabul edilen ve bu yönüyle ''Tarihin sıfır noktası'' şeklinde nitelendirilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarında merdiven izlerine rastlandı

    Göbeklitepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt, bu yılki 2. dönem kazıları sonucu gün yüzüne çıkarılan eserler hakkında AA muhabirine açıklamada bulundu.
    Mayıs ayında başladıkları yılın ilk kazılarında ağırlıklı olarak tarihi eserlerin bulunduğu yerde ''koruma çatısı yapımı''na yönelik çalışmalarda bulunduklarını belirten Prof. Dr. Schmidt, sonbahardaki çalışmalarda da temel koruma olarak yapılacak çatının ön çalışmalarını gerçekleştirdiklerini belirtti.
    O nedenle sondaj çalışmaları yapıldığını ve ana kayaya ulaşılmaya çalışıldığını aktaran Prof. Dr. Schmidt, gelecek sezonda yine çalışmaları bu konuda yoğunlaştıracaklarını ifade etti. İlk önce geçici bir çatı yapmayı düşündüklerini anlatan Prof. Dr. Schmidt, ''Bunun için çalışmalar devam edecek. Koruma çatısı yapıldıktan sonra bunun altında tabi arkeolojik kazılara da devam edebileceğiz. Özellikle A, B, C, ve D. yapılarında şu anda yağmur yüzünden bazı çalışmaları yapamamaktayız. Çatıyla beraber bu tip çalışmaları da gerçekleştirme imkanı bulacağız, önümüzdeki sene içinde planımız bu'' dedi.

    -Yeni bulgulara rastlandı

    Koruma çatısının ayağının yerleştirilmesi için yapılan sondaj çalışmalarında yeni dikili taş ve bazı heykel parçaları bulduklarını bildiren Prof. Dr. Klaus Schmidt, şunları kaydetti:
    ''Çalışmalar sırasında heykel parçacıklarına ulaştık. Bunlar bizim daha önce kazıda bulduğumuz benzer heykellerdi. Esas bize sürpriz olan çalışmalarımız sırasında A ve B yapılarında yeni dikili taşlarının ortaya çıkmasıydı. A yapısında bir, B yapısında 2 yeni dikili taş bulduk. Yeni sondajlarla birlikte bizi heyecanlandıran başka bir unsur da çıkan yeni buluntularla ilgili. Bunlar öncekilerden biraz farklılık gösteriyor. Hiç beklemediğimiz şekilde bir mimari kalıntıya rastladık, merdiven açıkça bizi kapı deliği taşına götürüyor, fakat merdivenin genel olarak kompleksini tam olarak bulmuş ve anlayabilmiş değiliz.''
    Prof. Dr. Klaus Schmidt, yeni dönemde bu alanda daha fazla çalışacaklarını belirtti.
    Kazı alanının güvenliğinin kameralar ve bekçiler tarafından sağlandığını hatırlatan Prof. Dr. Schmidt, bunun yanı sırada 6 kilometrelik alanın büyük bir çitle çevrileceğini ve alanın kamerayla donatılacağını anlattı.

    -Göbeklitepe

    Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 18 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında bulunuyor.
    İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995 yılından bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor.
    Kazı çalışmalarında şimdiye kadar Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ''T'' biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulunmuştu.
    Dünyanın en eski ''tapınak merkezi'' olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.
    HABERDAR

  7. Esas

    teşekkürler dostum!!!!!!!

    Geçenlerde SKYTÜRK 360 da MUHABİR programında izledim GÖBEKLİTEPE TAPINAĞINI .

    MUHTEŞEMDİ.Çok etkilendim.Adamlar kumla,toprakla örtmüşler tapınak zarar görmesin diye.9500 YILLIKMIŞ.

    Dünyanın yazılı tarihini değiştirecekmiş......İnşallah birgün gezme fırsatım olur!!!

    -Aspendos,Efes,Side ,Aydın APOLLO TAPINAĞI ve selçuk u gezmiştim.

    -GÖBEKLİTEPE ise çok çok eski imiş.Nasip.........

  8. #40
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas

    'Göbeklitepe'de ölüler güneşe gömülüyordu'

    Dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ev sahipliği yapan Göbeklitepe'de yapılan kazılarda, 12 bin yıl öncesinde mezar geleneğinin bulunmadığı, açıkta bırakılan ölülerin yırtıcı kuşlar tarafından yendiği, böylece ölünün ruhunun göğe erdiğine inanıldığı ortaya çıktı.


    11 bin yıllık antik tapınak
    Arkeologlar, Göbekli Tepe'de Kapadokya ve Van Gölü'nün izlerini keşfetti.
    AA


    ŞANLIURFA - Dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ev sahipliği yapan Göbeklitepe'de 12 bin yıl öncesinde 'güneşe gömme' geleneğinin olduğu ortaya çıktı.

    Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Göbeklitepe Kazıları İkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, kazı çalışmalarına 1995 yılında başlanan bölgenin, Neolitik çağın tapınak merkezi olduğunu söyledi.

    Yılda iki dönem halinde kazı çalışmalarının yapıldığı Göbeklitepe'nin arkeoloji bilimini yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Kürkçüoğlu, 17 yıldan bu yana kazıya başkanlık eden Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bu yılki çalışmalar için de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaat ettiğini belirtti.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25344943



Sayfa 5/7 İlkİlk ... 34567 SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •