Sayfa 103/143 İlkİlk ... 35393101102103104105113 ... SonSon
Arama sonucu : 1143 madde; 817 - 824 arası.

Konu: Birinci Vazife

  1. Esas

    gündeme inat





    tekrar

  2. #818
    Duhul
    Aug 2009
    İkamet
    Eskişehir.....:)
    Gönderi
    779

    Esas


  3. #819
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    Onuncu Köy
    Yaş
    74
    Gönderi
    7,869
    Blog Yazıları
    57

    Esas


  4. #820
    Duhul
    Aug 2010
    İkamet
    far away
    Yaş
    48
    Gönderi
    700

    Esas

    Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

  5. #821
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    Onuncu Köy
    Yaş
    74
    Gönderi
    7,869
    Blog Yazıları
    57

    Esas


  6. #822
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    Onuncu Köy
    Yaş
    74
    Gönderi
    7,869
    Blog Yazıları
    57

    Esas

    “BURSA NUTKU YOK” DİYENLER BUNA NE DİYECEK?

    Haberler, Sinan Meydan
    9 Şubat 2011
    Bursa Nutku’nu Reddedenlere Kötü Haberim Var!

    Tunus ve Mısır’daki “halk ayaklanmalarından” sonra Türkiye’de bazı siyasetçiler, bu ayaklanmaları “devrimci kalkışmalar” zannetmiş olacaklar ki, Atatürk’ün “Bursa Nutku”ndan söz etmeye başladılar. Tabi birileri, Bursa Nutku’na gönderme yaparak “halk hareketinden” söz edince, başka birileri de “Bursa Nutku yoktur!” diyerek bağırıp çağırmaya başladı. Hatta kendine “tarihçi” sıfatını yakıştıran kimi yeni etme “karşı devrimciler”, akıl yürütmelerle ve saat hesaplamalarıyla Atatürk’ün Bursa’da böyle bir nutuk vermiş olmasının “imkansız!” olduğunu iddia ettiler.

    Şubat 1933’te Bursa’da Türkçe ezana tepki gösteren bir grup, ezanın yeniden Arapça okunması için valiliğe yürümüş, ancak olaylar büyümeden bastırılmıştır. Bir yurt gezi sırasında bu olayı haber alan Atatürk, 5 Şubat 1933’te Bursa’ya gelerek olaylar hakkında bilgi almış ve akşam Çekirge yolundaki bir köşkte “Bursa Nutku” diye bilinen konuşmasını yapmıştır.

    İşte Bursa Nutku:

    “Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

    Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

    Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

    İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”

    Ben, “Bursa Nutku var mıdır yok mudur?” tartışmalarına girmeden, Atatürk’ün 1923 yılındaki başka bir nutkundan söz edeceğim.

    Bursa Nutku’nu reddedenler, bakalım “bütün resmi kayıtlarda yer alan”, “belgeli” bu nutka ne diyecekler? Bakalım bunu da reddedebilecekler mi?

    İşte Atatürk’ün 1923’teki o nutku:

    “Sayın gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk gençliğine bırakacağımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız.

    Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız.

    Bunun için dimağlarımıza, irfanlarımıza, bilgimize, icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız. Bu millet sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.”

    (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.II, s.133)

    1933 Bursa Nutku’ndaki; “Türk genci!… Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır…” cümlesiyle; 1923 Nutku’ndaki: “Sayın gençler!… Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız…” cümleleri “anlamca” neredeyse aynıdır.

    1933 Bursa Nutku’ndaki: “…Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” cümleleriyle, 1927 Hitabesi’ndeki, “… memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” cümleleri “anlamca” neredeyse aynıdır.

    Özetle:

    1933 Bursa Nutku’nun “içerik” ve “üslubu”yla Atatürk’ün 1923 Nutku’nun ve 1927 Gençliğe Hitabesi’nin “içerik” ve “üslubu” birebir örtüşmektedir. Her üç nutukta da gençlere seslenilmekte, her üç nutukta da Cumhuriyetin, devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve her üç nutukta da gençlerin direnişinden söz edilmektedir.

    23 Nutku ve 27 Hitabesi, 33 Bursa Nutku’nun Atatürk’e ait olduğunun en güçlü kanıtlarıdır.

    Sinan Meydan
    İLK KURŞUN

  7. #823
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas Harbiye Marşı - Belleyelim

    HARBİYE MARŞI




    Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız

    Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız

    Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti

    Cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız



    Yaşa var ol Harbiye! Yıkılmaz satvetinle

    Göklerden gelen bir ses sana ne diyor dinle

    Türk vatanı üstinde sönmez güneşsin sen

    Kartal yuvalarında hürdür millet seninle



    Yüzyıllardır Harbiye bu orduya şan verir

    Çıkardığı dehalar semalara yükselir

    Baştanbaşa tarihtir mektebin her zerresi

    Sarsılmayan azminle çelik kal’alar erir



    Şahikalar üstünde meydan okur bu erler

    Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler

    Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti

    Tarihlere sorun ki, bize “Ölmez Türk” derler



    Söz: Hüsnü Öncü Beste: Cevdet Şahir Çetinel

    Son düzenleme : pinky; 14-02-2011 saat: 01:00.

  8. #824
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas




Sayfa 103/143 İlkİlk ... 35393101102103104105113 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •