Sayfa 3/3 İlkİlk 123
Arama sonucu : 20 madde; 17 - 20 arası.

Konu: AB'den Karşılıksız Para Alanlar!

  1. #17
    Duhul
    May 2004
    İkamet
    AtaTürkiye
    Yaş
    53
    Gönderi
    1,526
    Blog Yazıları
    1

    Esas

    Annan planına evet diyen KKTC Türkleri...Talat başta olmak üzere ,halk AB tarafından fonlandı...O zamanlar gazetelerde bile açık açık yazıldı...

  2. #18

    Esas Bir ab yalancısına açık mektup

    Bayan
    Gülseven G. Yaşer
    Çağdaş Eğitim Vakfı
    Yönetim Kurulu Başkanı

    1. “Avrupa Birliği’nden Hibe Alan Sivil Toplum Örgütleri” başlıklı araştırmamı yaparken, 18.01.2006 tarihinde gönderdiğiniz E-posta iletisinde, hibe almış bir vakıf olarak savunmanızı şöyle yapmıştınız:

    “Bilindiği üzere, Türkiye AB fonlarına kaynak aktarmaktadır. Bir anlamda yapılan projelere verilen mali destek ülkemizin kendi kaynaklarıdır…Türkiye geçen yıl AB fonuna aktardığı değerin daha altında mali destek almıştır. Bunun de nedeni sunulan proje sayısının azlığıdır. Başka bir değerlendirme ile geçen yıl diğer aday ülkelerin ya da üye ülkelerin projelerine bizim kaynaklarımızla destek olduğunu söyleyebiliriz.”

    Yalan, katmerli yalan ve bir de kuyruklu yalan vardır! Sizin bu söyleminiz, kuyruklu yalanı da gölgede bırakmaktaydı.

    Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devlet bütçesinden bugüne kadar Avrupa Birliği bütçesine tek bir kuruş dahi aktarılmamıştı.

    Aktarılması da beklenemezdi, çünkü AB bütçesine sadece üye devletler katkıda bulunmaktaydılar. Sizin yukarıdaki kuyruklu yalan duvarını da aşan yalana dayalı açıklamanıza, 20 Ocak 2006 tarihinde E-posta iletisiyle çok nazik bir cevap yolladım. Aralarında sizin vakfınızın da bulunduğu Sivil Toplum Örgütlerine AB tarafından dağıtılan hibelerin içinde Türkiye’nin tek bir kuruş katkısı olmadığını, olamayacağını AB’nin belgelerine dayanarak açıkladım. Çok kibar bir dille yazmış olduğum yazıyı yine çok nazik bir dille şöyle sonlandırdım:

    “Sizden önce bu yanlışlarınızı düzeltmenizi rica ediyorum. Siz bu yanlışlarınızı düzeltin, kaldığımız yerden sonra devam edelim. Çünkü daha söylenecek çok sözümüz vardır!”
    (Yılmaz Dikbaş, ‘Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi’ AsyaŞafak Yayınları, Kasım 2006, İstanbul, Sayfa: 342-346)

    Siz bu mektubuma cevap vermediğiniz gibi, aynı yalanı söylemeyi hiç utanmadan hiç sıkılmadan bugüne kadar sürdürdünüz!

    2. Kanal-B televizyonunda Sayın Gürbüz Evren tarafından sunulan ‘Bekleme Odası’ adlı canlı yayın programına 1 Temmuz 2006 tarihinde konuk oldum. AB’den hibe alan kuruluşların, başta sizin vakfınız olmak üzere, adlarını, yaptıkları sözde projelerinin adlarını ve aldıkları paraların miktarlarını açıkladıktan sonra, şu söylemimi vurguladım:

    “AB’den para alan Sivil Toplum Örgütleri Türkiye’nin bağrına sokulmuş birer TRUVA ATI’dır!”.

    Bununla da kalmadım, başta siz olmak üzere, AB’den hibe alan bazı örgüt yöneticilerinin halkımıza yalan söylediklerini, alınan parayı bizim devletimizin AB bütçesine yaptığı katkının geri dönüşümüymüş gibi göstermeye çalıştıklarını açıkladım.

    Programın yöneticisi Sayın Gürbüz Evren, konuşmamın bu aşamasında bir çağrıda bulundu, adlarını saydığım örgüt yöneticilerinin telefonla programa katılabileceklerini, açıklamada bulunabileceklerini duyurdu. Boşuna sizin telefonla katılıp savunma yapmanızı bekledim! Aramadınız, arayamadınız!

    Çünkü binlerce izleyicinin karşısında bir kuyruklu yalanı savunamayacağınızı siz de çok iyi biliyordunuz!

    Ben, yapmış olduğum açıklamayla da yetinmedim. Stüdyoda benim gibi konuk olarak bulunan, Sayın Bülent Özcan’a döndüm ve,

    “AB’den alınan hibelerin içinde Türkiye’nin tek bir kuruşu olmadığını bir kez de siz doğrular mısınız?”

    ricasında bulundum. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde Ekonomik ve Mali Kurumlar Dairesi uzmanı olarak görev yapan Sayın Bülent Özcan, benim verdiğim bilginin doğru olduğunu söyledi.

    Fakat ben, AB’nin utanmaz yalancıları ve onların yalanlarıyla zehirlenmiş halkımız iyicene duysun diye, Sayın Bülent Özcan’dan cevabını, bu kez daha yüksek bir sesle tekrar etmesini rica ettim! Sayın Bülent Özcan nezaket gösterdi, AB’den alınan hibeler içinde Türkiye’nin tek bir kuruş dahi katkısı bulunmadığını, binlerce izleyiciye bir kez daha, hem de yüksek sesle duyurdu. Ancak ne yazık ki,bu açıklamalar, sizin gibi AB’nin utanmaz yalancılarının sağır kulaklarına ulaşamadı!

    3. Ulusal Kanal televizyonunda, Sayın Teoman Alili’nin sunduğu ‘Haber Masası’ canlı yayın programına 29.11.2006 tarihinde konuk oldum. Bu programda da, AB’den alınan hibeler arasında Türkiye’nin tek bir kuruş katkısı olmadığını vurguladım. Çağdaş Eğitim Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı olarak sizin bu konuda halkımızı aldatmaya, kandırmaya yönelik yalan söylediğinizi vurguladım. Ne sizden ne de AB’nin diğer yalan propagandacılarından bir ses çıktı!

    4. Meltem-TV’de Sayın Muharrem Bayraktar’ın sunduğu ‘Diyalog’ adlı canlı yayın programına 23 Aralık 2006 günü konuk oldum. AB’den hibe alan örgütleri ve aldıkları paraları ayrıntılarıyla anlattım. Bir kez daha bu örgütlerin birer Truva Atı olduğunu vurguladım. Başta siz olmak üzere AB’den hibe alan bazı örgüt yöneticilerin, alınan hibenin niteliği hakkında halkımıza düpedüz yalan söylediklerini açıkladım. Alınan hibelerin içinde Türkiye’nin tek bir kuruşu olmadığının altını bir kez daha çizdim. Canlı yayın programına yüzlerce ileti geldi. Ama içlerinde ne sizin ne sizin gibi hibe alıp yalan söyleyenlerin bir iletisi vardı!

    5. 12 Ocak 2006 günü Kanal-B televizyonunda Sayın Gürbüz Evren’in sunduğu canlı yayın ‘Bekleme Odası’na yine konuk oldum. AB’den alınan hibeler içinde Türkiye’nin tek bir kuruşu dahi olmadığını şu kanıtları ortaya koyarak bir kez daha açıkladım:

    * AB’nin son on yılın bütçe gelirleri arasında, Türkiye’den tek bir kuruş dahi katkı bulunmamaktadır.
    * Türkiye’nin son yıllık mali bütçelerinde, AB’ye verilmiş tek bir kuruş dahi görülmemektedir.
    * Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu yayını Güncel Haber’in Ağustos 2005, Sayı 75 nüshasında şunlar yazılıdır:

    “AB bütçesine üye devletler katkıda bulunur. Her üye devletin bütçeye katkısı, ekonomilerinin çapına göre oluyor.”

    Türkiye, AB üyesi olmadığına göre, katkısının da söz konusu olamayacağı apaçık ortadadır.

    * T.C. Başbakanlığı’na bağlı olan Avrupa Genel Sekreterliği’nin internetteki sitesinde, ‘Katılım Öncesi Mali Yardımlar’ bölümünde şu ifade yer almaktadır:

    “…yaygın bir kanı, bu hibelerin Türkiye tarafından kullanılmadığından Avrupa Birliği bütçesine geri döndüğü şeklindedir.Ayrıca bazen, Topluluk Programları veya Avrupa Yatırım bankası kredileri gibi imkanların mali yardımlarla karıştırıldığı görüldüğünden, bu hususu da öncelikle aydınlığa kavuşturmak uygun olacaktır. AB Mali Yardımları, Avrupa Komisyonu tarafından, diğer aday ükeler için olduğu gibi, her yıl Türkiye’ye de tahsis edilen hibe nitelikli yardımlardır.(www.abgs.gov.tr/indextr.html)

    Ben bu kanıtları sergiledikten sonra konuşma sırası, programa benim gibi konuk olarak davet edilmiş olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Tunay İnce’ye geldiğinde, Sayın Tunay İnce de aynen şunları söyledi:

    “Bazıları elmalarla armutları karıştırıyor! Sayın Yılmaz Dikbaş’ın dediği gibi, AB’den alınan hibelerin içinde Türkiye’nin katkısı yoktur!”

    6. Bayan Gülseven G. Yaşer,Bütün bu söylemlerden, resmi kaynaklara dayanan sağlam kanıtlı açıklamalardan sonra bile siz, kuyruklu yalanınızı söylemeyi sürdürdünüz.17 Ocak 2007 tarihinde internette yayınlanan, sizin imzanızı taşıyan yedi sayfalık

    “Çağdaş Eğitim Vakfından Zorunlu Açıklama” başlıklı duyurunuzda şöyle yazmışsınız:

    “AB fonlarına gelince. Bizler ÇEV olarak, AB fonlarını kullanmada şu görüşe sahibiz. Bu fonlara Türkiye’nin de katkı yaptığını biliyoruz. Bu nedenle de bu kaynakların toplum lehine kullanılması gerektiğine inanıyor,bu hususu da çok önemsiyoruz.”

    Aslında söylemek istediğiniz şuydu: ÇEV, yalana dayalı propagandasını sürdürerek halkımızı aldatmaya, kandırmaya kararlıdır!

    7. Bayan Gülseven G. Yaşer,

    Ben onuncu kitabı yayınlanmış bir araştırmacı-yazarım. Kitaplarım hakkında, özellikle de son kitabım “Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi”nin içerdiği konularla ilgili beni çok sayıda gazeteci aradı, sorular sordu. Hiç ayrım yapmadan her gazetecinin sorularını saygıyla cevapladım. Görüşlerimin yayınlandığı gazeteler arasında Zaman, Yeni Şafak, Vakit ve Aktüel dergisinin de bulunmasını konu ederek, bu yayınları dinci yayınlar olarak niteleyip, halkımıza beni ‘Fethullahçı’ olarak göstermeye çalıştınız.

    (SerpilYılmaz, “Sivil Toplumda Geniş Cephe’, Milliyet, 01.10.2006)

    AB’nin yalanlarını ortaya çıkardığım, AB’den hibe alan örgütlerin listesini açıkladığım ve sahte Atatürkçülerin maskesini indirip, AB Mandacılarını Türk halkına tanıttığım, iki ay içinde üçüncü baskısını yapan kitabım “Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi” hakkında bakın bugüne kadar kimler neler yazdı:

    * “Egemenliğimizi, bağımsızlığımızı geri almak istiyorsanız, hemen edinin Yılmaz Dikbaş’ın bu pırlantasını; okuyun, sivil-asker her satılmamışa okutun.” (Bertan Onaran, Cumhuriyet, 15.11.2006)

    * “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi adlı eseri okuyan herkes ‘AB’nin canı cehenneme’ diye haykırmaktan kendini alamayacaktır.”
    (Vural Savaş, Onursal Yargıtay Başsavcısı, Aydınlık, 10.12.2006)

    * “Yılmaz Dikbaş’ın ‘Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi’ adlı kitabı bir hamaset kitabı değil. Her vatansever Türk’ün okuması gereken 756 sayfalık belgeler bombası.”
    (Dr. Ramazan K. Kurt, Ortadoğu, 19.12.2006)

    * Ünlü öykücümüz Oktay Akbal, 5.12.2006 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde kitabımızı dört dev yapıt arasında saydı.

    * “Yılmaz Dikbaş’ın Tabuta Çakılan Son Çivi adlı kitabında AB ile aramızdaki görüşmelerin başladığı 3 Ekim 2005 tarihinden on yıl öncesinden, yani 1995’ten beri Birliğin Türkiye’de aklına gelen hemen her kuruluşuna sözde projeler karşılığında akıttığı paraların listesi var.”
    (Orhan Birgit, Cumhuriyet, 24.11.2006)

    Şimdi ne diyorsunuz Bayan Gülseven G. Yaşer, bu saygıdeğer yazarlarımız da birer Fethullahçı mı?

    Sapla samanı iyicene birbirine karıştırdığınızın bir kanıtı da şu:

    Başkanlığını yaptığınız vakıfta yakın zamana kadar 2. Başkanlık yapmış ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)’nin Genel Başkanlığı’na seçilmiş olan Bay Şener Eruygur’un da bakın şu gazetelerde söyleşileri çıkmıştır:

    Zaman (10.07.2006),
    Zaman (11.07.2006),
    Zaman (29.09.2006),
    Yeni Şafak (06.11.2006),
    Vakit (12.12.2006),
    Zaman (01.12.2006).

