Originally Posted by
atahan111
Babacan için yolun sonu... Şimşek ayrı bir facia!
Fransız dışişleri bakanını düşünebiliyor musunuz, Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapıyor ve şöyle diyor; “Sadece azınlıkların değil (not düşelim; Fransa Avrupa Birliği’nin azınlıklarla ilgili düzenlemelerini resmen tanımıyor) benim ülkemde hiçkimsenin hatta ‘en büyük topluluk olan Hıristiyanların bile’ ibadet etme özgürlüğü hatta dinlerini yaşama şansları yok. Hepsi büyük bir baskı altında...”
Bu cümleleri sarf eden, bir Fransız, Alman, İngiliz hatta beğenmediğimiz Yunan bakana ne olur biliyor musunuz; daha konuşması bitmeden görevden alırlar... Onu bakan yapan parti “halktan özür diler” ve zatın “siyasi hayatı” biter!
Peki bizim “Bakan Bebecan” ne diyor? Söylediklerine rağmen ne oluyor?
Detayları kaçırdıysanız tekrar arz edeyim; “...Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor. Türkiye’de son dönemde laiklik eksenli bir tartışma yaşanıyor. Bizim laiklik tanımımız çok açık: Din ve devlet işlerinin açık şekilde birbirinden ayrılması. Devletin de bireylerin dininin gereğini yerine getirmesine müdahale etmemesi. Burada farklı inançtakiler de dinsizler de bu özgürlük ortamından faydalanabilmeliler...”
Evet, yanlış okumadınız, Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmesi için gönderildiği Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde, yaptığı konuşmada “Türkiye’yi yerden yere vuruyor ve Müslümanlar’ın Türk Devleti’nin baskısı altında dini özgürlüklerini yaşamadığını” iddia edecek kadar ileri gidiyor. Hoşgeldin Orhan Pamuk veya Elif Şafak! Yabancıları karşında görünce veya yabancılar “Aslansın” diye sırtını sıvazlayınca veryansın et ülkene, seni “besleyen, okutan, büyüten” dünyada “Müslümanlar’ın rahat ettiği, İslam dinini yüzyıllarca her şeyinden fazla değer vererek gururla ‘Müslümanım’ diyen insanların olduğu ülkene bas küfürü!”
Sevgili dostlar, bu konuşma “Ne olacak, olmuşsa olmuş” denecek ve hiçbir yaptırımı olmayacak bir konuşma değil. Her şeyden önce bu ülkede “Ben Müslümanım” diyen herkese büyük bir ayıp ve haksızlık. İşin bir de daha vahim boyutu var; eğer Babacan’ın söyledikleri “AKP’nin de fikri” ise ve “AKP yönetimi Babacan ile ilgili bir yaptırım kararı almaz hatta sahip çıkarsa”, aynı fikri paylaştıklarını sessiz kalarak onaylarlarsa, Türkiye adına durum daha da korkutucu. Türkiye, “her dinamiği” ile “yabancılara şikayet eden” ve “Yardım edin, bu ülkeyi ‘yabancılarla birlikte’ değiştirip yönetelim” çağrısı yapan bir iktidara sahip ve esas bizler yani bu ülkedeki “normal çoğunluk” tam bir baskı altındayız!
Sonuç 1: AKP Hükümeti’nin “en ağır darbe aldığı” iki bakanı Babacan ve Mehmet Şimşek. Babacan, ne ekonomiden ne dış politikadan anlıyor. Bugüne kadar özellikle ekonomide “iyi” algılatılmasının tek sebebi yabancılara “yüzde 100 itaat etmesi” ve ülkeyi “yabancı sıcak paranın” istila etmesine sessiz kalması. Dışişleri Bakanlığı için söyleyecek zaten “kelime” yok, çünkü “koltuk” zaten boş!
Sonuç 2: Mehmet Şimşek ise ayrı bir facia. 2001 krizinde milyarlarca doları “manipüle” ederek Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapan bir “yabancı kurumun temsilcisi” olarak, kendisi İngiliz vatandaşı, karısı Amerikan vatandaşı olmasına rağmen, Türk Hazinesi’nin başında! Düşünsenize “milli menfaatlerimizi” bu zat, “elinde yetiştiği yabancılara karşı savunuyor!”
Sonuç 3: Dünyada her şey “sebep-sonuç”, “suç-ceza”, “karar-sonuç” gibi ilişkilere dayanır. Subjektif dinamikler bu kriterlere uymaz ve sonuçta “katılımcılarının” hepsini felakete götürür. Eğer Erdoğan bu ülkede “hepimizin Başbakanı olduğunu iddia ediyorsa”, kendisine bir Türk vatandaşı olarak sesleniyorum; Babacan’ın bu yaptığı “yaptırımsız” kalamaz ve Mehmet Şimşek isimli “İngiliz” bu ülkenin asla ama asla “bakanı” olamaz...
Son söz: Türkiye “yabancılara” yaranmak için her şeyi yapan bakanları, kimsenin tanımadığı dönemde Türkiye’ye küfür ederek “tanınan” Elif Şafak gibileri, Türklüğe “küfür” ederek Nobel alan yazarları, sanatçıları ikinci defa görüyor. Daha önce de aynı şeyleri yaşadık; bazıları Yunan ordusunun önüne “Kurtardınız bizi bunlardan” diyerek attılar ama onların da sonu “hüsran” oldu. “Ali Kemal versiyonlarına” duyurulur!
Bulut Yiğit