    Şimdi söyleyin bakalım Bayan Gülseven G. Yaşer, başkanlığını yaptığınız vakıfta 2. Başkan olarak görev yapan ve şimdi de ADD’nin Genel Başkanı olan Bay Şener Eruygur da Fethullahçı mı?

    Biz Bay Şener Eruygur’u, Atatürkçülere ağız dolusu küfürler ve hakaretler yağdıran (Psikopat, Ruh Hastası, Meczup, Alçak, Köpekler…), AB Mandası yanlısı bir kişi olarak biliyorduk.

    Şimdi sizden öğreniyoruz ki, üstüne üstlük bir de Fethullahçıymış! Umarım Bay Şener Eruygur sizi hemen mahkemeye verip yüklü bir tazminat talep eder!

    8. Bayan Gülseven G. Yaşer,

    Propaganda, 2. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Almanya’da Naziler tarafından çok korkunç bir silah olarak kullanılmıştır. Kendisi müthiş bir konuşmacı ve usta propagandacı olan Hitler, faşist hükümetinde bir de Propaganda Bakanlığı kurmuş, başına çok zeki ve yetenekli Dr. Joseph Goebbels’i getirmişti.

    Tarihçiler, Almanya’da Faşizmin yayılıp güçlenmesinde Hitler’den sonra en büyük rolü oynamış kişi olarak Goebbels’i göstermektedirler.

    Tüm iletişim araçlarını, sinemalar, tiyatrolar ve sanat sergileri de dahil tekeline geçiren Gobbels, propagandasını şu temel ilke üzerine kurrmuştu:

    “Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan gerçekmiş gibi algılanır.”
    (Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi”, AsyaŞafak Yayınları, Ocak 2006, İstanbul, 3. Basım, sayfa: 317)

    ‘AB’den alınan hibelerde Türkiye’nin de katkısı vardır’ yalanını bir yıldan fazla bir süredir ısrarla sürdürüşünüzden açıkça anlaşılmaktadır ki, siz faşist propagandacı Goebbels’in bir öğrencisisiniz.

    Ancak Goebbels’i bile tam anlamamış olduğunuzu söylemek zorundayım. Çünkü, Goebbels her ne kadar propagandasını yalan üzerine kurmuşsa da şu çok önemli uyarıyı da yapmıştır:

    “Tamamı yalana dayalı bir propaganda asla yapmayınız! Hep söylediğiniz büyük yalanların arasına bazı küçük doğrular da serpiştiriniz!Böylece halkı çok daha kolay kandırıp aldatabilirsiniz!”

    Faşist Gobbels’i çok iyi öğrenememişsiniz, çünkü siz katıksız yalan söyleyip yazmaktasınız ve işte bu nedenle sizi halkımıza utanmaz bir AB yalancısı olarak tanıtmaktayım!

    9. Bayan Gülseven G. Yaşer,

    Kuyruklu yalanınızı halkımıza yutturabilmek için, sürekli olarak Atatürk’ün adını anıyor, herkesi karalayıp kendinizi Atatürkçü olarak tanıtmaya çalışıyorsunuz. Bence bunun hiçte şaşılacak bir yanı yoktur! Elbette Atatürkçüleri aldatıp kandırmak için keskin Atatürkçü rolü yapacaksınız! Açıkça AB Mandacısı olduğunuzu söyleyip Atatürkçüleri kandırmanız hiç mümkün olabilir miydi?

    Bir dönem büyük dolandırıcılıklar yaparak uzun süre gündemden düşmeyen ünlü dolandırıcı Selçuk Parsadan,2 Kasım 1995 günü emekli Orgeneral Necdet Öztorun’nun sesini taklit ederek dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i telefonda arar,

    “Kemalistler Derneği” için 5,5 milyar lira ister.

    Para ertesi gün Başbakanlık Ödeneği’nden Parsadan’ın hesabına yatırılır. Eğer Selçuk Parsadan telefonda, ben Kemalist falan değilim, asıl amacım sizi aldatıp 5,5 milyar liranızı dolandırmaktır, deseydi amacına varabilir miydi?

    Elbette hayır! Şanlı ordumuzun bir generalini taklit edecek, Kemalist adını kullanacaktı ki, karşısındakini aldatıp dolandırsın! Bu nedenle, günümüz AB Mandacılarının da Atatürkçü rolü yapmasından, Kemalist maske takmasından daha doğal ne olabilir?

    10. Bayan Gülseven G. Yaşer,

    17 Ocak 2007 tarihli ‘Çağdaş Eğitim Vakfından Zorunlu Açıklama’ başlıklı duyurunuzda, Protestan Misyonerliği ile ilgili bağlantılarınızı da inkar etmeye çalışıyorsunuz.

    Başkanı olduğunuz Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV), Protestan Misyonerliği konusunda, Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile kol kola, omuz omuza olmuştur. Bu birlikteliğin tüm ayrıntıları, kanıtlarıyla beraber, ‘Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi’ adlı kitabımın 719-722. sayfalarında anlatılmıştır

    Bayan
    Gülseven G. Yaşer,

    Bu mektubumu her ne kadar size hitaben yazdıysam da, asıl ulaşmak istediğim kitle, sizin yalanlarınızla bombardıman edilmiş olan halkımızdır. Benim görevim onlara, sağlam bilgi ve belgelere dayanan gerçekleri sunmaktır.

    Siz hiç kuşkusuz, kuyruklu yalanlarınızı hiç utanmadan, hiç sıkılmadan yazıp söylemeyi sürdüreceksiniz. Bunu çok iyi anlıyorum, çünkü bu, bir AB Mandacısı olarak sizin özgörevinizdir!Yoksa, anlamanız için ‘misyonunuz’ mu deseydim!

    Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını sallar!

    AB’den hibe alanlar da AB’nin yalana dayalı propagandasını yaparlar!

    Ancak, AB Mandacılarının ipliği pazara çıktıkça halkımız daha da bilgilenip bilinçlenmekte ve ayaklanmaktadır!

    Gavurun ekmeğini yiyenlerin, vatanseverler karşısında kılıç sallayıp başarı kazanmaları dün de mümkün olamadı, bugün de olamayacaktır!

    Sağlıklar diliyorum,
    18 Ocak 2006, Antalya

    Yılmaz dikbaş

    kaynak: www.acikistihbarat.com

  3. #19
    Duhul
    Mar 2004
    İkamet
    Türkiye Cumhuriyeti
    Gönderi
    1,201

    Esas

    elin oğlu kara kaşımıza kara gözümüze para vermiyor demekki?
    önemli olan bunu anlayabilmek...
    ne zaman batı hayranlığından vazgeçip kendi değerlerimize dönersek işte o zaman ülkemiz daha iyi kalkınacaktır...

  4. #20

    Esas

    Bir de AB denen kurumun uyum yasalarinin icinde sunlar var:


    Bir aile bir yerden göç edip, (mesela vandan batı'da bir ilceye),
    göç edip 5 sene kalinca 'HAZINE' arazilerinden verilecek diye bir kanun...

    Kurtlar vadisi bir ...larına agri veren bilmem ne agalari nin da mevzuu var bu isin icinde...
    Batiya yönelin, uyusturucu parasini araziye yatirin...

    Dikkat edin, memleketinizde (bu göç edenler iyi veya kötü olabilir bilemeyiz, fakat iyi olsalar bile KULLANILIYORLAR).... bu şahislara arsa, tarla vs daire satmayin....

    Bu para Türk cocuklarina satilan uyusturucudan alinan paradir....

    DIKKAT EDIN, köyünüzdekileri UYARIN, memleketinizdekileri uyarın, bugün SATMAYACAGINIZ TOPRAK, 5-10 sene sonra 20-30 katina cikacak...

    Bu adamlarin geldikleri yeri berbat ettikleri, ne örf, ne adet, ne sosyallik bilmediklerinden, (kötü vs leri diyerim, digerlerini tenzih ediyorum),

    ARSA, TARLA, DAIRE VS SATMAYIN.....

    Türk cocuklarina satilan uyusturucu parasiyla aga bozuntularina arazi satmayin...
    BARINDIRMAYIN.......
    Kurtulus savasinda ermenilerin, fransiz, rus üniformasi giydiklerini unutmayın...

    (normal vatandaşlar (icierinde kötülük olmayan), su bu kesimden olsun olmasin, normal vatandaslar tenzih edilir. alinmasinlar...)...

    uyusturucunun dikkat etin 'BILE BILE', kücük beldelerdeki Türk cocuklarina alistirilmaya calisildigini unutmayin...

    MEMLEETINIZDEKI, ES DOST AKRABAYI UYARIN,

    ARSA, TARLA, ARAZI, DAIRELERINI
    GOÇ EDIP GELMIS SAHISLARA SATTMASINLAR....

    PASA SUNU SOYLEMISTI UNUTMAYIN: TÜRK HALKI UYANIK OLSUN.....

    BUYUK OYUN OYNANIYOR...

Sayfa 3/3 İlkİlk 123

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •